İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə38/169
tarix15.01.2018
ölçüsü13,72 Mb.
#38491
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   169
: Bu kelimenin aslı Yunancadır. İlk defa, bir re­çine çubuğunu bir yünlü kumaşa sürterek elde edilmiş ve reçinenin ufak kağıt par­çalarını kendine çekmesiyle anlaşılmış olan bir çeşit enerjidir. Bu enerji pillerde ol­duğu gibi, kimyevî maddelerle de elde edilmekle beraber, en çoğu motorların veya akarsuların mekanik enerjisinden elde edilir. Işık, hararet ve hareket gibi enerjilere çevrilerek kullanılır.

Allah’ın insanlara büyük bir nimeti olan ve insan hayatının çok büyük bir kıs­mında ve çok çeşitli işlerde kullanılan elektriği, meşru yolda ve beşerin hakiki menfaatlarında kullanmakla bu büyük nimetin hakiki şükrü yapılmış olur. Elektriğin böyle ehemmiyetli cihetleri bulunduğu içindir ki, Kur’anda da elektriğe işaretler bulunmaktadır.

Evet «beşerin san’at ve fen cihetindeki terakkiyatlarının neticesi olan havarik-i san’at ve garaib-i fen olarak tayyare, elektrik, şimendifer, telgraf gibi şeyler vücuda gelmiş ve beşerin hayat-ı maddiyesinde en büyük mevki almışlar. Elbette umum nev-i beşere hitab eden Kur’an-ı Hakim, şunları mühmel bırakmaz..

­ƒ_«A²M¬W²7~ °ƒ_«A²M¬8 _«Z[¬4 ¯?Y«U²L¬W«6 ¬˜¬‡Y­9 ­u«C«8 ¬Œ²‡«ž²~«— ¬€~Y«WÅK7~ ­‡Y­9 ­yÁV7«~

¯}«9Y­B²<«ˆ ¯}«6«‡_«A­8 ¯?«h«D«- ²w¬8 ­f«5Y­< Ê>¬±‡­… °`«6²Y«6 _«ZÅ9«_«6 ­}«%_«%Çi7~ ¯}«%_«%­ˆ |¬4

|«V«2°‡Y­9 °‡_«9 ­y²K«K²W«# ²v«7 ²Y«7 «— ­š|¬N­< _«Z­B²<«ˆ ­…_«U«< ¯}Å[¬"²h«3 «ž«— ¯}Å[¬5²h«- «ž

(24:35) ­š_«L«< ²w«8 ¬˜¬‡Y­X¬7 ­yÁV7~ ¬f²Z«< ¯‡Y­9

ayeti, pekçok envara, esrara işaretle beraber elektriğe dahi remz eder.» (S.252)

«Meselâ, ¯}Å[¬"²h«3 «ž«— ¯}Å[¬5²h«- «ž ¯}«9Y­B²<«ˆ cümlesi der: “Nasılki elektriğin kıy­met­tar metaı, ne şarktan ne de garbdan celbedilmiş bir mal değildir. Belki yukarıda, cevv-i havada rahmet hazinesinden, semavat tarafından iniyor. Her yerin malıdır. Başka yerden aramağa lüzum yoktur” der...

°‡Y­9 °‡_«9 ­y²K«K²W«# ²v«7 ²Y«7 «— ­š|¬N­< _«Z­B²<«ˆ ­…_«U«< cümlesi, mana-yı remziyle diyor ki: “Onüçüncü ve ondördüncü asırda semavî lambalar ateşsiz yanarlar, ateş do­kunmadan parlarlar. Onun zamanı yakındır, yani bin ikiyüz seksen ta­rihine ya­kındır. işte bu cümle ile... elektriğin hilaf-ı âdet keyfiyetini ve gelece­ğini remzen be­yan eder.» (Ş.690)



799- Hem Kur’an (2:19) âyetinde geçen « °»²h«"«— °f²2«‡«— yani, gök gürültü­süyle şimşek, Cenab-ı Hakk’ın azametine ve kudretine delalet eden pek aşi­kâr iki âyettir ki, âlem-i gaybdan, bulutların idare ve tedvirlerine müekkel ve nizam ve intizam ka­nunlarının mümessilleri ve me’murları olan meleklerin yed-i salahiyetlerine veril­miştir. Sonra müsebbebatın esbabla zahirde bağlı olduğuna binaen bulutlar havada münteşir olan buhar-ı mai’den izn-i İlahî ile teşekkül ederler. Bu bulutların hikmet-i Rabbaniye ile bir kısmı menfi elektriği hamildir. Bir kısmı da müsbet elektriği ha­mildir. Bu kısımlar birbir­lerine yaklaşıp, aralarında müsademe hasıl olduğunda irade-i Hâlik ile berk tevellüd eder. Bulutların bir kısmı hücum, bir kısmı da firar ettikleri zaman aralarında havasız kalan yerleri doldurmak için emr-i Rabbanî ile tabakat-ı havaiyye hareketle heyecana geldiğinde ra’d sadası, yani gök gürültüsü mey­dana gelir.

Fakat bu hallerin cereyanı bir nizam ve bir kanun altında olur ki, o ni­zamı ve o kanunu temsil eden ra’d ve berk melekleridirler.» (O.İ.İ.) Demek ki elektrik bu âlemde aslen yaratılmış ve mevcuddur.



Bir atıf notu:

-Bir kısım âdetullah kanunlarına, meselâ “elektrik kuvveti” deyip sathî bakmak hatası, bak: 114,115.p.lar.

qqELESTÜ aK7~ : (Bak: Misak-ı Ezelî)

800- qqELYASA (A.S.) pK[7~ : Benî İsrail Peygamberlerindendir. Beni İs­rail ise, günden güne Kitabullah’ı dinlemez olmuştu. Cenab-ı Hak Asuriye Devletini onlara musallat eyledi. Elyasa (A.S.)’dan sonra Yunus (A.S.) Asuriye içinde Ninova şeh­rinde Peygamber oldu.

Elyasa (A.S.)’ın ismi Kur’anda iki âyette geçer. Bu iki âyeti Elmalılı Hamdi Yazır tefsir ederken şu bilgileri nakleder:

«(6:86) _®0Y­7«— «j­9Y­<«— «p«K«[²7~«— «u[¬Q´W²,¬~«— Peygamber’e müteveccih olmak itiba­riyle cedd-ün nebi olan ve İshak ve Ya’kub silsilesinin mukabilinde bu­lunan Haz­ret-i İsmail, diğer bir sınıfın mebdei olarak buraya bırakılmış ve fazail-i infiradiyeleri itibariyle Elyasa, Yunus, Lut Aleyhisselâm da onunla beraber bir sı­nıfta sayılmıştır. Elyasa, Yuşa ibn-i Nun’dur diyenler olmuş ise de, Elyasa’ ibn-i Ahtub ibn-il

Acuz’dur diye tashih ediliyor. Hamza, Kisai ve Halefi Aşır kıraetlerinde “ Ä ” ın teşdidiyle “ pK[7~ ” okunur.» (E.T.1973)

«(38:48) ¬u²S«U²7~«† «p«K«[²7~«— «u[¬Q«W²,¬~ ²h­6²†~«— İsmail’i, Elyasa’ı ve Zülkifl’i de an.

İsmail’i, babası İbrahim ile biraderi İshak’tan ayrı olarak zikir, şanına bilhassa itina içindir. Elyasa’ ibn-i Ahtub ibn-i Acuz Aleyhisselâm, İlyas Aleyhisselâm’ın Benî İs­rail üzerine halifesi olup sonra nübüvvet verilmiş; Zülkifl, Eyyüb Aleyhisselâm’ın oğlu Şeref olup Şam’da tevhide da’vet eyle­diği zikr olunuyor.» (E.T.4103)

«Elyasa (A.S.), İsrail oğullarının isyankâr hareketlerinden dolayı hilafeti Zülkifl’e (A.S.) terk ettikten sonra âhirete irtihal etmiştir.» (B.İ.İ. sh.489)

801- qqEMANET }9_8~ : Eminlik, İstikamet üzere bulunmak. * Birisine koru­ması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için bırakma. Em­niyet edilip inanılan şey. * Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. * Osmanlılar dev­rinde bazı devlet dairelerine verilen isim. Şehr emaneti, Rusümat emaneti gibi..

Milletin emniyet ederek biat ettiği (rey verdiği) siyasî iktidarın yüklendiği devlet idaresi de gayet mesuliyetli, millî ve dinî bir emanettir. (Bak: Biat)

Dinimiz, emaneti ehline bırakmamızı emreder. İdare makamları da birer ema­nettir. Hz. Ömer (R.A.) halifelik makamına getirilince şöyle demiştir: “Ey insanlar! Ben Allah ve Peygamberimize itaat ettiğim müddetçe, siz de bana uyun ve itaat edin. Doğru yoldan saparsam, kılıçlarınızla beni doğrul­tun.” (Bak: Hıyanet)

Bir atıf notu:

-Emanet-i Kübra tabirinin bir cihette tarifi, bak: 818, 819, 1325.p.lar.

802- Bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor:

«(23:8) «–Y­2~«‡ ²v¬;¬f²Z«2«— ²v¬Z¬#_«9_«8«ž¬ ²v­; «w<¬gÅ7~«— Ve onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler. Emanet yalnız mala münhasır değildir. Bütün teka­lif-i şer’iyye, hukukullah ve hukuk-u ibad, vekaletler, velayetler, me’muriyetler dahi emanetler cümlesindendir. Ahid de, gerek Allah’a ve Peygamber’e ve gerek nâsa karşı olan mukavelat ve taahhüdata şamildir.» (E.T.3429)

Hem yine Kur’anda: «(4:58) ²v­6­h­8Ì_«< «yÁV7~ Å–¬~ Allah size şunları muhakkak emre­diyor: _«Z¬V²;«~ |«7¬~ ¬€_«9_«8«ž²~ ~—Ç…«¶Y­# ²–«~ Biri, emanetleri ehline vermeniz;

¬Ä²f«Q²7_¬" ~Y­W­U²E«# ²–«~ ¬‰_ÅX7~ «w²[«" ²v­B²W«U«& ~«†¬~«— biri de, insanlar arasında hükm ü hü-

kümet et­tiğiniz vakit adaletle hükmetmeniz.
803- Emanet, esasen insanın emin ve mutemed olması, yani kendine maddi veya manevi herhangi bir şeyin itminan-ı kalb ile korkusuz bir surette teslim oluna­bilir ve arzu edildiği zaman salimen alınabilir bir halde bulun­ması manasına masdar ve hasıl-ı masdar olduğu gibi, insanın bu haysiyet-i emanetine gerek Allah ve gerek kullar tarafından herhangi bir suretle bıra­kılmış olan şey’e de masdar bil-mana mef’ul olarak isim olmuştur. Hukuk-u hususiyeye taalluk eden ve emniyete tevdi’ olunan vedia vesaire, emanattan olduğu gibi, umur ve hukuk-u ammeye taalluk eden cihad, menasıb, velayet, imamet ve icra-i hükümet, nasihat, ifta dahi emanattandır...

804- Bu âyetin evliya-i umûr hakkında nazil olduğu da mervidir... Bu su­retle ümera ve hükkam, bütün evliya-i umura, umum içinde veya suret-i mahsusada eda-i emanât ve adalet ile icra-yı hükm ü hükümet emredildikten sonra şimdi de sair ehl-i imana da bunları yapan ulül’emre itaatı ve fakat su­ret-i müstakillede değil, Allah’a ve Peygamber’e itaat tahtında itaatı, şu hitab-ı âmm ile emrediyor.» (E.T.1370-1373) (Bak: Ulu-l Emr)

805- Kur’an emanete riayet edenleri medheder. Ezcümle:

«(70:32) «–Y­2~«‡ ²v¬;¬f²Z«2«— ²v¬Z¬#_«9_«8«ž¬ ²v­; «w<¬gÅ7~«— Emanetlerine ve ahidlerine ria­yet ederler. Kavilden, halden, fiilden, maldan, hukukullahdan, hukuk-u ibaddan kendilerine emanet edilen şeylere ve Allah’a ve kullarına, ehline, iyaline, milkine, komşusuna, yakınına, uzağına vermiş olduğu ahd ü and’a sadakatla riayet eder, on­ları ihlal etmekten sakınırlar. Hukuk-u Şer’in hepsi emanat olduğu gibi Allah Teala’nın kullara vermiş olduğu aza ve emval ve evlad ü iyal ve mansıb ü ikbal vesair nimetlerin hepsi de emanettir. Onları mevzuunun gayrıda istimal edenler emanete hıyanet etmiş olurlar.» (E.T.5360)

Bir hadiste de mealen şöyle buyuruluyor: «Emanet zayi edildiğinde kı­yameti bekle Denildi ki: Emanetin zayi edilmesi nasıl olur? Buyurdu ki: Va­zife, ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin.» (86)

Kur’an (2:283) âyeti, emanete riayeti, (8:27) âyeti de, emanete hıyanet etmemeyi emreder.



qqEMEL u8~ : Rica, ümid, şiddetli istek. Ummak. * Gaye. (Bak: Gaye, Reca, Tûl-u Emel, Ye’s)

806- qqEMEVİLER hV: (Benî Ümeyye: Ümeyye Oğulları) Dört ha­life dev­rinden sonra devlet idaresi Beni Ümeyye hanedanına geçmiştir. Haz­ret-i Peygam­ber’in (A.S.M.) dedesinin babası olan Haşim’in amcasının ismi Ümeyye idi. Emevi ismi, Ümeyye’den gelmektedir. Emevi Devleti Mi. 661-750 seneleri arasında salta­nat sürmüştür. (Emeviye Devleti’nin zuhuru, bak: 1013.p.)

Ümeyye’nin torunlarından olan Hazret-i Osman (R.A.) halife olunca, kendi ak­rabalarından Muaviye’yi Suriye umum valisi olarak Şam’a gönderdi.

Hazret-i Osman (R.A.) şehid edilince, halifeliğe Hazret-i Ali (R.A.) geti­rildi. Hazret-i Ali, zulüm etmeden adalet-i mahza ile, Hazret-i Osman’ın ka­tillerini bul­mağa çalışıyordu. Vaktin uzaması, Muaviye ve taraftarlarını rahat­sız etti. Muaviye’ye göre, ne pahasına olursa olsun, Hazret-i Osman’ın katil­leri bulunmalıydı. Adalet-i izafiye ile hareket edilmeliydi. (Bak: 527 ilâ 529.p.lar) Bu sebeble Hazret-i Ali şehid edilince halife olan Peygamberimi­zin büyük torunu Hasan (R.A.) hilafet sebebiyle doğacak karışıklıkları önle­mek için 6 ay sonra halifelikten feragat etti. Ve Mi. 661’de Muaviye halife olup Emevi Devletini kurdu.

Hazret-i Muaviye kendi oğlu Yezid’i Mi. 676’da kendi yerine halife ilan etmiş ve böylece ilk defa saltanatın babadan oğula geçmesi şekli tatbikata girmiş oldu. Yezid’in hilafete hâkim olması, babasının vefatından sonra 680’de olmuştur. Yezid’in zamanında (680 yılında) Kerbela’da Hazret-i Hü­seyin (R.A.) şehid edilince Âl-i Beyte bağlı seyyidler, Emevi idarecilerine muhalefetle bir kısmı Afrika kuze­yine, bir kısmı da Horasan taraflarına git­mişlerdi. Denebilir ki, Kerbela vakıası Ab­basilerin kurulması yolunda çıka­rılmış ilk davetiyedir.



807- Emevi halifelerinin hilafete geçme tarihleri:

Muaviye .............................. Hi. 41 Mi. 661

Yezid ................................... 60 680

II. Muaviye ......................... 64 683

Mervan ................................ 64 684

Abdülmelik ......................... 65 685

Velid .................................... 86 705

Süleyman ............................ 96 715

Ömer bin Abdülaziz ......... 99 717

II. Yezid .............................. 101 720

Hişam ................................. 105 724

II. Velid .............................. 125 743

III. Yezid ............................ 126 744

İbrahim ............................... 126 744

II. Mervan .......................... 127 744 (ve 132/750)

808- Velid’in genel valilerinden Haccac, devlete karşı çıkan ve hilafet dava eden pekçok kimsenin kanını dökmekle zalimliği meşhur olmuş, “Haccac-ı Zalim” ünvanıyla tarihe geçmiştir. Ömer bin Abdülaziz ise, Hülefa-yı Raşidîni taklid ede­rek, devlet idaresini İslâm esasları içine almıştı. Fakat saltanat meraklıları tarafından zehirletilerek şehid edildi.

Emevi Devleti zamanında imamlar ve müctehidler olmak üzere pek çok âlim yetişmiş ve bunlar, gerek itikadın ve gerekse ibadetlerin esaslarını mu­hafazada çetin mücadeleler vermişlerdir. Emeviler, kara ve deniz ordusu çok güçlü olmasına rağ­men, dahildeki isyanlar sebebiyle fütuhatına devam ede­memiştir. Eğer dahilî isyan­lar olmasaydı belki de Emeviler Devrinde Avrupa ve Asya kıtalarının tamamı müslümanların eline geçecekti. Türkistan ve En­donezya, Kuzeyde Kafkasya, batıda Anadolu’nun yarısı, İspanya ve Kuzey Afrika Emevi topraklarına katıldı. Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt’e et­tikleri zulüm ve akıttıkları kan sebebiyle çıkan is­yanlar devleti zayıflattı. Ab­basi taraftarları ile kavi bir ekseriyet, Abbasi tarafına geçti. Horasanlı Ebu Müslim, Emevi Devletini bir muharebede Abbasilere devretti. Böylece Emeviler tarihe karışmış oldu. (Bak: Hilafet)



İki atıf notu:

-Emevilerin fıkr-i milliyetlerinden doğan zarar, bak: 1195, 2435.p.lar

-Emevilerin saltanatında üç menfi esas, bak: 1196/1.p.

809- Endülüs Emevileri:

Abbasilerin elinden kurtulan veliahd Abdurrahman, İspanya’ya giderek, Endü­lüs Emevi Devleti’nin devamını sağlamıştır. Muaviye bin Hişam’ın oğlu olan bu zata Ed-Dahîll (Muhacir) lakabı verilir. Hi. 113 tarihinde doğ­muştur.

Endülüs Emevi halifelerinin hilafet tarihleri:

I.Abdurrahman Ed-Dahîl (Hi. 138-172 / Mi. 756-788)

I.Hişam (Hi. 172-180 / Mi. 788-796)

I. Hakem (Hi. 180-206 / Mi. 796-822)

II.Abdurrahman (Hi. 206-238 / Mi. 822-852)

I. Muhammed (Hi. 238-273 / Mi. 852-886)

Münzir (Hi. 273-275 / Mi. 886-888)

Abdullah (Mi. 275-300 / Hi.888-912)

III. Abdurrahman En-Nasır Lidinillah (Hi. 300-350 / Mi. 912-961)

II. Hakem El-Müstansır Billah (Hi: 350-366 / Mi. 961-976)

II.Hişam El-Müeyyed Billah (Hi. 366-399 / Mi. 976-1009) ve (Hi. 400-403 / Mi. 1010-1013)

II. Muhammed El-Mehdi (Hi. 399-400 / Mi.1009-1010)

Süleyman El-Muta’im Billah (Hi. 399-407 / Mi. 1009-1016)

IV.Abdurrahman El-Murtaza (Hi. 408-409 / Mi. 1017-1019)

V.Abdurrahman El-Müstahzir Billah (Hi. 414 / Mi. 1023)

III.Muhammed El-Müstekfi Billah (Hi. 414-416 / Mi. 1023-1025)

III. Hişam El-Mu’tedd Billah (Hi. 418-422 / Mi.1027-1031)

(Emeviye ve Endülüs halifelerinin hilafet tarihleri, İslâm Ansiklope­disi’nden alınmıştır. (Bak: Endülüs)



qqEMİR-ÜL MÜ’MİNÎN w[X8¶YW7~ h[8~ : (Bak: Ulu-l Emr)

810- qqEMPERYALİZM •i[7_
Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   169




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin