İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə41/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   80

Hakkı GÖKTÜRK

EDHEMÎ EFENDİ (Şeyh İbrahim) — Onsekizinci asırda yaşamış nakşî şeyhlerinden ve hattat; güzel yazı sanatım Emirefendizâde Halim Efendiden öğrenmişdi. Odabaşı Çarşısı semtinde otururdu, Kocamustafapaşa Camiinin de imamı idi. Hacca gidip geldikden sonra Odabaşı Camii İmamı ve Mahmud Paşa Camiinin de cuma vaizi oldu. Hicrî 1193 (M. 1779) de öldü, kabri Silivri kapusu dışındadır.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin

EDHEMÎ TÂC — «(Tarikat erbabının giydiği) dört dilimli bir tâc. Edebiyatımızda Tacı Edhem diye bir tâbir vardır ki istiğnayı, (dünyâ nîmetlerine kıymet vermemeyi) temsil eder; -İbrahim Edhemin tâcu tahtım terk etmesinden kinayedir» (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri).

M. Zeki Pakalın «Tacı Edhem» tâbirinin istiğna ifâde ettiğine örnek olarak Nef'înin şu mısraını alıyor:

Sernıgûn peymanei

cem Tacı Edhemdir



bana

Edhemî Tacı, kalen-derâne fukaralığı fazilet bilen bektâşiler giyerdi; üst tarafı sivri olan bu külahın «Elîfî Tâc» denilen ve

yine tarikat erbabı ta-
Edhemî Taç rafından giyilen diğer

(Resim: S. Bozcalı) bir serpuş ile çok ya-



EDHEM KÂHYA (Sakızlı)

4912 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

EDHEM PAŞA (Damad)


km benzerliği vardır; yine dört dilimli olan elîf î tâc ile ayırd edilen tek noktası, elîfî tacın biraz daha yüksek, uzun oluşudur; bir de Edhemî Taca dâima yeşil bir destar sarıldığı halde, elîfî taca her çeşid destarın, hatta burma sarığın dahi dolana bildiğidir (Bakınız: Elîfî Tâc).

EDHEM KÂHYA (Sakızlı) — 1914 de 101 yaşında olarak vefat etmiş Fındıklı İskelesi kayıkçılar kâhyası, elli yıldan fazla da aynı iskelede bir kayıkçı kahvehanesini işletmişdir. İs-tanbula gençliğinde kalyoncu olarak gelmiş, Nâvekibahrî Firkateyninde nefer iken Sinop baskını fâieasmda bulunmuş, bu firkateynin süvarisi kahraman İmamoğlu Ali Bey Kaptan Ruslar tarafından zabtedilmemesi için cebhâ-neliği ateşliyerek gemisiyle birlikde intihar ettiğinde, gemiyi terk emri ile denize atlayıp o rnüdhiş badirede kurtulanlardan biri olmuşdur. Kırım Harbinden sonra uzun zaman Fındıklı İskelesinde kayıkçılık yapmış, ve bu münâsebetle o semtde yerleşip kalmışdır. Sakızlı Ed-hem Kâhyayı çok yakından tanımış olan Üsküdarlı ünlü halk şâiri Vâsıf Hoca: «Sohbeti gaa-yetle tatlı olup canlı bir tarih idi ; bilhassa eski donanmamızın gemileri, Tersane hayatı, tanıdığı meşhur kaptanlar, kumandası altında bir nefer olarak bulunduğu İmamoğlu Ali Bey hakkında pek canlı hâtıraları vardı, ondan dinlediklerimi bir deftere kaydetmediğime bin peşîmanım. Eski İstanbul hayatı, bıçkınlık, kabadayılık, tulumbacılık âlemleri, taze uşak ve nigâr dalgaları üzerine anlattıkları adetâ macera hikâyeleri, romanları gibiydi.» diyor.

Bu. Sakızlı Edhem Kâhya bir gün Vâsıf Hocadan vaktiyle kanadı altında bulunmuş, ,kah-vehânesinde yatıp barınmış Arhavili genç bir kayıkçı için bir destan istemiştir. Adım hamisinin bile unuttuğu bıçkın meşreb ve harikulade dilber bu bahtsız oğlanın Edhem Kâhya tarafından destan hâlinde tesbitini istediği macerası, o eski îstanbulda sık görülmüş vak'a-lardandır, sâdece küçük bir hususiyet arz eder, şöyle ki: pırpırı oğlan - yosma hanım oynaşması, yalın ayaklı şehbazın bir konağa, yalıya alınarak hanım âguuşuna çekilmesi ile kalma-mışdır. Arhavilinin mâcerâsıhdaki hususiyet, hanımın üç nefer haydud kılıklı uşakları ile ona önce müdhiş bir dayak attırması, güzel ve genç kayıkçının bu uşaklar pençesinde bir kaç

gün türlü eza ve cefâ altında kaldıkdan sonra, yalıda gördüklerini, yapdıklarını ve kendi başına -gelenleri kimseye söylemeyeceğine dâir mus-hafı şerif üstüne el basarak yemin etmesi, bu yeminden sonra da haydud uşaklar pençesinden alınıp yosma hanım koynuna konulmasıdır. Hanımın güzel oğlana bu zulmü, onun bıçkınlık sânından nahvet çalımını kırarak kendisini dile düşürmesine mâni olrnak kaygusu olsa gerekdir, yahud ki güzel oğlanlara tecâvüzle cevrü cefâdan lezzet alır sadist bir kadın clacakdır (B.: Esma Sultan). Vâsıf Hocanın Edhem Kâhyaya yazdığı destan şudur:



  1. Bahtım için hey hey be, kara bahtıma hey hey
    Ne ağayım ne paşa, toy oğlan yanaşmayım
    Güzellikde pâyime su dökemez küçükbey
    Beni hor zelil eden kara bahta yanayım


  2. Yalın ayak pırpırı, tığ gibi şehlevendim
    Haddimi bilmeyerek bir hanımı beğendim
    Atabilsem boynuna yağlı zülüf kemendim
    Sevincimden doğrusu şıkır şıkır oynayım





  1. Kopuk şeh'baz düşkünü sanmış idim nigârı
    Kâhya kadın olacak yanında bir kart karı
    İşmar çakdım atarak yüzümden hicab arı
    Dedim ben bu haspaya altın telli turnayım


  2. Yaş otuzun üstünde o nigârı pâkîze
    Topuğumdan perçeme aldı beni dikize
    Cevab verdi işmara düş peşime gel bize
    Tâ be sabah yüzünden gözümü ayırmayım


  3. Şahin başımda eğri durur keçe külahım
    Ümid verir korkutur vahşet üzre nigâhım


0 âne dek yok idi o yollarda günâtan,
Karar verdim o anda hanımla oynaşayım


6. Hüsnü Yûsuf reşk ider kaşım gözüm nakşine
Kayıkçı, güzeliyim rastlanmamış eşine
Düşdüm hemen bî perva ol nigârm peşine


Arz eyledik efendim bir garib toy fetâyım

7. Sine üryan, don paça hamlacıyım dalta'ban
Amma şöyle zeberdest âieşpâre balaban
Bir iş geldi başıma hâlim oldu pek yaman


01 haspa fâcirenin fendini anlatayım

  1. Gel şehbazun diyerek sen çalıdan halıya
    Aldılar ard kapudan nazikâne yalıya
    Rastlayınca içerde üç nefer paşalıya
    Ramak kaldı o anda aklımı oynatayım


  2. Nigâr ferman eyledi: «Yıkın şu it palazı
    Yüz deynekdir 'çapkının hakkı bugün en azı»


Hükmünü icra ider alna yazılmış yazı Câme hâbı umarken falakaya yatayını

  1. Irzımı dayak ile pâyümâl eyler iken
    Temaşa etti avret ol kahbei ahdşiken
    Âlûdei hûn oldu tuman kuşak pîrehen
    Kime şekva ideyim, derdim kime yanayım


  2. Boza pişdi hamlacı garibin ensesinde
    Esîri firâş oldum uşaklar pençesinde
    Mushafa el basarak kasemler sayesinde
    Eldim ı'âhi halâsa aman bir can atayım


  3. Mushaf üzre kasemle vurunca ağza kilid
    C an buyur elti bir dellâk kılıklı pelid
    Dedi: «Buyur şeHbazım, bugün sana yevmi îd
    Önce koyub hamama bir güzel yıkatayım»


  4. «Toyca oğlansın amma çakdın elbet dalgayı
    Bizim kahbe dul karı yakmış sana abayı
    Dayakla şâir cefâ oynaşın peşin payı


Gel hamlacım halvete bir âlâca yunayım»

14. Misk sabunu lif kise desti çâlâki dellâk
Perçemimden topuğa kıldı beni pîrü pak
Girdim hanım koynuna bıçkın naziyle bî bak
Ahd eyledim kendimi kırat kırat satayım


15 Bıçkınlık namusu var unutmam dayağını Tüketeyim gönlünün kandilinde yağını Öpdürürken nigâra hamlacı ayağım Ol kahbenin başına gülle topuk kakayım

16. Kimdir diye sorarsan 'bu hamlacı şehbazı Kayıkçılar kâhyası Edhem Ağa ayvazı Arhavili mürahik Karadeniz poyrazı Can oğrusu şahı bir put yaparak tapayım

EDHEM KAPTAN SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kadıköyde Gazhane semti sokaklarından; Uzunçayır Sokağı ile Boyacı Mehmed Sokağı arasında uzanır (1934. B.Ş.R. Pafta 29/Gazhâne); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tes-bit edilemedi (Temmuz 1967).

EDHEM PAŞA — Geçen asır sonları ile asrımız başında yaşamış ünlü bir asker matematik muallimi; 1844 de İstanbulda doğdu, haikdan Hacı Abdullah adında bir zâtın oğludur; 1855 de Askerî Mühendishâneye girerek teğmen rütbesi ile şahadetname almış, ayni o-kulda hocası Nuri Beye (sonra Nuri Paşa) muavin tâyin edilmiş; Mühendishânede, Harbiye Mektebinde, Kuleli Askerî İdadisinde, Da-rüşşefakada ve Galata Sarayı Sultanisinde

Muallim Edhem Paşa

(Resim: S. Bozcalı)

kırk yıldan fazla muallimlik yapmışdır. Dârüş-şefakayı kuran Cemiyeti Tedrisiyei İdaniyenin azâlarmdandı; «Cebri Adî ve Âlâ», «Hendesei Halliye», «Müsellesât», «Makina ve Riyaziye» isimli eserleri basılmışdır; 1933 de olmuşdur. Bibi.: İbrahim Alâeddin Gövsa, Türk Meşhurları

EDHEM PAŞA (Damad Mahnrad) — Geçen asırda yaşamış Osmanlı müşirlerinden,



Dâmad Edhem Paşa

(Besim: S. Bozcalı)



EDHEM PAŞA (Gazi İbrahim)

— 4&14 —


İSTANBUL

AN8İKLOPEDİSİ



^4915 —

EDHEM PAŞA (Sakızlı)




Kaptanıderyâ Mehmed Ali Paşanın oğludur, İs-tanbulda doğdu, doğum tarihi tesbit edileme-di; Harbiye Mektebinde okumuş, Sultan Ab-dülmecidin kızlarından Refia Sultanla evlenmiş, bu münasebetle çabuk yükselerek genç yaşda müşir (marşal) olmuşdu. Meclisi Vâlâ ve Şurayı Devlet azâlıklarmd abulundu, 1877 de de ilk Ayan Meclisine (Osmanlı Senatosuna) âza oldu; 1886 da îstanbulda öldü, Sultan Mahmud 'Türbesine defnedildi.

Çok temiz, pek kibar bir zât olarak tanın-mışdı. Çocukluğundan edindiği itiyad ile namazlarını dâima çıplak ayakla kılardı. Akşamları selâmlıkda demlenirdi, sofrasında bir misafiri yoksa, karşısına uşaklarından makbulü olan iki üç genci oturtur, onlarla içerdi, fakat aslaa yüz vermez, bilâkis edeb, terbiye öğretir; onlara tarihî fıkralar nakleder ve her fırsatda askerliğin ulviyetinden bahsederdi. Kosti adında gaayet yakışıklı genç bir rum berberi vardı, ona da islâmiyetin faziletlerini öylesine telkin etmiş idiki 19-20 yaşlarında olan bu genç müslüman olmuş, ve Paşa tarafından Mehmed Selman adı verilmişdi, bu satırların yazarı o berber Selman Efendinin oğludur.



Edhem Selman YENlKÖYLÜ

EDHEM PAŞA (Gazi İbrahim) — Osman-

Gazi Edhem Paşa

(Resim: S. Bozcalı)

lı İmparatorluğunun son devrinin değerli kumandanlarından, bilhassa 1897 Yunan Har-bindeki başkumandanlığı ile büyük şöhret kazanmış bir müşir (Marşal); 1844 de îstanbulda doğdu; uzun zaman gümrük damgacı ba-şılığında bulunmuş Mustafa Ferhad Efendinin oğludur; 1859 da Dârülmaarif mülkiye rüşdi-yesini, 1861 de askerî idadiyi bitirmiş, 1964 de Harbiye Mektebinden diploma alarak İkinci mülâzımlikle Türk ordusuna katılmışdır. KolağaUğına kadar muhtelif birliklerde bulun-dukdan sonra 1873 de İlbesan Redif Taburu binbaşısı, 1876 da kaymakam (yarbay) rütbesi ile Bursa Talî Redif Alayı kumandanı olmuş ve alayı ile Sırbistan muharebesine katılmış, Kızıltepede harb mevkiinde miralay (albay) ol-mugdur. Türk - Rus Harbinde 1877 de Orha-niye kumandanlığına tâyin edilmiş, miriliva (general, paşa) olmuş ve Ahmed Hıfzı Paşa ile birlikde muhasara altındaki Plevneye erzak yetişdirmeğe memur edilmiş, Dubnik mevkiinde vukuu bulan muharebede başından yaralandığı halde Rus muhasara hatlarını yararak getirdiği erzakı Plevneye sokmaya muvaffak ol-muşdur; Plevnede Gazi Osman Paşa tarafından Griviça Tabyaları kumandanlığına tâyin edilmişdir. Harbden sonra İstanbula döndüğünde kısa bir müddet İstanbul Merkez Kumandanı, sonra Beşiktaş ve Yıldız muhafızı olmuş, rütbesi ferikliğe yükselmiş, 1878 de Rumeli Kuvâyi Askeriye müfettişliğine tâyin edilmişdir; Yunan hududunda İkinci Kolordu Kumandanlığına, az sonra da Girid Fırkası kumandanlığına tâyin edilmişdir. 1888 de Arnavud-lukda Debre mutasarrıfı ve kumandanı oldu, 1889 da Kosova Kumanadnlığı da ilâve olarak verildi, ve o sıralarda müslümanlarla hiristi-yanlar arasında kanlı kargaşalıkları yatıştırmaya memur edildi; 1892 de kumandanlıkları üzerinde kalarak Kosova valisi oldu; İpek havalisindeki karışıklıkları önleyip yatişdıirdı. 1893 de Fırka kumandanlığı ile Halebe tâyin edildi; o sırada Ermeni komitacıların Zeytin ayaklanması üzerine on beş taburdan mürek-keb olarak teşkil edilen Zeytin Fırkası kumandanlığına getirildi, aynı zamanda büyük devletler konsolosları ile bu ermeni meselesini müzâkereye memur edildi; ve hâdiseyi devlet sânına lâyık şekilde yatışdırmaya muvaffak oldu, 1896 da müşür (marşal), Haleb ve Adana ve havalisi umum kumandanı oldu. Yunanis-

tan ile olan münasebetlerin gerginleşmesi üzerine Yunan hududunda toplanan Alasonya Ordusu kumandanlığına; az sonra da umum Yunan hududu başkumandanlığına tâyin edildi, ve büyük kumandan kudretini, sorumluluğu çok ağır bu vazifede gösterdi; 18 nisan 1697 de başlayan Türk - Yunan harbi 32 gün sürdü, 19 mayıs 1897 de Edhem Paşanın kumandasındaki Türk ordusunun (Yunan ordusu başkumandanı veliahd Prens Kostantin idi) kesin zaferi ile sona erdi; «Gazi» unvanı ile taltif edilen Müşir Edhem Paşaya devrin padişahı İkinci Sultan Abdülhamid de murassa bir kılıç verdi. 1898 de İstanbula döndüğünde Teftişi Askerî Komisyonu reisliğine tâyin edildi. 1908 de ikinci meşrûtiyetde Ayan Meclisi âzası (senatör) oldu. 31 mart 1325 .13 nisan 1909 vak'a-sında Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinin yerine kurulan Tevfik Paşa kabinesinde, hasta olduğu halde, şöhret ve nüfuzunun o nâzik günlerde devlete hayırlı olacağım bildiği için harbiye nazırlığını kabul etti; Hareket Ordusunun İstanbula gelmesi üzerine, aslında geçici olan Tevfik Paşanın kabinesinin istifası ile nazırlıkdan ayrıldı, aynı yıl içinde hava tebdili ve tedavi için gittiği Mısırda 17 aralık 1909 da vefat etti; nâşi İstanbula getirilerek Eyyub Camii Kebiri avlusundaki merkadine defnedildi.

EDHEM PAŞA (İbrahim) — Mühendis-hânei Berrîi Hümâyunun en eski mezunlarından bir topçu kumandanı; Mehmed Esad Bey (B.: Esad Bey, Mehmed) «Mir'atı Mühendis-hâne» ismi ile bu asker okulunun tarihçesini yazarken, bu İbrahim Edhem Paşadır ki okulun en eski durumu hakkında müellife görgüye dayanan geniş malûmat vermişdir.

1776 - 1777 arasında Eyyubda doğmuş-dur; fakir bir kayıkçının oğludur; 15-16 yaşlarında iken sarayın hamlacılar (Kayıkçılar) ocağına girmiş, yakışıklı bir genç olduğu için bir ara Üçüncü Sultan Selimin şahsî hizmetinde tebdil çavuşluğu yapmışdır; 1807 de Sultan Selimin tahtdan çekilmesi üzerine o tarih-de 30-31 yaşında bulunan tebdil çavuşu Eyyub-lu İbrahim de saraydan ayrılmışdır, ve bir müddet sonra Kumbaracılar Ocağına neferlikle gir-mişdir; 1810 da bu asker ocağına bağlı bir mek-teb olarak Mühendishâne kurulmuş, 1814 de Kumbaracı Ocağı neferleri arasından okumaya hevesli ve zabit olmaya lâyık kimseler seçi-

lerek mühendishâneye alınır iken İbrahim Edhem de 38 yaşında Mühendishâneye geçmiş, okuma yazma öğrenmekden başlayarak tahsil hayatına büyük aşk ve şevk ile atılmışdır. Tahsil hayatı kademe kademe onbeş sene sürmüş. Mühendishâneden 1829 da 53 yaşında iken binbaşı rütbesi ile diploma alarak Rumeli kalelerinin tamiri işlerine memur edilmişdir. Ordu hizmetinde Anadolu ve Rumelinde pek çok yer dolaşmış, mirilivâlığa (paşalığa) yükselmiş 1846 — 1850 arasında emekliye ayrılarak Üs-küdarda Valideiatikdeki konağına çekilmiş, ibâdet ile meşgul olmuş, 1886 da 110 yaşında bir pîri muhterem olarak vefat etmişdir.

Bibi. : M. Esad, Mir'aâtı Mühendishâne

EDHEM PAŞA (İbrahim) — Geçen asırda yaşamış ve müşirliğe (marşalliğe) kadar yükselmiş kalem sahibi bir asker, muallim; 1835 de îstanbulda doğdu, 1856 da Harbiye Mektebini kurmay yüzbaşı olarak bitirdi, tahsili ikmal için Fransaya gönderildi, dönüşünde 1864 de Harbiye Mektebinin muallimleri arasına alındı ve bu meslekde kaldı; muhtelif askerî mekteblerde muallimlik, müdürlük, ders nazırlığı yapdı; 1876 da bütün askerî mekteb-ler ders nâzın oldu; 1880 de Erkânı Harbiyei Umumiye (Genel kurmay) reis vekili oldu, bu vazifede iken 1905 de vefat etti; «Fenni Harb», «Fırka Tabiyesi», «İğneli tüfek Talimatnamesi» isimli eserleri basılmışdır.

Bibi.: İbrahim Aiâeddîn Gövsa, Türk Meşhurları

EDHEM PAŞA (Sakızlı İbrahim) — Devlet ve ilim adamı; Birinci meşrûtiyetin ve İkinci Sultan Abdülhamidin ikinci sadırâzamı; İstanbul Arkeoloji Müzesinin kurucusu arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey ile ünlü nümis-matik (eski paralar ilmi bilgini) Galib Edhem ve müzeler müdürü, tarih bilgini Halil Edhem Beylerin babası; 1818 de Sakızda doğmuşdur; rivayete göre fakir bir rum balıkçının oğlu idi; 1822 de Sakız rumlarının Mora ihtilâlcilerine ve Yunan istiklâli. davasına katılarak isyanında, Kaptanıderyâ Nasuhzâde Ali Paşa kumandasındaki donanmanın adaya gelmesi ve Sakız ihtilânin basdırıldığı sırada, dört yaşında iken îstanbula getirilmiş ve köle olarak devrin büyük şöhretlerinden Koca Hüsrev Mehmed Paşaya satılmışdır. Valiliklerde bulunmuş, yıllar-



EDHEM PAŞA (Sakızlı)

4916 -

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ


ca seraskerlik ve kaptanı deryalık yapmış, ve Abdülmecidin ilk saltanat yıllarında sadırâzam olmuş Hüsrev Mehmed Paşa köle yahud kimsesiz çocuklar yetiştirme meraklısı idi; bu büyük vezirin en büyük lutufkâr himayesine nail olanlardan biri de Sakızlı Edhem oldu.

Ünlü biyograf Mahmud Kemal İnal «Son sadırâzamlar» isimli eserini hazırlar iken Halil Edhem Beyden babasının hal tercemesini istemiş, ve Halil Edhem her ne sebebden ise İbrahim Edhem Paşanın Sakızlı bir rum mühtedi-si olduğunu gizlemiş, babasının İstanbula getirilişini şu muhayyel hikâye ile anlatmışdır: «Hüsrev Mehmed Paşanın adamlarından Hacı Efendi isminde biri Edhemi Karadenizin Anadolu sahillerinden bir yerde bularak l yaşında olduğu halde Paşanın konağına getirmiş ve bu öksüzü pasa,nın hanımı evlâd gibi severek büyütmüş idi; Edhem Anadolu sahilinin hangi tarafından, babasının adını bilmez, yalnız Çerkeş dağları eteklerinden getirildiğini zan ederdi» diyor. M. K. İnal bu hikâyeyi kayd ile geçmiş, Edhem Paşanın îstanbula Sakızlı bir rum çocuğu olarak getirildiği hakikati üzerinde ısrarla durmuşdur.

Aşağıdaki satırları Üstad M. K. înaPm «Son Sadrâzamlarından alıyoruz:

«Kölelerini ve kimsesiz çocukları konağında tâlim ve terbiye ettirerek yetişdiren, yetiş-



Sakızlı Edhem Paşa

(Eesim: S.Bozcalı)

dikden sonra büyük memuriyetlerde kullanılmalarına delâlet eden Hüsrev Paşa onlardan Hüseyin, Ahmed, Abdüllâtif ve Edhem isimlerinde dört çocuğu, bütün masraflarını ödeyerek tahsil ettirmek üzere Parise göndermeye karar verdi; kaptan paşalığı sırasında idi; «oğullarım» dediği bu dört çocuğu Aynahkavak kasrında İkinci Sultan Mahmuda takdim etti, çocuklar 1830 da Fransız müsteşriklerinden Amedee Jaubert ile birlikde bir yelkenli gemi ile Marsilyaya gönedrildi, deniz yolculuğu kırk gün sürdü. Edhem o sırada 12 yaşında idi.

«Bu dört çocuğun Parisde çekilmiş (ve üzerinde İkinci Sultan Mahmudun turası bulunan) bir resmi vardır. Hüseyin (Hüseyin Paşa) topçu feriki (korgeneral) iken İstanbulda öldü; Ahmed Breşte Bahriye Mektebinde okudu, (stajını yapar iken) bir Fransız harb gemisinde şehid oldu; Abdüllâtif erkânı harb miralayı (kurmay albay) iken îstanbulda vefat etti.

«Parise vardıklarında dört çocuk evvelâ Fransız lisanını öğrenmek için Institution Bar-bet isimli leylî bir mektebe kaydolundular; Edhem 1835 de oradan şahadetname alarak Paris Mâden Mühendisliği Mektebine girdi, ve 1839 da bu yüksek okulu sınıfının birincisi olarak bitirdi.

«Rivayet olunduğuna göre İmparator Ü-çüncü Napoleon, yüksek mekteblerden sınıfının birincisi olarak çıkanların şerefine ziyafet vermeyi itiyad edinmişdi. O sene Edhem de davetli gençler arasında bulundu; İmparator yemek-den sonra gençleri bir kaç sözle taltif etti; Edhem güzel bir cevâbı nutuk îrad etti, fakat bir kelime hatâsı yapdığını farkederek nutkunun sonunda özür diledi; Napoleon: — Ben böyle bir hatayı bir ecnebi için değil, bir Fransız için de af ederim!., dedi.

«Memlekete döndüğünde miralay (albay) rütbesi ile Dâri Şûrâyi Askerî'ye alındı; bir müddet sonra Sarıyer Bakır mâdenine, 1842 de Gümüş Hacı köyü mâdenine, 1845 de de Koban ve Ergani mâdenleri baş mühendisliğine tâyin edildi; aynı yıl içinde îstanbula getirtilerek Erkânı Harbiye Dâiresine alındı, ve bir müddet sonra rütbesi mirilivalığa (paşalığa) yükseltilerek 1849 da rikâbı hümâyuna

Edhem Pasa ile üç arkadaşıma Fransadan gönderilmiş resimleri. Resmin üstünde İkinci Sultan Mahmudun turası; Edhem elinde kîtab tutan soldan ikinci çocuktur.

(Potoğrafdan Sabiha Bozcah eli ile)




— 4918 —

istanbul


•—4919 —

EDHEM PERTEV


de Nafia. Nazırı oldu (maaşı 475 lira), 1875 de Şurayı Devlete döndü (maaşı 150 lira), 1876 da Berlin Elçisi oldu (maaşı 490 lira).

(1876 da Sultan Abdülazizin tahtdan indirilmesi ve Tifrkiye'de meşrûtiyetin ilânı üzerine Edhem Paşa, genç Türklerin ve onların lideri olan Midhat Paşanın nazarında saltanat mâkaamına kesin sadâkatle bağlı bir zât idi. Beşinci Sultan Muradın üç aylık devrinden sonra Osmanlı tahtına oturmuş İkinci Sultan Abdülhamidin nazarında ise babasının muhterem hocası, tahtının en sâdık bendesi idi,). Ka-sımpaşada Bahriye Nezâreti Binasında 1856 Paris Muahedesini imzalamış devletlerin murahhaslarının iştiraki ile toplanan İstanbul Konferansına, Hariciye Nazırı Safvet Paşanın yanında Osmanlı ikinci murahhaslığına bizzat pâdişâhın arzusu ile Berlin Elçisi Edhem Paşa tâyin edildi. Asabı mizaçlı, devletinin haysiyetini gözeten hamiyetli bir devlet adamı idi; 9 defa toplanmış olan bu konferansda mütehakkimâne ve hattâ muhakkirâne konuşan yabancı murahhaslara hak ettikleri en ağır cevabları vermekte hiç teerddüd etmedi.




larına ilk ders âletlerini tedârik ve hediye et-rnişdi; ve nihayet dört oğlundan üçü, İsmail Galib Bey, Osman Hamdi Bey ve Halil Edhem Eldem Türk ilmine, irfanına, sanatına büyük hizmetlerde bulunmuş simalar olmuşlardı» (B.: Galib Bey, İsmail; Hamdi Bey, Osman; Eldem, Halil Edhem).

EDHEM PAŞA SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarın İnsaniye semti sokaklarından; Çatmacılar Sokağı ile Tunus bağı Caddesi arasında uzanır; Büyük Mustafa Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 B. Ş.R. Pafta 27/İhsaniye); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Temmuz 1967).

EDHEM PERTEV BEY —- Ünlü eczacı; aşağıdaki hal tereemesini İbrahim Alâeddin Gövsanin «Türk Meşhurları» adındaki eserinden alıyoruz: «Memleketimizde ilk tıbbî müstahzarat meydana .getiren eczacılarımızdan; aslı Tırnovalıdır, 1871 de doğdu, 1895 de eczacılık diploması aldı; eczacılık gayrimüslimlerin elinde iken Hamdi Beyden sonra (B.: Hamdi Bey, Ahmed) Türklerden İstanbulda eczâhâne açan odur; anasından kalan evi satarak Ak-sarayda hâlâ adını taşıyan eezâhâneyi açmış-dır. Mesleğine Türk gençlerinden kalfa yetiş-


«5 şubat 1876 da Midhat Paşanın azli üzerine İbrahim Edhem Paşa sadırâzam oldu, ve ilk Osmanlı Meclisi Mebîusanı 19 mart 1877 de onun sadâreti devrinde açıldı, ağır bir mağlubiyet ile sone erecek 1877 Türk - Rus harbi de (24 nisan) onun zamanında başladı; fakat Edhem Paşanın sadâreti çok kısa, Meclisle ve bilhassa meclisi reisi Ahmed Vefik Paşa ile geçinemedi, koca bir devleti harb hâlinde idare edecek celâdeti de gösteremedi, 11 ay 4 gün süren sadırâzamlığından 11 ocak 1878 de azledildi. Devletin en yüksek siyasî makaammdan azlediliı-ken padişahdan, hiç bir sâdırâzama. na-sib olmamış bir hususî mektub aldı; İkinci Sultan Abdülhamid sonsuz güven beslediği Edhem Paşaya: «Sizin dirayet ve hamiyetiniz, devletimize ve bilhassa tarafımıza fartı sadâkatiniz ınâlumumuzdur. Bu tebeddül sizi pek yorgun gördüğümden ve zamanın malum olan ağırlığındandır. Her zaman himâyei mahsusanı altındasınız. Yine bir memuriyetle istihdamınız mukarrerdir. İstediğiniz vakitde nezdimize gelmeye mezunsunuz» diye yazıyordu.

Eczâcı Edhem Pertev Bey

(Resim: S. Bozcalı)



EDHEM PAŞA (Sakızlı)

(pâdişâh maiyetine) memur oldu; 1851 de mabeyin feriki (korgenerali) oldu, gene pâdişâh Abdülmecide Fransızca muallimliği yapdı. Mabeyin feriki iken yeni kurulan Encümeni Dâniş'e (Akademiye) âza oldu (B.: Encümeni Dâniş); ve yine âza olarak Meclisi Âli Tanzimat'a devam etti. Kırım Harbi içinde bâzı irâdeleri tebliğ için Kırıma gitti. Harbden sonra mabeyindeki hizmetinden af edildi, Meclisi Âlîi Tanzimat âzâlığında kaldı. 1856 da sadırâzam 'Mustafa Reşid Paşa tarafından Hariciye Nazırlığına getirildi, fakat, ıneslekden yetişme-mişdi, imparatorluğun dış poletikasını çevire-meyeceği görülerek eski vazifesine iade edildi.

«Sırbistanda (Rusya poletikası güder) eski prens Müoşîun entrikaları ile yeni prens Aleksandır Karayorgi Bey ile ehâli arasında anlaşmazlık çıkmışdı, 1858 de bu meselenin halli için Edhem Paşa Sırbistana gönderildi, vazifesini gereği gibi yaparak (Sırbistanda sükûneti tesis etti).

«1859 da Ticâret Nâzın, 1861 de Meclisi Vâlâyı Ahkâmı Adliye âzası, 1863 de ikinci defa Ticâret Nazırı, bir müddet sonra ilâveten Maarif ve Nâfıa Nâzın oldu; üsütnde üç nazırlık toplanmış iken aynı yıl içinde Ticâret Nazırlığı alınarak diğer iki nezâretde kaldı. Fakat Ticaret Nazırı Safvet Paşanın Paris elçiliğine tâyini üzerine Edhem Paşa da Maarif Nazır-lığınadn ayrıldı, üçüncü defa olarak Nâfia ile birleştirilen Ticâret Nazırlığına tâyin edildi. (Abdülaziz devrinde bütün devlet ricali gibi huzursuzluğa düşmüşdü); 1866 ya kadar bu vazifede kalarak o tarihde Tırhala Valiliğine tâyin edildi; 1867 de Yanya Valisi oldu, 1868 de Şûrâyi Devlet (Danıştay) âzâlığı ile Istan-bula geldi, aynı yıl içinde Nâfıa Dâiresi ikinci reisi; 1870 de Divânı Ahkâmı Adliye Nazırı oldu. (Durmadan değişen memuriyetlerinde maaş istikrarı da yokdu, aylığı kâh 500 altına çıkıyor, kâh 180 altına düşüyordu). 1871 de Nafia Nazırlığına nakledildi, ve aynı yıl içinde ilâveten Ticâret Nazırı oldu, fakat az sonra bu iki nazırlık tekrar ayrılarak Edhem Paşa Nâfia Nazırlığında kaldı; 1872 de oradan da azil edilerek kendisine ayda 100 lira mâzûliyet maaşı bağlandı; 1873 de tekrar Şûrayı Devlet âzâlığına tayin edildi (maaşı 150 lira); 1874

r


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin