Musa (Aleyhi-s-Selâm / Selâm O’na) : Ahkâf Suresi 12



Yüklə 8,04 Mb.
səhifə55/260
tarix07.01.2022
ölçüsü8,04 Mb.
#88301
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   260
M. Pickthall (English)

And when Moses said unto his people: O my people! Ye have wronged yourselves by your choosing of the calf (for worship) so turn in penitence to your Creator, and kill (the guilty) yourselves. That will be best for you with your Creator and He will relent toward you. Lo! He is the Relenting, the Merciful.

 




Bakara Suresi
55


وَإِذْ

ve hani


قُلْتُمْ

demiştiniz



يَا مُوسَىٰ

ey Musa


لَنْ نُؤْمِنَ

inanmayız



لَكَ

sana


حَتَّىٰ

kadar


نَرَى

görünceye



اللَّهَ

Allah'ı


جَهْرَةً

açıkça


فَأَخَذَتْكُمُ

derhal sizi yakalamıştı



الصَّاعِقَةُ

yıldırım gürültüsü



وَأَنْتُمْ

siz de


تَنْظُرُونَ

bunu görüyordunuz




















Türkçe Transcript (*)

Ve-iż kultum yâ mûsâ len nu/mine leke hattâ nera(A)llâhe cehraten feaḣażetkumu-ssâ’ikatu veentum tenzurûn(e)

Ali Bulaç Meali

Ve demiştiniz ki: 'Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.' Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

Edip Yüksel Meali

Bir zamanlar, "Ey Musa, ALLAH'ı fiziksel olarak görmedikçe inanmayız," demiştiniz. Bakınıp dururken size yıldırım çarpmıştı. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız." demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız.

Süleyman Ateş Meali

Bir zaman da: "Ey Musa, biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız," demiştiniz de derhal sizi yıldırım gürültüsü yakalamıştı; siz de bunu görüyordunuz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Mûsa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

Yusuf Ali (English)

And remember ye said(70): "O Moses! We shall never believe in thee until we see Allah manifestly," but ye were dazed with thunder and lighting even as ye looked on. *

M. Pickthall (English)

And when ye said: O Moses! We will not believe in thee till we see Allah plainly; and even while ye gazed the lightning seized you.

 




Bakara Suresi
56


ثُمَّ

sonra


بَعَثْنَاكُمْ

sizi tekrar diriltmiştik



مِنْ بَعْدِ

ardından


مَوْتِكُمْ

ölümünüzün



لَعَلَّكُمْ

belki


تَشْكُرُونَ

şükredersiniz diye























Türkçe Transcript (*)

Śumme be’aśnâkum min ba’di mevtikum le’allekum teşkurûn(e)

Ali Bulaç Meali

Sonra şükredersiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik.

Edip Yüksel Meali

Sonra, belki şükredersiniz diye ölümünüzün ardından sizi diriltmiştik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik.

Süleyman Ateş Meali

Sonra belki şükredersiniz diye sizi ölümünüzün ardından tekrar diriltmiştik.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sonra, ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz.

Yusuf Ali (English)

Then We raised you up after your death: Ye had the chance to be grateful.

M. Pickthall (English)

Then We revived you after your extinction, that ye might give thanks.



Bakara Suresi
57


وَظَلَّلْنَا

ve gölgelik çektik



عَلَيْكُمُ

üstünüze


الْغَمَامَ

bulutu


وَأَنْزَلْنَا

ve indirdik



عَلَيْكُمُ

size


الْمَنَّ

kudret helvası



وَالسَّلْوَىٰۖ

ve bıldırcın



كُلُوا

yeyin


مِنْ طَيِّبَاتِ

güzelliklerden



مَا رَزَقْنَاكُمْۖ

rızık olarak verdiğimiz



وَمَا ظَلَمُونَا

onlar bize zulmetmiyorlardı



وَلَٰكِنْ

ama


كَانُوا

idiler


أَنْفُسَهُمْ

kendilerine



يَظْلِمُونَ

zulmetmekte














Türkçe Transcript (*)

Vezallelnâ ‘aleykumu-lġamâme veenzelnâ ‘aleykumu-lmenne ve-sselvâ(s)kulû min tayyibâti mâ razeknâkum(s) vemâ zalemûnâ velâkin kânû enfusehum yazlimûn(e)

Ali Bulaç Meali

Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.

Edip Yüksel Meali

Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için menna ve bıldırcın indirmiştik: "Size verdiğimiz iyi rızıklardan yiyin." Fakat onlar bize değil, sadece kendilerine zulmediyorlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Süleyman Ateş Meali

bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin," (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.

Yusuf Ali (English)

And We gave you the shade of clouds and sent down to you Manna(71) and quails, saying: "Eat of the good things We have provided for you:" (But they rebelled); to us they did no harm, but they harmed their own souls. *

M. Pickthall (English)

And We caused the white cloud to overshadow you and sent down on you the manna and the quails, (saying): Eat of the good things wherewith We have provided you We wronged them not, but they did wrong themselves.

 




Bakara Suresi
58


وَإِذْ

hani


قُلْنَا

demiştik ki



ادْخُلُوا

girin


هَٰذِهِ

şu


الْقَرْيَةَ

kente


فَكُلُوا

yeyin


مِنْهَا

oradan


حَيْثُ

yerde


شِئْتُمْ

dilediğiniz



رَغَدًا

bol bol


وَادْخُلُوا

girin


الْبَابَ

kapıdan


سُجَّدًا

secde ederek



وَقُولُوا

ve deyin


حِطَّةٌ

hitta (ya Rabbi bizi affet)



نَغْفِرْ

biz de bağışlayalım



لَكُمْ

sizin


خَطَايَاكُمْۚ

hatalarınızı



وَسَنَزِيدُ

ve daha fazlasını vereceğiz



الْمُحْسِنِينَ

güzel davrananlara

















Türkçe Transcript (*)

Ve-iż kulne-dḣulû hâżihi-lkaryete fekulû minhâ hayśu şi/tum raġaden vedḣulu-lbâbe succeden vekûlû hittatun naġfir lekum ḣatâyâkum(c) vesenezîdu-lmuhsinîn(e)

Ali Bulaç Meali

Ve hatırlayın, demiştik ki: 'Şu şehre girin, orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız.'

Edip Yüksel Meali

"Bu şehre girin. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan alçak gönüllü olarak girin ve dostça konuşun ki hatalarınızı bağışlayalım. Güzel davrananlara daha fazlasını veririz," demiştik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik.

Süleyman Ateş Meali

Demiştik ki: "Şu kente girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeyin; secde ederek kapıdan girin ve "hitta (ya Rabbi, bizi affet)" deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım, güzel davrananlara daha fazlasını da veririz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şöyle demiştik: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve "Affet bizi!" deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz."

Yusuf Ali (English)

And remember We said: "Enter this town(72), and eat of the plenty therein as ye wish; but enter the gate with humility, in posture and in words, and We shall forgive you your faults and increase (the portion of) those who do good." *


Yüklə 8,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   260




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin