Kadere İman
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat her hayır ve şerrin Allah'ın kaza ve kaderi ile meydana geldiğine ve Allah'ın dilediği şeyi yaptığına kesin olarak inanırlar. Her şey O'nun iradesine bağlıdır. Hiçbir şey onun meşietinin (:dilemesinin) ve tedbirinin (:tasarruf ve düzenlemesinin) dışına çıkamaz. O, olmuş ve olacak her şeyi olmadan önce ezelden beri bilir. Ezeli ilmine uygun olarak ve hikmeti gereğince meydana gelecek olan şeylerin kaderlerini belirler/ne zaman, nerede ve nasıl meydana geleceklerini tayin eder. Kullarının hallerini, rızıklarını, ecellerini, amellerini ve diğer durumlarını bilir. Meydana gelen her şey O'nun ilminden, kudretinden ve iradesinden çıkar.
Özetle kader: Sonsuza kadar meydana gelecek olan her-şeyin Allah'ın ezeli bilgisinde mevcut olması ve kalemin bunları yazmasıdır.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Bu, önce gelip geçenler hakkında da geçerli kıldığı sünnetidir. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir."151
"Şüphesiz biz her şeyi bir kadere göre yarattık.”152
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bir kimse kadere, hayrı ile şerri ile Allah'tan geldiğine iman etmedikçe, kendisine gelip isabet eden bir şeyin başına gelmemesinin imkansız olduğunu ve başına gelmeyen bir şeyin de kendisine isabet etmesinin imkansız olduğunu bilmedikçe iman etmiş olmaz."153
Ehl-i Sünnet derler ki:
Kadere iman ancak dört şeyle tamam olur. Bunlara kaderin mertebeleri veya rükünleri denilir. Bunlar, kader meselesini anlamanın giriş kısmıdır. Kadere iman, onun rükünlerinin tamamını gerçekleştirmedikçe eksik kalır. Çünkü bunlar birbirine bağlıdır. Bunların hepsini kabul eden kimsenin kadere imanı tamam olur. Bunlardan birisini eksik bırakan veya inkar eden kimsenin kadere imanı kusurludur.
Birinci Mertebe: İlim:
Allah Teala'nın bütün olmuş ve olacak şeyleri; olmamış şeyler şayet olacaklarsa nasıl olacaklarını topluca ve tek tek bütün ayrıntılarıyla bildiğine iman etmektir. O, yaratıklarının neler yapacaklarını onları yaratmadan önce bildiği gibi, onların rızıklarını, amellerini, hareketlerini ve hareketsizliklerini de bilendir. O kimin bedbaht, kimin mutlu olacağını da bilendir. O bütün bunları ezelden beri sıfatı olan kadim ilmiyle bilir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz Allah herşeyi çok iyi bilendir." 154
İkinci mertebe: Yazmak:
Bu da Allah Teala'nın mahlukatın kaderleri ile ilgili olarak önceden/ezelden bildiği şeyleri levh-i mahfuzda yazdığına iman etmektir. Levh-i mahfuz, hirçbir şeyin eksik bırakılmayıp herşeyin yazılı olduğu kitaptır. Meydana gelmiş ve gelecek, kıyamete kadar olacak ne varsa hepsi Allah katındaki ana kitapta (Ümmü'l-Kitap'ta) yazılıdır. Buna ez-Zikr, el-İmam ve Kitabu'l-Mübin adları da verilir. Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Biz her şeyi İmam-ı Mübin'de (levh-i mahfuz'da) tek tek yazmışızdır.” 155
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Ona: Yaz, diye emretti. O, ne yazayım? diye sorunca, kaderi yaz, olanı ve sonsuza dek olacak şeyleri yaz, dedi.”156
Üçüncü Mertebe: İrade ve Meşiet:
Yani bu varlık aleminde cereyan eden her şey rahmet ve hikmet arasında deveran eden Allah'ın iradesi ve meşieti (istemesi ve dilemesi) ile meydana gelir. O, dilediğini rahmetiyle hidayete iletir, dilediğini de hikmeti ile saptırır. Hikmet ve otoritesi eksiksiz olduğu için yaptıkları hakkında soru sorulmaz/sorumlu değildir, ancak yaratılmışlar sorumludur. Bu kabilden meydana gelen her şey, Allah'ın Levh-i Mahfuz'da yazılı ezelî ilmine uygundur. Allah'ın meşieti etkilidir, kudreti kapsamlıdır. O'nun dilediği olur, dilemediği olmaz. Hiçbir şey O'nun iradesinin dışında değildir.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”157
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:
"Bütün Ademoğullarının kalbleri Rahman'ın parmaklarından iki parmağın arasında tek kalp gibidir, dilediği şekilde evirir çevirir.”158
Dördüncü Mertebe:Yaratmak:
Bu, Allah Teala'nın her şeyin yaratıcısı olduğuna, O'ndan başka bîr yaratıcı ve Rab olmadığına ve O'nun dışında herşeyin mahluk (yaratılmış) olduğuna inanmaktır. O, her amel edeni ve amelini ve her hareket edeni ve hareketini yaratandır. Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Herşeyi yaratıp onların mukadderatlarını tayın ve takdir etmiştir.” 159
Allah Teala, kulların ve onların fiillerinin yaratıcısıdır. Hayır ve şer, küfür ve iman, itaat ve masiyet cinsinden cereyan eden her şeyi Allah dilemiştir, takdir etmiştir ve yaratmıştır. O şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse iman edemez.”160
"Deki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize isabet etmez.”161
Allah Teala tek başına yaratıp var edendir. O, istisnasız her şeyin yaratıcısıdır. Ondan başka bir yaratıcı ve O'ndan başka bir Rab yoktur. O şöyle buyurmaktadır:
"Allah herşeyin yaratıcısıdır. O herşeye vekildir."162
Şüphesiz ki Allah itaati sever ve masiyetten hoşlanmaz.
Dilediği kimseyi lütfuyla hidayete iletir, dilediği kimseyi de adaletiyle saptırır. O şöyle buyurmaktadır:
"Eğer kafir olursanız şüphesiz Allah size muhtaç değildir. Ancak O, kullarının kafir olmalarına razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizden razı olur. Hiçbir günahkar diğerinin günahını çekmez." 163
Allah'ın saptırdığı kimsenin kendisini savunmak için ileri sürebileceği hiçbir gerekçesi olamaz. Çünkü Allah Teala hiçbir bahane bırakmamak için peygamberler göndermiş ve kulun amelini de kendisine izafe ederek bunu kendi kesbi (:kazancı) olduğunu söylemiş ve onu ancak gücünün yettiği şeylerle yükümlü tutmuştur. O şöyle buyurmaktadır:
"Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur."164
"Şüphesiz biz ona -doğru- yolu gösterdik. İster şük-redici olsun, ister nankör."165
"Müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra bir bahaneleri olmasın."166
"Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez." 167
Fakat sonsuz rahmet sahibi olduğu için Allah'a şer nisbet edilemez. Çünkü hayrı emretmiş, şerri yasaklamıştır. Şer ancak Çeşitli durumlar gerektirdiğinde, Allah'ın takdiri ve hikmetiyle meydana gelir.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Sana isabet eden her iyilik Allah'tandır. Sana isabet eden her kötülük de kendindendir.”168
Allah Teala zulümden münezzeh, adaletle muttasıftır. Kimseye zerre miktarı zulmetmez. Her yaptığı adalet ve rahmettir.
O şöyle buyurmaktadır:
"Ben kullarıma asla zulmedici değilim.”169
"Rabbin hiç kimseye zulmetmez." 170
"Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık (:zulüm) etmez."171
Ayrıca Allah Teala yaptıklarından ve dilediklerinden sorumlu değildir.
"O, yaptığından sorumlu tutulamaz. Halbuki onlar sorguya çekileceklerdir."172
O halde insanı ve fiillerini yaratan Allah Tealadır. Ona irade, kudret, ihtiyar (:tercih) ve dileme gücü vermiştir.
Yüce Allah bunları insana mecazen değil, gerçek anlamıyla fiiler onun elinden çıkmış olsun diye vermiştir. Sonra da ona hayır ile şerri birbirinden ayırt edecek bir akıl vermiş ve ancak kendi iradesi ve tercihi ile işlediği amelleri sebebiyle hesaba çekeceğini söylemiştir. İnsan mecbur değildir. Aksine onun kendi iradesi ve tercih hakkı vardır. O neyi yapacağına ve neye inanacağına kendisi karar verir. Şu kadar var ki onun meşieti (:dilemesi) Allah'ın meşietine tabidir. Allah'ın dilediği her şey olur. Allah'ın dilemediği hiçbir şey olmaz. Allah Teala kulların fiillerinin de yaratıcısıdır. Onlar, o fiillerinin sadece failidirler yaratıcısı değildirler. O halde bu fiiller yaratılmaları, var edilmeleri ve takdir edilmeleri itibarıyla Allah'tan, fiil ve kesb olmaları itibarıyla kuldandır. Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"O (Kur'an) herkes için, sizden doğru yola gitmek isteyenler için bir öğüttür. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz."173
Allah Teala kaderi bahane ederek:
"Allah dileseydi biz de, babalarımız da şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram kılmazdık."174
Diyen müşrikleri reddederek onların yalanlarına karşı şöyle cevap vermiştir:
"Deki: Yanınızda bize çıkarıp göstereceğiniz bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyor ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."175
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat kaderin Allah'ın yaratmadaki bir sırrı olduğuna inanırlar. Ne Allah'a yakın bir melek ne de gönderilmiş bir peygamber bu sırra vakıf değildir/bilemez. Bu konuda derine dalmak ve fazla düşünmek sapıklıktır. Çünkü Allah Teala kader bilgisini yaratıklarından saklamıştır ve maksadını öğrenmeye kalkışmalarını yasaklamıştır. O şöyle buyurmuştur:
"O yaptığından sorumlu tutulamaz. Halbuki onlar sorguya çekilecekler."176
Ehf-i Sünnet ve'l-Cemaat Allah Teala'nın şu buyruğuna mutlak bir teslimiyet gösterirler:
"Deki: Hepsi Allah'tandır. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!" 177
Onlar kendilerine muhalefet eden sapık fırkalara bu ayeti delil gösterirler.
İşte ashab, tabiîn ve onlara güzel bir şekilde uyanlardan selef-i salihih iman ettikleri şeyler bunlardır. Allah hepsinden razı olsun.
Dostları ilə paylaş: |