Kontrol soruları (15 dakika):
• Örgüt ve terör suçlarının duruşmasında delillerin ortaya konmasında ne gibi özellikler vardır?
• Terör örgütü aleyhine tanıklık yapan kişilerin korunması nasıl sağlanabilir?
• müdafinin etkin bir savunma yapabilmesi için, duruşmada başkan tarafından alınması gereken önlemler nelerdir?
Ders Planı (Ders No:20)- Örgütlü Suçlar ve Terör Suçlarının Soruşturması ve Kovuşturması
Konu: Terör ve Örgüt Suçlarının Muhakemesinde Yapılmış Olan Hukuka Aykırılıkları Vurgulayan Yargıtay Kararları (Notların 23 Numaralı Bahsi)
Süre: 45 Dakika
Derste Kullanılacak Araçlar:
• Slayt (Power Point)
• Kurs materyali notlar
• Yargıtay kararları
• AHİM kararları
Kullanılacak Yöntemler:
• Konular anlatılarak takdimi usulü.
• Soru ve cevap.
• Yargıtay kararı ve AİHM kararlarından alınan problemlerin çözülmesi.
Amaçlar:
• Terör ve örgüt suçlarının soruşturmasında ve duruşmalarda yaygın bir şekilde rastlanan usul sorunları vardır. Bu bahiste Yargıtay kararlarına yansıdığı biçimi ile en yaygın bozma sebepleri ortaya konacak ve katılımcıların bu aykırılıklardan kaçınmaları sağlanacaktır.
• Ceza muhakemesi interaktif bir süreçtir. Her süjenin yaptığı işlem ve verdiği karar, kendisinden sonra işlem yapan süjenin davranış ve kararını etkiler. Bu nedenle, bu saatte soruşturma evresinde yapılan işlemlerdeki usul hatalarınını duruşmayı nasıl etkilediğini belirtilmesi de amaçlanmaktadır.
Üzerinde Durulacak Noktalar (30 dakika):
• Hukuka aykırı durdurmadan kaynaklanan hukuka aykırı deliller.
• Arama yapılırken meydana gelen hukuka aykırılıklar nedeniyle ikame edilmeyen deliller anlatılacaktır.
• Teknik araçlarla izlemedeki hukuka aykırılıklar üzerinde durulacaktır.
• İletişimin denetlenmesindeki hukuka aykırılıkların neden olduğu delil yasakları anlatılacaktır.
• Özel kişiler tarafından hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin hüküm verilirken kullanılması sorununa ışık tutan kararlara örnekler verilecektir.
• Özel hayatın gizli alanı ihlal edilerek elde edilen delillerin hüküm verilirken kullanılmayacağına ilişkin karar örnekleri takdim edilecektir.
• İfade alma sırasında yapılan hukuka aykırılıkların delili etkilemesine ilişkin örnekler verilecektir.
• Yakalamada yapılan hukuka aykırılıkların duruşmaya yansıyarak delili etkilemesine örnekler verilecektir.
• İfade alma sırasında yapılan hukuki hataların hüküm verilirken kullanılan delili nasıl etkilediğine ilişkin örnekler verilecektir.
• Beden muayenesinde yapılan hukuki hatalar ve bunun delile etkisi konusunda örnekler verilecektir.
• Teşhis ve yüzleştirme ile ilgili kuralların ihlali hâlinde bunun hükme etkisi tartışılacaktır.
• Duruşmada gizli tanık dinlenmesi sırasında adil yargılanma hakkının ihlali ile ilgili örnekler verilecek ve bu tür hukukî hatalardan kaçınılması önerilecektir.
Kontrol soruları (15 dakika):
• CMK 217/2 ile "hüküm verirken sadece hukuka uygun delil kullanılması" mecburiyeti neden kabul edilmiştir? Tartışınız.
• Kanuna aykırı yöntemlerle elde edilmiş olan, fakat maddi gerçeği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat eden fiziki yegâne delilin hüküm verilirken kullanılmaması, suç mağduru olan kişiye nasıl izah edilmelidir?
• Sanığın "adil yargılanma hakkı" ile duruşmaya nasıl yansır, duruşmayı yöneten bir başkanın kaçınması gereken ve uygulamada en fazla rastlanan hata sizce nedir, bu tür hataların nedeni nedir, bunlar nasıl ortadan kaldırılabilir? Tartışınız.
Ders Planı (Ders No:21)- Örgütlü Suçlar ve Terör Suçlarının Soruşturması ve Kovuşturması
Konu: Soruşturma ve Duruşma İle İlgili AİHM Kararları (Notların 24 Numaralı Bahsi)
Süre: 45 Dakika
Derste Kullanılacak Araçlar:
• Slayt (Power Point)
• Kurs materyali notlar
• Yargıtay kararları
• AHİM kararları
Kullanılacak Yöntemler:
• Konular anlatılarak takdimi usulü.
• Soru ve cevap.
• Yargıtay kararı ve AİHM kararlarından alınan problemlerin çözülmesi.
Amaçlar:
• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin örgüt suçlarının soruşturması sırasında yapılmış olan ihlallere dayanan kararları daha önce incelenmişti. Burada toplu olarak bu kararların tekrar gözden geçirilmesi sureti ile konuların ince ayrıntılarının ortaya koması hedeflenmiştir.
• Kovuşturma evresinde rastlanan ihlallerin de ayrıca vurgulanması yolu ile bu konudaki bilgilerin yerleştirilmesi sağlanacaktır.
Üzerinde Durulacak Noktalar (30 dakika):
• Terörde hakların askıya alınması: (Lawless-ingiltere kararı),
• Yakalamada makul şüphe kavramı: (Fox, Champbell ve Hartley-İngiltere ve Orhan-Türkiye kararları),
• Arama ve el koyma ile ilgili AİHM kararları,
• Bilgisayarda arama ile ilgili AİHM kararları,
• İfade alma: (Gafgen-Almanya),
• Tutuklama ile ilgili AİHM kararları,
• Gizli tanık ile ilgili AİHM kararları (Doorson-Hollanda, Kostovski-Hollanda),
Kontrol soruları (15 dakika):
• Terör ve örgütlü suç soruşturması veya duruşmasında sanık hakları korunarak etkin bir ceza soruşturması ve kovuşturması nasıl yürütülebilir?
• Terör olgusunun takınlar açısından doğurduğu hayati tehlikeyi, sanık haklarını ortadan kaldırmadan en aza indirmek açısından ne gibi tedbirler alınabilir? Tartışınız.
Muhakeme Makamları, Muhakemenin Yürüyüşü ve Önalan Araştırmaları, Soruşturmanın Başlatılması ve Soruşturmada Yapılan İşlemler
8. Örgüt Suçları ve Terör Suçlarının Muhakemesi
8.1. Örgüt suçları ve terör suçlarının görünümü
8.1.1. Güvenlik Strateji Planı
Bir ülkede iç güvenliğin sağlanması, hükümetin öncelikli görevlerindendir. Yasama, yürütme ve yargı ayrımı içindeki yürütme, toplumu her türlü tehlikelerden koruyacak stratejileri geliştirmek ve daha sonra da bunları uygulamakla yükümlüdür.
Bu görev yerine getirilirken, "özgürlük ile güvenlik arasındaki denge", dikkate alınması gereken temel prensiplerdendir. Ya özgürlük, ya güvenlik değil, özgürlük içinde güvenlik sağlanmalıdır.
Güvenliğin sağlanması amacıyla temel hak ve özgürlüklere getirilen yasal kısıtlamaların, ölçülülük ilkesine uygun olması şarttır.
İç güvenlik stratejisinin belirlenmesinde altı önemli nokta ortaya çıkar. Ülke içinde işlenen "ağır suçların önlenmesi", birinci önceliktir.
İkinci nokta, örgütlü suçla mücadele olarak ortaya çıkar.
Üçüncü nokta, terör eylemlerinin önlenmesidir.
Dördüncü nokta, günümüzde giderek daha fazla kendisini göstermeye başlayan siber suçlar olarak belirlenebilir.
Beşinci husus, teknolojinin gelişmesi neticesinde, atom enerjisi üreten veya benzer faaliyetlerde bulunan, insan eliyle yapılmış büyük tesislerin doğurdukları riskin önlenmesidir. Bu risk çevreye karşı olağan tehlikeler yaratılması şeklinde olabileceği gibi, hatalı kullanım neticesinde meydana gelebilecek olan taksirli suçları, yani kazaları da kapsar.
Son nokta ise, tabii afetlerdir. İç güvenlik strateji planında deprem, sel vb. tabii afetlerin toplumda yaşayan insanlar için doğurabileceği tehlikeler de öngörülmeli ve bunların doğurabileceği tehlikelerin en aza indirilmesi için çaba gösterilmelidir.
Yukarıda bahsettiğimiz iç güvenlik strateji planlaması "güvenlik mimarlığı" kavramını doğurmuştur.
İç güvenlik strateji planlaması Avrupa Birliği'nin de öncelikli hedeflerindedir.
İç güvenliğin ele alındığı bu strateji planında, örgütlü suçla mücadele açısından ilk hedef, yurtiçi ve uluslararası alanda faaliyet gösteren ve örümcek ağı gibi birbirleri ile bağlantı içinde bulunan suç örgütlerinin bu "ağ biçimindeki örgütlenme modelinin" zayıflatılmasıdır. Özellikle çıkar amacı etrafında birleşen suç örgütleri, bir araya gelerek güçlenmekte ve daha büyük bir tehlike ortaya koymaktadırlar.
Bu tür bağlantıları ortaya çıkartabilmek için kişisel verilerle ilgili kurallar koymak gerekir. Para hareketlerinin izlenmesi ve hatta uçak yolcularının listelerinin ele geçirilmesi gibi yöntemler uluslararası işbirliğini de gerektirmektedir.
Bu amaca yönelik olarak düşünülebilen ikinci tedbir, suç örgütlerinin ekonomik hayata sızmasının önlenmesidir. Yolsuzlukla mücadele etmek amacıyla şirketlerin sağlam bir yapıya kavuşturulması, iç denetim ve dış denetimlerin yapılması ve netice itibariyle de suçtan kaynaklanan malvarlığı gelirleri bulunduğu belirlendiğinde, bunların müsaderesinin mümkün olması, akla gelen tedbirler arasında yer almaktadır. Türkiye'de son yıllarda terör olgusu şekil değiştirmiş ve siyasileşmiştir. Bu doğrultuda hükûmet tarafından yürütülen açılım projesi, Temmuz 2014 itibarı ile kanunlaşma aşamasına gelmiş, fakat içeriği henüz belli olmamıştır.
Bununla birlikte, henüz Türkiye'nin sınırları dışıhda olan, fakat anayasal sistemimiz açısından büyük bir tehlike oluşturan, bir radikal dinci terör tipi ortaya çıkmıştır. Bu radikal dinci grupların uygulamaya başladıkları terör eylemleri, terörle mücadele stratejisinde değişiklik yapılmasını gerektirmektedir.
Bu konuda alınması gereken en önemli tedbir, toplum içindeki kutuplaşmanın önlenmesi ve radikal grupların güç kazanmalarının engellenmesidir. Halkın radikalleşme konusunda bilgilendirilmesi, önde gelen hedeflerden biri olmalıdır. Radikalleşme konusunda önlem alınmadığı takdirde, bu gruplar terör eylemcisi devşirme gayreti içine girmekte ve bunda başarılı olabilmektedirler. Çocuk ve gençlerin terör örgütlerine kazandırılmasının önlenmesi için, yürütmenin önemli adımlar atması ve tedbirler alması gerekmektedir.
Terörle mücadelede diğer bir stratejik yaklaşım, terör örgütlerinin para ve silah kaynaklarının kesilmesi ve örgüte yakın kaynakların para hareketlerinin izlenmesidir. Bu amaçla 2011 yılında Avrupa Birliği'nde ayrı bir bilgi bankası oluşturulmuştur. Avrupa Birliği bilgi bankasını verilerle besleyebilmek amacıyla, uçak yolcularının uçuş ve kimlik bilgilerini saklayan bir yapılanmaya gitmiştir. Bu yapılanmanın diğer bir amacı, uçaklara ve diğer ulaşım araçlarına yapılabilecek olan terör saldırılarının öngörülebilmesi ve yolcu güvenliğinin sağlanmasıdır.
Günümüzde bilgisayar kullanımı büyük ölçüde yaygınlaşmıştır. Teknolojinin her alana girmesi, teknolojiye yapılacak saldırılar ile büyük zararların oluşmasını kolaylaştırdığından adalet mekanizmasının bu suçlarla mücadele edebilecek şekilde teçhiz edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi başta olmak üzere yasal mevzuatta gelişmeler sağlanmış ve en son 2013 yılında Avrupa Birliği bir Siber Suçlar Merkezi oluşturmuştur.
Siber suçların önlenebilmesi amacıyla, üretimden itibaren tedbir alınması gerektiğinden, yeni oluşturulan elektronik cihazların saldırılara karşı korunacak şekilde imal edilmesi gündeme gelmiştir.
2011 yılında endüstri ve adliyenin siber suçlarla mücadele etmesi açısından işbirliği yapmaları kabul edilmiştir.
Türkiye dışında gelişen olaylar, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarının artmasına neden olmuştur. Sınırlarımızı yasa dışı yollardan geçen yabancılar, ülke içinde çeşitli olaylara sebebiyet vermektedir. Bu nedenle, sınır güvenliğinin sağlanması, iç güvenlik stratejisi açısından büyük bir öncelik kazanmış bulunmaktadır.
Özellikle Irak ve Suriye'de 2013-2014 yıllarında yaşanan olaylar, iç güvenlik açısından zayıf bir nokta hâline gelmiş bulunmaktadır. Kaçakçılık ve terör faillerinin bu boşluktan yararlanmamaları için, güvenlik stratejisi içinde sınır güvenliğine büyük bir önem verilmesi gereklidir.
Ekonomik büyüme ile birlikte inşaat sektörü ve imalatta büyük gelişmeler olmuş, ülkemizde büyük bir kalkınma ve gelişme meydana gelmiştir. Ancak, bu gelişmenin beraberinde getirdiği iş güvenliği, büyük ölçüde ihmal edildiği için, gerek gemi inşaatında ve gerekse madenlerde taksire dayalı büyük kazalar meydana gelmektedir.
Şehirleşmenin beraberinde getirdiği yanlış yapılanma ve sel yatağına binalar yapılması gibi olgular, neticede orada yaşayan insanlar bakımından onarılamaz zararlar meydana getirebilmektedir. İç güvenlik stratejisinin önemli bir parçası olarak, yürütmenin bu tür gelişmeleri önceden planlayarak, yaşam hakkını koruyacak tedbirler alması gerekmektedir. Ümraniye çöplüğündeki metan gazı patlaması sonunda, AİHM'in Öneryıldız kararının belirttiği gibi, bu tür tedbirleri almamanın sonucu, yaşam hakkının ihlâli olmaktadır.
Gelişen teknolojinin ürettiği atıkların, insanlara tehlike yaratmayacak şekilde ortadan kaldırılması da, iç güvenlik konusunda ortaya çıkan bir unsurdur.
Risk almadan gelişme olmaz, ancak kabul edilebilir bir risk, hukuk tarafından mazur görülebilir. Risk yönetimi yapılarak doğabilecek olan tehlikelerin önlenmesi, iç güvenlik stratejisi içinde ele alınmalıdır.
İnsanın sebebiyet vermediği ve önleyemediği tabiat güçleri vardır. Bunların gerçekleşmesi önlenemez, ama meydana geldikleri takdirde doğabilecek zararı en aza indirebilecek tedbirler önceden alınabilir. Sel yatağında konut yapılmasına izin verilmemesi, depreme dayanıklı binalar inşaatı için kural konması gibi, uzak tehlikeyi önleyecek tüm tedbirlerin güvenlik stratejisi içinde ele alınması ve önceden düzenlenmesi bir ihtiyaçtır.
8.1.2. Örgütlü Suçlulukla Mücadele
Suç örgütlerinin globalleşme neticesinde sınır aşan suçluluk hâline geldiği günümüzde hukukî ve toplumsal sorunlar ortaya çıkar. Suç örgütleri tarafından işlenen suçlara Amerika gibi bazı ülkeler olağan suç olarak ele alırken, İtalya'da mafya türü suçlar toplumsal bir boyut kazanmış bulunmaktadır. İtalya bu tür suçlarla mücadele edebilmek için olağanüstü tedbirler almış ve adeta hukuk devleti prensiplerinin sınırlarını zorlar hâle gelmiştir.
Almanya, Fransa ve Avusturya ise hukuk devleti ilkelerini korumak amacıyla çok ayrıntılı ve detaylı istisnaları düzenleyen hükümler sevk etme yolunu seçmişlerdir. Hollanda'nın yaklaşımı ise yasal düzenlemelerden ziyade suç örgütlerinin yapılarını ve faaliyetlerini araştırmaya yönelik adli kolluk yöntemleri üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Avrupa Birliği de suç örgütlerinin yarattığı tehlikeye yabancı kalmamış, birliğe dâhil devletlerin bu konuda müşterek kurallar uygulamasını ve kendi aralarında bir koordinasyon sağlamalarına yönelik çalışmalar yapmıştır.
Örgütlü suçluluğun tanımı üzerinde tam bir mutabakat yoktur. Bunun yerine suç örgütlerinin araştırma ve soruşturmasında kullanılacak olan gizli soruşturma tedbirlerinin uygulanmasında birlik sağlamak amacıyla fonksiyonel bir yaklaşım tercih edilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle tanımdan vazgeçilmiştir, örgütlü suçluluğun ortaya çıkış türlerinin ortaya konulması ve bu tür suçlara karşı takdir edici araştırma yöntemleri geliştirilmeye başlanmıştır.
Bu bakış açısı doğrultusunda sıralanan ve suç örgütleri tarafından en fazla işlenen suçlar şunlardır. Uyuşturucu madde ticareti kara para aklama, hırsızlık, özellikle oto hırsızlığı, göçmen kaçakçılığı ve fuhuş. Buna karşılık terör örgütleri tarafından işlenen suçlar bazı ülkelerde örgütlü suç olarak kabul edilmekte bazılarnıda ise ayrı bir suç grubu olarak ele alınmaktadır.
Gizli soruşturma yöntemlerinin uygulanabilmesi için, suç örgütlerinin işledikleri suçlar kriteri ön plana çıktığı takdirde soruşturma ve koğuşturma makamlarının adi suçları örgütlü suç imiş gibi ele almak ve delil elde etmenin kolaylığından istifade etmek yolunu seçtikleri görülmüştür.
Örgütlü suçların işlenişindeki özellikler, bu suçların araştırılması ve önlenmesi için ayrı bir adli yapılanma ihtiyacı da ortaya çıkmıştır. Örgütlerin iş bölümü yaparak suç işlemeleri karşında ilk önce ulusal soruşturma ve koğuşturma makamlarında etkin bir iletişim ve koordinasyon sağlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Adliye yer itibarıyle yetki kapsamında ilçe ve il düzeyinde teşkilatlanmış ve savcılıkların yer itibarıyla yetkileri buna göre belirlenmiştir. Oysa aynı örgütün birden fazla yargı çevresini ilgilendiren suçlar işledikleri durumlarda, klasik yer itibarıyle yetki kavramları bu suçlar arasındaki örgüt bağlantısını ortaya çıkartmaya yetmemektedir. Oysa emniyet genel müdürlüğü kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele daire başkanlığı ülke çapında işlenen örgütlü suçların merkezi bir bilgisayarda depolanarak analizini yapma yolunu seçmiştir.
Suç örgütleriyle mücadele etmek amacı kapsamında istisnai araştırma yöntemleri kullanılmaktadır. Örgütlü olarak işlenmeyen suçların daha kolay bir şekilde delillendirilebilmesi için adi suçların örgüt suçu gibi gösterilerek delillendirilmesi yaygın bir kolluk takdiği olarak ortaya çıkmıştır. Buna masallardaki "açıl susam açıl" takdiği adı verilmekte ve soruşturma bu yönde ilerletilmektedir. (s. 4)
Suç Örgütlerinin Araştırılmasında Özel Teşkilatlanma Gerekip Gerekmediği Sorunu
Örgütlü olarak işlenen suçların önlenmesi ve araştırılması açısından başarılı olabilmek için yurt içi ve yurt dışı suç araştırma ve koğuşturma makamları arasında ve adli olmayan MASAK gibi makamlar ile işbirliği yapılması ön plana çıkar. Böyle bir iş birliğinin yasalarla düzenlenmesi şarttır.
Diğer yandan örgütlerle mücadele ve bu suçların soruşturulması amacıyla ayrı araştırma makamlarının oluşturulması gereklidir. Bizde 2014 değişikliği ile bu yöntem tamamen terk edilmiş olsa da ihtiyaç ortadadır.
Üçüncü olarak da klasik araştırma tedbirlerinin yeterli olmadığı durumlarda, gizli soruşturma yöntemlerinin (iletişimin denetlenmesi ve benzeri) uygulanması gündeme gelir.
Devlet makamları arasında işbirliği ve iletişimin geliştirilmesi açısından Avrupa Birliği 1997 tarihinde bir eylem planı hazırlamış ve bunun arkasından EUROPOL operasyon yapma yetkisiyle donatılmıştır. Devletlerarasında adli işbirliğinin geliştirilmesi, adli yardım usulünün basitleştirilmesi ve devletlerarasında örgütlü suç bilgisinin akışını kolaylaştıracak bir bilgi ağı kurulması (EUROJUST) ile irtibat görevlileri kavramının ortaya çıkartılması bu kapsamda gerçekleştirilmiş adımlardır.
Federal bir yapıya sahip Almanya'da eyalet düzeyinde teşkilatlanmış olan polis birimlerinin Almanya içi veya yurt dışı örgütlü olarak işlenen silah kaçakçılığı ve uyuşturucu madde kaçakçılığı örgütlü suçları açısından yetki Bundeskriminaleamt teslim edilmiştir. Benzer bir yaklaşım İtalya ve İngiltere'de de mevcuttur. İsviçre'de kantonlar arası işlenen suçlarda da 1993 den bu yana yatay bir işbirliği yapılmaktadır. (s. 6)
Görüldüğü gibi, suç örgütleriyle etkin bir şekilde mücadele edebilmek için ülke çapında araştırmalar yapan bir araştırma ve soruşturma yetkisine ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu tür birleştirilmiş araştırma yetkilerinin örgütlü suçların en çok görüldüğü alanlarda yapılması ayrı bir model olarak ortaya çıkmaktadır.
Avrupa Birliği kapsamında 1 Ekim 1998 de yürürlüğe giren EUROPOL anlaşması ile bilgisayar ağı oluşturulmuştur (TECS). Bunun yanında uyuşturucu madde suçlarıyla mücadele etmek amacıyla bağımlılık takip merkezi oluşturulmuştur (EBDD).
Suç örgütlerinin netice itibarıyla karapara aklama ile uğraştıkları da bilinir. Bu nedenle özellikle uyuşturucu madde suçları, kara para aklama parada sahtecilik yolsuzluk fuhuş ve çocuk pornografisi alanlarında faaliyet gösteren suç örgütleri ile mücadele etmek üzere özel yapılanmalara ihtiyaç vardır.
Suç örgütleriyle mücadele, yeni gizli araştırma yöntemlerini ortaya çıkartmakla kalmamış, ayrıca bilinen klasik arama ve el koyma gibi araştırma tedbirlerinin de şekil değiştirmesine neden olmuştur. Örgütlü suçluluk aynı zamanda sosyal bir olgu görünümündedir. Suçun önlenmesi açısından toplumdaki sosyal yapının incelenmesi ve örgütlü suçların nedenlerinin ortaya çıkartılarak bunlarla mücadele edilmesi temel gaye olmalıdır.
Maddi ceza hukuku anlamında örgütlü suçluluk olgusunun meydana getirdiği değişiklikler vardır. Burada özellikle karapara aklama suçunun ortaya çıktığı görülmektedir. Fath 1998 yılından beri G7 tarafından oluşturulan bir faaliyet içindedir. Karapara aklama suçunun hemen arkasından haksız elde edilen mal varlığının ortaya çıkartılması için ön alan araştırması yapılması gündeme gelmiştir. Burada temel görev bankalara düşmektedir. Bankalardaki şüpheli para hareketlerinin izlenmesi suretiyle karapara aklamaya veya örgütlü işlenen suçlara ulaşmak mümkündür. Ancak bu yöntemin başarılı olabilmesi için bankaların işbirliği yapmaları gerekir. Bu amaçla bir mükafaatlandırma sistemi oluşturulmuştur. (s. 9) Burada bankaların bir nevi soruşturma organı niteliği kazandıkları görülmektedir. Bütün Avrupa Birliği devletleri içinde araştırma ve mükafaatlandırmaya dayanan bir ön alan araştırması düzenlenmiş iken sadece Türkiye'de bunun düzenlenmemiş olması eleştirilmektedir. (s. 9)
Bankalara ihbar yükümlülüğü getiren ve şüpheli para hareketinde bulunan müşterilerinin kimliğini açıklamak mecburiyeti öngören 10.000 Euro sınırı bankacılık görevlerinin yanı sıra suç araştırması ve idari görevlerle meşgul ettiğinden kendi bankacılık görevlerinde aksamalara neden olabilmektedir.
Ancak somut bir şüphe mevcutsa 10.000 doların altındaki şüpheli para hareketlerinin de bildirilmesi yükümlülüğü öngörülebilmektedir.
Maddi ceza hukuku açısından örgütlü suçun ortaya çıkarttığı diğer bir gelişme suçtan elde edildiği ortaya konan malvarlığı değerlerinin müsadere edilmesine ilişkindir. Burada da bir ön alan araştırması gündeme gelmektedir.
Failin bir suç işlediği ispat edilirse bu suç ile ilgili olarak elde edilen gelirin olağan müsadere kavramı içinde kaldığı bilinmektedir. Ancak suç işlediği ispat edilen failin mal varlığı kapsamındaki hangi eşya veya malın suç işleyerek elde edildiğinin belirlenememesi hâlinde Alman Hukukunda genişletilmiş müsadere uygulanmaktadır. Bu gibi hâllerde brüt uygulama ilkesi gündeme gelmekte ve net olarak belirlenememesine rağmen failin bir miktar malı müsadere edilmektedir.
Suç işlendikten sonra gündeme gelen müsaderenin ötesinde, Amerika ve İsveç'te suç işlemesini önlemek için uygulanan malvarlığı değerlerine el koyma ortaya çıkmıştır. Bu uygulamaya göre suç örgütü kurulduğu ispat edilirse, örgüt üyelerinin mal varlıklarına, bu mal varlığının suçtan kaynaklandığı ispat edilmeksizin müsadere edilmesi kabul edilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus öngörülen bir mahkûmiyet hükmü olmadan müsadere yapıldığıdır.
İtalya'da uygulanan önleyici müsaderelerde mafya üyesi olduğu şüphesi bulunan bir kişinin sürdürdüğü hayat vergi hukuku açısından belirlenen geliri ile uyumlu olmadığı hâllerde malvarlığının müsadere edilmesi ile ilgilidir. Benzer bir şekilde karapara aklama şüphesi basit bir şekilde ortaya çıkmış olsa da öneliyici müsadere kurumu uygulanmaktadır. Böylece ispat yükünün tersine döndüğü görülmektedir (s.10).
Karapara aklama ile ilgili kanunların etkin sonuçlar verebilmesi için malvarlığının suçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığının ön alan şeklininin araştırılması ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin tümünün müsadere edilmesi gibi yeni maddi ceza hukuku araçlarının etkin bir şekilde uygulanamadığı da görülmüştür (10).
Türk hukukunda uygulanan teknik araçlarla izleme iletişimin denetlenmesi ve gizli soruşturmacı görevlendirilmesi yöntemlerine ek olarak mukayeseli hukukta uzun süreli fiziki takip ve uzun süreli izleme kurumları da uygulanmaktadır. (s. 19)
Suç örgütlerinin işledikleri suçların delillendirilmesinde özel bazı ispat yöntemlerinin uygulandığı görülmektedir.
İspat yöntemlerinin birincisi etkin pişmanlıktan yararlanan örgüt üyelerinin tanıklığına ilişkindir.
İkinci yöntem tanığın kimliğinin gizlenmesi usulüdür.
Bu iki özel ispat metodu, etkin pişmanlıktan yararlanan örgüt üyesinin veya kimliği gizlenen tanığın korunmasını gündeme getirmiştir. Bazı hâllerde maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacıyla tanık korunurken (İngiltere, Fransa, Danimarka, İsviçre ve Avusturya) güdülen amaç tanığa örgüt tarafından etki ve baskı yapılmasını önlemek amacıdır. Tanık korumada güdülen diğer bir amaç (Amerika ve Almanya) tanığın ve ailesinin hayatının korunması amacına hizmet etmektedir. Avrupa birliğinin 1995 yılında yaptırdığı araştırma 20 Aralık 1996 daki kararın doğmasını sonuçlandırmış ve tanığın ve yakınlarının hayatının etkin bir şekilde korunması için tedbirler alınması üye devletlere önerilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |