KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə649/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   645   646   647   648   649   650   651   652   ...   889
MESNEVÎHANE TEKKESİ

Fatih İlçesi'nde, Çarşamba'da, Tevkii Cafer Mahallesi'nde, batıda Tevkii Cafer Mektebi Sokağı, güneyde Mesnevihane Caddesi, doğuda Sancaktar Yokuşu, kuzeyde Fener Rum Erkek Lisesi'nin arsası tarafından kuşatılan arsada yer almaktadır.

Kaynaklarda "Darülmesnevî Tekkesi" olarak da anılan bu tesis, yakınında yer alan, Nakşibendîliğe bağlı Murad Molla Tekkesi'nin üçüncü postnişini Şeyh el-Hac Hafız Seyyid Mehmed Murad Efendi (ö. 1848) tarafından 1260/1844'te inşa ettirilmiştir. Murad Molla Tekkesi'nin ikinci postnişini Ahıskalı Şeyh el-Hac Seyyid Abdülhalim Efendi'nin (ö. 1815) oğlu olan M. Murad Efendi, döneminde İstanbul'un önde gelen Mesnevi sarihlerinden ve mes-nevihanlarmdan birisi olarak tanınmış, bu tekkeyi de özellikle Mesnevi eğilimi vermesi amacıyla tesis etmiştir. Mesnevîhane Tekkesi'ni, kuruluş amacı ve fonksiyonu açısından diğer Nakşibendî tekkelerinden farklı kılan bu husus, klasik tasavvuf edebiyatının temel eserlerinden olan Mesnevi' nin, yalnız Mevlevîlerce değil bütün tarikatlar tarafından ne derecede benimsendiğinin somut bir kanıtını oluşturur.

Tekke kuruluşunda şu bölümleri barındırmaktaydı: Aynı zamanda dershane olarak da kullanıldığı anlaşılan mescit, ayrıca bağımsız bir tevhidhane, derviş hücreleri, kütüphane, şadırvan, cümle kapısı, su haznesi, çeşme, muhtemelen bir mutfak ve küçük bir selamlık dairesi. İnşa edilmesinden az sonra mescit-dershaneye bir minare eklenmiş, muhtemelen M. Murad Efendi'nin 1848'de vefatından sonra türbesi inşa edilmiş, 1268/1851-52'de II. Malı-mud'un başkadını Nevfidan Kadın Efendi (ö. 1855) avluya bir kuyu bileziği vakfetmiştir. Tekkelerin kapatılmasına (1925) kadar ayakta kalan yapılar bu tarihten sonra özgün kullanımlarını yitirerek harap olmaya başlamış, bu dönemde tevhidhane, selamlık, derviş hücreleri, kütüphane ve mutfak bölümleri yıkılarak bunlardan bo-

Mesnevîhane Tekkesi'nde mescid-dershanenin avludan görünümü M. Baha Tanınan, 1991

salan alanın bir kısmına kagir bir imam meşrutası inşa edilmiştir. 1968'de onarım gören mescit-dershane günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

Ayin günü cuma olan Mesnevîhane Tekkesi 1925'e kadar Nakşibendî tarikatının denetiminde kalmış ve kuruluş amacına uygun olarak, bir Mesnevîokulu gibi faaliyet göstermiştir. Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885 tarihli istatistiğinde burada 7 erkeğin yaşadığı tespit edilmekte, Maliye Nezareti'nin R. 1325/1910 tarihli Taami-ye ve Tahsisat Defteri'nde ise günde 3 okka et ve yılda 2.244 kuruş tahsisatı olduğu kaydedilmektedir. Postuna geçen ve vakfiyesi gereği icazetli mesnevihan olması gerekli şeyhlerinden Mustafa Efendi'nin adı Bandırmalızade A. Münib Efendi'nin 1307/ 1889 tarihli Mecmua-i Tekâyâ'sında zikredilmiştir.

Tekkenin, Haliç yönüne (kuzeye) doğru meyilli olan arazisi, istinat duvarı niteliğindeki çevre duvarlarının yardımı ile bir platform haline getirilmiş, güneybatı köşesine cümle kapısı, bunun yanına sırayla su haznesi ile çeşme ve M. Murad Efendi'nin türbesi, cümle kapısının batı yönüne, Tevkii Cafer Mektebi Sokağı boyunca, kuzey-güney doğrultusunda derviş hücreleri ile tevhidhane, arsanın ortasına da mescit-dershane yerleştirilmiştir.

Mesnevihane Caddesi üzerindeki cümle kapısı iki yandan, küfeki taşından örülmüş ve üstleri sıvanmış pilastrlarla kuşatılmış, kapının açıklığı yanlarda mermer sövelerle, üstte de yuvarlak kemer şeklinde yontulmuş mermerden bir söve başlığı ile çerçevelenmiştir. Kilit taşı çıkıntılı olan kemerin üzerinde, "Melek Paşa hafidi" olarak tanınan Ali Haydar Bey'in (ö. 1870) güzel ta'lik hattı ile iki satır halinde yazılmış bulunan mensur kitabe tekke-

nin özelliğini ("Hazâ dâr-ı tedris'el-Mesne-vî li Hazret-i Mevlânâ Celâleddin el-Rûmî kaddese sırrahü's-Sâmî") ve inşa tarihini (1260/1844) belirtmektedir. Günümüzde kapıyı taçlandıran üslupsuz beton saçağın yerinde, zamanında ahşap bir saçağın yer aldığı tahmin edilebilir.

Kareye yakın dikdörtgen bir alanı (8,40x 7,40 m) kaplayan mescit-dershane, kagir duvarlı, kırma çatılı, alelade bir mescit yapısıdır. Duvarları moloz taş ve tuğla ile düzensiz bir biçimde örülmüş, kapı ve pencereler kesme küfekiden sövelerle çerçevelenmiştir. Dikdörtgen planlı, kapalı son cemaat yerinin kuzey duvarında, ortada basık kemerli giriş, yanlarda altlı üstlü, dikdörtgen açıklıklı ikişer pencere yer almaktadır. Kapının önündeki ahşap saçak sonradan iptal edilerek yerine, cephenin görünümünü olumsuz yönde etkileyen, çirkin bir beton sundurma oturtulmuştur. Kapının üzerinde, manzum metni "Hakkı" mahlaslı bir şaire ait, Ali Haydar Bey'in ta'lik hattı ile yazılmış, 1260/1844 tarihli bir kitabe bulunmaktadır.

Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın ekseninde bir kapı, yanlarda birer pencere vardır. Dikdörtgen planlı harimin diğer duvarlarında da ikişer adet dikdörtgen pencere açılmış, doğu ve batı duvarlarındaki pencerelerin arasına birer dolap nişi, güney duvarındakilerin ortasına mihrap yerleştirilmiştir. Mihrabın, güney cephesinde taşkınlık yapan, yarım daire planlı nişi yuvarlak bir kemerle son bulur. Mescit-dershanede hiçbir mahfilin bulunmaması dikkati çekmekte, bu durumun, söz konusu mekânda namaz ve Mesnevi eğitimi dışında herhangi bir faaliyetin düşünülme-mesinden, başka bir deyimle erkek ve kadın seyircilerin izleyebileceği tarikat ayininin icra edilmemesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Çubuklu olan ahşap tavanın ortasında basit, yuvarlak bir göbek dışında herhangi bir süsleme teşhis etmek mümkün değildir. Kapısı kuzeye (avlu yönüne) açılan minare son cemaat yerinin

Mesnevîhane Tekkesi'nde mescid-dershanenin planı M. Baba Tanınan, 1981

kuzeybatı köşesinde yükselir. Yapı kitlesinden taşan, kare planlı kaidesinde, bir sıra kesme küfeki ile iki sıra tuğladan oluşan almaşık örgü gözlenmekte, kaidenin (ve dolayısıyla) minarenin mescit-dershane-den daha sonra inşa edildiği belli olmaktadır. Tuğla ile örülmüş, silindir biçimindeki gövde, alt ve üst bitimlerinde, küfekiden birer silme ile kavranmış, şerefe basit demir parmaklıklarla kuşatılmıştır. Kurşun kaplı, koni biçiminde bir ahşap külahla son bulan minarenin tek ilginç ayrıntısı Mev-levî sikkesi biçimindeki alemidir.

Dikdörtgen prizma biçimindeki su haznesinin duvarları tuğla ile örülmüş, avluya bakan batı cephesine, mermerden ufak bir çeşme konmuştur. Kurnası ortadan kalkmış bulunan çeşmenin dikdörtgen aynataşı dalgalı bir şerit kabartması ile çerçevelenmiştir. Su haznesine bitişik olan ve tekkenin banisi Şeyh M. Murad Efendi'nin ahşap sandukasını barındıran türbe ufak boyutlu (5,30x3,50 m), tuğla duvarlı, kırma çatılı, iddiasız bir yapıdır. Güney cephesinde dikdörtgen açıklıklı kapı, doğu ve kuzey duvarlarında avluya bakan ikişer dikdörtgen pencere, batı cephesinde de, Mesnevihane Caddesi'ne açılan, aynı biçimdeki ziyaret penceresi bulunur. Ziyaret penceresinin üzerine, M. Murad Efendi' nin adım ve vefat tarihini (27 Şaban 12647 29 Temmuz 1848) veren, ta'lik hatlı küçük bir kitabe iliştirilmiştir.

Şadırvanın, altıgen prizma biçimindeki haznesinin yüzleri, benzerlerine tekkenin çeşmesinde ve kuyu bileziğinde de rastlanan, ampir üslubuna(~>) özgü bezeme öğelerinden dalgalı şerit kabartmaları ile çerçevelenmiştir. Çerçevelerin köşelerinde, ayrıca muslukların altında ve üstünde kabartma rozetler görülmektedir. Aslında ahşap olduğu halde sonradan betona dönüştürülen çatıyı altı adet, daire kesitli ve Dor başlıklı, ince mermer sütun taşır. Daire kesitli kuyu bileziğinin üzerinde, 1268/1851' de Nevfidan Kadın Efendi tarafından yaptırıldığını belgeleyen, sülüs hatlı, mensur bir kitabe vardır. Türbenin güney yönünde, halen mevcut olmayan selamlık-kütüphane kanadının bulunduğu tahmin edilebilir.

Günümüze intikal etmemiş olan tevhid-hanenin küçük boyutlu, ahşap duvarlı, basit bir yapı olduğu, aynı şekilde ahşap, küçük birimlerden ibaret olan sekiz adet derviş hücresinin de avluya açılan dikdörtgen kapıları ve pencerelerinin bulunduğu bilinmektedir.

Bibi. Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 5; İhsaiyat H, 19; Schneider, Mauem, V, 75; R. Ülker, istanbul Anıtları, Ayvansaray, Balat ve Fener Semtlerindeki Anıtlar, İst., 1957, s. 70-72; Öz, istanbul Camileri, I, 142; S. Eyice, "Kaybolan Bir Tarihi Eser Şeyh Murad Mescidi", TD, KVII/22 (1968), 126-127; Osmanlı Müellifleri, I, 159; Fatih Camileri, 164-165, 287.

M. BAHA TANMAN




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   645   646   647   648   649   650   651   652   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin