Müellitin Hayatı ve Eserleri


Tevellüd Kavramı, Hz. Âdem Hz. Havvâ ve Hz. Mesîh'in Yaratılışı



Yüklə 1,27 Mb.
səhifə7/27
tarix11.09.2018
ölçüsü1,27 Mb.
#80500
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   27

Tevellüd Kavramı, Hz. Âdem

Hz. Havvâ ve Hz. Mesîh'in Yaratılışı

Görünen varlıklardan hakkında "tevellüd" (doğma) keli­mesi kullanılan her varlığın meydana gelebilmesi için -yukarıda değinildiği gibi- iki temci unsurun bulunması kaçınılmazdır; bundan başka, temci kabul edilen unsurdan da bir parçanın kopması gerekir.

Açlığı ve susuzluğu giderme gibi kavramlar da bir oluşum so­nucu meydana gelen bir durumu ifade eder. Araz niteliği taşıyan varlıklardan ruhun vb. şeylerin çıkması da bir oluşumu bildirir. Hakkında bu kavramın kullanıldığı (tevellüd) herşeyde iki temel unsurun bulunması zorunludur. Ancak araz niteliğine sahip var­lıklar araza dönüşen bir maddeye değil, var olabilecekleri bir ye­re (mahal) muhtaçtır. Cisimlerde ise durum bunun tersinedir; çünkü bunlar, başka bir türe dönüşebildikleri gibi, cisimlere dö­nüşebilen maddelerden yaratılmıştır. Meninin alakaya (embriyo) ve daha sonra bir çiğnem et parçasına (mudga) dönüşmesi, ve bitkilerle canlıların yaratılması gibi.

Tekbir temci unsurdan meydana gelenlere gelince: Havva va­lidemizin Hz. Adem'in (a.s) kısa kaburga kemiğinden yaratılma­sı bunu tipik örneğidir. Ancak bu yaratılış olayı, Hz. Âdem'den alınan bir maddeden gerçekleşmiş olsa bile, buna tevellüd fdogma) denilemez. Bu yüzden de "]\z. Adem (a.s) Havva'yı doğur­du." ya da "Âdem (a.s) Havva'nın babasıdır." denilemez. Bilakis Allah, "Hz. Âdem'i çamurdan yarattığı gibi Havva'yı da Hz. Âdem'den yarattı." denilir.

Hz. İsa'ya gelince; "Onu Meryem doğurdu"; "Mesîh, Mer­yem'in oğludur."; "Meryem oğlu İsa" denilebilir; zira Mesîh, Hz. Meryem'den bir parçadır ve Ruh'un (Cebrail) Meryem'in rahmi­ne üfürüşünden sonra yaratılmıştır; şu ayetlerde açıklandığı gibi:

Allah Imrân kızı Meryem'i de inananlara örnek verdi. O kî namu­sunu korudu, biz de onun rahmine Riih'unuızdan üfledik. O, Rabb'inin sözlerini ve kitablarını tasdik etti ve yürekten boyun eğenlerden oldu. (Tanrım, 66/12)

Diğer bir ayette ise şöyle buyurulmuştur:

O namusunu korumuş Meryem'e de Iütufta bulunduk; ona kendi ruhumuzdan üfledik. Onu ve oğlunu alemlere bir işaret yaptık. (En­biyâ, 21/91)

Hz. Havva'nın durumuna gelince, Cenâb-ı Hak onu Hz. Âdem'den alman bir maddeden yaratmıştır. Nitekim Allah Teâlâ, Âdem'i de yeryüzünden aldığı maddeden halketmişti. Bu madde su, toprak ve çamuru pişmiş hale gelinceye kadar kurutan rüz­gardır. Bunun için "Hz. Âdem, Havva'yı doğurdu." demlemeye­ceği bibi, "Âdem'i toprak doğurdu." denilemez. Ancak Mesîh hakkında, "O'nu Meryem doğurdu." denilir; çünkü Mesîh, Mer­yem ile Cebrail'in üflemesinden oluşan İki temel unsurdan mey­dana gelmiştir. Kur'an-ı Kerim bu olayı anlatmaktadır.

Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz de Ruhumuzu (Ceb­rail) ona gönderdik. O, ona düzgün bir insan şeklinde göründü. Meryem şöyle dedi: "Ben senin şerrinden Rahmân'a sığınırım. Eğer gerçeklen muttaki bir kimse isen bana dokunma. Cebrail "Ben" dedi, "yalnızca Rabbi'nin elçisiyim: Sana tertemiz bir erkek çocuğu bağışlamak için geldim.

(Meryem) Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben ahlaksız da değilim.

Ruh; "Öyledir!" dedi, "Rabb'İn "O bana kolaydır. Onu insanlara gü­cümüzü gösteren bir mucize ve katımızdan bir rahmet kılmak için t yapacağız" buyurdu. Ve iş olup bitti.

Meryem ona gebe kaldı, onunla birlikte İnsanlardan uzak bir yere çekildi... (Meryem 19/17-22)

Kıssa bu minval üzere devam etmektedir.

Görüldüğü gibi Meryem, Ruh'un üflemesi iîe gebe kalmıştır ve bu üflemeden önce gebelik sözkonusu değildi. O, daha önce gebe kalıp bilahare diğer insanlara canlılık veren ruh üflenişi ile de hamile olmamıştı. Böylelikle "gebelik için olan üfleme" (Hz. İsa'nın yaratılışında olduğu gibi) ile, hayat veren ruhu üfleme (normal hamilelik) kavramlarının arası da ayırılmiş olmaktadır.

Ayetlerden anlaşılan gerçek şudur; ki Hz. İsâ için, "Kendisi di-şmda zâtı iie kâim olan âyân bir varlıktan doğmuştur" denilemez zira bir doğum olayı, bebadan çıkan madde (meni) ile yaratılış için zorunlu olan iki temel unsurun bulunmaması halinde mümkün değildir.

Oysa Allah samed olup kendisinden birşeyin çıkması imkan­sızdır. O, bütün bu eksikliklerden uzaktır; O'nun bir eşi de yok­tur. Bu nedenledir ki onun çocuğunun olması da imkansızdır.

Arazlardan meydana gelen neticeler için kullanılması gereken ifadelere gelince; "Işınların güneşten meydana geldiği gibi bilgi düşünceden, tokluk yemekten, sıcaklık (isı)da hareketten meyda­na gelmiştir" denilebilir. Bu olgular a'yân varlıklardan meydana gelmiş değildir. Araz varlıklar içinse bir mahal ile iki temel unsu­run bulunması zorunludur. Bu nedenledir ki, Hıristiyanların Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu söylemeleri -Allah Teâlâ böyle bir yakıştırmadan hem uzak hem de yücedir- "Meryem Allah'ın eşi­dir" demelerini zorunlu kılmıştır. Böylece Hz. isa'yı sözleri ile de Hz. Meryem'i -hâşâ- Allah'ın karısı yapmışlardır. Hz. İsa'nın -hâ­şâ- Allah'ın oğlu olduğunu hangi ifadenin yorumuna dayandır-mışiarsa O'na eş isnad'ını da aynı ifadelerin yorumuna dayandır­mışlardır. Oysa tüm akli ve nakli deliller, Allah'ın eş ve çocuk edinme gibi yakıştırmalardan uzak olduğunu gerekli (vncib) kı­lar.

Onlar Allah'ı sânına en uzak vasıflarla niteledikleri halde Al­lah, onları, kendilerine lazım gelen en az uzaklıkla nitelemiştir.

Bu konular hırisliyanlann tezlerinin çürütüldüğü bölümler­de ayrıntılı olarak irdelenmiştir.16



Yahudi ve Hristiyanların Allah Hakkında Söyledikleri Sözler

Yahudi ve hıristiyanların kendisi hakkındaki yakıştırmalarını bizzat Cenâb-ı Hak şu sözleri ile reddetmiştir.

O, başkasını doğurmadı ve başkası tarafından doğurulnıadı". (Jhlâs, 112/3)

İyi bilin, onlar İftiralarından ötürü şöyle diyorlar: Allah doğurdu". Onlar elbette yalancıdırlar. (Sâffât, 37/151-152) Cinleri Allah'a ortak yaptılar. Oysa onları o yaratmıştır. Bilmeden O'na oğullar ve kızlar isnad etliler. Hâşâ, O, onlarm ileri sürdüğü ni­teliklerden münezzehtir.

Gökleri ve yeri yoktan yaratan O'dıır. O'mın nasıl çocuğu olabilir ki! Kendisine ait bir eşi yoktur. O herşeyi yaratmıştır ve O, herşeyi bilendir. (En'âm-6/ 100-101)

Bu ayetler bu konuya dair bazı milletlerden aktarılan şirk çe­şitlerinin tümünü içermektedir. Bunun gibi, Allah'ın çocuk edin­me iddiasını reddetmesi de diğer seçmeci ilişki çeşitlerinin tama­mını kapsamaktadır. Nitekim Ccnâb-ı Hak bu konuda şöyle bu­yurmuştur:

Yahudiler ve birisi iyanlar "Biz A Ihı h'ın oğulları ve dostlarıyız." dedi­ler. De ki: "Öyle ise niçin günahlarınız nedeniyle Allah size azab edi­yor?" Hayır, siz de O'mın yaratıklarından birer insansınız. O diledîğini bağışlar dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan herşeyin mülkiyeti Allah'ındır. Dönüş de O'nadır. (Mâide, 5/18)

Sikklî'nin1 ayetin yorumuyla ilgili olarak naklettiğine göre yahudiler şöyle derlermiş: "Allah İsrail'e (Yakub) şöyle vahyetti: "Senin çocukların benim ük çocuklarımdır. Suçların yeyip te­mizlemesi için onları kırk gün ateşe atacağım. Bilahare bir mü-nadi çıkıp;

"Benî İsrail'den (îsrâiloğullan'ndan) sünnet edilmiş herkesi oradan çıkarın! "diye bağıracak".

Bu iddialara karşılık Allah TeâSâ şöyle buyurmaktadır:

Allah çocuk edİnmcmiştir. O'nunla birlikte hiçbir ilah yoktur. (Mü'minûn, 23/91)

De ki: "Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, güçsüzlük nede­niyle bir yardımcısı da bulunmayan Allah'a hamdolsıın." Ve gereği gibi tekbir et!" (İsrâ, 17/111)

Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammcd'e Furkan'ı (hakkı ba­tıldan ayırma ölçüsünü) indiren Allah'ın şanı çok yücedir. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü (sevk ve idaresi) O'na aittir. O bir çocuk edİnmcmiştir, mülkünde ortağı yoktur. Herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, herbirisinin Ölçüsünü belirlemiştir. (Furkan, 25/1-2)

Rahman çocuk edindi" dediler. O, bu tür yakıştırmalardan uzak ve yücedir. Hayır onlar (melekler) ikram edilmiş kullardır. Ondan önce söz söylemezler. Ve onlar, O'nım emriyle hareket eder­ler.

Allah onların önlerinde ve arkalarında ne varsa (geçmişte ne yap­mış, gelecekte ne yapacaklarsa) bilir. Allah'ın razı olduğundun baş­kasına şefaat edemezler ve onlar, O'nun korkusundan titrerler. Onlardan her kim "Ben O'ndan başka İlahım!" derse onu cehen­nemle cezalandırırız. Biz zalimleri böyle cezalandırırız". (Enbiya, 21/26-29)

Allah: "İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilahtır. Yalnız benden kor­kun!" buyurdu.

Gökierde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Kulluğun da yalnız

O'na yapılması lazımdır. Siz Allah'tan başkasından mı korkuyorsu-

yahııdi vi hrristiyanlann tül ah hakkımla söyledikleri

Sizi ulaşan her nimet Allah'tandır. Soma size bir sıkıntı dokunduğu zaman da, yalnız O'na yalvarırsınız.

Sonra sizden O .sıkıntıyı açıp kaldırdığı zaman içinizden bir grup, hemen Rab'lerine şirk koşarlar.

Böyle yaparlar ki kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etsinler. Öyle ise eğlenin; yakında bileceksiniz! Kendilerine verdiğimiz rızıklan, hiçbir şey bilmeyen ilahlarına pay ayırıyorlar. Allah'a yemin olsun ki, siz bu uydurduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız.

Şanı yüce o Allah'a kızlar isnad ediyorlar; kendilerine ise hoşlandık-lan erkek çocuklarının alıyorlar. (Nahl, 16/51-57) ...Allah ile birlikte başka ilah edinme: Sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın. Rabbiniz, oğullan size seçti de kendisine meleklerden kadınlar mı edindi? Gerçekten çok tehlikeli büyük söz söylüyorsunuz. Biz bu anlamı Kur'an'da türlü biçimlere çevirip anlattık ki, düşünüp anlasınlar; fakat bu onlara, gerçekten kaçmadan başka bir katkıda bulunmuyor.

De ki: "Eğer dedikleri gibi O'nunla beraber başka tanrılar olsaydı, o zaman öteki ilahlar, Arş'in sahibine varmak için bir yol ararlardı. (İsrâ, 17/39-42)

Ey Muhammedi şimdi sor onlara; kızlar senin Rabb'İne, oğlanlar de onlara mı?

Yoksa biz melekleri, onların gözleri önünde dişi mi yarattık?! İyİ bilin ki, onlar iftiralar yüzünden diyorlar ki: "Allah doğurdu". Onlar kuşkusuz yalancıdırlar. Allah kızları seçip oğlanlara tercih mi etmiş? Size ne oldu, ne biçim hükmediyorsunuz!? Hiç düşünmüyor musunuz!? Yoksa sizin, apaçık bir deliliniz mi var? Eğer doğru iseniz kitabınızı getirin.

Allah'la cinler arasında bir soy bağı uydurdular. Oysa cinler de on­ların yakalanıp getirileceklerini bilirler.

Allah onların bu tür yakıştırmalarının tümünden münezzehtir, yü­cedir.

Allah'ın ihlâslı kullan bunların dışmdadırlar. Ey inkarcılar! Ne siz, ne de taptıklarınız; Kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız. Siz ancak cehenneme girecek oianı ayartabilirsiniz". (Sâffât 37/149-163)

Gördünüz mü o l.iit ve Uzza'yı? Ve iiçtiııcüleri olan öteki put Monât'ı? Demek erkek size, kadın Allah'a mı; O halde bu haksızca bir taksim.

Bu pullar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değil­dir. Allah onları destekleyen bir delil indirmetnişlir. O putperestler, zunna ve nefislerinin alçak nevasına uyarlar. Oysa onlara, Rab'leri tarafından yol gösterici gelmiştir. Yoksa her arzuladığı şey, İnsanın mı olacak!? Son da, ilk de Allah'ındır.

Allah, dilediğine ve hoşnut okluğunu müsaade etmedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir işe yaramaz. Ahirete İnanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. (Necm, 53/19-27).

Ccnâb-ı Hak başka bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmakta­dır:

Kafirler, kendi kullarından, O'na bir parça isnad ettiler. (Zuhn.it, 43/15)

Bazı tefsirciler "cüz'en" kelimesini "nasip, kısım" oiarak açık­lamış; diğer bazıları da "Kafirler Allah'a çocuktan pay isnad etti­ler" demişlerdir.

Öte yandan Katâdc ve Mukâtil gibi yorumcular da "cüz'en" kelimesini "adi" (denk) olarak açıklamışlardır.

Her iki yorum da sahihtir; çünkü kafirler Allah'a çocuk isna­dında bulunmuşlardır. Çocuk ise babasına benzer. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

Rahnıân':ı benzer olarak ileri sürdüğü kız çocuğu, onlardan birine muştulandığında yüzü simsiyah kesilir, öfkesinden yutkunur durur. (Zııhruf, 43/17)

Diğer bir ayette de şoyie denilmektedir:

Onlardan birisine dişi çocuk muştulandığında... (Nalıl, 16/58)

Onlar kız çocuğunu Rahmân'a benzetirler, kullarından kendişine bir parça tasarlarlardı; zira çocuk babadan bir parçadır. Nitekim bu 1 İz. Peygamber bu hususta şöyie buyurmuşlardır.

Kızını Fatıma benden bir parçadır.2

Bu konudaki bir diğer ayet de şudur:

Tul t ular cinleri Allah'a ortak yaptılar. Oysa onları O yaratmıştır. Bil­meden O'na oğullar ve kızlar îcad ettiler yakıştırdılar. (En'am, 6/100)

Tcfsirci Kelbî şöyle demiştir:3 "Bu ayet zındıklar hakkında in­miştir; çünkü onlar "Allah ile İblis ortaktırlar. Bu nedenle de Al­lah aydınlığın, insanların, yürüyen ve sürünen hayvanların îbiis ise karanlığın, yırtıcı kurtların, yılanların ve akreplerin yaratıcısı­dır." iddiasında bulunmuşlardır".

Kafirler O'ıuınla cinler arasında bir soy bağı isnad ettiler. (Sâffât, 37/158)

ayetine gelince tefsirciler şöyle demişlerdir. "Burada ifâde edil­mek istenen, kafirlerin, meleklerin, Allah'ın kızları olduklarına dair söyledikleri sözleridir. Zira kâfirler, cinler gözlerine gözük­mediği için, meleklere cin adı veriyorlardı. Bu görüş Mücahid ve Katade'ye aittir...4

Şöyle de denilmiştir. "Müşriklerden bir kısmı "Melekler ara­sında cin adı verilenler vardır -sözgelişi İblis bunlardan bîridir-ve bunlar Allah'ın kızlarıdır." demişlerdir"5

Kclbi âc^ şöyle demiştir. "Allah onlara lanet etsin" müşrikler -hâşâ- Allah'ın cinlerle evlendiğini ve meleklerin bu evlilikten doğduğunu iddia etmişlerdir. Ceımb-ı Hak onların bu saçma id­dialarını reddetmek için "Bilmeden ona oğullar ve kızlar icad etti­ler". (En'am, 6/300) ayetini göndermiştir.

Sa'lebî de bu ayetle ilgili olarak şöyle demiştir:7 "Bu sözü söy­leyenler Arabiarm kafirleridir. Onlar "Melekler ve putlar, Allah'ın kızlarıdır." derlerdi. Bundan önce de "Yahudiler "Üzeyr Allah'ın oğludur", hıristiyanlarsa "Mcsîh Allah'ın oğludur." demişlerdi". (Tevbe, 9/30)17



DİPNOTLAR



1- İbn'ül-Cevzi, Tefsir, c. II, s. 318. Kurtubi, c. VI, s. 120; İlin Kesir, t- İl, s. 35; Cerir et-

Taberî.Tefsir.c.VI.s. 164.



2- Buharı, Sahabenin Faziletleri bölümü, c. IV, s. 21ü, 212-219; Nikah c. VI, s. 158;

Müslim, sahabenin fazileti kit. c. II, s. 1903; Mesrur b. Malızüme'den; Ebû D.1VIKİ, c. II, s. 558; Timim, c. V, s. 698; Ilın Mâce, c.I, s. 144, h. no: 1999; Ahmed, c. I\', s. 326; Tirniizî c. V, s. 6998; Ahıned c. IV, s. 5; Abdullah b. Zübeyr'den.



3- Bak. Vahidî, Esbâbün-Nüzûl, s. 216; İbnül-Cevzİ, c. III, s. 96; Kuıtubi, c. VU, s. 53;

Bcgavî, c.]I,s. 166.



4- Ibııul-Cevzi, Tefsir, c. III, s. 96; Taberî, c. XXIII, s. 108.

5- İbnul-Cevzi,c. VII, s. 91.

6- age, c. VII, s. 92; Taberî, c. XXIII s. 108.

7- Ueğavhi,c.Il,s. 166; Taberî, c. VII, s. 297; İbn ül-Cevzl, c. III, s. 97.


Yüklə 1,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin