Merzifonlu kara mustafa pasa



Yüklə 2,38 Mb.
səhifə17/70
tarix17.11.2018
ölçüsü2,38 Mb.
#82932
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   70

MESED SÛRESİ 385

MESEL

Belli bir kaynaktan çıkmış olmakla birlikte zamanla yaygınlaşarak halka mal olan anonim özdeyiş, atasözü.

Arapça'da mesel (çoğulu emsal) "ben­zemek, benzeri olmak" mânasındaki mü-sûl kökünden türemiş bir sıfat olup "ben­zeyen" demektir. Misi ve mesîl de aynı anlamda kullanılır. Mesel ayrıca "sıfat, vasıf, söz, ibret ve kıssa" mânalarına ge­lir 386 Râgıb el-İsfahânî meseli "açıklamak amacıyla ben­zeri hakkında söylenen söz" şeklinde tanımlamıştır.387 Eti­molojisi konusunda başka görüşler de ileri sürülen meselin "örnek" anlamındaki misâlden, "dikilmek" anlamındaki müsûlden veya "benzeşmek" anlammdakite-mâsülden türemiş olması da mümkün­dür.388 Bir meseli varit olduğu aslî hale benzeyen yeni durum için söylemeye ve kullanmaya "darbü'l-mesel" (darbımesel) dendiği gibi açıklama ve pekiştirme ama­cıyla söz arasında mesel ve vecize zikret­meye de "irsâl-i mesel" adı verilir. Her meselin, ilkin hakkında söylendiği aslî ha­liyle (mevrid) buna benzeyen ve daha son­ra ortaya çıkan ikinci hali (madrib) vardır. Bu sebeple mesel "madribi mevridine benzeyen yaygın özdeyiş" olarak da tarif edilmiştir. Benzerlik ilgisine dayanan me­sel Öncelikle muayyen bir durum veya hadise için söylenerek doğar, daha sonra insanlar arasında yaygınlaşıp ona benze­yen her durum için söylenir. Bir meseli diğer söz çeşitlerinden ayıran temel va­sıflar lafzının kısa, anlamının doğru, aynı zamanda yaygın ve anonim olması, for­munun da değişmez, klişe söz niteliğinde bulunmasıdır. Meselin bu temel unsurlar dikkate alınarak yapılacak tanımı şöyle olabilir: Mesel, atalardan gelen ve onla­rın yüzyıllar içindeki deneyim ve gözlem­lerine dayalı düşüncelerini değişmez ka­lıp ve klişeleşmiş özlü sözlerle öğüt ve hüküm İçerecek biçimde yansıtan, lafzı ve anlamı beğenilerek nesilden nesile ak­tarılan, çoğunlukla aslî durumuna ben­zeyen halleri açıklamak ve örneklemek amacıyla kullanılan anonim mahiyetteki özdeyiştir. Ancak bu unsurların bir kıs­mını kendinde toplayan ve bazı emsal ki­taplarında mesel ya da mesel gibi kabul edilerek yer verilen birçok türe de rastlanmaktadır. Bunlar hikmet (vecize, ke­lâmıkibar), deyim, mükennâ. mübennâ, tağiib tesniyesi. "ef alü min formu ve benzerleridir.

Türkçe'de vecize (özdeyiş, özlü söz) ve kelâmıkibar diye adlandırılan hikmetle mesel arasında şu farklar belirlenmiştir: Hikmet çoğunlukla öğüt ve ders vermek amacıyla peygamber, filozof, düşünür, şair, edip, hatip, âlim gibi seçkin zümre­ye mensup bir kişi tarafından söylenmiş olan, bir hayat tecrübesini dile getiren özlü sözdür; meselin ayırıcı niteliği ise belli bir kaynaktan çıkmış olmakla birlik­te zamanla yaygınlaşıp halka mat olarak anonim hale gelmesidir. Bu sebeple hik­met mesel kadar yaygın değildir ve as­lında mesel hikmetin yaygınlık kazanarak anonimleşmiş şeklidir. Hikmet daima doğru görüş içerirken mesel içermeyebi-lir; hikmetin esası mâna doğruluğu, me­selin esası teşbihtir. Mesel daima veciz olurken hikmet olmayabilir. Meselde amaç kanıt olarak söylenmesi, hikmetin amacı ise öğüt ve irşaddır.389

Deyim (meseiî tâbir, taklidi ibare) mesel gibi hüküm taşımadığı gibi bağımsız cümle de değildir. "Sübhânallah, elhamdü­lillah, ehlen ve sehlen, rahimehullah, lâ havle ve lâ kuvvete illâ biliâh, lillâhi derruh, leanehullah" gibi günlük hayatta, ibadet­lerde, selâm, taziye, tebrik vb.nde kulla­nılan klişelere de klasik emsal kitapların­da yer verilmiştir. Halbuki bunlar meselde esas olan teşbihi içermez. Bazı dua klişe­lerini Kitûbü'l-Emşâî'me ilk karıştıran kişi Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm olup (ö.224/838) daha sonra gelen emsal müel­lifleri de onu izlemişlerdir. Bunlar gibi "ebü'l-eşbâl (arslan), ebû ca'de (kurt), ebû hâlid (köpek), ebû osman (yılan), ebû sâbir (tuz); ümmü"l-kurâ (Mekke), ümmü'l-kırâ (ateş)" gibi mecazi analık-babalık bil­diren ve "mükennâ" adı verilen deyişler; "ibnü's-sebîl (yolcu), ibnü's-sehâb (yağ­mur), bintü'1-ayn (gözyaşı), bintü'l-Yemen (kahve)" gibi mecazi oğulluk-kızlık bildi­ren ve "mübennâ" adı verilen ifadeler; "Ömereyn 390 "kamereyn" (ay ve güneş) gibi mecazi anlam bildiren tağiib tesniyelerine bazı klasik emsal kitaplarında yer verilmiştir. Ebû Hilâl el-Askerî bu deyişleri emsal arasın­da sayarken 391 Hamza el-İsfahânî onları ayrı bölüm ve başlıklar altında incelemiştir. 392Çağdaş yazarlardan Abdülmecîd Âbidîn bunları emsalden say­mış 393 Abdülmecîd Katâmiş ise bu görüşü benimsememiştir.394 Gerçek­te eski müelliflerden hiçbiri emsal gibi kullanılmasına rağmen tağiib tesniyele-rini emsal kapsamında görmemiştir. Se-âlibî de "gurâbu Nûh, sefînetü Nûh, ma-kâmu İbrâhîm, kamîsu Yûsuf, zi'bü Yû­suf" gibi isim tamlamalarını da emsal­den saymıştır.395 Halbuki bunlar teşbih esasına dayanma­dığı gibi îcâz vasfına da sahip değildir, çünkü îcâz terkiplerin değil cümlelerin özelliğidir. Bu bakımdan sözü edilen ter­kipleri mesel değil mesel materyali olarak kabul etmek daha isabetli görülmüştür. 396Yine özellik­le soyut fikirleri somut tablolar ve örnek­ler halinde açıklamak amacıyla "meşelü kemeşeli gibi formlarda zikredilen, çoğunlukla uzun olan ve "kıyasî mesel" adı verilen tür de mesel tanımının kapsa­mına girmemektedir. Bu meseller Kur'an ve hadise özgü ifadeler olup bazı nnüslüman edipler de onlardan esinlenerek bu nevi deyişler üretmişlerdir. Hz. Ali'nin bazı emsali böyledir.

Arap edebiyatında meseller yapılarına göre sair, kıyasî ve hurafî mesel şeklinde üçe ayrılmıştır. Şâir meseller yaygın ve veciz olan kısmı teşkil eder. Mesel deni­lince ilk akla gelen bunlar olup atasözü karşılığıdır. Kur'an'a ve hadise özgü em­sal üslûplarından olan kıyasî meseller so­yut kavramları tasvir, teşbih ve temsil yoluyla açıklayan, fikir derinliğine sahip bulunan uzun tasvir ifadeleri olup "me-selü ke-meseli. keenne, kemâ gibi teşbih edatları içerir. Hurafî meseller çoğunlukla hayvanlar olmak üzere in-saniarın dışındaki varlıkların dilinden ak­tarılan ve eğitme, ahlâkî ders ve öğüt ver­me veya mizah ve latife amacıyla kur­gulanmış küçük sembolik hikâyelerdir (fabi). Bunların bir kısmı Araplar arasında hayvanlarla ilgili yaygın hikâyelerle hurafî inançlara dayanır; (Boynuz peşindeyken kulağından olana benzemiş) meseli gibi.397 Kelîle ve Dimne'deki hayvan hikâ­yeleri ile La Fontaine'nin fablleri bu tür­dendir. Bu nevi meseller arasında -İncil'­deki Hz. îsâ mesellerinde olduğu gibi insanların dilinden anlatılanlar da vardır.398

Şekil olarak mesellerin çoğu benzetme esasına dayanan ve teşbih edatını açık şekilde almayan istiâre-İ temsîliyye biçi­minde olmakla birlikte açık teşbih ve ki­naye formlarında, "ef alü min ..." (muka­yese] kalıbıyla, seçili veya cinaslı, "eb, ümm, ibn. bint, ahû, zû, zât" kelimeleri ve diğer İsimlerle oluşmuş isim tamlama­sı şeklinde gelenler, sayı ifadesi İçeren bir yapı gösterenler vardır: (İğne gibidir. Başkasını giydirir, kendisi çıplaktır: teşbih), (Gece [karanlığında] odun toplayan: İsim tamlaması), (Güzel söz söyleyen güzel söz işitir: seçili), Arayan bulur: cinaslı) gibi. İlk kullanıldığı durum (mevrid) itibariyle meseller şu kısımlara ayrılır:

a) Bir hadi­seden doğan ve o hadise sonunda söyle­nip yaygınlaşan meseller. Aslı, bilge kişi Şenn'in (b. Efsâ) uzun aramalar sonunda tam dengi olarak bulduğu Tabaka isimli kızla evlenmesi ve birbirine tam denk düşmeleriyle ilgili olan, birbirine uygun düşen her şey için söylenen" (Şenn Tabaka ile uyuştu) meşeliyle aslı, bir yaz günü yaşlı ve zengin kocasından bo-şanarak genç ve yoksul biriyle evlenen ve eski kocasına süt istemeye gidince bu söze muhatap olan bir kadın hakkında söylenmişken bir şeyin fırsatını kaçıran herkes İçin kullanılan (Sen sütü yazın kaybetmişsin) meseli gibi.

b) Bir kıssa hakkında rivayet edilen me­seller : Câhiliye dönemi savaşları (eyyâ-mü'l-Arab) ve haberleriyle ilgili olanlar gi­bi,

c) Kur'an'dan doğan meseller (emsâ-Iü'1-Kur'ân): (Şah dama­rından daha yakın), {Örümceğin evinden daha dayanıksız) gibi.

d) Hadislerden çıkan meseller (emsâlü'l-ha-dîs): (Çöplüklerin yeşilliklerinden [kötü muhitte yetişen kadınlardan] sakinin) gibi.

e) Teşbihten doğan mesel­ler. Bu kısımda özellikle "ef'alü min ..." mukayese formu yaygın olarak kullanılır.

f) Aslı kinaye olan meseller: "Kendi gö­zündeki merteği görmez, başkalarının gözündeki çöpe dikkat eder" meseli gibi.

Meseller zaman itibariyle Câhiliye ve İslâm dönemleriyle müvelled kısımlarına ayrılır. Şiirden doğan mesellerin bir bey­tin tamamı, ilk veya son mısraı, her iki mısraı mesel olan türleri olduğu gibi bir beyitte ikiden fazla mesel olan nevileri de vardır. Başta Züheyr b. Ebû Süimâ, Ebü'l-Atâhiye, Salih b. Abdülkuddûs, Ebû Tem-mâm, Mütenebbî, Ebü'i-Alâ el-Maarrî ve Ahmed Şevki olmak üzere birçok Arap şa­irinin beyit ve mısraları yaygınlaşıp mesel haline gelmiştir. Ebü'l-Esved ed-Düelî'nin, (Benzerini kendin yapıp dururken bir kötü huydan başkasını menetme; bunu yapman se­nin için büyük bir ayıptır) beytiyle Lebîd b. Rebîa'nın her mısraı ayrı bir mesel olan.

(Dikkat et! Allah'ın dışındaki her şey bâtıldır; her nimet de hiç şüphesiz yok olmaya mahkûm­dur) beyti gibi. Bu tür beyit ve mısralar "el-ebyâtü's-sâire" vb. adlar altında müs­takil eserlerde toplanmıştır. Bu meselleri şairlerin kendilerinin mi icat ettiği yoksa önceden mevcut olup şiir kalıplarına on­ların mı döktüğü sorusuna kesin cevap bulmak kolay değildir. Bazı şairlerin mev­cut meselleri şiirlerine tazmin ettikleri bilinmektedir. Sükkerîve Uyeyne b. Min-hâl'e el-Ebyâtü's-sâ'ire adlı derlemeler nisbet edildiği gibi Sâhib b. Abbâd da eî-Emşâlü's-sâ'ire min şicri'l-Müteneb-bî'yı telif etmiştir. İbşîhî'nİn eî-Müstet-raf ında 399 İmruülkays b. Hucr, Tarafe b. Abd, Lebîd, Ferezdak. Muti b. İyâs gibi şairlere ait bu türden bazı be­yitlere yer verilmiştir. Bu nevi beyitlerle ilgili olarak modern çağda da birçok araş­tırma ve inceleme yapılmıştır.

Doğu milletleri Batılılar'a göre daha çok mesel ve hikmetlere sahiptir; çünkü bun­lar Doğu'da ortaya çıkıp yayılan semavî din ve kitapların, peygamberlerin söz, vasiyet ve hikmetlerine dayanır. Özdeyiş­ler Araplar'da daha çoktur. Fars asıllı Hamza el-İsfahânî, Arap mesellerinin Fars mesellerinin on katı olduğunu. Ebû Ubey-de'nin Ahmed b. Saîd el-Bâhilî'ye 14.000 Arap meseli rivayet ettiğini kaydeder.400 Araplar'ın ümmî ol­ması ve derleyip yazıya geçirememeleri sebebiyle mesellerin çoğu kaybolmuş, zamanımıza sadece 6000 kadarı ulaşabil­miştir. Arap mesellerinin fazla olmasının diğer bir sebebi de çoğunun aslının şiire dayanmasıdır. Nitekim kasidelerinin hepsi mesel olan şairler vardır. Ebü'l-Atâhiye'-nin "Zâtü'l-emsâl" adlı kasidesinin (urcû-ze) 4000 mesel içerdiği kaydedilir.401

Arap mesellerinde birçok şahıs meşhur vasıflarıyla mesel konusu olmuştur. Be­lagatta Kus (b. Sâide), hitabette Sahbân (el-Vâilî); cömertlikte Hatim (et-Tâî), Ma"n (b. Zaide), Kâ'b (b. Mâme), Herim (b. Sinan); ahmaklıkta Duğa, Emevî Irak Valisi Yûsuf.402 Cuhâ, Ebû Gabşân, He-cerliler; sözünden caymada Urkûb; piş­manlıkta Küseî; düzenbazlıkta Kasır; cim­rilikte Mâdir; iyiliğe karşı kötülük gör­mekte Sinimmâr; hilimde Ahnef (b. Kays); hızlı koşmada Şenferâ, Süleyk; ifade aciz­liğinde Bakıl; vefakârlıkta Semev'el el-Ezdî gibi. Bu tür meseller arasında (Dokuduğunu bozan kadından daha ahmak) meseli 403 Kur'an'da, "İpliğini sağlamca bük­tükten sonra çözüp bozan kadın gibi ol­mayın" şeklinde geçmektedir. 404İslâm dünyasında kullanılan bazı mesellerle Yunan mitolojisinde yer alan özdeyişler arasında benzerlikler göze çarpmaktadır.405 Kimin kimi etkilediği kesin olarak bilinemeyen Arap kültürünün de dahil olduğu evrensel kültüre mal ol­muş birçok mesel mevcuttur: "Duvarla­rın kulakları vardır.406 "Ye­rin kulağı vardır"; "Kurdu an, sopayı ha­zırla 407"Örs isen dayan, çekiç isen acıt" 408 "Yalancıysan hafı­zan kuvvetli olmalıdır" 409 "Baş­kası için kazdığı çukura kendisi düşen 410 vb. Arap, Fransız ve Türk kültürü gibi çeşitli kültürlerde or­tak olan aynı veya yakın mesellerin aslını belirlemek güçtür. Arap meselleri arasın­da kadîm dinî toplulukların yaydığı, özel­likle İncil ve Tevrat'ta benzerleri bulunan örneklere de rastlanmaktadır: "Koyun postunda kurt" 411 "Dikenden üzüm (incir) toplanmaz 412 "Sineği süzüyor ama deveyi yutuyor.413 "Rab korkusu bilginin başlangıcıdır" (Re'sü'l-hikmetimehâfetullah) 414"Ne ekersen onu biçersin 415Başkasının gözündeki çöpü gö­rür de kendi gözündeki merteği seçemez"

416Devenin iğne de­liğinden geçmesi 417 "Yel eken kasırga biçer 418 gibi.

Arap mesellerinde bazı Özellikleriyle meşhur olmuş insanlar gibi birçok hay­van, kuş vb. de belirgin özellikleriyle me­sel konusu haline gelmiştir. Arslan cesa­ret, kurt düşmanlık, gaddarlık, çita ffehd) uyku, kirpi uykusuzluk, yılan ve timsah zalimlik, keler ve tilki kurnazlık, kartal ve akbaba uzağı görme, karınca biriktirme, maymun taklit, karga korkaklık, sırtlan aptallık, deve kin ve kıskançlık sembolü olarak anılır. Aynı şekilde çöl ağaç ve bit-kisiyle birçok dağ, ova, vadi ve şehir adı Arap mesellerinde belirgin özellikleriyle malzeme olarak kullanılır. Bu tür mesel­lerin bir kısmı için uydurulan hikâyeler fabl halini almıştır.

Başta Câhiüye meselleri olmak üzere birçok Arap meselinin hikâyesi vardır. Bunların bir kısmı gerçek tarihî olaylar­dır; Yevmü Halime, Yevmü'l-Besûs, Yev-mü Dâhis ve Yevmü Gabrâ gibi Araplar'ın İslâm'dan önceki dönemde meydana gel­miş savaşlarıyla (eyyâmü'1-Arab) ilgili me­seller bu türdendir. Bu hikâyeler meselin anlaşılması ve Arap tarihi açısından önem taşır. Bir kısım meselin hikâyesi zamanla unutulmuş, onların yerine duruma uygun yeni hikâyeler uydurulmuştur. Bazı me­sellerin iik kaynaklar tarafından farklı şe­kilde rivayet edilmesi ve yorumlanması uydurma olayını teyit etmektedir 419 Arap mesellerinin çoğu yaygın olmakla birlikte yalnız bir yörede tanınıp anlaşılan meseller de çoktur. Em­sal kitaplarında bunların birçoğunun ye­rine işaret edilmiştir. Bunlar arasında başta Medine olmak üzere Mekke, Bas­ra, Küfe, Vâsıt, Humus gibi şehirler bulunmaktadır.420

Câhiliye dönemine ait mesellerin tesbiti için belirlenen kriterlerden biri me­selin Eksem b. Sayfî, Âmir b. Zarib el-Advânî, Evs b. Harise gibi Câhiliye devri insanlarına nisbet edilmesi veya içinde Câhiliye dönemine ait şahıs adlarının geç­mesidir. Câhiliye savaş, haber ve olayları (eyyam, ahbâr), âdet ve inançlarıyla ilgili olarak söylenmiş meseller de aynı grup içinde yer alır. Bundan başka çöl hayatı, çöl hayvanı ve bitkilerine dair meseller de çoğunlukla bu devreye aittir. Evâil türü eserlerle emsal kitaplarında meseli ilk söyleyenin Câhiliye dönemine ait olduğunun belirtilmesi de bu kriterler arasında­dır. Şarkiyatçılara göre Câhiliye meselle­rine ait hikâyelerin ekserisi, Şiî karşıtı eğilimlerin tahrik ettiği Arapçılık hareke­tinin gündeme getirdiği kadîm Araplar'a ait eyyam ve ahbâr tartışmaları bağla­mında II. (VIII.) yüzyılın kıssacı geleneği ortamında yeniden üretilmiş veya uydurulmuştur.421

Meselin âyet, hadis, sahabe ve tabiîn sözüne dayanması veya onlardan doğması bu mesellerin İslâm dönemine ait olduğu­nun göstergesidir. Âyet ve hadislere da­yanan çok sayıda mesel bulunduğu gibi başta Hz. Ali olmak üzere dört halife, İbn Abbas, İbn Mes'ûd, Muâviye, Amr b. Âs, Ebü'd-Derdâ, Mus'ab b. Zübeyr, Ahnef b. Kays, İbrahim en-Nehaî, Hâlid b. Saf-vân ve Hasan-ı Basrî gibi sahabe ve tabiî­nin mesel halini almış hikmetli sözleri bu­lunmaktadır. Âyetlere dayanan örnekler­den başka, "Bazı İfadeler büyü etkisine sahiptir" "Üst el alt elden (veren el alan elden) hayırlıdır mesellerini de hadis metin­leri oluşturmaktadır. "Kader gerçekleşin­ce göz görmez hale gelir" meseli Abdullah b.Âbbas'a, "Ka­dınlar şeytanın tuzaklarıdır meseli de Abdullah b. Mes'ûd'a nisbet edilmiştir. Hz. Ali'nin mesel haline gelmiş özdeyişleri Şerîf er-Radî'nin der­lediği Nehcü'l-beJâğa'üa yer aldığı gibi İbn Kuteybe 'Uyûnü'l-ahbâr'ının 50. bö­lümünde Hz. Ali'ye ait 100 kadar özdeyişi toplamış, bunlar Farsça ve Türkçe'ye de tercüme edilmiştir.422 Meydânî, Mecmacu'l-em-şâf inin30. bölümünü Hz. Peygamber ile dört halife, Abdullah b. Abbas ve Abdul­lah b. Mes'ûd, Ebü'd-Derdâ, Amr b. Âs gi­bi sahâbîterin mesellerine tahsis etmiş­tir. İçinde Allah adı geçen dua klişesi ha­lindeki özdeyişler de İslâmî döneme ait­tir: (Allah seni ömürle­rin en uzununa eriştirsin): (Al­lah kulaklarını sağır eylesin) gibi. Ayrıca Câ­hiliye dönemine ait birçok mesel İslâm'ın ruhuna uygun şekle çevrilmiştir. Nitekim Câhiliye mesellerinde geçen kardeş anla­yışı İslâmî mesellerde din kardeşine dö­nüşmüş, "Haklı da olsa haksız da olsa kardeşine yardım et" sözü, "Haklıysa yar­dım et, haksız ise engelle" şekline bürün­müştür.

Şehirli Araplar için II. (VIII.) yüzyılın ya­rısına, bedevi Araplar için IV. (X.) yüzyılın sonuna kadar uzanan ve Câhiliye devrinden itibaren başlayan dönem ihticâc (iş-tişhâd) dönemi olarak kabul edilmiş, bu asırlarda ortaya çıkan meseller kadîm meseller diye nitelendirilmiştir. Bu yüz­yıllarda Araplar melezleşmediği, bu se­beple dilleri bozulmadığı için onların şiir­leri ve meselleri kelimelerin anlam ve ya­pılan ile gramer kurallarını belirlemede şâhid olarak görülmüştür. Bundan sonra söylenen meseller dili bozulmuş melez Araplar'ın (müvelledûn) ürünü şeklinde görüldüğünden şâhid olarak kullanılma­mıştır. Arabî mesel-müvelled mesel ayı­rımını ilk yapan müellif Hamza el-İsfahâ-nî olmuştur (ö. 360/97l'den önce). İsfa-hânî, ed-Düiretü'î-f âhire 'sinin 29. bölü­münü bu tür mesellere ayırmış, "efalü min ..." formunda müzdevic türünden 440 müvelled meseli açıklamıştır. "İnciden daha nefis, azvay ağacı usaresinden daha acı" demek olan" ile, "Kayadan daha duygusuz, zamandan daha zalim" anlamındaki meselleri bunlardandır. Ebû Hilâl el-Askerî de Cemheretü'I-em-şdi'inde bazı müvelled mesellere işaret etmekte, Meydânî'nin Mecmacu'l-em-şdi'inde her bölümün sonunda zikrettiği müvelled meseller 1000'i bulmaktadır. Bu meseller garîb kelimelerin bulunmama­sı, ibarelerinin yalın olması, seci, izdivaç, tıbâkve mukabele gibi lafzî sanatlar içer-mesiyle kadîm mesellerden ayrılır. Mü­velled mesellerin fasihi bulunduğu gibi halk meselleri de vardır. Bunlar belli leh­çe, yer, şehir ve bölgeye has mahallî me­seller olup i'rab ve gramer kurallarına göre söylenmediği için "melhûn" (hatalı) meseller diye anılır ve bu şekliyle korunur. Aslında bu mesellerin de fasih olarak doğ­duğu, zamanla halkın dilinde yaygınlaşıp bozulduğu kabul edilir. İlk defa Ebû Ubeyd Kitâbii'l-Emşâl'mûe Doğu avam mesellerinden altmış kadarını zikretmiş, daha sonra Ebû İkrime ed-Dabbî, Ebû Bekir İbnü'l-Enbârî, Hamza el-İsfahânîve Ebû Hilâl el-Askerî onu takip etmişlerdir. Ebû Mansûr es-Seâlibî et-Temşî! ve'l-muhâdara'smda zamanındaki halk me­sellerinin bir kısmına, İbn Hişâm el-Lahmî de Ebû Bekir ez-Zübeydî'nin Lahnü'l-comme'sine yazdığı reddiyede bazı En­dülüs halk mesellerine yer vermiştir. Çağımızda Lübnan, Beyrut, Mısır, Bağdat. Basra, Suriye, Ürdün, Filistin gibi yer ve yörelere ait birçok Arap halk meseli ko­leksiyonu meydana getirilmiştir.

Mesellerin filolojik ve edebî özellikleri­nin başında değişmez kalıp ve klişeleşmiş ifade olmaları gelir. Meselin aslî formu ne ise her yerde ve herkes tarafından bu form korunarak tekrar edilir. Onun formu cinsiyete ve sayıya göre değiştirilemez. (Sen sütü yazın kaybetmiş­sin) meseli erkeğe, ikile (tesniye) ve çoğula göre değişmez. Hatta mesel lügat, sarf ve nahiv kurallarına aykırı da olsa aynen korunur. Aslî formun korunma zarureti sebebiyle mesellerde lügat ve gramer ku­rallarına aykırılığa ve kıyas dışı hususlara sıkça rastlanır. Halk mesellerinin tamamına yakını bu türdendir.

Edebî yönden meseller teşbih, istiare, kinaye ve hakikat gibi beyan şekilleri; se­ci, cinas, tıbâk, mukabele ve izdivaç gibi lafzı sanat nevileri içermeleri dolayısıyla sanatlı nesir türü sayılır. Bunun yanında meseller hikâye, makâme, risale, roman, kaside gibi müstakil bir nevi olmayıp söz içinde onu örneklemeyle pekiştiren, ka­nıtlayan, süsleyen, ona değer katan ve makbuiiyetini arttıran hazır malzeme ni­teliğindedir. Soyut fikirleri somut örnek ve benzetmeyle reddedilmez bir gerçek halinde sunarak onların zihinlerde yer­leşmesini sağlar. Etkileme, ikna etme, nesilleri iyiye ve güzele yönlendirmedeki İnkâr edilemez rolleri sebebiyle başta Kur'an olmak üzere kutsal kitaplarda, peygamberlerin öğüt ve dualarında bol­ca mevcuttur. Hz. Peygamber'in "cevâ-miu'l-kelim" türü hadisleri içinde mesel olanların sayısı az değildir. Hatipler ve sa­natlı nesir yazarları kanıtlama öğesi ola­rak mesele sıkça başvururlar.

Arap mesellerinin toplanmaya başlan­ması Câhiliye devrine kadar uzanır. Eme-vîler ve Abbasîler zamanında meselleri derleyip açıklayan çok sayıda emsal ko­leksiyonu (kitâbü'l-emsâl) telif edilmiştir. Bu eserler arasında yazarın ilgi alanına göre mesellerin yalnız hikâyelerine ağır­lık verenler, yalnız lügat ve gramer boyu­tunu ele alanlar olduğu gibi bu iki yönü ihtiva edip daha mükemmel bir eser hüvi­yeti taşıyanlar da vardır. Günümüze ula­şan ilk eser niteliğindeki Mufaddal ed-Dabbî'ninKi(âfaü'i-£mşâri hikâye. Mü-erric es-Sedûsî'nin Kitâbii'l-Emşâl'ı lü­gat açıklamaları ağırlıklı, Ebû Ubeyd Ka­sım b. Sellâm'ın Kitâbii'l-Emşâl'i ise her iki yöne de ağırlık veren teliflerdir. Emsal kitapları üç aşama geçirmiştir.

1. Risale halindeki cüzi telif aşaması; Mufaddal b. Seleme'nin el-Fâhir /i'i-emşâi'i ile Mü-erric es-Sedûsîve Ebû İkrime ed-Dabbî'-nin Kitâbü'l-Emşâneri gibi.

2. Konulara göre tasnif aşaması. Zorluğu sebebiyle fazla takipçisi bulunmayan bu aşamada Kasım b. Sellâm'ın eseri önde gelir.

3. Kapsamlı telif, alfabetik dizim aşaması. En çok bu yöntem benimsenmiş olup Ebû Hilâl el-Askerî, Meydânı ve Zemahşerî'nin eserleri Ön sırada yer alır.

Câhiliye devrinden itibaren Mufaddal ed-Dabbî'nin Kitâbii'l-Emsâl'me kadar geçen süreçte yapılmış derlemelerin başlıcalan şöyle özetlenebilir: Câhiliye hüke-mâsından ve muammerûndan olan Âmir b. Zarib el-Advânî, bir Himyer kralına yal­nız kendisine göre amel ettiği bir bilgi ha­zinesine sahip olduğunu ve onu kendisi­ne arzedeceğini söylediği nakledilmiştir. 423Süveyd b. Sâmit. müslüman olmadan önce Resûl-i Ekrem'e kendisinde "Mecelletu Lokman" bulun­duğunu söyleyerek ondan okumuş. Pey­gamber de beğenmiş ve, "Bu sözler gü­zel, ancak nezdimdeki ondan daha güzel­dir, o da Allah'ın hidayet ve nur kaynağı olarak indirdiği Kur'ân-ı Kerîm'dir" de­miştir.424 Câhiliye şairle­rinden Bişr b. Ebû Hâzim veya Tınmmâh'a nisbet edilen bir mısrada kendisinden bir meselin alıntı yapıldığı Kitâbü Benî Te-mfm'den söz edilmektedir.425 Arap kralları ile kabile reislerinin vasiyetlerini yazan Eksem b. Sayfî'nin (ö. 9/630) me­selleri yazılırdı. 426Ebû Ubeyd el-Bekrî Faşlü'1-ma-kâl"\nüe sahâbî, hatip ve nesep âiimi Su-hâr b. Abbas el-Abdî'nin Kitâbü'1-Em-şâl'inden bir meselin aslı hakkında uzun bir hikâye nakletmiştir. Bekri, Ubeyd b. Şeriyye el-Cürhümî'nin (ö. 67/686) Kitâ-bii'l-Emşâl'mden birçok aktarma yap­mış, Ali b. Zeyd e!-Beyhaki de Ğurerü'l-emşâi'inde Seâübî'nin onu şerhettiğini kaydetmiştir. Yine Bekri, eyyâmü'1-Arab âlimi İlâka b. Kürsüm el-Kilâbî'nin elli va­rak olduğu kaydedilen 427Câhiliye mesellerinin hadise ve kıs­salarına dair olduğu anlaşılan eserinden birçok nakil yapmıştır. Ebû Amr b. Alâ'-nın Kitâbü'1-Emşâl'min, birçok eserde yer alan nakillerden öncekilerin yalnız kıs­saları ele alan özelliğine karşılık hem bu yöne hem de lügat ve gramer boyutuna temas eden ilk mükemmel eser olduğu anlaşılmaktadır. Şarki b. Kutâmî'nin ese­rinin ilk üç eser gibi kıssa ağırlıklı olduğu bundan yapılan alıntılardan belli olmak­tadır.

Mufaddal ed-Dabbî'nin Kitâbii'l-Em­şâl'ı 160 kadîm meselin kıssalarını açık­layan ve zamanımıza ulaşan ilk eserdir 428 Müerric es-Sedûsî'nin Kitâbii'l-Emsâl'i lugavîizah ağırlıklıdır.429 Ma'mer b. Müsennâ'nın el-Emşâl'i lügat, gramer, kıssa, şiir açıkla­malı, müvelled olanlara işaret eden te­mel eserlerden biridir. Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın Kitâbü'l-Emşâl'İ meselleri bütün yönleriyle inceleyen ve günümüze ulaşan İlk mükemmel eser olup konuları­na göre düzenlenmiştir. 430Ebû Ubeyd el-Bekrî1-nin şerhi (Faşla 'l-makâl fi şerhi Kitâbi'l-Emsâl) yayımlanmıştır. 431Muhammed b. Habîb'in el-Emşâl calâ ef'alü min adlı eserinin 432 bir cü­zünü Muhammed Hamîdullah neşretmiştir.433 Mufaddal b. Seleme el-Fâhir fi'1-emşâl'inde 434 Ebû Bekir İbnü'l-Enbârî ez-Zâhir fi me'ânî kelimâti'n-nds'ında 435 dua, teşbih, taziye, tebrik, selâm vb.ni de emsale dahil etmiştir. Hamza el-İsfahânî'nin ed-Dürretü'1-fâhi-re'si 436 ef'alü min klişesiyle başlayan em­sale dair en kapsamlı kitaptır. Ebû Hilâl el-Askerî'nin Cemherefü'7-emşdfi 437 birçok meseli dayısı Hasan b. Ab­dullah el-Askerî'nin kitabından aktarmış olsa da ihatalı temel eserlerdendir. Meydânî'ninMecmacu'i-emsai'i 438 bu alanda en kapsamlı klasik eser olup alfabetik düzenlenmiş otuz bölümden meydana gelmektedir. İlk yirmi sekiz bölüm kadîm meseller, müvelled meseller, ef alü min meselleri olarak üç alt bölüme ayrılır. 29. bölüm mesellerde çok geçen eyyâmü'l-Arab'a, 30. bölüm Hz. Peygamber'in ve sahabenin mesel ve vecizelerine ayrılmış­tır. Eser 6080 mesel içermekte olup bunların 5080'i kadîm, 1000'i müvelleddir. Muhammed b. Ahmed el-Huzaî ve Yûsuf b. Tâhir el-Hûyî bu kitabı ihtisar etmişlerdir.439 Zemahşe­rî'nin el-Müstakşâ fi'l-emşâl 440titiz alfabetik tasnifi, 3461 meşeliyle alanında Önemli teliflerdendir, ancak daima çağ­daşı Meydânfnin eserinin gölgesinde kalmıştır. Bunlardan başka diğer kadîm ve müvelled meseller, çeşitli yer, yöre ve şe­hirlerin halk meselleri hakkında, ayrıca ti peygamber, şair, filozof ve bilge şahsiyetlere ait hikmet ve mesellere dair derle­me, açıklama, neşir ve bilimsel veya mu­kayeseli inceleme şeklinde eski yeni çok sayıda çalışma yapılmıştır.441 Çağdaş yazarlardan Emîl Bedf Ya'küb'un Mevsû'atü emsali'I Arab' ve Mevsû'atü'l-emşâli'l-Lübnâniyy e'sı,442 Afîf Abdurrahman'ın Arabiyyeti'l-ka-dîme's de443 önemli eserlerdendir. M. Ebû Sûfe, Abdülmecîd Katâmiş, Abdülmecîd Âbidîn'in çalışma­ları meselleri çeşitli yönlerden bilimsel olarak incelemektedir.

Batı'da Arap mesellerine dair inceleme, derleme, neşir, karşılaştırma vb. şekildeki çalışmalar, Joannes Drusius'un 1591 "de 200 Arap meselini ele aldığı Apophtheg-mola Ebraeorum ac Arabum'u ile baş­lamış 444 bunu Thomas Erpenius'un Proverbiorum Arabicorum Centuriae duae'u 445 ve Loc-mani Sapientis'i 446 J. Ham-broeus'un Proverbia Arabica'sı 447 gibi çok sayıda çalışma izlemiştir. Çağdaş yazarlardan Rudolf Sellheim'in Emşâlü'l-ArabJyyeti kadîme's 448 Önemli eserlerdendir.449


Bibliyografya :

Râgıb el-İsfahânî, ei-Müfredât, "msl" md.; Li-sânü'l-'Arab, "mşl" md.; Nouoeaü Larousse il-lustree, Paris, ts.,"Penelope", "Sysyphe" md.-leri; Mufaddal ed-Dabbî, Emşâlü'l-'Amb (nşr. İhsan Abbasi, Beyrut 1401/1981, neşredenin gi­rişi, s. 5-6, 36-44; Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitâbü'i-Emşâl (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Bey­rut 1400/1980, neşredenin girişi, s. 17-22, ay­rıca bk. tür.yer.; Ebû Hatim es-Sicistânî. Kİtâ-bü'l-Mu'ammerîn (nşr. I. Goldziher|. Leiden 1899, s. 8-24, 61-63; Mufaddal b. Seleme, ei-Fâhir (nşr. Abdülalîm et-Tahâvî - M. Ali en-Neccâr), Kahire 1380/1960, neşredenin giri­şi, s. d-h; İbn Abdürabbİh. zl-'İkdü'l-ferid, ili, 76-80; Ebü'l-Ferec el-İsfahânî, el-Eğânt, IV, 36; Hamza el-İsfahânî. ed-Dürretü'l-fâhire (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Kahire 1971-72, [-11, tür.yer.; İbnü'n-Nedîm, et-Fihrist (Teceddüd). s. 152; Ebû Hilâl el-Askerî, Cemheretü'l-em-şâ/ (nşr. M. Ebü'l-Fazl ibrâhîm -Abdülmecîd Katâmiş), Kahire 1384/1964, I, tür.yer.; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, t-y; Seâlibî, Şimârü'l-kulûb(nşr. M. Ebü'l-Fazl İbrahim), Kahire 1985, s. 39-46; Meydânî, Mecma'u'l-emşaH r\şr. MM. Abdülhamîd), ]-[], tür.yer.; Zemahşerî, el-Fâ'ik, 1, 225; Ebü'l-Mehâsin M. b. Ali el-Abderî eş-Şey-bî, Tİmşâlü'l-emşâl (nşr. Es'ad Zübyân), Beyrut 1402/1982, neşredenin girişi, 1, 55-57; ayrıca bk. tür.yer.; İbşîhî, el-Müstetmf, Kahire 1320, s. 27 vd.; Hasan el-Yûsî. Zehrü'i-ekem fı'l-emşâl ue'l-tıikem (nşr Muhammed Haccî - Muham-medel-Ahdar),Dârülbeyzâ 1401/1981, I, 19-57; ayrıca bk. tür.yer.; Grünbaum. Neue Beitrâge zur Semitİschen Sagenkunde, Leiden 1893, a. 40-49; Ahlwardt. Verzeichnis,V\\, 627-628, nr. 8729; 0. Eissfeldt, Der Maschal im Ailen Testa-ment, Giessen 1913, tür.yer.; J. Barth. "Arabi-sche parallelen zu denproverbien", Festschrift

D. Hoffmann, Berlin 1914, s. 38-45; W. Bonser-T. A. Stephens, Proverb Literatüre, Londres 1930, s. 355-368, 394-398; R. Sellheim, Die ktassisch arabischen Sprichiuörtersammlun-gen, insbesondere die des Abu Ubaİd, La Haye 1954, s. 8-20, ayrıca bk. tür.yer.; a.mlf., ei-Em-şâlü'i-cArabİyyetü.'l-kadîme (trc. ve nşr. Rama­zan Abdüttevvâb), Beyrut 1391/1971, s. 21-35, ayrıca bk. tür.yer.; a.mlf.. "On the Kitab al-am-Sâlofal-Yüsl", Orİens, XXXI (1988), s. 357-359; a.mlf., "Mathal", El2 (Fr.), VI, 805-815; A. Bloch. "Zur Altarabischen Sprichdichtung", Westöstlİ-che Abhandiungen, Wiesbaden 1954, s. 181-234; Abdülmecîd Âbidîn, el-Emşâl fî'n-neşri'l-'Ambiyyi't-kadîm, Kahire 1375/1956, tür.yer.; 0. E. Moll, Sprichıvörter Bibliographİe,Frank-furt 1958, s. 482-502, 573; a.mlf.. "Ober die altesten Sprİchwörtersammlungen", Prouerbi-um, VI, Columbus-Ohio 1966, s. 113-120; Enis Füreyha, Ahıkâr frakım mine'ş-şarkı't-edne'l-kadlm, Beyrut 1962, tür.yer.; S. D. Goitein. Stu-dies in Isiamic History and Institutions, Leiden 1968, s. 361-379; J. M. Sasson. Orientai ıvis-dom, Six Essays of ttıe Sapiental Traditions of Eastern Guüisations, Massachusetts 1981, s. 1-131; M. Ebû Sûfe, el-Emşâiü'l-'Arabiyye oe meşâdiruhâ, Amman 1402/1982, tür.yer.; Ab­dülmecîd Katâmiş, el-Emşâtü't-'Arabiyye, Dı-maşk 1988, tür.yer.; Emil Bedî Ya'küb, Meu-sûcatü.'l-emşâli'l-Lü.bnâniyye, Beyrut 1989, [, 15-76; ayrıca bk. tür.yer.; Şevki Dayf, ei-'Aşrii'l-Câhilî, Kahire, ts. (Dârü'l-maârif), s. 404-409;

E. Rehatsek, "Some Paraliel Proverbs in English, Arabic and Persian", Journal of the Bombay Branch of the Royal Asiatic Society, XIV, Bom­bay 1878-80, s. 86-116; C. Brockelmann, "Alt-türkestanisehe Volksweisheit", Ostasiatische Zeitschrift, VIII, Berlin 1920, s. 50-73; a.mlf., "Mathal", £/(Fr.), III, 461-464; R. Jente, "Ger-man Proverbs from the Orient", Pubtications of the Modern Language Associaüon of America, XLVIII (1933), s. 17-37; Ch. A. Ferguson - J. M. Echols, "Critical Bibliography oF Spoken Arabic Proverb Literatüre", Journal of American Foik-tore, LXV/255, Boston-Mew York 1952, s. 67-84; R. Blachere, "Contribution â l'etude de la litterature proverbiale", Arabica, 1/1, Leiden 1954, s. 53-83; S. P. Brock, "APiece of Wisdom Literatüre in Syrİac", JSS, XIII (1968), s. 212-217; W. P. Zenner, "Ethic Stereotypİng in Ara­bic Proverbs", Journai of American Fotklore, LXXXIII, Boston - New York 1970, s. 417-429; T. Fahd. "Psychologie animale", Reuue de syn-these, LXI-LXII, Paris 1971, s. 5-43; LXV-LXVI (1972), s. 43-63; LXXV-LXXV1 (1974). s. 233-236; XCI! (1978), s. 307-356; Abdülhâdî el-Fuâ-dî, "Bahş fı'i-emşâli'l-;lrâkıyyc", Sümer; XXIX, Bağdadl973, s. 83-106; XXX (1974), s. 27-46; Yûsuf İzzeddin, "et-Ta^bîr 'ani'n-nefs fi'1-emşâ-Ii1-cArabİyye". MMİIr., XXX1/1, Bağdad 1400/ 1980, s. 149-167; D. Gutas, "Classical Arabic Wisdom Literatüre", JAOS, CI (1981), s. 49-86.

İsmail Durmuş

Hadis.

Hadis literatüründe Hz. Pey-gamber'in meselleri "emsâlü'l-hadîs" ta­biriyle ifade edilir. Resûlullah, Arapça'yı mükemmel konuşan bir toplumda do­ğup büyüdüğü için bu dilin inceliklerine vâkıftı. Zaman zaman meseller söyler, gereğinden fazla konuşmaktan ve yap­macık tavırlardan hoşlanmazdı.450 Abdullah b. Amr b. Âs'ın Re-sûl-i Ekrem'den 1000 mesel öğrenip ez­berlediğini söylemesi 451 bu mesellerin çokluğunu göstermektedir.

Hadislerde meseller başlıca iki şekilde kuilanılrmştır. Bunlardan biri, anlaşılması zor konuların Kur'ân-ı Kerîm'de olduğu gibi mukayeseye dayanan temsille anla­tılmasıdır. Meselâ Allah Teâlâ'nın Peygam-ber'i vasıtasıyla gönderdiği ilim ve hida­yetin toprağa düşen bol yağmura benze­diğini ve bu yağmur karşısında insanların üç kısma ayrıldığını, bazılarının yağ­mur suyunu emen ve bol nebat bitiren iyi cins toprağa, bazılarının suyu içine çek-meyip başkalarının istifadesi için tutan killi toprağa, bazılarının da yağmur su­yundan kendisi faydalanmadığı gibi baş­kalarının da istifadesine imkân vermeyen kaygan toprağa benzediğini ifade etme­si 452 bu şeklin en tanınmış örneklerinden biridir. Genellikle "meselü..." kelimesiyle başlayan ve Kur'an'ın maksat ve hedef­lerine uygun olan bu tür emsale bir baş­ka örnek olarak hastalık ve sıkıntılar için­deki mümini rüzgârın estiği tarafa ko­layca yatan, fakat kırılmayan yeşil ekine, Hak'tan yüz çeviren kötü kimseyi de şid­detli rüzgârın bir defada söküp attığı dağ servisine benzeten hadis zikredilebilir.453 Bu tür hadisler Kütüb-i Sitte'de ve diğer hadis kaynakların­da dağınık halde bulunmaktadır. Tirmizî bunlardan on dördünü "Ebvâbü'l-emşâl can Resûlillâh" başlığı altında bir araya getirmiştir.454

Hadislerde görülen ikinci tür meseller, veciz konuşma özelliğine sahip olan Hz. Peygamber'in 455 darbımesel halinde yaygınlaşan özlü söz­leridir. Onun Huneyn Gazvesi'nde savaşın şiddetlendiği anda söylediği, "Bu tandı­rın kızıştığı zamandır" sözü ile 456"İktisat eden muhtaç olmaz" 457 "Öyle söz vardır ki dinle­yene sihir gibi tesir eder" 458Mümin aynı yılan deliğinden iki defa sokulmaz 459 "Utanmadıktan sonra istediğini yapabi­lirsin 460 mealindeki hadisleri bu türün belli başlı örnekleridir. Resûl-i Ekrem'in söylediği emsalin bir kıs­mının mefhum olarak daha önce Araplar tarafından bilindiği düşünülebilir. Onun zaman zaman ünlü Arap şairlerinin dil­lerde dolaşan bazı beyitlerini veya bu be-yitierin bir bölümünü mesel yerinde kul­landığı da görülmektedir. Tarafe b. Abd'in, "Azık vermediğin kimse sana haberler getirir" mısraı461 bu tarz kullanı­mın örneklerinden biridir.



Sahabe ve tabiînden bazılarının mesel haline gelmiş sözleri bulunmakla bera­ber 462 bun­lar Câhiliye devrinde söylenen mesellere nisbetle oldukça azdır. Bu durum, müslü-manların Kur'an ve hadislerdeki mesel­lere büyük önem verip onlarla yetinmesi ve ancak nâdir hallerde mesel kullanma ihtiyacı duyması ile açıklanabilir. Hule-fâ-yi Râşidîn içinde en çok meseli bu­lunan Hz. Aü'dir. Muallim Naci onun mesellerinden 280 kadarını derleyerek Emsâl-i Ali adıyla Türkçe'ye çevirmiştir. 463Hz. Ali'nin bazı meselle­ri şöyledir: "Kanaatkarda gam olmaz"; "İlmin kemali hilim iledir"; "Dindar olan kurtulur"; "İlim her rütbenin üzerinde bir rütbedir". Bunun yanında, "Bülbülün çek­tiği dili belasıdır" atasözünün bir nevi karşılığı olmak üzere Hz. EbûBekir'in söylediği, "Belâ söz söylemeye dayalıdır"; Hz. Ömer'in, "Sevgin yük olmasın, öfken yok etmesin" ve evini kuşatan âsiier yü­zünden ıstırabının son dereceye vardığı­nı anlatmak üzere Hz. Osman'ın Hz. Ali'­ye yazdığı mektuptaki, "Kolan sıyrılıp de­venin memelerini geçti" sözleri meşhur birer mesel olmuştur. Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ûd, Muâviye b. Ebû Süf-yân ve Amr b. Âs gibi sahâbîlerin de em­sal tarzında sözleri vardır.

Emsâlü'I-hadîse Dair Eserler.



1. Ebü Arûbe, el-Emşâlü's-sâ'ire an Resûlillâh. Bu risalenin Topkapı Sarayı Müzesi Kü-tüphanesi'nde bir nüshası bulunmakta­dır.464 Muhammed b. Ca'fer el-Kettânî eserin adını eî-EmşâJ ve'1-evâ'i! şeklinde kaydetmek­tedir.

2. Râmhürmüzî, Emsâlü'l-hadîs. Müellif, Hz. Peygamber'in çeşitli konulan açıklamak maksadıyla söylediği, çoğu Kur'an'da, bir kısmı Arap edebiyatında mevcut olan emsale benzer 140 meseli yedi cüz halinde toplayarak şerhetmiştir. Günümüze kadar gelen emsâlü'l-hadîs kitapları İçinde hadisleri âyet, hadis ve şiirlerle şerhedilen yegâne eserdir. Ab-dülaiî Abdülhamîd el-A'zamî'nin, rivayet­lerin sağlamlık derecesini belirterek ve gerekli gördüğü bazı kelimeleri açıklaya­rak yayımladığı kitap 465 Emetülkerîm el-Kureşiyye tarafından Al­manca bir Önsöz ve geniş indekslerle bir­likte neşredilmiş 466 el-Mekte-betü'l-İslâmiyye bu baskıyı ofset olarak tekrar yayımlamıştır. 467Ese­rin Ahmed Abdülfettâh Temmâm tara­fından yapılan neşri de titiz bir çalışma ürünüdür.468

3. Ebü'ş-Şeyh, Kitâbü'l-Emşâl fi'l-hadîşi'n-nebe-vî. 373 rivayeti ihtiva eden eseri Abdülalî Abdülhamîd Hâmid rivayetleri değerlen­dirmek suretiyle neşretmiştir.469

4. Mâverdî, el-Emşâl ve'1-hikem. 300 hadis, 300 hikmetli söz ve 300 beytin on bölüm halinde incelen­diği kitap Fuâd Abdülmün'im Ahmed ta­rafından yayımlanmıştır.470

5. Muhammed Câbir Feyyaz el-Alvânî, el-Emşâl fi'î-hadîşi'n-nebev'i eş-şerif. Bir doktora çalışması olan eser (1398, Câmiatü Aynişşems) da­ha sonra basılmıştır.471

6. Muhammed el-Garavî, el-Emşâlü'n-nebeviyye. Çağdaş Şiî âlimlerinden olan müellif, Sünnî ve Şiî kaynaklarından der­lediği emsâlü'l-hadîs niteliğindeki 655 rivayeti şerhederek iki cilt halinde neşret­mişti. 472

7. Ukkâşe Abdül-mennân et-Tîbî (et-Tayyibî), eş-Şahî-hu'1-müsned fi'1-emşâî ve'1-hikem. Em­sale dair yeni çalışmalardan biri olan eser­de 254 hadis bir araya getirilmiş ve her hadisin tahrîci yapılmıştır. 473

8. FevzîAbdülazîm Baslân, el-Emşâl fi's-sünneti'n-nebeviyye ve eşeruhâ ii'd-da'-ve ila 'İlâh. Bir yüksek lisans tezidir.

9. Mustafa îd es-Sayâsina, Zâhi-retü'î-emşâî ti'1-kitâb ve's-sünne ve kelâmi'l-cArab ve âşâruhâ fî terbiye-ti'1-ceyli'l-müslim. 474

10. Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd, Na-zarât hkhiyye ve terbeviyye fî emşâ-li'1-hadîş.475 Eserde hadis ilimleri ve terimleri hakkında kısa bilgi verildikten sonra müs-lüman-yağmur, müslüman-toprak gibi mukayeseli mesel tarzındaki hadislerden otuz beşi geniş şekilde açıklanmakta, kısa ve özlü mesellerden elli sekizi de kaynaklarıyla birlikte zikredilmektedir.

11. Ali Abdülfettâh Ali, el-Emşâlü'n-nebe-viyye ve hükmühâ. 476Bu eserde Hz. Peygamber'in şahsına, zühde teşvik ve fitnelerden sakındırma konularına dair emsal tarzındaki yirmi üç hadis üç fasıl halinde şerhedilmiştir.

12. Mahmûd Seyyid Hasan. Revâicu'l-be-yân fi'I-emşâli'n-nebeviyye.477 Resûl-i Ekrem'in fesahat ve belagatı hakkında bilgi veri­len eser emsal nevinden bazı hadislerin açıklandığı küçük hacimli bir çalışmadır.

13. Yahya b. Abdullah el-Muailimî, el-Em­şâl ve'ş-şevâhid fi'1-hadişi'ş-şerîf.478

Bunlardan başka Ebü'l-Hasan Ali b. Sa-îd el-Askerî'nin emsale dair eserinin 1000 hadis ihtiva ettiği 479 Hasan b. Abdullah el-Askerî'nin de el-Hikem ve'1-emşâli'l-merviyye an Resûlillâh 480 adiı eserin­de mesel halindeki 1000 hadisi derlediği ve bunları "benzeri görülmemiş bir şekil­de" şerhettiği481 kaydedil­mektedir. Ayrıca Ebû Abdülganî Süley­man b. Benîn b. Halef el-Mısrî'nin el-Ak-vâlü'l-Arabiyye fi'1-emşâli'n-nebeviy-ye'sinden söz edilmekte 482 İbn Ganim diye bilinen Abdullah b. Ali b. Süleyman'ın 10.000 hadis ihtiva ettiği be­lirtilen el-Fa'ik ü'1-kelâmi (lafzı)'r-râ'ik adlı eserinde de emsal nevinden pek çok hadis bulunduğu belirtilmektedir.483

Konusu emsâlü'l-hadîs olmamakla be­raber hadislerdeki emsale de yer veren bazı çalışmalar yapılmış olup başlıcalan şunlardır:

1. Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitâbü'l-Emşâl.484 Müellif eserin baş tarafına hadislerden seçtiği on yedi meseli almış, ayrıca çeşitli yerlerde mesel tarzında otuzdan fazla hadise yer vermiştir. Kitabı Ebû Ubeyd el-BekrîPoş-lü'1-makâl fî şerhi Kitabi'1-Emşâl adıyla şerhetmiştir. 485

2. Hakîm et-Tirmizî, el-Emşâl mine'1-Ki-tâb ve's-Sünne.486 Nefis ter­biyesi ve ahlâka dair meselleri ihtiva eden eserin baş tarafında Kur'ân-ı Kerîm'deki emsalden yirmi dört, hadislerdeki em­salden otuz kadarı bulunmaktadır. 3. Şe­rif er-Radî, Mecâzâtü'1-âşâri'n-nebeviyye.487 Eserde Hz. Pey-gamber'in pek çok meseline yer verilmiş­tir.

4. Kudâî, Şihâbü'î-ahbâr.488 Emsâlü'l-hadîs nevin­den birçok rivayeti ihtiva etmektedir.

5. Meydânî, Mecmdu'l-emşâl. Müellif, ese­rinin son bölümünde Resûl-i Ekrem'in mesel tarzındaki hadislerinden elli sekiz kadarını bir araya getirmiştir 4896. Ebû Hilâl el-Askerî, Cemhere-tü'1-emşâl. Eserde emsal tarzındaki bir­çok hadis diğer mesellerin arasında alfa­betik olarak kaydedilmiştir.

Arap edebiyatıyla ilgili bazı çalışmalar­da da mesele benzer hadislere yer veril­diği görülmektedir. Câhizei-Beyân ve't-tebyîn'öe 490İbn Düreyd el-Mücte-hâ'da 491Ebû Mansûr es-Seâlibî eî-Temşjl ve'l-muhâdara!da 492 emsâlü'l-hadîsten çeşitli örnekler zikret­mişlerdir.


Bibliyografya :

Müsned,], 447; IV, 203; VI, 31, 146; Buhârî. '"îlim", 20, "Tıb", 51, "Merdâ", 1, "Enbiyâ3", 54, "Edeb", 83; Müslim. "Cihâd", 76, "Cum'a", 47, "Fezâ'il", 15,"Şıfâtü']-münâfıkin", 59, 60, "Zühd", 63;Tirmizî."BIrr", 71, "Edeb", 70,76-82; Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitâbü'l-Emşâl (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Beyrut 1400/1980, I, 34-38; Câhiz, el-Beyân ue't-tebyin (Abdüsse­lâm M. Hârûni, Kahire 1395/1975, I, 15-39; Hakim et-Tİrmizî, el-Emşal mİne'i-Kitâb ve's-Sürme (nşr Mustafa Abdülkâdir Ata), Beyrut 1409/1989, s. 30-43; ibn Düreyd, el-MÜctenâ (nşr. Hâsım en-Neçdî), Dımaşk 1402/1982,s. 21-55; İbnü'n-Nedîm, el-Fihrist (Tçceddüd), s. 54, ayrıca bk. İndeks; Seâlibî. et-Temşü ce'1-mu.h.â-dara(nşr. Abdülfettâh M. el-Hulv), Kahire 1983, s. 22-35; Meydânî, Mecma'v.'l-emşal (Ebü'I-Fazl), IV, 44-62; İbn Hayr, Fehrese, s. 202; İbn Ebü'Msbâ'. Bedi'u'l-Kur'ân (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1377/1957, s. 6;Süyûtî. Buğyetü'l-uu'ât, I, 597; Keşfü'z-zunün, 1. 167-168; II, 1086; Brockelmann, GAL, I, 90; SuppL, II, 81; îzâhu'l-meknûn, II, 154; Kettânî, er-Rİsâletü'l-müstet-rafe, s. 54-55; Sezgin, GAS, I, 176; a.mlf., "Üç macmtfatar-rasâ'il", /TED, 11/2-4 (1958), s. 255-256; Muhaımmed el-Garavı, el-Emşâlü'n-nebe-uiyye, Beyrut 1401, MI; R. Sellheİm. el-Emşâ-lü'l~'Arabiyyetü'i-kadtıne{Uc. ve nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Beyrut 1404/1984, s. 36-38;Ah-met Bulut, Arap Dil ue Edebiyatında Emsâ! (doktora tezi, 1984], İÜ Ed. Fak. (İSAM Ktp., NMÇ.nr. 1321), s. 98-100, 109-110; Abdülmecîd Katâmiş. el-Emşâlü'l'CArabiyye, Dımaşk 1408/ 1988, s. 157-174; Abdülmecîd MahmûdAbdül­mecîd, Mazarât fıkhiyye oe terbeviyye fî em-şâfn-hadfş, Beyrut 1413/1992; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Anka­ra 1992, s. 75; Seyyid Mehdî Hâirî. "Hadîs", DM7; VI. 149-150. M. Yaşar Kandemir



Tefsir.

Tefsir usulü ve Kur'an ilim­lerinde Kur'ân-ı Kerîm'deki meseller ve bunlardan bahseden ilim için "emsâlü'l-Kur'ân" tabiri kullanılmaktadır. Mesel kelimesi Kur'an"da altmış dokuz, bunun çoğulu olan emsal ise dokuz yerde zikre­dilmiştir. 493Emsâlü'l-Kur'ân, "âyetlerdeki mâna ve maksadın insan ruhunda iz bı­rakan ve hayranlık uyandıran bir biçimde kısa ve özlü olarak ifade edilmesi" şeklin­de açıklanır.494

Emsal her dilde ve her kültürde mevcut olup Kur'ân-ı Kerîm'den önceki semavî kitaplarda da sıklıkla kullanıldığı görül­mektedir. Hz. Lokman'ın hikmetli sözle­rinin bilinen en eski mesellerden olduğu söylenebilir. Câhiliye devrinde Araplar ara­sında da yaygın olan emsalin Arap dili ve edebiyatında önemli bir yeri vardır. Kur-'an'da fesahat ve belagatta hayli ilerle­miş bulunan Araplar'a hitap edilirken on­ların önemle üzerinde durdukları mesel getirme metodu uygulanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber, Kur'an'ın yedi vecih üze­re indirildiğini belirterek bunlardan biri­nin ibret alınması gereken meseller oldu­ğunu söylemiş 495 kendisi de sözlerinde emsali kullan­mıştır. Her ne kadar bazı yönlerden ara­larında benzerlikler bulunsa da Kur'an'ın meselleri hem lafız hem mâna bakımın­dan gerek daha önce Arap edebiyatında mevcut olan gerekse hadislerde geçen mesellerden farklı olup Kur'an'a özgü ni­telikler taşır. Kur'an'daki kıssalar da birer mesel mahiyetindedir.

Meselde esas itibariyle bir şeyin bir ve­ya birkaç yönden başka bir şeye benzetil­mesi söz konusu olup Kur'ân-ı Kerîm'in getirdiği mesellerde de bu özellik açık bir şekilde görülmektedir. Meselâ kâfirler bunca delile rağmen tevhide inanmadık­ları için sağır, dilsiz ve âmâya 496 onların amelleri de fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle 497çöldeki seraba ve engin denizlerdeki yo­ğun karanlıklara 498 ben­zetilmiştir. Dünya hayatının, yağmurun ardından yeşillenip toprağı süsleyen ve daha sonra rüzgârın tesiriyle çer çöp ola­rak savrulan bitkilere 499 hakkin ay­dınlığa, gökten inen suya; bâtılın ise ka­ranlığa, suyun yüzündeki köpüğe 500 benzetilmesi de böyledir. Kur­'ân-ı Kerîm'in meselleri İslâm'ın ilk asırla­rından itibaren âlimlerin ve ediplerin dik­katini çekmiş, zamanla "emsâlü'l-Kur'ân" adıyla ortaya çıkan bir ilmin konusu ol­muştur 501 İmam Şafiî bu il­mi müctehidlerin bilmesi zaruri olan ilim­ler arasında göstermekte, Mâverdî de Emşâlü'l-Kur'ûn adlı eserinin mukad­dimesinde bu ilmin Kur'an ilimlerinin en önemlilerinden biri olduğunu belirtmek­tedir.502

Kur'ân-ı Kerîm'de mesel başlıca şu mâ­nalarda kullanılmıştır:

1. Misal, örnek, benzer. Meselin en yaygın anlamı olup bazı âyetlerde çeşitli mesellere yer veril­diği açıklanmıştır.503 Öte yandan Allah hakkı be­yan için bir sivrisineği, hatta ondan daha zayıf bir varlığı bile misal olarak göster­mekten çekinmeyeceğini bildirmiştir. 504

2. Hal, sîret. durum. Geçmiş kavimlerin halleri, inkarcı tutum ve dav­ranışları, bu yüzden başlarına gelen mu­sibetler birer mesel olarak zikredilmiştir. 505

3. İbret. Bazı geçmiş kavimlerin hayat hikâyelerinin ve akıbetlerinin anla­tıldığı âyetlerde mesel bu anlamda kulla­nılmıştır.506

4. Vasıf, Özellik. Pek çok âyette mesel bir şeyin vasıf ve özelliklerini ortaya koymak­tadır. Takva sahiplerine vaad edilen cen­netin meseli anlatılırken onun zeminin­den ırmakların aktığı, yemişlerinin ve gölgesinin sürekli olduğu dile getirilir.507 "Kötü mesel âhirete inanmayanlar için­dir. En yüce meseller ise Allah'a aittir 508mealindeki âyette sözü edilen meseller de "sıfat" mânasındadır.509

Kur'an'daki mesellerin değişik şekil­lerde taksimi mümkündür.



1. Basit veya mürekkep temsil tarzında olanlar. Basit temsilde benzetme cihetlerinden sadece biri gözetilir. Âmânın cahile, gören kim­senin âlime, karanlıkların dalâlete, ışığın hidayete mesel olması birer basit temsil­dir.510 Mürekkep temsilde ise benzetme ciheti birden faz­ladır. Bir buğday tanesinin önce yedi ba­şak, sonra da her başağın 100 tane ver­mesi, böylece 700 taneye ulaşması şeklin­deki mesel 511 ihlâsla yapı­lan infakın Allah nezdinde kat kat ecirle karşılık görmesinin meselidir.

2. Duyu or­ganlarıyla veya akılla idrak edilenler. Hz. Âdem'in topraktan yaratılmasının Hz. İsa'nın babasız yaratılmasına 512 Allah korkusunun insandan korkma duygusuna 513örümceğin durumunun Allah'tan başkalarını dost edinenlerin haline 514 yağmurun yağmasıyla tabiatın canlan­ması üzerine çiftçilerin sevinmesi ve ar­dından yemyeşil bitkilerin kuruyup sarar-masıyla çer çöp hale gelmesi olayının oyun, eğlence, süs, övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma yarışı şeklindeki dünya hayatına benzetilmesi515 bu tür mesellerdendir.

3. Gerçek olaylara veya tasavvur ve hayale dayananlar. Gös­teriş olsun diye infakta bulunan bir kimse sert ve pürüzsüz bir kayanın üzerindeki ince toprak örtüsüne tohum eken, ancak sağanak halinde yağan yağmurun, toprağı içindeki tohumlarla birlikte sürükle­yip sel sularına katması sonucu ürün alma ümidini yitiren bir çiftçiye benzetilmiş 516 zaman zaman tabiatta görülen bu durum infakta gösteriş ya­pan kimsenin neticede hiçbir ecir elde edememesine mesel olmuştur.517 Öte yandan cehennem ehlinin yiyeceği olan zakkum ağacının çok acı ve kötü kokulu meyvesinin şeytanların baş­larına benzetilmesi 518 an­cak hayal edilerek kavranabilecek bir me­seldir.

4. Açık veya gizli olanlar. Bunlar­dan birincisinde neyin neye benzetildiği açıkça belirtilmiştir. Kur"ân-ı Kerîm'de bu tür meseller pek çoktur 519 Gizli, remizli ve imalı meseller ise bunlar lafızları itibariyle değil taşıdıkları ince mânaları itibariyle birer meseldir. Fakat neye me­sel oldukları açıklanmamıştır. Bu tür me­selleri ancak zihnî melekeleri güçlü ve ilmî dirayete sahip olanlar idrak edebilir. "Rabbinizin izniyle güzel memleketin bit­kisi güzel çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey elde edilmez. İşte biz şükreden bir kavim İçin âyetleri böyle açıklıyoruz" mealindeki âyet 520 gizli mesele örnek olarak zikredilir. Burada hak sözü kabul ederek ondan fay­dalanan mümin toprağı verimli memle­kete, hakkı inkâr edenler de çorak topra­ğa benzetilmiştir. 521Diğer taraftan laf-zan olmasa da mânaları itibariyle bazı atasözü ve deyimlere uygun düşen âyet­lerde de gizli meseller bulunduğu ileri sü­rülmüştür. Meselâ, "Kim bir kötülük ya­parsa onun cezasını görür" mealindeki âyetin 522 "Sen nasıl mua­mele edersen öyle muamele görürsün" (Ne ekersen onu biçersin) atasözünün; "Çün­kü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör insanlar doğu­rup yetiştirirler" mealindeki âyetin 523 "Yılan ancak yılan doğurur" ata­sözünün mânasına uygun düştüğü kabul edilmiştir.524 Kur'an'daki bazı veciz ifadelerin İslâm ta­rihi boyunca edipler, hatipler, şairler tara­fından kendi sözleri arasında çokça kul­lanılıp hale uygun misaller olarak serde-dilmek suretiyle başlı başına birer mesel halini aldığı da görülmektedir. İslâm hu­kukçuları, lafzı ile ibadet edildiği gerek­çesiyle Kur'an'dan bu tür âyetlerin şiirde ve nesirde kullanılmasının caiz olup olmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Süyûtî bu kısma "irsâlü'l-mesel" denildi­ğini kaydederek bu hususta otuz kadar örnek zikretmiştir.525

Kur'ân-ı Kerîm'deki bazı mesellerin tek, bazılarının birden çok amacı olabilir. Bun­ların başlıcaları şunlardır:



1. Bilgi vermek, öğretmek. Cennetteki iri gözlü huriler saklı incilere 526 "vildan" denilen nedimler saçılmış incilere 527 benzetilerek bunlar müminle­re tanıtılmıştır. Burada öğretme maksa­dının yanında teşvik de vardır.528

2. İkna. Bir fikrin veya bir gerçeğin muhataba kabul ettirilmesi için getirilen meseüer bazan kesin birer delil olma özelliğini taşımakta, bazan muhataba mukayese yapma imkânını vermekte, ba­zan onun da düşünerek bir gerçeğe ulaş­masını sağlamaktadır. Özellikle tevhid inancının izahında kullanılan meseller böyledir. Meselâ Allah'ın insanları öldük­ten sonra tekrar diriltmeye gücü yettiğini inkâr edenlere, gerek insanların gerekse yerin ve göğün ilk defa yine Allah tarafın­dan yaratılmış olduğu bir mesel olarak zikredilmiştir. 529

3. Özendirme veya caydırma. Bazı mesellerin iyi. güzel ve faydalı olan şeye özendirici: kötü, çirkin ve zararlı olandan caydırıcı ve uzaklaştırıcı özellikier taşıdığı görülmektedir. Meselâ kökü yerde sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç güzel sö­zün, gövdesi yerden sökülmüş ve o yüz­den ayakta durma imkânı olmayan bir ağaç ise kötü sözün meseli olarak göste­rilmiştir. 530

4. Eğitim. Mesellerde insanın ümit, arzu, korku, endişe gibi duyguları dikkate alı­narak eğitilmesi ve ruhen olgunlaştırıl-ması amacı önemli bir yer tutar; onun kat kat sevap kazanma arzusu tahrik edilip Allah rızası için infakta bulunması özendirilir. Meselâ müminin Allah yolun­da infak ettiği şey ekilen bir buğday tane­sine benzer. Bundan yedi başak çıkar ve her biri yüzer tane verir. İşte bunun gibi Allah dilediği kuluna kat kat ecir ve mükâfat ihsan eder. 531

5. Medih veya zem, tazim veya tahkir. Hz. Peygamber'in ashabı tavsif edilirken medih sadedinde onların Tevrat ve İncil'­deki meselleri zikredilir.532 Tevrat'ı okuyan, fakat onunla amel etme­yen İsrâiloğullan'nın durumu da sırtında ciltlerce kitap taşıyan merkebe benzeti­lir.533 Güzel bir sözün güzel bir ağaca teşbihinde tazim 534 dünya hayatının geçici olduğuna dair getirilen mesellerde de tahkir gayesi gözetitmiştir. 535

6. Tefekkür. Meseller­de muhatapların ilgili konu üzerinde dü­şünmeleri ve örneklerden gerekli dersleri almaları istenmiş, hatta çok yerde me­sellerin amacından söz edilirken bu hu­sus açıkça belirtilmiştir: "İşte biz bu tem-silieri insanlar için getiriyoruz; fakat on­ları ancak bilenler düşünüp anlayabilir. 536Bu misalleri insan­lar düşünsünler diye veriyoruz. 537

7. Misal vermek. Mesel bazan bir konunun veya bir fikrin açıklanmasında misal olarak zikredilir ve yapılacak şerhlerin yerini tu­tar. Kâfirin nasıl bir kişi olduğu anlatılır­ken âmâ örnek olarak zikredilmiş, kâfirin yaptıkları da seraba benzetilmiştir.538

8. Edep ve hayayı koru­mak. Kur'ân-ı Kerîm'de haya duygusunu korumak maksadıyla sarih lafızlar yerine aynı mânanın anlaşılmasına elverişli baş­ka lafızlar kullanılmış ve meseller getiril­miştir. Meselâ "yaklaşma" lafzıyla cinsel ilişki kastedilmiş, karı kocadan her biri­nin diğeri için birer "elbise" olduğu belir­tilmiştir.539 Kur'an mesellerinin büyük çoğunluğu başta tevhid ol­mak üzere itikadî meselelerle ilgilidir.540 Ancak amelî 541 ve ahlâkî 542 konular­da da meseller mevcuttur.

Kur'an'da emsal konusuna Kur'an ve tefsir usulüne dair eserlerde özel bölümlerin ayrılması ve mesellerin zikredildiği âyetlerin yorumu sırasında genel tefsirlerde oldukça geniş bilgiler verilmesi yanında müstakil eserler de telif edilmiş olup başlıcaları şunlardır: Hüseyin b. Fazl el-Becelî, el-Emşâİü'1-kâmine fi'l-Kur-'âni'I-Kerim faniam bakımından atasöz-leriyle aralarında uygunluk bulunduğu far-zedilen altmış bir gizli meseli ihtiva eden eser Ali Hüseyin ei-Bevvâb'ın tahkikiyle neşredilmiştir Hakîm et-Tirmizî, el-Emşâl mine'l-Kitâb ve's-Sünne (eserin başlangıç kısmı emsâlü'l-Kur'ân'a tahsis edilmiş olup Ali Muhammedel-Bicâvî 543 ve Mus­tafa AbdülkâdirAtâ'nın 544tahkikiyle yayımlanmıştır; Mâverdî, Em-şâlü'l-Kur'ân (yazma nüshası Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi'nde buIunmaktadır. İbn Kayyim el-Cevzİyye, el-Emşâî îi'l-Kur'â-ni'l-Kerîm (kırk üç açık, on bir gizli mese­lin yer aldığı eser Saîd Muhammed Nemr el-Hatîb 545 ve Mûsâ Be-nâyUlvânel-Alîlî'nin Bağdad 1987 tah-kikiyle neşredilmiştir Abdülmecîd b. Na-sûh b. İsrâîi er-Rûmî, Risale fî tefsîri'l-öyeti'l-müte'allikabi'I-emşâli Süieymaniye Muham­med Re'fet Saîd, Delûlâtü'l-emsûl fi'l-Kur'âni'l-Kerîm 546 Abdur rahman Hasan Habenneke el-Meydânî, Emşâlü'l-Kur'ân ve şuverün min edebi-hi'r-reff 547 Muhammed Câ-bir Feyyaz, el-Emşâlfi'1-Kur'âni'I-Kerîm 548 Muhammed Hüseyin Ali es-Sagir. es-Sûretü'1-fenniyye fi'l-me-şeli'l-Kur ânî 549 Muhammed Bekir İsmail, el-Emşâlü'1-Kur^âniyye 550 Ebü'1-Vefâ Muhammed Derviş, Min Emsâli'l-Kur ân 551 Muhammed Abdürrahîm, el-Emşâlfi'1-Kur'âni'l-Kenm.552 Kaynaklarda ayrıca Niftaveyh'in Emşâlü'l-Kur'ön, İbnü'l-Cüneyd'in Kitâ-bü'I-Emşâl (Emşâlü'l-Kur'ân), Ebû Mu­hammed Hasan b. Abdullah el-Kudâî'nin el-Emşâlü'1-kâmine fi11-Kurân, Mu­hammed b. Hüseyin es-Sülemî'nin Emşâ-lü'1-Kur'ân adlı kitaplarından söz edil­mektedir. Abdülmecîd el-Beyânûnî'nin Darbü'J-emsâl ü'1-Kur'ân: Ehdâfühü't-terbeviyye ve âşâruh adlı eseri Kur­'an mesellerini değişik biçimde ele alan yeni bir çalışmadır.553 Ali Asgar Hikmetin Emşâl-i Kur'ân: Faşîî ez Târîh-i Kur'ân-ı Kerîm 554 ve İsmail İsmâilî'nİn Tefsîr-i Emşâî-i Kur 'ân 555 adlı kitapları bu alandaki Farsça eserlerden bazılarıdır. Mansûr b. Avn el-Abdelî Üm-mülkurâ Üniversitesi'nde (1974), Hasan Keskin de Marmara Üniversitesi'nde ko­nuyla ilgili 556birer yüksek lisans tezi hazırlamış olup bunlardan Abdelî'nin çalışması el-Emsâl ii'1-Kur'âni'l-Kenm adıyla neşredilmiştir.557 Yusuf Yurt Selçuk Üniversitesi'nde Kur'ân Me­selleri (1991) adıyla bir yüksek lisans tezi yapmış, Veli Ulutürk de Kur'an'da Tem­silî Anlatım: Emsâlü'l-Kur'an adlı bir kitap yazmıştır.558


Bibliyografya :

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "nişi" md.; Lisânü'l-'Arab, "mşl" md.; Tehânevî, Keşşaf, il, 1340; M. F. Abdülbâki, el-Muccem, "mşl" md.; Hüseyin b. Fazl, el-Emşâlü'l-kâmine fi'l-Kur'â-ni'l-Kerîm (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb), Riyad 1412/1992, s. 8-11; Hakîm et-Tirmizî. el-Em­şâl mine't-Kitâb ue's-Sünne (nşr Mustafa Ab-dülkâdirAtâ), Beyrut 1409/1989, s. 13-29; İb-nü'n-Nedîm. el-Fihrist (Teceddüd), s. 238; Seâ-libî. el-Eşbâh ve'n-nezâ'îr (nşr. Muhammed el-Mısrî), Kahire 1404/1984, s. 245; Ebû Şâme el-Makdisî. ei-Mürşidü'l-uecîz (nşr. Tayyar Altıku-laç), Beyrut 1395/1975, s. 107, 137; İbn Kayyim ei-Cevziyye, et-Emşâl fı'l-Kur'ânül-Kenm (nşr. Saîd M. Nemr el-Hatîb), Beyrut 1403/1983, s. 60-73, ayrıca bk, neşredenin girişi, s. 23-24; Zerkeşî, el-Burhân, 1, 486-495; Süyûtî, el-İtkân (Ebü'1-Fazl), IV, 38-45;Taşköprizâde, Miftâhu's-sa'âde, II, 539-540; Keşfü'z-zunûn, 1, 168; II, 1086; Ali Asgar Hikmet, Emşâl-i Kurbân, Tah­ran 1333 hş., s. 140-335; M. İbrahim el-Ceyûşî, Dirâsât Kur'âniyye, Kahire 1399/1979, s. 112-115; Mennâ' el-Kattân, Mebâhiş fî 'ulûmi'l-Kur'ân,Riyad 1401/1981,s. 281-289; KaysÂl-i Kays, el-îrâniyyûn, III, 197; Hasan Keskin, Em-sâlû'l-Kur'ân (yüksek lisans tezi, 1986), Mü Sos­yal Bilimler Enstitüsü, s. 8; Ebü'1-Vefâ M. Dervîş, Min EmşâM-Kur'ân, Belbîs 1408/1988, s, 5-8; İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara 1989, s. 174-177; Abdülmecîd el-Beyânûnî, Parbü'l-emsâl fî'l-Kur'ân: Ehdâfühü't-terbeviyye ue âşâruh, Beyrut 1411/1991,s. 13-57; Abdurrah-man Hasan Habenneke el-Meydânî, Emşâlü'l-Kur'ârı ve şuuerün min edebihi'r-refîc, Dımaşk 1412/1992, s. 45-116; Mustafa Cevâd, "el-Me-şel fTl-Kur'ânn-Kerîm", MMİIr., VII (1960], s. 3-28; Ahmet Bulut, "Emsâlü'1-Kur.'ân", İslâm'ı Edebiyat, sy. 11, İstanbul 1991, s. 14-16; Veli Ulutürk. "Kur'ân-ı Kerîm'de Meseller (Emsâlü'l-Kurân)", EAÜİFD,sy. 11 (1993], s. 74-110; R. Sellheim. "Mathal", El2 (İng.), VI, 821. Bedrettin Çetiner




Yüklə 2,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin