Türkiye’de “düşünce suçu” içeren düzenlemelerin hukuk sisteminden ayıklanması.
Tanımlar:
Düşünce Özgürlüğü: “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir.” (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, m. 10.1).
Açık ve Yakın Tehlike Ölçütü: Günümüzde, liberal-demokratik hukuk sistemlerinde, düşünce özgürlüğünün sınırlanması açısından kabul edilen bu temel ölçüte göre, düşünce özgürlüğünün sınırlandırılabilmesi için bir düşünce açıklamasının şiddete bitişik olması, açık ve yakın bir tehlikeyi davet etmesi şartı aranır.
Bilgi Notu:
Anayasa’nın; düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinde 2001 yılında yapılan değişiklikle, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlanmasına temel teşkil edebilecek özel sebepler yeniden düzenlenmiştir. Maddenin eski halinde, “suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi” sınırlama sebepleri olarak sayılırken; maddenin yeni halinde, "millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması" sınırlama sebebi olarak yer almıştır. Bu önemli bir yenilik gibi görünmekle birlikte, aslında madde bu şekilde yeniden kaleme alınarak, 2001 değişikliği öncesinde 13. maddede yer alan ve oldukça eleştirilen “genel sınırlama sebepleri” büyük ölçüde 26. maddeye “özel sınırlama sebepleri” olarak aktarılmış bulunmaktadır. Anayasa’da bu şekilde düzenlenen düşünce özgürlüğüne ilişkin sınırlama sebepleri, kamuoyunda çok tartışılan Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi gibi, “düşünce suçu” yaratan düzenlemelerin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
“İstikrar” ve “etkinlik” öçütleri göz önüne alındığında, farklı hükümet sistemlerinin olumlu ve olumsuz yönleri
Farklı hükümet sistemlerinin, demokrasi indekslerindeki, ekonomik kalkınma, temel hak ve özgürlüklerin korunması, verimlilik gibi çeşitli ölçütler açısından performans değerlendirmesi
Hükümet sistemi değişikliğinin maliyeti
Siyasi kiltür ve hükümet sistemi arasındaki ilişki
Tanımlar:
Hükümet Sistemi: Yasama ve yürütme organları arasındaki ilişkiler düzenleyen kurallar bütünü. Hükümet sistemleri değerlendirmesinde yargı, yasama ve yürütme organından bağımsız olması gerektiği için tartışma dışı bırakılır. Yargının anayasal konumunun “yargı bağımsızlığı” başlığı altında incelenmesi uygun olur.
Bilgi Notu:
Hükümet sistemleri esas olarak üç başlık altında incelenebilir: “Başkanlık Sistemi”, “Yarı-Başkanlık Sistemi” ve “Parlamenter Sistem”. Başkanlık sistemi, yürütme yetkilerinin doğrudan halk tarafından seçilen tek bir kişinin elinde toplandığı sistemdir. Yasama ve yürütme organları arasında “sert kuvvetler ayrılığı” vardır. Başkanlık sisteminde başkan parlamentoyu feshedemez. Parlamento da başkanı görevden alamaz. Yarı başkanlık sisteminde ise, yürütme organı, parlamenter sistemde olduğu gibi, devlet başkanı ve hükümetten oluşan ikili bir yapıya sahiptir. Ancak, başkanlık sisteminde olduğu gibi, devlet başkanı halk tarafından seçilir. Sahip olduğu demokratik meşruiyet nedeniyle devlet başkanı, parlamenter sistemdekinden daha güçlüdür. Yürütmenin diğer kanadı olan hükümet, parlamenter sistemde olduğu gibi, yasama organının içinden çıkar ve ona karşı siyaseten sorumludur. Devlet başkanının ise parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu yoktur. Buna karşılık devlet başkanı parlamentoyu feshedebilir. Parlamenter cumhuriyetlerde yürütme organının sorumsuz kanadı olan devlet başkanı parlamento tarafından seçilir. Yetkileri ise simgeseldir. Yürütme yetkisini kullanan ve parlamentoya karşı sorumlu olan kanat, parlamenter sistemlerde hükümettir. Esas olarak parlamenter bir hükümet sistemi kuran 1982 Anayasası’nda, TBMM tarafından 31 Mayıs 2007’de yapılan ve 21 Ekim 2007 tarihinde halkoylaması ile kabul edilen değişiklikle, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi esası kabul edilmiştir. Böylece, yetkilerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın, sadece seçilme yöntemi değiştirilen Cumhurbaşkanı’nın anayasal konumu, hükümet sistemleri açısından tartışmalı hale gelmiş, bu değişikliğin ileride uygulamada ciddi sorunları beraberinde getireceği ifade edilmiştir.
Yasama ayrıcalıklarının Anayasa’da yer almasının gerekip gerekmediği.
Yasama dokunulmazlığının kapsamının daraltılması
Tanımlar:
Yasama Ayrıcalıkları: Yasama faaliyetinin sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için milletvekillerine tanınan hukuki ayrıcalıklar.
Bilgi Notu
Yasama sorumsuzluğu; milletvekillerinin kullandıkları oylardan ve söyledikleri sözlerden dolayı suçlanamaması ve cezalandırılamamasıdır. Yasama dokunulmazlığı ise, milletvekillerinin ceza kovuşturmasına uğrayamaması, aynı zamanda da verilmiş ceza hükümlerine karşı korunmasıdır. Dünyada pek çok ülkenin anayasasında olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da yer alan yasama ayrıcalıkları uygulamada milletvekillerine “suç işleme ayrıcalığı” tanıdığı gerekçesiyle eleştirilmekte ve kaldırılması veya sınırlandırılması gerektiği yönünde görüşler dile getirilmektedir.
İDARİ YAPIYA İLİŞKİN TARTIŞMALAR
Örnek Tartışma Konuları:
Merkezden yönetim ilkesi ile yerinden yönetim ilkesi arasında bir tercih veya öncelik-sonralık sıralaması yapılıp yapılmayacağı.
Yetki genişliği ilkesinin kapsamı.
Yerel yönetim birimi olarak bölge idaresi kurulması.
Bir yandan üniter yapıya zarar vermeyecek ve diğer yandan yerel hizmetlerin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yerel yönetimlerce daha etkin sunulmasını sağlayacak mekanizmaların kurulması
Mahalli müşterek ihtiyaç kavramının Anayasa’da tanımlanıp tanımlanmayacağı
Yerel yönetimlere bazı alanlarda vergi koyma ve toplama yetkileri tanınıp tanınmayacağı
Yerel yönetimlerin keyfi harcamalarının daha etkin denetlenmesi amacıyla bölge Sayıştayları veya Sayıştay’ın bölgesel alt şubelerinin kurulması
Anayasa’da kamu hizmeti olmaktan çıkarılamayacak ve/veya özelleştirilmesi mümkün olmayacak/özel kişilerce yürütülemeyecek temel bazı kamu hizmetlerinin öngörülüp öngörülmeyeceği
Anayasa’da kamu görevlisi ve memur kavramlarının nasıl tanımlanacağı
KİT’lere, TRT’ye, üniversitelere ve YÖK’e, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na, ormanların, kooperatifçiliğin, esnaf ve zanaatkârların korunmasına ve gelişmesine ilişkin anayasal hükümlerin niteliği ve gerekliliği.
Tanımlar:
İdare: Yürütme organın, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu dışında kalan kısmı
Yerel Yönetimler: Organları halk tarafından seçilen, belli bir yöredeki hizmetleri görmek ve ihtiyaçları gidermek için kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip kuruluşlar.
Bilgi Notu:
Günümüzde, toplumdaki ihtiyaçların artması, çeşitlenmesi ve karmaşıklaşması, bu ihtiyaçları giderilmesi açısından da yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, idarenin de yapısı ve işleyişi anayasal açıdan gözden geçirilmektedir. Özellikle merkezi yönetimlerin vatandaşların her türlü ihtiyacını karşılamakta yetersiz kaldığı, yerel düzeyde ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi için yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi gerektiği savunulmaktadır. Bunun yanında idari yapıya ilişkin yapılan tartışmalar çok boyutlu ve çok çeşitlidir.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU (YÖK) ve ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİ TARTIŞMALARI
Örnek Tartışma Konuları:
“Üniversite özerkliği”ne uygun bir biçimde Yükseköğretim Kurulu’nun yeniden yapılandırılması
Tanımlar:
Üniversite Özerkliği: Yüksek öğretim kurumlarının; “idari”, “mali”, “bilimsel” konulara ilişkin kararlarını alırken veya uygularken, devlet veya toplumdaki diğer güçler tarafından baskı altına alınamaması, yönlendirilememesi ve etki altında bırakılamaması.
Bilgi Notu:
Türkiye’de 1961 Anayasası döneminde (hatta daha öncesinden başlayarak 1946 yılında çok partili demokrasiye geçişle birlikte), üniversite ve fakültelerin organları seçimle oluşturulmuş, ancak 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi sonrasında yürürlüğe giren yükseköğretim mevzuatı ve 1982 Anayasası ile bu uygulamaya son verilmiştir. Mevcut sistem üniversite özerkliğiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bunun yanında, esas olarak bir koordinasyon kurulu olarak oluşturulan “Yükseköğretim Kurulu”nun da aynı gerekçeyle yeniden yapılandırılması önerilmektedir.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KURULUŞU, GÖREV ve YETKİLERİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR
Örnek Tartışma Konuları
Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi ve görev sürelerinin “yargı bağımsızlığı” kavramı çerçevesinde tartışılması
Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanmasının gerekip gerekmediği
“Anayasa şikâyeti” kurumunun kapsam ve içeriği
Tanımlar:
Anayasa Mahkemesi: Yasaların anayasaya uygunluğunu denetleyen ve anayasa aykırı bulduğu yasaları iptal etme yetkisine sahip olan yüksek mahkeme.
Bilgi Notu:
Hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilmesi açısından hayati öneme sahip olan Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmalar arasında iki konu öne çıkmaktadır: Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolları. Birinci konuyla ilgili olarak; Anayasa Mahkemesi üyelerinin mevcut seçim yönteminin değiştirilmesi ve Mahkeme üyelerinin bir kısmının (bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi) yasama organı tarafından seçilmesi önerilmektedir. İkinci konuyla ilgili olarak ise, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolarına “anayasa şikayeti” yolunun da eklenmesinin faydalı olacağı dile getirilmektedir. Yürürlükteki mevzuata göre, Anayasa Mahkemesi’ne iki yolla gidilebilir; “iptal davası” (yani, Cumhurbaşkanı ve TBMM’deki belli siyasi parti grupları ve milletvekilleri tarafından, belli süreler içinde, Anayasa Mahkemesi’ne iptal istemiyle dava açılması yoluyla anayasaya uygunluk denetimin yapılması) ve “itiraz yolu” (yani, görülmekte olan bir davada, uygulanmakta olan bir yasanın veya yasa hükmünün, taraflarca anayasaya aykırı olduğunun ileri sürülmesi ve yargıcın bu iddiayı ciddi bulması veya yargıcın res’en, yani kendiliğinden, söz konusu yasa veya yasa hükmünün anayasaya aykırı olduğuna kanat getirmesi ile anayasaya uygunluk denetiminin yapılması). Bu yollara ek olarak önerilen “anayasa şikayeti” ise, belli şartlarla (bir temel hak ve özgürlüğün ciddi biçimde ihlal edilmesi, diğer hukuk yollarının tüketilmiş olması, belli sürelerde başvurunun yapılmış olması gibi), bireylerin de Anayasa Mahkemesi’nde “doğrudan” anayasaya aykırılık iddiasıyla başvurmasına imkan veren bir yoldur.
ANAYASANIN EKONOMİK BOYUTUNA İLİŞKİN TARTIŞMALAR
Örnek Tartışma Konuları:
Özelleştirmenin anayasal çerçevesi.
Ekonomik alanda faaliyet gösteren bağımsız idari otoritelerin yapıları, görev ve yetkileri.
Merkez Bankası’nın özerkliği ve anayasal konumu
Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklere ilişkin tartışmalar: Grev hakkının kapsamı, Memurların grev hakkı; Sendikal haklar açısından işçi-memur ayrımının sürdürülmesi; Grev hakkına kısıtlama getirme imkanı veren Anayasa’nın “Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.” şekilndeki 54. maddesinin 2. fıkrasının muhafaza edilmesi, “Yüksek Hakem Kurulu” ve yetkilerinin varlığını sürdürmesi.
Tanımlar:
Ekonomik sistem: Belli bir toplumda mal ve hizmetlerin üretim ve bölüşümünün nasıl olması gerektiğine ilişkin, kurum ve kurallar bütünü.
Bilgi Notu:
Anayasalar bir toplumdaki temel tercihlere ilişkin kurum ve kuralları içerir. Bu bağlamda, ekonomik sisteme ilişkin temel tercihlerin de anayasada yer alması doğaldır. Ancak günümüzde, ekonomik sisteme ilişkin hangi hükümlerin, hangi ölçüde anayasalarda yer alacağı tartışma konusudur. Bazı yazar ve hukukçular, temel (nötr) bir çerçevenin anayasada çizilip, uygulamanın hükümetlere bırakılması gerektiğini savunurken, bazı yazarlar daha ayrıntılı düzenlemelere ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.
SOSYAL DEVLET İLKESİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR
Örnek Tartışma Konuları:
Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında sayılan “sosyal devlet” ilkesinin anayasal açıdan önemi
Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin Anayasa’da ne ölçüde ve nasıl yer alması gerektiği
Devletin ekonomik hayata müdahalesinin anayasal gerekçesi ve çerçevesi
Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin etkin bir biçimde hayata geçirilebilmesi için kurulacak anayasal mekanizmalar.
Tanımlar:
Sosyal Devlet: Devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata devletin aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören anlayış.
Bilgi Notu:
Sosyal devlet, 1982 Anayasası’nda Cumhuriyet’in temel nitelikleri arasında sayılmıştır. Sosyal devlet ilkesinin Anayasa’da kabul edilmesinin iki önemli sonucu vardır: Anayasa’da ekonomik ve sosyal haklara ve vergilendirme, kamulaştırma, planlama gibi sosyal devletin anayasal araçlarına yer verilmesi. Türkiye’de sosyal devletle ilgili tartışmalar, sosyal ve ekonomik hakların etkin bir biçimde hayata geçirilemediği noktasında yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda, Anayasa’nın 65. maddesindeki, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceğine dair düzenleme de eleştirilmektedir. Bunun dışında, sosyal devlet ilkesi ile piyasa ekonomisinin gerekleri arasında makul bir dengenin kurulması, devletin ekonomik hayata müdahalesinin sınırlarının çizilmesi, anayasal sistemin ulusal ve uluslararası ekonomik gelişmelere ayak uydurabilmesini sağlayacak düzenlemelere yer verilmesi tartışılan konular arasındadır..