İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə42/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   80

ANSİKLOPEDİSİ

«1879 da Viyana Elçiliğine tâyin edildi; 1883 yılma kadar orada kaldı. 1883 de Said Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırı oldu; bu kabinenin 1885 de istifasında açıkda kaldı; ayni gün Paris Elçiliğine tâyin edilmek istendi ise de kabul etmedi, 30 lira gibi küçük bir mâzûliyet maaşı bağlandı, ve vefatına kadar bir memuriyete tâyin edilmedi. 19 mart 1893 de 75 yaşında vefat etti; Üsküdarda Mihrimah Sultan Camii hâzîresine defnedildi.

«Edhem Paşa tâliin lutfuna mazhar olan insanlardandır. Sakızdan esir olarak getirilen ve köle olarak satılan bir rum çocuğu olduğu halde, hür ve .kibardan kişilerin evladlarına na-sib olmamış saadetlere kavuşdu; bu saadetlerin en büyüğü selâmeti dâreyni temin eden dîni islâm ile müşerref olması ve hayatım islâm muhitinde muazzezen itmam etmesidir.

«Henüz hayır ile şerri ayırd edemeyeceği bir yaşda Avrupaya gönderilmişdi; Paris gibi zevk ve cünbüş cevlângâhı bir şehirde hava ve hevesi arkasında koşmamış, ilim tahsiline koyulmuş, sınıfının birincisi olarak diploma al-mışdı.

«Kendisini sevmeyenlerin deli diyecekleri kadar asabî idi; fakat irtikâba, irtişaya aslaa tenezzül etmemiş dürüst ve nâmuskâr adamdı. Fransızcayı bir münevver fransız gibi konuşur, yazardı; ve az almanca bilirdi.

«1869 da Türkiyede bütün ölçülerin aşar! usul üzerine ayarlanması için bir nizâmnâme hazırlanmışdı ve bu konuda «Yeni mikyaslara dâir risale» diye yazdığı eseri oğlu Galib Beyin imzası ile bastırıp yayınlamışdı; Edhem Paşanın o zamanlar kabul ettiremediği bu usulü Türkiyede Cumhuriyet Hükümeti kabul ve tatbik etti.

«Nâfia Nazırlığı zamanında 1873 de Viya-nada açılan milletler arası sergi için «Usûli Mi-mâri'i Osma'nî» isimli büyük eseri hazırlatmış, bu eser türkçe, fransızca ve almanca üç dil üzerine basılmış, türkçe metnini Ahmed Vefik Paşa ile birlikde yazmışdı. Yine o sergiye konmak üzere «Osmanlı Kiyâfeti» (Elibesi Osmaniye) adlı ve vilâyetlerdeki muhtelif halkın millî kıyafetlerini gösteren erkek ve kadın resimlerini hâvi albümün fransızca metnini, o sergide Osmanlı komiseri olan oğlu Osman Hamdi Beye yazdırmışdı. Dâruşşefakanm kuruluşuna hizmeti geçmiş, bu okulun laboratuvar

EBHEM PERTEV

__ 4920 —

istanbul


ANSİKLOPEDİSİ

— 4921 —


EDİBEFENDİ YALISI



Kandillide Edib efendi yalısı

(Resim: S. Büyükerfoil)



tirmek suretiyle hizmet ettiği gibi, o zamana kadar en basiti bile Avrupadan gelen bir takım müstahzaratı kurduğu laboratuvarda yapmak suretiyle de memlekete faydalı olmuşdur; ilk müstahzarı «Pertev Kuvvet Şurubu»dur. Bir aralık Almanyaya giderek mesleğine dâir ted-kiklerde bulunmuş, ve dönüşünde laboratuvarı bir ilâç fabrikası hâline getirmiş, müstahzarlarını çoğaltmışdı; 1923 de vefat etti».

Bu değerli adamın hayatı hakkında sânına lâyık tafsilât ile bir hal tercemesini tam yetki ile kaleme alacak bu ansiklopedinin aziz dostlarından Nâşid Baylav'ın hastalığı bizi o kıymetli notlardan mahrum kılmışdır.

EBHEM PERTEV ECZÂHÂNESİ — Türk eczacılar tarafından açılmış ilk eczâhâ-nelerden biri; adını kurucusu sahibinden almış-dır (B. Edhem Pertev Bey). Kurulmuş, öyle tahmin ediyoruz ki sermâye azlığından kapanmış, sonra Edhem Pertev Beyin servet sahibi arkadaşlarından Eczacı Hasan Nafiz Beyle bir ortaklık tesis etmesi ile 1897 de tekrar açıl-mışdır; bu münâsebetle devrin gazetelerinden Tercemânı Hakikatde şu yazı çıkmışdır:

«Aksarayda tramvay merkezinin ilerisinde 188 numaralı dükkânda bulunan Eczâhanei Edhem Pertev bu kerre meşâhiri Etıbbadan Nafiz Paşa hazretlerinin mahdumu Hasan Bey ile müştereken yeniden küşad edilecekdir. Cemiyeti Tıbbiyei Mülkiyece muâmelei lâzimesi derdesti icra bulunan mezkûr eczâhânenin bir kat daha mükemmel olarak önümüzdeki cumartesi günü tekrar küşad edileceği haber alın-mışdır. Hasan Bey ve Edhem Pertev Efendi Mektebi Tıbbiyei Mülkiyeden şahadetname (diploma) almış ve eczacılık fenninde meleke kesbetmiş muktedir, zekî faal gençlerimizden-dir, teşebbüslerinde muvaffak olmaları temenni olunur» (Tercemânı Hakikat, 29 aralık 1897).

Bu ortaklığın uzun sürdüğünü zan etmiyoruz. Edhem Pertev Beyin yapdığı krem, diş macunu, kolanya suyu gibi şeylerle mâlî vaziyetini düzeltmesi, hattâ zengin olması, ve Hasan Nafiz Beyin de Kadıköyünde bir eczâhâne açması üzerine iki arkadaş meslekdaş işlerinde istiklâli tercih etmişlerdir.

Yıllarca yıllarca sonra Edhem Pertev Eczanesi Aksaraydan Beyoğluna nakledilmiş, ve

orada iken kapanmışdır. Kapandığı tarih .tes-bit edilemedi.

Bilhassa kremleri o kadar şöhret bulmuş idi ki, zamanımızda hâlâ, cild taraveti için kullanılan kremlere «Krem pertev» adı âlem olmuşdur; bilhassa yaşı kırkın üstünde olanlar: «Bir krem pertev var!..» derler.; (1967).



Bürhaneddin OLKER

EDHEM REÎS — İkinci Sultan Abdülha-mid devrinin namlı tulumbacılarından; Üsküdar Dairelilerdendir; reisliği de o sandıkdadır; hayatı hakkında bilgi edinilemedi. Bibi.: Vâsıf Hiç, Not.

EDİB EFENDİ (Süleyman) — Onsekizin-ci asır şâirlerinden, İstanbullu, Abdullah Ağa adında birinin oğludur, sadırâzam Nevşehirli Damad İbrahim Paşanın kapusundan yetişmiş, bir ara bu büyük vezirin kitabcılığını yapmış idi; hicrî 1134 (M. 1721-1722) de Divânı Hümâyun kalemi kâtibliği ile çırağ edildi. Bir beyti:

Aşik neler 'çeker reni aşkında ey Edîb Vâsıl olanca menzili kasrı visaline

Hayatı hakkında başka, kayde rastlanma-

dı.


Bibi.: Salim, Şuerâ Tezkiresi.

EDİB EFENDİ (Rüsûmatemini) — Geçen asrın ikinci yarısında yaşamış osmanlı devlet adamlarından; mâliye kaleminden yetişmiş, defterdarlıklarda bulunmuş dürüst, bilgili, kibar bir zât idi; Tuna Vilâyeti defterdarı iken 1872 de mâliye müsteşarı, 1873 de Şûrayı Devlet âzası, sonra Defteri Hâkaanî Nazırı, Divanı Muhasebat (Sayıştay) reisi, 1879 da. Mâliye Nâzın oldu. En uzun memuriyetini Rüsumat Eminliğinde yapdığı için bu unvan ile anılırdı. 1888 de vefat etti. Boğaziçinde Kandillide Akıntı Burnundaki yalısı, zamanımızda sayısı çok azalmış eski ahşab Türk yalılarının en eskilerinden biridir. (B.: Edib efendi yalısı). Halûk Y. ŞEHSÜVAROĞLU

EDİB EFENDİ (Tophaneli) — Asker ressamlardan, batıdan gelen Türk resim sanatının öncülerinden, doğum ve ölüm tarihleri bilinmiyor; 1856 da Mühendishânei Berrîi Hümâyundan topçu zabiti olarak çıkmış, binbaşı rütbesinde ve 5. Ordu hizmetinde iken Samda ölmüşdür.. Bibi.: P. Boyar, Türk Ressamları.

EDİBEFENDİ YALISI — Boğaziçinde Kandillide Akıntıburnuda lebi deryada zamanımızda sayısı çok azalmış eski ahşab Türk yalılarının en eskilerinden biri; ne zaman yapıldığı bilinmiyor, her halde 1850 den önce inşâ edilmiş olacakdır; ilk sahibinin Muammer Paşa olduğu söylenir, ondan Kani Paşa, Kani Paşadan da 1887 de Rüsûmatemini Edib Efendi datın almışdır Edib Efendi yalıyı eski şeklini hiç bozraadan tamir ettirmiş, zamanının en güzel eşyası ile döeşltmiş, fakat içinde bir yıl bile oturamayarak 1888 de vefat etmişdir.

Yalı, Vaniköy tarafında Selâmlık kısmı. Kandilli tarafında Harem kısmı olmak üzere, iki bölüktür, iki bölük de birbirine alt ve üst katlardan, uzun koridorlarla bağlanmıştır. Aynı zamanda Harem köşesinden Selâmlık köşesine kadar, oda ve salonlara, kapılarla birbirinin içinden geçilmektedir. Bütün kapılar açıldığı vakit, yalı bir başından diğer başına kadar görülebilir.

Yalının karakteristik taraflarından biri de, Harem ve Selâmlık kısımlarında, birbirine mütenazır olan büyük taşlıkla, bunların üstündeki beyzî sofalardır.

Taşlıklar, eski Boğaziçi mimarisinin geniş, ferah ve serin manzarasını tamamen muhafaza etmektedir. İki tarafındaki pencerelerle bahçeden ışık almakta ve diğer taraftaki uzun koridoru aydınlatmaktadır.

Taklışlarda, iki büyük ahşap sütunlu tek ve yayvan bir merdivenle bir sahanlığa, ora-

dan da çift taraflı bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Harem kısmının üst katındaki beyzî sofadan setli bahçeye çıkılan bir kapı vardır. Bahçe üzerindeki odalar da, çiçeklere ve yeşilliklere açılan bol pencereleriyle, eski karakterini muhafaza etmektedir.

Binanın asıl cümle kapısı, Selâmlık tara-fındadır. Buraadn Selâmlık taşlığına girilmekte ve Mabeyne açılan bir kapıdan Hareme geçilmektedir.

Selâmlık dairesinde, aşağıda beş oda, bodrum katında beş bölme ve ve üst katta dört oda, iki salon, bir büyük sofa vardır.

Selâmlıkta, tavanları yaldız nakışlı ve süslü salonlara daha fazla yer verilmiştir. Ta-, van nakışları arasına, 1887 tarihinde yapılan tamir sırasında, bazı tablolar da resmolunmuş-tur. Selâmlık salonlarının yerleri parkedir.

Harem tarafında, üst katta sekiz oda, bir salon, bir sofa, alt katta bir dehliz üzerine üç oda ve zemin katında da üç oda ile bir hol mevcuttur.

Yalının biri Haremde, diğeri Selâmlık tarafında olmak üzere, kayaların kâse gibi oyul-masiyle vücuda getirilmiş iki sarnıcı vardı. Selâmlık sarnıcının önünde, 1179 (M. 1765 - 1766) senesinde Mehmed Paşa ruhuna yapılmış bir çeşmenin kitabesi mevcuttur.

III. Selim zamanında tutulmuş bir bostan-cıbaşı defterinde ise, Akıntıburnu yalısı civarında bir yerde, Mehmed Paşa oğlunun bir sa-Jrlhanesi bulunduğu kayıtlıdır.

EDİBOĞLU (Afife)

4922 —

istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4923 —



EDfRNEKAPUSU


II. Mahmut devrinin diğer bir bostancıba-§ı defteri ise, bu mahalden, «Şâdilerin sakin olduğu Akmtıburnu» diye bahsetmektedir.

XIX. asrın başında, muhtemelen bir İtalyan sanatkârı tarafından yapılmış olan bir Boğaziçi panoramasında, Edib Efendi Yalısının yerinde, cümle kapısı cephede, ortada olan iki katlı, yayvan yalı görülmektedir.

Edib Efendinin vefatından sonra iki oğlu arasında taksim edilen yalının bugün sadece Harem kısmı verese elinde bulunmaktadır.

Edib Efendi Yalısı, Boğaziçinin, muhafaza edilmesi gereken, eski, güzel binalarından biridir.



Halûk Y. ŞEHSÜVAROĞLU

EDİBOĞLU (Afîfe) — Değerli kadın ses sanatkârlarından, bu satırların yazıldığı sırada istanbul Radyosunda okuyordu (1967); 1924 de Eskişehirde doğdu, Hasan Fehmi Bey adında bir zâtin kızıdır, annesinin adı Nuriye Hanımdır. Ankara Mimar Kemal ilk Okulunda okudu, 1939 Ankara Kız Lisesini bitirdi ve 1940 da Ankara Radyosuna intisab etti. O ta-rihden bu yana Ankara Radyosunda, sonra istanbul Radyosunda değerli bir ses sanatkârı olarak çalışmaktadır. Baki Süha Ediboğlu ile evlidir ve bir kız bir oğlan iki evlad sahibidir (B.: Ediboğlu, Baki Süha); zevci ile birlikde Fransa ve İngiltereye gitti. Sanat hayatının dışında, ağır mutfak işlerine varınca uğraşan hakiki bir hanımefendidir.

Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.

EDİBOĞLU (Baki Süha) — Şâir, gazeteci, radyo yöneticilerinden; 1915 de Antalyada doğdu, Ahmed Edib Bey adında bir zâtın oğludur, annesinin adı Remziye Hanımdır; Antalyada Mâderi Vatan İlk Okulunda (1926), Antalya Orta Okulunda (1930) okudu, 1934 de l'stanbulda Harbiye Lisesini bitirdi ve gazetecilik hayatına atıldı; Tan Gazetesinde (1934 -1935), Akşam Gazetesinde (1935 - 1936) ve Cumhuriyet Gazetesinde (1936 - 1940) çalışdı. Basın ve Yayın Genel Müdürlüğüne intisab ederek bu genel müdürlüğün muhtelif seksiyonlarında çalışdı; Ankara, İzmir ve İstanbul radyolarında spikerlik, raportörlük, şeflik, temsilcilik, müdürlük yapdı.

Kıymetli ses sanatkârı Afife Hanımla ev-

lidir. (B.: Ediboğlu, Ajfife); Ayşe (Doğumu 1943) ve Fâtih (doğumu 1952) adında iki evlâdı vardır, istanbul Gazeteciler Cemiyeti, Türk Edebiyatçılar Birliği, Yahya Kemali Sevenler Cemiyeti, Beşiktaş Spor Kulübü üyesidir. Futbol, kürekçilik, dağcılık sporlarım sever. Çiçek yetiştirmeye meraklıdır. Mesleği icabı Almanya, İtalya, Fransa ve îsviçreye gitmişdir; 1952 de BBC radyosunda staj görmek için, 1955 de de televizyon tatbikaatı için Londrada bulun-muşdur; ingilizce ve Fransızca bilir. Kitab hâlinde yayınlanmış eserleri şunlardır: «Cenub» (Şiirler, 1942), «Sel Geliyor» (Hikâyeler, 1943), «Falih Rıfkı Atay Konuşuyor» (Tahlil ve Biografi, 1944), «Gece Yağmuru» (Şiirler, 1947), «Türk Şiirinden Örnekler» (Antoloji, 1944), «İşaret» (Şiirler, 1953), «Karanlıkda Geçen Gemiler» (şiirler, 1958), «Meşhur Türk Bestekârları» (Tarih ve Biografi, 1961).

Şiir diline örnek olarak bir parça alıyoruz:

SIR

Nerede bitiyor bu sonsuz sefer, Bu güller, bu havuz ve bu akşamlar? Açmıyor sırrını bana çiçekler, Akıyor Allaha doğru bir rüzgâr..

Emiyor beynimi bin türlü heves, Sarsıyor omzumu gizli bîr merak, İstiyor benimle istiyor her ses, O güne, o yere, o sırra çıkmak.

İçmiş gîbi geceyi bir yudumda, Göğün mağrur bakışlı bulutları. Bense bu sabah üşüyen ufkumda, GİMüyorum o sarhoş haydudları.

Nerede görünmeyen o ince renk? — Bir kadehe boşalmış ıslak sesi — Ömrümü dolduran hava, su, çiçek Nerede, n'oldu o sükûtun annesi...

Bibi.: K'ra Kimdir Ansiklopedisi; S. Batur, Yeni Şiirimiz.

EDİRNE KAPUSU — İstanbul şehrini kuşatmış Bizansdan kalma kale duvarının Ye~ dikule ile Ayvansaray arasında uzanan kara parçası üzerindeki on büyük kapudan biridir; bu on kapu Yedikuleden Ayvansaraya Yaldızlı Kapu, Yedikule Kapusu, Silivri Kapusu, Mevlevihane Kapusu, Top Kapusu, Sulukule Kapusu, Edirne Kapusu, Konstantin Kapusu (Fetih-den zamanımıza kadar örülüdür), Eğri Kagu,

Ayvansaray Kapusudur (Bütün bu isimlere bakınız).

Edirne Kapusu adını, kadim istanbul -Edirne yolunun bu kapudan başlaması dolayı-sı ile almışdır, zamanımızda Edirne yolu Top Kapusundan başlar.

Celâl Esad Arseven «Eski istanbul» isimli eserinde Edirne Kapusu için şunları yazıyor: «Kapular hakkında eski müverrihlerin verdikleri isimler birbirine karışmışdır. Harisyos, Harisi veya Miryandri, veyahud Polyandri, yani Edirne Kapusunun mevkii hakkında pek çok yanlışlıklar edilmişdir. Bâzıları Harisyos, Harisi Kapusunun bizim Eğri Kapu dediğimiz kapu olduğunu söylerse de bu kapu bugünkü Edirne Kapusudur».

Aşağıdaki satırları Erdem Yücelden alıyoruz: «(istanbul şehrini kuşatmış olan kale duvarları IV. yüzyıl başında Büyük Konstantin (303-337) zamanında yapıldı. Şehir kara tarafından sür'atle büyüdü; kale duvarları dışındaki yeni mahalleri de şehir içine almak için) İkinci Teodosyos (408-450) Marmara denizi kıyısındaki surları Samatyadan Yedikuleye kadar uzattı ve Yedikuleden Haliç yalısındaki Ayvansaraya kadar da yeni ve daha kuvvetli bir kara suru inşâ ettirdi. İstanbulun bu yeni kara kale duvarında büyüklü küçüklü 400 den fazla burç (kule) ve yine büyüklü küçüklü 50 kadar kale kapusu bulunuyordu. Bu kapuların arasında en önemlilerinden biri de Edirne Kapusudur. İnşâsından a zsonra 447 depreminde ağır hasar görmüş ve hemen yeniden yapılmışdır. Bu ta-rihden sonra da kale duvarlarının ve bu arada Edirne Kapusunun devamlı tamir görmüş olduğu yer yer rastlanan kitabelerden öğrenilmektedir.

«Edirne Kapusu, Top Kapusu ile Eğri Eapu arasındadır; Top Kapusuna olan mesafesi takriben 1250 metre, Eğri Kapuda Tekfur Sarayına olan mesafesi de takriben 650 metredir.

«Kuvvetli bir silme ile çerçive içine alınmış olan bu kapunun gövde yüksekliği 77 metreyi bulmaktadır.

«Asıl kapu dehlizinin (geçidinin) üstü bir tonoz ile örtülmüşdür; tonoz, horasan harçlı bizans tuğlasından yapılmışdır; tonozun şehir

tarafındaki kısmı yıkılmışdır. Dehlizin (geçidin) yan duvarları kesme blok taşlarla örül-müşdür ve dehlizin iki yanına taşdan iki seki (peyke) ilâve edilmişdir» (Erdem Yücel).

Edirne Kapusunun şehre bakan yüzünde Türkler tarafından konmuş üç kitabe vardır. Sol tarafta yukarda altı beyitlik manzum kitabe (dört satır üzerine üçer mısra olarak yazıl-mışdır) ziyaretimiz tarihinde göz kudreti kifayetsizliğinden okunamadı, okunmuş rnetni de bulunamadı. Sağ tarafdaki iki kitabeden birinde «La ilahe illallah, Muhammed Resûlul-lah», diğerinde de «Yâ Allah, Yâ Muhammed» yazılıdır; bu sonuncu kitabenin yanında da duvara bir taş gülle asılmışdır.

Kapunun içinde de taş topuzlu bir gürz (bozdoğan) asılıdır. Tesbit edilemeyen bir ta-rihde, belki de fethi müteâkib konmuşdur.

Kapunun şehir dışına bakan yüzünün kapu alınlığında dört kartuşlu bir kitabe vardır, aynı sebeble bu kitabe de okunamadı ve okunmuş metni bulunamadı. Kapunun bu yüzünde sağ tarafa, İstanbulun Türkler tarafından 500. fetih yılı törenleri arasında İstanbul Fethi Derneği tarafından gaayetle büyük mermer bir plâk konmuşdur; üzerindeki yazılar şunlardır; Üstde eski harfler ve sülüs hat ile âyeti kerime:

İnnâ Fetahnâleke Fethan Mübinâ altında lâtin harfleri ile âyetin tercemesi:

Biz sana bir fethi mübin açdık Onun altında lâtin harfleri ile:

Hicretin 20 Cemaziyel ûlâ 887 ve milâdın 29 ma
yıs 1453 Salı sabahı bu civarda açılan gedikden Fâ-
t'ihin ordusu İstanbula glrmişdir; İstanbul Fetih
Derneği 1953. - ' ." '

Yine o tarihlerdedir ki Edirne Kapusu, tu-lâat tiyatroları dekorlarına benzeyen kepaze bir restorasyon tecâvüzüne uğramışdır; harab kapunun üstüne kesme taş ve tuğla ile kale dişleri yapılmış ve kapu yanındaki bedenin bir kısmı de yine göstermelik ayni şekilde yenilen-mişdir. Bizce hazin ve gülünç, yukarda da kaydettiğimiz gibi demagojik bir kepâzelikdir; tarihî kapunun harab vekaarı ve azameti zedelen-mişdir.

Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbulun muhasarası ve fethinde, Türk askerlerinin şehre kale duvarlarında topların yıkdığı gediklerden girdiği ve sonra kale kapularınm

EBlRNEKAPUSU

4924 -



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

.4925 —


EDİKNEKPUSU CAMİİ


açıldığı, Türk Ordusuna ilk açılan kapumın da Edirne Kapusu olduğu söylenir,

Tanzimatdan önceki devirde İstanbula gelen fevkalâde elçiler şehre Edirne Kapusundan alınır ve bu vesile ile mükellef bir alay düzenlenirdi. Kara yolu ile gelen Avusturya elçileri için Edirne Kapusundan giriş tabiî görülür; fakat deniz yolu ile gelen Fransız, İngiliz, Ve-r.edik elçileri de bu geleneğe tâbi tutulurdu; önce Galataya çıkarlar, sonra alayla Haliç etrafını dolaşarak İstanbula Edirne Kapusundan girerlerdi. Anadolu üzerinden kara yolu ile gelen İran elçileri için de aynı protokol tatbik edilirdi, onlar da Üsküdardan Beşiktaşa geçiri" ir ve ordan Haliç dolaştırılarak Edirne Ka-pusuna getirilirdi. Naimâ hicrî 1028 (M, 1618, İkinci Sultan Osman devri) Kasım Han adındaki İran elçisi için şunları yazıyor: «.. Yüz yük ipek ve dört fil ve bir gergeden ve . bâzı hediyeleri ile Üsküdardan Beşiktaşa geçüb mükellef alay ile Edirne Kapusundan girdi..».

Ünlü yazar Hüseyin Rahmi «Hayatdan Sayfalar» isimli uzun hikâyesinin ilk yapraklarında Edirne Kapusunun İkinci Sultan Abdül-hamid devri sorılarındak hâlini şöylece tasvir ediyor:

«İstanbulun Edirne Kapusu, kale duvarının içine oyulmuş üstü tonos, zemini mustatil bir geçiddir. Bu geçidin iki yanı boydan boya sedir gibi uzatılmış, eni arşından az fazla, taş-dan j ki peykeye benzer. İsmi kapudur, iri iri çivilerle saç kaplı, aşı boyalı, paslanmış bu iki ağır kanadın açılıp kapandığını hemen gören yokdur. Üst şokenin üzerinde iri çivilerle duvara asılı sapı demir başı taş, hemen yirmibeş otuz santimetre kutrunda bir topuz vardır. Zelzeleden evvel (1894 depremi) bu topuzlar üç dört aded imiş, diğerleri kaldırılarak numunelik bir dâne bırakılmış. Tonosun üçde bir kısmı zelzelede göçmüş, yarası tamirsiz terk edilmiş.

«Bu topuzlar hakkında rivayetler vardır. Birine göre bunları Hazreti Süleyman aleyhüs-selârn Kanunî Sultan Süleymana hediye olarak göndermiş. Diğer rivayete göre devlerle olan kanlı bir muharebe neticesinde Cenevizliler tarafından devlerden alınmış. Topuz rivayetlerinin hepsi bir efsâne kitabı olur; her birinde bir isim, hazreti Ali'nin, Yâvedud, Baba Cafer,

Emir Buharı ve Yûşâ Nebinin isimleri geçer. Mezarlıkların karanlık komşuluğunda yaşayan bu taraf halkı, manevî zatlardan hiç birini gücendirmemek için, müslüman, gayri müslim, putperest, büyük vak'alara karıştırdıkları isimlere birer hazretleri ilâvesine üşenmezler.

«Topuzun üstündeki duvar sathına yirmi otuz aileye yuva olacak tahta güvercinlikler yaptırılmış. Bu yuvacıklar tamâmiyle dolmuş;. Her sene artan bu ailelerin fazla efradı kagir kemerin bütün deliklerini, kovuklarını istilâ etmişler. Bir kaçını dâima, topuzun sapı yahud güllesi üzerinde târihî bir remiz gibi kabarmış, düşünür veya uyur görürsünüz...» (H. Rahmi, Hayatdan Sayfalar).

Hüseyin Rahminin bahsettiği güvercinlikler 1967 yılı kasımında yerinde duruyordu; fakat güvercinler yokdu. (B.: Edirne Kapusu Kapu İçi Kahvehanesi).



Bürhâneddin OLKER

EDÎBNEKAPUSU — İstanbulun meşhur semtlerinden; Fatih İlçesi sınırı içindedir; adını, Bizansdan kalma kale duvarlarında Edirne Kapusu denilen kapudan almışdır, aynı ka-punun sur dışı etrafı da, semtin, Eyyub İlçesi sınırı içined ikinci parçasını teşkil eder (B.: Edirne Kapusu Dışı).

Semtin sur içi kısmı 1934 Belediye Şehir Rehberinin 7 numaralı paftasına göre Fatihin Karjıgümrük Nahiyesinin Kaariye, Atik Ali Paşa ve Hatice Sultan mahallelerini ihtiva eder. Semtin sur dışı kısmı da, aynı rehberin 9 numaralı paftasına göre Eyyubun Topçular ve Fethi Çelebi mahalleleri eteklerinde uzanır.

Bir kenar semt olan Edirnekapusunu Fatihe, dolayısı ile şehrin içine bağlayan âna yol Fevzi Paşa Caddesidir.

Çok eskiden Eminönü, Bağçekapusu, Sirkeci gibi şehrin faat ticarî bölgesinden Edirne-kapusuna gitmek hayli güç bir iş idi. Bu semt-de oturan esnafın sabahları alaca aydınlıkda evlerinden çıkıp yola düzülmesi gerekirdi. Ata binme ruhsatları olan kimseler de atla gidip gelirlerdi. XIX yüz yılda kira ile tutulur sürücü beygirleri, kira arabaları vardı, asrın sonuna doğru tramvay hattı döşendi. Şehirde otobüsler işletilmeye başlayınca Edirnekapusu sakinleri biraz daha rahatladı. Zamanımızda Edinekapu-

su şehrin merkezine troleybüs, otobüs, taksi otomobiler ve dolmuş yapan taksi otomobillerle bağlanmış bulunuyordu.



Bürhâneddin OLKER

Edirnekapusu Camii

(Resim: Tekin Gökçen)

EDİRNEKAPUSU CAMİİ — îstanbulun bir kenarında, fakat hâkim bir noktasında, İkinci Teodosius Surları yayında, surlarda Edirne Kapusu diye anıla gelen kale kapusunun da yakınında bulunan bu camii, Kanunî Sultan Süleymanın kızı ve sadırâzam Rüstem Paşanın zevcesi Mihrimah Sultan adına Mimar Sinan inşâ etmişdir.

Hadikatül Cevâmi şunları yazıyor: «Bâni-yesi olan Kanunî Sultan Süleymanın kızı Mihrimah Sultanın bir camii de Üsküdar İskelesin-dedir. Edirnekapusundaki bu camiin iki medresesi, bir mektebi, çifte hamamı ve içinde mahfili hümâyunu vardır. Mektebin bitişiğinde bir âli türbede 'bâzı yakınları ile sadıazam Ahmed Paga medfundur ki (ölümü H. 988, M. 1590) Rüstem Paşanın damadıdır; Mihrimah Sultan Rüstem Paşanın zevcesi olup H. 965 (M. 1557) tarihinde vefat etmiş, babası Sultan Süleyma-nm türbesine defnedilmişdir. Mektebin penceresi önünde açıkda «Hilyei Peygamberî»yi yazmış olan Hâkaanî Mehmed Bey medfundur ki

Rüstem Paşanın kerî-mezâdesidır, sadırâzam Ayaş Paşanın da akrabasıdır, 1015 (M. 1606 -1607) de vefat etmişdir, kabir taşında yazı yokdur; camiin harem duvarı içinde İstanbul fethi gazilerinden biri medfundur ki ziyaret olunur. Bu camiin minaresi yüz sene kadar evvel bir zelzelede zedelenmiş, üstden 18 basamak yeri yıkılarak geri kalan kısmı ile iktifa edil-mişdir. Mahallesi yokdur» (B.: Mihrimah Sultan; Üsküdar Mihrimah Sultan Camii; Ahmed Paşa, Arnavud, cild l, sayfa 402; Mehmed Bay, Hâkaanî).

Klâsik tarzdaki bu camiin kitabesi elimize geçmediğinden, inşâ tarihi olarak kafi bir rakam veremiyoruz. Fa-




EDİRNEKAPUSU CAMÎt

~ 4926 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSl

4927 —



EDİRNEKAPUSU DIŞI


kat bazı sanat tarihçileri camiin Mihrimah Sultanın ölüm tarihi olan H. 985 (1557) den sonra kocası Rüstem Paşa tarafından yapıldığını iddia ederler. Celâl Esad Arseven, H. 957 - 963 (1550 - 1555) yılları arasında inşa edildiğini kabul eder. (Celâl Esad Arseven, Türk Sanatı Tarihi).

Ernest Mamboury de kaydı-ihtiyatla aynı tarih üzerinde durmaktadır. (E. Mamboury, İs-tanbul - Rehberi Seyyahin)

Camiin, 1910 yılında geçirdiği tamirleri hesaba katmıyan ve sadece tezyinatı üzerinde duran Ernst Egli ise 1543 - 1546 tarihlerini ortaya atar. (E. Egli, Sinan).

Albert Gabriel de bu mesele üzerinde kat'î bir tarihden kaçınmakla beraber, camiin Mih~, rimah Sultanın 1539 daki düğününün hemen akabinde yapılmış olduğunu söyler. (A. Gabriel, Leş Mosguees de Constantinople).

İnşâ tarihi üzerinde kati bir rakamı tespit edemediğimiz camii için, XVI. yüzyılın ortalarında yapılmışdır demek doğru olur.

•Mimar Sinan burada Üsküdar Mihrimah Camiinde gördüğümüz iç mekânı genişletmiş ayrıca merkezi kubbeyi kuzeyden destekleyen yarım kubbeyi de ortadan kaldırarak yepyeni bir plân şemasını kargımıza çıkarmıştır.

Edirnekapusu Mihrimah Camii avlusuna, cadde seviyesinden yüksek oluşu dolayısiy-la. bugün medrese odalarının bir kenarındaki küçük yapı blokunun altındaki merdivenden çıkılarak girilmektedir. Kare bir plân sekli


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin