Osmanlı Dönemi
Bu limanların önemli bir bölümü zaman içinde dolmuş, terk edilmiş ve unutulmuştur. Ancak tek bir liman olarak düşünülmesi gereken Halic'in ağzından içerilere doğru sıralanan iskele ve limanlar ile Ga-
LİMANLAR
216
217 IİMONCİYAN, HAMPARTZUM
tedir. Aynı anda 6 gemi bağlanabilmektedir. Yolcu salonu binasında yolcu gümrüğü ve kısa süre önce kapanan Liman Lokantası^) yer almaktadır.
Salıpazarı Rıhtımı, Kuzey ucundaki mendirek dahil, 627 m uzunluğundadır. Su derinliği 10 m'yi bulmaktadır. Kargo ve yük rıhtımı olarak kullanılmaktadır.
Sarayburnu Rıhtımı, iç hatlarda çalışan
Halkedon ve
Hieria'da
limanlar.
Janin,
Constantinople
byzanline'den
yararlanılarak
hazırlanmıştır.
İstanbul
Ansiklopedisi
lata yöresindekiler önemlerini her zaman korumuşlardır.
Marmara kıyısındaki Bizans limanlarından Sofia'nın Limanı, Kadırga Limanı adını alarak Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. 17. yy'da İstanbul Limanı konusunda bilgi veren gezginler Halic'in çevresinin ortalama 6 mil, genişliğinin de l mil olduğunu yazarlar. Yine, bu limanın 500 kadar büyük tekne, 500 de kadırga alabildiğine işaret edilir. Halic'in liman olarak en elverişli yanlarından biri de, Mantran'a göre, gerek Eminönü gerekse Galata yakasında, suyun kıyıda bile, gemilerin yanaşabileceği kadar derin olmasıdır.
17. yy'ın ikinci yarısında İstanbul'un a-na ticari limanı olan Halic'in kuzey kıyısında Karaköy ve Tophane daha çok Avrupa' dan gelen yabancı gemilerin uğrağıydı. İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar, Venedikliler, Cenevizliler bu limanları kullanırlar, Türkler ve Rumlar bu iskelelere istisnai olarak çıkarlardı. Galata 13. yy'da Ceneviz-lilerin(-0 burayı ticari üs haline getirmelerinden beri İstanbul'un uluslararası deniz ticaretinin iskelesiydi. Halic'in güney kıyısında ise, Bahçekapı'dan Balat'a kadar Türklerin ve Rumların kullandıkları sıra sıra iskeleler vardı.
Özellikle Kasımpaşa Tersanesi, Mantran'a göre İstanbul Limanı'na bir askeri liman görüntüsü vermekteydi (bak. Tersa-ne-i Amire).
Ancak 19. yy'a gelindiğinde mevcut limanların gelişen deniz teknolojisine ayak uyduramadığı da gözlenmektedir. 1853'te Kırım Savaşı başladığı zaman, Osmanlı Dev-leti'nin müttefikleri olan İngiltere ile Fransa, gerekli asker ve savaş malzemesini gemilerle İstanbul'a getirmişler, ama liman tesisleri ve düzenli rıhtımlar olmadığı için, malzemeyi karaya çıkarmakta büyük zorluk çekmişlerdi. Kaldı ki, İstanbul kıyıları boyunca gemilerin geceleri güvenlik i-
Bizans
döneminde
limanların
yerleşimi.
Müller-Wiener,
Bildlexikon'dan
yararlanılarak
hazırlanmıştır.
istanbul
Ansiklopedisi
cinde seyretme olanaklarını sağlayacak modern deniz fenerleri de yoktu.
Savaşın sonunda 1856'da toplanan Paris Kongresi'nde, Osmanlı Devleti'nde liman hizmetlerinin yetersizliği ve seyir güvensizliği söz konusu edildi. Modern rıhtımlar inşası ise ancak 1879'da ciddi bir şekilde ele alındı. Limanın gerekli yerlerine rıhtım inşa etme hakkı, 75 yıl boyunca işletme imtiyazıyla birlikte, asıl adı Marius Michel olan, ama bizde Misel Paşa olarak tanınan Fenerler İdaresi'nin umum müdürüne verildi.
1891'de, Fransız bankalarından alınan mali destekle İstanbul Rıhtımları Şirketi kuruldu. Rıhtım inşaatına ise ancak Nisan 1892' de başlanabildi. Şirket, gümrük, sıhhiye ve liman daireleri için binalar, dok ve antrepolar da yapacak, buna karşılık, palamar, rıhtım, ardiye ve gemilerden abonman vergileri toplayacaktı.
Karşılaşılan çeşitli zorluklara rağmen, Tophane-Karaköy, Sarayburnu-Sirkeci a-rasında çalışmalar sürdürülüyor, biten bölümler kısım kısım hizmete açılıyordu. 1912-1914 arasında, Karaköy'de, rıhtım üzerinde büyük bir servis binası (bugünkü Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü) ile bugün Liman Başkanlığı binası olarak kullanılan bina inşa edildi.
Dostları ilə paylaş: |