İSLAMÎ TABİRLERDE HÜRRİYET
İslamî tabirlerde geçen hürriyet kavramına biraz değineceğim. İslam, hürriyet konusunun insanın insanî değerlerinden biri olduğunu açıkça itiraf etmiştir. Ama sade bir kişiye mahsus bir değer değildir. Hürriyet, yanlış tefsirler ve tabirlerdeki manalar da değildir. Hürriyetin gerçek anlamı, Nehcü’l Belağa’da Hz. Ali’nin, Malik Eşter’e yazdığı ayrıntılı mektuptan sonra gelen, Hz. Hasan’a bir vasiyeti vardır ki bu mektup İmamın en ayrıntılı mektubudur, o mektuptadır.
O mektubun cümlelerinden biri şöyledir: “kendi canını ve ruhunu, her türlü pis işten ve kötülükten aziz tut; her türlü alçaklık ve adilikten muhterem say.”
Kendi canını tut demiyor, “Ekrem tut” diyor. Yani alçaklığa ve adiliğe sebep olacak vücudundan, kendi zatının ihtiramını muhafaza et diyor.
Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor: “Yenilgilerin en büyüğü, kendine yenilmektir.”
Buradaki anlamın aynısını Hz. Ali başka bir tabirle şöyle buyuruyor.
“Oğlum kaybedeceğin veya satacağın her şeye bir değer biçmek mümkündür. Senin neyin varsa, onun, satıldığında karşılığını alacağın bir değeri vardır. Ama bir şeyin var ki onu satmaya kalksan bütün dünyada ona bir değer bulamazsın, o kendindir. Yani bu canın, nefsin ve ruhundur; eğer ruhunu satarsan karşılığında sana dünyanın tamamını ve onda bulunanları verseler ona denk düşmez.”
O’nun saygı değer oğlu İmam-ı Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Benim kendi ruhuma ve nefsime karşılık olan yalnız bir şey var ki o da Allah’tır.
Ruhu Allah’a satıp, Allah’ı alabilirsin ama nefse karşılık bütün varlıklar aleminin, melekler aleminin, dünya ve ahiretin hiçbir kıymeti yoktur.”
Hz. Ali aynı mektubunda şöyle buyuruyor:
“Oğlum! Asla başkasının kulu olma, çünkü Allah seni bağımsız, hür yaratmıştır.”
Size Nehc’ül Belağa’dan başka bir örnek arz ederek sözlerime son vereceğim. Hz. Ali (a.s) ibadetlere kıymet (bu tabir çok sayıdaki hadislerde vardır) biçerken şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ibadet eden insanlar üç gruptur: Bazıları, Allah’a korktukları için ibadet ederler. Çünkü bir cehennem ve azap olduğunu işitmişlerdir. Allah’a kendilerini muazzep etmesin diye ibadet ederler.
Bunların vasıfları, sahiplerinden korktukları için bir iş yapan ve başka bir değeri bulunmayan kölelerin özellikleri gibidir.
Bazıları da Cennete tamah ettikleri için Allah’a ibadet ederler. Çünkü Allah’ın “altlarından ırmaklar akan” cennetleri olduğu ve orada “canlarının çektiği cinsten kuş eti; ve iri kara gözlü eşler ki, sedefinde saklı iniler misali”161 hurilerin olduğunu işittiklerinden: Ancak hatırlarına bir kuş eti veya zümrüt, inci, mercan ya da kara gözlü bir huri geldiği zaman bunlardan paylarını alabilmek için ibadet etmeye başlarlar. Bu ibadet de tacirlerin ibadetidir.
Ama bir başka grup vardır ki onlar Allah’a şükrederek ibadet ederler. İbadetlerinde ne cennet hevesi ne de cehennem korkusu vardır; yalnız ve yalnız Allah’ı görürler.”
İnsanı insan eden, insanî değerlerden biride onun “şükredici” olmasıdır. Onun vicdanı, Allah’a şükretmesi gerektiğine hükmeder; ve o da cennet ve cehennem olsun veya olmasın, ben Allah’a ibadet ederim, der.
Mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet eden Hz. peygamber değil miydi? Ey Allah’ın Resulü! (s.a.a) Siz, “Allah’ın senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlaması”... olan bir varlıksınız, niçin bu kadar ibadet ediyorsunuz?... diye sordukları zaman şöyle buyurdu:
“Acaba herkesin ibadeti Cehennem korkusundan veya Cennet hevesinden midir?! Acaba benim şükredici bir kul olmam gerekmez mi?”
Demek ki birinci grubun ibadeti, kölelerin ibadeti; ikincilerin ibadeti tacirlerin ibadeti; üçüncü grubun ibadeti ise hürriyet sahibi olanların ibadetidir.
Hz. Ali’nin (a.s) mantığına göre, hür ve bağımsız insanın cennet ve cehenneme bağlılığı yoktur. O, cennet ve Cehennemden azadeder, ancak kendi Allah’ına bağlıdır.
Başlangıçta nihayetim şimdiye kadar söylediklerimin hepsini ayrı-ayrı birer celsede anlatmaktı. Bütün konuları bir yerde. İslam’ın örnek insanını bir yerde göstermek istiyordum. Ama bu okulların hepsini aynı anda anlatmış ve İslam’ın görüşünü açıklamış oldum.
Önce, İslam’ın tek değerli olmadığı; her yeri gören bir bakış açısı olduğu; filozofların söyledikleri şeyleri İslam düşünürlerinin daha önceden söylediği; Ariflerin gördüğü şeyi İslam’ın daha iyi gördüğü; Muhabbet okulunun dediklerini İslam’ın daha çok dediği; Kudret okulunun gördüğünü, İslam’ın daha güzel gördüğü, Sosyalizm okulunun gördüğünü, islam’ın daha iyi gördüğü ve onlarda bulunan bütün zayıf noktalardan hiçbirinin İslam’da bulunmadığı anlaşılmalıdır.
Mantık bize çok somut ve çok aydınlık bir şekilde İslam okulunun mükemmel ve toplayıcı olduğunu gösteriyor ve bütün bunlar. İslam’ın Allah tarafından bize gönderilmiş olduğunu ispatlıyor.
Burada bahsettiğimiz ve dünyanın en meşhur adamlarının söyledikleri okulların hepsinin, İslam okulu karşısında renk verdiği doğru değil mi? Hz. Peygamber ne kadar meşhur biriydi -Yani meşhurlardan biri gibi ne okula gitti ne de yazı yazdı-
Böyle sözleri kendi zihninden söyleyebilmesi imkansızdı; kendinden daha güçlü, insanlardan daha güçlü bir kudretten ilham aldığı ortadadır, gerçekten de onun ilhamı Allah katındadır. Bu okul diğer bütün okulları geçmiştir. Böylece, diğer ekollerle mukayese edilerek, bu okulun değerinin açıklanmış olduğunu söyleyebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |