KirkçEŞme tesisleri


MEHMEDVI 352 353 MEHMEDVI



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə553/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   549   550   551   552   553   554   555   556   ...   889
MEHMEDVI

352


353

MEHMEDVI

Diğer yandan özellikle İstanbul'daki Rum ve Ermeni patriklerinin, bütün Türkiye'nin işgal edilmesi yönündeki başvuruları üzerine ingiliz işgal kuvvetleri İstanbul'u tamamen ellerine geçirmek siyasetine yöneldiler. Bunun için de "barışı ve sükûneti korumak" gibi bir gerekçeye ihtiyaçları vardı. Türklerle azınlıklar arasında sürtüşmeler, kanlı olaylar çıkmasını elaltın-dan tahrik ettiler. Azınlıkları olabildiğince şımarttılar. O derecede ki Karaköy'de-ki bir Rum kebapçı, dükkânını denetlemek isteyen Şehremini ve Vali Vekili Cemil Pa-şa'yı (Topuzlu) değnekle kovabilecek kadar korkusuzdu.

3 Mart 1920'de istifa eden Ali Rıza Paşa' nın yerine Salih Hulusi Paşa sadrazamlığa atandı ve yeni bir kabine oluşturuldu. 15 Mart günü İstanbul'da yeni bir tutuklama başlatan işgalciler 150 aydını hapsettiler. 16 Mart 1920'de bir bildiri yayımlayarak üç uluslu (İngiliz, Fransız, İtalyan) bir işgal ordusu oluşturulduğunu bildirdiler. Aynı gün İngiliz Generali Wilson'ın emrindeki bu ordu, belirlenen noktaları işgal etti. Durum Vahideddin'e bildirildiğinde sessiz kalmayı tercih etti. Yüzbaşı John G. Benett, Mec-İis-i Mebusan'a gidip Rauf Bey (Orbay) ile Kara Vasıf ı tutukladı. İstanbul sokakları İngiliz üniforması giyinmiş azınlıklarla doldu. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ce-vad Paşa (Çobanlı), Dr. Esat Paşa (Işık) yatak kıyafetleriyle ve elleri bağlanarak sürüklenip götürüldüler. Milliyetçiler, İtalyan gemilerine sığınmaktaydılar. Hilal-i Ahmer Cemiyeti(-») merkezini 30 kişilik bir müfreze işgal etti. Harbiye, Bahriye nezaret-

VI. Mehmed'in İstanbul'daki son günleri.



Galeri Alfa

leri, Tophane-i Âmire, kışlalar, karakollar teslim alındı. Şehzadebaşı'ndaki Mızıka Karakolu'nda 6 er şehit edildi. Beyazıt'taki çarpışmalarda yaralananlar oldu. Gedik-paşa'daki tüm işyerleri ve evler arandı. 17 Mart günü, Müttefik Pasaport Bürosu'ndan vize almayanların Anadolu Feneri'nden ve Pendik'ten öteye geçmeleri yasaklandı. Tutuklananların Malta'ya sürgün edilmeleri de devam ediyordu. Kentte sıkıyönetim ilan edildi. İşgalcilerin, Kuva-yı Milliye'ye ilişkin isteklerim yerine getirmeyen Salih Paşa 2 Nisan günü istifa etti. 5 Nisan' da Ferid Paşa yeniden sadrazam atandı ve işgal kuvvetlerinin güdümünde bir hükümet kurdu. Saray ve Babıâli, İngiliz, Fransız, İtalyan yüksek komiserlerinin ve işgal ordusu komutanının taleplerini yerine getirmekle durumu idare etmekteydiler. 11 Nisan 1920'de Meclis-i Mebusan, Vahi-deddin'in "esbab-ı zaruriye-i siyasiyeden nâşi feshi iktiza" ettiğini bildiren irade-i seniyyesiyle kapatıldı. Dağılan meclisin birçok üyesi çeşitli yollardan Ankara'ya giderek 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne katılmışlardır.

İstanbul için öngörülen statülerin başında uluslararası bir yönetim düşünülüyordu. Bunu savunanlar, kentte "yerli" Türk bulunmadığını, sadece kamu görevlilerinin ve askerlerin Türk olduklarını ileri sürmekteydiler. İngiliz resmi çevreleri ise Vahideddin' in İstanbul'dan uzaklaştırılmasının doğru olup olmadığını tartışmaktaydı. Vahided-din'in sürgüne gönderilmesinin sömürge Müslümanlarını incitebileceği düşünülüyordu. Lord Curzon ise padişahın uzaklaş-

tırılmasında ısrarlıydı. Vatikan önerisi diye bilinen bir yaklaşım ise İstanbul'u bütün İslam dünyasının başkenti yapmaktı. Cemiyet-i Akvam'a götürülen bir başka ö-neri, şehir halkının özerk yönetiminin geçerli olacağı "serbest şehir" sözleşmesi idi. Sonuçta, İngilizler Vahideddin'in daha bir süre İstanbul'da oturmasının uygun olacağına karar verdiler.

Kentteki yaşam giderek daha gerilimli bir ortama sürüklenirken hemen her gün yeni olaylar yaşanmaktaydı. Karakol Cemi-yeti(->) ve Müdafaa-i Milliye Teşkilatı başta olmak üzere birçok direniş örgütü işgalcileri yıldırıcı eylemler gerçekleştirmekteydiler. Kentte silahla dolaşma yasağı olmasına karşın, Fatih, Aksaray yangın yerlerinde, tenha semtlerde ve çoğu zaman da geceleri faili meçhul cinayetler işleniyordu. Polis şefi Benett, Büyükdere'den otomobili ile dönerken pusuya düşürüldü. Karaköy' de bir Türk askerini kamçılayan İngiliz trafik askeri öldürüldü. Gülhane Parkı'nda Türk kadınlarına saldırmaya yeltenen 3 Fransız askeri bıçaklanarak öldürüldüler. İşgalciler, hapishanelerdeki azınlıkları serbest bırakarak silahlandırdılar ve Türklere karşı cinayetlere yönelttiler. Her gün bir başka semti silah araması gerekçesiyle didik didik etmekte, evlere ve konaklara el koymaktaydılar.

Fransız birlikleri Gülhane Parkı'nı karargâh yeri seçerek buranın bir bölümünü de hayvanları için otlak ve ahır yapmışlardı. Tophane'deki Arabyan Hanı tutuklanan Türklerle doluydu. İstanbul'un geleneksel alayları, törenleri unutulmuştu. Buna karşılık, İngiliz kralının doğum günü, Fransız Devrimi'nin yıldönümü kutlanıyor, futbol maçları yapılıyordu. Şehreminliği ise İstanbul ve Türk dostu bilinen Pierre Lo-ti(-») için bir dernek kurulmasına öncülük ettiği gibi kaldığı eve de plaket koydu. Caddelere Claude Farrere, Pierre Loti adları verildi. 22 Temmuz 1920'de Sevres Ant-laşması'mn esaslarını görüşmek üzere Yıldız Sarayı'nda Şûra-yı Saltanat toplandı ve barış koşulları kabul edildi.

Sadrazam Damat Ferid Paşa, 31 Temmuz 1920'de beşinci kabinesini kurduktan sonra 10 Ağustos 1920'de Sevres Antlaşması imza edildi. Ferid Paşa, 2,5 ay sonra istifa etmek zorunda kaldığından 21 Ekim 1920'de Tevfik Paşa son kabineyi kurdu ve bu dördüncü sadaretinde Osmanlı Devle-ti'nin sonuncu sadrazamı oldu.

Balkan Savaşı'ndan beri yoğun göç alan İstanbul'a işgal öncesinde ve sonrasında da Balkanlar'dan, Trakya'dan, Yunan işgal bölgelerinden sürekli göçmen gelmekteydi. Bunların sayısının 150.000 dolayında olduğu tahmin edilmiştir. Hilal-i Ahmer ise 50.000 Müslüman, 40.000 Rus, 4.000 Ermeni göçmen bulunduğunu saptamıştı. Bu kuruluş, 85.000 dolayında göçmene yardım yaptığı gibi, İstanbul'daki birçok dayanışma ve yardım dernekleri de gelenlere barınak ve yiyecek bulmaya çalışıyordu. 5-15 Kasım 1920 arasında İstanbul'a Wran-gel ordusu döküntüleri denen yeni göçler akmaya başladı. 15 Kasım'da 45 gemi dolusu 70.000 asker ve sivil Rus İstanbul'a

geldi. 40.000 kişi ise Kırım'da gelmek için bekliyordu (bak. Beyaz Ruslar).

Yabancı göçmenlerle ilgilenme olanağı olmayan son saltanat hükümeti, İstanbul'a sahip çıkma konusunda ilginç bazı girişimlerde bulundu. Örneğin, ölü gömülmeyen eski Kasımpaşa ve Beyoğlu mezarlıklarının kamulaştırılıp iskâna açılması, Tevfik Paşa'mn son sadareti sırasında gerçekleştirilmiştir. İstanbul Darülfünunu'na ilk Türk kızlarının öğrenci yazılmaları da 1921'dedir. Kentte, eğitim, sağlık, ulaşım, basın faaliyetleri olumsuz koşullara karşın yine de sürmekteydi. İstanbul'da bir yılda 16.500 ölümün 1/6'sı veremdendi. Koleranın kaynağı olan Hasköy'de ise bazı evler kamulaştırılıp yakıldı. İstanbul'da, 1918' de 1.475, 1919'da 158, 1920'de 747, 1921' de 600, 1922'de de 100 evi kül eden birçok yangın çıktı. 1921'deki Üsküdar yangınında 694 ev, 31 dükkân yandı. Kentte fiziksel bir gelişme söz konusu olmadığından göçlerle artan nüfus, aynı çatı altında birkaç ailenin birden barınması ile kaldırıla-biliyordu. Bu nedenle de yangınlar sonrası açıkta kalan aile ve nüfus, yanan evlerle orantılı olmayıp çok yüksekti. Ulaşım hizmetleri neredeyse durmuştu. Yıldız Sa-rayı'na çağrılan eski sadrazamlar, nazırlar, araba yokluğundan, Beşiktaş'tan saraya kadar olan yokuşu yaya inip çıkmaktaydılar. Mayıs 1919'da ikinci kez şehremin-liğine atanan Cemil Paşa (Topuzlu) kö-mürsüzlükten duran gazhaneleri çalıştırmakla işe başlamış, sokakları kadın işçilere yıkattırmıştı. Piyasada bozuk para bulunmadığı için, Darphane'de köprü parası olarak jetonlar bastırmış, halk bunları "ce-milpaşa meteliği" adıyla günlük alışverişte de kullanmaya başlamıştı. İşgalcilerin haczettikleri 250.000 liralık Harikzedegân parasından 50.000 lirası da belediye bütçesine aktarıldığı gibi, Sandal Bedesteni'n-de de bir mezat yeri açılmıştı. Haliç kıyısında kerestecilerin işgal ettiği alanların kamulaştırılıp hal yapılması girişimi de bu yıllardadır. Ferid Paşa ise, İstanbulluları madenkömürüne alıştırmanın gerekliliğine inanmış ve Kuruçeşme'deki yalı arsasından başlayarak Boğaziçi'nin birçok yerine kömür depoları yapılmasına izin vermişti.

Fransız sermayesi ile kurulan İstanbul Emlak Şirket-i Osmaniyesi'ne satılmış olan Taksim Kışlası ile Taksim Bahçesi'nin ve Talimhane Meydanı'nın kapladığı alan içindeki vakıf yapıların iadesi bu sırada gündeme gelmiş ve Taksim Kışlası avlusunda bulunan, askerlere mahsus caminin yerine, Safraköy'de bir cami yapılması uygun görülmüştü.

İstanbul hükümeti, kamu görevlilerinin aylıklarım ödeyemediği gibi veliaht Abdül-mecid Efendi de sadrazama tezkireler gönderip aylık ödeneğinin yetmediğini ve ödenmediğini, sarayının giderlerini karşılayamaz duruma düştüğünü, hiç olmazsa haftalık ödenekler ayrılmasını rica ediyordu. İstanbul'daki memurların bir aylık maaş tutan 2.320.000 lirayı bulurken toplana-bilen gelir, 1.540.000 lira düzeyindeydi. Kent yaşamı farklı koşullarda devam ediyordu. İstanbul'un Müslüman semtleri akşam

VI. Mehmed'in Malta'ya ayak basması. Galeri Alfa

erkenden uyumayı tercih ederken Beyoğ-lu'nda meyhaneler, sinemalar, gazinolar, dolup taşıyordu. Garden Bar, Vinter Palas, Royal Bar, kumarbazların başlıca uğraklarıydı. Öte yandan Vahideddin'in, 21 Haziran 1922'de yayımlanan bir irade-i seniy-yesi ile kadınların ev içi kıyafetlerine ka-rışılamayacağı, ancak sokağa çıkılırken İs-lamiyete uygun ve vücudu örten elbiseler giymeleri, "makarr-ı hilafet" olan İstanbul'da edebe aykırı, açık saçık giyimlerin pek çok sakınca doğurabileceği belirtilmekteydi. Oysa, İngilizler ve öteki işgalciler, İstanbul'da kadınların devam ettiği içkili yerlerin açılmasını teşvik etmekteydiler. Buralarda sivil-asker, işgalci-Türk-azın-lık karışık eğleniliyordu. Personelin çoğu ise Beyaz Ruslardı.

İstanbul'da yayımlanan 11 Türkçe gazete vardı. Bunların en etkilileri Ankara yanlısı Tevhid-i Efkâr, ileri, Vakit, Akşam ve İk-dam'dı. Tercüman-ı Hakikatyansızdı. Ta-nin, antikemalist ve milliyetçiydi. Saltanat yanlısı gazeteler Peyam-ı Sabah, Alemdar ve Serbestî'ydi. Türkçe gazetelere hem hükümet, hem işgalciler sansür uygulamakta, sansür edilen yazı yerleri beyaz olarak çıkmaktaydı. Kentte 5 Ermenice, 7 Rumca, 4 Jodeo-İspanyolca, 6 Fransızca, l İngilizce gazete yayımlanmaktaydı.

Talat Paşa'mn Berlin'de (15 Mart 1921), Said Halim Paşa'mn Roma'da (6 Aralık 1921), Cemal Paşa'mn Tiflis'te (21 Temmuz 1922) Ermenilerce öldürülmeleri, Enver Paşa'mn Buhara'da, Kızılordu birlikleri ile çarpışırken (4 Ağustos 1922) vurulması, İstanbul'da heyecan uyandırdı. Anadolu' daki Milli Mücadele'nin başarıya ulaşması ise Vahideddin'den önce Ferid Paşa'yı tedirgin etti ve eşi Mediha Sultanla birlikte 22 Eylül 1922'de Fransa'ya kaçtı.

19 Ekim 1922'de Ankara hükümetinin temsilcisi Refet Paşa (Bele), Mudanya'dan Gülnihal Vapuru ile İstanbul'a geldi ve coşkun gösterilerle karşılandı. Refet Paşa, hal-

ka söylevinde "İstanbul büyük vatanın kalbi, dimağı, ruhu ve ziyasıdır. Onsuz Türklük yoktur ve olamaz!" dedi. Yönetime el koyan Refet Paşa, Vahideddin'le de görüştü. Galata Borsası ve gümrükler geçici olarak kapatıldı. Türklerle yabancıların ticareti yasaklandı. Ankara'ya da İstanbul hükümetinin bir işlevinin kalmadığını, İtilaf devletleriyle ilişkilerin derhal kesilmesini önerdi. Sadrazam Tevfik Paşa'mn, barış konferansına delege göndermek üzere Ankara'ya telgraf çekmesi ise TBMM'de saltanatın kaldırılması kararının ivedilikle alınmasını gündeme getirdi. 31 Ekim 1922'de "Ka-vanin-i esasiyeye mugayir harekette bulunan İstanbul'daki eşhas ve heyetlerin hı-yanet-i vataniye" kapsamında cezalandırılmaları, l Kasım 1922'de de "saltanatın millete, hilafetin ise Âl-i Osman'a ait olduğu, halifeliğe bu hanedanın ilmen ve ahlaken erşed ve eslâh olan bir mensubunun intihabı" kararları yasalaştırıldı. Bu yasalar, İstanbul basınında da yayımlandı.

2 Kasım 1922'de Tevfik Paşa, Vahideddin'e istifasını verdi. 5 Kasım 1922'de Refet Paşa bir beyanname yayımlayarak İstanbul'un yeni konumunu "İstanbul, Çatalca, Beyoğlu mutassarıflıklarını kapsayan" bir vilayet olarak ilan etti ve bunun geçici olduğunu duyurdu. Divanyolu'nda-ki Şark Mahfili'nde bütün nezaretlerin müsteşarlarını toplayarak her türlü işleme son vermelerini bildirdi. Halife sıfatı ile daha 15 gün Yıldız Sarayı'nda oturan VI. Meh-med Vahideddin, son cuma selamlığına 10 Kasım 1922'de çıktı. 16 Kasım günü işgal orduları başkumandanı Harrington'a yazdığı mektubu "Halife-i Müslimin" sanıyla imzaladı ve İstanbul'da hayatını tehlikeli gördüğünü, İngiltere devletine sığınmak, bir an önce İstanbul'dan bir başka yere gitmek istediğini bildirdi. Aldığı olumlu cevap üzerine gece boyunca hazırlandı. Gerekli bütün eşya ve belgeler bavullara yerleştirildi. 17 Kasım sabahı 06.00'da Basma-


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   549   550   551   552   553   554   555   556   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin