Musa (Aleyhi-s-Selâm / Selâm O’na) : Ahkâf Suresi 12



Yüklə 8,04 Mb.
səhifə47/260
tarix07.01.2022
ölçüsü8,04 Mb.
#88301
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   260
M. Pickthall (English)

Say (O Muhammad): O mankind! Lo! I am the messenger of Allah to you all (the messenger of) Him unto whom belongeth the Sovereignty of the heavens and the earth. There is no God save Him. He quickeneth and He giveth death. So believe in Allah and His messenger, the Prophet who can neither read nor write, who believeth in Allah and in His words and follow him that haply ye may be led aright.

A’râf Suresi
159


وَمِنْ قَوْمِ

kavminde


مُوسَىٰ

Musa'nın


أُمَّةٌ

bir topluluk vardır



يَهْدُونَ

hakka götüren



بِالْحَقِّ

doğrulukla



وَبِهِ

ve (hak) ile



يَعْدِلُونَ

adalet yapan




















Türkçe Transcript (*)

Vemin kavmi mûsâ ummetun yehdûne bilhakki vebihi ya’dilûn(e)

Ali Bulaç Meali

Musa'nın kavminden hakka yönelten ve onunla adaletle davranan bir topluluk vardır.

Edip Yüksel Meali

Musa'nın halkından bir topluluk var ki gerçeği gösterirler ve onunla adalet ederlerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa'nın kavminden doğru yolu gösteren ve doğrulukla adalet yapan bir topluluk da vardı.

Süleyman Ateş Meali

Musa kavmi içinde doğrulukla hakka götüren ve hak ile adalet yapan bir topluluk da vardır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa kavminden bir topluluk vardır ki, hakka kılavuzluk/hak ile kılavuzluk eder ve yalnız hakka dayanarak adaleti gözetir.

Yusuf Ali (English)

Of the people of Moses there is a section who guide and do justice in the light of truth.

M. Pickthall (English)

And of Moses' folk there is a community who lead with truth and establish justice therewith.

A’râf Suresi
160


وَقَطَّعْنَاهُمُ

biz onları ayırdık



اثْنَتَيْ عَشْرَةَ

oniki


أَسْبَاطًا

kabilelere



أُمَمًاۚ

ümmetler halinde



وَأَوْحَيْنَا

vahyettik



إِلَىٰ مُوسَىٰ

Musa'ya


إِذِ اسْتَسْقَاهُ

su isteyince



قَوْمُهُ

kavmi


أَنِ اضْرِبْ

vur


بِعَصَاكَ

asanla


الْحَجَرَۖ

taşa


فَانْبَجَسَتْ

fışkırdı


مِنْهُ

ondan (taştan)



اثْنَتَا عَشْرَةَ

oniki


عَيْنًاۖ

göze


قَدْ

şüphesiz


عَلِمَ

bildi


كُلُّ

her


أُنَاسٍ

kabile


مَشْرَبَهُمْۚ

içeceği yeri



وَظَلَّلْنَا

gölge yaptık



عَلَيْهِمُ

üzerlerine



الْغَمَامَ

bulutla


وَأَنْزَلْنَا

ve indirdik



عَلَيْهِمُ

onlara


الْمَنَّ

kudret helvasıyle



وَالسَّلْوَىٰۖ

bıldırcın eti



كُلُوا

yeyin


مِنْ طَيِّبَاتِ

güzel


مَا رَزَقْنَاكُمْۚ

size verdiğimiz rızıklardan



وَمَا ظَلَمُونَا

ama onlar bize zulmetmediler



وَلَٰكِنْ

fakat


كَانُوا

onlar


أَنْفُسَهُمْ

kendi kendilerine



يَظْلِمُونَ

zulmediyorlardı








Türkçe Transcript (*)

Vekatta’nâhumu-śnetey ‘aşrate esbâtan umemâ(en)(c) veevhaynâ ilâ mûsâ iżi-steskâhu kavmuhu eni-drib bi’asâke-lhacer(a)(s) fenbeceset minhu-śnetâ ‘aşrate ‘aynâ(en)(s)kad ‘alime kullu unâsin meşrabehum(c) vezallelnâ ‘aleyhimu-lġamâme veenzelnâ ‘aleyhimu-lmenne ve-sselvâ(s) kulû min tayyibâti mâ razeknâkum(c) vemâ zalemûnâ velâkin kânû enfusehum yazlimûn(e)

Ali Bulaç Meali

Biz onları (İsrailoğullarını) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: 'Asan'la taşa vur' diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insantopluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik:) 'Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin.' Onlar bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Edip Yüksel Meali

Onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. Halkı kendisinden su istediği zaman Musa'ya, "Asan ile taşa vur," diye vahyettik. Ondan on iki göze fışkırdı ve her kabile içeceği yeri bildi. Ayrıca onları bulutlarla gölgelendirdik ve üzerlerine menna ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğim rızıklardan yeyin." Onlar bize haksızlık etmiyorlardı, kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Süleyman Ateş Meali

Biz onları (Ya'kub'un oniki oğlundan gelen) oniki torun kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya: "Asanla taşa vur!" diye vahyettik. Taştan oniki göze fışkırdı. Her kabile içeceği yeri bildi. (Ayrıca) üzerlerine bulutla gölge yaptık ve onlara kudret helvasıyle bıldırcın eti indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin!" (dedik). Ama onlar (saptılar, haksızlık ettiler. Böylece onlar) bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz onları, on iki torun kabileye ayırdık. Toplumu kendisinden su istediğinde de Mûsa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Taştan, on iki göze fışkırdı. Her oymak, su içeceği yeri belledi. Onların üzerlerine bulutları gölgelik yaptık, kendilerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Yiyiniz size verdiğimiz rızıkların temizlerinden." Onlar bize zulmetmediler, ama öz benliklerine zulmediyorlardı.


Yüklə 8,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   260




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin