Kehf Suresi (18/110)



Yüklə 1,78 Mb.
səhifə41/54
tarix07.01.2022
ölçüsü1,78 Mb.
#80558
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   54
M. Pickthall (English)

Thy Lord is the Forgiver, Full of Mercy. If He took them to task (now) for what they earn, He would hasten on the doom for them; but their is an appointed term from which they will find no escape

Kehf Suresi
59


وَتِلْكَ

işte


الْقُرَىٰ

şu kentleri



أَهْلَكْنَاهُمْ

helak ettik



لَمَّا ظَلَمُوا

zulmetmeğe başlayınca



وَجَعَلْنَا

ve belirledik



لِمَهْلِكِهِمْ

onları helak etmek için



مَوْعِدًا

bir süre



















Türkçe Transcript (*)

Vetilke-lkurâ ehleknâhum lemmâ zalemû vece’alnâ limehlikihim mev’idâ(n)

Ali Bulaç Meali

İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tesbit ettik.

Edip Yüksel Meali

İşte, haksızlık ettikleri için yok ettiğimiz toplumlar... Hepsinin helakı için belli bir süre belirlemiştik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz şehirler! Biz onların helâkleri için de belirli bir zaman tayin etmiştik.

Süleyman Ateş Meali

İşte şu kentler de zulmetmeğe başlayınca onları helak ettik. Onları helak etmek için de bir süre belirlemiştik. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.

Yusuf Ali (English)

Such were the populations we destroyed when they committed iniquities; but we fixed an appointed time for their destruction.(2403) *

M. Pickthall (English)

And (all) those townships! We destroyed them when they did wrong, and We appointed a fixed time for their destruction.

Kehf Suresi
60


وَإِذْ

hani


قَالَ

demişti ki



مُوسَىٰ

Musa


لِفَتَاهُ

uşağına


لَا أَبْرَحُ

durmayacağım



حَتَّىٰ

kadar


أَبْلُغَ

varıncaya



مَجْمَعَ

birleştiği yere



الْبَحْرَيْنِ

iki denizin



أَوْ

veya


أَمْضِيَ

yürüyeceğim



حُقُبًا

uzun bir zaman























Türkçe Transcript (*)

Ve-iż kâle mûsâ lifetâhu lâ ebrahu hattâ ebluġa mecme’a-lbahrayni ev emdiye hukubâ(n)

Ali Bulaç Meali

Hani Musa genç yardımcısına demişti: 'İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.'

Edip Yüksel Meali

Musa, genç yoldaşına, "Yıllarca yürümeyi gerektirse de iki denizin birleştiği yere varmadan dinlenmeyeceğim," demişti.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut senelerce gideceğim."

Süleyman Ateş Meali

Musa uşağına demişti ki: "Durmayıp ya iki denizin birleştiği yere varacağım veya uzun bir zaman yürüyeceğim."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bir zaman Mûsa, genç dostuna şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere kadar hiç durmadan yürüyeceğim yahut da seneler ve seneler harcayacağım."

Yusuf Ali (English)

Behold, Moses said(2404) to his attendant, "I will not give up until I reach the junction of the two(2405) seas or (until) I spend years and years in travel."(2406) *

M. Pickthall (English)

And when Moses said unto his servant: I will not give up until I reach the point where the two rivers meet, though I march on for ages.

Kehf Suresi
61


فَلَمَّا بَلَغَا

varınca


مَجْمَعَ

birleştiği yere



بَيْنِهِمَا

iki (denizin) arasının



نَسِيَا

unuttular



حُوتَهُمَا

balıklarını



فَاتَّخَذَ

(balık) tuttu



سَبِيلَهُ

yolunu


فِي الْبَحْرِ

denizde


سَرَبًا

sıyrılıp













Türkçe Transcript (*)

Felemmâ beleġâ mecme’a beynihimâ nesiyâ hûtehumâ fetteḣaże sebîlehu fî-lbahri serabâ(n)

Ali Bulaç Meali

Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.

Edip Yüksel Meali

İki denizin birleştiği yere vardıklarında, balıklarını unuttular. Sinsice kayıp denizin yolunu tuttu.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unuttular. Bu arada balık, denizde yolunu bulup kaybolmuştu.

Süleyman Ateş Meali

İkisi (yürüdüler), iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular, (balık) sıyrılıp denizde yolunu tuttu.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu ikisi, iki denizin birleştiği yere vardıklarında, balıklarını unuttular. Bunun üzerine balık da denizde bir deliğe doğru yola koyuldu.

Yusuf Ali (English)

But when they reached the Junction,(2407) they forgot (about) their Fish,(2408) which took its course through the sea (straight) as in a tunnel. *

M. Pickthall (English)

And when they reached the point where the two met, they forgot their fish, and it took its way into the waters, being free.

Kehf Suresi
62


فَلَمَّا جَاوَزَا

orayı geçip gittiklerinde



قَالَ

(Musa) dedi



لِفَتَاهُ

uşağına


آتِنَا

bize getir



غَدَاءَنَا

kahvaltımızı



لَقَدْ

andolsun ki



لَقِينَا

çektik


مِنْ سَفَرِنَا

yolculuğumuzdan



هَٰذَا

şu


نَصَبًا

yorgunluk











Türkçe Transcript (*)

Felemmâ câvezâ kâle lifetâhu âtinâ ġadâenâ lekad lakînâ min seferinâ hâżâ nasabâ(n)

Ali Bulaç Meali

(Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: 'Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk.'

Edip Yüksel Meali

Orayı geçtiklerinde, genç yoldaşına, "Yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuz bizi gerçekten yordu," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.

Süleyman Ateş Meali

Orayı geçip gittiklerinde (Musa) uşağına: "Kahvaltımızı bize getir (de yiyelim), andolsun ki, bu yolculuğumuzdan (epey) yorgunluk çektik." dedi. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Orayı geçtiklerinde Mûsa, genç arkadaşına dedi ki: "Hadi, getir şu sabah yemeğimizi. Vallahi bu yolculuğumuz yüzünden epey çektik."

Yusuf Ali (English)

When they had passed on (some distance), Moses said to his attendant: "Bring us our early meal; truly we have suffered much fatigue(2409) at this (stage of) our journey." *

M. Pickthall (English)

And when they had gone further, he said unto his servant: Bring us our breakfast. Verily we have found fatigue in this our journey.

Kehf Suresi
63


قَالَ

(Uşağı) dedi



أَرَأَيْتَ

gördün mü?



إِذْ أَوَيْنَا

sığındığımız vakit



إِلَى الصَّخْرَةِ

kayaya


فَإِنِّي نَسِيتُ

unuttum


الْحُوتَ

balığı


وَمَا أَنْسَانِيهُ

bana unutturmadı



إِلَّا

başkası


الشَّيْطَانُ

şeytandan



أَنْ أَذْكُرَهُۚ

onu söylememi



وَاتَّخَذَ

tuttu


سَبِيلَهُ

yolunu


فِي الْبَحْرِ

denizin içinde



عَجَبًا

şaşılacak biçimde

















Türkçe Transcript (*)

Kâle eraeyte iż eveynâ ilâ-ssaḣrati fe-innî nesîtu-lhûte vemâ ensânîhu illâ-şşeytânu en eżkurah(u)(c) vetteḣaże sebîlehu fî-lbahri ‘acebâ(n)

Ali Bulaç Meali

(Genç-yardımcısı) Dedi ki: 'Gördün mü, kayaya sığındığımızda balığı unuttum. Onu hatırlamamı Şeytan'dan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki: "Bak gördün mü, o kayalığa vardığımızda balığı unuttum. Onu bana şeytan unutturdu ve böylece denizde yolunu tutup gitti. Ne kadar da ilginç!"


Yüklə 1,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin