DEMİRAY (Tahsin)
-~ 4378
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4379 —
DEMİRBEY (Mısırlı)
M i
Anadoluya kaçdı, ve henüz 17 yaşında iken Akçakoca'da Kuvâyi Millîyeye iltihak etti. Milis silâhlı kuvvetleri yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Ordusu kurulunca Bolu Sultanisinin ilk kısmında bir muallimliğe tâyin edildi, Boluda yerleşdi ve kendi akranı bir iki genele «Yeni Yol» adında bir çocuk - gençlik mecmuası kurdu, bu suretle basın hayatına atılmış oldu. 1923 de Istanbulda Emirgânda Hidiv ismail Paşa Numune Mektebi muallimliğine tâyin edildi ve Yeni Yol'u da 10.. sayısından itibaren îstanbulda neşre başladı. Yarım kalmış tahsilini tamamlamak için İstanbul Erkek Muallim Mektebinde açılan meslek dersleri kurslarına devam etti, bir yandan da şahsî gayreti ile Muallim Mektebinin bütün derslerine çalışarak bakalorya imtihanına girdi ve 1925 de muallim mektebi diploması aldı, istanbul Darülfünunun Fen Fakültesine girdi. İlk okul öğretmenliği ile çocuk mecmuacılığına da devam etti, 1925 de «Resimli Mecmmua» adında bir gençlik mecmuası tesis etti, bunun için teyzesi Lütfiye Hanımın yardımı ile küçücük bir matbaa kurdu, Emirgândan Gedikpaşa İlkokulu muallimliğine nakledildi, Muallimler Birliği kâtibi umumisi oldu, 1928 de Kadırga İlk Okulu başmuallimliğine tayin edildi, ve o yıl içinde de Türkyede harf inkilâbı oldu. Küçücük matbaasının kıymeti birden sıfır olunca, Darülfünun tahsilini terkederek bütün gücünü yeni bir matbaa tesisi ile çocuk ve gençlik yayınları üzerinde teksif etti.
Burada önemle kaydetmelidir, 1928 harf] inkılâbında Türkiyede lâtin asıllı türk harfleri ile ilk alfabeyi Tahsin Demiray yazdı ve neşretti. Türkiye Maarif Târihinde üzerinde ehemmiyetle durulacak bir eserdir.
1930-1932 arasında Ankara Caddesinde Re-şidefendi Hanında yeni bir matbaa ve Türkiye Yayınevini tesis etti, bu yeni müessesenin kuruluşunda da teyzesi Lütfiye büyük yardımı oldu, yine o sıralarda muallim Mustafa Rona ile yazar Kemâleddiıı Tuğcu en yakın iki iş arkadaşı oldu, onlara az sonra gene yazarlardan Rakım Çalapala ile Cemil Câhid Cem ve mimar Abdullah Ziya Kozanoğlu katıldılar (B.: Çalpa-la, Rakım; Cem, Cemil Câhid; Kozanoğlu, Abdullah Ziya; Tuğcu, Kemâleddin; Rona, Mustafa; Soleli, Sezai); işi süratle gelişen yayın evi için Reşidefendi Kamudaki yer dar gelince yine Ankara Caddesinde 32, 34, 36, 38 kapu nu-
maralarını taşıyan büyük ahşab binaya kendi mülkü olarak taşındı. Vaktiyle içinde İstanbul Matbuat Cemiyetinin temeli atılmış olan bu binadadır ki Türkiye Matbaası ve Türkiye Yayın Evi Istanbulun basın âleminin en büyük müesseselerinden biri oldu. «Yavru Türk» çocuk mecmuası, «1001 Roman» çocuk mecmuası, «Hafta» gençlik ve halk magazini, «Ev-Iş» ve; «El-Işleri» kadın ve aile mecmuası, «Yıldız» sinema mecmuası zamanlarının rekorlar kırmış mecmualar)*, magazinleri oldular ve Tahsin Demiray iş hayatında muvaffak olmuş adamlardan biri oldu. Türkiye Yayınevi mevkutelerinin yanı sıra kitab yayınlarına da başladı, ve o sahada da zengin bir kütübhâne tesis etti ki yayınlanan kitablar arasında tarihî romanlar, ismail Hami Danişmendin 4 cildlik «İzahlı Os--manh Tarihi Kronolojisi», Müsâhibzâde Celâl'-iri «Eski İstanbul Hayatı», Emin Cenkmen'in; «Saray Kıyafetleri», ve Mustafa Ronanm «50 yıllık Türk Musikisi» bilhassa kaydedilmeye değer eserlerdir.
Türkiye Yayın evinde Tahsin Demiray'm; odası Mehmed Ali Şevki Sevündük ve Edhemf Menemencioğlu gibi büyük fikir adamlarının; toplandığı ve memleket meselelerinin görüşüldüğü bir yer olmuşdu. Türkiyede demokrasinin:; gelişmesi yolunda siyâsî hayata atılan Tahsin Demiray 1952 de Prof. Remzi Oğuz Arık, Cez-mi Türk ve Edhem Menemencioğlu ile «Türki-ye Köylü Partisi»ni kurdu, ve yayın evinin bir katı bu partinin İstanbul merkezi oldu. 1958 de?; Demokrat Parti iktidarına karşı daha kuvvetli bir muhalefet partisi vücuda getirebilmek için Köylü Partisini Cumhuriyetçi Millet Partisi ile birleşdirme teşebbüsüne girişildi, önce yeni partinin adı «Cumhuriyetçi Köylü Millet Par-; tisi» olarak tesbit edildi, fakat programda an-' laşılamadığı için köylü partisi kurucuları bu;j yeni partiye girmediler. 1960 da Demokrat? Parti iktidarını deviren askerî ihtilâlinden sorK ra Tahsin Demiray 11 Şubat 1961 de kurular| Adalet Partisinin en ön safda kurucularından! biri oldu, 11 kişi olan bu siyâsî partinin kurü-J culan şunlardır: Râgıb Gümüşpala, Tahsin| Demiray, Necmi Öktem, Edhem Menemencioğ?| lu, Muhtar Yazır, Şinâsî Osma, Cevdet Perin| İhsan Onal, Mehmed Yorgancı, Kâmuran yâoğlu, Emin Açar. 1961 seçiminde İstanbUfej Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Me|j îisine giren Tahsin Demiray kurucularında||
bulunduğu parti içinde huzursuzluğa düşdü, 1965 seçimlerinde milletvekilliği için adaylığını koymadıkdan başka yakınlarının o yolda ısrarından kaçmak için bir avrupa seyahatina cıkdı.
iş hayatında muvaffak olmuş olan Tahsin Demiray'ı siyâsî hayat hayli yormuşdur denilebilir. 1952-1966 arasında 14 yıl Türkiye Yayınevini kıyasıya ihmal etti, bu yıllar içinde kiymetli arkadaşları R. Çalapala, C. C. Cem, K. Tuğcu ve S. Solalli birer birer yanından ayrıldılar, matbaa ve yayınevi küçük kardeşi Celâl Demiray ile tecrübesiz gençler elinde kaldı, ve bir zamanlar Istanbulun en parlak müessesesi olan bu yayın evi 1966 da üçüncü ve hattâ dördüncü sınıf müesseseler arasına girdi.
Tahsin Demiray 1950 de Rezan (Tekzet) Hanımla evlendi, bir kız çocuğu vardır. Fotoğrafçılığa meraklıdır, posta pulu koleksiyoncu-larmdandır. Muallimler Kooperatifi, Basın îs-tihlâk Kooperatifi, Okul Kitabları Şirketi, Ankara Ar Basın Şirketi, İstanbul Ticâret Derneği, Editörler Cemiyeti, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Sosyoloji Cemiyeti, Türk Pedagoji Cemiyeti üyesidir.
«ilk Okullar için Düşünceler» adında beş cildlik derlemeleri, «Küçük" İşaret Taşları», «Fiske Taşları», ve muhtelif konularda Millet Meclisindeki konuşmalarını ihtiva eden broşürler bir mütefekkir yazar olarak kendisini dâima hatırlatacak değerde eserlerdir.
DEMİRBAŞ SOKAĞI —• 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu merkez nahiyesinin Çukur Mahallesi sokaklarından (Pafta 14/146). Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat 1965).
DEMİEBAY (Muharrem) _ Eskişehirde bir zeytin tüccarının maceraperest oğlu; 1966 marsında babasının yazıhanesinden 5000 lira çalarak Istanbula kaçmış, ve büyük şehire geldiğinin tezine Marika adında bir rum yosması ile tanışmış ve beş bin lirayı, Almanyaya çalışmaya gitmek üzere pasaport bekleyen o âşif-te ile bir hafta içinde yiyerek parasız kalmış, Eskişehire, babasının yanına dönecek yüzü olmadığından hırsızlık yoluna sapmış; Üsküdar-da Cafer Tayyar Paşanın konağına girerek 265 cild kitab ile kiymetli büyük bir resim çerçevesi çalmışdır. Hepsi eski harfle ve içlerinde kıymetli divanlar ve tarihler bulunan kitablan
bir kese kâğıdcıya 200 liraya, resim çerçevesini de bir eskiciye 220 liraya satmışdır; fakat bir ay kadar sonra yine parasız kalınca ikinci hırsızlık teşebbüsünde suç üstünde yakalanmış, kitab hırsızlığını o zaman itiraf etmiş ve kitablar kese kâğıdcının elinde henüz tahrib edilmeden bulunmuş, kurtarılmışdır. Muharrem De-mirbay, af edilmez terbiye hatâları yzünden felâkete sürüklenmiş varlıklı aile evladlarından bir örnekdir ki büyük şehir îstanbulda bu gibi gençlere, çocuklara çok rastlanır (B.: Çocuk, Çocuk Hırsız Çeteleri).
Bibi.: 1066, Şubat, gazeteler.
DEMİR BEY (Mısırlı) — Geçen asır ortalarında yaşamış bedbaht bir delikanlıdır; meçhul bir zât tarafından kaleme alınmış hayat hikâyesini, dayını Ali Emîri Efendi merhumun bana bağışladığı kitablar arasında isimsiz bir mecmuadan aynen naklediyorum :
«Mısır Çarşısı mütemevvilânından Hoca Abdülfnecid Dimyâtî'nin mehi tabanı burci letafet bedri münîri tarımı vâlâyi melâhet mahdumu zîbâlarıdır ki ol serveri hûban mahmûri neşvei dirhemü dinar olub hayâli nakşi veşmi sînei uşşak olan pâyi sîmîni gümrâhına baldırı çıplak bakiyei kavmi Ad bir kaç nefer levendi şekavet mûtad yaran bulub :
(Mesnevi)
Düne ehli hevâya yarandır Sekici insanda belki şeytandır
«Kendini dahi ol şeyâtîne uydurub germâ-beden germâbeye meyhaneden meyhaneye şâ-ribülleylei vennihâr idi. Ne mekteb ne medresede okudu, itlik yolunda mekik dokudu:
(Beyti meşhur)
Me^rif bilmeyen dilber hemen bir nakşi dîvardır Bakar şahin gibi amma hakikat d e sığırcıkdır
«Nâmı şerifi Mısırlı Demirdir, iklimi hüsn üzere emirdir, anı görüb de sevmemek bir kişi tarîki zühdü takvada tamam perhizkâr olsa emri asirdir. Yaranı olan levendi şekavet pîşeler Kurnkapusunda Karabıçak'da (meşhur bir meyhâne) meclis kurdukda :
(Mısra) Fermanı şehj aşk ile meyhane bizimdir
«Sadır nişini meclisi uşşak olan Demir Bey ol güruhun her birerleri destinden birer dolu alub nûş idüb :
LJL.
DEMÎKCİ, DEMİRCİLER
— 43SO .—
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
.— 4381
DEMİRCİ HASAN SOKAĞI
(Beyit) ;-;
Ruhi âli olunca neşvei sahbâ ile gül gül Arakrîz olur şerm ile sâgerde rûyi mül
«Ol civanı taze ki ahvâli bâlâda keşîdei silki tahrir oldu, yaranından Kaf Dağı kaçkunu dîv hey'et pelidi hadîd kelbi esvedden zişt ve vesvâsı hannâsdan bed sirişt Hamlacı Karataban Mustafa dedikleri şâkî ile mâde ü ner mertebesinde mahremü yâr imiş :
(Mısraı meşhur) it değmiş aşa dönmüş hânı visali yar
«Eyyam ile mabeyne bürûdet düşüb oİ.gûli beyaban Karataban dildârı nazenini mahbûbi Mısrî'yi birkaç seferler darbı şedid ile darb idüb dahi kanaat etmeyüb 1282 saf erinde (temmuz 1865) kayık ile Kızıl Adalara götürüb Sivri dedikleri sahrei vahşetengizde katlü îdam eyledi ve kendi cezasın dahi kendi eliyle virüb habis canına kiydi. Karasevda dedikleri cinnet imiş».
Muzaffer ESEN
DEMİRCİ, DEMİRCİLER — Kedimden beri İstanbulun günlük hayatında önemli yeri olmuş esnaf, sanatkârlardır; fabrika sanayii kurulmadan demirden yapılan ve çeşidi pek çok olan eşya ve âletlerin yalnız insan eliyle yapıldığı devirlerde demircilerin önemi zamanımızdakinden çok çok büyük olmuşdu. Has lügat anlamı ile demirci, demiri dükkânında, atölyesinde işleyen sanatkârdır, bu bakımdan demirci ile demir tüccarım karışdırmamak lâzımdır.
Demircilik ağır, yorucu meslekdir; dâima
ateş karşısında, kömür ve demir tozlarına bu-
lanılarak çalışılır; demire istenilen şekli ver
mek için örs üzerine ocakdan, ateşden nâri bey-
zâ hâline gelmiş demir ağır balyozlarla dövü
lürler, bâzu kuvveti, beden takati," sağlam vü-
cud yapısı isteyen meslekdir. Bilhassa demir
dövücüler, bu esnafın şehbaz yiğitleri olup ateş
karşısında bir donca yarı çıplak çalışırlar; R; E.
Koçu Dördüncü Sultan Muradın hayâtını nak
lederken gene bir demirci üzerine şu fıkrayı
yazıyor: «...şâir Nefî ile tebdil gezerken de
mirciler içinde balyozla demir döven harikula
de güzel bir delikanlı görür; ateş karşısındaki
çıplak gövdesinde terleri gümüş tırtıllar gibi
oynaşıp akan ve balyozunu her indirişinde et
rafa kıvılcımlar saçan bu demirci, güzeline hay
ran olarak o anda irticalen.: - -
Düşdii dâmeni dile bir sereri süz efken... :
der,; Nefî de hemen ikinci mısra ile beyti tamamlar : -
•Aşk âhengeri zencîri cünun işler iken...
«Rivayet edilir ki bu tunç heykel gibi zeber-dest demirci güzeli saraya alınmış ve pek az sonra Yeniçeri Ağalığına tayin edilmiş olan Hasan Halîfedir..» (R. E. Koçu, Osmanlı Pâdişâhları). '-..-..
.. ...İstanbul ağzında demir ismi ile çok güzel
deyimler vardır : .
Demir tavında, dilber çağında ^
Demir yalayub ateş püskürür
Demir paslanır, deli uslanır
Demir leblebi, çiğneyene aşk olsun ' Eskiden bir ağır suçluyu prangaya vurma anlamında «demir vurma» denilirdi; boş yere emek" sarf etme karşılığı olarak da «soğuk demir dövme» tâbiri kullanılırdı, beyit Rûhî'nin-dir :
Ağyar o kalbi âheni nerm eylemek diler Miskini gör ki yok yire soğuk demir döver
Vücud sihhati, sağlam bünye karşılığı «demir gibi, demir gibiyim» denilir; eski evlerin sokak kapularırun ardına geçirilen, dayanan desteğe de «kol demiri», «kapu demiri» adı ve-rilmişdi.
DEMİRCİ (Adnan) — Mâden mühendisi; 1909 da Izmirde doğdu, Enver Bey adında bir zâtin oğludur, annesinin adı İrfan Hanımdır; İlk orta ve -lise tahsilini Galatasarayda yapdı (diploma 1927); 193-1 de Yüksek Mâden ve Sanayi Mektebini bitirdi, 1932-1933 arasında hususî madenciler .yanında çalışdı; 1935-1938 de Mâden Tedkik ve Arama Enstitüsü Mâden Arama Grupu müdürlüğü; . 1939-1943 de Etibank Madenler Tesis Grubu Müdürlüğü yaptjt 19.45-1948 Türk Metal Limited Şirketinde ça-" lışdı Fransızca bilir; hemen bütün Avrupayı görmüşdür; Büyükada Anadolu Kulübü, Büyük Kulüb, Mâden Mühendisleri Cemiyeti üyeesidir. Bayan Atiye (Eren) ile evli, Enver (doğumu 1941), ve Füsun (doğumu 1945) adında iki evlâd sahibidir.
Atiye Demirci —Adnan Demircinin zevce
si; .1983 de Hürriyet Gazetesinin bir anketi için
İstanbulun güzel giyinen on kadınından biri se-
cilemişdir; Atiye Demirci Hanımefendi kibar
giyinmenin. kendi görüşü le özeliklerini anlat-
mışd.ır, : : :...:.
••Bibi.-: Kim Kimdir Ansiklopedisi; Hürriyet Gazetesi.
DEMİRCİ (D. Viron) — Rum asıllı yüksek makina.mühendisi; 1924 de İstanbulda doğdu;
Bay Vasil ile Bayan Sultanın oğludur; Kumka-pu Rum ilk okulunda (1936), Zografiyon Rum Lisesinde (1942) okudu, 1947 de istanbul Ro-bert Gollege'den diploma alarak Amerikaya gitti ve orada da Üniversity of Montana School of Enginerin'i bitirdi (1949) ve bir sene Chicago'da Babcock and Wilcox Company ile Michigan'-de Clarag Fan Campany'de çalışdı. İstanbula döndüğünde 1952-1954 arasında Odeon T.A.O. nm teknik müşavirliğini yapdı. Bir makine mühendisi olarak Türkiyede «Goldpoint» marka ev buz dolabını ve «Aksel» marka Çamaşır makinası ile süpürge makinasmı imâl etmiş-dir.
American Society of Mechanical Engine-ers New York, istanbul Dağcılık Kulübü, Zografiyon Lisesi Mezunları Cemiyeti üyesidir. Av ve deniz sporlarını sever; bayan Vasia (Emanuilidu) ile evleidir; Türkçe, ingilizce, fransızca, almanca bilir, rumca anadilidir.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi
DEMİRCİBAŞYAN AİLESİ — Bir asır kadar Tersânei Âmire Demirci başlığım efradının elinde bulundurmuş bir ermeni ailesi; XVIII. yüzyılda bu aileden ilk "demircibaşı olan Hoca Kevork aslan Gürastanlı olub îstan-bula esir olarak gelmişdi. Bu aile Kasımpaşa yanında Hasköyde yerleşmişdir. Bibi.: K. Pamukciyan, Not.
DEMİRCİBAŞYAN (Eğya) — Geçen asırda yaşamış bir ermeni şâiri, 1851 de îstanbulda Hasköyde doğmuş, 1908 de, yıllarca ızdırâbmı çekdiği ağır bir melankolinin bir buhran ânında Beyoğlunda hâmisi ve muhibbesi macar asıllı Helene Nissen adındaki kadının evinde asmak suretiyle intihar etmişdir. Eski yunan ve lâtin ve batı edebiyatı üzerinde geniş bilgisi vardı. 1879 da ermenice bir felsefe lügati neşretmiş, 1883-1888 arasında «Edebî ve Felsefî Hareket'» isimli ermenice aylık bir mecmua çıkarmışdır. Muhtelif ermenice gazetelerde de muharrirlik yapmışdır.
Bibi.: K. Pamukciyan, Not,
DEMİRCİ CİVANI —Kalender meşreb şâ- . irler tarafından «Şehrengiz» adı verilen-manzum risalelerle medhedilen esnaf güzelleri arasında demirci civanlarına da rastlanır; şehren-giz yollu yazılmış «Hûbannâmei Nevedâ» adını taşıyan manzum mecmuada demirci civanı şu beyitlerle övülmüşdür :
Demirci şehbazı demirden katı Düşdünse aşkına çek salavâtı Don paça üryandır sallar balyozu Cellâd gözde sürme demirin tozu Pençei kabrinde âşıkı zarı Muhabbeti olmuşdur can pazarı
DEMİRCİ ÇIKMAZI _ 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Yeşilköy yollarından; Yeşilköy istasyon Caddesi üzerededir; yerine gidilip bju satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat 1965).
DEMİRCİ FAİK SOKAĞI — Göztepede
halk ağzında «Muhacir Mahallesi» diye aıııla gelmiş gaayetle meşhur ve eski pitoresk manzarasını kısmen muhafaza etmekde olan Mahallenin Çakıl Sokağı ve Dilsiz Sokağı ile bir-likde Kayışdağı Caddesine bağlanmış üç Önemli yolundan biri (B.: Muhacir Mahallesi).
DEMİRCİ FETTAH ÇIKMAZI — 19-J4 Belediye Şehir Rehberine göre Galatanın Emek-yemez Mahallesi yollarından (Pafta 15/131); Kesif iş hayatı bölgesindedir; kabatag döşeli ve bir dirsekli bir çıkmazdır, ahşab, yarı kagir ve beton birer ikişer katlı yedi kadar ev ile l tel-örgü imalathanesi, l asansör imalâthanesi ve 2 göz kapalı dükkân görülmüşdür (Haziran 1D65).
Hakkı GÖKTÜRK
DEMİRCİ HASAN SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih İlçesinin Fener Nahiyesinin Molla Aşkî ve Balat Karabaş mahalleleri sokaklarından, büyük kısmı Molla Aşkî Mahallesindedir; Yatağan Hamamı Sokağı ile Demirhisar Caddesi arasında uzanır; Molla Aşkî Sokağı, Sinan Ağa Çeşmesi Sokağı, Hacı Arif Efendi Sokağı ile kavuşakları vardır; Esnaf Loncası Caddesi ve Kırkanbar Sokağı ile de birer dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 B. Ş. R. Pafta 8/112 ve 113). Demirhisar Caddesi tarafından gelindiğine göre iki araba geçecek genişlikde, aslı kabataş döşeli iken bakımsızlık-da'n.toprak yol hâline gelmişdir; üçer katlı evler arasından geçer; Esnaf Loncası Caddesi dört yol ağzından sonra aynı bozuk durumda merdivenli bir yokuş olur, ve az sonra tamamen toprak yol hâlinde düzlüğe çıkar, ve hemen hafif meyil ile inerek Yatağan Hama'mı Sokağına bağlanır. Yol boyunca yalnız l bakkal dükkânı vardır; kapu numaları 3-35 ve 2-40 dır :(Hâziran 1965).
Hakkı GÖKTÜRK
DEMİRCİ KÖYÜ
4382 —
istanbul
ANSÎKLOPEDlSİ
— 4383 —
DEMİEClOÛLU (Yusuf Ziya)
{imalâthanesi. Kapu numaralan l—25 ve 2—34 [dür (Haziran 1965).
Hakkı GÖKTÜRK
~ DEMÎRCİOGLU (Yusuf Ziya) — Musikişinas; 1897 de Muğlanın Rıla kasabasında doğdu; ismail Efendi adında bir zatın oğludur, annesinin adı Ayşedir; ilk ve orta tahsilini memleketinde yapmış, îstaabulda Dârülmuallimmden (Öğretmen Okulundan) mezun olmuşdur. Dört beş sene kadar Dârüleytamda (Yetimler Yurdunda) muallimlik yapmış, 1923 Dârülelhan müdür muavini, az sonra da müdürü olmuşdur; ve bu sanat müessesesinde uzun zamandan beri üzerinde uğraşdığı halk mûsikisi yolunda bir hareket uyandırmışdır: 1926 da Konservatuvar-dan teşkil ettiği bir heyetle Anadoluda halk mûsikisi üzerine büyük bir araştırma ve derleme gezisine çıkmış, hepsi ayrı güzellikde binden fazla türkü ve şarkı plâklarla tesbit edil-mişdir, bu suretle Konservatuvarda çok zengin bir diskotek (Plâk kütübhânesi) vücud bul-muşdur ki Y. Z. Denıircioğlunun himmeti eseridir .
DEMİRCİ KIZ SOKAĞI — Büyük Adanın Mâden semti yollarından; yerine gidilip bu satırların gazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat 1965).
DEMiRCi KÖYÜ — Yukarı boğaz bölgesinin Rumeli yakası köylerinden; Zekeriya Köyü ile Kil-yos arasında, Seymen Dere (Kilyos Delmesi) vadisinin doğusunda, 137 rakımlı Sivri Tepenin kuzey eteğindedir. Türlü engeller dolayısı ile yerine gidilip görülemedi (1964).
Bibi.: Mehmed Eşref, İstanbul civarı haritası
DEMİRCİLER MESCİDİ — Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Fâtih Câmiinin yakınındadır; bâ-misi Fâtih Sultan Mehmed Hanın cerrahbaşısı Ali Efendidir, merkadinin nerede olduğu malûm, değildir. Mes-cid müruru eyyam ile hârab olub yerinde demirciler iskân ederek nice zaman ibâdet yeri olduğu unutulmuş kalmış iken 1176 rebîül evvelinde (1762 kasım-aralık) mü-tevelelişi bulunan zâtin ikdam ve himmeti ile mescid olarak ihya edilmişdir; mahallesi vardır».
Tamamen yıkılmış, mahvolmuşdur. Ekrem Hakkı Ay verdi «Fâtih Devri Mimarîsi» isimli' muhalled eserinde şunları yazıyor :
«Büyük bir ehemmiyeti olmadığı halde te-sâdiflerin ilcâsı ile üstünde en çok durulan ve bir çok yazılara vesile teşkil eden bu cami hakkında vardığımız neticeyi tebarüz ettireceğiz.
«Dr. Paspati Bizans Tedkikleri eserinde bu camiin de bir resmini yaptırmış, neşretmişdir. Dr. Paspati bütün İstanbulda Bizans kokusu aramış ve Bizans eserlerini çok sihhatle tersim ettirip, bir vesika mâhiyetinde, ortaya koymuş-dur. Meselâ daha o devirde harab olan San-cakdar Hayrüddin Mescidi resmini o kadar dikkatle çizmişdir ki bugüıı bile harabeyi aynı va-ziyetde bulmaktayız. Sanki türk eserinde bu-lunmazmış gibi, beş köşe çıkıntısından dolayı Paspati Demirciler Mescidini de Bizans eseri
zannederek resmini pek doğru çizdiğinden, (aslının aynı olduğuda) şübheye mahal yokdur.
«Demirciler Mescidi sivri kemeri ile, kasnak ve kubbe teşkilâtı ile, kesme taş cebhesi ile bir türk eseridir. Beşli çıkıntı bu devirde me-
k ö'y o >*£T^y —<$
•==
Demirci Köyü (Eşref Bey Hatıralarından)
selâ Şifâhânede, Çinili Köşkde tatbik edilmiş-dir.
«Resme nazaran büyücek kesme taşlı, tek kubbeli, sekiz köşe hârici kasnaklı ve beş köşe çıkıntısı olan bir binadır. Mihrabın birinci ve ikinci sıra pencereleri, esas kütlenin de üç tane ikinci ve bir tane de taş ile örülmüş üçüncü sıra penceresi görüldüğü halde alt katdaki-ler binaya muttasıl bir baraka ile kapatıldığından resimde görünmüyor. Pencerelerden başlayan iki büyük çatlaklık vâzihen çizilmişdir. Vizan diyon (S. 376) yeni Atpazarı civarında Çırçır nam mahalde diye tarif ediyor».
Değerli ilim adamı Demirciler Mescidinin Fâtih Dârüşşifâsı olduğu yolunda Dr. Süheyl Unver ve Dr. Semavi Eyice tarafından ileri sürülen mütebalan tedkik ve münakaşe ederek yazısını şöyle bağlıyor :
«Şifâhâne (B.: Dârüşşifâ Mescidi) ve Demirciler mescidlerinin ikisi de mevcvud idi. Şifâhâne de tabiblik eden cerrahbaşı Ali Efendi, mimarından bir Cami istediği zaman örnek olarak Şif anânenin büyük Me'kelini gösterdi; Şi-fâhâneye müşabeheti buradan doğan cami XVII-XVIII. asırda Demirciler Mescidi ismi-
ni aidi ve XIX.. asır sonunda yıkılıp kayboldu.] Demirciler Mescidinin nerede olduğunu kesin' olarak bilmiyoruz» (Ekrem Hakkı Ay verdi, Fa- J*
tih Devri Mimarîsi, s. 112-113). \
t,
DEMİRCİLER SOKAĞI — Galatada Kemankeş Kara Mustafa Paşa Mahallesi sokaklarından; Kölemen Sokağı ile Hoca Tahsin ve Gümüş halka Sokakları arasında uzanır, Man-zır Sokağı ile bir kavuşağı vardır, Tophane Karakolu Sokağı ile de dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 15/133). Kısmen bozuk, kısmen paket taşı döşelidir. Bu satırların yazıldığı sırada üzerinde bulunan binalar ve müesseseler şunlar idi: Deni'i Han, Galata Hanı, Şen Han, Yıldız Oteli, Karadeniz Oteli, Gündoğdu Oteli, Fakülteler Matbaası, Anbar Ticaret Şirketi, Birlik Sigorta İstanbul acentası, Şehir Hatları işletmesi Deniz Taşıt işçileri Sendikası, Liman İşletmesi Deniz Taşıt İşçileri Sendikası, l buz ve menbâ suları deposu, l torna-freze atölyesi, l sandıkçı, 3 kahvehane, l su saati imalâthanesi, l su motoru
Demirciler Mescidi (Paspatinin resminden B. Cantok eîi ile)
Dostları ilə paylaş: |