|
|
səhifə | 195/260 | tarix | 07.01.2022 | ölçüsü | 8,04 Mb. | | #88301 |
| Mü’min Suresi
52
يَوْمَ
o gün
|
لَا يَنْفَعُ
fayda vermez
|
الظَّالِم۪ينَ
zalimlere
|
مَعْذِرَتُهُمْ
ma\zeretleri
|
وَلَهُمُ
ve onlar için vardır
|
اللَّعْنَةُ
la\net
|
وَلَهُمْ
ve onlara vardır
|
سُٓوءُ
en kötüsü
|
الدَّارِ
yurt(lar)ın
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Yevme lâ yenfe’u-zzâlimîne ma’żiratuhum(s) velehumu-lla’netu velehum sû-u-ddâr(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Zalimlere kendi mazeretlerinin hiç bir yarar sağlamayacağı gün; lanet onlarındır, yurdun en kötüsü de.
|
Edip Yüksel Meali
|
O gün zalimlere özürleri bir yarar sağlamaz. Onlar laneti ve en kötü sonu hakkederler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Onlara lanet vardır, onlara yurdun kötüsü (cehennem) vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
O gün zalimlere, ma'zeretleri fayda vermez. Onlar için la'net ve yurt(lar)ın en kötüsü vardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
O gün ileri sürdükleri özürleri, zalimlere yarar sağlamayacaktır. Lanet var onlar için ve yurtların en kötüsü onların.
|
Yusuf Ali (English)
|
The Day when no profit will it be to Wrong-doers to present their excuses,(4425) but they will (only) have the Curse and the Home of Misery. *
|
M. Pickthall (English)
|
The day when their excuse availeth not the evil doers, and theirs is the curse, and theirs the ill abode.
|
Mü’min Suresi
53
وَلَقَدْ
andolsun
|
اٰتَيْنَا
biz verdik
|
مُوسَى
Musa\ya
|
الْهُدٰى
hidayet
|
وَاَوْرَثْنَا
ve miras kıldık
|
بَن۪ٓي
oğullarına
|
اِسْرَٓائ۪ـلَ
İsrail
|
الْكِتَابَۙ
Kitabı
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve lekad âteynâ mûsâ-lhudâ ve evraśnâ benî isrâ-île-lkitâb(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Andolsun Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına kitabı miras bıraktık.
|
Edip Yüksel Meali
|
Biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarını kitaba varis kıldık.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Andolsun ki biz Musa'ya o hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Andolsun biz Musa'ya hidayet verdik ve İsrail oğullarına o Kitabı miras kıldık.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yemin olsun ki, Mûsa'ya o hak kılavuzu verdik ve İsrailoğullarını Kitap'a mirasçı kıldık.
|
Yusuf Ali (English)
|
We did aforetime give Moses the (Book of) Guidance,(4426) and We gave the book in inheritance to the Children of Israel,- *
|
M. Pickthall (English)
|
And we verily gave Moses the guidance, and We caused the Children of Israel to inherit the Scripture,
|
Mü’min Suresi
54
هُدًى
bir yol gösterici
|
وَذِكْرٰى
ve öğüttür
|
لِاُو۬لِي
sahiplerine
|
الْاَلْبَابِ
sağduyu
|
Türkçe Transcript (*)
|
Huden ve żikrâ li-ulî-l-elbâb(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
(Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Anlayış sahiplerine bir yol gösterici ve bir uyarı olarak.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
(Bunu) Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma olsun diye (böyle yaptık).
|
Süleyman Ateş Meali
|
(O,) sağduyu sahiplerine bir yol gösterici ve öğüttür.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Akıl ve gönül sahipleri için bir yol gösterici, bir hatırlatıcıdır o.
|
Yusuf Ali (English)
|
A Guide and a Message to men of Understanding.
|
M. Pickthall (English)
|
A guide and a reminder for men of understanding.
|
Mü’minûn Suresi
45
ثُمَّ
sonra
|
اَرْسَلْنَا
gönderdik
|
مُوسٰى
Musa\yı
|
وَاَخَاهُ
ve kardeşi
|
هٰرُونَ
Harun\u
|
بِاٰيَاتِنَا
ayetlerimizle
|
وَسُلْطَانٍ
ve bir delille
|
مُب۪ينٍۙ
apaçık
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Śumme erselnâ mûsâ veeḣâhu hârûne bi-âyâtinâ vesultânin mubîn(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
|
Edip Yüksel Meali
|
Sonra biz, Musa'yı ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sonra birtakım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musa'yı ve kardeşi Harun'u gönderdik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik;
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Sonra, Mûsa ile kardeşi Hârun'u mucizelerimizle, açık bir kanıtla gönderdik;
|
Yusuf Ali (English)
|
Then We sent Moses and his brother Aaron, with Our Signs and authority manifest,(2903) *
|
M. Pickthall (English)
|
Then We sent Moses and his brother Aaron with Our tokens and a clear warrant
|
Mü’minûn Suresi
46
اِلٰى فِرْعَوْنَ
Fir\avn\e
|
وَمَلَا۬ئِه۪
ve ileri gelen adamlarına
|
فَاسْتَكْـبَرُوا
onlar büyüklük tasladılar
|
وَكَانُوا
ve oldular
|
قَوْماً
bir topluluk
|
عَال۪ينَۚ
böbürlenen
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
İlâ fir’avne vemele-ihi festekberû vekânû kavmen ‘âlîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Firavun'a ve ileri gelen çevresine; fakat onlar büyüklendiler. Onlar, 'büyüklenen-zorba' bir topluluktu.
|
Edip Yüksel Meali
|
Firavun ve ileri gelen takımına... Ancak onlar büyüklendiler. Onlar küstah bir topluluk olmuştu.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Firavun'a ve ileri gelenlerine de (gönderdik). Bunun üzerine onlar kibire kapıldılar ve ululuk taslayan zorba bir kavim oldular.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fir'avn'e ve ileri gelen adamlarına. Onlar büyüklük tasladılar ve böbürlenen bir topluluk oldular.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Firavun'a ve kodamanlarına. Ancak kibre saptılar, çünkü kendilerini büyük gören bir topluluktu onlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
To Pharaoh and his Chiefs: But these behaved insolently: they were an arrogant people.
|
M. Pickthall (English)
|
Unto Pharaoh and his chiefs, but they scorned (them) and they were despotic folk.
|
Mü’minûn Suresi
47
فَقَالُٓوا
dediler
|
اَنُؤْمِنُ
mı inanacağız?
|
لِبَشَرَيْنِ
şu iki insana
|
مِثْلِنَا
bizim gibi
|
وَقَوْمُهُمَا
iki adamın kavmi
|
لَنَا
bize
|
عَابِدُونَۚ
kölelik ederken
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fekâlû enu/minu libeşerayni miślinâ vekavmuhumâ lenâ ‘âbidûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dediler ki: 'Bizim benzerimiz olan iki beşere mi inanacak mışız? Kaldı ki, onların kavimleri bize kullukta (kölelikte) bulunmaktadırlar.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"O ikisinin halkı bize kölelik ederken şimdi biz tutup bizim gibi iki insana mı inanalım," dediler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onun için: Biz, dediler, "kavimleri bize kölelik ederken bizim benzerimiz olan bu iki adama inanacak mıyız?"
|
Süleyman Ateş Meali
|
Şu iki adamın kavmi bize kölelik ederken, şimdi biz kalkıp bizim gibi iki insana mı inanacağız? dediler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Şöyle dediler: "Kendilerine bağlı toplum bize kulluk-kölelik ederken, biz kalkıp bizim gibi iki insan olan şu adamlara mı inanacağız?"
|
Yusuf Ali (English)
|
They said: "Shall we believe in two men like ourselves? And their people are subject(2904) to us!" *
|
M. Pickthall (English)
|
And they said: Shall we put faith in two mortals like ourselves, and whose folk are servile unto us?
|
Mü’minûn Suresi
48
فَكَذَّبُوهُمَا
onları yalanladılar
|
فَكَانُوا
ve oldular
|
مِنَ الْمُهْلَك۪ينَ
helak edilenlerden
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|