KOLERA SALGESLAKI
46
47
KOMNENOS HANEDANI
1911'deki kolera salgınında Gülhane Bahçesi'nde kurulan barakalardan oluşan kolera hastanesi.
Nuran Yıldırım koleksiyonu
Salgın sırasında, İstanbul'a gelmiş olan birkaç St.Vincent de Paul rahibesi Kule-dibi'nde bir dükkân kiralayarak sokaklarda düşüp kalan koleralıları tedavi etmişler, salgın bitince rahibelerin yararlı hizmetleri bu bölgede bir hastane açmak fikrini doğurmuş ve Altıncı Daire-i Belediye Has-tanesi(-0 kurulmuştur.
Salgının söndürülmesinde başka bir felaketin, Hocapaşa yangınının büyük rolü olmuştur. Yangından önce, günlük ölümler 1.000'i aşmışken, yangının ertesi günü bu sayı 100'e düşmüş ve bir hafta içinde de salgın tamamen ortadan kalkmıştır.
istanbul'da 1865'te başlayan bu salgın, Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika'ya yayılan, dünyanın dördüncü kolera pandemisinin bir uzantısıydı. Avrupa'da büyük tahribat yapan koleradan korunmak gayesiyle, 1866'da istanbul'da Uluslararası İstanbul Sağlık Konferansı düzenlenmiş ve burada bjljmşel karantinanın esasları tespit edilmiştir, l§67'deMecjis-i 'Tahaffuz tarafından Ko-jera RJizamnameşi hazırlanmış ve uzun sürç yürijrjütoş telmışfrf.
'|87Q!te^uşya!dapaj;}akveren salgın, Kayaklar'da(->) pu ü}|e4ep gelen gemilere şıkı bir karantina uygulandığı halde, İstanbul'a da gelmiş ve bütün şehri etkileye-rejş 15.000 can alrnıştır. Bunu izleyen 1876 sajgımnda ise 7.000 İstanbullu hayatını kaybetmiştir.
'1892'de, Psmanlı İmparatorluğu, İsveç, İsviçre ve Yunanistan hariç bütün Avrupa ülkelerinde, oldukça ağır seyreden bir kolera salgını vardı. Koleranın ülkeye girmemesi için limanlardaki tahaffuzhanelere e-tüvler yerleştirilmesine, dubalara yerleştirilen etüvlerle gemilerin hattâ posta evrakının bile dezenfekte edilmesine rağmen, 25 Ağustos 1893'te Hasköy'de ilk kolera vakası ortaya çıkmıştı. Ardından Üsküdar'da şüpheli ölümler başlamış ve hastalığın kolera olduğu tespit edilmişti. Fakat daha önceki salgınlarda koleradan yüksek rakamlarda ölü veren halk arasında, hafif seyreden bu hastalığın kolera olmadığı, Şehremini Rıdvan Paşa'nın hükümetten daha
fazla para alabilmek için bir kolera salgını uydurduğu yolunda söylentiler dolaşıyordu. Bu dedikodular sınırları aşarak Rusya ve Avrupa gazetelerine de konu olmaya başlamıştı. Kesin bir teşhis koymak ü-zere, Pasteur'ün öğrencisi, Fransa Sağlık Daireleri Müfettiş Yardımcısı Dr. Andre Chantemesse çağrıldı. Chantemesse hastalığın kolera olduğunu onaylayınca gerekli önlemler alınmaya başladı. Belediye daireleri, Sultanselim, Şehremini, Kuruçeşme, Emirgân, Beyoğlu, Sarıyer, Üsküdarve Haydarpaşa'da geçici kolera hastaneleri açarak tedavilerini üstlendi. Belediyede Hıf-zıssıhha-i Umumiye Komisyonu kuruldu. Galata, Üsküdar ve Tophane'de üç tebhir-hane yapımına başlandı. 17 Aralık 1893'te Gedikpaşa, 6 Ocak 1894'te de Üsküdar ve Tophane tebhirhaneleri faaliyete geçerek kolera görülen mekânlar ile buralardan alınan eşyaları dezenfekte etmeye başladılar. Cadde ve sokaklar temizlendi, yaş sebze meyve ile midye gibi deniz ürünlerinin satışı yasaklandı.
Kolera, kaynağı su olan bir hastalık olduğundan şehir su şebekesinde yapılan kontrollerde Belgrad Köyü'nün domuz ahırları ile Kömürcü ve Bağçecik köylerinin lağım sularının su bendine aktığı tespit edilmiş ve bu köyler istimlak edilerek halkı başka bir yere nakledilmiştir. Ayrıca Göksu Bendi'ne de kumdan bir süzgeç yaptırılmıştır.
25 Ağustos 1893-4 Nisan 1894 arasında devam eden salgında geçici kolera hastanelerine toplam 2.683 hasta kabul edilmiştir. Bunların 1.537'si ölmüş 1.146'sı da şifa bulmuştur.
Şehremaneti ilk kez bu salgının tam bir istatistiğini hazırlamıştır. Bunlar ilk hastalık istatistiklerimizdir. Bundan sonra belediye, her sene şehrin sağlık durumunu gösteren istatistikler tutmuşsa da bunların ilki ancak 1910'da yayımlanabilmiştir.
Bu salgın sonunda belediye hizmetlerine daha çok önem verilerek İstanbul'un çeşitli belediye dairelerindeki hekim sayısı artırılmıştır. Salgın sebebiyle yapılan en
önemli işlerden biri de Bakteriyolojihane-i Şâhâne'ninG-») kurulmasıdır.
1894'te şehirde yeniden kolera vakaları görülmesi üzerine bu kez kolera hakkındaki çalışmaları ile tanınan Münih Üniversitesi profesörlerinden Dr. Rudolf Emme-rich çağrılmış, Hasköy, Balat ve Ayvansa-ray'da kanalizasyon bulunmadığını, bazı yiyeceklerin açıkta satıldığını, Yeniköy' deki kuyu sularının içim şartlarını taşımadığını bildiren bir rapor vermiştir. Bu sıralarda Kasımpaşa Deresi civarında yüksek tepelerde bulunan mahallelerin atık suları bu derede toplanmaktaydı. Zaman zaman temizleme çalışmaları yapılmasına rağmen Kasımpaşa bu yüzden bir kolera o-dağıydı.
1907-1915 arasında, İstanbul'da zaman zaman kolera salgınları olmuştur. 1910'da koleranın şiddetini artırması üzerine, De-mirkapı, Nuhkuyusu, Şişli ve Yenibahçe'de hazırlanan, 24'er yataklı 4 pavyon yetersiz kalınca 4 seyyar hastane daha getirtilerek Demirkapı ve Gülhane Bahçesi'ne kurulmuştur. Ayrıca Cerrahpaşa'da Takiyed-din Paşa Konağı da geçici kolera hastanesi yapılmış, salgın bittikten sonra bu bölgede bir hastaneye ihtiyaç duyulması üzerine 1910'da Cerrahpaşa Hastanesi^*) a-dıyla bu kez bir belediye hastanesi olarak faaliyete geçmiştir. Balkan Savaşı yıllarında yeniden şiddetlenen kolera İ911'de 1.583 ve 1912'de 1.277 kişinin ölümüne yol açmıştır.
Bundan sonra uzun yıllar kolera salgını görülmedi. Ancak 19öO'lı yılların sonlarında Asya'da "vibrio el tor" enfeksiyonu gittikçe yayılmaktaydı. Dünya Sağlık Örgütü buna önce parakolera adını vermişken sonra kolera olarak adlandırılmasını ve bu hastalığa karşı kolera tedbirleri alınmasını bildirmişti. 1970'te Sağmalcılar'da görülen vakaların bu çerçevede değerlendirilmesi üzerine İstanbul'da kolera gündeme gelmiş ve komşu ülkeler Türkiye'ye karşı kolera tedbirleri uygulamaya başlamıştı. Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat, incelemeleri sonunda bu salgının, "vibrio el tor" dan ileri gelen parakolera olduğunu tespit ederek bu hastalığın gerçek koleradan farklı olduğunu, bu itibarla Dünya Sağlık Örgütü'nün tutumunun yanlış olduğunu ve karantinaya gerek olmadığını bildirmiştir. Ünal'ın çabaları sonucu karantina uygulaması ve aşı mecburiyeti getiren ülkeler bu tedbirleri kaldırmışlardır.
Bibi. "Kolera Musabînine Mahsus Olmak Üzere Küşâd Edilen Devâir-i Belediye Hastaha-nelerinin Cedvel-i Mu'âmelâtı ve îstilâ-yı Mezkûr Hakkında Mütâlaât", Vekâyi-i Tıbbiye, Sene 14, S. 21 (20 Receb 1311/15 Kânunusani, 1309), s. 2620-2622; S. Kamul, "Kolera istilaları", Maarif, S. 124 (25 Teşrinisani 1309), s. 311; Dr. Chantemesse: "L'Epidemie Chdlerique de Constantinople en 1893", Gazette Medica-led'Orient, S. 22, 23, 24 (15, 31 Ocak ve 15 Şubat 1894), s. 282-289; Emmerich, "Le Cholera a Constantinople", Revue Medico-Pharmace-utique, 8. yıl, S. 4 (30 Nisan 1895), s. 54-55; Tevfik Vacid, "Dersaadet'te Koleranın Zuhur ve Devamı", Vekayi-i Tıbbiye, Sene 16, S. 5 (18 Zilkade 1312/1 Mayıs 1311), s. 3070-3074; Ed-hem Necdet, Kolera Tabibi, ist., 1326, s. 21; Şehremaneti İdare-i Sıhhiyesi, Dersaadet'in 1324 ve 1325 (1908-1909) Senelerine Mahsus
Sıhhîİstatistiki, İst., 1326, s. 3; Osman Nuri, Abdülhamid-i Sani ve Devr-i Saltanatı, îst., 1327, s. 530; F. N. Uzluk, "Kolera Risalesi", Türk Tıp Tarihi Arkivi, C. 4, S. l (1935), s. 45-156; ay, "Cholera Asiatica'mn Epidemi Tarihi Üstüne Bir Araştırma", Türk Ijiyen ve Tecrübî Biyoloji Dergisi, C. 8, S. l (1948), s. 16; B. N. Şehsuvaroğlu, "Tarihi Kolera Salgınları ve Osmanlı Türkleri", istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, C. 17, S. 2 (1954), s. 282-299; N. Yıldırım, "Tanzimat'tan Cumhuriyete Koruyucu Sağlık Uygulamaları", TCTA, V, 1336-1337; A. Yücel, Bulaşıcı Hastalıklar ve Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat, îst., 1989, s. 8. NURAN YILDIRIM
Dostları ilə paylaş: |