Muhabbetname


TEN GÖZÜ, KALB GÖZÜ, CAN GÖZÜ NEDİR



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə74/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   83

TEN GÖZÜ, KALB GÖZÜ, CAN GÖZÜ NEDİR


Ten gözü, mahlûku mahlûk gören gözdür. Her nereye bakıyorsa onun zâhir varlık yönünden başka hiçbir şey göremez. Bu göz bütün hayvanlarda ve insanlarda vardır. Hiçbir mânevî yönü yoktur. Bir şeye mahlûk gözüyle bakıldığında o mahlûk olur. Kesafet âleminde bütün mahlûkat için bir ihtiyaçtır.

Kalb gözüne gelince, onun iki kapısı vardır. Bir kapısı nefse bakar bir kapısı da rûha bakar. Bir kişi İnsan-ı Kâmilden Tevhîd ilmini alıp nefs kapısını kapatarak rûh tarafındaki kapıyı açabilirse irfâniyet sahibi olması nedeniyle kalb gözü görmeye başlar. İlimle ‘Bütün fiilerin fâili Allah’tır’ diyen bir kişinin kendine ve başkalarına nisbet ettiği fiili, tecellî-i ef’âl şühûdu ile görmeye başlaması, kulağının ilim olarak duyduğu tecellî ilmini gözüyle de görünce kalb tasdik etmiş olacaktır. Bunu görene ârif denilir. Malûmunuz âriflik de ikidir. 1- Bilen ârif 2-Gören ârif. İşte bu tasdîk, şühûd sonunda olduğundan fiillerin fâilinin Allah olduğunu kişinin irfâniyet gözü ile bu fiil resmini çekmesi, kalb gözü olan irfâniyetle görmesi anlamına gelmektedir. Çünkü nefs kapısından gelen zulmanîyyet ve cehâlet karanlığı kapanıp rûh tarafından gelen nûrun kalbi aydınlatması sonunda kalb irfâniyetle görüntüye geçmektedir. Onun için Niyazi-i Mısrî Hazretleri :

Her neye baksa gözün bil sırr-ı Sübhân ondadır.

Her ne işitse kulağın mahz-ı Kur’ân ondadır.

Bir şeye mahlûk gözüyle baksan o mahlûk olur.

Hakk gözüyle bak ki bi şek nûr-u Yezdân andadır” buyurmuşlardır.

Can gözüne gelince, burada gayrî yoktur. Hakk Hakk’ı görür. Vahdâniyyet deryası olması nedeniyle kesret ve Vahdet ayrımı görülmez. Her şey tek yüzdür. Kul da, Sultan da bir görünür. Tafsilde ise kul kuldur, Sultan Sultan’dır.


TERÂVİH NAMAZI NE DEMEKTİR


Ramazanda terâvih namazları ne için henüz oruç başlamadan evvel kılınmaktadır. Ramazan, bir kişinin bütün nisbîyetlerini yakıp yok etmek, cehâletini ifnâ etmek, bütün günâh ve şirklerini ateşte yakarak fenâ etmek anlamına gelmektedir. Terâvih ise ‘tervih’ten gelme olup rahatlatan, feraha kavuşturan, dinlendiren anlamlarına gelmektedir. Terâvih namazı oruca ait değildir. Ramazan ayına aittir. Her Ramazan ayına çıkan bir mü’min hastalık vb. gibi nedenlerden orucunu tutamıyorsa Ramazana çıktığı için müekkede sünnet olan terâvih namazını kılmalıdır. Kamerî aylardan Şaban ayının son günü ikindiden sonra bittiği için henüz sahura kalkmadan bir gün evvel terâvih namazlarını kılarız. Gecesinde de sahura kalkarız. Sahurda imsak vaktine kadar yer içeriz.

Aynen bunun gibi bâtında da Mürşid-i Kâmilimizin sohbetlerinde orucun mahiyetini, ikilikten birliğe yükselmenin ilmini öğrenmek sahurdaki yemek içmek gibidir. Onun için sâliklerin sohbetlerde bulunmaları çok önemlidir. Resûlullah Efendimiz “Sahura kalkınız, sahurda çok bereketler vardır.” buyurmuşlardır. Sahurda bereket vardır çünkü bâtın yönündeki bütün müşküllerimizi sahurlarda elde ediyoruz.

Bu yeme içme beyaz ipliğin siyah iplikten ayırdedilmesi olan imsâk vaktine kadar devam eder. Yani ikilikten birliğe geçinceye kadar bu sohbetlerimize devam ederiz.

Bir sâlikin her nefeste zikretmesi Allah’la alış-verişidir. Tecellî-i ef’ali şühûd etmesi onun kendine nisbet ettiği fiillerin Allah’ın olduğunu görmesiyle siyah iplik olan cehâlet karanlığı bitmiş, beyaz iplik olan hakîkat fiil tecellîsinin görünmesi zuhûr etmiştir. Böylece oruca girildi demektir. Fâil, mevsûf, mevcûd tecellîleri onun birliğe geçişi olacağından hakîkatteki orucu böylece tutmuş olacaktır.

Orucu zâhir ve bâtınını bilerek tutmak lâzımdır. Yalnız zâhir ve yalnız bâtın oruç eksiktir. Beden rûhsuz ayakta duramadığı gibi rûh da bedensiz kendini ispat edemez. Onun için tek taraflı orucun olabileceğini savunanlar kendi kendilerini aldatanlardır. Oruçlu olan bir kişi birlik içinde akşamı ettiğinde, fâil, mevsûf, mevcûdu kendi vücûd ülkesinde birlediğinde sıfatlarından tecellî etmesi ona vâcib olmuştur. İftarını açmıştır. Nasıl sabahtan akşama kadar aç olan bedeninin gıdasını almak için iftara hak kazanmışsa kişinin rûh birliğinin idrâki de sıfatlarında kendini göstermek sûretiyle iftarı olacaktır. Onun için Resûlullah Efendimiz “Sahuru mümkün mertebe geciktirin. İftarda ise acele ediniz” buyurmuşlardır. Rûhun sıfatlardan tecellîsine de hakîkatte iftar denilmiş oluyor. Elbette acele etmek lâzımdır. Tevhîd mertebelerinin hepsinde ayrı ayrı Zât ve sıfat vardır. Bir Makâmda yedi merâtibin mertebeleri de mevcûddur. Bir kabın içindeki malzemeyi boşalttığımızda tekrar o kabın içine bir malzeme koyasıya kadar geçen zamana tervih yani dinlenme dendiği gibi, bir kişide kendine nisbet ettiği varlıkların Cenâb-ı Allah’a ait olduğunun idrâki zuhûr ettiğinde bir dinlenme, selâmete çıkma, külfet ve günahlardan kurtulduğu için ortaya çıkan mutluluk hâline terâvih denmiştir.

Terâvih namazının aslı her namazın aslı gibi iki rek’attır. Fakat Resûlullah Efendimiz bir gün iki rek’at kılmış, bir gün dört rek’at kılmış, bir gün de 8 rek’at kılmıştır. Hiçbir zaman yirmi rek’at kılmamıştır. Yalnız Hz. Ömer’in cemâatla kıldığı yirmi rek’atlık terâvih namazına hiçbir şey söylememiştir. Tabi ki iki, dört, sekiz ve yirmi rek’atın da Tevhîdde zevki ve mânâsı vardır. Bu âlem Hüviyyet ve Eniyyet yüzü ile iki rek’attan ibarettir. Bu zevk ve müşâhede ile iki rek’at kılanlar Hüviyyet ve Eniyyet yönü ile zevkiyâb olanlardır. Bu zevke sâhib olamayanlar vücûd ülkesinde dört anasır-ı unsuriyyesi olan toprak, su, hava, ateş tecellîlerini zevk ederek terâvih namazını dört rek’at kılabilirler. Resûlullah Efendimizin bilhassa fazlaca devam ettiği sekiz rek’at terâvih namazıdır. O da sekiz sıfat-ı subûtiyenin tecellîlerinin müşâhedesinden ibârettir. Hz. Ömer’in yirmi rek’at olarak kıldığı terâvih namazını Muhyiddîn İbnü’l-Arabî Hazretleri zâhir ve bâtın on duygu ile vahdet ve kesretteki Cenâb-ı Hakk’ın tecellîlerinin zevki şeklinde açıklamıştır.

Allah dâima terâvih kılmak, sahura kalkmak ve oruç tutmak nasîb etsin. Taklîdlerin ötesinde bunların tahkîklerini nasîb ederek zevkine erdirsin. Müşâhedelerini nâsib edip bütün ihvân kardeşlerimize bu yolda şevk ve zevk versin. Âmin.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin