Kehf Suresi (18/110)



Yüklə 1,78 Mb.
səhifə23/54
tarix07.01.2022
ölçüsü1,78 Mb.
#80558
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   54
Kehf Suresi
32


وَاضْرِبْ

anlat


لَهُمْ

onlara


مَثَلًا

misal olarak



رَجُلَيْنِ

şu iki adamı



جَعَلْنَا

vermiştik



لِأَحَدِهِمَا

ikisinden birine



جَنَّتَيْنِ

iki bağı


مِنْ أَعْنَابٍ

üzüm


وَحَفَفْنَاهُمَا

ve onların etrafını çevirmiştik



بِنَخْلٍ

hurmalarla



وَجَعَلْنَا

ve bitirmiştik



بَيْنَهُمَا

ortalarında da



زَرْعًا

ekin



















Türkçe Transcript (*)

Vadrib lehum meśelen raculeyni ce’alnâ li-ehadihimâ cenneteyni min a’nâbin ve hafefnâhumâ binaḣlin vece’alnâ beynehumâ zer’â(n)

Ali Bulaç Meali

Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.

Edip Yüksel Meali

Onlara iki adamın örneğini ver: Birisine, etrafını hurma ağaçlarıyla çevirip aralarına başka ekinler bitirdiğimiz iki üzüm bahçesi vermiştik. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Biz bunlardan birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz, her ikisinin etrafını hurmalarla donatmışız, aralarında da bir ekinlik yapmışız.

Süleyman Ateş Meali

Onlara şu iki adamı misal olarak anlat: İkisinden birine iki üzüm bağı vermiş, onların etrafını hurmalarla çevirmiş, ortalarında da ekin bitirmiştik.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik.

Yusuf Ali (English)

Set forth to them the parable of two men: for one of them We provided two gardens of grape-vines and surrounded them with date palms; in between the two We placed cornfields.(2375) *

M. Pickthall (English)

Coin for them a similitude: Two men, unto one of whom We had assigned two gardens of grapes, and We had surrounded both with date palms and had put between them tillage.

Kehf Suresi
33


كِلْتَا

her iki


الْجَنَّتَيْنِ

bağ da


آتَتْ

vermiş


أُكُلَهَا

yemişini


وَلَمْ تَظْلِمْ

eksik etmemişti



مِنْهُ

ondan


شَيْئًاۚ

hiçbir şey



وَفَجَّرْنَا

ve akıtmıştık



خِلَالَهُمَا

aralarından



نَهَرًا

bir de ırmak











Türkçe Transcript (*)

Kiltâ-lcenneteyni âtet ukulehâ velem tazlim minhu şey-â(en)(c) vefeccernâ ḣilâlehumâ neherâ(n)

Ali Bulaç Meali

İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.

Edip Yüksel Meali

Aralarına bir ırmak yerleştirdiğimiz için, her iki bağ da yemişini hiç esirgemeden cömertçe vermişti.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.

Süleyman Ateş Meali

Her iki bağ da yemişini vermiş, ondan hiçbir şey eksik etmemişti. Aralarından bir de ırmak akıtmıştık.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.

Yusuf Ali (English)

Each of those gardens brought forth its produce, and failed not in the least therein: in the midst of them We caused a river to flow.

M. Pickthall (English)

Each of the gardens gave its fruit and withheld naught thereof. And We caused a river to gush forth therein.

Kehf Suresi
34


وَكَانَ

vardı


لَهُ

O(adam)ın



ثَمَرٌ

ürünü de


فَقَالَ

dedi ki


لِصَاحِبِهِ

arkadaşiyle



وَهُوَ

o


يُحَاوِرُهُ

konuşurken



أَنَا

ben


أَكْثَرُ

zenginim


مِنْكَ

senden


مَالًا

malca


وَأَعَزُّ

ve güçlüyüm



نَفَرًا

adamca da




















Türkçe Transcript (*)

Vekâne lehu śemerun fekâle lisâhibihi vehuve yuhâviruhu enâ ekśeru minke mâlen ve e’azzu neferâ(n)

Ali Bulaç Meali

(İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.”

Edip Yüksel Meali

Artık bir ürüne sahipti! Nitekim, sohbet ettiği arkadaşına, "Ben senden daha zenginim ve daha fazla adama sahibim," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İki bağın sahibinin ayrıca başka geliri vardı. Bundan dolayı bu adam arkadaşıyla münakaşa ederken: "Ben malca senden daha zengin ve insan sayısı bakımından da senden daha güçlü ve üstünüm" dedi.

Süleyman Ateş Meali

O(adam)ın (başka) ürünü de vardı. Arkadaşiyle konuşurken ona; "Ben malca senden zenginim, adamca da senden güçlüyüm." dedi. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşlarıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."

Yusuf Ali (English)

(Abundant) was the produce this man had : he said to his companion, in the course of a mutual argument: "more wealth have I than you, and more honour and power in (my following of) men."(2376) *

M. Pickthall (English)

And he had fruit. And he said unto his comrade, when he spake with him: I am more than thee in wealth, and stronger in respect of men.

Kehf Suresi
35


وَدَخَلَ

girdi


جَنَّتَهُ

bağına


وَهُوَ

o


ظَالِمٌ

yazık ederek



لِنَفْسِهِ

kendisine



قَالَ

dedi


مَا أَظُنُّ

hiç sanmam



أَنْ تَبِيدَ

yok olacağını



هَٰذِهِ

bunun


أَبَدًا

ebediyyen











Türkçe Transcript (*)

Vedeḣale cennetehu vehuve zâlimun linefsihi kâle mâ ezunnu en tebîde hâżihi ebedâ(n)

Ali Bulaç Meali

Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): 'Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum' dedi.

Edip Yüksel Meali

Böylece nefsine zulmederek bağına girdi ve, "Bunun yok olacağını hiç sanmıyorum," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Adam, bu şekilde kendine zulmederek bağına girdi ve şöyle dedi: "Bunun hiç yok olacağını sanmıyorum"

Süleyman Ateş Meali

(Böylece) kendisine yazık ederek bağına girdi: "Bunun yok olacağını hiç sanmam" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."

Yusuf Ali (English)

He went into his garden in a state (of mind) unjust to his soul:(2377) He said, "I deem not that this will ever perish, *

M. Pickthall (English)

And he went into his garden, while he (thus) wronged himself. He said: I think not that all this will ever perish.

Kehf Suresi
36


وَمَا أَظُنُّ

ve zannetmem



السَّاعَةَ

kıyametin



قَائِمَةً

kopacağını



وَلَئِنْ

şayet


رُدِدْتُ

döndürülsem bile



إِلَىٰ رَبِّي

Rabbime


لَأَجِدَنَّ

bulurum


خَيْرًا

daha güzel



مِنْهَا

bundan


مُنْقَلَبًا

bir akıbet











Türkçe Transcript (*)

Vemâ ezunnu-ssâ’ate kâ-imeten vele-in rudidtu ilâ rabbî leecidenne ḣayran minhâ munkalebâ(n)

Ali Bulaç Meali

'Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.'

Edip Yüksel Meali

"Dünyanın sonunun da geleceğini sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem de orada daha iyisini bulurum.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Kıyametin kopacağını da zannetmem. Şayet Rabbimin huzuruna götürürlürsem, muhakkak orada bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum".

Süleyman Ateş Meali

Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülsem bile (orada) bundan daha güzel bir sonuç (daha güzel bir yer) bulurum.


Yüklə 1,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin