İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


Yârei aşka nigâhı merhem Anın üstüne ben güzel bilmem Şehrî civandır âfeti zeman Çukurceşmeli Suyolcu Edhem



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə40/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   80

Yârei aşka nigâhı merhem Anın üstüne ben güzel bilmem Şehrî civandır âfeti zeman Çukurceşmeli Suyolcu Edhem

EDHEM (Terlikci)

_ 4904 —

İSTANBİIL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4905 —

EDHEM BABA




Gamzen ucundan aldım müjdeyi Sevka gelüb de atdım hey heyi Suyolcuzâdem kölendir Nebil Hâki pâyindir Jştirâ peyi

Vâsıf HİÇ

EDHEM (Terîikei güzeli) — Geçen asrın ikinci yarısında yaşamış bir terlik dikici olub aşırı derdecede güzelliği ile İstanbulun şöhretlerinden biri olmuş, onun sayesinde çahşdığı, işlediği dükkân da şöhret kazanmışdır; hayatı hakkında aşağıdaki şarkıdan başka kayde rastlanmadı :



Terlikcigüzeli dikmiş terliği

O nazlı elleri çekmiş ipliği

Ayağa düşer mi onun emeği

O sebebden ayak basub giyemem

Aman Edhem, nazlıı Edhem, can Edhem

Mercan çarşısında Kafesli Dükkân

Müşierisi bey paşa rical zadegan

Terlikci civanda edeble erkân

Bûsi paye izin terlik istemeni

Aman Edhem, nazlı Edhem, can Edhem

Bibi. : Vâsif Hiç, Not.

EDHEM (Tophaneli Yemenici) — 1865

ile 1870 arasında aşırı güzelliği ile tanınmış esnaf civanlarından; bir boğçacı dul kadının oğluydu, Mengene yangın tulumbası sandığının acemi uşaklarındandı, tutkunlarından zengin bir hanıma bıçkınlık nahvetiyle pek çok cefâ ettiği söylenirdi; kendisi anlatırmış, hanımına gittiğinde kadıncağız neresini öpecek olsa: «El öpülür mü?., ayak öpülür mü?., ense öpülür mü?..» diye kaçımrmış; devrin büyük kalenderlerinden Üsküdarlı Âşık Râzi aşağıdaki manzumeyi bu Tophaneli Yemenici Edhem sânında ve hanımının ağzından yazmış-dır:



Pırpırıdan yalın ayak Bir yar tutdum gaayet kıyak Kibar zengin hanım iken Neler geldi başıma bak

Eşbehimin adı Edhem Tulumbacı üstelik hem Bûsi pâyin niyaz ettim Didi Yallah öpüdüremem

Bıçkınımda çalıma bak Topuk vurur tırak tırak

Cilven nedir nazın kime öpülmez mi be şu ayak

Şahin başda kavak yeli Kaddi şimşâd ince beli Parmakları kalem kalem Öpülmez mi güzel eli

liri şe'bâb bûyi zanbak Henüz el değmemiş elhak Hicab ile al al olmuş Öpülmez mi şu gül yanak

Cazibesi al benisi Eğri koyar fino fesi Reyhan misal 'saclar ile Öpülmez n;i ya ensesi

Sîne çeler akılları Altın tozu nakılları Ne dersiniz ey erenler Öpülmez mi çakılları

Bir fûtei gülgûn ile Üryan geçirsen bir ele Goncei nâf öpülmez mi Şöyle koklayarak hele

Semti şûhin Tophanedir Yeminîci mestânedir Yaman koşar tulumbacı Şah Edhemim bir tanedir

Bu Yemenici Edhemi yine yemenici esnafından Tatar Hakkı adında bir sabıkalı bir hiç yüzünden falçeta ile vurarak öldürmügdür. aşağıdaki târih de Âşık Râzinindir:



Târihi manidarı şehide lâyık elbet

«Son sözüdür Edhemin Kelimei Şehâdet»

1289 (M. 1872 - 1873)

Vâsıf HİÇ

EDHEM (Tosyalı) — Üsküdarlı halk şâiri Tophane ketebesinden Âşık Râzinin evrakı nıetrûkesi arasında bir defterdeki kayde göre geçen ası rsonlarında yaşamış Nebil Kantanın aynı edada birer manzume ile medhettiği Edhem isminde üç gencden biri. (B.: Edhem, Horhorlu; Edhem, Suyolcuzâde):



Tosyanın gülü o dilpesendim Zeyni avamda servi levendim Mektûtoî Beyin hademesidir Paşa kapusunda gördüm beğendim

Eğmiş al fesi şahım kaşına Onsekiz bicdim civan yaşına Güzellikde yok misli menendi Gümüş topukdan şahin başına

Nakışlar aldım zülüf telinden

Pür sefa icdim kahve elinden

Zeberdest dayı revişli dilber

Ver 'bir yudum da şerbet lebinden

Anın üstüne ben güzel bilmem Cennet kaçkınıdır Tosyalı Edhem Öpüb kokmaya kıyamam solar Şöyle bir korsanca pâyin bûs idem

Sen efendim ol ben sana uşak Kemendim olsun be beldeki kuşak Gamzenin ucundan çakdını işmarı Müjdeı teşrife Nebilin şipşak

Vâsıf HİÇ

EDHEM (Üsküdarlı) — İkinci Abdülha-mid devri sonlarında yaşamış ses sanatkârı bir genç; ayak takımının okumuşlarından o-lub Ziraat Bankasında ya küçük bir kâtib yâ-hud odacı idi, piyasa saz takımlarına henüz girmemiş, adı yavaş yavaş yayılmakda, ve duyuldukça Kayışdağı, Alemdağı gibi yerlerde yapılan yaran âlemlerine çağırılıp götürülmek-de idi, 1905 - 1908 arasında yirmi iki yirmi beş yaşlarında pek yakışıklı bir genç idi. Gazel okumada üstüne hanende bulunamazdı diyebilirim; okuduğunu anlayanlardan olduğu için seslendirdiği şiir dinleyeni teshir ederdi. Bir sefer Kayışdağmda dinlemişdim; yalnız iştirak ettiği 'meclisi değil, cümle mesîrecileri mest etti idi. Bir sefer de orta oyununda kavukluya çıkdığım gördüm. Aktörlük kaabili-yeti de çok üstün idi. O genç yaşında ölmüş-dûr, ömrü vefa etseydi, orta oyunculuğundan cahneye geçeceği muhakkak idi.



Sermed Muhtar ALUS

EDHEM AĞA (Küçük) — Ondokuzuncu f.srın ilk yarısında, İkinci Sultan Mahmud devrinde Sarayda Enderurm Hümûyundan yetişmiş ünlü sazendelerden; bu sanatkârın adını kaydeden Enderun Tarihi müellifi Tayyar-zâde Ata Bey hangi saz üzerinde şöhret yapdı-ğını söylemiyor. Hâşim Bey musiki mecmuasında Mîlıri'nin bir şarkısını arezbar buselik faslından bestelemiş gösterilen Kemânî Edhem Ağanın bu zât olduğu kuvvetle söylenebilir.

EDIİEMAĞA SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarda Bülbüldere-si. semti sokaklarından; her iki başı Tekkeiçi Sokağı üzerinde yarım dâire şeklinde mukav-ves bir sokakdır, Selâmi Hamamı Sokağı, Selâmsız Külhanı Sokağı ve Selâmsız Munıhâ-nesi Sokağı ile kavuşak'arı vardır. (1934 B. Ş. R. Pafta 27/Bülbüldere); Bir araba geçeeck genişlikde, kabataş döşeli ikişer katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer.

Üsküdar Güven Spor Kulübünün lokali bu sokakdadır. Kapu numaraları l - 23 ve 2 - 20 dir (Ağustos 1967)



Hakkı GÖKTÜRK

EDHEM BABA (Aydonatlı) — Geçen asır sonlarında yaşamış bektâşî fukarasından kalender şâir; malum olan tek manzumesinden anlaşıldığına göre bir müddet Merdiven Köyünde Şahkulu Dergâhında bulunmuş; hicrî 1324 (M. 1906) kışında Üsküdarda Doğancı-îardaki meşhur bekâr hamndaki odasında, kalenderlik yolunda kendisine ayak uydurmuş ve Edhem Baba tarafından Kişmir adı verilmiş uşağı ile beraber mangaldaki kömür ateşi çarpmasından zehirlenerek -ölmüşdür. Koynunda bulunan garib bir vasiyetnamede ölümünde nâşının Kişmirin kabrine konulmasını istemişdir. Han odabaşısmm rivayetine göre delikanlı mü-teverrim imiş, son günlerde yatakdan çıkamayacak kadar ağır hasta imiş. bundan da an-laşıîrnışdır ki Edhem Baba Kişmirin artık son deminin geldiğini tahmin ettiği gece odaya kasdeıı yarı yanmış kömür dolu bir mangal koymuş, pek sevdiği gencin uf ulunu görmeden intihar etmişdir. Vasiyeti tutulmuş ve Kara-caahmed Mezarlığında Miskinler Tekkesi yakınında ayni kabre gömülmüşlerdir; fakir bektâşinin kesesinden çıkan bir mikdar para ile de bir taş dikilmişdir, kitabesi şudur: '



Hû dost

İyi kütü, iğri doğru, ak kara, ne ki gelir kvülara, cümle Tanrı işidir. Baş kırıb cefâyı sineye çeken derviş kişidir. Mesmûmen göçdüler eseri kaza, kazaya rizâ.

EDHEM BEY (Kemanı)

— 4906 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4907 —

EDHEM BEY (Üsküdarlı)




Bir pîri gedâ bir de civan ki İklimi, hüsne oîmuşdu emîr iki can yatur bu kabir içre Aşk ile olmuş ezelden tebşir Târihîn didi necmi keysûdâr «Edhem Baba hem gulâmı Kişmîr»

1324 (1906) Gariban ruhlerine elfâtiha

Asıl adı bilinmeyen Kişmir de Rumelili imiş. Aydonat Yanya Vilâyetinin bir kazasıdır, her ikisi de gaayet güzel rumca konuşur-larmış, hattâ Kişmirin türkçesi çok zayıf olduğundan oğlan için rum mühtedisidir denilir -mis. Edhem Babanın yukarda bahsedilen tek manzumesi şudur:



Elde asa sırtda aba Başı açık bürehne pâ Cezbe ile aşk yolunda Aydoaath Edhem Baba \

Hacı Bektaş Veli pirini Hâneberduş Mr fakirim Amma ki gel gör dalımda Eksik olmaz bir emirim

Çıplak gezer giydiririm Aç dolaşır yîdiririm Şeni hûban köpeğimi Diyar diyar gezdiririm

Döşek lıası,r ne gam bize Sevişdikde bîz göz göze Ben uyanık yârim uyur Koyub şahin başın dize

Hû erenler kalenderler Bizlere destur verenler Dalub yârin bağçesine Süııbül karanfil derenler

Güzel Allah sevmiş güzel Biz de aldık mürşidden el Dervişlere maşuk gerek îlelebed minel ezel

Mâl tahûr olmuş şara'b Gönül mâmur hâne harab Bu Edheme güzel yârin Ayakları çifte mihrab

Pak îtikad hem pak beden Ayak atma gaslitmeden Hem maşukun yıka pak it Zîrâ sual olur senden

Sultânım Şahkuluna pes Hamam kurmîiş mermer kafes Lülesine kurnasına Âşıkaane sinmiş nefes

Yunduk attık cirkimizi Rallimizde bulduk izi Vahdetdedir ulu Tanrı Biz bir ittik ikimizi

Başı acık bürehne pâ Geldi Âşık Edhem Baba Şeb eerâğı yâri ile Ey hamamcı can merhaîm

Bibi. : Vâsıf Hiç, Not.

EDHEM BEY (Kemani) — Ondokuzun-cu asrın ilk yarısında İkinci Sultan Mahmud devrinde Sarayda Enderunu Hümâyundan yetişmiş ünlü bir sazende. Hayatı hakkında, bilgi edinilemedi.

Bibi.: Tayyarzâde Ata, Enderun Tarihi, III.

EDHEM BEY (Santûrî ibrahim) — Ünlü musikişinas, bestekâr ve santur icrâkârı; aşağıdaki hal tercemesini Mustafa Konanın «50 lıllık Türk Musikisi» isimli eserinden alıyoruz: «1855 de îstanbulda Bayazıdda Soğanağa Mahallesinde doğdu; Kaptan Ali Efendinin oğludur, annesinin adı Fatma Hanımdır. Soğukçeş-me Askerî Rüşd iyesini bitirdikden sonra Enderunu Hümâyuna girmiş ve mızıka tahsiline orada başlamışdır; musikiye karşı yüksek kaabiliyeti ile Hacı Arif ve Rifat Beylerin takdirini kazanarak parlamaya başlamış, bidâyet-de keman çalmak isterken hocalarının ısrarı ile santura başlamış, kısa bir zamnda gösterdiği büyük terakkilerle kaabiîiyetinin üstünlüğünü bir kere daha isbat etmigdir. Enderün-dan aynidıkdan sonra Mâliye Nezâreti Tereke memurluğuna tâyin edilmiş ve emekliye ayrılıncaya kadar mâliyede kalmışdır. Ali ve Münir adındaki iki oğlundan büyüğü Ali Bey Birinci Cihan Harbinde şehid olmuş, küçüğü Münir Pekçebaşak hayatdadır.

«Santûrî Edhem Bey devrinin şöhret almış bir çok sanatkârı ile saz ve söz arkadaşlığı

yapmış, ve açılan musiki dershanelerinde hocalık ederek çok talebe yetişdirmişdir, Bestelediği kıymetli eserleri ile ayrıca şöhret yapmış olan Edhem Bey «Hicazkâr buselik» ve «Ciharağa-zin» adlı iki makam ibda etmişdir. Şarkılarının çoğu fasıllarda tekrar edilmektedir. Bilhassa Şehnaz Longa'sınm ilk zamanındaki parlaklığını ilâ nihâye muhafaza edeceği muhakkakdır.

«Elli sekiz yaşında iken sağ tarafı felce uğrayarak 14 yıl yatak esiri kalmış ve l eylül 1926 da yanı başında bulunan mangaldan sıçrayan ateşle yorganı tutuşarak feci bir şekilde yanarak ölmüşdür. Kabri Anadolu Hisarında Göksu Mezarlığınaddır» (M. Rona).

Mustafa Rona «50 yıllık Türk Musikisi »n-de santûri Edhem Beyin 242 eserinin güftesi ile peşrev, saz semaisi, ionga, polka ve vals 57 saz eserini tesbit etmişdir.

Aşağıdaki satırları da Aka Gündüz'ün bir makaalesinden alıyoruz:

«Santûrî Etem bey denilen müzik şahı bir amatördü. Anadoluhisarlıdır. Göksuya gider-

Santûrî Edhem Bey

(Resim: S. Bozcalı)

ken birinci köprüye yaklaşırken solda yayvan ve mütevazı bir yalısı vardı. Kalabalık bir aile değildi. Galiba bir oğlu vardı. O devirlerde Cemil Bey tanburda ne idiyse, Etem Bey de santurda o idi. Santuru açık çalışta bir dehâ, ve üstüne tüylü bir havlu örterek kapalı çalışta derin bir lirizm yaratırdı.

«Bizini birçok müzik üstadlarımız müziği bilirmiş de edebiyatı bümezlermiş. Seçtikleri güfetler bunu gösterir. Neyse geçelim. Amatör Etem Bey denilen santurun yarı tanrısı, bir gün, birdenbire hastalandı. Nısıf tülânî denilen yarı baştan topuğa (felce) inmeye uğradı. Ondan sonra Göksu deresine pek yakın olan yalısının penceresinden Cuma günleri seyrana gelenleri seyrederdi. Onu ziyaret edip sevindiren bir insan kızı insan vardı: Şair Nigâr binti Osman Hanım.

«Rumelihisarından maun sandalı ile gelir, ve Edhem Beyi selamlamak için Göksu Deresine girerdi; çok güzel, çok alımlı çalımlı bir Hanımefendi idi; Santûrî Edhem Beyi anlayanların başında gelirdi.

«Sonra bu dâhi sanatkâr ne oldu? Yanılmıyorsam, yalnızlık dolayısile bir yangına - Âşık Kerem gibi - kurban olup gitti.

«Sağa sola, şuna buna, küçüğe büyüğe yıl-dönümleri yapıyoruz. Hiç birine itirazımız yok.

«Artık ortadan kalkmakta olduğunu acı acı gördüğüm santurun bu kâbına erişilmez üstadı için de bir anma töreni yapamaz mıyız? (Aka Gündüz. Gece Postası, 1941).

EDHEM BEY (Üsküdarlı Miralay İbrahim) -— Doğum tarihi tesbit edilemedi; Mühen-dishânei Berrii Hümâyunun mühendis sınıfından 1277 (1860 - 1861) senesinde birincilikle mezun oJmuşdur, 1894 - 1895 de aynı yüksek asker okulunda en seçkin talebelerden teşkil edilmiş sınıflarında (mümtaz sınıflarda) yüksek matematik (riyaziye! âliye) muallimliği yapıyordu; «Müsellesâtı Müsteviye ve Küre-viye», «Cebri Âdi», «Hendese! Halliye» ve «Fenni Mihanik» isimli eserleri devrinde muteber ders kitabları idi; hayatı hakkında başka kay-de rastlanmadı.

Bibi. : M. Esad, Mirâiı Mühendishâne

EDHEM ÇAVUŞLAR

_4908 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_4909 —

EDHEM EFENDi (Rif'atî)





EDHEM DEDE — Topkapusu ile Edirne-kapusu arasında kale duvarının iç yüzü boyunca uzanan meşhur Sulukule Çingene mahallesinde bir yatır (B.: Çingene, cild, 7 sayfa 3786; Sulukule). Kimliği bilinmiyor, Fatih Sultan Mehmedin Sakalarından olduğu rivayet edilir; yaşadığı zaman gösterilmeyerek sokaklarda göbek atarak dolaşan bir meczub olduğu söylenir; hatta Sulukule adı verilen, bu yerde bir oba çingeneyi yerleştirerek meşhur çingene ma-halesini bu zâtin kurduğu anlatılır.

Bilhassa bir muradı, haceti olan kadınlar tarafından ziyaret edilir; makaamın bakıcısı da Sulukuleli yaşlı bir çingene karısı olagel-mişdir; önce dilek için ziyaret edilir; çingene


EDHEM ÇAVUŞLAE — Malûmat Mecmuasının 12 mart 1308, 26 mart 1308 ve 2 nisan 1308 (M. 1892) tarihli nüshalarında «Kıyafeti Askerîyei Osmaniye» resimleri arasında biri bahriyeli, biri topçu piyade, biri de Sarıklı Zuhaf Alayından üç borazan çavuşunun resimleri neşredilmişdir; «Mirâtı istanbul» müellifi merhum pederim Mehmed Râif Beyin evrakı •metrûkesi arasındaki bir nota göre bu üç askerin üçünün de adı Edhem imiş; Mehmed Râif Bey «Garaibi tesadüf dendir ki bu üç nefer borazanların isimleri Edhemdir, Tersaneli Rizeli Edhem bin Temel, Topçu İbrahim Edhem bin Hasan, Zuhaf da Kastamonulu Edhem bin Velidir» diye künyelerini de kaydetmişdir.

General H, B. AYYILDIZ

Edhem Çavuşlar (Soldan sağa: alhriyeli, Topçu, Sarıklı Zuhaf)

(Besim: S. Bozcalı)

çocuklarına sadaka dağıtılır, bakıcı - türbedar kadına mum parası, gaz parası verilir; en az yÜ2 yıldan bu yana halk arasında yayılmış şu sözlerle garib bir adakda bulunulur:

Edhem Dede Edhem Dede Gömleği keten dede Muradım hâsıl olsun (Beş) göbek atam dede

Göbek atma adağının sayısı muhayyerdir. on, otuz, kırk göbek adayan olur. Muradı ha-Fiil olan' kadın Edhem Dedeyi tekrar ziyaret eder ve adağı üzere kabrin önünde göbek atar; bu sahne, mahalle halkı çingeneler tarafından da edeb ve terbiye ile seyredilir, hatta bir def ile tempo da tutulur. Yine sadakalar dağıtılır, mum ve gaz parası verilir; hatta kurban kesen bile olur.

Ercümend Kocatürk'ün istanbul Ekspres-gazetesinde yayınladığı «İstanbul Evliyaları» isimli yazılarından birinde Edhem Dede ma-kaamı hakkında şunlar yazılıdır: «Edhem Dedenin bir sed üzerinde bulunan türbesinin (makaamın) etrafı, yeşile boyalı, üzeri pembe minelerle süslü tahta bir parmaklıkla çevrilmişti. İçerde yine yeşile boyalı üç mezar taşı vardı. Bu taşlardan biri Fethi Abdullah Paşaya. diğeri Fatih Sultan Mehmedin sakalarından birine, üçüncüsü ise kim olduğu bilinmeyen Et-hern Dedeye aitti. Mezar taşlarının gerisinde, boyu surları aşan bir selvi vardı. Geceleri bir gemici feneri ile aydın1 atılan türbeye, hemen bitişiğindeki gecekonduda oturan «Güllü» adlı bir kocakarı bakıyordu. Ondan başka hiç kimse türbenin yanına sokulamıyor, hattâ Ethem Dede hakkında uzun boylu konuşamı-yordu.

«Edhem Dedeye göbek atma adağı belki de bir çingene kurnazlığından doğmuş olacak-dır. Yıllar boyu göbek atarak İstanbul halkım eğlendiren çingeneler, hususî otomobillerle Edhem Dedeyi ziyarete gelen ve alenen göbek atan kürk mantolu hanımefendilerden böylece intikam alıyorlardı. Fakat kim ne derse desin ve kim ne düşünürse düşünsün, Edhem Dedeye

inananlar ve onun ruhaniyetinden istimdatta bulunanlar gün geçtikçe artıyor» (E. Koca-türk).

EDHEM EFENDİ (Damacı) — Geçen asır sonlarında yaşamış namlı damacılardan; bir rivayete göre attar, bir rivayete göre de berber idi; damacılar arasında «Kedi Merdiveni» diye isimlendirilmiş bir açmazı vardır;

hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi.: Dama Risalesi

EDHEM EFENDİ (Nasuh efendîzâde Seyyid İbrahim) — Geçen asırda yaşamış seçkin ulemâdan, dersiam ve huzur dersleri mu-hâtab hocalarından (B.: Huzur Dersi, Dersiam, cild 8, sayfa 4490; Cami Dersleri, cild 6, sayfa 3356). Huzur dersleri mukarrirlerinden Uş-§âki Mehmed Nasuf Efendi'nin büyük oğludur, 1264 (M. 1848) de Fatihde Kumrulumescid Mahallesinde doğdu; Hâfızpaşa Mektebinde okudu; Fatih Camiinde o devrin namlı hocalarından Tophane müftüsü Bekir, Edirne müftüsü Mehmed Fevzi, Gelibolulu Tâhir, Hacı İsmail, Berkofçalı Abdürrahim Efendilerin derslerine devam etti. 1291 de (M. 1874) babası Nasuh Efendinin derslerine devam ederek 1293 (M. 1876) da icazetname aldı; 1293 - 1306 (M. 1874 - 1889) arasında onbeş yıl huzur derslerinde muhâtab olarak bulundu. Bu arada meslekî memuriyetlerde bulundu, Fetvahanede kâ-tiblik. Galata Kadılığı, Medine kadılığı yapdı; Fetvahanede başkâtib oldu, İstanbul kadılığı payesi aldı, 1323 de (M. 1905) "Anadolu Kadı-askeri, 1324 de (M. 1906) Rumeli Kadıaskeri oldu; 1334 de (M. 1916) vefat etti; Fâtih Camii haziresine defnedildi,

Şevket KARAKAŞ



EDHEM EFENDİ (Eif'atî) — Geçen asır eratlarında yaşamış Meclisi Vâlâ kâtiblerinden bir delikanlı, hicrî 1264, milâdî 1848 de yirmi iki yaşında iken teverrüm ederek ölmüşdür. Devrin şairlerinden Fatin ölümüne şu tarih manzumesini yazmışdır:

EDHEM EFENDİ (Şeyh Hacı)

4910 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSI

4911 —



EDHEMİ TÂC


Hayf kim yirmi iki yaşında bir sahibi hüner Terk idüb dâri fenâyi oldu ukbâye revan Meclisi Vâlâde kâtiMikle müstahdem idi Dânişiyle olmuş îdi hâcei sâlıib nişan Herkese lütfü nezâketle hitâb eyler idi Kimseyi azürde hatır itmenılşdi bî kurnan ÂMbe; aynı kemâle uğrayu'b ol verd-i ter îrdi berki ömrüne badi verem ile hazan VaLideyni dâderi ahbabı etbâı bütün Fevtine matem idüb itti teezar âhü figan İrdi hâtifdeıı nida bir le bu tarihi güher «Rif'atî Edhem Efendi cenneti kıldı mekân» (Hicrî 1264)

EDHEM EFENDİ (Şeyh Hacı) — Geçen asır sonları ile asrımız başında yaşamış ünlü bir bestekâr; hicrî 1277 (M. 1860 - 1861) de îstanbulda Fatihde Hoca Hayreddin Mahallesinde doğdu; kadılıklarda bulunmuş Hakkı Efendi adında bir zâtin oğludur.

Mustafa Rona «50 yıllık Türk Musikisi» isimli eserinde şunları yazıyor: «Babasını küçük yaşda kaybetdi, o devrin bir dârûleytâmı gibi olan bahriye Haddehanesine kaydedildi, ve oradan yetişdi. Haddehaneyi bitirdikden sonra Bahriye Nezâretinde bir kâtibliğe tâyin olundu ve o vazifede uzun müddet çalışdı. Kaadiri tarikatına mensub idi, bir tarafdan tekkeye devam ederek mûsikî ile meşgul oldu. Fatihde Sa-ngüzel civarındaki evinde hevesli gençlere musiki meşkederdi; 1918 de vuku bulan Fatih yangınında evi yanınca Çarşambada Murad Molla Tekkesinde ikaametine müsâade edilmiş, aynı zamanda tekkenin bir odasında gençlere musiki dersleri vererek kıymetli talebeler yetiştir-mişdir. Nâyi Süleyman Erguner, Hafız Sami-nin yeğeni Hafız Cevdet, Necati, Alâeddin Türkün, Teşvikiye İmamı Hafız Celâl bunlar arasındadır. Bahriye Nezâreti kâtibliğinden emekliye ayrıldıkdan sonra tamamen tekke hayatına bağlanmış,-bir ara musiki ile uğraşmayı terk ederek Hicaza gitmiş, fakat avdetinde sanat ayrılığına dayanamamış, etrafına topladığı heveskâr gençlere musiki dersleri vermeye tekrar başlamış ve bu arada kıymetli eserler bes-telemişdir. Bestelediği eserleri bir araya getirerek «Bergüzân Edhem» adı ile neşretmişdir. Hoş meşreb, halim, mütevazı bir zât idi. Hâlen hayatda Ensâr, Eforâr, Ahyâr, Cezmi ve Münir adında beş oğlu vardır. Fethiyedeki Keferî tekkesine, Şeyh Arab Said Efendinin halifesi olarak şeyh olmuş, uzun zaman bu tekkede

şeyhlik yapmış, 1934 de vefat etmişdir».

Mahmud Kemal İnalın vefatı ile yarım bırakdığı «Hoş Şada» isimli son eserini tamamlayan Avni Aktuç, Şeyh Hacı Edhem Efendinin hal tercemesini Mustafa Ronadan çok farklı olarak naklediyor: «Hafız Paşa Mektebinde ilk tahsilini tamamladıkdan sonra süt babası Şeyhülislâm Kara Halil Efendinin delâleti ile Mabeyin Muzikasına girmiş, askerî vazifesinden tezkire aldıkdan sonra (?) Defteri Hâkaa-niye devam etmiş, 1913 de oradan emekliye ay-rılrnışdır. Bir ara Fatihde Hafızpaşa Kıraathanesinin bağçesinde bir odada musiki dersleri verirken İkinci Sultan Abdülhamidin bir irâdesi ile bu musiki topluluğu dağıtılmışdır. «Bergü-zârı Edhem» adı ile 1304 (1886) da basılmış bir eseri vardır; bu eserde bestekâr Hacı Faik Bey ile Muallim Nacinin birer takrizi vardır; Muallim Nacinin manzun takrizi şudur:

Gûş et nevayı Edhemi lâyık değil midir Erbabı nağme etse vücûdiyle iftihar Meydana koymamış tutalım başka 'bir eser Olmaz mı hüsni tab'ına burhan şu Bergüzar

«Hac farizasını ifâ için Mekkeye gitmiş, dönüşde Medinede ilk defa olarak Türkçe mev-lid okumuşdur. Bir aralık Edirnekapısı civarında Keferî Tekkesi şeyliğinde de bulunan Şeyh Edhem Efendinin vefat tarihi kesin olarak belli değildir. Bir çok şarkı ve ilâhileri vardır. 1295 (1878) de ilk bestelediği Nihâvend bir şa rkıdır, güftesi şudur:



Gönlüm yine bir âteşi hicrana dolaşdı Sevdayı muhabbet başıma gör neler acdı Bu hâli perişanıma düşman bile şaşdı Sevdayı muhabbet başıma gör neler açılı,,». ^

Yakın geçmişin şöhretli bir bestekârının hal tercemesi üzerinde iki müellifin bu ayrılığı hayret verici bir şeydir. Bizim, Mustafa Konanın mesâisine güvenimiz daha fazladır,

«50 yıllık Türk Musikisi»nde Şeyh Hacı Edhem Efendinin bestelediği 136 eserin güfteleri kaydedilmişdir.

EDHEM EFENDİ (Yüzbaşı Beşiktaşlı) — Birinci Cihan Harbinde Çanakkalede batan Barbaros Zırhlısı şehidlerinden bir bahriye zâ-



Yüzbaşı Edhem Efendi

(Resim: S. Bozcalı)

biti (B.: Barbaros Zırhlısı, Cild 4, sayfa 2113); hâl tercemesi bulunamadı, İstanbullu diğer şühedâ gibi adı bu şehir kütüğüne vesîlei rahmet olmak üzere kaydedildi.

EDHEM EFENDİ SOKAÖI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kadıköyü kazasının Kızıltoprak ve Erenköyü nahiyeleri arasında sınır yoldur; Caddebostan! İskelesi civarında Marmara Denizi kıyısından geriye, Sahrayı Cedide kadar uzanır uzun bir yoldur. Bağdad Caddesi ile dört yol ağzı yaparak kesişir; Göztepe Hamam Sokağı, Kokar Pınar Sokağı, Taş mek-teb Sokağı, Kâşaneler Sokağı, Hacı Hakkı Bey Sokağı, İkinci Orta Sokak ile kavuşakları vardır; Göztepe Fırın Sokağı ile de dört yol ağzı yaparak kesişir; bu mevkide çift hat olan Anadolu Demiryolu ile de kesişir. (1934 B.Ş.R. Pafta 30 ve 31). Bağdad Caddesi ile deniz kenarı arasındaki ilk parçası iki araba geçecek genişlikde ve asfalt kaplıdır. Üzerinde son zamanlarda yapılan bir camie nisketle bu parçaya halk ağzında Cami Sokağı da denilmektedir. Bağçeîi iki ahşab ev ile, bağçeli beton villalar ve apartmanlar arasından geçer.

Bağdad Caddesini aşdıkdan sonra da aynı genişliği muhafaza etmektedir, yine asfalt kaplıdır, ve iki kenarı ağaçlarla bezenmiş, göl-gelendirilmişdir; hemen hepsi bağçeli eski ahşab köşkler, yeni beton villalar ve apartıman-lar arasından geçer. Kapu numaraları 1-147 ve

2-112 olan bu uzun yol yer yer serpilmiş dükkânlarla bir çarşı boyu manzarası da arz eder, şöyle ki: 6 bakkal, l elbise temizleyici, 2 nalbur, 4 yorgancı, l mobilya marangozu, l kuva-för, 3 kunduracı, l fotoğrafçı, 2 manav, l tuhafiyeci, 4 marangoz, l ekmek fırını, 2 kasab, 2 kahvehane; 4 kereste mağazası, l Tekel satış mağazası, l eczâhâne, l lokanta, l terzi,



  1. zücaciye - tuhafiye mağazası, l saatçi, l rad
    yo - elektrik atöliyesi, 3 berber, l Tekel bayii,

  2. sobacı, l tenekeci, l camcı, l yumurtacı, l
    kırtasiyeci, l şekerci - pastacı, l radyo - bo
    binaj atöliyesi vardır (nisan 1967)

Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin