7- GAYRİ MEŞRU YARARLANMALAR:
Nefsin saparak gayri meşru işlere yüz tutması, evli-liğe mani olan bir diğer sebeplerdendir. Bugün, çeşitli kuruluşlar ve kitle iletişim araçlarının saptırıcı faaliyet-leri, yanı sıra erotizmi yansıtan daha birçok kurum ve kuruluşlar pek çok genci kendine çekmeyi başarmış, hatta bunları birer sömürü aracı hâline getirmişlerdir.
Gençlerin nefsi arzularına yenik düşerek fesat ve fuhşa yönelmesi, ne yazık ki onlara kutsal evlilik kapı-sını kapamıştır. Hatta bu gençler, evlenmeyi hiç dü-şünmemektedirler bile... Sebep, boyuna içine saplanıp kaldiklari bu ortamdan kendilerini alamamak ve git gi-de mezkur kurum ve kuruluşların kölesi olmak.
Gerçekten, özellikle de fesadın yaygın olduğu gü-nümüz dünyasında karma hâlinde çalışan kadın-erkek (bekâr) işçiler veya öğrenciler arasında bir araştırma yapacak olursak, bunların büyük bir çoğunluğunun evli-liği düşünmediklerini görürüz. Zira, kadın ve erkek, cin-si yönden nefisleri harekete geçtiğinde çeşitli şekiller-de birbirlerini tat-min ederler. Bu da fuhşun yaygınlaş-masında pek büyük rol oynar.
74
ÇÖZÜM YOLU
jşte bu yüzden, gençlerin açık bir sapıklıktan kur-tulmaları, fesat ve fuhuş bataklıklarından çıkarılmaları için evliliği en sade bir şekilde kolaylaştırmak, bir "in-san" mek-tebi hâline getirmek anne ve babaların ya-pabilecekleri ilk ve son çaredir diyoruz.
Hz. Ali (a.s), bu konuda oğlu Imam Hasan (a.s)'a şöyle buyurmuştur: "Eğer kadın ve kızlarının senden başkasını tanimayacaklanni (ğörmemelerini) sağlaya-biliyorsan, öy-le yap. Sakın kadınlarla konuşmayasın; onların ğörüşleri zayıftır, azimleri ğevşek; yapacakları işten başka bir işe koşma onları. Çünkü kadın çiçek-tir, koklanır."1
Evet değerli okuyucular; daha önce karma hâlinde bu-lunan kadın ve erkeklerin fesadı yaygınlaştırdığını ve bunun pek zararlı olduğunu belirtmiştik. Yukarıda İmam Ali (a.s)'ın mübarek evlâdı Hz. Hasan (a.s)'a et-miş olduğu nasihatten de anlaşıldığı kadarıyla, kadın-ların yaratılış icabı, zayıf olmalarına binaen gerçekten de böyle ortamlarda fasit şahıslar tarafmdan koklanan bir çiçek olmasi anne ve babalar için üzücü olsa gerek.
Resul-i Ekrem (s.a.a) kızı Fatıma (a.s)'ya; "Kadin i-çin en hayırlı şey nedir?" diye sorduğunda, Hz. Fatima
1- Nehc'ül-Belağa, mektup:31.
75
(a.s); "Namahremi ğörmemesi ve bir namahremin de onu ğör-memesidir."1 diye cevap verdi.
Hz. AM (a.s) Resul-i Ekrem (s.a.a)'den şöyle naklet-miştir: "Resul-i Ekrem bir cenaze törenine katılmış-lardı. Yol uzerinde bir kadmin da bu törene katıldığını ğörünce durdular. Kadın ğeriye çevrildikten sonra yol-larma devam ettiler."
Ehlisünnet kaynaklarında olduğu gibi, Şia kaynak-lannda da kaydedilen bu rivayetten anlaşıldığı kadarıy-la Resul-i Ekrem (s.a.a)'in yapmış oldukları bu siinnete binaen erkeklerin fazla olduğu yerlerde kadmlarm bu-lunmasmm iyi olmadığı anlaşılıyor. Bu konuda birçok hadis naklolun-muştur.
Hz. AM (a.s) başka bir hadisinde de; "Bütün kötülük ve sapikliklann çıktığı nokta iffetsizlik ve hayasızlık-tır."2 diye buyurmuştur.
Bu nedenle Imam AM (a.s) kadmlan koruma ve gö-zetmeyi Müslümanlara önemle tavsiye etmiştir.
Yine imam AM (a.s) Haris-i Hamdanfye yazmış oldugu mektubunun bir bölümünde şöyle buyurmuştur:
"Halkı ğaflet içerisinde olan, cefa ve zulme sessiz kalan, ve Allah'a itaate ehemmiyet verilmeyen yer-lerden çekin. Çarşılarda, pazarlarda oturmaktan sa-
l-Beyt'ul-Ahzan, s.22. 2-Gurar'ül-Hikem, s.411.
76
km. Çünkü oralar, şeytanın ğeldiği, fitnenin belirdiği yerlerdir."1
Bugün, ne yazık ki bu söz unutulmuş, halk her ge-çen gün biraz daha gaflete dalar olmuştur.
Zulümler, itaatsizlikler, haddi aşan sayısız cinayet-ler ve insanlık dışı faaliyetler, fesadın binlerce bölü-münden bir gurubunu oluşturan bunlar, yukarıdaki ha-dise amel edilmediginden dolayi ortaya çıkmıştır. Zira, çarşı-pazar ke-nara dursun, çeşitli fesadi araçlarla (ga-zete, radyo, televizyon vs.) kadınsal sömürü, evlerin içi-ne dahi sokulmuştur.
Bugün, sözde uygar olarak nitelendirilen ülkelerde kadın veya ailelerin, kendi aileleri içerisinde dahi aileye hiçbir emniyet ve güvenceleri kalmamıştır.
Resmi idarelerde, işyerlerinde, hastane ve klinik-lerde gaddarca tecavüzlerin yanı sıra livata, zina vb. gi-bi insanlık dışı ameller yaygınlık kazanmış, halk ara-sında neredeyse "normal" karşılanır olmuştur."
Günümüzde öncülüğünü Batılı ülkelerin yaptığı, hatta halkı Müslüman olan ve sözde "Islâm" adı altında varlığını sürdüren bazı Islâm ülkeleri, cinsellik mesele-sini, yine buralardaki emperyalist zihniyetli çıkar sahip-lerince hızla sö-mürü aracı hâline getirmiş, kadınları kendi iğrenç politika ve hedefleri dogrultusunda kulla-
1- Nehc'ül-Belağa, mektup: 69.
77
na gelmişlerdir. Ortaya attıkları bahaneyse "kadm-erkek eşitliği! veya kadın haklarıdır!?..."
Oysa ki bu adlar altmda kadimn beden gücünden veya becerilerinden değil de aksine, güzellik ve cazibe-sinden yararlanıldı. Hele bazı işyerlerinde erkeklerin daha verimli çalışmaları ya da işlerini aksatmamalari için kadın işçiler kullanıldı ve bugiin bile kullamlmak-tadir. Televizyon, gazete ve dergilerdeki kadm sergileriyse bunlann en açık örneğidir.
Oysa ki Imam AM (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şehvete kul olan, parayla alınmış köleden daha aşağılıktır."1
Bir Müslüman'ın böyle bir ortamda yapması gere-ken en önemli şey, her türlü şeytani fiillere karşı uyanık olmasi ve çoğu adı Müslüman olanlarm yaptığı gibi gaf-lete dalmamasıdır. Zira atalanmizin da dediği gibi "Su uyur düşman uyumaz."
Günümüz Türkiye'sinde fesat ve fuhşun aşırı oluşu elbette ki kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Bunlar, genelde Islam düşmanlarımn kurmuş olduğu kötü ve çirkin hilelerdir. Bu fuhuş ve sapıklıklara direnişi olma-yıp aksine, uçarcasına onlara koşan Müslümanlar, Batı-lı Islâm düşmanlarının, hedeflerinde bir adım daha ileri gitmesine yardımcı olduklarından habersizdirler. Oysa ki Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
"Batıla yardım eden, hakka zulmeder."1
1- Gurar'ul-Hikem.
78
Sözümüzü Resul-i Ekrem (s.a.a) zamanında vuku bul-muş bir hadiseyle bitiriyoruz:
"Abdullah b. Ubey adında altı cariye sahibi biri, sa-hip olduğu bu cariyeleri gelir kazanmak için fahişeliğe zorluyor, cariyelerse sahiplerinin bu emrine itaat etmiyorlardı. Kendisi Müslüman olan Abdullah b. Ubey cahiliyet devrindeki bu iğrenç huyunu değiştirmemiş, daha da öteye giderek Nur sûresinde Müslümanları if-fetsizlerle mücadeleye çağıran ayet inince itiraz ama-cıyla Resul-i Ekrem'in (s.a.a) huzuruna bile gitmişti. An-cak, daha sonra; 'Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah onlari lutfuyla zen-gin edinceye dek ırzlarını ko-rusunlar. Cariyelerinizi, onlarda namuslu yaşamayı is-tedikleri hâlde, geçici dünya malı için kötülük yap-maya mecbur etmeyin.'2 mealindeki ayet nazil olunca Resul-i Ekrem (s.a.a) onu bu kötü işten men etti."3
Dostları ilə paylaş: |