Kasas Suresi (28/88)



Yüklə 1,39 Mb.
səhifə43/43
tarix09.01.2022
ölçüsü1,39 Mb.
#93546
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43
Kasas Suresi
81


فَخَسَفْنَا

nihayet batırdık



بِه۪

onu


وَبِدَارِهِ

ve evini barkını



الْاَرْضَ

yere


فَمَا كَانَ

olmadı


لَهُ

onun


مِنْ فِئَةٍ

bir topluluğu



يَنْصُرُونَهُ

ona yardım edecek



مِنْ دُونِ

karşı


اللّٰهِۗ

Allah\a


وَمَا كَانَ

ve değildi



مِنَ الْمُنْتَصِر۪ينَ

kendini kurtaranlardan























Türkçe Transcript (*)

Feḣasefnâ bihi vebidârihi-l-arda femâ kâne lehu min fi-etin yensurûnehu min dûni(A)llâhi vemâ kâne mine-lmuntasirîn(e)

Ali Bulaç Meali

Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.

Edip Yüksel Meali

Onu eviyle birlikte yerin dibine geçirdik. ALLAH'ın dışında kendisine yardım edecek bir bölüğü yoktu; kazananlardan olmadı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Süleyman Ateş Meali

Nihayet onu da, evini barkını da yere batırdık. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da değildi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.

Yusuf Ali (English)

Then We caused the earth(3411) to swallow up him and his house; and he had not (the least little) party to help him against Allah, nor could he defend himself. *

M. Pickthall (English)

So We caused the earth to swallow him and his dwelling place. Then he had no host to help him against Allah, nor was he of those who can save themselves.

Kasas Suresi
82


وَاَصْبَحَ

ve başladılar



الَّذ۪ينَ تَمَنَّوْا

isteyenler



مَكَانَهُ

onun yerinde olmayı



بِالْاَمْسِ

dün


يَقُولُونَ

demeğe


وَيْكَاَنَّ

vay demek ki



اللّٰهَ

Allah


يَبْسُطُ

bollaştırıyor



الرِّزْقَ

rızkı


لِمَنْ يَشَٓاءُ

dilediğine



مِنْ عِبَادِه۪

kullarından



وَيَقْدِرُۚ

ve kısıyor



لَوْلَٓا

olmasaydı



اَنْ مَنَّ

lutfetmesi



اللّٰهُ

Allah\ın


عَلَيْنَا

bize


لَخَسَفَ

yere batırırdı



بِنَاۜ

bizi de


وَيْكَاَنَّهُ

demek gerçekten



لَا يُفْلِحُ

iflah olmaz



الْكَافِرُونَ۟

kafirler













Türkçe Transcript (*)

Veasbeha-lleżîne temennev mekânehu bil-emsi yekûlûne veykeenna(A)llâhe yebsutu-rrizka limen yeşâu min ‘ibâdihi veyakdir(u)(s) levlâ en menna(A)llâhu ‘aleynâ leḣasefe binâ(s) veykeennehu lâ yuflihu-lkâfirûn(e)

Ali Bulaç Meali

Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: 'Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkârcılar felah bulamaz' demeye başladılar.

Edip Yüksel Meali

Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, "Demek ki ALLAH kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar," demeye başladılar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.

Süleyman Ateş Meali

Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allah kullarından dilediğine rızkı açar ve kısar. Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kafirler iflah olmaz!" demeğe başladılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."

Yusuf Ali (English)

And those who had envied his position the day before began to say on the morrow: "Ah! it is indeed Allah Who enlarges the provision(3412) or restricts it, to any of His servants He pleases! had it not been that Allah was gracious to us, He could have caused the earth to swallow us up! Ah! those who reject Allah will assuredly never prosper." *

M. Pickthall (English)

And morning found those who had coveted his place but yesterday crying: Ah, welladay! Allah enlargeth the provision for whom He will of His slaves and straiteneth it (for whom He will). If Allah had not been gracious unto us He would have caused it to swallow us (also). Ah, welladay! the disbelievers never prosper.

Kasas Suresi
83


تِلْكَ

işte


الدَّارُ

yurdu


الْاٰخِرَةُ

ahiret


نَجْعَلُهَا

onu veririz



لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ

istemeyenlere



عُلُواًّ

böbürlenmeyi



فِي الْاَرْضِ

yeryüzünde



وَلَا فَسَاداًۜ

ve bozguncuğu



وَالْعَاقِبَةُ

ve sonuç


لِلْمُتَّق۪ينَ

sakınanlarındır











Türkçe Transcript (*)

Tilke-ddâru-l-âḣiratu nec’aluhâ lilleżîne lâ yurîdûne ‘uluvven fî-l-ardi velâ fesâdâ(en)(c) vel’âkibetu lilmuttekîn(e)

Ali Bulaç Meali

İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.

Edip Yüksel Meali

Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemiyenlere ayırdık. Sonuç erdemlilerindir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.

Süleyman Ateş Meali

İşte ahiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. (Güzel) sonuç, (günahlardan) sakınanlarındır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir.

Yusuf Ali (English)

That Home of the Hereafter We shall give to those who intend not high- handedness or mischief on earth:(3413) and the end is (best) for the righteous. *

M. Pickthall (English)

As for that Abode of the Hereafter We assign it unto those who seek not oppression in the earth, nor yet corruption. The sequel is for those who ward off (evil).

Kasas Suresi
84


مَنْ

kim


جَٓاءَ

getirirse



بِالْحَسَنَةِ

bir iyilik



فَلَهُ

ona vardır



خَيْرٌ

daha güzeli



مِنْهَاۚ

ondan


وَمَنْ

ve kim


جَٓاءَ

getirirse



بِالسَّيِّئَةِ

kötülük


فَلَا يُجْزَى

cezalandırılmaz



الَّذ۪ينَ عَمِلُوا

yapanlar


السَّيِّـَٔاتِ

kötülükleri



اِلَّا

başkasıyla



مَا

şeylerden



كَانُوا يَعْمَلُونَ

yapmış oldukları














Türkçe Transcript (*)

Men câe bilhaseneti felehu ḣayrun minhâ(s) vemen câe bi-sseyyi-eti felâ yuczâ-lleżîne ‘amilû-sseyyi-âti illâ mâ kânû ya’melûn(e)

Ali Bulaç Meali

Kim bir iyilikle gelirse, artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse, artık kötülükleri yapanlar, yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler.

Edip Yüksel Meali

Kim iyilikle gelirse kendisine ondan daha iyisi verilecektir. Kim kötülük ile gelirse, o kötülükleri işleyenlere ancak yaptıkları kadar bir karşılık verilecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.

Süleyman Ateş Meali

Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha güzeli vardır. Kim kötülük getirirse, kötülükleri yapanlar, ancak yaptıkları (kötülük) kadar cezalanırlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İyilik/güzellik getirene ondan daha hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.

Yusuf Ali (English)

If any does good, the reward to him is better than his deed; but if any does evil, the doers of evil are only punished (to the extent) of their deeds.(3414) *

M. Pickthall (English)

Whoso bringeth a good deed, he will have better than the same; while as for him who bringeth an ill deed, those who do ill deeds will be requited only what they did.

Kasas Suresi
85


اِنَّ

şüphesiz


الَّذ۪ي فَرَضَ

gerekli kılan



عَلَيْكَ

sana


الْقُرْاٰنَ

Kur\an\ı


لَـرَٓادُّكَ

elbette seni döndürecektir



اِلٰى مَعَادٍۜ

varılacak yere



قُلْ

de ki


رَبّ۪ٓي

Rabbim


اَعْلَمُ

bilir


مَنْ

kim


جَٓاءَ

getirmiştir



بِالْهُدٰى

hidayet


وَمَنْ

ve kim


هُوَ

O


ف۪ي

içindedir



ضَلَالٍ

bir sapıklık



مُب۪ينٍ

apaçık







Türkçe Transcript (*)

İnne-lleżî ferada ‘aleyke-lkur-âne lerâdduke ilâ me’âd(in)(c)kul rabbî a’lemu men câe bilhudâ vemen huve fî dalâlin mubîn(in)

Ali Bulaç Meali

Şüphesiz, sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: 'Rabbim, hidayetle geleni de, açıkca bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir.'

Edip Yüksel Meali

Sana Kuran'ı özgüleyen, kuşkusuz seni kararlaştırılmış noktaya döndürecektir. De ki, "Kimin hidayet getirdiğini ve kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu Rabbim iyi bilir."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) Kur'ân'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: "Rabbim, kimin hidayetle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir."

Süleyman Ateş Meali

Kur'an'ı sana (indiren ve) gerekli kılan (Allah), elbette seni varılacak yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin hidayet getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu bilir." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu Kur'an'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir."

Yusuf Ali (English)

Verily He Who ordained(3415) the Qur´an for thee, will bring thee back to the Place(3416) of Return. Say: "My Lord knows best who it is that brings true guidance, and who is in manifest error."(3417) *

M. Pickthall (English)

Lo! He Who hath given thee the Qur’an for a law will surely bring thee borne again. Say: My Lord is best aware of he who bringeth guidance and him who is in error manifest.

Kasas Suresi
86


وَمَا كُنْتَ تَرْجُٓوا

sen ummazdın



اَنْ يُلْقٰٓى

vahyolunacağını



اِلَيْكَ

sana


الْكِتَابُ

Kitabın


اِلَّا

ancak


رَحْمَةً

bir rahmet olarak



مِنْ رَبِّكَ

Rabbinden



فَلَا تَكُونَنَّ

o halde olma



ظَه۪يراً

arka


لِلْكَافِر۪ينَۘ

kafirlere











Türkçe Transcript (*)

Vemâ kunte tercû en yulkâ ileyke-lkitâbu illâ rahmeten min rabbik(e)(s) felâ tekûnenne zahîran lilkâfirîn(e)

Ali Bulaç Meali

Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.

Edip Yüksel Meali

Sana bu kitabın verileceğini ummazdın; ancak bu Rabbinden bir rahmettir. Kafirlere arka olma.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

Süleyman Ateş Meali

Sen, o Kitabın, senin kalbine bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin kalbine bırakıldı). O halde kafirlere arka olma.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.

Yusuf Ali (English)

And thou hadst not expected that the Book would be sent to thee except as a Mercy from thy Lord:(3418) Therefore lend not thou support in any way to those who reject (Allah´s Message).(3419) *

M. Pickthall (English)

Thou hadst no hope that the Scripture would be inspired in thee; but it is a mercy from thy Lord, so never be a helper to the disbelievers.

Kasas Suresi
87


وَلَا يَصُدُّنَّكَ

ve sakın seni alıkoymasınlar



عَنْ اٰيَاتِ

ayetlerinden



اللّٰهِ

Allah\ın


بَعْدَ

sonra


اِذْ اُنْزِلَتْ

indirildikten



اِلَيْكَ

sana


وَادْعُ

da\vet et



اِلٰى رَبِّكَ

Rabbine


وَلَا تَكُونَنَّ

ve olma


مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ

ortak koşanlardan











Türkçe Transcript (*)

Velâ yesuddunneke ‘an âyâti(A)llâhi ba’de iż unzilet ileyk(e)(s) ved’u ilâ rabbik(e)(s) velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn(e)

Ali Bulaç Meali

Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

Edip Yüksel Meali

Sana indirildikten sonra seni ALLAH'ın ayetlerinden saptırmasınlar. Rabbine çağır; ortak koşanlardan olma.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et. Asla müşriklerden olma!

Süleyman Ateş Meali

Ve Allah'ın, ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine da'vet et, ortak koşanlardan olma.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.

Yusuf Ali (English)

And let nothing keep thee back from the Signs of Allah after they have been revealed to thee: and invite (men) to thy Lord, and be not of the company of those who join gods with Allah.(3420) *

M. Pickthall (English)

And let them not divert thee from the revelations of Allah after they have been sent down unto thee; but call (mankind) unto thy Lord, and be not of those who ascribe partners (unto turn).

Kasas Suresi
88


وَلَا تَدْعُ

yalvarma


مَعَ

ile beraber



اللّٰهِ

Allah


اِلٰهاً

bir tanrıya



اٰخَرَۢ

başka


لَٓا

yoktur


اِلٰهَ

tanrı


اِلَّا

başka


هُوَ۠

O\ndan


كُلُّ شَيْءٍ

herşey


هَالِكٌ

helak olacaktır



اِلَّا

başka


وَجْهَهُۜ

O\nun yüzü(zatı)ndan



لَهُ

O\nundur


الْحُكْمُ

Hüküm


وَاِلَيْهِ

ve O\na


تُرْجَعُونَ

döndürüleceksiniz








Türkçe Transcript (*)

Velâ ted’u me’a(A)llâhi ilâhen âḣar(a)(m) lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) kullu şey-in hâlikun illâ vecheh(u)(c) lehu-lhukmu ve-ileyhi turce’ûn(e)

Ali Bulaç Meali

Ve Allah ile beraber başka bir ilaha tapma. O'ndan başka ilah yoktur. O'nun yüzünden (zatından) başka her şey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel Meali

ALLAH ile birlikte hiç bir tanrıyı çağırma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun varlığı hariç her şey yok olmaya mahkumdur. Yargı tümüyle O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.

Süleyman Ateş Meali

Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun yüzü(zatı)ndan başka herşey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Yusuf Ali (English)

And call not, besides Allah, on another god. There is no god but He. Everything (that exists) will perish except His own Face.(3421) To Him belongs the Command, and to Him will ye (all) be brought back. *

M. Pickthall (English)

And cry not unto any other god along with Allah. There is no God save him. Everything will perish save His countenance. His is the command, and unto Him ye will be brought back.

Yüklə 1,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin