Orucun Fayda ve Bereketi



Yüklə 3,4 Mb.
səhifə5/42
tarix02.01.2022
ölçüsü3,4 Mb.
#32394
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42
İmanın Şirkle Kirlenmesi

1 – İzzeti başkalarından elde etmeyi umarlar: “Kâfirlerin yanında izzet ve şeref mi arıyorlar?”235

2 – Güzel işlerini kötü işleriyle karıştırırlar: “Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır.”236

3 – Başkalarına olan tutumlarında: “…Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.”237

4 – İbadete ilgisiz ve riyakârdırlar: “Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır”238

5 – Savaşta korkaktırlar: “… İçlerinden bir gurup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar…”239

6 – Ticaret ve dünyevi işlerindeki hırs onları sürekli meşgul eder: “Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya kadar oyaladı.”240

7 – Dünyayı talep ederler ve Peygamberi yalnız bırakırlar: “Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar.”241

56.
Ümitsizlik Anında Allah’ın Yardımı

 حَتّٰى اِذَا اسْتَيْپَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا اَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّىَ مَنْ نَشَاءُ وَلَا يُرَدُّ بَاْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمٖينَ 

“Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.”

Yusuf, 110

Tarih boyunca peygamberler insanların hidayet olmalarında ümitsizliğe düşene kadar davetlerinde ısrarlı ve direngen olmuşlardır. İnatçı muhalifleri de bir taraftan davetlerine karşı koymaktan vazgeçmiyorlardı. Bu husustaki örnekler Kur’an’da şöyledir:

1 – Peygamberlerin umutsuzlukları ve üzüntüleri: Hz. Nuh’un (a.s) yıllarca insanları dine davet etmesinin neticesinde küçük bir gruptan başka kendisine iman eden olmadı. Allah, Hz. Nuh’a (a.s) şöyle buyurdu: “Nuh’a vahyolundu ki: ‘Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.”242 Hz. Nuh (a.s) ise bir başka ayette kâfirlere beddua ettiğinde onun ne denli üzüntü ve çaresiz kaldığı görülmektedir: “Nûh, şöyle dedi: ‘Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”243

Hz. Hud (a.s), Hz. Salih (a.s), Hz. Şuayb (a.s), Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa’nın (a.s) hayat ve davet kıssalarında kâfirlerin iman etmemeleri hususunda ümitsizliğe düştükleri göze çarpar.

2 – İnsanların peygamberlere karşı önyargılı oluşlarına örnekler: Kâfirler, peygamberlerin tehditlerini boş ve yalan addediyorlardı. Hud suresinin 27. ayetinde şöyle geçer: “Kâfirler: ‘Sizin, bize fazla bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz; hatta sizi yalancılar sanıyoruz.”

Firavun ise Hz. Musa’ya (a.s) şöyle seslendi: “…Firavun: ‘Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Musa!’ demişti.”244

3 – Allah’ın zafer numuneleri: Kur’an, ilahi nusret ve zaferi bir hak olarak tanır ve Allah müminleri zafere ulaştırmayı gerekli görür. “And olsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.”245 Yani Allah müminlere yardım etmeyi gerekli görmektedir. Başka bir ayette ise şöyle buyurur: “Helâk emrimiz gelince, Hûd’u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık.”246

Allah’ın günahkârları helak etmesinden ise geri dönüşü yoktur. “Allah, bir kavme fenalık diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.”247

57.
Akıl Sahiplerinin Özellikleri

 اَفَمَنْ يَعْلَمُ اَنَّمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ اَعْمٰى اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الْاَلْبَابِ 

“Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar.”

Ra’d, 19

‘Ulu’l elbab’ (akıl sahipleri) ifadesi Kur’an’da 16 defa zikredilmiş ve bu ifade bir kemal ve üstünlükle birlikte kullanılmıştır.

1 – Hükümlerin sırrını anlarlar: “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki korunursunuz.”248

2 – İleri görüşlüdürler: “…İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının!”249

3 – Dünyayı gelip geçici bir yer olarak görürler: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru’ derler.”250

4 – Tarihten ibret alıp ders çıkarırlar: “And olsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır...”251

5 – En iyi ve en güzel mantığı kabul ederler: “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.”252

6 – Teheccüd ve ibadet ehlidirler: “Yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.”253

58.
Akraba Ziyareti ve Yakınları Gözetmek

 وَالَّذٖينَ يَصِلُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ 

“Onlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.”

Ra’d, 21


Sılayı rahim sadece ziyaret etmek değildir. Maddi yardımlar da sılayı rahimin mısdakları arasında yer alır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: “İnsanın maddi varlıklarında zekâttan başka diğer bir hakkı ifa etmesi vaciptir. Daha sonra bu ayet-i kerimeyi okudular.”254 Muhtemelen İmam Cafer Sadık’ın (a.s) “diğer bir hak” ile kastettiği humus olsa gerektir.

Allah’ın kendisinin zikredilmesiyle birlikte aynı redifte sılayı rahimi belirtmiş olması konunun ehemmiyetinin izharı için yeterlidir: “…Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının….”255

Akrabalar sadece aile ve yakınlardan oluşmamaktadır. Büyük İslam toplumunu oluşturan ümmetin bireyleri de esasında kardeştirler: “Kuşkusuz müminler kardeştirler…”256 Bu ümmet, iki babası Hz. Peygamber (s.a.a) ile Hz. Emiru’l Müminin Ali’yi (a.s) de içine almaktadır. Zira Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız.”257

İmam Cafer Sadık (a.s) dünya âleminden ayrılacağı bir zamanda, kendisine karşı cüretkâr davranan akrabalarına hediye verilmesini emretmiştir. Hz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) bu emri huzurda bulunanlara zor geldiğinde yukarıdaki ayeti tilavet etmiştir.258 Sılayı rahimin şartının sadece iyi geçinmek olmadığı, hatta akrabaların bize karşı ilgi ve irtibatları olmasa bile iyilik yapılması gerekliliği bize işte böyle öğretilmektedir.

59.
Sabır ve Tahammül

 سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ 

“Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!”

Ra’d, 24


Sabır hakkında bazı nükteler;

1 – Sabrın kaynağı ve dayanağının Allah olduğunu bilelim: “Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir.”259

2 – Sabırdan maksat ve hedefimiz ilahi rızayı kazanmak olmalıdır. Sabrediyor desinler diye veya başka bir şey için olmamalıdır: “Ve Rabbin için sabret!”260

3 – Sabır, peygamberlerin sıfatıdır. “İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.”261

4 – Sabır, cennetin anahtarıdır: “…Peygamber ve onunla beraber müminler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.”262

5 – Mücahitler ve sabredenler: “And olsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.”263

6 – Sabır, Allah’ın salavatını elde etmenin bir nedenidir: “İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.”264 (Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’e (a.s) salavat göndermenin bir nedeni de insanların arasında en sabırlı kimseler olmalarıdır.)

7 – Sabrın imana olan nispeti, başın bedene olan konumu gibidir. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İmandaki sabır, bedendeki baş gibidir.”265

8 – Sabır, cennetliklerin derecelerinin terazisidir: “İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.”266 “Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır.”267

9 – Sabrın dereceleri bulunmaktadır. Hadiste şöyle geçer: “Musibete sabretmenin 300, itaat etmeye sabır 600 ve günaha sabretmenin 900 derecesi vardır.”268

10 – Kur’an’ın tüm bölümlerine bakıldığında iki yerde sabredenlerin karşılığının hesapsız olarak verileceği açıklanmıştır: “Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.”269

11 – Kur’an-ı Mecid, sabrın yanında şükretmeyi de ayrıca beyan etmiştir. Bu da sorun ve musibetlerin bir nimet olduğuna işarettir. “Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.”270

12 – Sabır, İmam Hüseyin’in (a.s) aziz oğlu İmam Seccad’a (a.s) vasiyetidir: “Oğulcağızım! Hakka sabret bu sana zor gelse de…”271

13 – Kimi zaman bir girişimde, bir eylem içinde birkaç çeşit sabır gözlemlenebilir: Hz. İbrahim’in (a.s) oğlu Hz. İsmail’i (a.s) kurban etme teşebbüsündeki sabır hem itaat ve teslim olmaya, hem de musibete karşı sabırdır.

60.
Sükûnet ve Huzurun Nedenleri

 اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ 

“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”

Ra’d, 28


Sükûnet ve huzuru elde etmenin çeşitli nedenleri olabilir. Ancak bunların başında bilinç ve ilme sahip olmanın özel bir yeri vardır:

Her kim zerre miskali kadar eylemlerinin hesabı olduğunu bilse; çaba ve faaliyetleri üzerinde daha titiz ve içten olur. “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir”272

Her kim ilahi lütuf ve rahmet esasına göre yaratıldığını bilirse; ümitli olur. “Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir.”273

Her kim Allah’ın zalim ve günahkârlar için tuzak kurduğunu bilse, iç huzuru bulur: “Şüphe yok ki, Rabbin görüp gözetmektedir.”274

Her kim Allah’ın ‘Hekim’ ve ‘Âlim’ olduğunu, hiçbir varlığı boşuna yaratmadığını bilse; iyimser olurdu: “Allah, Âlim ve Hekimdir.”275

Her kim geleceğinin geçmişinden daha iyi ve yolunun daha aydın olacağını bilirse kalbi mutmain olur: “Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.”276

Her kim Allah tarafından seçilmiş imam ve rehberinin, kâmil bir insan ve her türlü yanılma ve hatadan masum olduğunu bilirse munis ve dingin olur. “… Allah ona: ‘Ben seni insanlara imam yapacağım’ dedi…”277

Her kim yaptığı güzel eylemin karşılığı olarak on mislinden yedi yüz kat hatta sonsuz misliyle sevap alacağını, buna karşılık yaptığı günah ve kötü işlerinin karşısında bunun misliyle cezalandırılacağını bilse memnun ve razı olur. “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”278

Her kim Allah’ın güzel işlerin yapılmasından memnun olduğunu bilse, güzel işleri yapmaya karşı bağlılığı artar: “Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.”279

Her kim yaptığı güzel işin açığa çıkartıldığını ve kötü işlerinin gizlendiğini bilirse, mutlu olur: “Ey güzellikleri izhar eden ve kötülükleri örten Allah’ım…”


Yüklə 3,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin