Âtıfefendi Kütüphanesi, mütalâa salonu (Resim: Salih Sinan)
yapıştırılmış kâğıt üzerine Yesarizâdenin güzel bir talik hat ile bir Besmelei Şerifesi asılmıştır. Kitab hazinesinin salona bakan pencereleri üzerinde yine tahta üzerine yapıştırılmış kâğıtlarda 'iki tuğra bulunmaktadır ki sağdaki Hazreti Mevlâna'nın soldaki Muhidr-din Arabi'nin adına tanzim edilmiştir ve her iki tuğranın metinleri de sağ köşelerinde açıklanmış, sol köseleri sanatkârları tarafından imzalanmıştır. Mevlânanın tuğrasının
metni:
\
Yâ hazret i şeyh Muhiddinül Arabi kuddise sirrühü.
olup Atıf Efendi ahfadından Ömer Vahid Efendi kızı Emetullah Hanımın eseri olup Hicrî 1210 (1795) tarihini taşımaktadır. Mu-hiddin Arabi'nin tuğrasının metni de:
Âtıfefendi Kütübhanesi, avluda kütübhâne kapusu (Resim: Salih Sinan)
ve ricale mütalâa yeri olarak tahsis edildiği tahmin edilebilir. Bu suretle bu mütalâa salonu yedi beşik kubbe ile kapatılmış bulunmaktadır ki dışarıdan bunların heyeti umunıi-yesi kiremit örtülü bir külah çatı altına alınmıştır. Bu satırların yazıldığı sırada kitap hazinesinin tam karşısına rastlayan ortadaki sofa hafızı kütüblere tahsis edilmiş bulunmakta idi. Erbabı mütalâa için de ortaya iki büyük temiz masa ve sandalyalar konulmuştur, iki sıra pencerelerden bol ışık alan salon .muhakkak ki huzur ve sükûn içinde çalışılacak yerdir.
Kitab hazinesinin mütalâa salonuna açılan kapısı üstünde mermer üzerine Yahya imzasını ve Hicrî 1155 tarihini taşıyan:
Fallahü hayrün hâfizen ve hüve erhamürrâhimin
levhası vardır. Bunun üstünde de bir tahtaya Yâ hazreti şeyh Muhiddinül Arabî kuddise sirühü.
ÂTIFEFENDİ KÜTÜPHANESİ
— 1288
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
tası
ATİKALİPASÂ CAMİİ
kemerler ügerine oturtulmuştur ki maalesef ne zamanın işi olduğu tesMt edilemiyen bir tamirde bu kemerler örülmüştür ve hazinenin altındaki temiz hava boşluğu kaybolarak burası âdeta bir bodrum haline sokulmuştur. Şimal rüzgârlarına karşı tamamen mahfuzdur. Ve günün uzun bir kısmında güneş içindedir. Zemin gayet kalın kalaslarla döşenmiş, kitab dolapları da ayrıca küçük oyma kemerli ahşap sedler üzerine oturtulmuştur. Dolapların camları da yoktur. Dolab kapakları altın yaldızlı tel kafeslerle bezenmiş olup bu kafesler de kapaklara mıhlanmış olmayıp inşasında örülmüşlerdir. Maalesef zamanla tellerin üzerindeki altın yaldız da dökülmüş ve mütevelliler tarafından yenisi sürülmemiştir. Pencereler de yangın afetine karşı çifte demir kapaklarla muhafaza altına alınmıştır.
Atıf Efendi kütübhanesinin eski matbu fihristinde 2857 cild kitab mevcud olup 1945 de Maarif Vekâletine gönderilen istatistikte bu kütüphaneye sonradan giren eserler ile
olup tevkiî Ömer Vahid Efendinin tuğrakeşi Mustafa Efendinin eseridir ve 1189 (M. 1775) tarihini taşımaktadır. Emetullah Hanım tuğrasının karşısına beyzî çerçeve içinde küçük bir kâbe resmi yapmıştır.
Mütalâa salonunu tezyin eden diğer levhalar şunlardır: Sikkei Hümâyûn ressamı Hacı Süleyman Efendi zade Hacı İsmail Efendinin 1251 (M. 1835) tarihli bir Besmelei Şerifesi; hattatı malûm olmıyan fakat istif ve üslûp bakımından muhakkak ki bir nefise olan 'bir «Fetebarekallhül ahsenül Halikın» levhası: Âtıfzâde mühürdarı Ebubekirzâde Devriş Mehmedin «Ültübül ilme minel mehdi ilel-lâhd» levhası, imzasız bir kelimei tevhid; Divanı Hümayun hacegânından Mehmed Emin Efendinin 1195 (M. 1781) tarihli İmam Bur-haneddin Zernucî'nin «Tali mül müteallim» kitabından nakledilen Hadisi Şerif levhası.
Kitab hazinesi bilhassa rutubete karşı alınan tedbirlerle hususî bir yapı tarzına maliktir. Şöyle ki evvelâ kesme taştan yapılmış
Âtıfefendi kütüphanesi, kitabhazinesi
"~ (Resim: Salih Sinan)
kitab mevcudunun 7447 cilde çıktığı görülmüştür. Umumî vakıf kütüphanelerin Maarif Vekâletine devrinden sonra bu kütübhaneye evvelâ bir memurla bir hademe tâyin edilmiş, bilâhare kadrosuna bir ikinci memur daha ilâve edilmiştir. Bu satırların yazıldığı sırada Atıf Efendi Kütüphanesinin başmemurluğun-da emekdar birisi olarak Abdullah Hulusi Güzelyazıcı bulunuyordu ki İstanbul Ansiklopedisi, adını tesbit ederken 'böyle büyük bir kütüphanenin başında hakikaten nazik ve bilgili bir zat olduğunu bilhassa belirtir. Bibi.: REK ve ME, Gn.
ATIFET SOKAĞI — Kadıköyünde Ca-ferağa mahallesinin Moda semti sokaklann-dandır. Moda vapur iskelesine doğru yüründüğüne göre son tramvay durağından sol tarafa sapılınca bu sokağa girilir, îki araba ferah geçecek kadar geniş ve yan kaldırımları olan, sağdaki Moda Mektebi Sokağına kadar paket taşı oradan öte kaba taş döşeli bir sokaktır. Mektep Sokağı ile olan kavşağı geçtikten sonra sol tarafa hafif bir dirsek yapar ve burada Şinasiefendi Sokağını solda 'bırakarak devam eder ve Küçükmoda tarafından gelen Yusufkâmilpaşa Sokağında nihayet bulur. Moda Caddesinden girilince sağ köşede bir tütüncü ve Moda Mektebi Sokağı ile olan kavşağında yine köşe başında t>ir marangoz dükkânı vardır. Bu satırların yazıldığı tarihte sokağın her iki tarafında ikişer üçer katlı ahşap ve kagir binalar vardı. Kadıköyünün temiz bir semtinde bulunan bu. sokakta vakti hali yerinde Türk, Rum ve Ermenilerden başka bir kısım ecnebiler de oturmaktadır. Moda Caddesinden girilince sol köşedeki büyük ahşap köşk «Çiznel» adında te* İngiliz ailesine aittir. Sokağın 1934 senesinden önceki adı «İhsaniye Sokağı» dır. (Mayıs 946).
Hasan Kocaman
ATİKALİPASÂ CAMİİ, yahut SEDEFÇİLER CAMİİ (Cenberütaşda) — Sultanah-medden Bayazıda doğru giderken, tramvay caddesi (Divanyolu) üzerinde, Çenberlitaş yanında, İstanbulun vezir hayratı büyük ve eski camilerinden biridir; banisi İkinci Bayazıdın Sadırâzamı Hadım Ali Paşadır. O semtin eski adına nisbetle Sedefçiler Camii, yahut Eski-aüpaşa Camii isimleriyle de anılır (B.: Ali Paşa, Hadım).
Kitap Hazinesi Mütalâa Salonu
u Medhat
Âtıfefendi kütüphanesi (Plâa: Regad Şevinçsoy)
Hadikatül Cevami de Hicrî 902 (M. 1498) da; yapıldığı münderiç ise de tarihî inşasını gösterir kitabe bugün mevcud değildir. Plânı merkezî bir kubbenin cenahlarına eklenen kısımlarla vücuda gelen müstatilî cami plânı zümresine dahildir. Bu camiden yirmi yedi sene evvel inşa olunan Fatih Camimin yıkılmadan evvelki şeklinde bilpâyelere istinad eden merkezî kubbe ve etrafındaki ilâvelerle meydana gelen murabbaa yakın girintisiz kapalı plân numunesine rağmen cami Bursada Orhan ve Yeşil Camilerinin, Edirnede Muradiye, îstanbulda Mahmudpaşa ve Muradpaşa Camilerinin 'bir istihalesini teşkil eder. Yuka-rıki camilerde mihrab istikametindeki iki kubbeden biri, bu camide, yerini bir yarım kub-'beye terketmiş, cenahlardaki odalar da iki kemerli bir revakla açık olarak harime ilhak olunmuştur. Bu cami ve yine ayni zatın Zin-cirlikuyu Camii üe, bu plân tarzı kat'î olarak terkolunarak toplu murabba lıarim kabul edilmiştir; ki bundan yalnız Piyalepaşa Camii bir istisna teşkil eder (B.: Atikalipaşa Camii, Zin-cirlikuyu Camii; Piyalepaşa Camii). Camiin merkezî kubbesi 13 metre kutrundadır. Cenahlar, yığma kagir sütunlu bir ayağa istinad eden iki kemerle harime iltihak eder ve ikişer kubbelidir. Kıble cihetindeki müstatilî çı-
ATÎKALİPASA CAMİİ
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 1283 —
Af İKALİPAgA CAMİİ
kmtıyı aşağılara kadar sarkan istalâktitli müsellesi kürevilere oturtulmuş yüksek kasnak-lı bir yarım kubbe örter. Cami haricen kamilen kesme köfeki taşından yapılmıştır; bütün pencereler etrafında genişçe silmeler dolaşır. Son cemaat revakı, bu devir camilerinde tesadüf edilen tarzda, oldukça geniş ve yüksektir ve altı mermer sütuna müstenid beş kemeri vardır, bu kemerler de köfeki taşın-dandır. Kapı, mermerden, çok geniş ve yüksektir; geniş bir mermer silme üç tarafını dolaşır ve yine mermerden, zengin istalâktitlerle süslenmiş bir hücre kapı yaşmağını teşkil eder; heyeti umumiyesi çok güzeldir. Kapı kemeri üstündeki «înnessalâte kânet alel-mü-minine kitaben mevkuta» âyeti kerimesi, yaşmağın altındaki yuvarlak besmele! şerife 1314 (M. 1898) tarihinde Sami Efendi tarafından yazılmıştır; devrine ait değildir. Kapının tahta kanadlan da sonradan yapılmış basit tablalıdır. Son cemaat pencereleri ve mihrab hücreleri çepeçevre köfeki silme içine alınmıştır. Hücrelerin yaşmakları kö-fekiden zengin istalâktitlidir. Kapı önündeki kubbe diğerlerinden daha yüksektir; içi de pek zengin malakâri rumî tezyinatla serapa kaplıdır. Bu malakâriler, bilâhare boyanmışsa da pek zıd bir tesir bırakmıyor. Son cemaat kemerlerine bir kırmızı bir beyaz boya ile kemer taşları yapılmıştı; bunlar 1937-1938 tamirinde temizlenmiş duvarların da yanmış, bozulmuş taşları gayet itinalı bir surette tebdil edilmiş, camiin en güzel yerini teşkil eden bu son cemaat yerine eski güzelliği iade kılınmıştır. Bu tamir esnasında minare kaidesi ve buna muttasıl pencerenin yanmış olan taşları da değiştirilmiş alt meşe pencereleri kara ağaçtan, haricî alçı pencereler betondan yapılmıştır. Pek harab bir halde olan muhafaza duvarları da tamamen yeni-leşmişse de, evvelce gördüğü mü-te addit tadilâtın şekilleri yeni malzeme ile ihya edildiğinden ne devirlerin akışını gösteren teselsül ve k a d î m l i k ne de asla sadakatin verdiği vahdet
•ide edilmiştir. Şimal cihetindeki ihata duvarı yok olmuştur, yerine,,tecavüz eden hususî emlâk bugün hudud teşkil etmektedir. Camiin şark ve cenub tarafı kamilen kabristandır. Mühim bir şehrah üstünde olması birçok meşhur simaların buraya defnine saik olmuştur. Sadırâzam Ali Paşa, Derviş Mehmed Paşa, Siyavuş Paşa, Boynu eğri Mehmed Paşa, Hasan Paşa, Küçük Çelebi, Atîkali tekkesi şeyhlerinden Kasım ve Ramazan Efendiler ve bazı sâdat burada medfumdur. Bunlardan Derviş Mehmed ve Hüseyin Paşaların kallâ-vili kabirleri bugün de mevcuttur. Diğerleri yok olmuştur. İhtimal ki altında hiç bir taş bulunmayan açık türbede medfun idiler.
Minare on beşinci asır minarelerinin güzel bir enmuzecidir. Gövde kalın, petek nispeten ince ve yüksektir. Şerefe istalâktitlidir. Petek üstündeki oyuklarda mavi çiniler vardır. Camiin içi kamilen sıvalıdır. Kubbe göbeğinde, müsellesi kürevilerde, üzengi ve kornişlerde, kemerlerde, üst pencere etrafın-
da şekil itibariyle devrine yakın, renk itibariyle bozulmuş kalemkâriler vardır. Kırk sene evvelki bir fotoğrafta alt pencere üstünde de aynı nakışlar görülüyorsa da bugün mevcud değildir. Bir tamir esnasında, ihtimal ki medhal levhasının yazıldığı 1314 (M. 1898) senesinde, bu nakışlar kapatılmış, diğerleri de renkleri bozularak tamir edilmiştir. Kapı iç tarafından çift Bursa kemerlidir; pencere kapakları da derunun-
Atikalipaşa Camii Salih Sinan)
dadır. Mihrab, üstü taçlı, yaşmağı istalâktitli olup kamilen mermerdendir; yazılar sonradan yazılmıştır.
Mermer sumenin üç zırhı kırmızıya boyalıdır. Mihrabın yanlarında hoş iki motif vardır ki eşine az tesadüf edilir, bunlar mum külahlarıdır, birer ufak yaldızlı alem bulunan bu külahların üzerindeki yeşil yağlı boyalar neden yapıldığını saklıyor. Minber de kamilen mermerdendir altımda bir sıra hücre, arkada yan kapılar ve silmeli dört köşe kenar vardır. Merdiven küpeştesi silmeli dolu bir korkuluktur, oyma değildir. Altındaki müsellesi cidar da oymasızdır. Yalnız rumî kabartmalı bir suyu ve ayni şekilde bir göbeği vardır. Minberin ön kapısı ve külah ayağı hususiyeti olmayan temiz işlerdir.. Minber külahı yarım kubbenin büyük istalâktitli müsellesi kürevisinin müsaadesizliğinden dolayı yüksek yapılmamış, bodur ve nis-betsiz kalmıştır.
ÂTİKALIPAgA CAMİİ
— 1284
İSTANBUL
ANSÎKLÖPEDÎSÎ
1285
ATİKALİPAŞA CAMİİ
Minberdeki siyah renkler sonradan boya ile verilmiştir; aslında yoktur. Müselles mihrab çıkıntısı üstündeki yarım kubbe üzengi-sinde bir korniş teşkil eden bir sıra alçı yaprağın altında, gayet iri bademlerle süslenmiş bir istalâktit manzumesi vardır. Zemine çok yakın bir irtifaa kadar iner; üç tane de oymalı çivi 'başı'görülür. Bu kadar büyük ista-lâktitlere bir de, aynı devirlere yakın yapılmış, Hasekide Davudpaşa camiinde tesadüf edilir.
Camiin bazı yerlerine ses küpleri konduğu, bırakılan deliklerden anlaşılıyor, îç alçı pencerelerden bugün bir şey kalmamıştır. Yalnız mihrab cephesinde 13 alçı pencere on sekizinci asır işidir. Ahşap mahfeller kamilen sonradan yapılmıştır.
Hadikatül cevami medrese, tekke ve imaretten bahsediyorsa da, tekke ve imaret
Çeaberlitaşda Atikalipaşa Camii (Resim: Reşatl Sevinçsoy)
yok olmuştur. Medrese de Divanyolunun tevsii esnasında yarısı kesik bir halde bırakılmıştır, istanbul Evkaf Müdürlüğünün bahçesinden on odası ve dershanesi görülüyor. Taş ve Tuğla sıralariyle yapılmıştır. Revak kemerleri mainli, direkler mermerden kemerleri de dairevîdir. Medresenin caddeden görülen 2 inci kat odaları, ön duvar tamamen muhdestir. Kapı eski başlık ve direklerle ihya edilmiştir. Diğer aksamda da bazı tadil ve tağyirler yapılmıştır. Cami cihetinde, cadde üstündeki çeşme ve su terazisi on sekizinci
asırda yapılmıştır.
Ekrem Hakkı Ayverdi
Aşağıdaki satırlar İstanbul Ansiklipedisi-nin ziyaret notlarıdır: 1947 Martında Atikalipaşa Camünin son cemaat yeri düşmeleri yer yer sökülmüş, pek hazin bir halde idi; kız çocukları ip atlamakta, mahallenin delikanlı kır-
V
|
• , -r ••
|
1
'.'
|
|
|
|
|
•t.\.
|
h
|
1 '
»ı-
|
^•^.^
--ÜŞ-- . — I
|
1
İ
|
Çenberlitaşda Atikalipaşa Camii (Plân: Cornelius Gurlitt'den)
ması çocukları da , camiin avlusunda fudbol oynamakta idi. Bahçenin cadde kapısından girilince hemen sağda ahşap direklere istinad eden kiremit örtülü bir saçak altında, sekiz abdest musluğu vardır, bunlardan üçü koparılmış bulunuyordu; duvar da saçak altıaıa kadar tebeşirle küfriyat donatılmıştı.
Camiin yanındaki mezarlığın, cami avlusuna bakan duvarı önünde Defteri Hâkani emini Ali Efendinin kabri vardır. (H. 1165) 1715 de vefat eden bu zatın kabri önüne iki büyük pencere inşa edilmiştir ki avlusunu tezyin eden güzel bir eserdir; yazıları ise bir nefisedir. Bu pencerenin önünde camiin kesme köfeki taşından yapılmış büyük bir musalla taşı bulunmaktadır ki pencere üzerindeki kelimei şahadet kitabesi musalla taşına harikulade manalı bir dekor teşkil etmektedir.
Camiin içinde Ekrem Hakkı Ayverdi'nin orijinal bir motif olarak kaydettiği büyük mum külahlarından sağdakinin üzerinde:
La ilahe illallah el melikül hakkül mübin
Soldakinin üzerinde: Muhammet Resulullah Sadık ül vadül emin.
yızılıdır.
Mihrabın bütün letafeti, güzelliği yukarıdan sarkıtılmış teneke abajurlu bir elektrik lâmbasıyle tecavüze uğramıştır. Beş dilimli olan mihrabın üzerinde siyah boyalı bir band üzerine altın yaldızla:
«Fenâdedhüî melâiketü ve hüve kaimim yüsalli fil mihrab».
yazılmıştır. Dilimlerin üstlerine de, ortada ismi Resul bulunmak üzere çariya-rı güzinin adları yazılmıştır.
Mermer vaiz kürsüsü ve büyük kubbeden sarkan demir top kandil camiinin şanına lâyık Şeyler değildir.
Mihrab duvarına biri Kâbenin, diğeri Medinenin iki matbu resmini asmak için mihrabın mermerlerine çiviler çakılmış ve tahrib edilmiştir.
Hacı Mehmed Ali Efendi isminde bir hayy sahibi camiye biri 1315 (M. 1899), diğeri 1316 (M. 1900) da iki rakkaslı saat hediye etmiştir, rakkaslarının ortasında küçük birer plâk üzerine «vakfi camii Ali Paşa» yazılmıştır.
Çenberlitaşda Atikalipaşa Camiinde musalla taşı (Resim: B. Olker)
Türk yapı sanatının nefiselerinden biri
ZİNCİRLİKUYU ATİKALİPAŞA CAMİİ
— 1286 —
İSTANBUL
ANSÎKLÖPEDİSÎ
1287 —
ATİKÂLİÎ*AŞÂ CAMI SOKAĞI
Çenberlitaşda Atikalipaşa Camii (Makta resim: Ekrem Hakkı Ayverdi'den)
miinin son cemaat yerinden mahrumiyeti, mabedin yapı sanatı güzelliği bakımından büyük bir nakisedir. Arka ve yan cephelerde, •kubbelerin istinad ettiği kemerlerin karşılığında, duvarlara dört tane ayak (payanda) yapılmıştır.
Camiin kapısı o>n sekizinci asırda tebdil edilmiştir; alçı pencereler de on sekizinci asır işidir. Mihrabı, sıvalı bir hücreden ibarettir. Minberi mermerden ise de üzeri kesif bir boya tabakasiyle örtülmüştür; alt kısmı gayet basit olduğu halde külahı tutan ayaklar ista-lâktitli, ve bunları bağlayan kemer dilimli, üstü de istalâktit taçlıdır. Camiin başka bir hususiyeti yoktur. Yanında bulunan 14 hücre ve bir dershaneden mürekkep medrese, Kanunî devri vezirâzamlarmdan Semiz Ali Paşanın hayır eseri olup, bu satırların yazıldığı sırada bir dispanser olarak kullanılmakta idi.
Ekrem Hakkı Ayverdi
ATİKALİPAŞA CAMİ SOKAĞI — Fatih kazasının Karagümrük nahiyesinin Beyceğiz mahallesi sokaklarmdandır; Fevzipaşa tramvay caddesi (Fatih - Edirnekapı tramvay caddesi) ile Hasanfehmipaşa caddesi arasındadır. Tramvay caddesi kavşağından yüründüğüne göre ilk yirmi beş adımlık kısmı üç araba geçecek kadar geniş ve oldukça dik bir yokuş-
tur; ilk dört beş adımlık ^eri paket taşı döşelidir, gerisinin sağ tarafı kaba taş döşeli ve bozuk, solu hendek halinde ve topraktır. Sağda Atikalipaşa Camii, solda meşhur Hattat Mustafa Rakım Efendinin türbesi vardır; cami avlusunda, caddeye nazır sed üzerine iki tane direkli afiş tahtası dikilmiş ve üzerlerine o semtteki Aysu sineması ile balattaki Millî sinemanın afişleri yapıştırılmıştır ki, Atikalipaşa Camii gibi yapı sanatının en eski örneklerinden bir mabede, menfaat endişesine düşmüş cehlin çirkin ve iğrenç bir tecavüzüdür. Cami kapısı önünde düzlüğe çıkan yol,
bir meydancık halinde genişler, burada taş bilezikli, biri demir çıkrıklı ve her ikisi de demir kapaklı iki kuyu, ve kuyu başında iki selvi ağacı vardır; yol bu noktadan itibaren, Hasanfehmipaşa Cadde-desine doğru daralmağa başlar; öylesine ki, bu kavşakta bir araba güçlükle geçebilir. (Nisan 1946); tam karşısında, Ha-
olan bu büyük mabedin bir defa daha esaslı bir tamir görmesi lâzımdır; bu tamirin hedefi daha ziyade camiin içinin tanzimi ve avlusunun tecavüzden korunması olmabdır. Bu gibi âbidelerin hademei hayratından başka sopalı bekçileri lâzımdır, muhafazası sadece Evkafa değil, Belediye ve zabıtaya da terettüb eden bir borçtur. «Camilerimizin harimini yol yapmayınız» mealindeki Hadisi Şerif burada pek acı olarak hatırlanmıştır.
Bir halk rivayetine göre Sedefçiler Camii, Büyükşehirde içinde Hızr makamı bulunan iki camiden biridir ki diğeri Üsküdar da-ki eski Valide Camiidir. Eskiden Hızır'a rastlayıp muradına ermek için kırk gün sabah namazını top kandilin altında kılanlar çok olurdu; bu eski halk inanı istanbul Ansiklopedisine bugün için şu mısraı hatırlattı: Hızn bulsak rehi zulmette külahın kaparız
Bibi.: REK, ME ve İE, Gn.
ATİKALİPAŞA CAMİİ, yahud ZİNCİRLİKUYU CAMİİ^— Banisi, İkinci Bayazıd devrinin en namlı sadrâzamlarından Hadım Ali Paşadır (B.: Ali Paşa, Hadım); mimarı bilinmiyor. Tamamen Anadolu tesiri altında yapılmış müstatil plânlı, ortada iki ayak üstüne altı kubbelidir. Haricen bir sıra taş iki sıra tuğla ile yapılmış ve on sekizinci asır sonlarında bir tamir görmüştür. Minarenin, bilhassa kaide kısmının bina ile ayni devirden olmadığı kuvvetle muhtemeldir. Bununla beraber, şerefe müstesna, bina mütenasip olarak irtifa verilmiş, diğer bazı camilerde olduğu gibi, inceltmek hatasına düşülmemiştir.
Camiin önündeki üç kubbeli son cemaat yeri tesbit edilemiyen eski bir'tarihte yıkılmış, yerine ahşap bir son cemaat yeri yapılmıştı. Son zamanlarda bu da kaldırılarak zemini çimento ile sıvanmıştır. Bu satırların yazıldığı sırada Zincirlikuyu Atikalipaşa Ca-
Zineirlikuyu Atikalipaşa Camii (Resim: Abdullah Tomruk)
ATİKALİPAŞA HAMAMI — 1288
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 1289 —
ATİKMUSTAFAPAŞA CAMİİ
Atikmustafapaşa Camii (Resim: Nezih)
sanfehmipaşa Caddesi üzerinde, yarısı bir Aysu sineması haline sokulmuş meşhur Zin-cirlikuyu hamamı vardır. Bibi.: REK Gn.
ATİKALİPAŞA HAMAMI — (B.: Zincirli kuyu Hamamı).
ATİKMUSTAFAPAŞA CAMİİ — Sanat tarihi bakımından gayet mühim eski bir Bizans kilisesi olan Atikmustafapaşa Camii, Belediye rehberine 'göre Fatih kazasının, Fener nahiyesinde, 112 numaralı Balat - Karabaş mahallesinde bulunmaktadır. (İstanbul Rehberi, harita 8). Ayvan-saray semtinde bulunan bu cami, şimdiki Atikmustafapaşa mahallesinin hudutları dışında kalmaktadır. (B.: Atikmustafapaşa mahallesi).
Bu cami Ayvansaray vapur iskelesinin yakınında bulunmaktadır. Unkapanı istikametinden gelindiği takdirde ise, Eyyuba doğru giderken, Musevi hastahanesi geçildikte, solda, Çenber Sokağında, camiin, saikı yeşil boyalı son cemaat yeri derhal göze çarpar. Binanın yan ve mihrap duvarları bostanlarla çevrilmiştir. (B. Gen-.
ber Sokağı).
$
Atikmustafapaşa Camiinin Bi-.zans ve hattâ Türkler zamanındaki tarihçesi 'henüz oldukça karanlıktır. Bu binanın, eski Bizans kiliselerinden hangisi olduğu -hakkında şimdilik kesin bir bilgiye sahip bulunmuyoruz. İstanbulun Bizans zamanındaki topografyasını esaslı bir surette tetkik eden Dr. A. Mordt-mann, eserinde bu binadan hemen, hiç bahsetmemiş, ve sadece buranın Markos ve Petros nammdaki azizlere ithaf olunan bir kilise olduğunu bildirmekle iktifa etmiştir. (Dr. A. Mordtmann: Esquisse topo-graphique de Cons. Lüle 1892 sayfa, 38, ve ay. Müel.: Die Hafen-quartiere von Byzans, Mit. d>. deut. Exc. Cl. Folge I, Heft 3, 1891 sayfa 5). Fakat bu müellif eserinin
diğer iki yerinde, herhalde, dalgınlıkla, bu binayı, Markos ve An-dros nammdaki azizlerin kilisesi olarak adlandırılmıştır. (Adı geçen eser: Sayfa 39, 40).
îstanbulun eski eserlerini, bir asır evvel yazmış olduğu kitapta tarif eden Patrik Konstantios, Atikmustafapaşa Camiinin havarilerden Markoc ve Petros namına inşa edilen kilise olduğunu kaydetmiştir. (Constantiniade,
Zincirlikuyu Atikalipaşa Camii (Resim ve plân: Reşad Sevinçsoy)
İstanbul 1846, sayfa 113). Daha sonraları buna dayanarak A. Paspati de aynı şeyi tekrarlamıştı. (A. G. Paspati: Byzantinai Melekte, İst. 1877 sayfa 317). İstanbul hakkında yazılan hemen hemen bütün eserlerde bu müelliflerin verdikleri bilgiler aynen kabul edilmiş ise de hiçbir esasa dayanmayan bu nazariyenin zayıf noktalarını aşağıda izaha çalışacağız.
İmparator Birinci Leon (imp. 457-474) zamanında Galbios ve Kandidos adlarında iki Patris, Kudüsü ziyarete giderlerken bir Yahu-dinin evinde Meryemin elbisesinin bulunduğunu öğrenirler. (J. Ebersolt: Leş sanc-tuaires de Byzance, Paris 1921 sayfa 45; ve M. Ziya: İstanbul ve Boğaziçi, İstanbul 1928 Cild 2, sayfa 130). Dönüşte, iki Patris bu Yahudi kadının evinde misafir oldukları sırada bir hile ile bu elbiseyi çalar ve 458 tarihine doğru İstanbula getirirler. Galbios ve Kandidos yanlarındaki mukaddes eşyayı muhafaza için bir mabedin inşasının elzem olduğunu düşünerek, şimdiki Ayvansaray ejivarında Vlaherna'da Hav-varilerden Petros ve Markos için bir kilise yaptı-
rarak Meryemin elbisesini de buraya vazederler. Fakat az sonra , bu hırsızlık hâdisesinin duyulması üzerine, Patrisler İmparatora meseleyi itiraf ederler. Bunun üzerine imparator bu elbiseyi muhafazaya lâyik daha büyük bir mabedin yaptırılmasına karar verir ve böylece bu elbise Vlaherna kilisesine nakledilerek oraya yerleştirilir. (B.: Aya Mariya Vlaherna ayazma ve kilisesi). Bu tarihten itibaren her sene 2 Tammuzda bu elbisesinin oraya konmasının hatırasını tebcilen merasim yapılırdı. (Constantin Por.: Le livre deş Ceremonies, Col. Belles - Lettres, Paris 1935, I, 32 ve Commentaires sayfa 156).
Bizans zamanında İstanbulun on dördüncü bölgesini teşkil eden bu semtte umumiyetle, Bizansm en mukaddes mabetlerinden biri olan Blakhernai çifte kilisesinden başka, Petros - Markos; Nikolaos-Pris-kos ve Aya Tekla namlarına inşa edilmiş kiliseler bulunuyordu. (Mordtmann: Es-quisse... Sayfa 11). Bunlardan Aya Tekla kilisesi hiçbir ciddî esasa dayanmaksızın, Atikmustafapaşa Camiinin pek az ilerisinde bulunan ve son seneler içinde harab olarak şimdi ancak tek bir duvarı kalmış olan Toklu İbrahim Dede Mescidi olarak tesbit edilmektedir (B.: Tokluibrahimdede Mescidi).
ATİKMUSTAFAPASA CAMİİ
— 1290
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 1291 —
ATİKMUSTAFAPAŞA CAMİİ
Dostları ilə paylaş: |