MAHMUDI
250
25-?
MAHMUDI
boş arsalara da vakıf evler yaptırtarak bir mahalle kurdurdu.
1740'ta, ispanya'nın da İstanbul'da daimi elçi bulundurmasına izin veren, I. Mah-mud, istanbul'da tesis ettiği üç kütüphaneden ilki olan, Ayasofya Camii avlusun-dakini törenle hizmete açtı ve buraya 4.000 cilt değerli eser vakfetti. Bunlar arasında Halife Hz Osman'ın Kuran'ı ile Hz Ali'nin el yazısı ile olduğu kabul edilen bir başka Kuran, ayrıca Yakut, İbn Şeyh, Hafız Osman hattıyla Kuranlar da vardı. Padişah, bu kütüphanede, her gün 10 muhaddi-sin Sabib-i Buharî okumasını da vakfi-yesindeki koşullarda belirtmişti. Kendisi de birkaç kez, Ayasofya'nın Tespihçiler Kapısı'ndan gelip kütüphanede oturdu ve tefsir takriri dinledi.
Geçirilen ağır kış nedeniyle istanbul'da yüz gösteren kıtlık, ilkbahar sonunda büsbütün ağırlaştı. 6 Haziran 1740'ta birkaç soyguncu Sipahi Pazarı'nı basıp mal yağmaladılar. Çevrelerine topladıkları serserilerle Bitpazarı'na, oradan Kazancı-lar'a yürüdüler. Amaçları Etmeydanı'na inip yeniçerilere kazan kaldırtmaktı. "Sa-dâ-yı hay huy ile" Bayezid Camii avlusunda epeyce bir kalabalık oluştu. Esnaf, dükkânlarını kapatıp evlerine çekildi. Sadrazam, Sa'dâbâd'da, I. Mahmud Beykoz'da binişteydi. Nişancı Ahmed Paşa ile Yeniçeri Ağası Seyyid Hasan Paşa, olay yerine gelmektelerken Bayezid Kulluğu (bak. kulluklar) çorbacısı Hasan Ağa, sopa kapıp kulluk neferleri ve cesur birkaç esnaf ile yağmacılara saldırdı. Bayraktarları öldürülen eylemciler, nişancı ve yeniçeri ağası paşaların da gelmesiyle dağıldılar, pek çoğu da öldürüldü. Beykoz'daki ziyafetten ivedilikle dönen I. Mahmud, Kanlıca'da Bahaî Körfezi'nde iken olayın yatıştığını öğrendi ve doğruca saraya gitti. Sadrazamı ve yeniçeri ağasını kol gezmekle(->) görevlendirdi. Yağmacılara destek veren Arnavutlar hamamlarda yakalanıp idam edildiler. Çarşılarda tellallar gezdirilip böyle olaylar çıktığında esnafın dükkân kapatmaması, kapatanların cezalandırılacağı duyuruldu. Kentte geniş kapsamlı bir arama tarama yapıldı. 10 yıldan daha az zamandır istanbul'da bulunan ne kadar bekâr uşağı ya da aile varsa memleketlerine gönderildi. Bu operasyonlar sürerken, alışveriş yüzünden bir Yahudi ile Müslüman müşterisi arasında çıkan kavga, yeni yağma girişimi zannedildi. Kol gezen sadrazamın salma çuhadarı, kaçan müşteriyi yakalamak isterken Mercan Çarşısı esnafı adamı soyguncu zannedip sırık darbeleriyle öldürdüler. Sadrazam ise I. Mahmud'a ivedi olarak "Yeni bir Bayezid vak'ası zuhur etmiştir!" haberini gönderdi. Fakat olayın aslı öğrenilince padişah kızdı ve 23 Haziran 1740'ta sadrazamı azletti. Ertesi gün Yekçeşm Ahmed Paşa sadrazamlığa getirildi.
Ağustos ayında istanbul'a gelen Avusturya elçisine Davutpaşa'da yemeklik verildi. Çavuşbaşı elçiyi alıp Beyoğlu'nda hazırlanan konağına götürdü. Ulufe divanı günü de namesini padişaha sundu. Sadra-
zamın, bu elçiye Sa'dâbâd'da verdiği ziyafet ise çok görkemli oldu. Yeniköy tske-lesi'nden alman elçi için yer yer karşılama ve uğurlama törenleri yapılarak türlü gösteriler sergilendi. Ziyafet sırasında ise "diba kaftanlu, elmas kuşaklu, yaraşıklu yüz civan içoğlanı bellerinde mücevherlü hançerleri ile" hizmet ettiler. 400 içağası cirit oynayıp hoş sesli mutripler konser verirken top ve tüfekler atıldı, ayılar, samsunlar, pehlivanlar güreştirildi, çengi ve rakkas oyunları sergilendi. Ziyafet sofrasında türlü yiyecekler ve meyveler eksik değildi. Bunun gibi, Bahariye Yalısı'nda Fransız elçisine, Tırnakçı Yalısı'nda yine "gümüş müştalu aşçılar ve nev-civan tosun karakullukçular ve çorbacılar hizmetiyle" Avusturya elçisine, Çırağan Yalısı'nda ingiliz, Venedik, Felemenk, isveç ve italya bayloslarma, sadrazam tarafından beş hafta boyunca, haftada l gün ziyafet verildi.
26 Aralık 1740'ta. Ramazan Bayramı' nın 7. günü, I. Mahmud'a Paşa Kapısı'nda ziyafet veren sadrazam, "saz ve söz ve lu' be-bâzlar ile, envai meyve ve çiçekler ile" padişahı mutlu kıldı. Diğer yandan onca sıcak ilgiye ve ağırlamaya karşın istanbul'daki elçilerin, Divan-ı Hümayun tercümanı Iskerletzade Aleksandr ile gizli ilişkilerinin olduğu anlaşılınca gergin bir ortam doğdu. Avusturya ve Rusya elçileri ile ilişkiler kesildi. Iskerletzade'nin boynu vuruldu, Reisülküttab Mustafa Efendi de Kastamonu'ya sürüldü.
Mart 1741 'de, Iran Hükümdarı Nadir Şah' m elçisi Hacı Han, aradaki barışı uzatmak için 3.000 kişilik maiyeti ve muhafız birliği ile istanbul'a geldi. Hediyeleri arasında üzeri eşsiz mücevherlerle işli akmişe (ipekli) kumaşlar, 10 fil, değerli silahlar da vardı. Hacı Han'a Fener Bahçesi'nde ziyafet verildi. Hacı Han, yemeklik emininin, kendisinin sağında yürümesini, protokol açısından bir hakaret saydı ve sofrada yoğurttan başka bir şey yemedi. Ona bakan maiyeti de ellerini kaşığa götürmediler. Elçinin getirdiği filleri istanbul'a geçirmek de sorun oldu ve mavnaların üzerine geniş sallar, bunların çevresine de filler ürkmesin diye tahta perdeler döşendi. Çırpıcı Ça-yın'na götürülen filleri istanbul halkı günlerce seyre gitti. Hacı Han'ın onuruna Tophane'den 300 top atılarak gönlü alınmaya çalışıldı. Gümrükçü Çiftliği ve köşkü de kendisine tahsis edildi.
Elçinin geliş nedeni, I. Mahmud'a, Caferiliği, beşinci mezhep olarak kabul ettirmek ve hac sırasında Kabe'nin çevresindeki dört mezhep minberlerinin yanına bir de Caferilik minberi konulmasıydı. Bu yüzden, görüşmeler sıkıntılı geçti. Bu olay, Osmanlı tarihlerinde "Beşinci Mezhep Kavgası" olarak yer almıştır. İran elçisi istanbul' da iken Rusya ve Avusturya elçileri de geldiler. Bunlara da birbiri ardınca, Sa'dâbâd'da ve Boğaziçi yalılarında ziyafetler verildi. "Nişana top ve humbara ve tüfenk-ler atılıb cirid ve samsun ve pehlivan gü-leşleri, canbaz ve saz ü söz safâları" eksik edilmedi. "Beşinci mezhep" sorununa istanbul'da bir çözüm bulunamayınca 1742'
de, istanbul ulemasının görüşlerini açıklamak üzere, Nazif Mustafa Efendi ile Mü-nif Efendi "nâme-ber" atanarak İran'a gönderildiler. Şahın, "Beş mezhep kabul olmayınca barış da olmaz!" cevabıyla döndüler. I. Mahmud'un huzurunda yapılan uzun görüşmelerden sonra Yekçeşm Ahmed Paşa ani bir kararla sadaretten uzaklaştırıldı. 21 Nisan 1742'de iran'la ilişkileri iyi bilen Hekimoğlu Ali Paşa, ikinci kez sadrazamlığa getirildi.
26 Temmuz 1742'de yapılan bir törenle, I. Mahmud'un, Ayasofya Külliyesi'ne ilave ettiği imaret hizmete açıldı. O yaz boyunca binişlerini sıklaştıran!. Mahmud, geceleri de saltanat kayığı ile Boğaz'da ve Haliç'te mehtap gezilerine çıkmaktaydı.
Giderek gerginleşen iran'la ilişkiler Şubat 1743'te yeni bir boyuta ulaştı ve Şah Hüseyin'in şehzadelerinden olup Sakız Adası'nda "mihman" (rehin) tutulan Şah Safî istanbul'a getirtilerek Nadir Şah'ın meşru Iran hükümdarını tanımadığı duyuruldu ve başına şahlık tacı olmak üzere sorguçlu selimi destar konuldu. Yanına katılan birliklerle Iran sınırına gönderildi. 23 Eylül 1743'te azledilen Hekimoğlu Ali Paşa'nm yerine Seyyid Hasan Paşa sadrazam oldu.
Kent imarına özel ilgi duyan I. Mahmud, 4 Aralık 1743'te, Atmeydanı'na yakın Çatalçeşme'de yaptırttığı Defterdar Kapı-sı'nı (Defterdarlık binası) hizmete açtı.
1744 boyunca Doğu'da İran sınırı boyunca olagelen savaşlar giderek şiddetlendi ve ekim ayında Osmanlı güçlerinin üstünlüğü ile sonuçlandı, istanbul'a gelen Hint elçisinin Nadir Şah'ı şikâyet etmesi, barış olasılığını geriletti.
Yapımı L Mahmud tarafından başlatılan "resm-i lâtif bir kebir top kârhânesi" (yeni top fabrikası), topçubaşının çabasıyla tamamlandığı gibi Tophane Meydanı da denize kazıklar çakılıp doldurularak genişletildi. 1745'te Mısır malı getiren bezirgan kalyonlarından Atbaşlu Kalyon, gece karanlığında Kumkapı ile Çatladıkapı arasında karaya vurdu. Yüzdürülemediği gibi ambarları da su ile doldu. Pirinç ve kahve yükü ıslandı. Bunlar kurutulup kahvenin okkası 20, pirincin kilesi 10, ketenin okkası 4 paradan İstanbullulara satıldı. I. Mahmud, gemi kaptanına, Tersa-ne'den yeni bir kalyon bağışladı. Aynı günlerde Iran seferi için istanbul'a gelen 5.000 kişilik ordusu Büyükdere'de tutulan Kırım Hanı Kasım Giray'a, padişah tarafından Beykoz'da, Eyüp'te ve istanbul'da ziyafetler verildi. Sonraki günlerde 8.000 kişilik ikinci crdu ile gelen Kırım nureddin sultanı (şehzade) ile birlikte Kasım Giray, Doğu cephesine uğurlandılar. Ancak, savaşa gerek kalmadan 1746'da iran'la barış imzalandı.
Boğaziçi'nde pek ender görülen yangınlardan biri 1746'da Rumelihisarı dışında çıktı. Hacı Kemaleddin Camii yandı. I. Mahmud, II. Mehmed (Fatih) döneminden (1451-1481) kalma bu eski caminin yerine daha büyük, kagir bir cami yaptırttı. Buraya bir de cuma selamlığı düzenledi.
Dine aykırı konularda, Türkçe ve Latince mektupları ele geçirilen ve peygamberlik iddiasında bulunan Bosnavî ibrahim Efendi adlı kadı, istanbul'a getirtilip önce tövbe ettirtildi. Fakat inancından caymadığı anlaşılınca "mülhid"liğine fetva verilerek Bâb-ı Hümayun önünde boynu vuruldu. Yıllardan beri saray ve yönetim üzerinde nüfuzunu koruyan Darüssaade Ağası Hacı Beşir Ağa 3 Haziran 1746'da öldü ve yerine Hazinedar Beşir Ağa(->) atandı, l yıl önce bir infilak sonucu yanan Tersa-ne'deki mahzen-i sürb (mühimmat deposu) yeniden yapıldığı gibi, yanındaki çöp mahzeni de eski planına göre yenilendi. Yine, Beykoz'daki Tokat Bahçesi ve Köşkü, uzun bir bakımsızlık döneminden sonra "hoş tarh ile bina" edildi. I. Mahmud, açılış için buraya biniş düzenledi. Gümrükçü Ishak Ağa'nın yenilediği çeşmeden de o günün şerefine su akıtıldı. 3 yıldan beri sadrazamlık görevini sürdüren Seyyid Hasan Paşa, kentte narh işlerine yeterince ilgi göstermediği gerekçesiyle 9 Ağustos 1746'da azledildi ve kethüdası Tiryaki Mehmed Paşa sadrazam oldu. Ümmi, kabasada, halk şivesiyle konuşan ve bu nedenle de Galatat Hasan Paşa diye tanınan eski sadrazamın bir kabahati ise, Beyazıt'ta Vezneciler Kapısı'na . yaptırdığı mektep ve çeşmenin yaşaması için bir de han yaptırtmış olmasıydı. Oysa, I. Mahmud istanbul'a yeni hanlar yapılmasını yasaklamıştı (bak. Hasan Paşa Hanı). Padişah, kendisinden özel izin alan Hasan Paşa'ya başlangıçta göz yummuş, mektep, çeşme ve han yapımları biter bitmez azletmişti.
20 Ekim 1746'da Galata'da Sandıkçılar içinde, Balat'ta iki ayrı yangın çıktı ve geniş bir çevreyi etkilediğinden bunlara "harik-ı kebîr" (büyük yangın) denildi. Sonbaharda, İran elçisinin, izleyen günlerde de Kırım Hanı Selim Giray'ın istanbul'a gelişleri nedeniyle karşılama törenleri, resmikabuller ve ziyafetler düzenlendi. Kırım hanını sarayda ağırlayan I. Mahmud, belindeki murassa hançeri Selim Giray'a hediye etti. Revan Köşkü'nde dinlenen ve kahve çubuk içen Selim Giray, padişahın hediyesi atla, Paşa Kapısı'na oradan da kendisine tahsis edilen konağa gitti. Devlet erkânının onuruna verdiği ziyafetler günlerce birbirini izledi. Padişahla birlikte Tersane'de bir kalyonun denize indirilişi törenine katıldıktan sonra Selim Giray Kırım'a döndü.
Beşiktaş semtine özel ilgi gösteren I. Mahmud, buradaki sarayı, 1747'de yeni köşkler ve bahçelerle genişletti. "Bir Mısır hazinesi kadar para sarfı ile ve 22 sütun üzerine" denize çakılan kazıkların üstüne çok güzel bir mabeyin köşkü yapıldı. Bu sırada Yalı Köşkü de onarıma alındı, içine, 4.000 dirhem halis gümüş ile kaplı bir de taht konuldu. Yine Hırka-i Saadet Odası'na da gümüşten bir taht ve gümüş sandık yapıldı. Bunlar için de 78.000 dirhem gümüş kullanıldı. Haremiyle birlikte ilk kez Beşiktaş Sarayı'na taşınan I. Mahmud, 24 Ağustos 1747'de sadrazamlığa Boynueğri Abdullah Paşa'yı getirdi.
Uzaklaştırdığı Tiıyaki Mehmed Paşa, çok sinirli bir devlet adamı olup tepkileri ve kararları da garipti. Örneğin, harınlaşan atını "Hayvanı kalebend etmek değirmene koşmaktır!" diyerek istanbul'un horosla-rından (değirmen) birine bağlatmıştı. Eski bir kızgınlığından dolayı da yeniçeri ocağı ile iş gören ve bundan dolayı ocak bezirganı diye ünlenen sarraf David'i, suçsuz yere boğdurtmuş, istanbul'daki Rum, Ermeni, Musevi sarraflara da türlü hakaretlerde bulunmuştu.
Nadir Şah'a dostluk elçisi olarak gönderilen Kesriyeli Ahmed Paşa Hemedan' da iken şahın bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine güçlüklerle karşılaşarak Bağdat'a geçebilmiş, yanındaki hediyeleri de götürmeyi başarmıştı. Nadir Şah'ın istanbul'a göndermek üzere yola çıkardığı elçi de yanındaki değerli hediyelerle Bağdat'taydı. Bu hediyeler arasında ünlü "Taht-ı Tavus" ile ibrişim tınablı çadır da bulunuyordu. (Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi'nde sergilenen Taht-ı Tavus, III. Mustafa döneminde [1757-1774] İstanbul'a getirilebilmiştir.)
1748 kışı çok şiddetli oldu. İstanbullular, l m'ye yakın kar yüzünden günlerce dışarıya çıkamadılar, ilkbaharda ise, Şehremini Yusuf Efendi'nin gözetiminde yapımları tamamlanan, Beşiktaş Sahilsara-yı'nın yeni köşkleri, oda, divanhane ve daireleri I. Mahmud tarafından çok beğenildi. Arap İskelesi (Dolmabahçe) başındaki cami de bu sırada yemlendi. Yamaçta yapılan köşke ise istanbul hanımları, güzelliğinden dolayı "bayıldım!" dedikleri için bu ad verildi (bak. Bayıldım Köşkü).
Temmuz 1748'de çarşı bekçiliği, Üsküdar'da bağ bekçiliği yapan çok sayıda Kürt, silahlanıp çarşıları bastılar. Herkes dükkân kapatma telaşına düştü. Kollar ve kulluk çorbacıları harekete geçti. Sadrazam Abdullah Paşa da dairesi halkıyla olay yerine gitti. Fakat sadrazam gelinceye değin, Bitpazarı, Beyazıt, Parmakka-pı kullukları, neferleri, çarşı salmacıları ve esnaf yiğitleri, kepenk sırıkları ile yağmacı kalabalığı dağıtmışlardı. Bunlara ödüller verildi.
Eylül ayındaki sağnaktan, istanbul sokakları birer ırmağa döndü. Göksu taşıp köprüsünü götürdü. Kâğıthane'nin bağ ve bostanları, meyveleri Kasımpaşa Koyu'nu doldurdu. Denizdeki bir gemi sürüklenerek koydan bir mil içerideki bahçeye oturdu.
I. Mahmud'un İstanbul'a kazandırdığı en büyük yapı kompleksi olan Nuruosma-niye Külliyesi'nin temeli 1749'da atıldı. Temel kazılarında çıkan toprağın kış mevsiminde hayvanlarla taşınması ve denize boşaltılması sorun olduğundan büyük bir kısmı Atmeydanı'na serildi ve buranın zemini daha da yükseldi. 1749 Şubat ve Mart aylarında istanbul'a aralıksız kar yağdı. Yaşam koşulları görülmemiş düzeyde ağırlaştı. Rüzgârdan ve kar birikmesinden ağaçlar devrildi, minarelerin külahları uçtu. Üsküdar'da ilci minare kaidesinden yıkıldı. Bu sırada ilginç bir de olay ya-
şandı: istanbul'a rütbe ve mansıp alma umuduyla gelen Kürt beylerinden ibrahim, amacına ulaşamayınca Fatih Camii avlusundaki arzuhalcilerden birine sahte ferman yazdırıp tuğra çektirdi. Üsküdar'a geçti. 30 kadar adamı ile ve "paşa" sanını takınarak Balıkesir'e, oradan da izmir'e gitti. Durum öğrenilince Kürt beyi izmir'de, arzuhalci istanbul'da idam edildiler.
I. Mahmud, istanbul'a kazandırdığı ikinci kütüphanesini Fatih Camii yanında yaptırttı ve 1749'da hizmete açtı. Ayrıca uzun yıllardan beri örtüsü yenilenmeyen Ravza-i Mutahhara için, istanbul tezgâhlarında atlas dokutturup üzerini sırma ve mücevherle işletti. Örtü, nadide kandiller, levha, halı ve rahlelerle Medine'ye gönderdi. 1750'ye değin, Tophane'deki çeşmelerin sayısı 40'tan 100'e çıkarılırken bu semtte de nüfus artışı görüldü. Fakat, semte verilen su, çeşmeleri beslemeye yetmediğinden, I. Mahmud Büyükdere'de yeni bir bent yaptırttı. Tophane, Fındıklı, Kasımpaşa, Galata ve Beşiktaş bol suya kavuştu.
Ocak 1750'de Ayazma Kapısı'nda başlayan yangın 19 saat sürdü. Vefa'ya, Sü-leymaniye Bimarhanesi'ne varıncaya kadar sayısız dükkân, ev ve konak yandı. I. Mahmud, yangından sorumlu tuttuğu Boynueğri Abdullah Paşa'yı azlederek 9 Ocak 1750'de Divitdar Mehmed Emin Paşa'yı sadrazam atadı. 31 Mart'ta ise Bitpa-zarı'ndaki bir hallaç dükkânından çıkan yangın, Salih Ağa Konağı'nı, kagir Bitpa-zarı'nı, Abacılar'ı, Yorgancılar'ı, Yağlıkçı-lar'ı, Haffaflar'ı tamamen yaktı. Parmakka-pı ve Tatlıkuyu'ya yayıldı. I. Mahmud, hazineden yardımda bulunarak yanan dükkânları yeniden yaptırttı. Yanan Ağa Ka-pısı(->) da kısa bir sürede yenilendi. 30 Mart 1751'de Tersane Zindanı'ndaki mahkûmlar tünel kazıp firar ettiler. Çevresinde birkaç kat duvar, dışarıda, içeride bekleyen çok sayıda paspan varken zindanın bir anda boşalması herkesi şaşırttı. Kentteki taramalarla yakalanan mahkûmlar tekrar zindana atıldılar. Tophane semtine ayrıca önem veren I. Mahmud, Ağa Ka-pısı'mn yapımından sonra buradaki kışlayı da onarttı. 21 Temmuz 1751'de Karaman Mahallesi'nde ekmekçi fırınından başlayan yangın, rüzgârın etkisiyle Atpa-zarı, Kıztaşı, Yeniodalar semtlerine yayıldı. Yeniodalar'da, bölük, cemaat ve sekbanlara ait 162 orta kışlası yandı. Sadece 11 kışla kurtuldu. Etmeydanı'ndaki Orta Camii de yandı. Bu yangından sonra da hazineden her bölük kışlası için para yardımında bulunuldu ve yeni kışlalar yapıldı. Yeniçeriler 689 kese tutan yardım parasını, ulufe keseleri gibi, istanbul sokaklarında nümayişler yaparak götürdüler. 4 Ağustos 1751'deki sağanakta her taraf suyla doldu. Köhne binalar çöktü. Kasımpaşa Deresi'ne sığmayan sular, yan kaldırımlarda birkaç kulaç yükseldi. 165 ev, 6 fırın, 60 dükkân yerle bir oldu. Yağan yağmurun suyu tuzluydu. Bu felaketi, halkın "taun-ı kebir" dediği veba ve kolera salgınları izledi. Ölenler o kadar çok-
Dostları ilə paylaş: |