İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə34/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   80

EBÜLFADIL MEHMED EFENDİ — (B.:

Mehmed Efendi, Ebülfadıl).

EBÜLFETİH, EBÜLFETH — Osmanlı müverrihleri tarafından Istanbulun fâtihi İkinci Sultan Mehmede verilmiş unvan, «Fethin Babası» anlamındadır, bugün sâdece «Fâtih» diyoruz (B.: Mehmed II. Fâtih Sultan Mehmed).

EBÜLHÜDÂ EFENDİ (Şeyh Mehmed) —

Geçen asrın ikinci yarısında yaşamış ünlü remilci - falcı; aslı mağribî idi, Tunuslu yahud Cezayirli idi; İstanbula ne zaman geldiği bilinmiyor, Nuruosmâniye Caddesinde bir dükkânı vardı, gelenlere remil dökmek sureti ile fal bakar, geçinirdi. Uzun boylu ve ırkının çok güzel bir adamı idi, ve çok zekî idi; şöhretini evvelâ bilhassa kadınlar arasında yapmışdı, 1875-1876 arasında 25 yaşlarında idi; gaayetle mah-bub memleketlisi bir yamağı, çömezi vardı, o da ayrı vadide şan ve şöhret salmışdı. Devrin kalender şairlerinden Nebil Kaptanın aşağıdaki iki kıt'ası onun şânındadır:



Şakirdi fatîni Ebülhüdânın Misli yok andeki cilve edanın Siyehçerde Magrib uşağı oğlan Eseri bedîi suıı'i Hüdânm

Niyyetim keşfine dökdürüp remil Dîdiiîi ki Şeyhaâdem gel muradım bil Heman bâsi paye izin virdiler Diyüb nazikâne: Yâ ahi sebil!..

Ebülhüdâ Efendi ayrıca hastalara okur, çeşidli muradlar için muska yazar ve rüya tâbirinde de çok isabetli imiş; İkinci Sultan Ha-midin şehzadeliği zamanında bir kadının rüyasını: «Pek garib bir., senin efendin pâdişâh olacak!.» diye tâbir etmiş. Sultan Abdylhamid tahta çıkdıkdan sonra, şakirdi ile dükkânının üstündeki bekâr odasında barınır bu remmali. ihya etmişdir. Kendisi anlatırmış, memleketinde çok fakir bir ailenin oğlu imiş, on beş yaşlarında bir gemiye tayfa olarak girmiş, Beyrut'a gitmişler; geminin kaptanı Ebülhüdâyı alıp oradan da karadan Bağdad'a gitmiş. Bağ-dadda Ravvas adında bir şeyh bu oğlanı görmüş, kaptana: «Bu oğlanı bana bırak, bir sene kadar onu irşad edeyim, kalb gözünü de




r

EBÜLMEYAMİN ÇEŞMESİ

_ 4862 —

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

4863 —



EBÜSSUUD CADDESİ İNFİLÂKI


açayım, rüyasını gördüm, bu oğlan İstanbulda Âli Osman pâdişâhına müsâhib ve nedîm ola-cakdır» demiş, ve Ebülhüdâ İstanbula gelerek kendisine tebşir edilen ikbâle kavuşmuş.

ikinci Sultan Abdülhamide intisabından kısa bir zaman sonra bu pâdişâhın hem bir nevî müneccinıbaşı remilcisi oldu, hem de mahrem siyasî müşavirleri arasına girdi; Beşiktaş-da Serencebey Yokuşunda mükellef bir konağa yerleşdi, atlı arabalı, uşaklı, bendeli ricali meşâyihden oldu. Hasan Hâlid Efendi adındaki genç oğlunu kütübhânecilikle Yıldız sarayına aldılar. İkinci Sultan Hamid tahtdan indiril-dikden sonra oğlu ile birlikde «hafiyelik» ile suçlandırıldılar; oğlu İstanbuldan kaçdı, Ebülhüdâ Efendi tevkif edildi (1909); mevkuf iken Serencebey yokuşundaki konağı Dârüşşefaka-ya bağışladı ve kendisi sürgüne gönderildi; ve adından bahsedilmez oldu. O devri görmüş olanlardan muharrir Süleyman Tevfik Bey «Abdülhamidin Cinci Hocası» isimli bir nıakaa-lede Ebülhüdâdan bahseder; evâili hayatı hakkında bizim kaydettiğimiz notla Nebil Kaptandan alınmışdır ki Ebülhüdânın gençliğinde çömezi yerinde olan mağribli oğlandan dinlediğini söyler.

İkbâlini çekemeyenler, eğer yanılmıyorsam ona «Hbülhüdâyı bol türük vel üfürük» derler

idi.


Vâsıf HİÇ

EBÜLMEYAMİN ÇEŞMESİ — «Yok olmuş bir çeşmedir, Çinili Köşk Müzesine kaldırılmış kitabe taşının tarih beyti şudur:



Bu çeşmeyi göricek tarihini melekler «Kevser oldu se'bil Allah içiin» didiler

1015 (M, 1606 — 160:)

«Banisi Şeyhülislâm Ebülmeyâmin Mustafa Efendidir. B.: Mustafa Efendi; Ebülmeyâmin)» (ibrahim Hilmi Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I; 1943).

EBÜRRİZÂ DERGÂHI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu Taksimde Hacı Ahmed Efendi Mahallesinde kendi adını taşıyan sokakda idi. Bir Bedevî Tekkesi idi; 1307 (M. 1889 - 1890) da yayınlanmış Bandırmalı-zâde Ahmed Münib Efendinin «Mecmuai Te-kâya» adlı eserinde semti Kasımpaşada Tatav-la civarında diye tesbit edilmişdir ki 1934 B. Ş. Rehberindeki Hacı Ahmed Efendi Mahallesi

Kasımpaşa arkalarına düşer; Mecmuai Tekâ-yâda âyin günü pazar, o tarihdeki şeyhi do Şemseddin Efendi olarak kayıdlıdır. Rifâiye şeyhlerinden sayın Muhiddin Ensârî'nin verdiği malûmata göre haremi, selâmlığı ve büyük bir simâhânesi ile üç katlı ahşab bir bina idi; dergâh yanındaki Ebürrizâ Türbesi de ahşab idi; son şeyhi de Beyoğlu Mahkemesi başkâtibi Nureddin Bey idi. Dergâh 1926 - 1930 ara-smda yıkılmışdır. Hâlen Şeyh Ebürrizâ'nın tüı--beöi beton yapıya çevrilmişdir. Dergâh naziresinin bir kısmı da yanındaki bir evin sâhibleri tarafından bağçe hâline getirilmiş bulunuyordu (1966).

Bibi.: Hakkı Göktürk, Not.

EBÜRRİZÂ DERGÂHI ÇIKMAZI — E-

bürrizâ Dergâhı Sokağı üzerindedi (B.: Ebürrizâ Dergâhı Sokağı); sokağa nisbetle çukurda kalan bozuk toprak bir sokakdır; üzerinde birer katlı bir kaç evceğiz ile Ebürrizâ Dergâhının haziresi vardır; sol başında da Ebürrizâ Türbesi bulunmaktadır (haziran 1966)



Hakkı GÖKTÜRK

EBÜRRİZÂ DERGÂHI SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlunda Taksimin Hacı Ahmed Efendi Mahallesi sokaklarından; Pir Hüsemeddin - Kurtoğlu sokakları ile Yaya köprüsü - Dalfes sokakları arasında uzanır, üzerinde aynı adı taşıyan bir çıkmaz sokak vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 19/No. 182). Pir Hüsemeddin Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde, ka-bataş döşeli, kavisli, önce az meyilli yokuş, sonra düzleşen bir sokakdır. İkişer katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer; sağ kolda bir bostan, aynı adı taşıyan çıkmaz sokak, Ebür-ziya Türbesi görülür, l buz dolabı tamircis, l doğramacı, ve üç göz kapalı dükkân vardır; ka-pu numaraları 1-41 ve 2-26 dır (haziran 1966). Sokağa adını veren dergâh 1926 - 1930 arasında yıkılmışdır.



Hakkı GÖKTÜRK

EBÜSSUUD BAĞÇESİ — Halicin bitiminde Sütlücede deniz kenarında meşhur bir bağçe idi; Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi yazları bu bağçedeki evinde otururdu; Evliya Çelebi: «Karaağaç Yalısına bitişik sanavber (fıstık çamı) ağaçları ile müzeyyen güllü bülbüllü bir bağdır; Ebüssuud Efendi meşhur tefsirini bu bağda

yazmışdır» diyor. XVII. yüzyıl ortasında Ebüssuud Efendi veresesinden satın alınarak Karaağaç Kasrı Bağçesine katıldı. (B.: Karaağaç

Kasrı).


EBÜSSUUD CADDESİ — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eıminönü İlçesinin merkez nahiyesinin Hocapaşa Mahalesi sokaklarından; Ankara Caddesi ile Alemdar Caddesi arasında uzanır; Hocapaşa Camii Sokağı, Or-hâniye Caddesi, Safvetpaşa Sokağı, Mehmed Murad Sokağı ve Erdoğan Sokağı ile kavuşak-ları vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 1/2).

Ankara Caddesi tarafından gelindiğine göre iki araba rahat geçecek genişlikde ve paket taşı döşelidir. Büyük şehrin bir iş bölgesinde ve üzerinde oteller, hanlar ve nakliye an-barlan bulunan çok işlek bir yoldur; şu binalar ve müesseseler tesbit edildi: Meserret Oteli (B.: Meserret Oteli), Antalya Palas Oteli, Sa fa Oteli, Trabzon Palas Oteli, Gümüş Palas Oteli, Yeni Işık Oteli, Samsun Oteli, Alpan Oteli. Gülyurdu Oteli, Şan Oteli, Yeni Aydın Öte; li, Kilis Palas Oteli, Özpak Oteli, Nur Oteli, Yeni Konya Oteli, Ekmel Hanı, Yıldız Ham, Hak Ham, Tek Han, Afyon Nakliyat Anbarı Üçkurt Nakliyat Anbarı, Mevlâna Nakliyat Anbarı, Siirt - Batman Nakliyat Anbarı, Ankara Güneş Nakliyat Anbarı, Merkez NaMiyat Anbarı, Doğu Nakliyat Anbarı, Yıldırım Nakliyat Anbarı, Şafak Nakliyat Anbarı, Antalya Horoz Nakliyat Anbarı, Van - Diyarıbakır Nakliyat Anbarı, Güveniş Nakliyat Anbarı, Yeni Sivas Sürat Nakliyat Anbarı, Adana • Mersin Nakliyat Anbarı, şehirler arası otobüs aeentalarma ait 4 şube, Ata Han Ecza Deposu, Türk Basın Birliği, Yeni Hayat Itriyat Deposu, Cemaller Elektrik Mağazası, İstanbul Vilâyeti Özel İdare Müdürlüğü, İst. V. Levazım Müdürlüğü, İbrahim Müteferrika İlk Okulu, Erkmen Matbaası, Asrî Matbaa, Halk Matbaası, Öztürk Matbaası, Hâkimiyet Matbaası, Öğüt Matbaası, Ekspres Klişehânesi, Nazmi Eren ve Ortakları Komandit Şirketi, 3 oto lâstiği alım - satım yeri, l elektrik tamircisi, 2 lokanta, l berber, l sandık yapıcı,

Alemdar Caddesine çıkar iken sol köşede

çok derin - çukur bir arsada üç gecekondu bulunuyordu.

Kapu numaraları l - 87 ve 2 - 86 dır (1966, kasım).

Ebüssuud Caddesi 1959 yılında pek çok can kaybına sebeb olan bir dinamit infilâkı faciasına sahne olmuşdu. (B.: Ebüssuud Caddesi İnfilâkı Faciası).



Hakkı GÖKTÜRK

EBÜSSUUD CADDESİ İNFİLÂKI — İstanbulda şehir içinde, şehrin göbeğinde eşi görülmemiş bir facia; bu caddede Neyyir Hanında Kumla Madencilik Şirketinde gizli olarak bulundurulan 300 kilo dinamit tesbit edilemeyen bir sebeble 6 ocak 1959 salı günü saat 10,23 de infilâk etmiş, ve bu infilâk öyle bir şiddetde olmuşdur ki adı geçen han binası ile her iki yanındaki binalar bir anda yer ile bir yıkılmış, facia noktasının ardındaki ve karşısındaki binalar da çok ağır hasara uğramış, infilâk sa-demesi ile veya yıkılan binaların enkaazı altın da kalan 38 kişi ölmüşdür. Bu arada ölüm sahnesi olan ve ağır hasara uğrayan binalardan biri de, kendisi Ankara Caddesi üzerinde bulunduğu halde arka tarafından sademeye mâruz kalmış ve o sıralarda içinde bu İstanbul Ansiklopedisinin, Yeni Gazetenin ve stanbul Ekspres Gazetesinin basıldığı Tan Matbaası ile, Ebüssuud ve Ankara caddelerinin kavuşağın-da ve infilâk noktasının karşısında bulunan büyük Meserret Oteli olmuşdur. Bu müdhig infilâkın geniş tafsilâtı 7, 8, 9 ye 10 ocak 1959 tarihli İstanbul gazetelerinde tüyler ürpertici resimlerle yaylnlanmışdır.

- Facia kurbanlarından 32 kişinin hüviyeti tesbit edilmiş, 5 erkek ile 1: kadın cesedinin kime aid olduğu anlaşılamamışdır; hüviyeti tesbit edilenler şunlardır:


  1. Mustafa Atik, Kurala Madencilik Şirketinin
    iki ortağından biri,

  2. Feriha Bal, Mustafa Atik'in (evli bir adam)
    nişanlı adı altında metresi,

  3. Sâirna Bal, Ferihamn anası,

  4. Özdemir Tuncer, İstanbul Ekspres Gazetesi
    yazı işleri müdürü

  5. Erdoğan Türkseven, İstanbul Ekspres Gaze
    tesi idare müdürü,

  6. Aydın Onsun, İstanbul Ekspres Gazetesi foto
    muhabiri,

  7. İsmail Solaklar, matbaa mürettibi,

  8. Nihad Polat, matbaa mürettibi,

9. Mazhar Uraz, matbaa mürettibi,
10. Çetin Tuzun, matba mürettibi ,

r

r



EBÜSSUUD EFENDi (Mehmefl)

— 4864-


istanbul

ansiklopedisi



*— 4865

EBÜSSUUD EFENDİ (Mısırlı)





Bürhaneddin ÖLKER

EBÜSSUUD EFENDi (Mehmed) — On-altıncı asır ulemâsından, Osmanlı şeyhülislâmlarının ondördüncüsü ve en ünlülerinden biri; hicrî 896 da (M. 1490 - 1491) İstanbul civarın da Müderris Köyünde, bir rivayete göre de Ey-yubda Sivâsî Tekkesinde doğdu (B.: Müderris Köyü), ulemâdan Şeyh Muhyiddin Mehmed bin Mustafa El-îmâdî'nin oğludur; Eyyubdaki Sivâsî Tekkesi bu Şeyh Muhyiddin için yaptırıl-mışdı, Muhyiddin Efendi de o tekkenin hazîre-sine defnedilmişdi; Muhyiddin Efendinin aslen îskilibli olduğu zan ediliyor. İlmini irfanını pek tumturaklı öven müverrih Peçevili İbrahim Efendi de aslen Kürd olduğunu söyler.

İlk tahsilini babasından gördü, devrinin en büyük din bilginlerinden Müeyyedzâde Ab-dürrahman Efendinin en seçkin talebelerinden



  1. Ali Tanrıverdi,

  2. Sahan Tanıkyan

  3. Mehmed

  4. Leon.



  1. Mehmed Koyuncu, mattaa rotatif matriscisı,

  2. Faik Adaları, gazete satıcısı,

  3. İzak Renkver, Renkver matbaa mürekkeble-
    ri müessesesi sahibi,

  4. Şener Olucak, Vefa Lisesi öğrencisi,

  5. Ali Ünverdi, 15 yasında bir çocuk

  6. Hasan Özer, berber kalfası,

17. İhsan, köfteci

  1. Mahmud Uzun, Niğdenin Tepeköyünden ham-
    mal,

  2. İsmail Ergün, Niğdenin Tepeköyünden ham-
    mal,

  3. Alâeddin Bozboğa, Niğdenin Tepeköyünden
    hammal,

  4. Osman Bozboğa, Niğdenin Tepeköyünden
    hammal,

  5. Mustafa Acar, Niğdenin Tepeköyünden ham
    mal,

  6. Hacı Sungue, Niğdenin Tepeköyünden ham
    mal,

  7. Ahmed Duran, Niğdenin Tepeköyünden ham
    mal,

  8. Şükrü Tunca,

  9. Hüseyin Bektaş,

  10. Bedreddin Siner,

  11. Osman Kayga,

1 Qc*k 195'§1 VC« LJJ&

Cumhuriyet

ı - fora h.utu*u ut »emi

34 «nen n» Sar> 12.376


-—

Ankara caddesinde Tan matbaasının bulunduğu ada, dün sabah sebebi henüz bilinmiyen korkunç bir infilâk neticesinde kısmen çöktü, kısmen berhava oldu, zayiat büyük

IÜNKÜ BÜYÜK İNFİLAK FACİASI

r

Yetti Satoafc



k ,,„,„. SAF.» HHCUOGLU »»v>r "•' ku™-

NÇ İNFİ

Httrriııet

Tt'RKIVF tt'RKLERÎNDIfı



Meci'nin bir kısmı infilâkla

Ebüssuud Caddesi infilâk! haberi İstanbul gazetelerinde

biri oldu, öyle ki, henüz 15-16 yaşlarında bir gene iken, İkinci Sultan Bayazıd yanında iti bârı çok yüksek olan hoca Müeyyedzâdeniîı kendisinden sitayişle bahsetmesi üzerine bu pâdişâh tarafından Mehmed bin Muhyiddin Efendiye kitab alma imkânını temin için hazî-nei hassadan yevmiye 30 akçe «Çelebi Ulufesi» bağlandı; o devre göre bir gene için şahane cömerdlikde himayedir. Senelerce sonra 922 de (M. 1516 - 1517) inegöl Medresesine müderris olduğu zaman aldığı ücret yine yevmiye 30 akçe idi. 922 - 939 arasında (M. 1517 - 1532) İs-tanbulda Davudpaşa, Mahmudpaşa Medreselerinde, Gebzede Mustafapaşa Medresesinde, Bursada müderrislik yapdı, 939da (M. 1532) Bursa kadısı, 940 da (M.1533-1534) İstanbul kadısı, az sonra Anadolu Kadıaskeri, 944 de (1537 - 1538) Rumeli Kadıaskeri, ve nihayet 952 de (M. 1545) Fenârîzâde Muhyiddin Efendinin yerine Şeyhülislâm, oldu; ve ilmiye mesleğinin bu en yüksek makaamında hiç azil görmeden 982 de (M. 1574) ölümüne kadar devamlı olarak 29 yıl kadı; ölümünde 84 yaşlarında idi; Cenaze namazını Eyyub Camiinde Muhaşşî Sinan E-ferıdi kıldırdı. Eyyubda yapdırtdığı bir sibyan mektebinin yanına defnedildi. Ölüm haberini aldıkları zaman Mekke ve Medîne uleması, bir hürmet eseri olarak o uzak ülkede gaibe cenaze namazı kıldırdılar. \



Ebüssuud Efendinin bir fetvası (ilmiye Salnamesinden)

Yirmi üç yıl Kanunî Sultan Süleymanm altı yılı da İkinci Sultan Selimin zamanlarında geçen şeyhülislâmlığında siyâsetle uğraşmadı, yüksek makaammın dinî ve ilmî şerefini titiz dikkat ve vekarla korudu. İslâmî hayatın âdabı üzerine, miras, arazî, vakıflar üzerine verdiğimi fetvalar, yüz yıllar boyunca ulemânın elinde

pek çok müşkilleri hal eden hükümler olarak kaldı. İslâm ulemasınca makbul «Keşşaf» ve «Hidâye» gibi eserlere haşiyeler, dinî konularda bir kaç makbul risale yazmışdır; büyük eseri meşhur Kur'an Tefsiridir; Ebüssuud Efendinin bu eseri üzerinedir ki Kanunî Sultan Süleyman şeyhülislâmlık makaamın tahsisatını yevmiye 300 akçeden 500 akçeye çıkarmışdı.

Belki hocası Müeyyedzâdenin tesiri ile şiir ile de meşgul olmuşdu; fakat Müeyyedzâde nin:



Bağı sinemde biten servi hîrâmanımdır

*

Ahretde olur şarâ'ba litesab Biz anı bunda bî hesab içelim

gibi âşıkaane ve rindâne terennümleri yerine:

Mahvolub gitmez mürüri dehr ile baki kalur Hâme ile saflai evrakda mastur olan

beyti gibi hakimane şeyler yazmışdı. Arabca bir Kasîdei Mimîyesi meşhurdur; Kanunî Sultan Süleymana da arabca bir mersiye yazmışdı.

Hayır eseri olarak İstanbula kendi adı ile anılan bir su getirtmişdi; îstanbulda çeşme ve bir hamam, Eyyubda bir sibyan mektebi ve İs-kilipde bir cami yaptırmışdır. Kendisini ten-kid eden ulemâdan Arabzade Muhyiddin "Efendiyi nüfuzunu kullanarak sürgüne göndertme-si, parlak hayatında tek lekedir. (B.: Muhyiddin Efendi, Arabzade). Peçevili İbrahim Efendi: «Bostanzâde Efendi ile Muhaşşî Sinan E-fendi ayaklarına kapandıkları halde Arabzâde-yi af etmedi, aslı kürd olup tab'ı haşin idi, bilâkis hışmı ve gazabı arttı» diyor; yine ayni müverrih Ebüssuud Efendiyi şöyle tarif ediyor: «... uzun boylu idi, (bıyığı sakalı köse-çimsi); sarığını tekellüfsüz sarar, evzâı molla-yâne idi» diyor.

EBÜSSUUD EFENDi (Mısırlı) •— Onye dinci asır ulemâsından; Abdürrahim adında biı zâtin oğlu olub babasının amcası ünlü islâm ulemâsından Abdülvehhab Şa'rânî'dife*; Mısırda Rimleli Şems Efendiden hadîs okumuş, Medrese tahsilini Mısırda yapdıkdan sonra İstanbula gelmiş ve Üsküdarlı Hasan Efendiden gü-'zel yazı sanatı öğrenmişdi. Müderrislik yapmış,,

EBÜSSUUD EFENDİ ÇEŞMESİ

4866 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4867 —

EBUZZİ¥A (Veîıd)


bir ara da istanbul kadılığında bulunmuşdu. Hicrî 1082 (M. 1671 - 1672) de vefa tetti. A-rabca şiirleri vardır.

Bibi.: Müstakimzâde, fuhfei Hattâtin

EBÜSSUUD EFENDİ ÇEŞMESİ — «Hicrî 982 (M. 1574 - 1575) den önce yapılmışdır; Çapa civarında Macuncu Hamamı kurbindedir. Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi yaptırmışdır; zaman ile harab olmuş, 1235 (M. 1819 - 1820) tarihinde Küttabdan Emin Efendi tarafından îmar edilmişdir. Hâlen metruk ve susuzdur; kesme taşdan klâsik üslûbda kemerli bir çeşmedir; üstü kiremit örtülü, teknesi kırık ve musluğu koparılmışdır» (İbrahim Hilmi Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I; 1943).

İki yolun kavuşak köşesinde bulunduğu i-çin bina olarak iki yüzlü ise de yalnız bir yüzüne lüle konmuş, su akıtılmışdır; bu yüzünün köfeki taşından örülmüş kemerinin altında bir «Maşallah» ve dört beyitlik bir tamir tarihi taşıyan mermer bir kitabe taşı vardır. Yola gömülmüş teknesinin her iki yanında su kaplarını koymaya mahsus sedlerden biri de kırılmış-dır. Kitabe metni şudur (İ. H. Tanışık bütün çeşmelerde yapdığı gibi bu kitabenin de yalnız tarih beytini almışdır):



Çeşmei müfti ül enam ol hazreti Ebüssuud Kim bu dilcû aynı bunda yapmış ol âlieenâb

Hak rlzâsiyçün ibadullah olmuş iken sebil Nice müddet ki îhrak ile olmuşdu harab

Zikri hayr olsun Emin Efendi küttâbdan Kıldı abadan bu hayrı bula eczin bî hesâb

Sırrı vahdet ile Kâlâyî didi tarihini «Gel İmâmeyn aşkına bu çeşmeden iç âbi nâb» 1236 (M. 1820 - 1821)

İbrahim Hilmi Tanışık tarih mısraında «mâi» kelimesinin karşılığı l olan hemzesini hesab etmemişdir.

Dr. Sadi Nâzım NİRVEN

EBÜSSUUD EFENDİ HAMAMI — Hayır eserlerinin vakfına gelir kaynağı olarak XVI. yüzyılda Ebüssuud Efendi tarafından yaptırılmış bir çarşı hamamı, Çapada Macuncu semtinde idi, semtine nisbetle «Macuncu

Hamamı», banisine nisbet ile de «Müftü Hamamı» isimleri ile anılırdı. Bir Mimar Sinan yapısı olub Tezkiretül Bünyan'da «Macuncuda Müftü Hamamı» diye kayıdlıdır. Vakfından icârei müeccele denilen usul ile satılmış, şahıs mülkiyetine geçmiş, tarihini tesbit edemediğimiz bir yangında harab olmuş, bir müddet yanık ve kapalı kalmış, yıktırılmışdır. Zamanımız da meveud değildir. Aşağıdaki zabıta vak'asına göre yandıkdan kapanışı 1890 dan sonra olması gerekir: «Dellâk takımından Macuncu Hamamında işler Mustafa bin Tayyib nam şama gençlere harf endazlık ettiğinden derdest edilmişdir» (Sabah Gazetesi 1890).

«EBÜSSUUD EFENDİNİN TORUNU» —İstanbulda halk ağzı deyim; bilhassa dinî konularda bilgiçlik taslayarak konuşanlar hakkında ve hemen dâima tezyif yollu kullanılır, misâl:



  • Kim bu fetva verir gibi konuşan yahu?

  • Ebüssuud Efendinin torunu!

EBÜSSUUD İLK. OKULU — Eyyubda Defterdar Caddesinde iki katlı kagir bir binadır. Bina 1870 de Askerî Baytar Okulu olarak yapılmışdır; 1884 de Eyyub Askerî Rüşdiyesi 1912 de Eyyub Kız Numune Mektebi, 1928 -1929 ders yılıda da Ebüssuud ilk Okulu olmuş-dur. 1956 da ilk okul tedrisatı öğleden önceye alınmış, öğleden sonrası için de bina Ebüssuud Orta Okuluna tahsis edilmişdir. 1964 - 1965 ders yılında 13 dershaneli olan bu ilk okulun 14 öğretmeni ve 700 öğrencisi bulunuyordu. Okulun sınıf kitablıklarmdaıı başka 175 cild ki-tab bulunan bir öğretmen kitablığı okul aile birliği ve yardım derneği gibi sosyal teşkilâtı vardı. Yetmiş yoksul öğrenciye kitab, defter vesâir ders levazımı, gıda ve giyecek yardımı yapılıyordu. 1928 - 1965 arasında bu ilk okuldan 3231 çoçcuk diploma almışdır.

Hakkı GÖKTÜRK

EBÜSSUUD OKTA OKULU — Eyyubda Defterdar Caddesinde Ebüssuud ilk okulu binasında 1956 yılında açılmıgdır; öğleden sonra tedrisat yapılmakdadır; 13 dershaneli olan okulun 1964 - 1965 ders yılında 11 maaşlı asil, 10 ücretli öğretmeni ve 696 öğrencisi vardı. Okulun 1300 cildlik bir kitablığı, okul aile birliği ve öğrenci koruma derneği gibi sosyal teşkilâtı bulunuyordu; her sene yetmiş kadar yok-

sul çocuğa kitab, defter ve şâir ders levazım;, gıda ve giyecek yardımı yapılıyordu. Ayrıca yardım derneği tarafından laboratuvarlar için çeşidli ders araçları, haritalar, kız öğrenciler için bir dikiş makinası ve müzik dersleri için kemanlar ve mandolinler alınmışdı; program dışında ücretsiz müzik ve dikiş dersleri verilmekteydi. Okulun holünde, mermer bir kaide üstünde Atatürk'ün büstü etrafında Attilâ, Cengiz Han, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Köprülü Mehmed Paşa, Mimar Sinan, Midhat Paşa ve Namık Kemalin resimleri ile, noksan da olsa, bir Türk büyükleri köşesi yapılrnışdı. Bu, orta okuldan İ956 - 1965 arasında 340 öğrenci diploma almışdır. (B.; Ebüssuud İlk Okulu).

Hakkı GÖKTÜRK

EBÜSSUUD SUYU — Şehre Efoüssuud Efendinin hayır eseri olarak (B.: Ebüssuud E-fendi) hicri 976 (M. 1568 - 1569) yıllarında akıtılmış, Halkalı sularından biridir. Ebüssuud Efendi Halkalı köyü civarında Müderris köyünde doğmuşdu.

Suyun kaynağı, şehir suları dışında, Maltepe kışlasının Kuzeyinde Ferhad Paşa Çiftliği doğusunda Demirkapl denilen yerdedir. Buradan künklere giren sular, Cicoz Merasından Gümüş Suyu yolu ile diğer Halkalı sularının künklerinin toplandığı, bugün artık bir kaç harap yıkık duvarından başka bir şey kalmamış bulunan Cicoz Çifliğindeki su kubbesine gelirdi. Bu kubbeden sonra su yolu şehre doğru devam ederek Mevlevihane Kapısı ile Topkapısı arasından surları geçerdi. Surlardan sonra suyun şehir içi şebekesi Topkapı, Taşmektep, Şehremini ve Macuncuda nihayetlenir, burada su borusu Çifte Maslaklar terazisi denilen su terazisine yükselerek civardaki hayrat çeşmelerden akardı. Buraya kadar olan su yolunun boyu bir buçuk kilometreyi buluyordu. Sonra dan tekrarlanan onarmalarla künk yollar pik boruya çevrilmişdi. Ebüssuud Efendi suyunun yakın zamana kadar şehirde Macuncuda, Şeh-remininde akar halde yedi çeşmesi vardı. Bunlardan Çapa civarında Macuncu Hamamı yakınındaki Ebüssuud Efendinin çeşmesi Türk klasik mimari devrinden kalma eski bir yapıdır. (B.: Ebüssuud Efendi Çeşmesi)

Sadi Nâzım NlRVEN

EBÜZZİYA (Velid) — Büyük gazeteci; matbaacı, yurdunun en kara günlerinde en sîl ve temiz duyguları vatan uğrunda mücâhid, Türk basınının yüz akı temsilcilerinden, bu hassa «Tevhidi Efkâr» gazetesinin sahibi ve başmuharriri; 1884 de İstanbuida doğdu; bü-3'ük gazeteci ve matbaacı Ebüzziya Mehmed Tevfik Beyin üçüncü oğludur (B.: Ebüzziya Mehmed Tevfik Bey; Ebüzziyazâde Talha Bey). Önceleri Ebüzziyazâde Velid Bey diye tanınmış, soyadı kanunu çıkdıkdan sonra babasının kullandığı Ebüzziyâ künyesini soyadı olarak almışdır.

Veild Ebüzziya (Resim: Sabiha Bozcalı)

Kendisinden iki yaş kadar büyük kardeşi Talha Beyle birlikde Galatasarayı Sultanisinde okur ve' bu mektebin sekizinci sınıfında iken (1900) babasının ve on birinci sınıf talebesi ağabeyisi Talha'mn Konya'ya sürülmeleri üzerine mektebden çıkarılmıştır. Daha sonra Sen Benua Fransız Lisesine girmiş ve buradan diploma almıştır. Liseyi bitirdikten sonra hukuka devama başlamış, fakat geçim mecburiyeti karşısında terkederek Düyunu Umumiye Tercüme Kaleminde memur olmuştur.

1908 de ikinci Meşrutiyetin ilânı üzerine babası ve kardeşi Konya'dan İstanbul'a dönmüşler; Velid Bey de Avrupa'ya gitmek firsa-tını bulmuş ve hukuk tahsilini Paris'te ikma! etmiş, aynı zamanda Siyasî İlimler Mektebinder de mezun olmuşdur. Memlekete dönünce baba-

r

ebuzzîya (Veiid)

— 4868 —


İSTANBUL

Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin