İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
_ 4888 —
E.C.A
Bayazıddaki askerî tevkifhanede zindanımsı bir mahzende hapsettirildi; çelimsiz bir vücud yapısı vardı, muhakeme edilmeden uzunca bir zaman kaldığı o zindan - mahzende teverrüm etti, tahliye edilir edilmez önce Avusturyada sonra îsviçrede bir sanatoryuma gitdi ise amansız hastalıkdan kurtulamayarak 1921 de îsviçrede Azra Sanatoryumunda vefat etti. Ölümü Türk basını için büyük kayıb olmuşdu. Kabri Bakı r-köyü mezarlığında aile hazîresindedir.
E.C.A. PKESDÖKÜM SANAYİİ ANONİM ŞİRKETİ VE FABRİKASI — «E.C.A.», bu. büyük sanayii şirketinin kurucuları olan yüksek mühendis Ekrem Elginkan, kardeşi yüksek mühendis Câhid Elginkan ve babaları Ah-med Elginkan'ın isimlerinin ilk harfleridir (B.: Elginkan, Ekrem; Elginkan, Hüseyin Câhid; Elginler inşaat Şirketi). Sermâyesi 5 milyon Türk lirası olan E.C.A. Presdöküm Sanayii Şirketi İ'stanbulda Maltepe ile Kartal arasın-
da Türkiyenin en büyük ve en modern presdö-küm fabrikasını kurmuşdur; E.C.A. Presdöküm Fabrikası bu satırların yazıldığı 1967 yılında, bilhassa sıhhî tesisat armatürleri imâl etmek-de ve Türkiye ağır sanayiinin yüz akı olan müesseselerden biri idi.
E.C.Ai Presdöküm fabrikasının
kendi mamulleri üzerindeki alâmeti
farikası
Fabrika Maltepe ile Kartal arasında, demir yolunun deniz tarafında, Çayırlar denilen mevkide 22,000 m2 lik bir arazi üzerinde 1857 yılında kurulmuşdur; hâlen binaları 8,000 m2 lik bir saha kaplamaktadır.
1956 yılı fabrika binalarının yapısı ile geçmiş, 1957 fabrikanın tecrübe faaliyeti yılı olmuş, ve üstün kaliteli olmasında son derecede titiz dikkatle durulan mamullerini Türkiye-ye ve yabancı piyasalara 1957 yılı sonlarından itibaren vermeye başlamışdır; hakkı olan rağbeti de görmüşdür, öyle ki 1960 - 1967 arasında imalâtı her yıl mantazaam % 40 - % 50 art-mışdır.
Fabrikanın Standard mâmulâtı 180 çeşide yaklaşmış bulunmaktadır, bir kaç, mamul adını fabrika katalogundan alıyoruz: «Ankastre banyo takımları, banyo bataryaları, tek gövdeli banyo bataryası, sabit evye bataryası, döner evye bataryası, ankastre kumandalı ve ku-mandasız lavabo bataryası, çeşidli musluklar ve ara musluklar, sifon, otomatik rezervuar, köşe radyatör valfı, şiber valfları, stop valfları, çek valfları, .düz ve köşe radyatör rakorları, faltörler, pislik ayırıcı».
Fabrikanın 180 çeşid mamulü 1200 parça-
nın birleşmesi ile vücud bulmaktadır, meselâ musluğu 16 parçadan, muhtelif tip musluklar bir banyo bataryası 60 parçadan, bir kalorifer 12-16 parçadan mürekkebdir; bu suretle fabrikada bir sene içinde sirküiâsiyon gören ve her biri teker teker kontrolden geçen parça sayısı 25,000,000 un üstündedir.
Fabrikada 7 büyük atöliye vardır:
-
Presdöküm Atöliyesi
-
Kokildöküm Atöliyesi
-
Bronzdöküm Atöliyesi
-
Makina Atöliyesi
-
Polissaj ve kromaj Atöliyesi
-
Montaj Atöliyesi
-
Takım ve Kalıb Atöliyesi.
Bu yedi atöliyede birer atöliye şefinin idaresinde 400 müstahsil işçi çalışmakta idi.
E.C.A. Presdöküm Fabrikası kendi stan-dard imalâtının dışında özel siparişleri de ka-
LIİ1İ1LLL11J
^«WL.|MİUÖYWt^^faapW»
PITITMIB TlTI
J_/V
E.C.A, Presdöküm fabrikasının cepheden görünüşü
(Resim: Eeşad Sevinçsoy)
ECDAD SOKAĞI
— 4884 —
İSTANBUL
ansiklopedisi
— 4885 —
ECEVİT (Fahri)
bul ve- imâl etmektedir, bu arada yazı ve hesab makinası parçaları, çamaşır makinası ve buzdolabı parçaları, otomobil aksamı, pikap ve radyo parçaları, su saati parçaları, ve ziraî âletlere âid parçalar, likid gaz tüpleri için detamtör ve musluklar yapmaktadır.
E.C.A. mâmulâtının kalite üstünlüğü üzş-rinde dikkate değer bir misal verebiliriz: TÛr-kiyede şehir şebekelerinde en yüksek su tazyiki 5 atmosferdir, her çeşid E.C.A. muslukları batı sanayiinin kabul ettiği 16 atmosfer tazyika dayanıklı olarak yapılır. Bundan ötürüdür ki E.C.A. Presdöküm Fabrikası Almanya ile Avus-turyaya ihracat yapmaktadır.
1967 de fabrikanın idare personeli 70 kişi idi. Tek müdürlüğünde, fabrikanın kuruluşundan beri çalışan yüksek mühendis Halûk Turan, imalât müdürlüğünde ve yüksek mühendis Fikret Çelikoğlu bulunuyordu; ayrıca çeşid-li sahalarda ihtisas sahibi 5 mühendis çalışmakta idi. Fabrikanın büyük bir kimya laboratu-varı, bir etüd araştırma bürosu ve bir imâ'lât plânlama bürosu bulunuyordu.
İşçinin öğle yemeği fabrika tarafından verilir; ağız tadı saygısı olan iyi bir mutfağı, tertemiz bir işçi yemekhanesi vardır. Bir kişilik işçi yemeğinin fabrikaya maliyeti 1967 ekiminde 3,5 lira idi.
İşçiye senede iki kat elbise, bir çift ayakkabı verilir; çocuk zammı yapılır ve işçinin senelik ücretli izni vardır.
Fabrikaya Maltepeden, demir yolunu köprü ile aşan şose ile gidilir.
Memleketimizin ağır sanayiinde istikbal için daha pek önemli işler vaad eden E.C.A. Presdöküm Fabrikasını gören duygulu bir vatandaşın göğsü iftihar ile kabarır.
Sami KURTULAN
ECDAD SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Hasköy Nahiyeyesinin Pîrî Çavuş ve Sütlüce Mahalleleri arasında sınır so-kakdır; her iki mahallenin Haliç kıyısına nis-betle gerilerine düşer (1934 B.Ş.R. Pafta 17/ 186 ve 190). Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaLi durumu tesbit edilemedi (Temmuz 1967).
ECE (Ceylân) — Türkiye güzellik krali-
Ceylân Ece
(Besim: S. Bozoah)
çelerinden bir hanım kız, 1962 yılında 24 yaşında bulunur iken Avrupada tanışdığı yine aynı yaşda Bernard Fredrich Antonius Blessing adında milyoner bir kont ile evlenmiş, nikâh ve düğünleri İstanbulda yapılarak haberi bâzı günlük gazetelerin ilk sayfaların-yer almışdır. Cey-ilân Eces, «siyah saçlı, iri siyah gözlü tipik bir esmer
güzeli» diye tarif edilerek âşıkı ve kocası genç Kont Blessing için de malumat verilnıişdir. Delikanlı İngiliz asıllı olub Belçikada yerleşmiş bir ailenin oğludur; büyük bir iş adamı olan babası bütün dünyâda elliye yakın şubesi bulunan bir elektronik fabrikasının sahibi ve zevcesi tarafından Tunus Cumhurbaşkanı Ha* bib Burgiba'nın akrabasıdır; milyoner kayın peder Ceylân Hanım için: «Şimdi servetimden kıymetli bir geline sâhib oldum» demişdir. Bu zengin iş adamının bir kardeşi kardinal, bif kardeşi de islâmiyeti kabul etmiş bir fikir adamıdır. Oğlu B.F.A. Blessing de maşukasını izdivacı razı etmekiçin müslüman olacağını yaad etmişdir. Yukarda kaydedilen târihde Cihangirde oturuyordu ve Brukselde Blessing ailesinin bir saray gibi olan konağında Kontes Blessing unvanı ile yerleşmek üzere yol hazırlığı ile meşgul bulunuyordu. 1962 den bu yana Ceylân Hanım (Kontes Blessing) hakkında bilgi edinilemedi.
Burhaneddin OLKER
ECE (Hayriye) — Uzun yıllar memleketimiz sağlık hizmetinde feragatle çalışmış bir hastabakıcı hanım; Zeyneb Kâmil Sağlık Kol-leji muallimliğinde bulunurken 1965 yılında vefat etti; Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.
ECE (Semra) — Sinema aktrisi; 1935 yılında îstanbulda doğdu; ilk defa olarak «Kelepçe» filminde rol aldı; sonra «Garibler Sokağı», «Âvâre Şoför», «Fakir Şarkıcı», «Üsküdar
İskelesi» filmlerinde oynadı; hal tercemesi elde edilemedi.
Bibi.: Ses Mecm,uası.
ECE SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kadıköyünün Yeldeğirmeni semti sokaklarından; Yurtdaş Sokağı ile Yeşilay Sokağı arasında bir aralık sokakdır (1934 B.Ş.R. Pafta 29/Yeldeğirmeni); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Temmuz 1967)
ECEVİT (Bülend) — Gazeteci, siyâset adamı; bu satırların yazıldığı sırada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği yapıyor idi; 1925 de îstanbulda doğdu; Kastamonu
Bülend Ecevit
(Resim: S. Bozcalı)
milletvekilliği yapmış Prof. Dr. Fahri Ecevit ile ressam Nazlı Ecevit'in oğludur. Mimar Kemal İlkokulunda ve Robert Kollejde okudu; 1944 de bu kolejin yüksek kısmının edebiyat bölümünden diploma aldı aynı yıl içinde Basın -Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğüne İngilizce mütercimi olarak girdi; bu arada bir süre Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine devam etti. 1946 da Londra Elçiliği Basın Ataşeliği kâtipliğine tâyin edildi; 1949 da ataşe yardımcısı oldu; bu görevi sırasında da Londra Üniversitesinde Sanat Tarihi konusunda çalış-dı. 1950 de kendi isteği ile yurda döndü ve An-
kara Ulus Gazetesinde basın hayatına atıldı, Ulus, Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde politika muharrirliği, yazı işleri ve genel yayın müdürlükleri yaptı. 1954 de Birleşik Amerika'ya giderek «Winston - Salem Journal» gazetesinde misafir yazarlık yapdı. 1957 de Rockfeller tesisinin bursu ile Hanvard Üniversitesinde sosyal psikoloji ve Orta Doğu siyasî tarihi üzerinde çalışdı; 1957 seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi adayı olarak Ankara milletvekilliğine seçildi; 1961 de yine aynı partinin adayı olarak Temsilciler Meclisi üyesi oldu; aynı yıl yapılan genel seçimlerde yine Ankaradan milletvekili seçildi; İsmet İnönü'nün koalisyon kabinelerinde Çalışma Bakanlığı yaptı. 1965 seçiminde partisinin adayı olarak üçüncü defa Ankara Milletvekili oldu. Seçimi azametli çoğunlukla kazanarak iktidara geçmiş olan Adalet Partisinin karşısında bir muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin ağır siyasî sorumluluk taşıyan Genel Sekreterliğine seçildi.
Rahşan (Aral) Hanımla evlidir; ana dili gibi çok iyi İngilizce bilir; gazeteci ve Avrupa Konseyi üyesi olarak Avrupa memleketlerinin çoğunu dolaşmıştır. Kitab olarak yayınlanmış «Gitanjali» (Rabindranath Tagore'dan, 1941), «Âvâre Kuşlar» (1943) ve «Ortanın Solu» isimli üç eseri vardır.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti, Milletlerarası Sanat Tenkidcileri Cemiyeti, Milletlerarası Basın Enstitüsü üyesidir.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi; Bülend Kimdir (Cumhuriyet Gazetesinde çıkmış bir hal tercemesi)
ECEVİT (Fahri) — Tıb doktoru, Ankara Üniversitesinde Âlî Tıb Profesörlüğünde bulunmuş ve bir devre Kastamonu milletvekilliği yapmış seçkin bir ilim ve siyâset adamı; 1896 da İstanbulda doğdu, ulemâdan Kastamonulu Mustafa Şükrü Efendi ile İstanbullu îs-met Hanımın oğludur; Mustafa Şükrü dersi-âmlık yapmış, Meclisi Tedkikatı Şer'iye ve Meclisi Eytam âzâlıklarında bulunmuş ve selâmetine inandığı fikirleri söylemekten çekinmemekle tanınmış bir zât idi.
Fahri Ecevit, Vefa İdadisinde ve İstanbul Tıb Fakültesinde okudu. Meslek hayatını memuriyetlerde geçirdi; Harbiye Nezâreti dâire tabibliği ile başlayarak Kırkağaç hükümet ta-
ECEVİT (Fatma Nazlı)
— 4884 m
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
—- 4887 —
ECZACİ
Nazh, Ecevit'in bir deseni
bibliği ile P.T.T. Umum Müdürlüğü tabibliğin-de bulundu; İstiklâl Savaşında Anadoluya geçerek inebolu, Taşköprü, Kastamonu, Kocaeli-de hükümet tabibliği yapdı; sonra bir hükümet tabibi olarak toplum hayatında karşılaş-dığı vak'alardan duyduğu ihtiyaç ile Istanbul'-
Dr. Fahri Ecevit
(Resim: S. Bozoalı)
da Adlî Tıb müessesesinde ihtisas yapdı, Ankara Tabibi Adlîsi oldu; Adliye Meslek Mektebinde (Bu okul hâlen mevcud değildir) «Tıb Kanunu» ve Ankara Polis Enstitüsü ile Jandarma Subay Okulunda «Tıbbı Adlî» ve «Sıhhat Bilgisi» muallimliği yapdı ve Ankara Hukuk Fakültesinin Adlî Tıb kürsüsü profesörlüğüne getirildi. •
Bir aydın adam hayatının icabı edebiyat ile ve güzel san'atlarla yakın ilgisi olmuşdu; roman ve tiyatro tenkidleri, toplum hayatı vak'-alarının tahlilleri ve politika üzerine yazılar yayınladı, ve bir süre seri halinde yaptığı radyo konuşmaları geniş alâka topladı. Şahsen, sohbeti tatlı, konuşmaları nüktelerle süsler bir meclis adamı idi. 1943 seçiminde Kastamonu milletvekili oldu; 1950 yılına kadar iki devre Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulundu ve 1950 ekiminde vefat etti.
1924 de ressam Nazlı Hanım ile evlenmiş-di (B.: Ecevit, Nazlı); Bülend adında bir oğlu olmuşdur (B.: Ecevit, Bülend).
Bürhâneddin OLKER
ECEVİT (Fatma Nazlı) — Kadın ressamlarımızdan bir İstanbul Hanımefendisi; 17
ocak 1901 de İstanbulda doğdu, Albay Mehmed Emin Bey ile Adeviye Hanımın kızıdır, Mehmed Emin Beyin babası ilk erkânıharblerden Salih Zeki Paşa ,Adeviya Hanımın babası da hünkâr yaverlerinden Ali Paşadır. İlk tahsilini hususî olarak gördü, sonra Darülmuallimânı (Kız Öğretmen Okulunu) bitirdi; Sanayii Nefise Mektebinin (Güzel San'atlar Akademisi) kız kısmına girerek resme başladı, ressam Mihri Müşfik Hanım ile Feyhaman Duranın seçkin talebelerinden biri oldu. Bilhassa portre üzerinde çalışdı.
1924 de Profesör Dr. Fahri Ecevit ile evlendi; gazeteci, politika adamı ve bu satırların yazıldığı sırada Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Sekreteri Bülend Ecevit bu san'atkâr kibar kadının tek evlâdı oğludur.
Galatasarayı Lisesinde açılan resim sergilerine, Güzel San'atlar Birliğinin resim sergilerine, 1952 de açılan Hamasî Resim Sergisine, 1956 da açılan Vilâyet Tabloları Resim Sergisine ve Milletlerarası Kadınlar Kulübünün tertiblediği Milletlerarası Kadın Ressamlar Sergisine iştirak etmişdir. Özel olarak da 1959 da Ankarada bir resim sergisi açmışdır.
Ressam F. Nazlı Ecevit
(Resim: S. Bozcalı)
Kendisinin en beğendiği eserleri Kerime Sala-hor'un, Leman Alp'in, Fatma Adalan'ın, Şeref Akdik'in, zevci Fahri Ecevit'in ve oğlu Bülend Ecevit'in portreleridir.
Resim meşgalesinin dışında ev kadını hayatı sürer, dikiş diker, yemek pişirir, ve okur. sabah çayı tiryakisidir. Üsküdarda Salacakta oturmaktadır (1967).
ECEVİT (Mülkiye) — Ses san'atkârı; 1936 da Romanyada doğdu; 1938 de ailesi ile birlikde anavatana göçmen olarak geldi; musikiye on yağında iken hususî dersler alarak çalış-jdı; Ahmed Midhat Efendinin torunu ve Muallim Nacinin kı-eı Nigâr Galib Hanımın talebesi oldu; feyzini Nigâr Hanıma borçlu olduğunu söyler. 1952 de îs-
Mülkiye Ecevit
(Besim: S. Bozoalı)
tanbul Radyosuna stajiyer olarak gir-
„-., - ^
di; 1953 de istanbul Konservatuvarmın klâsik Türk mûsikisi bölümüne girerek 1956 da Kon-servatuvardan diploma aldı. Bu satırların yazıldığı sırada (1965) İstanbul Radyosunun ünlü kadın okuyueulanndandı. Bir ses san'atkârı için önemli kazançlar sağlayan sahne oku-yuculuğuna, radyo mikrofonunun asaletini
tercih eden sımalardan olmuşdur. Mesleği dışında okuyan, ev işleri ile, bilhassa dikiş ile meşgul olan bir ev hanımıdır. Bibi.: Ses Mecmuası
ECZA — «Kısım, parça, bölük anlamında cüzü'ün, cüz'ün cem'i» (Kaamûsu Türkî); İstanbulda halk ağzı deyim olarak son zamanlara kadar ciltlenmemiş kitab anlamında kullanılırdı; eski gazetelerde kitab ilânlarında çok rastlanır:
«Merhum Ali Sâtı Efendinin tertib ker-desi olan Hadikatül Cevâmi nam kitabın ikinci cildi dahi Matbaai Amirede tab'u temsil olunmakla Sahhaf Çarşısında Esad Efendi ve Ba-yazıd'da Kâğıdcı Hocapaşalı Hacı Mustafa Ağa ve Hamidiye Türbesi yanındaki mücellidde ve Üsküdarda Valde Camii karşısında Yazıcı Osman Efendinin dükkânlarında mücelledi 25 ve eczası 20 kuruş fiatla satılmaktadır» (Tasvir-i Efkâr 1282 = M. 1865-1866).
ECZA — «Bir terkibi kimyevî ile vücuda gelip parlama hassasını hâiz olan şey» (Kaamûsu Türkî). îstanbulda halk ağzı deyim olarak ilk çıktığı zamanlar kibrit karşılığı olarak kullanılmışdır.
ECZACI, ECZACILAR» ECZlAHANE-LER — Eskiden ve yüz yıllar boyunca eczacıya «Ispençiyar», onların işledikleri yerlere, ec-zâhânelere de «îspençiyar Dükkânı» denilmiş-dir; bu isim dilimize «Speziale» kelimesinden alınmışdır.
— 4889
— 4888 —
ECZACI
Istanbulda hekimler ve ispençiyar diye anılan eczacılar küçük dükkânlarda otururlardı. Hekimler bu dükkânlarda hasta bekler, is-pençiyarlar da ilâçları yaparlardı.
Diğer bütün esnaf gibi ispençiyar dükkânları (eski eczahâneler) da gedik usûlüne tâbi idi, ispençiyarlarm ahval ve ehliyetinin teftişi, herhangi bir sebeble sâhibsiz kalan bir ispençiyar dükkânı gediğin bir ehline verilmesi, satılması Hekimbaşılara bırakılmışdı. îspençi-yarlar, hekimlere yamak esnafdandı. Evliya Çelebi şunları yazıyor:
«Esnafı îspençiyarîyan yâni ot bulucular — Pirleri Hazreti Lokmandır; yer yüzünde Cenabı Hak ne kadar nebat halk eyledi ise cümlesine lisan virüb ben filân derde devayım diye Hazret-i Lokmana söyletmişdir. îspençiyaıv ların peygamberimiz asrındaki pirleri Hidâye-tullah bin Zinnûnî Mısrî'dir, nebat devşirirken yılan sokmuş, şehirden ilâç yetişinceye kadar vefat etmişdir, kabri Hicaz dağlarmdadır. Bu otcular pazar kurup labada kökü, güneyk kökü, lisânı sevir kökü, miyan kökü, za'ter kökü, daha binlerce deva otlarını toplayup satarlar».
Evliya Çelebinin bu kaydından ispençiyarlarm dükkân sahibi olmayub âdeta pazarci esnaf dan olduğu anlaşılıyor; büyük yazarın hatâya düşdüğü muhakkakdır; ispençiyarlar sâdece ot (yaprak) ve kök toplayıp satıcısı değil, onlardan ilâçlar yapan, o ilâçları yapmak için de çeşidli âletleri ve ilâç kaynatdıkları ocakları bulunan, bir dükkâna mutlaka muhtaç olan kimselerdir. Istanbulda büyük yangınlardan sonra alınan tedbirler arasında ispençiyar dükkânlarının mutlaka kagir olması ge-rekdiği kaydına rastlanır.
Istanbulda müslim ve gayrı muslini yerli hekimlerden başka çoğu İtalyan Avrupalı hekimler de icrayı tababet edegelmişdi. Fakat halk, bilhassa esnaf tabakası ve ayak takımı, yerli ve yabancı tabiblerden ziyâde hasta okuyucu «nefesleri şifalı» hocalara, şeyhlere baş vurmuş ve «kocakarı ilâcı» denilen, ve maddeleri attar dükkânlarından satın alınarak evlerde yapılan ilâçlara itibar etmişdir.
Aslında yerli ve yabancı tabib, cerrah ve ispençiyar (eczacı) ismi altında çalışanların ehliyetsiz olanları da pek çok idi. Zaman za-
İSTANBUL
man bunlar hakkında tedbirler alınır, tabib, cerrah ve ispençiyar esnafından nâ ehil olanlara gedik verilmemesi hakkında fermanlar çıkardı.
Istanbulda asıl eczâhâne ispençiyar dükkânlarının yanı sıra attar dükkânlarıydı. Mahallelerin ekserisinde bulunan bu attar dükkânlarında papatya ve mürver çiçeği ve çay gibi bazı şeyler satılır ve bu arada attarlar meslekleri hududunu aşarak kimyevî maddeler satarlar ve bazıları bu maddelerin hangi arazda kullanılacağı hususunda bir bilgi ve ihtisas takınıp işi hekimliğe kadar götürürlerdi (B.: Attar, cild. 3, sayfa 1326
İkinci Sultan Mahmudun ölümünden sekiz ay evvel eczâhânelerin ıslahı maksadiyle Viyanadan Hoffman adında bir eczacı getirtilmişti.
îstanbulda zamanımızın anlamı ile ilk eczâhânelerin açılması bu zâtin celbinden sonra başlamışdır denilebilir.
XIX. Yüzyılın ikinci yarısında nefsi îstanbulda, Galata ve Beyoğlunda ve büyük şehrin Boğaziçi ve Anadolu yakası gibi şâir yerlerinde kaç eczâhâne açılmış olduğunu bilemiyoruz. Bilinen bu ilk eczâhânelerin, şehrin ihtiyacını karşılayacak sayıda olmayışıdır, ve ilk eczâhânelerin de azınlıklardan ermeniler ve rumlar ile Avrupalı yabancılar tarafından açılmış olmasıdır.
Lütfî Tarihinde hicrî 1261 (M. 1845) vak'-aları arasında bir kayıddan îstanbulda açılmış ilk eczâhânelerden birinin Bayazıdda olduğu ve eczâhânelerde nöbetçi tabibler bulundurulduğu öğreniliyor:
«Fukara hastalar için tabibler — istanbul tabiblerinin çoğu Galata ve Beyoğlu taraflarin-da oturmaktadırlar. Bu kayıddan o tarihte ta-biblerin çoğunlukla yerli ve yabancı gayrı müs-limler olduğu anlaşılıyor). İstanbul ehâlisin-den vakitsiz (bilhassa gece, yâhud çok acele) tabib ve cerrah celbine muhtaç olanlar güçlükle karşılaşıyor. Bu gibilere merhameten, İs-tanbulun her tarafına münâsebeti olan Bayazıdda Sırmakeşhane karşısındaki eczacı dükkânı tabiblere nöbet yeri tahsis edilmişdir. Mektebi Tıbbiye tarafından seçilecek tecrübeli on doktor ile iki cerrah (operatör) geceleri sa-
ANSİKLOPEDtSÎ
baha kadar o eczâhânede bulunup nöbet tutacaklardır. Bunların maaşları ile fukara ve muhtâcîne meceânen verilecek ilâçların bedelleri her ay mâliye hazînesinden ödenecekdir».
1863 yılında îstanbulda Bayazıd ile Aksa-rayda on altı eczacı dükkânı vardı. Aksaray-dan Topkapı ve Yedikuleye kadar uzanan semtlerde ise, nüfus kesafetine rağmen ne eczâhâne ne de doktor bulunuyordu.
Her eczanede hasta bekleyen bir iki doktor bulunurdu. Hastası olanlar doktor aramak için eczanelere koşarlardı. Doktorlar ya hastanın evine gider yahut da eczanenin üstünde veya arkasındaki odada hastaları muayene ve tedavi ederlerdi. Profesörlerle meşhur doktorların Cağaloğlunda ve Beyoğlunda muayenehaneleri vardı.
Eczanelerin vitrinlerinde mavi ve kırmızı su dolu yuvarlak koca kavanozların yanında (Mustahzarât-ı Tıbbiye-i Osmaniye) ve (Mus-tahzarât-ı Tıbbiye-i Ecnebiye) yazılı levhalara rağmen şimdiki gibi bol müstahzar ilâç yoktu. O zamanki müstahzar yerli ilâçlar, Dakik Ziya, Ethem Pertev Kuvvet şurubu ve Krem Pertev, Katran Hakkı Ekrem öksürük şurubu, Kemal müshil şekeri gibi basit şeylerdi. Ama eczanelerde neler bulunmazdı ki: En meşhur Fransız şarap ve şampanyaları, Evian, Vittel, Vichy, Apollinaris, Gesübler mâden sulan, Villacab-ras, Hünyadı - Yanos müshilleri, Tobler, Cail-lier sütlü çikolataları, Atkinson kolonyaları hemen her eczanede vardı.
Yakın geçmişde eczacılık bir san'attı. Şimdi laboratuvarlarda ihzar edilen tentür, ekstre, iksir, ongan ve saireyi eczacılar bizzat kendileri yaparlardı. Bugün her derde deva bu kadar çeşitli müstahzar ilâç vardır; yazılan tabib reçetelerinde eczacıya iş düşmemektedir; eczacılar hemen hemen müstahzar ilâç satıcıları olmuşlardır. Yakın geçmişde ise yazılan reçe-telerdeki ilâçları eczacılar imâl ederlerdi, bir reçeteye göre ilâç yapıcıların çoğu da çıraklıktan yetişme eczacı kalfaları idi; işte bu da İs= tanbula bir Eczacı Mektebinin açılmasına zarurî kılmışdı.
Eczacı Mektebinin açılmasından sonradır ki ilk Türk eczacılar yetişdi; bunların arasında da Edhem Pertev, Bahâeddin Âsaf, Kemal, Hamdi, ve Süleyman Ferid (Izmirde) Beyler tıb tarihimizin büyük isimleridirler.
ECZACI
Geçen asır sonları ile asrımız başında (1899 - 1900) îstanbulda 252 eczâhâne vardı, büyük şehrin başlıca bölgelerine göre şöyle yayılmışlardı:
96 Eczahâne İstanbul içi ile Eyyub ve Yeşilköye kadar 13 » Halicin iki yakasında 72 » Galata ve Beyoğlunda 20 » Boğazın Rumeli yakasında 44 » Boğazın Anadolu yakasında, Üsküdar vs
Kadıköyde 7 » Adalarda Yekûn: 252
Bu eczahâneleri sâlik oldukları dinlere göre şu nisbetde idi: 222 Muhtelif mezheblerde hıristiyan 15 Musevî 15 Müslüman 252
Onbeş müslüman Türk eczahânesi semtle-
ride şunlardır:
-
— Aksarayda Edhem Pertev Eczahânesi
-
— Lâlelide Bahâeddin Âsaf Eczahânesi
-
— Fatihde Mehmed Kâzım Eczahânesi
-
— Unkapanında Ali GaJib Eczahânesi
-
— Şehzâdebaşında M. Sami Eczahânesi
-
— Veznecilerde Hamdi Eczahânesi
-
— Divanyolunda Ahmed Nüzhet Eczahânesi
-
— Divanyolunda Ali Süreyya Eczahânesi
-
— Divanyolunda Hasan Eauf Eczahânesi
-
— Bâbıâlide Ali Haydar Eczahânesi
-
— Bayazıdda Mehmed Kâmil Eczahânesi
-
— Sirkecide Beşir Kemal Eczahânesi
-
— Beşiktaşda Kâzım Eczahânesi
-
—• Üsküdarda Cemal Kâzım Eczahânesi
-
— Kadıköyünde Hasan Nafiz Eczahânesi
Yine o devirde meşhur gayri müslim eczahâneleri şunlardır:
Sarachânebaşında Fotaki Eczahânesi Şehzâdebaşında Lefter Eczahânesi Şehzâdebaşında Sokrat Eczahânesi Veznecilerde Açıkbaş Eczahânesi Bağçekapusunda İkikapulu Eczahâne Sirkecide Arsenâki Eczahânesi Eminönünde Minasyon Eczahânesi Beyoğlunda Matkoviç Eczahânesi Beyoğlunda Dellâsuda Eczahânesi Beyoğlunda Klonaridis Eczahânesi Beyoğlunda Kanzuk Eczahânesi Beyoğlunda Rebul Eczahânesi Erenköyünde Karakin Hosdikyan Eczahânesi
1966 istanbul Telefon Rehberinde büyük
.şehirde 464 eczâhâne kayıdlıdır.
1967 yılında, bu satırların yazıldığı sırada
da eczâhânelerin çoğunda, krem, kolonya suyu,
banyo sabunu, mâden suyu gibi şeyler jöyle
dursun tarak, çengelli iğne, plaj şilteleri, simit
leri ve topları, anahtarlıklar, jilet bıçakları,
Dostları ilə paylaş: |