Türkçe Transcript (*)
|
Veedalle fir’avnu kavmehu vemâ hedâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Firavun, kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Firavun, halkını saptırdı, doğru yola iletmedi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fir'avn toplumunu saptırdı, doğru yola iletmedi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Firavun kendi toplumunu saptırmıştı; kılavuzluk edemedi.
|
Yusuf Ali (English)
|
Pharaoh led his people astray instead of leading them aright.(2600) *
|
M. Pickthall (English)
|
And Pharaoh led his folk astray, he did not guide them.
|
Tâ-Hâ Suresi
80
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Ey İsrail oğulları
|
قَدْ
andolsun
|
أَنْجَيْنَاكُمْ
biz sizi kurtardık
|
مِنْ عَدُوِّكُمْ
düşmanınızdan
|
وَوَاعَدْنَاكُمْ
ve size va'dettik
|
جَانِبَ
yanında
|
الطُّورِ
Tur'un
|
الْأَيْمَنَ
sağ
|
وَنَزَّلْنَا
ve indirdik
|
عَلَيْكُمُ
üzerinize
|
الْمَنَّ
kudret helvası
|
وَالسَّلْوَىٰ
ve bıldırcın
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Yâ benî isrâ-île kad enceynâkum min ‘aduvvikum ve vâ’adnâkum cânibe-ttûri-l-eymene venezzelnâ ‘aleykumu-lmenne ve-sselvâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Ey İsrailoğulları, andolsun, sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur'un sağ yanında sizinle vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ey İsrail oğulları, sizi düşmanlarınızdan kurtarmış, Sina dağının sağ yanında size söz vermiş ve üzerinize Menna ve bıldırcın indirmiştik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ey İsrail oğulları, biz sizi düşmanınızdan kurtardık ve Tur'un sağ yanında, (Musa ile konuşmayı) size va'dettik; üzerinize kudret helvasıyle bıldırcın indirdik. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ey İsrailoğulları, şu bir gerçek ki, biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Tûr'un sağ yanında size vaatte bulunduk. Ve üstünüze kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
|
Yusuf Ali (English)
|
O ye Children of Israel! We delivered you from your enemy, and We made a Covenant with you on the right side of(2601) Mount (Sinai), and We sent down to you Manna and quails: *
|
M. Pickthall (English)
|
O Children of Israel! We delivered you from your enemy, and We made a covenant with you on the holy mountain's side, and sent down on you the manna and the quails,
|
Tâ-Hâ Suresi
81
كُلُوا
yeyin
|
مِنْ طَيِّبَاتِ
temizlerinden
|
مَا رَزَقْنَاكُمْ
size verdiğimiz rızkın
|
وَلَا تَطْغَوْا
ama taşkınlık etmeyin
|
فِيهِ
bu hususta
|
فَيَحِلَّ
sonra iner
|
عَلَيْكُمْ
üzerinize
|
غَضَبِيۖ
gazabım
|
وَمَنْ
kimin
|
يَحْلِلْ
inerse
|
عَلَيْهِ
üstüne
|
غَضَبِي
gazabım
|
فَقَدْ
andolsun o
|
هَوَىٰ
düşmüş(mahvolmuş)tur
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kulû min tayyibâti mâ razaknâkum velâ tatġav fîhi feyehille ‘aleykum ġadabî(s) vemen yahlil ‘aleyhi ġadabî fekad hevâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Size, rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin, bu konuda azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür.
|
Edip Yüksel Meali
|
Size verdiğimiz rızıkların iyilerinden yeyiniz ve bu konuda taşkınlıkta bulunmayın; yoksa gazabıma uğrarsınız. Gazabıma uğrayanlar düşmüştür.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yeyin, ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner, kimin üstüne gazabım inerse o, düşmüş(mahvolmuş)tur.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yiyin! Bu konuda azgınlık etmeyin! Yoksa öfkem üzerinize çöker. Ve kimin üstüne öfkem inerse o uçuruma gider.
|
Yusuf Ali (English)
|
(Saying): "Eat of the good(2602) things We have provided for your sustenance, but commit no excess therein, lest My Wrath should justly descend on you: and those on whom descends My Wrath do perish indeed!(2603) *
|
M. Pickthall (English)
|
(Saying): Eat of the good things wherewith We have provided you, and transgress not in respect thereof lest My wrath come upon you; and he on whom My wrath cometh, he is lost indeed.
|
Tâ-Hâ Suresi
82
وَإِنِّي
ve ben
|
لَغَفَّارٌ
çok bağışlayıcıyımdır
|
لِمَنْ
kimseye karşı
|
تَابَ
tevbe eden
|
وَآمَنَ
ve inanan
|
وَعَمِلَ
ve iş yapan
|
صَالِحًا
yararlı
|
ثُمَّ
sonra da
|
اهْتَدَىٰ
yola gelen
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-innî leġaffârun limen tâbe veâmene ve’amile sâlihan śümme-htedâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.
|
Edip Yüksel Meali
|
Tevbe eden, inanan, erdemli yaşayan ve sürekli doğruyu arayanlar için Bağışlayıcıyım.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve Ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra da yola gelen kimseye karşı çok bağışlayıcıyımdır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ve ben, tövbe eden, inanan, hayra ve barışa yönelik iş yapıp sonra da düzgün bir biçimde yol alan kimseye karşı, gerçekten çok affediciyim, Gaffâr'ım.
|
Yusuf Ali (English)
|
"But, without doubt, I am (also) He that forgives again and again, to those who repent, believe, and do right, who,- in fine, are ready to receive true guidance."
|
M. Pickthall (English)
|
And lo! verily I am Forgiving toward him who repenteth and believeth and doeth good, and afterward walketh aright.
|
Tâ-Hâ Suresi
83
وَمَا
nedir?
|
أَعْجَلَكَ
seni aceleyle sevk eden
|
عَنْ قَوْمِكَ
kavminden ayrılmaya
|
يَا مُوسَىٰ
ey Musa
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vemâ a’celeke ‘an kavmike yâ mûsâ
|
Ali Bulaç Meali
|
'Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya iten' nedir ey Musa?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Niçin halkını bırakmakta acele ettin, Musa?"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?" (dedik.)
|
Süleyman Ateş Meali
|
Seni kavminden çabucak ayrıl(ıp gel)meğe sevk eden nedir? (Niçin onları hemen bırakıp geldin) ey Musa? (dedik). *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Seni toplumundan çabucak uzaklaştıran neydi, ey Mûsa?
|
Yusuf Ali (English)
|
(When Moses was up on the Mount,(2604) Allah said:) "What made thee hasten in advance of thy people, O Moses?" *
|
M. Pickthall (English)
|
And (it was said): What hath made thee hasten from thy folk, O Moses?
|
Tâ-Hâ Suresi
84
قَالَ
dedi ki
|
هُمْ
onlar
|
أُولَاءِ
işte
|
عَلَىٰ
üzerindeler (geliyorlar)
|
أَثَرِي
benim izim
|
وَعَجِلْتُ
ve ben acele ettim
|
إِلَيْكَ
sana
|
رَبِّ
ya Rabbi
|
لِتَرْضَىٰ
razı olman için
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle hum ulâ-i ‘alâ eśerî ve’aciltu ileyke rabbi literdâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Dedi ki: 'Onlar arkamda izim üzerindedirler, hoşnut kalman için, Sana gelmekte acele ettim Rabbim.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Onlar öğretimi izliyorlar," dedi, "Hoşnut olasın diye sana doğru acele ettim, Rabbim."
|
|
Dostları ilə paylaş: |