KONAKLAR
Yerine göre büyük konut sinonimi olarak kullanılan "saray" (Farsça), "köşk" (Farsça), "kasır" (Arapça), "yalı" (Rumca) sözcüklerine karşın "büyük konut" anlamına kullanılan "konak", "ev"le birlikte, genel geçer konut anlamına gelen Türkçe kökenli i-kinci sözcüktür ve konutun Türk kültüründe "konmak'la ilişkisini vurgular. Türk gö-
çer yaşamının içinden gelen bu sözcükte konmak ve konaklamak köklerinin giderek yerleşik düzenin büyük konutuna ad olması ilginçtir. Çadırın, yurdun ve evin ötesinde konak her zaman sosyal statüye işaret eden bir anlamda kullanılmıştır. Paşa konağı, bey konağı, eşraf konağı, vali konağı, vilayet konağı, gereğinde kişilerin devlet işlerini de gördükleri, büyük konutlar anlamına gelir. Anadolu Türk e-debiyatında hep bu içerikle kullanılmıştır. Bu terimin karşılığı Batı literatüründe "re-sidence", "residenz", "hotel", "palazzo" gibi sözcüklerle ifade edilen büyük konut tipidir. Geleneksel istanbul yaşamında konak kent içindeki büyük konuttur. Sayfiyede, yazlık konut için "köşk", kıyılardaki büyük konutlar için "yalı" ve "sahilsaray" sözcükleri yeğlenmiştir. Hanım sultanların, vezirlerin sarayları ya da konakları olur. Fakat padişahın konağı olmaz, sarayı, kasrı ya da köşkü olur. Bu ilginç bir semantik ayrımdır. Yabancı kökenli büyük konut terimleri sultan için uygun görülmüş, fakat Türkçe kökenli konak, belki de göçer geleneğe sırt çevirmiş ve kendini daha eski saltanat imgelerine bağlamak isteyen, iktidar sahipleri tarafından kullanılmak istenmemiştir.
İstanbul tarihinde konak büyük ve hali vakti yerinde bir ailenin, çocuklarını, damat ve gelinlerini, torunlarını, hizmetkârlarım barındıran oldukça büyük bir konuttur. Yakın zamanlara kadar Süleymaniye, Fatih, Cerrahpaşa, Beyazıt, Sultanahmet ve Cihangir'de ilginç örnekleri olan bu büyük konutlar, ailelerin parçalanması, yangın, arsa ve yapı spekülasyonu nedeniyle hemen hemen tümüyle yok olmuşlardır. Süleymaniye ve Zeyrek'teki bir-iki son örnek de sorumlu kurumların ilgisizliği nedeniyle ortadan kalkmak üzeredir. Klasik dönemden kalan ve Evliya Çelebi'nin saray dediği büyük vezir konakları bugüne kalmadığı için, bunların yerleşim düzenleri hakkında kesin bir fikre sahip değiliz. Fakat bu konutların yüzlerce odası olduğuna ilişkin rivayetler abartılıdır. Topkapı Sarayı(->), Dolmabahçe Sarayı(->) gibi sarayların bile bu sayıda odası olmamıştır. 19. yy'daki örneklere bakarak, 10-20 odalı küçük, 20-40 odalı büyük konaklardan söz edilebilir. Hizmet yapıları ve hizmetlilerin daireleriyle bu sayı artabilir. Fakat asıl konak, tasarım şeması gereği, daha fazla o-dalı olamaz. Bunlar, iki ya da üç katlı, tek kütleler olarak düzenlenmiştir. İstanbul'da erken yüzyılların konak tipolojisi hakkında hemen hemen hiçbir bilgimiz yoktur. Fakat Anadolu'daki örneklere bakılacak olursa, konağın boyutsal büyüklüğü kadar, sahibinin sosyal statüsü ona bu adı verdirmektedir. Başka bir deyişle, çok büyük olmayan bir konut da konak adı taşıyabilir. Örneğin Birgi'de Çakır Ağa Konağı, Divriği'de Abdurrahman Paşa Konağı, Vezirköprü'de Köprülü Konağı, boyutlarından çok sahiplerinin öneminden dolayı konaktırlar. Bunlar klasik bir hayalli evin büyücek örnekleridir. Ege Bölgesi'nin derebeyi ve ayan konakları ise müstahkem, kuleli yapılar, yani bir bakıma küçük ka-
Anadolu-
hisarı'ndaki
Yasinci Yalısı,
18. yy.
S. H. Eldem 'den
içlerdir. İstanbul'da, bugüne örneği kalmayan eski büyük konutların, Anadolu ve Edirne'deki bazı örnekler anımsamrsa, hayatlı evin daha kompleks örnekleri olduğu söylenebilir. Sa'dâbâd Sarayı'nın harem planı büyük hayatlı bir ev planıdır. Kuşkusuz sahiplerinin sosyal statüleri ve zenginlikleri nedeniyle konaklar, genelde evlere göre büyük boyutlu yapılardır. Burada tanım gereği olarak, çeşitli pavyonlardan oluşan bir konut kompleksine konak denmeyeceğini belirtmek gerekir.
Konakların genel tipolojisini S. H. Eldem tanımlamıştır. Genelde iki ayrı konutun (harem ve selamlık işlevleri görmek ü-zere) yan yana getirilmesi ya da bir mabeyin bölümü ile birleştirilmesi ya da hayat evinin temel ünitesinin tekrarı ile konak ti-polojileri oluşturulmuştur. Büyük konutların planları, harem ve selamlığı birleştiren mabeyin bölümünün düzeniyle biçimlenir. İki bağımsız konut şemasının birleşmesi, araya bir yeni bölüm eklenerek yapılabildiği gibi, selamlığın merdiveninin sahanlığından harem bölümüne bir kapı açarak, orta sofaya açılan ve iki bölümü birleştiren koridorlarla (ki bu yöntem oldukça yaygındır), harem ve selamlık sofalarını ayıran ara duvarda bir kapı ile ya da harem ya da selamlık bölümlerinden birinin bir odasını mabeyin odası şeklinde kullanarak yapılır. Yüzyıllar boyunca pek fazla değişmeyen oda, eyvan, hayat, sofa gibi plan öğeleri, içte ve dışta belirgin
Çengelköy'deki Sadullah Paşa Yalısı, 18. yy. S. H. Eldem 'den
kompozisyon ilkelerine uyan iki odalı hayat evinden, orta sofalı karnıyarık ve haç-vari sofalı kent konutlarına ve daha zengin yaşam isteklerine yanıt olarak, konak, yalı gibi büyük konutlara ulaşılmıştır. Boyutlar büyüyüp, plan semalarındaki odaların yerine bazen birkaç odadan oluşan küçük daireler geçmiş, ev şemaları ikili, üçlü gruplar halinde yan yana getirilerek çok odalı konut kompleksleri ortaya çıkmıştır. İç sofaların biçimlenmesinde merkezi planlı köşk ve kasır geleneğinden esinlenilerek simetrinin giderek daha çok egemen
Fatma Sultan Mahallesi'ndeki Agâh Efendi Konağı (solda), Ayasofya'da bir konak, 18. yy. S. H. Eldem 'den
KONAKLAR
Dostları ilə paylaş: |