Konusu: İmam’ın (r a) Başlattığı Hareketin, Evrensel Düzlemde Bir Dine Dönüş Çağına Başlangıç Teşkil Ettiğinin Beyanında



Yüklə 1,65 Mb.
səhifə18/89
tarix17.11.2018
ölçüsü1,65 Mb.
#83124
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   89

3- Bilginlerin Dini Yönelimleri


İmam Humeyni (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) asrında ilginç değişimlerden biri de çeşitli ilim dallarındaki bilginlerin yeniden ilim ve dinin uyumuna inanmaya başlaması, dini imana ve varlık aleminin çözülmeyen bilinmezliklerini keşfetmek için dini öğretilere dönüş yapmasıdır.

Çağdaş dünya bilginleri arasında dine inananların üssünün güçlenmesi ve genişlemesi, yeni ilmin çıkmazlarını açmada dinin tayin edici rolüne inananların görülmemiş bir şekilde artış kaydetmesi son yirmi yıl içinde fevkalade genişleme ve şaşırtıcı bir gelişme trendine girmiş bulunmaktadır.



Büyük Dünya Bilginleri Arasında Dini İnançların Geçmişi


Bazı önyargıların aksine “16. asırda Kepler1, 17. asırda Galileo2, Newton3 ve diğer yeni ilimlerin kurucuları hep dindar kimselerdi.”4

Esasen Galileo gibi 17. yüzyılın bilginleri dindar Katolikler idiler. Robert Boyle5 ise ilim için dini bir risaletin olduğuna inanmaktaydı.”6

“Bu cereyanın seçkin bir bireyi olan ve bugünkü ilme büyük katkısı olan Isaac Newton; ilahi bir fizikçi, tevhide ve Mesih’in Allah’ın kullarından biri olduğuna inanan bir Hıristiyan ve ilahiyata büyük bir ilgisi olan kimseydi.”7

Nitekim “16. asrın İskoçyalı seçkin fizikçilerinden olan James Clark Maxwell de Pazar günlerini ilahiyat araştırmalarına ayıran bir kimseydi.”8

Hakikatte “Kepler, Galileo, Newton, meşhur fizikçi Arsted, 1775- 1836 yıllarında yaşayan Fransalı meşhur fizikçi Amper, Michael, Faurady9, Hanry, Maxwell vb. klasik fizikçilerin çoğu, tabiat aleminin düzen ve uyumu esasınca Allah’ın varlığını ispat etmişlerdir. Bu bilginlerin tümü fizik ilmini, Allah’ın kanuna dayalı tabiatında Allah’ın eserlerini görmek için bir yol olarak kabul etmişlerdir.”10 Gallileo’nin de dediği gibi, “Allah tabiat işlerinde İncil’in kutsal cümlelerinden daha az tecelli etmemektedir.”


Dini İnançların İnzivaya Çekildiği Dönemin Başlangıcı


19. asırda klasik fiziğin doruk noktasına erişmesi, bazı bilginlerin haddinden fazla ilmi güce ve pozitivist düşüncenin zuhur ve yayılımına dayanması ve de 19. asır ile 20. asrın ilk yarısında bunların batı ilmi muhitine egemen olmasıyla birlikte bir çok bilginler amprik fikre dayanarak, din, felsefe ve irfana dayalı her türlü epistemolojiyi inkar etmeye, dini öğretileri alaya almaya ve metafiziği inkar etmeye koyuldular.

Söz konusu dönemde “sadece gözle görülebilir işleri ilmi kabul eden ve kendini insanlık dininin peygamberi olarak lanse eden”1 Fransız sosyolog ve filozof August Comte (1798- 1857) gibi görüş sahibi kimselerin görüşlerinin fikri sultası, batıda dini inançları, dindar bilginleri şiddetle baskı altına aldı.

Bu karanlık dönemde bir çok dindar ve inançlı bilginin varlığına rağmen, salt ilimcilikten ortaya çıkan zehirli atmosfer son iki asrın alimleri ve ilmi hareketi üzerinde yıkıcı etkiler yarattı.

Öyle ki, “20. asrın başlangıcında ve sadece yediyüz kişinin cevap verdiği farklı ilimlerden bin bilgin arasında yapılan anket sonuçlarından ortaya çıkan veriler esasınca onlardan sadece % 40’ının Allah’a inandığı anlaşıldı. Bu sonuç esasınca yirminci asrın sonlarında Allah’a inanan kimselerin sayısının gittikçe azalacağı öngörüldü.”2

Üniversite hocası ve görüş sahibi Ann Poard gibi bir kimse 1950 yılında şöyle diyordu: “Ben Amerika’da ders kitabı olarak okutulan elli psikoloji kitabını inceledim. Bu kitapların hiç birinde, insani ve duygusal bir konu olarak da olsa, din hakkında en küçük bir bilgiye dahi rastlamadım.”1

Göreli Bilinç Döneminde Yeni İlmin Çıkmazı


20. asrın ilk yarısından bu yana, batıda salt ilimciliğin çıkmaza girmesiyle ve bu salt ilimcilikten kaynaklanan buhranın ortaya çıkışıyla tevhide ve ilim ile dinin uyuştuğuna inanan bilgin kimselerin sayısı artış kaydetmeye başladı. Bu dönemde Quantum fiziğinin2 teorisyeni Max Planck gibi bir takım bilginler, “din ile ilmin uzlaştığını ve bu ikisinin hurafelere karşı savaştığını”3 dile getirdiler.

Amerikalı Fizikçi ve Nobel barış ödülünü alan A. Shawlow adlı bilgin de Allah’a olan inancından bahsetmiş ve temel soruların dine sorulmasının gerekliliği ve bu sorulara dinden cevap elde edilmesinin lüzumu hakkında çok anlamlı ve de ilginç bir konuşma yapmıştır.”4 İngiliz fizik bilgini Poikinghorn ise din olmaksızın ilmin eksik kalacağı konusuna değinmiştir. Amerikalı fizikçi ve Einstein’in5 yardımcısı Henry Margenau ise ilmin dine ihtiyacı olduğunu belirten görüşünü ve Einstein’in “Tabiatın onaylanmış temel bir kanununu keşfetmek Allah tarafından bir ilhamdır” görüşünü dile getirmiştir.”6

Cressy Morrison,1 H. Rouvire2 gibi bilginler de Allah’ın varlığını ispat etmek ve de hayatın belli bir hedefi olduğunu ortaya koymak için fizik, biyoloji, fizyoloji ve matematikten yardım almışlardır. 3

Bu dönemde insani ilimler havzasında da bir takım değişimler vücuda geldi. Nitekim batıda psikoloji alanında Freudizm aleyhine bir dalganın oluşmasıyla, din ile tam bir gönül birliği içinde olan psikologlar ortaya çıktı. Bu psikologlar arasında Victor Frankel4, Mary Dougles, Karen Horney5, Carl Rogers6, Gordon W. Allport7 ve Abraham Maslow8 gibi kimseleri saymak mümkündür. Bu psikologlar, dine yönelişin, çocuğun annesine karşı duyduğu cinsel aşktan kaynaklanan “Oidipus karmaşığı”ndan ortaya çıktığına ve dolayısıyla da bir tür ruhsal hastalık olduğundan inanan Sigmund Freud’un9 aksine dindarlığın insanın vücudunda gizli olan asil ve soylu bir yönelim olduğuna inanmışlardır. 1




İslam Devrimi ve Bilginlerin Dini Yönelimleri


Dinin insanın hayatındaki önemli yerini derk etmek için uygun ortamın oluşmasına, muvahhit ve inançlı bir çok bilginin, şahsiyetlerin ve ilim ve eğitim kurumlarının dine bakış şeklinde evrensel ve temel bir değişim icat etmek için övgüye değer çabalarına rağmen, son on yıllarda dine olumsuz bakış açıları sebebiyle İran İslam devrimi öncesine kadar dünyanın ilmi çevrelerine hakim olan atmosferde dinden ve dini öğretimlerden uzak kalınması gerektiğine inanan kimseler etkili olmuştur.

Ama bir çok kanıtlar ve mevcut değişimler şu gerçeği ifade etmektedir ki İslam devriminin zafere ermesi ve gaflet uykusuna dalmış olan insanın öncesine oranla artış kaydeden fıtri uyanışıyla birlikte araştırma merkezlerinin, ilmi mahfillerin ve çeşitli ilim dallarında söz sahibi bilginlerin dine yönelimi yepyeni bir aşamaya varmış bulunmaktadır. Ülkemizin bilginlerinden biri bu gerçeği onaylayarak şöyle demektedir: “Sizler eğer bundan yirmi yıl önceki Avrupa ve Amerika’yı günümüzdeki Avrupa ve Amerika’yla mukayese edecek olursanız hiç şüphesiz açıkça göreceksiniz ki asla birbiriyle kıyas dahi edilmeyecek bir durum ortaya çıkmaktadır. Hatta bundan yedi sekiz yıl öncesini bile şimdiki durumla mukayese ettiğimde çok farklı bir durumun ortaya çıktığını görmekteyim.”

Söz konusu bilgin devamında şöyle diyor: “Birkaç yıl önce “Göreceliğin fiziksel ifadesi” semineri için Londra’da idim. Orada evrenbilim tartışması yapıldı. Belçikalı filozof ve fizikçi bilgin, bir evrenbilim modelinden söz ederken Allah’ın adını andı. Oxford üniversitesinden Amerikalı bir fizik bilgini şöyle dedi: “Fizik konferansı Allah’ın adının anılacağı bir yer değildir.” Bu tartışmaya ben şahit oldum. Ama şu anda durum öylesine değişmiştir ki, birkaç yıl önce Amerika’nın en büyük ilmi encümeni olan ve de Amerika’nın bir çok ilmi şahsiyetinin de üyesi olduğu Amerika İlmin İlerlemesi Encümeni kendi dönem seminerini düzenledi. Bu seminerde ilk defa yapılan şey, konferanslarla eş zamanlı yapılan oturumun dışında bir de “ilim ve din ilişkisi” hakkında bir iki oturumun düzenlenmesiydi. Bu toplantılar, diğer toplantıları etkileyecek düzeyde kalabalık idi. Seminer sorumlularını bu konuda konuşmak zorunda bıraktı. Yani kısacası durum işte böylesine değişmiş haldedir.

Bir zamanlar ilim, eğitim ve diğer ortamlarda “din” kelimesini kullanmak dahi modaya aykırı sayılırken şimdi durum böyle değildir.”1

“Bendeniz 1998 yılında bir konferansa katılmıştım. Bu konferansta evrenbilimin büyük bilginlerinden iki kişi bana açıkça şöyle dediler: Araştırmalarımız neticesinde şu sonuca vardık ki ilim kendi başına yeterli değildir. Bir çok sorulara cevap vermek için Allah’a yönelmek gerekir.”2

Bu açıklamaları onaylaması için Berkeley’deki California Üniversitesinin epistemoloji üstadı Prof. Bruce Mongon’un sözlerine işaret etmek mümkündür. Prof. Mongon “ilim ve din sentezi” adlı ikinci kongrede yaptığı bir konuşmasında (Hindistan / Ocak, 1996) son yıllarda bilginlerin dini ve manevi yönelimlerinin görülmemiş bir şekilde yayılım kaydettiğini doğrulayarak şöyle demiştir: “İçinde bulunduğumuz asrın başlarında ilmi metotlar donukluğa uğradı ve nesnel, donuk, reel gözlemlerle sınırlı bir hale geldi. Din ve dini tecrübelere ebedi düşman gözüyle bakıldı. Ama ne mutlu ki son on yılın başlarından itibaren ilmi konularda dini ve manevi bilinç ve tecrübelere ilgi yeni bir aşamaya girmiş, canlanmıştır.”3

Bir çok ilmi merkezlerde, dünyanın muteber üniversitelerinde, özellikle de batıda, son yıllarda dini bakışlar ve yönelimlerin artış kaydetmesi öyle bir aşamaya gelmiştir ki, “Amerika Stanford Üniversitesinde daha birkaç yıl öncesine kadar ibadet bir değer olarak kabul edilmezken, şu anda üç yüz ile beş yüz civarı öğrenci sürekli olarak ibadet merasimlerine katılmaktadır.”1

Mevcut istatistiklere göre “Fransa’da ilmi projeler milli merkezindeki araştırmacıların yarısı Allah’a iman etmiş ve bir çoğu da bu aşamaya yaklaştıklarını hissetmektedir.”2

Elde edilen raporlar esasınca, “Cambridge Üniversitesi birkaç yıldır ilim ve ilahiyat konuşmaları dalını başlatmış bulunmaktadır. 1998 yılında ilim ve din kürsüsü tesis edilsin diye Oxford Üniversitesine bir milyon yüz bin paund hediye edilmiştir.

Hakeza İngiltere Leeds üniversitesi ilim ve din ilişkisi hakkında araştırma ve eğitim için ilk olarak ara dal merkezini tesis etmiştir. Amerika’da Boston üniversitesi ise ilim, din ve felsefe dalında doktora programını yürürlüğe koymuştur.”3

1960 ve 1970 yıllarından beri başlatılmış olan dini konularda ruhbilim araştırmalarına duyulan ilginin canlılık kazanımı son yıllarda büyük bir artış kaydetmiştir. Öyle ki bu yıllarda, söz konusu alanda onlarca dergi basılmış, onlarca sempozyum ve seminer düzenlenmiş, 1993 yılında iki yüz olan Hıristiyan Psikologlar Encümeninin üyelerinin sayısı, son yıllarda birden bire onaltı bine yükselmiş ve insani ve teorik ilimler boyutunda din ile ilgili araştırmalar, internette büyük bir artış kaydetmiştir.”4

Gerçi “eskiden ruhbilim ilmi, hastaların tedavisinin değersel hususlardan uzak tutulması gerektiğine inanıyordu. Ama 1987 ila 1993 yılları arasında dinin, hastaların tedavisindeki rolü hususunda altı binden fazla ilmi makale basılmış durumdadır.”1

Hakeza son yıllarda “Bir çok Amerika ve Avrupa üniversitelerinde din ve ilim dersleri okutulmaya başlamıştır. New Scientist dergisinin araştırmasına göre de en çok gelişen ilmi dal olmuştur.”2

Amerikan Siyasi İlimler Encümeni (Amerikan Political Sience Association) de on yıldan fazla bir zamandır din ve siyaset bölümünü açmış bulunmaktadır. Her yıl bu konuda yazılmış olan en iyi kitaba ödül vermektedir.”3




Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin