DELLÂK
4364
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ
Kasımpaşada Büyük Hamamda 13 dellâk vardır, bunun 4 neferi arnavud, 9 neferi türkr dür :
Dellâk Tipi (Besim : Sabjha Bozcah)
l — Abdullah bin Hüseyin, cârebrû, Av-lonyalı, arnavud; 2 — Mehmed bin Hüseyin, sarı.bıyıklı, Avlonyalı, Arnavud; 3 — Nasuh bin
Kaasım, kara bıyıklı, Göriceli, arnavud; 4 —- Hüseyin bin Mehmed, ihtiyar, İs-tadveli, arnavud; 5 — Mustafa bin Ali, kalyoncu, ihtiyar, Ka-sımpaşah; 6 — Hani-fî, ihtiyar, Gezayirli; 7 — Ali bin Mustafa, kalyoncu, Kastamonulu; 8— Ahmed bin Halil, Cârebrû, Paşa-vadili; 9 — Kasım bin İbrahim, cârebrû, Cezayirli; 10 — Hasan , -bin Mustafa, kalyoncu, Cârebrû, Bartınlı; 11 — İbrahim bin Ahmed, kalyoncu, Çar-ebu, Alaplılı; 12 — Ali bin ismail, Ce-Beci, Cârebrû, Taş-köprülü; 13 — Mustafa bin Ali, kumral bıyıklı, Hacıoğlupazar-h.
Eyyubda C ö m-lekciler Hamamında 10 dellâk vardır, yalnız biri arnavuddur:
l — Ahmed bin Mehmed, 27. yeniçeri ortasından sarı sakallı, Eyyublu; 2—Mehmed bin İbrahim, 46. Yeniçeri ortasından, kır sakallı, Avlonyalı, arnavud; 3 — Meh-med'bin Ali, gene oğlan, Pazar köylü; 4 — Ali bin Ömer, Câreb-rü, Pazar köylü; 5 — Hüseyin bin Mahmud, taze oğlan Eyyublu; 6 — Mehmed bin Abdullah, taze oğlan, şehrî; 7 —
-SU^^C
Beyaz,d Hamamında Dellâk Patrona Halil, 1718 (R.E. Koçunun Patrona Halil isimli eseri için Sabiha
BozçaJınm bir kompszisyonu)
DELLAK
— 4366
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
4367 —
DELLAK
Ali bin Abdullah, çârebrü, şehrî; 8 — Mehmed bin İbrahim, taze oğlan, şehrî; 9 — Ali, acem köle; 10 — Mirat, Sivaslı, ermeni.
Uç hamamı örnek olarak aldığımız yukarıdaki sicil kayıdlarmda dellâklerin izleri: «ak sakallı, kır sakallı, kara bıyıklı, sarı bıyıklı, yek cesim (tek gözlü), çiçek bozuğu» gibi kelimelerle tarif edilmiş, yaşları da kıl renkleri ile anlatılmak istenmiş, bâzılarına «ihtiyar» kaydı konmuş, gene dellâklar ise pek çeşidli tâbirler ile: «çârebrü, henüz çârebrü, hilâl çar ebru, henüz tıraş, gene oğlan, taze gene oğlan, dellâklık gene oğlan, taze uşak, sabî» diye gös~ terilmişdir.
Bu hamam uşakları sicil kayıtlarında en mühim noktalardan biri, bâzı dellâklarm isimleri yanına «topçu, cebeci, kalyoncu, yeniçeri» gibi asker ocakları isimlerinin kaydetilmiş olmasıdır. Bu da açıkça göstermektedir ki, asker ocaklarının disiplininin bozulmuş bulunduğu ' XVIII. asrın ilk yarısında, ocaklardan her birinde kayıdlı neferlerin esnaflıkla da meşgul olmalarına, ve bu arada bir kısmının hamamlarda soyunub dellâklık yapmasında mahzur görülmemişdir. İşte 1730 ihtilâlinin yalın ayaklı lideri Patrona Halil, bir yanda Bayazıd Hamamında dellâklık ederken, öbür yandan da Tersanede Patrona gemisi efradı arasında ka-yıdlıdır.
Her devirde süfli hizmetlerden biri olarak bilinmiş dellâklığe, kadimden beri 13-15 yaşlar arasında, mürâhik taze oğlanlık çağında intisab edilmişdir ;ve 1908 de meşrûtiyetin ilânına kadar böyle ola gelmişdir.
istanbul hamamlarından arnavudların ayakları kesildikden sonra onların yerini Anadolu uşakları, ve bilhassa Hafikliler, Koyulhi-sarlılar, Reşâdiyeliler, Dadaylılar, Araçlılar, Çerkeşliler, ve nefsi Sivaslılar almışdır.
Bir Şengül Hamamı Destanında Sivaslı dellâklar şöyle medhedilmişdir :
Şengül Hamamında kurulmuş pazar Kalender hammâmın destanın yazar Mavi boncuk ister değmesün nazar Deîlâki pâkîze fetâlarmda
Tazeleri onbeş yirmi arası Sarısı esmeri akı karası Çıplakların bir peştemal darası Kızarırlar gül gül göz kantarında
Deüâkin mâyesi Sivasın hâki Nam virmig cihâne dellâki pâki Sivaslu dellâkin eüstü çâlâki Hümâyi muhabbet zülü târmda
Ol şûhi sunin ten hammam içre nah Belinde fûte mi ya ebri siyah Pâyin bûs itmemek kasem ki günâh Has damgası anın topuklarında
Aşk ile hizmetin pervânesidir Ahu disem halvet sîm lânesidir Bülbül sanma nâlin terânesidir Misli menendi yok Rûm diyarında
Dellâk Bâli, XVII. asır.
(Dellâknâmei Dilküşânm resimlerinden S.
Bozcah eli ile)
Aşağıdaki kıtalar da aynı şâirindir :
Koyulhisarhlar cümlesi levend Desti kîsedârı gaayet httnermeııd Kalenderden size pederâne pend Vahşet üzeredir o misâli pelenk
Kınalı kuzudur Dadayh fetâ Sadef perverdesi ol dürri yekta Perçemi telinden topuğadek tâ Dellâki müzehheb şûhi yakut renk
Gör şu çıplağı ki oğlan Araçlı Şahin başı gûhin som sırma saçlı Dellâklar şahıdır Yûsüfî taçlı Nâüni uşşak)n başına çelenk
Çerkeşliler cümle zeberdest şehbaz Hançer nigâhiyle dilberi tannâz Köroğlun çileden çıkaran Ayvaz Bir cilvesi binbir Kamusu Ferhenk
Hafiklinin fidan boylu çıplağı Uşşâkın mihrabı yalun ayağı Anlar germâbenin yüzünün ağı Kalender tamamdır bunda bu ahenk
Önce arnavudlar, sonra berikiler, İstanbul hamamlarında dellâk olmak üzere vücud yapılan düzgün ve kusursuz, el ve ayak kesimleri biçimli, yüzleri dilber, işin türlü yönden meşakkatine dayanabilecek hemşehri çocukları İs-tanbula sureti mahsusada getirilmiş, ve bu oğlanlar hamam kütüklerine önce' «delelâk şakirdi», «dellâk yamağı» olarak kaydedilmişler, işe, hemşehrisi ve ustası dellâki yıkama ile başlayarak; kese vurmasını, baş yıkaması, sabun sürmesini, vücud oğuşdurmasını, külüne sıkmasını, ve mesleğin diğer adabını, erkânı, müşteri ile ülfet, sohbet, yârenlik yollarını öğrendikden sonra, anane olarak bir perşembe günü, kadim esnaf merasimi ile ibrişimden siyah dellâk peş-temalını kuşanarak önce kendi Hamamcı Ağası bir halvetde yıkamış, sonra da o gün ilk gelen itibarlı müşteriye hizmete çıkarılmışdır (B.: Abdürrahman Refîâ Efendi).
Kadimdenberi İstanbul hamamlarında dellâklar hamamcıdan ücret almamışlardır, müşteri bahşişi ile geçinmişlerdir. Türlü yönden ağır hizmetlerinin bahşişi de bâzan çok dolgun olmuşdur, Şâkird, yamak oğlanlar da ustaları
olan dellâkin ortağı ad edilmiş, yaşlıca ve yaşlıca dellâkları ortakları olan tazelerin, çârebrü ve hilâl ebruların kazançlarından aldıkları hisseler beslemişdir.
Yemekleri dâima bir tencerede meçi ile pişirilmiş, aynı sofrada yemek yemişler, ve geceleri de yıllar boyunca hamamlarda yatmışlardır.
Böyle bir hayata 13-15 yaşında atılan dilber çocuğunpyülar boyunca akran ve emsali olmayan adamlar arasında, belinde bir tek futa, peştemalla çırıl çıplak dolaşırken başından hayli maceralar geçeceği aşikardır; onun içindir ki, geçen asrın ünlü dîvan şâirlerinden Yenişehirli Avni Beyin şu beyti bir hakikatin emsalsiz lisan nezâketi ile ifadesidir :
Ehli ırz olsa da faraza dellâk Câmei ırzına dinmez yine pak
Dellâklarm müşteriye hizmetden başkaca hamamdaki vazifesi şunlar ola gelmişdir:
Müşteriyi yıkayub çıkardıkdan sonra o. kurnayı ve kurna başını yıkamak;
Harnam kapandıktan sonra bütün hamamın içini yıkamak;
O gün hamama ne kadar müşteri gelmiş ise üstlerinden alınan ıslak peştamalları, kullanılmış peştemal, baş havlusu, sırt havlusu, el havlusu, hamam ısıtılınca bütün çamaşırı yıkamak, kafesde, yahud iplere serip kurutmak.
Hamamlara tüysüz gençlerin dellâk olarak olarak alınması 1908 meşrûtiyetinde yasak edildi; hamamcılara zabıta tarafından tebliğ edilmiş emirnamede dellâklar için şu kayıdlar vardır :
«Yirmi yaşından küçük dellâk istihdam! kafiyen -yasakdır, bu gibiler görüldüğü anda hamamdan çıkarılacakdır;
«Fuhuş maksadı ile dellâk istihdâmi külliyen (yaş haddi gözetilmeden) yasakdır; ef'ali mezkûreye mücâsereti görülen hamamcılar hakkında ceza kanununun 99. maddesinin 3. eki gereğince takibat yapılır.
«Dellâklar bir hamama girmeden, zabıtadan, nizamname şartları ile sıhhî şartlan hâiz , olduklarına dâir bir tezkere alacaklar ve ancak o kâğıdla bağlı oldukları belediye dâiresinden kendilerine dellâklık ruhsat tezkeresi verile-cekdir, bu muameleyi yapdırmaya mecburdurlar.
«Dellâklar iki ayda bir heyeti sıhhiyece
— 4368
İSTANBUL
— 4369 —
cümle üryan olub ibrişim peştemallı dilberânı kâküllerini perişan ederek birbirlerine kese sabun sürerek geçerler».
Evliya Celebi İstanbul hamamlarından bahsederken arada deli âkları da edebiyatımızda klişeleşmiş cümlelerle kaydediyor
«Kasımpaşada Kulaksız Hamamı •— ...âlâtü bisâtı pak, dellâkleri cüştü câlâk hamamdır...;
«Tophanede Kiline Ali Paşa Hamamı — ...hüddamları nermü ram bir hamamı hassü
âmdır...»;
«Usküdarda Çarşı Hamamı —• ...hoş hava, hoş bina hamam olub mahbûbi r âna dellâkları
vardır...»
Edebiyatımızda . İstanbul hamamlarında dellâk sânında yazılmış en tumturaklı manzume gecen asır başlarında vefat etmin Ende-runlu Fâzıl Beyin kaleminden çıkmışdır ki kalender meşreb şâir bu dellâk portresini Valde-sultan Kethüdası Yusuf Ağaya yazdığı bir «Si-tâiye» kasideye girizgâh yapmışdır :
muayene edilecekler; her han gi bir illeti, ve bilhassa zührevî hastalıklara tutulmuş olanlar hamamdan çıkar 11 a c a k-1 ardır.
«Dellâk yanında bir -muayene defteri bu-lunacakdır; bunu icâb ettiği zaman zabıtaya, eğer görmek isterse müşteriye göstermeye meç burdurlar.
« Dışardaki hayatında gençlere harfendaz-lıkdan, fîlişenî-den, ırza tecâvüzden, zabıtaya karşı gelmeden mahkûmiyet sabıkası olanlar dellâk
olamazlar; bu Dellâk tipi
gibi dellâklari (Resini : S. Bozcah)
kullanan hamamcıların hamamı kapatılır.
«Polisin malûmatı ve izni olmak şartı ile dellâklar çalışdıkları hamamlarda yatabilirler».
Onyedinci asrın büyük muharriri Evliya Çelebi İstanbulda yüz elli kadar hamam bulunduğunu, söyledikden sonra ordu-esnaf alayında hamamcıların natır ve dellâk bütün hamam uşakları ile geçişini anlatmışdır; arabaların üzerine keçeden hamamlar kurulduğunu, gümüş tenli nîm üryan dellâkların: «Gel ââ!. Vefa Hamamına hayâtım!..», «Gir ââ!.. Hacıkadın Hamamına hanım!..», «Gör ââ!.. Çinili Hamam sultânım!..» diye bağırdıklarını söylemektedir. Dellâklardan da tahsîsen şu satırlarla • bahsediyor :
«Esnafı Dellâkân — Neferât cümle 2000. Pirlerfi Ubeydi Mıgrîdir ki Selman Pak belini bağlamışdır, kabri Mısırdadır Bu dellâklar
Suyun akıntısına râh revan olmuş iken Eyledi hâtırama halveti germâbe hutur
Külhenî halet ile vâsıl olub hammâma . îdicek kûsei tâb âveri halvetde huzur
Alemi âhire düşmüş gibi güya ande Başkadır kerdişi ruznamçei eyyâmü şuhûr
Ande ol ruhi müccrred gibi her bir dellâk Ah o gerden o beyaz sine o saki billur
Dâri Cennetde olurmuş bilürüz hûriyan
Niçin ol nâri cehennem içre gezer zümrei hür
Teni bizarıma geldi birisi dest urdu Dili bîmâre didi tîri nigâhı destur
Cismi üryanı serapa görünür şûlei nur Peştemâü siyehi bir şebi târı dîcftr
Gamze âteş ruhi âteş teni pâki âteş Penbei tende o âteş nice olmuş mestur
O fidan üzere o piştan o miyan ol nâf
Pak soydur bulamam zerre kadar ande kusur
Elini cismime sürdükçe siyah kîsei kir Ateşinden yedi nermîni olurmuş rencûr
ANSİKLOPEDİSİ
Tas ile sanma ki beyhude .döker başıma su Ateşi sinemin itfasını ister ol gayyûr
Dehenin açmış ayağındaki nâlini meğer Pâyi billurunu bûs itmeğe olmuş mecbur
Yukarda kaydettiğimiz ve Fazıl Beyin manzumesinde de gördüğümüz gibi bir taze civan dellâkı medih yolunda manzume yazmış bütün şâirler, değişmez alâmeti farika olarak siyah dellâk peştemalmdan mutlak bahsetmişlerdir :
Siyeh fûteyle gör haınmâmda ol mâhi tabanı Eğer görmek dilersen zulmet içere âbı hayvanı
Şu mısralar da onlatmcı asır şâirlerinden Behâri Efendinin bir gazelindendir :
Dilberi sengiıı ciiiim bir sîmten dellâkdir Gamzesi tîginden anın sîne yer yer çâkdir
Nola hammâmın sadet dirsem ki anın ol perî Bir dürri yekdânesi sâfü lâtifü pâkdir
Kendisi meh camlar encüm fûte ebri siyah Hak bu ki hammâmı anın ibreti eflâkdir
Yine bir onaltmcı asır şâiri, Cemâli Ahmed Istanbulun esnaf civanları gânında kaleme aldığı Şehrengizde «Ahmed» isminde bir gene dellâkı şöyle tasvir ediyor :
Biri dellâkdir ol müntehâ kad Ki denür ol mehin adına Ahmad Çeker uşşak çevrin eylemez faş Basar sabr ile ol meh bağrına taş
Geçen asırda Tophanede Kılmc Ali Paşa
Hamamı için yazılmış uzun bir destanın ilk iki
kıtasında önce dellâklar medhedilmiş, sonra
hamamın tasvirine geçilmişdir : ~~
Yasayım sizlere bir hamamnâme Sânına lâyık ol koca Uapdâne Halveti beş adeb kurna kırk dâne Mahbnb dellâkları düşüyor peh az
Belî ondört nefer sîm ten fidanlar Siyah fûte içre mehrû civanlar
DELLÂK
Perçemli hem gümüş topuklu hanlar Reşk ider hüsnüne Yûsüfü Ayaz Soğuk Halvet dirler sol kapu başı Suyu ılıcadır serindir taşı Hizmete koşmuşlar bir samurkaşı Bûsi pâyi ile idüîür niyaz
. Dellâk mizah edebiypatımıza da girmisdir; Sürûrî kendisi ile alay ediyor :
Kûşei hanımamda çıplaklara oldum reis Bir uyuz dellâkı müflis kisedârım var benim
Sünbü-lzâde Vehbi de bir hasmını hicvedi-
yor :
Sürünür varıcak ol hanımanne Nice dellâki sefîd endâme
Çağdaş edebiyatında en kuvvetli dellâk portresi büyük edib Yakub Kadri Karaosman-oğlu tarafından «Sodom ve Gomore» isimli romanında çizilmişdir Istanbulun düşman işgali altındaki acı ve karanlık yıllarının bir tahlili olan bu romanda ingiliz işgal kuvvetlerine mensub Kapiten Morlow'un aşağıdaki pervasız itirafları, işgal ceberûtunun hamam çıplağı ze-berdest bir gencin yalın ayaklan altında zelîl ezilişidir ki Y. K. Karaosmanoğlunun pek hünerli ibdâıdır; Marlow şöyle anlatır :
«... bırakın size dün gece hakkında bir parça daha tafsilât vereyim... dellâk delikanlı tuncdan bir gene ilâh heykeliydi; esmer ve mücellâ derisinin üzerinden hiç durmaksızın akan iri ter dâneleri birer billur damlası gibi berrakdı; dâima gözlerinin üstüne doğru dökülen gür ve siyah saçlarının abanoz siperliği altından bakıyordu ve ne kadar bakışları sertti, ne kadar merhametsiz ve hasmâne bakışları vardı!.. Neden?.. Bırakdım kendimi ona., t'ama-nıiyle,, arka üstü yat diyordu, yatıyordum., çevril diyordu, çevriliyordum., onun emirlerine göre oturuyordum, kalkıyordum, kollarımı, bacaklarımı, uzatıyordum., onun çâlâk ve iradeli ellerinin arasında bir zavallı şey gibiydim., bütün vücudunu gene bir pars asabiyeti kapla-mışdı...»
Son zamanlarda garib bir bid'at olarak del-lâklara «yıkayıcı» denilmeye başlanmışdır, Toplum hayatımızda süfli hizmetlerden sayıla gelmiş dellâklığm bu isim değişdirmesi ile ne kazanacağı bilinemez.
— 4371
İSTANBUL
4370 —
güzelliği hem de gaayel çalâk hareketleri Dördüncü Sultan Muradın nazarı dikkatini çekmiş, iki atlatılarak Has odaya alınıp hünkâr dellâkı olmuşdu.
DELLÂK KESESİ — Çarşı hamamlarında dellâklarm kullandığı kaba ve kara kıldan hamam keseleri (B.: Kese; Hamam); Kadimden beri Tosyada dokunur keselik sofdan yapıla gelmişdir ve bu kara dellâk keselerinin kaba sofu sureti mahsûsada dokunmuş ve dikilmiş olarak istanbul piyasasına sevkedilmiş, bundan ötürü «Tosyanın dellâk kesesi» denilirdi; meselâ 1640 tarih bir narh defterinde Cendere-li sofunun yenisinden kadın hamam kesesine 3 akçe, eski sofdan hamam kesesine 1,5 akçe, Tosyanın dellâk kesesine de 6 akçe satış fiâtı kon-muşdur.
Hamamlarda dellâkin giydiği nalın, beline sardığı siyah peştemal, sabun köpürtdüğü lenger ve lif bir hamamın demirbaş eşyası arasında hamamcı tarafından temin edilir iken kesesini dellâk kendisi ahr getirir; dolay ısı ile işini bırakan dellâk: «Kesemi alır, giderim!.» der, işinden atılana da: «Keseni al git!..» denilirdi.
DELLÂK
DELLÂK, DELLÂK AĞALAR OSMANLI SARAYINDA DELLÂKLlK HİZMETİ — En
derûnu Hümâyunda Seferli Koğuşunun zülüflü ağaları arasından seçilir, yetiştirilir idi (B.: Enderûnu Hümâyun; Seferli Koğuşu; Zülüflü Ağalar); 20 ile 30 yaş arasında 30 nefer gene idi; aynı zamanda berberlik de yapdıkiarı için «Berber ağalar» diye de anılırlar.
En kıdemlisi «Hamamcı başı» unvanını ta-ş:rdi; ikinci Sultan Selim zamanında Mimar Sınanın yapdığı saraydaki büyük hamamda otururdu, bu hamamdan bu gün yalnız câme-kân kısmı kalmışdır. Bu hamamın külhanı ayda bir yanardı, bunun için de her ayın başında Tersane Zındanmdaki kürek mahkûmlarından münasib mikdarda adam getirtilir, külhancı olarak kullanılırdı.
Saraydaki mevkileri ile aşağıdan yukarıya Seferli, Kiler, Hazine ve Has oda ağaları, sıra ile birer güıı bu hamama gelirler yıkanırlardı; berber ağalar da o günlerde gelip sayu-nurlar traşda müşterileri kimlerse, hamamda da onlara dellâklık yaparlardı. Bu dellâk berber ağalar gerek dellâklık gerekse berberlik ücretlerini yılda bir defa dağıtılan Kaftan akçesinden alırlardı; yani dört koğuşdaki her zülüflü ağa Kaftan akçesini alınca içinden evvelâ bir yıllık dellâk ve berber borcunu öderdi. Bir zülüflü ağa hamamda kendi berberi olmayan dellâka yıkanamazdı. Berberlik ücreti yılda 30-100 tutardı; dellâlik ücreti ise nakden ödenmez, kaftan akçesinden bir boğça çamaşır dü-züb Dellâk Ağaya hediye edilirdi.
Pâdişâhlar Haremi Hümâyındaki Hünkâr Hamamında yıkanırlar idi, ve pâdişâhı cariyeler yıkardı; içlerinde, meselâ Dördüncü Sultan Murad gibi büyük hamama girenler de olurdu; o takdirde pâdişâhı, gene dellâk ağalardan bir kaçı hizmete ismen sureti mahsûsada çağırılı-mamış ise, Has oda Ağalarından pâdişâhın bizzat seçdiği ağalar yıkardı.
Enderundan yetişmiş ve devlet kapusunda en yüksek makamlara, hattâ sadırâzamlığa kadar yükselmiş vezirler arasında, Seferlili mü nâhikler bir oğlan, yahud çârebû bir delikanlı iken dellâklık yapmış olanları pek çokdur; So-kullu Memmed Paşa bile saraydaki tazelik çağında dellâklık yapmışdı. On yedinci asır vezirlerinden Siyavuş Paşa Seferli koğuşunda iken bir gün yaya ciridi oyununda hem aşırı
DELLAKNÂMEİ DİLKÜŞÂ — Hicrî 1098 (milâdî 1686-1687) tarihinde İstanbul hamamcılar kethüdası bulunan Derviş îsmail tarafından yazılmış bir risaledir; o tarihlerde İstanbulda büyük şöhret sahibi olmuş on bir nefer hamam dellâkınm hal tercemeleridir. Hiç basılmamış olan bu risalenin aslının nerede olduğu bilinmiyor; Profesör Mehmet Ali Aynî Bey merhum 1903 de Tâif mutasarrıflığında bulunur iken Şeyh Yasin El-Rûmî isminde bir zenginin kü-tübhânesinde görüb istinsah etmişdir, ki bu Şeyh Yasın İbrahim Çavuş adında Tophaneli bir kahvecinin torunun oğlu olub yeniçeri olan ibrahim Çavuş 1826 daki yeniçeri kırımında Taife kacmiş ve orada yerleşmiş. «Del-lâknâme» Şeyh Yasinin eline Mısırda bir kitab müzayedesinde geçmiş. Bizdeki nüshada M. A. Aynînin istisâbından bir kopyadır.
Hamamcılar kethüdası Derviş İsmail eserinin sebebini şöyle anlatıyor: «Bir mahbûbei zîbâ ve bir nevcivânı yektanın İbrahim ve ri-câsıdır ki onun ismi şerifi Yemenici Bâlîdir henüz on beş yaşında ve güzellik tacı onun başında ve râkîmül hurûfun mürgi dili. onun samur kaşında Elli Dokuzun acemi kuzusu olub çorbacının müşteciri olduğu Tophanenin
ANSİKLOPEDİSİ
Kaptânı Derya Küme Ali Paşa Hamamı dil-küşâsında soyunub ve nazlı beline siyah fûte-vi kuşatub hamam çıplağı dellâk zeynine koymuşlar idi ki kethüdâhğımızda çorbacının iznin olub ve ismini Subaşı Ağanın defterinden dahi çaldırıp (sildirib) hizmetinize aldık ki günlerde bir gün Yemenici Bâlî destin bûs ederek Efendi gün akşamlıdır nola ki bizim dahi namımız bir risâlei dilküşâda mezkûr olub bu rûzigârı bir refâda bir nam ve nişan bıraksak dedikde 198 şalinde Istanbulun dört mev-leviyet yerinde (nefsi İstanbul, Eyyub, Galata, Üsküdar) 408 hamamı dilküşâlarında 2321 nefer dellâki pak hamam çıplağından kendi kadir ve kıymetin bilmemiş on bir nefer güzide dellâklerin ismi şerifleri ile ahvallerin tahrir ve bu gûnâ bir risale îcad eyledik.
Muharririn tâbiri ile bu nevîcâd Dellâklar Tezkiresinde hal tercemeleri yazılmış on bir nefer dellâkin isimleri şunlardır : Tophanede Küme Ali Paşa Hamamında Yemenici Bâlî, Fındıklıda Müftü Hamamında Sipahi Mustafa Bey, Kasımpaşada Piyâle Paşa Hamamında Seyis Hasan Ali, Yıldız Baba Hamamında Kızsof-ta Ürgüblü ismail, Kasımpaşada Piyâle Paşa Hamamında Kalyoncu Süleyman, Kadırgada Çardaklı Hamamda Kınalı Fîruz Şah, Üsküdar-da Kolluk Hamamında Peremeci Benli Kara Davud, Mahmud Paşa Hamamında Altınbaş Beyoğlu, Eyyubda Eski yeni Hamamında Kıb-ti Keşmir Mustafa, Azab kapusunda Yeşildirek-li Hamamda Hamlacı ibrahim, Şengül Hamamında Kıbti Karanfil Hasan (Bütün bu isimlere bakınız).
DELLÂL, DELLALLAR — «Arabcada, bir şeyi bir kimseye göstermek, bildirmek anlamında delâlet kökünden isim. 1) Bir malın satılmasına - delâlet eden, alış verişde alıcı ile satıcı arasında tavassut eden, birinin malını nida ile (bağırarak) satan adam; 2) Bir haberi emri yüksek sesle bağırarak halka duyuran, bildiren, tebliğ eden adam» (Hüseyin Kâzım, Büyük Türk Lügati).
Birinci anlamında dellâllar zamanımızda da nıevcuddur; bu hizmetleri karşılığında, işin mâhiyetine göre satıcıdan, alıcıdan, hem satıcı hem alıcıdan ya götürü, yahud satılan ve alınan malın bedelinden ondalık hesabı ile bir ücret alırlar ki ona da kadimden beri «dellâleliye» denilir. Hepsi- bir mal konusu üzerinde ihtisas
DELLÂL, DELLALLAR
sahibidirler ve ona göre isimlerle anılırlar «Ev, arsa dellâlları», «Bedestan Dellâlları», «Balıkhane Dellâlları», «Araba Dellâlları» gibi; fuhuş yollarında alış verişe delâlet edenlere de, sureti mahsûsade takılmış «Pezevenk» adından başkaca «Muhabbet Dellâh» denilir. Bu ansiklopedide işlerinin isimleri ile tesbit edilmişlerdir.
Onyedinci asrın ilk yarısında Dördüncü Sultan Murad zamanında yapılan büyük esnaf -Ordu alayı münâsebeti ile Evliya Çelebi bu dellâllarm yalnız dört taifesinden şöylece bahsediyor :
«Esnafı Dellâlâm Bedestâm Enderun (İç Bedestan Dellglları) - Pirleri Ebünnidâ'dır; eli beratlı, gedik sahibi, muhteşem, mûtemed adamlardır ki Bedestan içinde hizmet ederler, dışarı çıkmazlarr Alayda cümlesi omuzlarında satılık cevahir raht, kılıç, gaddâre, kürk, gayri zîkiymet esvablar ile geçerler.
«Esnafı Dellâlârı Bedestâm Bîrun (Dış Bedestan Dellâlları) —Cümle 200 neferdir; elleri beratlı değildir, amma mûtemed kefilleri var dır. Bunlar da omuzlarındaki metâlan ile :
—• Bin kuruşa cevahir kuşağım!.. Ikibin kuruşa üstüfamm!.. diyerek geçerler.
«Esnafı Dellâlâm Bedestâm Cedid (Yeni Bedestan Dellâlları) — 70 nefer, pirleri Ebün-nîdâ'dır. Bu dellâller Eski Bedestan Dellâlları-na kiyas edilmeyüb müsellâh ve müzeyyen ve âsiyet aldıkları zîkiymet esvablarla geçerler. «Esnafı Dellâlâm Bedestâm Bîrun (Dış Bedestan —burada— Kapalı Çarşı Dellâlları) — Pirleri Ebünnidâ'dir. Koltuklarının altında nice bin kuruşluk (satılık) zikiymet (eşya) ile geçerler..».
ikinci anlamdaki dellâllara gelince, gazetelerin çıkması üzerine büyük şehrin günlük hayatında hizmetlerine lüzum kalmamışdır; «Del-lâlbaşı» unvanını taşıyan birinin emrinde ve sadâret makaamma bağlı bir teşkilât idi; yevmi usûlüne göre bir ücret bu devlet dellâlları-nın kaç kişi olduklarım bilmiyoruz; Kasımpaşa ve havalisinin istikbâl ile hâkimi olan Kaptan-paşanın (B.: Kaptanpaşa), ve İstanbul Belediye başkam yerinde olan İstanbul Kadısının (B.: istanbul Kadısı) emrinde de dellâllar vardı.
Halka haber ve emir tebliğ eden dellâella-ıın tarihimizde en büyük hizmetleri, kendi hayatları için de en tehlikeli hizmetleri ihtilâller
DELLÂL CİVANI
- 4372 -
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4373 —
fcı
DEM
içinde olmuşdur. Bir pâdişâhın ölümünde yeni
Dostları ilə paylaş: |