Musa (Aleyhi-s-Selâm / Selâm O’na) : Ahkâf Suresi 12



Yüklə 8,04 Mb.
səhifə49/260
tarix07.01.2022
ölçüsü8,04 Mb.
#88301
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   260
A’râf Suresi
161


وَإِذْ قِيلَ

denildi


لَهُمُ

onlara


اسْكُنُوا

oturun


هَٰذِهِ

şu


الْقَرْيَةَ

kentte


وَكُلُوا

yeyin


مِنْهَا

orada


حَيْثُ

yerden


شِئْتُمْ

dilediğiniz



وَقُولُوا

deyin


حِطَّةٌ

affet


وَادْخُلُوا

girin ki


الْبَابَ

kapıdan


سُجَّدًا

ve secde ederek



نَغْفِرْ

bağışlayalım



لَكُمْ

sizin


خَطِيئَاتِكُمْۚ

hatalarınızı



سَنَزِيدُ

biz daha fazlasını da vereceğiz



الْمُحْسِنِينَ

iyilik edenlere




















Türkçe Transcript (*)

Ve-iż kîle lehumu-skunû hâżihi-lkaryete vekulû minhâ hayśu şi/tum vekûlû hittatun vedḣulû-lbâbe succeden naġfir lekum ḣatî-âtikum(c) senezîdu-lmuhsinîn(e)

Ali Bulaç Meali

Onlara: 'Bu şehirde oturun, ondan istediğiniz yerden yeyin, 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin ve kapısından secde ederek girin, (biz de) hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanların (armağanlarını) arttıracağız' denildiğinde,

Edip Yüksel Meali

Hatırla ki kendilerine, "Bu şehirde oturun, oradan dilediğiniz gibi yiyin, dostça konuşun ve kapıdan alçak gönüllü olarak girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara fazlasını vereceğiz," denildiğinde,

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve o vakit onlara denilmişti ki; Şu şehre yerleşin ve orada dilediğiniz şeylerden yiyin, "hitta" (günahlarımızı bağışla.) deyin ve secde ederek kapısından girin ki, suçlarınızı bağışlayalım. İyilere nimetlerimizi daha da arttıracağız.

Süleyman Ateş Meali

Onlara: "Şu kentte oturun. Orada dilediğiniz yerden yeyin, (Allah'a niyaz edip bizi) affet deyin ve secde ederek kapıdan girin ki hatalarınızı bağışlayalım; biz iyilik edenlere daha fazlasını da vereceğiz." denildi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. "Affet!" diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da vereceğiz.

Yusuf Ali (English)

And remember it was said to them: "Dwell in this town and eat(1135) therein as ye wish, but say the word of humility and enter the gate in a posture of humility: We shall forgive you your faults; We shall increase (the portion of) those who do good." *

M. Pickthall (English)

And when it was said unto them: Dwell in this township and eat therefrom whence ye will, and say "Repentance, and enter the gate prostrate; We shall forgive you your sins; We shall increase (reward) for the right doers.

A’râf Suresi
162


فَبَدَّلَ

değiştirdiler



الَّذِينَ ظَلَمُوا

zulmedenler



مِنْهُمْ

içlerinden



قَوْلًا

sözü


غَيْرَ

başkasıyla



الَّذِي قِيلَ

söylenenden



لَهُمْ

kendilerine



فَأَرْسَلْنَا

biz de gönderdik



عَلَيْهِمْ

üzerlerine



رِجْزًا

bir azab


مِنَ السَّمَاءِ

gökten


بِمَا

dolayı


كَانُوا

ettiklerinden



يَظْلِمُونَ

haksızlık

















Türkçe Transcript (*)

Febeddele-lleżîne zalemû minhum kavlen ġayra-lleżî kîle lehum feerselnâ ‘aleyhim riczen mine-ssemâ-i bimâ kânû yazlimûn(e)

Ali Bulaç Meali

Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik.

Edip Yüksel Meali

İçlerindeki zalimler kendilerine emredileni kendilerine emredilmeyenle değiştirdiler. Biz de haksızlık etmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir felaket gönderdik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İçlerinden bir kısım zalimler, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Zulmü alışkanlık haline getirdikleri için biz de üzerlerine gökten azap yağdırdık.

Süleyman Ateş Meali

İçlerinden zulmedenler, (söylediğimiz) sözü, kendilerine söylenmeyen bir sözle değiştirdiler. Biz de haksızlık ettiklerinden dolayı üzerlerine gökten bir azab gönderdik.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onların zulme sapanları, bir sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı.

Yusuf Ali (English)

But the transgressors among them changed the word from that which had been given them so we sent on them a plague from heaven. For that they repeatedly transgressed.(1136) *

M. Pickthall (English)

But those of them who did wrong changed the word which had been told them for another saying, and We sent down upon them wrath from heaven for their wrongdoing.

A’râf Suresi
163


وَاسْأَلْهُمْ

onlara sor



عَنِ الْقَرْيَةِ

kent(halkın)ın durumunu



الَّتِي كَانَتْ

bulunan


حَاضِرَةَ

kıyısında



الْبَحْرِ

deniz


إِذْ

hani


يَعْدُونَ

onlar haddi aşıyorlardı



فِي السَّبْتِ

Cumartesine



إِذْ تَأْتِيهِمْ

onlara gelirdi



حِيتَانُهُمْ

balıkları



يَوْمَ

günü


سَبْتِهِمْ

cumartesi



شُرَّعًا

akın akın



وَيَوْمَ

gün ise


لَا يَسْبِتُونَۙ

cumartesi dışındaki



لَا تَأْتِيهِمْۚ

gelmezlerdi



كَذَٰلِكَ

böylece


نَبْلُوهُمْ

biz onları sınıyorduk



بِمَا

ötürü


كَانُوا يَفْسُقُونَ

yoldan çıkmalarından

















Türkçe Transcript (*)

Ves-elhum ‘ani-lkaryeti-lletî kânet hâdirate-lbahri iż ya’dûne fî-ssebti iż te/tîhim hîtânuhum yevme sebtihim şurra’an veyevme lâ yesbitûne() lâ te/tîhim(c) keżâlike neblûhum bimâ kânû yefsukûn(e)

Ali Bulaç Meali

Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında' ise, gelmiyorlardı. İşte biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

Edip Yüksel Meali

Onlara deniz kenarındaki topluluktan sor. Hani Cumartesi çalışma yasağını çiğniyorlardı. Cumartesiye uydukları gün balıkları onlara akın akın geliyordu; ancak Cumartesiyi uygulamadıkları gün onlara balık gelmiyordu. Yoldan çıktıkları için onları böyle sınıyorduk.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bir de onlara, o deniz kıyısındaki şehrin başına gelenleri sor. O sırada onlar cumartesi yasağına riayet etmiyorlardı. Cumartesi günü balıklar akın akın geliyorlardı, yasak olmadığı gün gelmiyorlardı. Yoldan çıkıp sapıklık yaptıkları için biz de onları işte böyle sınıyorduk.

Süleyman Ateş Meali

Onlara, deniz kıyısında bulunan kent(halkın)ın durumunu sor. Hani onlar Cumartesine saygısızlık edip haddi aşıyorlardı. Çünkü Cumartesi (tatil) yaptıkları gün, balıkları onlara akın akın gelirdi. Cumartesi (tatil) yapmadıkları gün balıkları gelmezlerdi. Biz onları yoldan çıkmalarından ötürü böyle sınıyorduk. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sor onlara o deniz kıyısındaki kentin durumunu. Cumartesi günü azıp sınır tanımazlık ediyorlardı. Sebt yaptıkları gün balıkları onlara akın akın gelirdi; sebt yapmadıklarında ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmaları yüzünden onları böyle imtihan ediyorduk.


Yüklə 8,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   260




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin