'Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır ki, O'ndan başka ilah yoktur. O, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır.'
Edip Yüksel Meali
Tanrınız, kendisinden başka tanrı olmayan ALLAH'tır. Bilgisi her şeyi içine almıştır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sizin ilâhınız, ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'dır. Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
Süleyman Ateş Meali
Tanrınız ancak kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. O'nun bilgisi her şeyi kuşatmıştır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Gerçek olan şu ki, sizin İlah'ınız kendisinden başka hiçbir tanrı olmayan Allah'tır. O, ilim bakımından her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
Yusuf Ali (English)
But the god of you all is the One Allah. there is no god but He: all things He comprehends in His knowledge.
M. Pickthall (English)
Your God is only Allah, than Whom there is no other God He embraceth all things in His knowledge.
Tâ-Hâ Suresi 99
كَذَٰلِكَ
böylece
نَقُصُّ
anlatıyoruz
عَلَيْكَ
sana
مِنْ أَنْبَاءِ
haberlerinden
مَا قَدْ سَبَقَۚ
geçmişlerin
وَقَدْ
gerçekten
آتَيْنَاكَ
sana verdik
مِنْ لَدُنَّا
katımızdan
ذِكْرًا
bir Zikir
Türkçe Transcript (*)
Keżâlike nakussu ‘aleyke min enbâ-i mâkad sebak(a)(c) vekad âteynâke min ledunnâ żikra(n)
Ali Bulaç Meali
Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten, sana katımızdan bir zikir verdik.
Edip Yüksel Meali
Geçmişlerin haberlerini, sana böylece aktarıyoruz. Sana katımızdan bir mesaj vermiş bulunuyoruz.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik.
Süleyman Ateş Meali
Böylece sana geçmişlerin haberlerinden bir miktar anlatıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir Zikir (geçmiş olaylardan bir anı) verdik.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İşte böylece, geçip gitmişlerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Biz sana katımızdan da bir Zikir/Kur'an vermişizdir.
Yusuf Ali (English)
Thus do We relate to thee some stories of what happened before: for We have sent thee a Message from Our own Presence.(2625) *
M. Pickthall (English)
Thus relate Who unto thee (Muhammad) some tidings of that which happened of old, and We have given thee from Our presence a Reminder.
Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Edip Yüksel Meali
Sonra onun ardından, elçiler gönderdik, halklarına apaçık deliller getirdiler. Geçmişte yalanlamış bulunduklarına inanacak değillerdi. Azgınların kalplerini böyle damgalarız.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Süleyman Ateş Meali
Sonra onun ardından bir çok elçileri kavimlerine gönderdik; onlara; belgeler getirdiler. (Fakat onlar) önce yalanlamış oldukları şeye bir türlü inanmıyorlardı. İşte haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Nûh'un ardından birçok resulleri daha toplumlarına gönderdik. Onlara açık-seçik kanıtlar getirdiler. Ama onlar daha önceden yalanladıkları şeye bir türlü inanmadılar. Azgınlığa sapanların kalplerini biz, işte böyle mühürleriz.
Yusuf Ali (English)
Then after him We sent (many) messengers to their peoples: they brought them Clear Signs, but they would not believe what they had already rejected(1460) beforehand. Thus do We seal the hearts of the transgressors. *
M. Pickthall (English)
Then, after him, We sent messengers unto their folk, and they brought them clear proofs. But they were not ready to believe in that which they before denied. Thus print We on the hearts of the transgressors.
Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi.
Edip Yüksel Meali
Sonra onların ardından Musa ve Harun'u Firavun'a ve konseyine mucizelerimizle gönderdik. Fakat büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.
Süleyman Ateş Meali
Sonra onların ardından Musa ve Harun'u ayetlerimizle birlikte Fir'avn'a ve adamlarına gönderdik; böbürlendiler ve suç işleyen bir topluluk oldular.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onların ardından da Mûsa ile Hârun'u ayetlerimiz eşliğinde Firavun ve kurmaylarına gönderdik. Kibre saptılar ve günahkâr bir topluluk oldular.
Yusuf Ali (English)
Then after them sent We Moses and Aaron to Pharaoh(1461) and his chiefs with Our Signs. But they were arrogant: they were a people in sin. *
M. Pickthall (English)
Then, after them, We sent Moses and Aaron unto Pharaoh and his chiefs with Our revelations, but they were arrogant and were a guilty folk.
Yûnus Suresi 76
فَلَمَّا جَاءَهُمُ
onlara gelince
الْحَقُّ
gerçek
مِنْ عِنْدِنَا
katımızdan
قَالُوا
dediler
إِنَّ
şüphesiz
هَٰذَا
bu
لَسِحْرٌ
bir sihirdir
مُبِينٌ
apaçık
Türkçe Transcript (*)
Felemmâ câehumu-lhakku min ‘indinâ kâlû inne hâżâ lesihrun mubîn(un)
Ali Bulaç Meali
Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: 'Bu, kuşkusuz apaçık bir büyüdür.'
Edip Yüksel Meali
Tarafımızdan kendilerine gerçek gelince, "Bu apaçık bir büyüdür," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Kendilerine tarafımızdan hak gelince, "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir." dediler.