140
Tevhîd-i sıfât: İlahî sıfatların zât ile ayniyet ifade
ettiğini belirten bu tür
tevhîd konusu, İslam mezhepleri arasında şiddetli tartışmalara sebep
olmuştur. İmâmiyye’ye göre Kur’ân ve hadislerde zikredilen Allah’ın hayy,
alîm, kadîr, semî ve basîr olması gibi ona izafe edilen bütün özellikler yahut
sıfatlar, O’na hastır.
Mutlak anlamda diri olan, bilen, duyan ve kudret sahibi
olan O’dur. O konularda Allah’ın şerîki ve benzeri yoktur. Fakat bu özellikler
ilahî zâta râcidir. İmâmiyye Allah’ın zatından başka, zâta izafe edilen kadîm
sıfatlar konusunu kabul etmez. Onlara göre -tıpkı Mutezile’de olduğu
gibi-
Allah, zâtıyla bilir, zâtıyla duyar, zâtıyla konuşur; ayrıca zâtın ötesinde kadîm
bir ilim, sem‘ ve kelam mevcut bulunmamaktadır. Eğer böyle olmazsa,
kadîmlerin birden çok olması (te‘addüdü’l-kudemâ) gerekir. Oysa kadîm olan
yalnız Allah’ın zâtıdır. Bu sebeple zâtın dışında herhangi bir kadîm sıfat
düşünülemez. Bu yüzden Allah’ın kelâmı muhdestir; Allah’ın kelâmı ve
vahyi olan Kur’ân, O’nun yarattığı kelam nevindendir; onun mahlûk
olmadığı konusundaki sözler kabul edilemez. Yine bu anlayışın
sonucu
olarak İmâmiyye’ye göre Allah’ın, ne dünyada ne de ahirette gözlerle
görülmesi (ru’yetullah) mümkün değildir. Bu inanç, Kur’ân, akıl ve
imamlardan gelen haberlerle sabittir.
Tevhîd-i Fiil: Allah’ın yaratma, öldürme, diriltme ve rızık
verme gibi
fiilleri yönünden birlenmesi ve O’ndan başka yaratıcı olmaması,
yaratıcılığında ortağı bulunmaması demektir. Mümin Allah’ın fiillerinde
hiçbir şeyin tesiri olmadığına inanmakla mükelleftir.
Tevhîd-i İbâdet: İbadetin sadece Allah’a yapılması, ondan başka hiçbir
şey ve kimseye ibadet edilmeyeceği, tek mabûdun O olduğu, O’ndan
başkasına
ibadetin şirk teşkil ettiği; bu sebeple Allah’tan başka hiçbir varlığa,
insana, meleğe, bir imama, peygambere kulluk edilmeyeceğinin tasdik edilip
uygulanmasıdır.
Dostları ilə paylaş: