|
|
səhifə | 196/260 | tarix | 07.01.2022 | ölçüsü | 8,04 Mb. | | #88301 |
| Türkçe Transcript (*)
|
Fekeżżebûhumâ fekânû mine-lmuhlekîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
|
Edip Yüksel Meali
|
İkisini yalanladılar ve sonuç olarak yok edilenlerden oldular.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onları yalanladılar ve helak edilenlerden oldular.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İkisini de yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar.
|
Yusuf Ali (English)
|
So they accused them of falsehood, and they became of those who were destroyed.
|
M. Pickthall (English)
|
So they denied them, and became of those who were destroyed.
|
Mü’minûn Suresi
49
وَلَقَدْ
andolsun
|
اٰتَيْنَا
biz verdik
|
مُوسَى
Musa\ya
|
الْكِتَابَ
Kitabı (Tevrat\ı)
|
لَعَلَّهُمْ
belki onlar
|
يَهْتَدُونَ
doğru yolu bulurlar diye
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Velekad âteynâ mûsâ-lkitâbe le’allehum yehtedûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik, belki hidayete ererler diye.
|
Edip Yüksel Meali
|
Doğruyu bulurlar diye Musa'ya Kitabı vermiştik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Andolsun biz Musa'ya belki onlar yola gelirler diye, o kitabı da verdik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Sonra Musa, İsrail oğullarını Mısır'dan çıkardı. İsrail oğulları) Doğru yolu bulsunlar diye biz, Musa'ya Kitabı (Tevrat'ı) verdik.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yemin olsun, Mûsa'ya o Kitap'ı vermiştik ki, hidayete erebilsinler.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We gave Moses the Book, in order that they might receive guidance.(2905) *
|
M. Pickthall (English)
|
And we verily gave Moses the Scripture, that haply they might go aright.
|
Nâzi’ât Suresi
15
هَلْ اَتٰيكَ
sana geldi mi?
|
حَد۪يثُ
haberi
|
مُوسٰىۢ
Musa\nın
|
Türkçe Transcript(*)
|
Hel etâke hadîśu mûsâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Musa'nın haberi sana geldi mi?
|
Edip Yüksel Meali
|
Sana Musa'nın tarihi ulaştı mı?
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Musa'nın haberi sana geldi mi?
|
Süleyman Ateş Meali
|
Musa'nın haberi sana geldi mi?
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?
|
Yusuf Ali (English)
|
Has the story(5927) of Moses reached thee? *
|
M. Pickthall (English)
|
Hath there come unto thee the history of Moses?
|
Nâzi’ât Suresi
16
اِذْ
hani
|
نَادٰيهُ
ona seslenmişti
|
رَبُّهُ
Rabbi
|
بِالْوَادِ
vadi\de
|
الْمُقَدَّسِ
kutsal
|
طُوًىۚ
Tuva\da
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript(*)
|
İż nâdâhu rabbuhu bilvâdi-lmukaddesi tuvâ(n)
|
Ali Bulaç Meali
|
Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:
|
Edip Yüksel Meali
|
Rabbi, kutsal Tuva vadisinde ona seslenmişti:
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:
|
Süleyman Ateş Meali
|
Hani Rabbi ona Kutsal Vadi'de, "Tuva"'da ünlemişti:
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmişti:
|
Yusuf Ali (English)
|
Behold, thy Lord did call to him in the sacred valley of Tuwa:-(5928) *
|
M. Pickthall (English)
|
How his Lord called him in the holy vale of Tuwa,
|
Nâzi’ât Suresi
17
اِذْهَبْ
git
|
اِلٰى فِرْعَوْنَ
Fir\avn\a
|
اِنَّهُ
çünkü o
|
طَغٰىۘ
azdı
|
Türkçe Transcript(*)
|
İżheb ilâ fir’avne innehu taġâ
|
Ali Bulaç Meali
|
'Firavun'a git; çünkü o, azdı.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Firavun'a git; o azdı."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fir'avn'a git, çünkü o azdı.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Firavun'a git! İyice azdı o."
|
Yusuf Ali (English)
|
"Go thou to Pharaoh for he has indeed transgressed all bounds:(5929) *
|
M. Pickthall (English)
|
(Saying:) Go thou unto Pharaoh Lo! be hath rebelled
|
Nâzi’ât Suresi
18
فَقُلْ
de ki
|
هَلْ لَكَ
ister misin?
|
اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ
arınmayı
|
Türkçe Transcript(*)
|
Fekul hel leke ilâ en tezekkâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Ona de ki: “Temizlenmek ister misin?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Ona de ki: Arınmayacak mısın?"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
De ki: İster misin arınasın?
|
Süleyman Ateş Meali
|
De ki: Arınmağa gönlün var mı?
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"De ki ona: "Arınıp temizlenmeye ne dersin?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"And say to him, ´Wouldst thou that thou shouldst be purified (from sin)?-
|
M. Pickthall (English)
|
And say (unto him): Hast thou (will) to grow (in grace)?
|
Nâzi’ât Suresi
19
وَاَهْدِيَكَ
seni ileteyim
|
اِلٰى رَبِّكَ
Rabbine
|
فَتَخْشٰىۚ
O\ndan korkasın
|
Türkçe Transcript(*)
|
Ve ehdiyeke ilâ rabbike fetaḣşâ
|
Ali Bulaç Meali
|
'Seni Rabbine yönelteyim, böylece (O'ndan) korkmuş olursun.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Seni Rabbine ileteyim de saygılı olasın."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Seni Rabbin(in yolun)a ileteyim de O'ndan korkasın. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Seni Rabbine kılavuzlayayım da gönülden ürperesin!"
|
Yusuf Ali (English)
|
"´And that I guide thee to thy Lord, so thou(5930) shouldst fear Him?´" *
|
M. Pickthall (English)
|
Then I will guide thee to thy Lord and thou shalt fear (Him).
|
Nâzi’ât Suresi
20
فَاَرٰيهُ
ona gösterdi
|
الْاٰيَةَ
mu\cizeyi
|
الْـكُبْرٰىۘ
büyük
|
Türkçe Transcript(*)
|
Fe-erâhu-l-âyete-lkubrâ
|
Ali Bulaç Meali
|
(Musa) Ona büyük mucizeyi gösterdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ona büyük mucizeyi gösterdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ona büyük mu'cizeyi gösterdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Derken, ona o en büyük mucizeyi gösterdi.
|
Yusuf Ali (English)
|
Then did (Moses) show him the Great Sign.(5931) *
|
M. Pickthall (English)
|
And he showed him the tremendous token.
|
Nâzi’ât Suresi
21
فَـكَذَّبَ
fakat o yalanladı
|
وَعَصٰىۘ
ve karşı geldi
|
Türkçe Transcript(*)
|
Fekeżżebe ve ’asâ
|
Ali Bulaç Meali
|
Fakat o, yalanladı ve isyan etti.
|
Edip Yüksel Meali
|
Fakat o yalanladı ve karşı geldi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fakat o yalanladı, karşı geldi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ama o yalanladı, isyan etti.
|
Yusuf Ali (English)
|
But (Pharaoh) rejected it and disobeyed (guidance);
|
M. Pickthall (English)
|
But be denied and disobeyed,
|
Nâzi’ât Suresi
22
ثُمَّ
sonra
|
اَدْبَرَ
sırtını döndü
|
يَسْعٰىۘ
çalışmağa koyuldu
|
Türkçe Transcript(*)
|
Śumme edbera yes’â
|
Ali Bulaç Meali
|
Sonra (karşı yönde) çaba harcayıp sırtını döndü.
|
Edip Yüksel Meali
|
Sonra, sırtını döndü, (aleyhte) çaba gösterdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sonra koşarak dönüp gitti.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Sonra sırtını döndü; (Musa'nın getirdiklerini iptal etmek için) çalışmağa koyuldu.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Sonra, sırtını döndü; koşuyordu.
|
Yusuf Ali (English)
|
Further, he turned his back, striving hard (against Allah..
|
M. Pickthall (English)
|
Then turned he away in haste,
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|