MURCÎE
Mürcie fırkası Şia ye havaricin ortaya çıktığı devirde siyasi hadiseler karşısında tarafsız bir tutum takib edenlerin firkasıdır. Mürcie'nin oluşmasına birinci dereceden o günkü guruplaşmalar ve bunların fikirleri ikinci dereceden hilafet meselesi tesir etmiştir. Mürcie mensupları Şia ve Havaricin görüşlerine katılmadıkları gibi hilafet konusunda da tarafsız kalmaya gayret etmişlerdir.91
Mürcie Kelimesinin Anlamları
Mürcie fırkasının görüşlerini mürcie kelimesinin taşıdığı anlamda aramak yerinde olur:
1- Mürcie kelimesi "irca" dan alındığında geri bırakmak, tehir etmek manasınadır. Buna göre Mürcie ihtilaf edenlerin halini kıyamete bırakan ve onların hakkında hüküm vermekten çekinenlerin mezhebi oluyor.
2- Mürcie'yi "reca" dan, ümit vermekten türetenler de olmuştur. Buna göre mürcie, asi mü'mine ümit verenlerin mezhebi oluyor. Zira Mürcie’ye göre küfürle birlikte taat yarar sağlamaz, imanla birlikte masiyet zarar vermez.
Şehristani birinci anlamın Mürcie için doğru olduğunu, zira onların ameli, niyetten ayırdıklarını beyan ediyor.92
3- Mürcie'ye Hz. Ali'nin (r.a.) hilafetini birinciden dördüncüye düşmesini kabul etmelerinden dolayı da Mürcie dendiği rivayet edilmektedir.
Mürcie, Havaric'in, Hz. Ali Hz. Osman (r.a.). ve hakemliği kabul edenleri tekfir ettiği, Şia'nın da bir başka düşünceyle Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer Hz. Osman (r.a.). ile onlara yardım edenleri küfürle tel'in ettiği bir devirde neşet etmiştir. Zira bu guruplardan her birisi hakkın kendi tarafında olduğuna inanıyor, bunun için mücadele ediyor, kendilerinin dışındakileri apaçık bir dalalet üzere buluyor, hatta onlan tekfir ediyordu.
Bütün bunların üzerine Mürcie zuhur etti ve herkesle uzlaşma yolunu tuttu. Kendi dışında olanlardan herhangi bir taifeyi tekfir etmedi.
Orta yerde üç topluluk görülüyordu: Havaric, Şia ve Emeviler. Mürcie bu topluluklar hakkında, bunlardan bazıları doğru yoldadır, biz bunlardan hangisinin doğru yolda olduğunu tayin edemeyiz bunların işini Allah'a bırakırız" diyordu.
Mürcie'ye göre, Emeviler "Allah'ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed'in O'nun Rasûlü olduğuna inandıklarından dolayı kafir olmadıkları gibi, müşrik te değiller, aksine onlar müslümandırlar. Öyleyse onların işini Allah'a bırakmak yerinde olur.
Şu halde, Hz. Ali'den iktidarı hakem olayından sonra alan Emeviler hakkında Mürcie'nin tutumu bir nevi temize çıkarmak ameliyesi oluyor. Fakat bu, müsbet yönden değil de menfi yönden, dolayısıyla, Emevilerin hilafetini kabul anlamı taşıyor. Mürcie, Emevilerin müslümanlıklarını kabul ile onların hükümranlığını benimsemiş oluyor.93
İlk Mürcieler
Daha sonraki anlamıyla değil de, tarafsız tavır takınma manasına ilk Mürcie'nin çekirdeğini sahabe devrinde görmek mümkündür. Sahabenin bir kısmını Hz. Osman (r.a.) devrinin sonlarına doğru çıkan münakaşa ve kavgalara girmeyip tarafsız kaldıklarını müşahede ediyoruz. Bunlara misal olarak Ebû Bekrete, Abdullah b. Ömer ve İmam b. Hüseyin'i verebiliriz. Hatta Hz. Peygamber'in (s.a.v.) fitne ile ilgili birçok hadisi rivayet edilmiştir. Onlardan birisi şudur:
"Yakın bir istikbalde birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamanında (ona karışmayıp) oturan kişi (fitne olayına karışmak üzere) ayakta durandan daha hayırlıdır. O hengamede ayakta duran da (fitne esbabını hazırlamağa) gidenden daha hayırlıdır. Bu yolda yürüyen bilfiil çalışandan hayırlıdır. Her kim fitne vukuna muttali olup onu görmeğe çalışırsa muhakkak onun kahrına uğrar. Her kim o fitne zamanı iltica edecek veya sığınacak bir yer bulursa hemen sığınsın (fesatçılara karışmasın)!" 94
Fakat şunu açıkça belirtmekte yarar vardır. Bir kısım sahabenin tarafsız davranmasıyla Mürcie mezhebinin görüşleri arasında yakınlık ve benzerlik yoktur. Benzerlik sadece olaylar karşısında tarafsız tavır takınmada görülmektedir. Bir kısım sahabe, Hz. Osman (r.a.) devrinde zuhur eden olaylara karışmazken Mürcie mezhebi mensupları da kendi devirlerindeki olaylar karşısında tarafsız bir tutum sahibi olmuşlardır.95
Burada Mürcie'nin hikmet-i vücuduna paralel olarak bir takım görüşlerinden sözedeceğiz. Mürcie'nin bazı kavramlara verdiği manalar, onların dünya görüşlerini yansıtır. Mürcie, özellikle iman, küfür, mü'min ve kafir kavramları üzerinde durmuştur. Mürcie'nin bu kavramlar üzerinde ısrarlı oluşu Havaric ve Şia'nın davranışlarından dolayıdır. Zira Havaric, kendilerinden başkalarını tekfir ediyorlardı. Onlara göre her büyük günah işleyen kafirdir. Şia ise imama itikadı iman esaslarından bir rükün olarak görüyordu. Bütün bunların bir sonucu olarak iman kavramına bir mana vermek Mürcie'ye has bir görev olmuş ve onlar imanı: "Allah'ı ve Rasûlünü bilmek ve tanımak" olarak tarif etmişlerdir. Buna göre Allah"tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) O'nun Rasûlü olduğuna inanan herkes mü'mindir. Bu şekildeki bir tarif, Havaric'e reddiye idi. Zira onlar, imanı, Allah'ı ve Rasûlünü tanımak, farzları yerine getirmek ve büyük günahlardan sakınmak olarak kabul ediyordu.
Mürcie, bir kimseyi Allah'ı ve Rasûlünü tanıdıktan sonra farzları terketse ve büyük günahlardan birini işlese de mü'min kabul ederken, Havaric ise aksine bu kimseleri kafir sayıyordu.
Mürcie'nin iman ve mü'nin anlayışı, imama itikadı iman esaslarından sayan Şia'ya da reddiyedir. Zira iman, kalble itikattır. Allah'ı ve Rasûlünü tanımaktır. Bunun içine imamı tanımak girmemektedir. Kişi amelde noksan olsa da kalbiyle Allah'ı ve Rasûlünü tanıdakça mü'mindir, kafir değildir.
Mürcie, devrinin siyasi ve içtimai şartlarının oluşturduğu bir itikadı mezhep olup Emeviler devrinde varlığını sürdürmüş, Abbasiler devrinde eriyip kaybolmuştur.96
Mürcie İle İlgili Kaynaklar:
1- Ebû'l-Hasan el-Eş'ari, Makalatü'l-İslamiyyin, c. 1, s. 213 v. d.
2- Abdulkahir el-Bağdadi, el-Fark, s. 202 v.d.
3- İbn Hazm, el-Fasl, c. 3, s. 154.
4- Ebû'1-Feth eş-Şehristani, el-Milel, c. 1, s. 139.
5- Ahmed Emin, Fecru'l-İslam, s. 289.
6- Ebû'l-Vefa et-Teftazani, İlmu'l-Kelâm, s. 39.
7- N.Çağatay, İ. Agah Çubukçu, İslam Mezhepleri Tarihi, s. 121.97
Dostları ilə paylaş: |