Kehf Suresi (18/110)



Yüklə 1,78 Mb.
səhifə49/54
tarix07.01.2022
ölçüsü1,78 Mb.
#80558
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   54
M. Pickthall (English)

And as for the wall, it belonged to two orphan boys in the city, and there was beneath it a treasure belonging to them and their father had been righteous, and thy Lord intended that they should come to their full strength and should bring forth their treasure as a mercy from their Lord; and I did it not upon my own command. Such is the interpretation of that wherewith thou couldst not bear.

Kehf Suresi
83


وَيَسْأَلُونَكَ

sana soruyorlar



عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِۖ

Zu'l-Karneyn'den



قُلْ

de ki


سَأَتْلُو

okuyacağım



عَلَيْكُمْ

size


مِنْهُ

ondan


ذِكْرًا

bir hatıra




















Türkçe Transcript (*)

Veyes-elûneke ‘an żî-lkarneyn(i)(s) kul seetlû ‘aleykum minhu żikrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: 'Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.

Edip Yüksel Meali

Sana, iki nesil kadar yönetime sahip olan kişiden sorarlar. De ki, "Size ondan bir öğüt ve hatırlatma aktaracağım."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bir de sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.

Süleyman Ateş Meali

(Ey Muhammed), sana Zu'l-Karneyn'den soruyorlar. De ki: "Size ondan bir anı okuyacağım." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sana Zülkarneyn'den de sorarlar: De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım."

Yusuf Ali (English)

They ask thee concerning Dhu al Qarnayn.(2428) Say, "I will rehearse to you something of his story." *

M. Pickthall (English)

They will ask thee of Dhul-Qarneyn. Say: I shall recite unto you a remembrance of him.

Kehf Suresi
84


إِنَّا

biz


مَكَّنَّا

güçlü kıldık



لَهُ

onu


فِي الْأَرْضِ

yeryüzünde



وَآتَيْنَاهُ

ve ona verdik



مِنْ كُلِّ شَيْءٍ

herşeyden



سَبَبًا

bir sebep




















Türkçe Transcript (*)

İnnâ mekkennâ lehu fî-l-ardi veâteynâhu min kulli şey-in sebebâ(n)

Ali Bulaç Meali

Gerçekten, biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.

Edip Yüksel Meali

Biz ona yeryüzünde yönetim gücünü ve her türlü imkanı verdik

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.

Süleyman Ateş Meali

Biz onu yeryüzünde güçlü kıldık ve ona herşeyden bir sebep (istediği herşeye ulaşmanın yolunu, aracını) verdik.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz onun için yeryüzünde güç ve saltanat hazırladık ve ona her şeyden bir sebep verdik.

Yusuf Ali (English)

Verily We established his power on earth, and We gave him the ways and the means to all ends.(2429) *

M. Pickthall (English)

Lo! We made him strong in the land and gave unto every thing a road.

Kehf Suresi
85


فَأَتْبَعَ

o da tuttu



سَبَبًا

bir yol




Türkçe Transcript (*)

Feetbe’a sebebâ(n)

Ali Bulaç Meali

O da, bir yol tuttu.

Edip Yüksel Meali

Nitekim, o bir yol izledi

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.

Süleyman Ateş Meali

O da (kendisini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O da bir sebebi izledi.

Yusuf Ali (English)

One (such) way he followed,

M. Pickthall (English)

And he followed a road

Kehf Suresi
86


حَتَّىٰ

nihayet


إِذَا بَلَغَ

ulaşınca


مَغْرِبَ

battığı yere



الشَّمْسِ

güneşin


وَجَدَهَا

onu buldu



تَغْرُبُ

batar


فِي عَيْنٍ

bir gözede



حَمِئَةٍ

kara balçıklı



وَوَجَدَ

ve buldu


عِنْدَهَا

onun yanında da



قَوْمًاۗ

bir kavim



قُلْنَا

dedik ki


يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ

Ey Zu'l-Karneyn



إِمَّا

ya


أَنْ تُعَذِّبَ

azâb edersin



وَإِمَّا

veya


أَنْ تَتَّخِذَ

davranırsın



فِيهِمْ

kendilerine



حُسْنًا

güzel



















Türkçe Transcript (*)

Hattâ iżâ beleġa maġribe-şşemsi vecedehâ taġrubu fî ‘aynin hami-etin vevecede ‘indehâ kavmâ(en)(k) kulnâ yâżâ-lkarneyni immâ en tu’ażżibe ve-immâ en tetteḣiże fîhim husnâ(n)

Ali Bulaç Meali

Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.'

Edip Yüksel Meali

Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. "Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran," dedik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."

Süleyman Ateş Meali

Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle yaparsın)." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."

Yusuf Ali (English)

Until, when he reached the setting of the sun,(2430) he found it set in a spring of murky water: Near it he found a People: We said: "O Zul-qarnain! (thou hast authority,) either to punish them, or to treat them with kindness."(2431) *

M. Pickthall (English)

Till, when he reached the setting place of the sun, he found it setting in a muddy spring, and found a people thereabout: We said: O Dhul-Qarneyn! Either punish or show them kindness.

Kehf Suresi
87


قَالَ

dedi ki


أَمَّا مَنْ

kim


ظَلَمَ

haksızlık ederse



فَسَوْفَ نُعَذِّبُهُ

ona azab edeceğiz



ثُمَّ

sonra


يُرَدُّ

döndürülecektir



إِلَىٰ رَبِّهِ

Rabbine


فَيُعَذِّبُهُ

O da ona azab edecektir



عَذَابًا

bir azapla



نُكْرًا

görülmemiş











Türkçe Transcript (*)

Kâle emmâ men zaleme fesevfe nu’ażżibuhu śümme yuraddu ilâ rabbihi feyu’ażżibuhu ‘ażâben nukrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Dedi ki: 'Kim zulmederse biz onu azablandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azabla azablandırır.'

Edip Yüksel Meali

Dedi ki, "Kim haksızlık ederse onu cezalandıracağız, Rabbine döndürülünce de onu görülmemiş bir cezaya çarpacaktır."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."

Süleyman Ateş Meali

Dedi: "Kim haksızlık ederse, ona azab edeceğiz, sonra o, Rabbine döndürülecektir. O da ona görülmemiş bir azab edecektir."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek; O da onu görülmedik bir azaba çeker."

Yusuf Ali (English)

He said: "Whoever doth wrong, him shall we punish; then shall he be sent back(2432) to his Lord; and He will punish him with a punishment unheard-of (before). *

M. Pickthall (English)

He said: As for him who doeth wrong, we shall punish him, and then he will be brought back unto, his Lord, who will punish him with awful punishment!

Kehf Suresi
88


وَأَمَّا مَنْ

kimseye de



آمَنَ

inanıp


وَعَمِلَ

yapan


صَالِحًا

iyi işler



فَلَهُ

vardır


جَزَاءً

mükafat


الْحُسْنَىٰۖ

en güzel


وَسَنَقُولُ لَهُ

ona söyleyeceğiz



مِنْ أَمْرِنَا

buyruğumuzdan



يُسْرًا

kolay olanı












Yüklə 1,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin