İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə32/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   80

Hüsnü KINAYLI

EBRU— (B.: Kaş).

EBRU HANIM — İkinci Sultan Abdülha-mid devrinde yaşamış kibar bir yosma hanım; Göztepede yazlık köşkünün bulunduğu bir sokak onun adım taşır (B.: Ebru Sokağı). Şu türkü zamanında onun için çıkmışdır:

Ebrunun ebrûleri o hançer ebrûleri Çileden çıkarıyor toy uşaklar beyleri Aman, ebru canım ebru Bir bakış bakdm aman O ateşli bakışla Beni de yakdın aman

Çeker âğûşe yosmam küçük beyden uşakdan Güzel güzel gençleri taze fidan başakdan Amanı ebru canım ebru Aman, yandım ben sana Beni de bir gecelik be Aman nolur alsana

Arabacı Murad adında gaayetle güzel eş-beh bir delikanlı ile baskın verdikden sonra ayağını Göztepeden kesmiş, az sonra da ölmüş ve köşkü satılmışdır.

EBRU SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kadıköy kazasının Kmltoprak nahiyesinde Göztepenin sokaklarından; adı ge-

çen rehberin 30 numaralı paftasında Göztepe Çakıl Sokağı ile Göztepeden geçen demir yolu arasında uzanır, ve Tarık Bey Sokağı ile de bir dört yol ağzı yaparak kesişir, demir yolv, altından bir tünel ile demir yolunun öbür tarafında Câvit Paşa Sokağı ile kavuşurmuş gibi gösterilnıişdir.

O bölgenin durumu, rehber paftasının yapıldığı 1934 yılında bile böyle değildi. Çift hat demir yolu Göztepeden derin bir yarına içinde geçer, Göztepe tiren istasyonu bile demir yolunun üstüne inşâ edilmişdir, binanın temeli bir tüneldir. Bu takdirde çok yüksekde olan Ebru Sokağının, demir yolunun öbür tarafında bir tünel ile demir yolunun öbür tarafında başka bir sokağa kavuşması imkânsızdır, kaldı ki Ebru Sokağı Göztepe Çakıl Sokağı ile Tarık Bey Sokağı (Yeni adı Kurt Dereli Mehmed Sokağı) arasında uzanır; bu sokağın öbür tarafı, son zamanlarda parsellenerek üzerine apartı-manlar inşa edilmiş Nâdir ağa Çayırı diye anılır büyükçe bir çayır - alan idi (B.: Göztepe; Nâdir Ağa).

Bu satırların yazıldığı sırada (eylül 1967) Ebru Sokağı bir araba rahat geçebilecek geniş-likde kabataş döşeli bozuk bir yol idi. Göztepe Çakıl Sokağı tarafından gelindiğine göre sağ kolda 1958 - 1960 arasında inşâ edilmiş dört katlı büyük bir apartmıan (Ekşioğlu - Konak Apartımanı) vardır; bu binadan .Kurtdereli Mehmed Sokağı kavuşağına kadar, kapusu Kurtdereli Mehmed Sokağında semtin eski güzel büyük ahşab köşklerinden, köşkün bağçe duvarı uzanır. Bu köşk bağçesi duvarına, kavu-şak noktasında pirinç burma lüleli bir çeşme yapılmışdır; kitabesi şudur: «Nasırzâde Hacı Osman ve oğlu Fethullah Nasırın hayratı için, 1.18.1956». Sol tarafda büyükçe bir bağçe içinde yanmaya veya yıkıcı eliyle yıkılmaya mahkûm bırakıldığı görülen üç katlı büyük bir ahşab köşk vardır. Ebru Sokağının bu binadan sonra sol yanı boyunca da son sahibi Avut Vedat Bey olan büyük ahşap köşkün, bahçe duvarı uzanmaktadır; Vedat Bey bu güzei büyük köşkü bakımlı durumda iken yıkdırtmış, büyük ve mâmur bağçesini parselletmiş, bu arsalar üzerine de yüzleri Kurtdereli Mehmed sokağında dörder katlı ve altları dükkanlı iki büyük apartmıan yapılmışdır.

Ebru Sokağı adını İkinci Sultan Abdülha-

mid zamanında Göztepede bu sokak üstündeki köşküne^ yazlığa gelir kibar bir nazenin hanıma nisbetle almışdır; Ebru Hanımın köşîcü ölümünden sonra satılmış, bir hayli zama.n sonra da yanındaki evlerle birlikde yıkılarak yerina Ekşioğlu - Konak Apartımanı yapılmış; (B.: Ebru Hanımın).

EBÜBEKÎRA&A ÇEŞMESÎ — «Fâ'tihde Nişancı Mehmed Paşa camiinin avlu kapusu karşısındadır; cebhesi mermerden yapılmış, ayna, taşı kabartma tezyihatlıdır. Uç beyitîik kitabesinin târih beyti şudur:

Vehbiyâ cevher târihi verir tab'a safa «Bî adîl âbı revan kıldı Ebûbekir Ağa»

1208 (M. 1793 - 1794)

Manzume Sünbülzâ Vehbi Efendinindir» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, il, 1945).

Banisi Rumeli Kadıaskerliği muhzirlerin-dendir. Bir yanında camiin, ortadan geçen yol ile ikiye bölünmüş haziresinin bir kısmı, arkasında da adeta çeşmeye bitişik ahşap bir ev bulunmaktadır. Barok tarzda inşa edilmiş olup talik hat ile üç beyitîik tarih kitabesinin tam metni şudur:

Muhzirânı deri feyz âveri sadrî rûmun Safvet tab ile mümtazı rizâ cûyi Hûda Yâni ol sâhi'bi hayrat semiyyi Sıddîk İtdi bu ceşmei dilcûyi yolunda icra Vehbiyâ cevher târihi virir tab'a safa «Bî adî! âbı revan kıldı Ebûbekir Ağa»

Beyaz mermerden ayna taşının ortasında, inşa edildiği barok devrin hususiyeti istiridya kabuğu motifi görülmektedir. Bundan başka teknenin önünde de aynı tarz bir kabartma re-lief bulunmaktadır.

Son zamanlarda tamir gören bu çeşmeye terkos suyu bağlanmış olup gaayet iyi bir durumdadır.

Erdem YÜCEL

EBÛBEKİEAĞA ÇEŞMESİ — «Aksaray-da Çakırağa Camii karşısındaki taş mektebe bitişikdir; üç beyitîik kitabesinin tarih beyti şudur:



Didjiro, bir mısrai dilcû ile Rahmi ana tarih «Ebûbekrin için mâ âbı zemzem çeşme sarutdan» 1137 (M. 1724-1725)

«Banisi Ebûbekir Ağa Divan başçavuşla-

rındandır» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I; 1943).

Aksarayda Namık Kemal Caddesindedir; vaktiyle karşısında bulunan Çakırağa Camii zamanımızda mevcud değildir. Bitişiğindeki taş mekteb de Çeşmenin banisi Ebûbekir Ağanın hayır eseridir. Klâsik üslûbda kesme kof eki taşından yapılmışdır. Önünden geçen caddeye nisbetle bir az çukurda kalmışdır. Lülesi çalınmış, sekileri kısmen kırılmış, susuz, tamamen yok olmaya terkedilmiş durumdadır.



Erdem YÜCEL

ebûbekira&a çeşmesi — «Eyyubda

Bahariyede Şahsultan Camii civarında eski Karakola bitişik bir çeşmedir; kesme taşdan yapılmış büyük haznesinin üstüne sarılan bir asmanın gölgesi altında pek lâtif görünüşü var • dır. Teknesinin ön kenarı kırılmış ise de diğer yerleri sağlam idi. Beş beyitîik kitabesinin tarih beyti şudur:



Âbı cevherle yazıldı Vehbiyâ târihi de «Eyledi Bûbekr tokkaaki icra mâi saf» 1207 (M. 1792 - 1793)

Manzume Sünbülzâde Vehbi Efendinindir» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 1945).



EBÛBEKİR BEY — Onsekizinci asır hattatlarından; Kesriyeli Ahmed Paşanın oğludur. Medrese tahsili görmüş, devlet kalemlerinde hizmet etmiş, bu arada yeniçeri kâtibliği de yapnıışdır.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin



EBÛBEKİR ÇAVUŞ (Eyyubî) — Ebûbekir Çelebi ve Ebûbekir Ağa diye de anılır; XVIII. asırda yaşamış emsalsiz bir hanende ve pek değerli bir musikişinas; adına nisbetle anılır bir mûsiki risalesi vardır. Ehderunlu Ahmed Refî', Enderundan petişmiş şâir, hattat ve musiki sanatkârları hakkında hicrî 1131 (M. 1718 - 1719) da yazdığı manzum tezkirede Ebûbekir Çavuşdan şöyle bahsediyor :

HANENDE BEKİR ÇELEBll KlLÂRÎ Biri dahi Bû-Bekir Eyyûbîdir Savtı hûbu cümlenin matlûbidir Destine ger dâire alsa heman Def gibi pür tâb olurdu âşıkan Ger nevaya başlayub etse dügâh Nâlei uşşâkı eylerdi segah Pen'çgâh icün ikaamet etse ger Hû sadâsı evci âlâya çıkar

EBUBEKİR ÇAVUŞ (Eyyubî)

. 4850 —

fSTANBÜt-

ANSİKLOPEDİSİ

485İ —



ebubekir efendi


Ne Acemde ne Irakda misli var • Sû be sû etsen Sıfâhâna güzar Tabii olsa aceb mi sünbüle Kârı idi bülbül âsâ gulgule Rastı inkâr olunmaz hoş şada Mailim "ben ele sadâya bî riya Nağme perdâz ola bülbülveş neman Mîvei me'mûlü ola râyegân

«Atrabül Asar» hulâsasında Veled Çelebi şöylece yazmaktadır: «Ebûbekir Ağa şehri club semti Eyyubdur. Üçüncü Sultan Ahmed devrinde Enderun Çavuşlarında olub Kiler ağalarından idi. Hanendelerin en namlılarından imiş. Kavâidi Edvar üzerine güzel bir eseri vardır».

«Türk Mûsikisi Lügati» müellifi T. Yılmaz Öztuna Beyin tesbit ettiğine göre yüzlerce ladini eserinden zamanımıza ancak otuz üçü intikal etmişdir: İ kâr, 12 beste, 19 semâ! ve .1 şarkı; T. Y. Öztuna Bey bu eserleri lûğatında teşrih etmişdir.

Musiki Mecmuasının 74. saysında «Bestekârların mezarlarına dâir bir tedkik» isimli ma-kaalenin muharriri İhsan Hisarlı Bey, Ebûbekir Çavuşun 1172 (M. 1758 - 1759) tarihinde irtihal etmiş olduğunu, Sinanpaşa Medresesi ve Türbesi naziresinde bulunan bir mezar taşından istidlale çalışmaktadır. Bu iddiasının sihhatini tevsik etmeye yarayacak bir ip ucu henüz mevcud değildir. Bununla beraber Ebûbekir Çavuşun o tarihlerde vefat etmiş olduğu tahmin olunabilir.

Ebûbekir Çavuşun Üniversite Kütübhâne-si türkçe yazmaları arasında bulunan mecmuasında, kendi zamanı bestekârları ile eslâfdan bâzılarının ve bilhana kendi eserleri yazılıdır.

«İlmi musikide Fârâbîye adîl ve vâzıı ed-vârû usûli makaamat olan Aristatalise mesil olan Ebûbekir Çavuş Ağanın mecmuasıdır» ve «Temellekehül fakîrül hakîr Ebûbekir El-Çavu-şanı Enderûni Hümâyun sene 1152 (M. 1739 -1740)» kayıdlarmı ihtiva eden bu cöngün varak numaraları teker teker konmuş olduğuna ve rakamların bir kısmı cildlenirkem kesilmiş bulunduğuna göre, mecmua evrakının dağıldıkça sırasının bozulduğu, bâzılarının kaybolduğu, her cildleniginde yeniden varak numarası konduğu, hattâ muhtelif makamlı bestelerin birbirine karışdığı anlaşılmaktadır. Mecmuanın yazısı bâzan okunamayacak kadar kötü, imlâsı

bozuk, kelimeler yanlış veya eksikdir. Ebûbekir Çavuşun bu mecmuada bulunan eserlerinden bâzıları şunlardır:

Ruhâvî Şarkı (Güfte Hıİzî'nin)

Ey âfeti âşûbi can Aşkınla hâlim pek yaman Çaresizim ben her zaman Lûifeyle sultânım yeter

*

Mahur devri revan şarkı (Güfte Âdem'in)



Yâıi meclisde derâğûş idene aşk olsun Sâgarı vasi çeküb nûş idene aşk oslun Dil firîbâne temenna ile âğuüşa alub Lebi düşnâmını hâmûs idene aşk olsun ,.

*'

Uşşak Şarkı (Güfte Nedim'in)



Vasfı hüsnü behceti bir vech ile sığmaz dile Gel şerefâbâdı gör şevketlû hünkârım (hele

* Mahûr Semaî

Sen benim hiç bilir misin nemsin Nuri dîdem sürûri -sinenisin Kurretül ayni çeşmi pür nemsin Nuri dîdem sürûri sînemsin

*

Uşşak devri revan şarkı "(Güfte Sa"dî'nin)



'Nevbahâr oldu salındı çemene cananım Yine cûler gibi eûş itti dili nâlânım Teşnei bâdei lâ'liyle ferahnak oldum Bezi idersem yoluna çok mu serü samanım

* Uşşak Sofiyan şarkı

Dil virdim ey mehrû sana Bîgânelik itme bana Kıl bîr nigâhı âşinâ Aşkın zebûn itti beni

* Uşşak Semaî

Ey goncei gülzârı letafet Vey servi seretiâzı kıyamet Kurbânın olam eyle tekellüm Ey tûtii gûyâyı belagat

* Uşşak Şarkı



Hüsnünü gördüm, sevdim beğendim Artmakda derdim, rahmet efendim Cevr ise efzun, kalb ise mahzun Gam ise şe'bhun, rahmet efendim

*

Uşşak devri revan Şarla (Güfte Nahîfî'nin)



Sakın tâbi nigehdeıı rûyine zülfün nikaah itme Murâd üzre bakılmaz sana bîhûde hicâb itme

*

Uşşak Semaî (Güfte Gedâî'nin) Dahî tıfl iken ol âfet İderdi âşjka rağbet Hezâran eyledi ülfet İşaretle işaretle Bu Gevheri feda oldu Derinde bir gedâ oldu Mâihasal mübtelâ oldu İşaretle işaretle

*

Beyâtî Beste

Yine cûyan olalım tarfı Stanbul diyerek Bezmi işretgehi cânâneye medhul diyerek Sebkati pâyine bin özr ile rûmâl eyle Oldu şad güne cefâ â şıka mebzul diyerek Canım yel lel lel lel lel li ömrüm tere lel lel lel lel lel li âşıka mebzul diyerek

. ' *


Bayâtî sofîyan şarkı,

Hayâli rûyi dilber çeşmi zarımda nihânınıdır O dilcûnun şitâbı sû gibi gözde revânımdır Görünmez gözüme faslı gülistanın temaşası Görünen gözüme şimdi bahar âsâ civânımdır

Beyâtî Şarkı Beni çevrinle zar itme Kerem kıl gel bana küsme Gamınla bî karar itme Kerem kıl gel bana küsme

*

Beyâtî devri revan Şarkı Hasreti şîvei reftârınla Beni ferdaya salan sensin Hevesi zülfi siyehkârınla Beni ferdaya salan sensin



* Beyâtî sofiyan Şarkı

Çeşmim sana bakmakdan usansın mı efendim Nuri basarım hüsnine kansın mı efendim Bir lâhza nihan olmamada didelerimden Bir demde gönül aşkına yansın mı efendim

*

Arazbar muhammes Beste Nedia ey şuh bu bîhûde gazab n'oldu sana Meşrebin düşmeni nâz idi aceb n'oldu sana • Cânıehâb içre bırakdın beni ey mihri münîr Durmadın çak olıcak perdei şe'b n'oldu sana Âh canım yelelel lel le le lel lel lel le lel (lel le le lel lel li Yâr yâr perdei şefe n'oldu sana



* Buselik aşîran Şarkı

Güfte Derviş'in Ram olasın sâde rû Hat gelicek sû be sû

Ben de olub tünd hû Sen gibi serkeşlere

Acemaşiran Şarkı Güfte kendisinin

Tamam münevverdir hüsnü cemâlin Nurdan ibâretdir ruhsâri âlin Meded irmeden husufa mânin Düşeyim pâyine sen nevcivânin Dinle ben âsıkm feryâdü zârin

Âteşi aşkınla büryan gezeyim Sûzi firakınla giryan gezeyim Satayım kürkümü üryan gezeyim Vasim hevesiyle her an gezeyim Ben bülbüle hemdem nâlân gezeyim

Çıkayım gideyim Hüsrevâbâde Def'i gam içün çekeyim 'bade Meclisimiz hazır olsun amade Buyur ey sevgilim maMîce sâde Muntazırdır sana Çavuş üftâde

Bu şarkının güftesi gösteriyor ki Ebûbekir Çavuşun edebî kültürü musikideki kudreti ile aslaa mütenâsib değildir.

Ebûbekir Çavuşun eserlerinden bâzıları, notaları ile birlikde Dr. Subhi Ezgi Beyin «Nazarî ve Amelî Türk Musikisi» isimli eserinde mündericdir.

Rıfkı Melûl MERİÇ

EBUBEKlR DEDE — Onsekizincf asır hattatlarından, aslı Kastamonuludur; genç yaşında İstanbula gelmiş, yazıyı zamanının büyük üstadlarından «Yayla imamı» lakabı ilo meşhur Ramazan Efendiden öğrenmişdi. Mi-maracem Tekkesi şeyhi Habîbî İsmail Dede Efendiye intisab etmiş, o tekkede yaşamış, hicrî 1132 (M. 1719 - 1720) de vefat ederek mürşidinin kabri civarına deftedilmişdir. Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBUBEKlR EFENDi — Onyedinci asrın ikinci yarısında ve onsekizinci asır başlarında, yaşamış bir hattat ve şâir; aslı Şirvanlı olub çağdaşları arasında «Acem Bekir Efendi» diye anılırdı; çeşidli hüner ve marifet sahibi idi. Sülüs ve nesih yazıyı memleketinde öğrenmiş, sonra Mısıra giderek medrese tahsili görmüş, edebiyat ile meşgul olmuş, oradan îstanbula gelerek sadırâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşaya intisab etmiş, o büyük ilim ve irfan ocağı kapuda asrın büyük hattatlarından Derviş Alidan tekrar yazı meşk ederek yazılarına imza atma iznini almışdı. Devlet ricali arasına yükselmiş, yedi defa Reisülküttablık (Hariciye

EBUBEKİR EFENDi

_4852 —


ÎSTANBÜt

ANSİKLOPEDİSİ"

4853

EBUBEKİR SIDRİ


Bakanlığı yapmışdır); hattâ bir defa Tersaneye intisab ederek çekdiri beyliği kadırga kaptanlığı yapmışdı.

Nevruz Kadın isminde bir saraylı ile ev-lenmişdi; hicrî 1135 (M. 1722 - 1723) de vefat etti, kabri Kirazlı Mescid civarında zevcesinin hayır eseri mektebin karşısındaki mezarlıkda idi, kabir taşı kitabesinin tarih mısraı şudur:



Ola bu Bekir Efendinin mekânı cennet Bibi: Müstakimzâde, Tuhfe-i Hattâtin

EBUBEKİR EFENDİ — Onyedinci asrın ikinci yarısında ve onsekizinci asrın başında yaşamış bir hattat; 1660 - 1661 arasında İstan -bulda doğmuşdur, Alımed Efendi adında bir zâtin oğludur; sülüs ve nesih yazıyı Eyyublu Suyolcuzâde Mustafa Efendiden öğrenmişdi, Kaariye Camii civarında otururdu. Üstadından yazılarına imza koyma iznini aldığı tarihden ölümüne kadar yetmişe yakın mushafı şerif yazmışdır; hicrî 1141 ortalarında (M. 1729 -1730) vefa tetti, sur dışında Eğrikapu mezarlığına defnedildi.

Bibi.: Müstakimzâde Tuhfei Hattâtin

EBUBEKİR EFENDİ (Darbhâne Emini) — Üçüncü Sultan Selim devrinin Nizâmı Co-did taraf darlığı ile tanınmış ricalinden; aslı Safranboluludur; gene yaşında İstanbula gelmiş ve hemşehrilerinin delâleti ile Darbhâneye hammal olarak girmişdir. İsmini okuyub yazacak kadar yazı bilir, başkasına muhtaç olmayacak kadar da kara cümle deresinde hesab yapabilir imiş; o vakit her sınıfda okur yazar kimse nâdir olduğundan bir hammalın bu ka-darcık olsun yazı ve rakam bilmesi garâizden görülmüş; herkesin mizacına göre muamele etmesini de bildiğinden adını tanıtmış, kendisini sevdirmiş ve hammallıkdan Darbhânede bir memuriyete alınmışdır; ve yıllarca dürüst bir memur olarak çalışmışdır; zaman ile Darbhânede Kepçe Nazırı, Ayarcıbaşı, hicrî 1216 (M. .1801 - 1802) damadı Ahmed Şâkir Efendinin yerine Darbhâne Emini olmuşdur; 1807 ye kadar bu vazifede kalmışdır. Kabakçı İhtilâlinde, ihtilâlciler tarafından başı istenenlerden Nizâmı Cedidcilerden biri olmuş ve Babı âlide boğularak îdam edilerek kesik başı Et Meydanındaki ihtilâlcilere gönderilmişdir (B.: Selim III, jSultan; Nizamı Cedid; Mustafa Çavuş, Kabakçı; Boğaz Kaleleri Yamaklarının ayaklanması, cild 6, sayfa 2909) Müverrih Cevdet Pa-

şa: «Bir pîri fâni olduğu halde mazlumlar güruhuna katıldı» diyor. Başsız cesedi Karacaah-rned Mezarlığına defnedildi.

EBUBEKİR EFENDİ (Hacı) — Geçen asır ortasında İstanbulun namlı tönbekicilerin-den, dükkânı Eminönünde Asmaaltında idi; «içimi güzel, kokusu hoş Şîraz tönbekîsi» bulunduğu gazete ile sık sık ilân ederdi. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.. Bibi.: Tercemânı Ahval Gazetesi

EBUBEKİR EFENDİ (Mutfak Emini) — Onsekizinci asır hattat ve kemankeşlerinden; sülüs ve nesih yazıyı amcası hattat Derviş Aliden öğrenmişdi. Hayatı hakkında başka kay-de rastlanmadı.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBUBEKİR EFENDİ (Seyyid) — Onsekizinci asır hattatlarından; aslı Diyarbekirli-dir, sülüs ve nesih yazıyı memleketinde öğren-mişdir, hicrî 1162 (M. 1749) de seyahat ve ziyaret kasdı ile İstanbula gelmiş, fakat hastalanarak aynı yıl içinde Istanbulda misafir iken vefat etmişdir.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBUBEKİR EFENDİ (Şehrî) — Onyedinci asır sonu ile onsekizinci asır başında yaşamış hattatlardan, «Eski Bekir» lâkabı ile anılır, sesi de gaayetle güzel olduğu için hünkâr müezzinliği yapmışdı. Yazıyı «Karakız» lakabı ile meşhur Hocazâde Mehmed Enverî Efendiden öğrenmiş, bilhassa celî yazıda zamanının en hünerli hattatlarından biri olarak tanmmış-dı.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBUBEKİR FERİD BEY — Onsekizinci asır şâir ve hattatlarından ve İstanbul kibarlarından; Onyedinci asır ortalarında Zurnacı Mustafa Paşanın sadrıâzamlığmda başdefter-dar olmuş Karagöz Mehmed Paşanın oğludur; Mustafa Paşanın sadrıâzamlığı ancak birkaç saat sürmüş, bu kısacık zamanda tek işi de Karagöz Mehmed Efendiyi (sonra paşa) baş defterdarlığa getirmek olmuşdu, devrin züre-fasından bir zat de lâtife yollu: Çalıcak (çalınca) zurnasını cebinden cıkdı Karagöz demişdi.

Ebubekir Bey Enderundan yetişmiş, saraydan mevkuufatçılıkla çırağ ediliş, devlet, kalemlerinde mühim mevkilerde bulunmuş,

edib ve zarif bir İstanbul kibarı olarak tanınmış ve Hicrî 1181 (M. 1767-1768) de hayli yaşlı olarak vefat etmişdi, Silivrikapusu dışında babası Karagöz Mehmed Paşanın kabri yanında defnedildi.

Şiirlerinde «Şâhid» mahlasını kullanmış -dır. Eyyublu Ebubekir Çavuşun mecmuasında görülmüş şu şarkısı zamanında hüzzâm ma-kaamında devri revan usûlü ile bestelenmişdi.



Bî vefa dildâr elinden âh âh Eylerim şeb tâ seher bî iştibah Hasretinle fa$Uim oldu bak tebâh Merhametsiz yâr elinden âh âh

Dem 'be dem ağyar ile ülfetdedir Gîceler tâ 'subha dek işretdedir Ol vefa düşmen aceb meşrebdedir Merhametsiz yâr elinden âh âh

Enderundan yetişmiş şâirler, hattatlar ve musiki san'atkârları hakkında Kilerli Ahmed Refî'in yazdığı manzum tezkirede (H. 1131; M. 1718-1719) bu zât hakkındaki kıt'a şudur:



BM dahi Mîr Ebî-Bekr-i Ferîd Bî bedeldir Hak ide ömrün mezîd Enderunde misli yok bî istibah Mahlasın nisbeti besdir giivâh Hattı talik ü dîvâni güzel Neshine şeyh denürse mahal Tokdur akranı desem görme baîd Nazımı inşâda yegâne hem vahîd

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin; Ahmed Refî Tezkiresi (E. Melûl Meriç, İstanbul Enstitüsü Mecmuası).

EBUBEKİR FİRDEVSI EFENDİ (Seyyid) — Onsekizinci asır hattatlarından; aslı Erzincanlıdır, pek genç yaşda îstanbula gelmiş, Küçükruznârne Kalemine girmiş, orada kâtiblerden Seyyid Ali Efendiden sülüs ve nesih yazı öğrenmiş, sonra Divân-ı Hümâyun kâ-tibleri arasına alınmış ve orada divanî ve celî yazıları en güzel yazanlardan biri olarak" tanın-nıışdı. Bir ara Anadolu muhasebecisi olmuş ve hicrî 1136 (M. 1723-1724) da vefat etmişdir; kabri Mahmud Paşa Camii hazîresindedir. Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBUBEKİR PAŞA (Mühendis) — Bekir Paşa diye de anılır; Mühendishânei Berrîi Hümâyundan yetişmiş ilk asker mühendislerden, Askerî Matbaanın hakikî kurucusu denilmeye

lâyık bir sîmâ; doğum tarihi bilinmiyor, Mü-hendishânenin ilk sınıfının baş kalfası (öğretmen yardımcısı) Hacı Ömer Efendinin oğludur. Çocuk denilecek bir yaşda Mühendishâ-neye girmiş, mektebi seçkin bir talebe olarak bitirmiş, aynı mektebde muallim olmuş 1833-1834 arasında kaymakam (yarbay) rütbesi ile Lâğımcı (istihkâm) Alayına kumandan tâyin edilmişdir. 1835 -1836 da miralay (albay) olmuş ve dört arkadaşı ile ihtisas tahsili yapmak üzere İngiltereye gönderilmişdir; İngilte-rede bulunurken mîrilivâ (paşa, general) olmuşdur; memlekete döndüğünde Tüfenkhâne nâzın (müdürü) olmuş, kısa bir müddet sonra Erzurum ve havalisi müfettişliğine tâyin edilmişdir; ve 1846 da Mühendishâne nâzın olmuşdur. Feyzini ve mesleğini borçlu olduğu bu müesseseye büyük hizmetlerde bulunmuş -dur, bu arada bilhassa Mühendishâne Matbaasını ihya etmigdir bu matbaa da zamanımızın Askerî Matbaasının temeli olmugdur. Matbaada taş ve bakır üzerine grave sanatını sokmuş, Avruj-adan getirttiği bir muallim-ustamn yanına, mektebin resme hevesli talebelerinden birkaçını vermiş (Hasköylü Riz'a, Hasköylü Etaıin, Balatlı Salim Efendiler) ve bu gençler hem san'at öğrenmişler, hem de çok eserler vücuda getirmişler. Ebubekir Paşa her güzel eseri kendi kesesinden verdiği nakdî mükâfatlarla karşılamış, askerî konularda fennî kitab terceme eden talebeleri de devletçe taltif ettir-mişdir.

1853 de Mühendishâne nazırlığı üzerinde kalarak Medinei Münevveredeki kudsal binaların tamirine memur edilmişdir. Bu vazifeyi de yüz akı ile başarmış, fakat İstanbula dönmek nasib olmayarak 1854 de Medine de vefat etmişdir, orada Cennetül bakî mezarlığına defnedilmişdir.

Bibi.: M. Esad, Mir'âtı Mühendishâne

EBUBEKİR SIDKI — Onsekizinci asır

hattatlarından, aslı Ahıshalıdır; genç yaşında îstanbula gelmiş berber esnafından bir zât idi, yazıyı Hasırcılar îmamı Mustafa Efendiden öğrenmişdi. Seher vaktinde dükkânını açar/müşteri gelinceye kadar ve arada eli boş kaldıkça yazı meşk ederdi. Yazılarına imza atma izni dolayısı ile yapılan törenle beraber sakal salma duasını da yapdırmış, her iki dinî



EBÜ EL-DEKDÂ, EBU-D-DERDÂ

4854 —

İSTANBUL

ANSİKLÖEEBÎSÎ



EBÜ SAİD EFENDİ (Hocazâde)


törene şu mısra tarih olarak söylenmişdir: Hüsruhat Hallak Bûbekirde peyda oldu 1173 — M. 1759 -1760

Vefat tarihi bilinmiyor. Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EBU EL-DERDÂ, EBU-Ö-DEKDÂ —

«Dürdâ» da okunur; Sahâbei kiramdan, arab-ların istanbul muhasarası şühedâsından, İs-tanbulda biri Eyyubda, biri Üsküdarda bu isim ile iki makamdır.

1. Makam — Eyyubda Cezerî Kasımpaşa Mahallesinde Zal Mahmud Paşa Camii kurbin-dedir. İkinci Sultan Mahmud zamanında 1251 (M. 1835 - 1836) yılında ihya edilmiş bir ma-kam-kabirdir (B.: Eshâbı Kiram Kabirleri. İs-tanbulda); Sahaflar şeyhizâde Esad Efendi ve-kaayinâmesinde bu kabir için şu tarih beytini kaydediyor:

Kıldı mimarı kalem târihin inşâ Es'adâ Yapdı Şeh Mahmud Ebud-Derdâ içün rânâ makam 1251

Türbenin içinde yan yana yazısız iki taş vardır. Kesme taşdan yapılmış türbe binasının üstü çökmüş, içinde bitip büyüyen bir incir a-ğaeı her tarafını kaplamışdır. Türbe yeri bu zâtın meşhedi sayılmaktadır. Sahabeler levhasında hakkındaki kıt'a şudur:



Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin