Osmanlı-Rus Savaşı1



Yüklə 8,72 Mb.
səhifə89/193
tarix27.12.2018
ölçüsü8,72 Mb.
#87611
1   ...   85   86   87   88   89   90   91   92   ...   193

Kafkaslar’da bu suretle yalnız kalan Ruslarla Kafkasyalılar arasında Müridizm hareketinin de etkisiyle yeni bir mücadele başladı. Bu mücadelelerde de Kafkasyalılar, Osmanlı Devleti’nden yardım talebinde bulunmuşlar, Osmanlı Devleti de gerekli yardımı yapmaya çalışmıştır. 1853-1856 Kırım Harbi’nde ise Osmanlı Devleti Kafkaslar’dan gereği gibi faydalanamadığı gibi Kafkasyalıların mücadelelerine de destek olamadı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi ise Osmanlı Devleti’nin aleyhine sonuçlandı ve Osmanlı Devleti, Kafkasya kabileleri üzerindeki doğrudan hakimiyetini de yitirdi. Kafkasya’nın

Rusya’nın eline geçmesinin artık iyice kesinleştiği XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı Devleti bölgede önemli gördüğü yerlerde şehbenderlikler açarak bölgeyi yakından izleme imkanı buluyordu. Bundan başka buradaki Müslüman halkla Osmanlı Devleti arasında kültür bağları devam etmiş ve bu çerçevede, eğitim ilişkilerine önem verilerek, bu bölgeden Darü’l-fünûn ve Darü’l-muallimîne öğrenci kabul edilmiştir.3 Diğer yandan Kafkasya’dan Osmanlı Devleti topraklarına büyük bir göç yaşanmış ve bu göç hareketi Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar devam etmiştir ki bu durum da Osmanlı Devleti’nin Kafkasya politikalarında belirleyici faktörlerden biri olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yönetimi ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1905 yılından itibaren Kafkaslarla ilgilenmiş, özellikle 1905 Rus-Japon Harbi sırasında meydana gelen karışıklıklardan istifade etmek isteyen bazı Kafkas Türkleri, Paris’teki İttihat ve

Terakki merkeziyle irtibata geçmişler, özellikle Ermeni kıyımından şikayetle yardım istemişlerdi.4 İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarı ele geçirmesinden sonra Kafkaslar’da Rusya’ya karşı takip dilen siyasetin asıl amacı Rusya ile Osmanlı Devleti arasında büyük bir “İslam Devleti” kurmak suretiyle iki devlet arasındaki irtibatı kesmek, Rus tehlikesinden uzak kalmak için bir tampon devlet meydana getirmekti.5 1917 Rus İhtilali’nden az sonra bu ihtilal sırasındaki karışıklıklardan faydalanma meselesinin İttihat ve Terakki Fırkası merkez teşkilatı tarafından ele alındığı anlaşılı-

yor. İlk hedef Azerbaycan ve özellikle Kafkaslar’da Türkiye lehine faaliyetlerde bulunacak teşkilatın kurulması idi. Bu maksatla “İttihat ve Terakki Fırkası”nın Kafkas şubesi kurulmuş ve bunun başına da Hasan Ruşeni Bey getirilmiştir.6 Diğer yandan Türk dünyası ile ilgili büyük idealleri olan,7 Rusya’da çarlığın yıkılmasıyla yeni bir fırsat doğduğuna inanan ve büyük Türk birliğini sağlamanın yolunun Kafkaslar’dan geçtiğini düşünen Enver Paşa Azerbaycan ve Dağıstan üzerinde aktif bir politika izlemeye başlamıştır.

I. Dünya Savaşı’nda Kafkasya

Savaşlarının Nedenleri

I. Dünya Savaşı’nda birçok cephelerde savaşan Osmanlı Devleti için Kafkasya’nın ayrı bir önemi vardı. Bölgedeki Türk ve Müslüman ahalinin durumu, Ermenilerin katliamları, Rusların Ermenileri kışkırtmaları gibi nedenlerle Kafkasya, savaşın en önemli cephelerinden birini oluşturuyordu. Diğer yandan Rusya’nın idaresini bir darbeyle ele geçiren Bolşevikler, 27 Ekim (8 Kasım) 1917’de bir barış dekreti (kararnamesi) yayınlamışlar,8 ayrıca 3 Aralık’ta “Rusya’nın ve Doğu’nun Bütün Müslüman Emekçilerine” hitaben neşrettikleri beyannamede9 Rus işgali altında yaşayan yabancı milletlere ve Türkiye başta olmak üzere diğer Müslüman milletlere birçok vaatlerde bulunmuşlardı. Bu durum ve özellikle her milletin geleceğini kendisinin belirlemesi hakkının ifade edilmesi, Rusya’daki Müslümanlar arasında büyük heyecan ve ümit uyandırmıştı. 3 Mart 1918’de Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti, Bulgaristan ve Rusya arasında imzalanan Brest-Litovsk Barışı bu ümitleri daha da kuvvetlendirdi. Ayrıca ihtilalden sonra özel bir komite tarafından idare edilen Kafkasya’da 15 Kasım 1917 tarihinde “Mavera-yı Kafkas Komiserliği”nin teşkili ilan edildi.10 Bu komiserlik, Gürcü, Ermeni ve Azerbaycan temsilcilerinden oluşuyordu.11 Fakat ihtilal sonrası dağılan Rus ordusunun silahları Ermenilerin eline geçti. Rus ordusunda gönüllü savaşan Ermeni askerler Ermeni ordusunda görev aldılar. Gürcüler de İngilizler ve Fransızlar tarafından destekleniyorlardı ve Ermenilerle birlikte Türkiye’ye ile Rusya arasında bir set oluşturulmak isteniyordu.12

Öte yandan dağılan Rus ordusunun yerini alan birliklerden, özellikle Ermeniler, “Büyük Ermenistan”ı kurmak düşüncesiyle harekete geçtiler. Bu arada Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan, Almanya ve Rusya arasında Brest-Litovsk barış görüşmeleri devam ediyordu. Ermenilerin taarruzları konusunda Ruslarla yapılan yazışmalar sonuçsuz kalınca III. Ordu Komutanı olarak bölgede bulunan Vehip Paşa13 Enver Paşa’dan aldığı emir üzerine 5 Şubat 1918’den itibaren Erzincan Mütarekesi’nin14 yürürlükten kalktığını ilan etti ve Türk kuvvetleri, 12 Şubat’tan itibaren Erzincan istikametine doğru ilerlemeye başladılar.15 3 Mart 1918 günü Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya arasında Brest-Litovsk Barışı imzalandı ve Mavera-yı Kafkas Hükümeti ile Trabzon’da yapılan görüşmelerin

bir sonuç vermemesi üzerine III. Ordu Komutanı Vehip Paşa askeri harekata devam etti. Türk kuvvetleri 14/15 Nisan’da Batum’u, 25 Nisan’da Kars’ı ele geçirerek 1877-78 Osmanlı-Rus sınırına ulaştılar16 Trabzon Konferansı’nı takiben Mavera-yı Kafkas hükümetiyle aradaki sorunları görüşmek üzere Batum’da bir konferans toplanması kararlaştırıldı. Türk askeri harekatının etkisiyle Mavera-yı Kafkas Hükûmeti Osmanlı Heyeti tarafından ileri sürülen şartları kabul etti. Ayrıca bağımsız bir devlet olduğunu ilan ile Osmanlı Devleti ile görüşmelerde bulunmak üzere Çhenkeli başkanlığında bir heyeti Batum’a gönderdi. Batum’da 11 Mayıs’ta başlayan görüşmeler 4 Haziran’a kadar devam etti17 Batum’da barış görüşmeleri devam ederken Türk askeri yetkilileri tarafından Ermenilere bir ültimatom gönderilerek, Gümrü’nün boşaltılması istendi ve 15 Mayıs 1918’de Gümrü, Türk kuvvetlerince ele geçirildi. Bunun üzerine Rusya bunu protesto etti ve Brest-Litoysk Antlaşması’na göre Rusya’nın Kafkaslar’da büyük fedakarlıklarda bulunduğu belirtilerek, Osmanlı Devleti’ne asla toprak bırakılmayacağını bir nota ile bildirdi.18

Bu sırada Mavera-yı Kafkas Cumhuriyeti Seym’i Tiflis’te yaptığı son toplantısında (26 Mayıs 1918) kendini feshetti ve Mavera-yı Kafkas Cumhuriyeti’nin sona erdiğini bildirdi. Aynı gün Gürcüler ve Ermeniler; 28 Mayıs’ta da Azerbaycan, bağımsızlığını ilan etti.19 Bu müstakil devletlerle Osmanlı Devleti arasında Batum’da ayrı ayrı antlaşmalar imzalandı. Ancak Rusya burada imzalanan antlaşmaları tanımayacağını bildirmişti. Diğer

yandan Rusya Merkez Yürütme Kurulu ve Moskova Sovyeti’nin 14 Mayıs 1918 tarihli ortak toplantısında Lenin, sunduğu dış politika raporunda Kafkaslar’da o günkü durumun çözümlemesini yaparken, Osmanlı Devleti’ni Almanya’nın bir uydusu olarak göstermesine rağmen Almanya, Osmanlı Devleti’nin Kafkaslar’a ve özellikle Bakû petrolüne el koymasından çekinmekteydi. Bunu önlemek için Gürcistan, Menşevik hükümetinin koruyucusu durumuna girecek, onu Osmanlı Devleti’ne karşı destekleyecek, hatta Tiflis yolunda, Kutayis’te bağlaşık Alman ve Türk orduları çarpışacak,20 iki taraf kayıplar verecek ve esir alacaktır.21 Ancak İngilizlerin Bakû’ye22 çıkmasından sonra Almanlar Türk ordusunun harekatının gerekliliğine inanmaya başlamışlardır.23 Nitekim Almanlar, Bakû’ye karşı gerçekleştirilecek Türk askerî harekâtına bir Alman birliğinin de katılmasını talep etmişler, ancak bu talepleri Türk tarafınca kabul edilmemiştir.24

Azerbaycan Harekâtı

Osmanlı Devleti ile Mavera-yı Kafkas Cumhuriyetleri arasında imzalanacak antlaşmaları tanımayacağını

ilan eden Sovyet Rusya, Kafkaslar’da Ermenileri destekleyen bir politika izlemeye başladı ve Bolşeviklerin oldukça kuvvetli olarak bulundukları Bakû’nün idaresi, 18 Mart 1918’de Bolşeviklerin eline geçti. Ermeniler Bakû’de büyük bir katliama giriştiler ve binlerce Azeriyi katlettiler. Bu arada Osmanlı Devleti ile Mavera-yı Kafkas Hükümeti arasındaki sorunları görüşmek üzere toplanan Batum Konferansı (11 Mayıs-4 Haziran 1918) esnasında Osmanlı Devleti ile Azerbaycan arasında bir antlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın IV. maddesine göre Azerbaycan hükümeti, ülke içinde güvenliği sağlamak üzere Osmanlı Devleti’nden askeri yardım25 istemek hakkına sahipti. Ayrıca Osmanlı Devleti ile Azerbaycan ve Gürcistan arasında bir petrol antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Bakû’den Batum’a borularla petrolün aktarılması garanti ediliyordu.26

Türk Ordusu’nun Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan’a yardım etme işi ciddi bir aşamaya gelince bu defa İngilizler de telaşlandılar. İngilizlerin Kuzey İran’ın ve Bakû’nün kaderine kayıtsız kalamayacakları açıktı. Müttefiklere Kafkas petrol sahasını kaptırmamak için İran’da bulunan Rus, Kazak ve Ermeni müfrezelerini bir yıl önce Irak’taki askeri harekat sırasında başarılı görülen Albay Biçarahof kumandasında teşkilatlandırarak yola çıkardılar.27 Biçarahof, Dağıstan’daki Türk faaliyetleriyle Derbent şehrinin ve yolunun Dağlı çeteler tarafından ele geçirilmiş olduğu haberlerini duyunca kuzeye ilerleyerek Kuzey Kafkasya’nın kapısı sayılan Derbent’i zaptederek oraya yerleşti. Biçarahof kuvvetleri hakkında Şimali Kafkas Kumandanlığı’nın 7 Eylül 1918’de Kafkas İslam Ordusu Komutanlığı’na gönderdiği telgrafta; bu kuvvetlerin önemli miktarda İngiliz parasına sahip oldukları, yanlarında dört İngiliz zabitinin bulunduğu, Bolşeviklerle yaptıkları muharebeyi kazanarak Petrovsk’u işgal ettikleri ve anlaşılan maksatlarının da Kafkasya’dan Türkleri çıkarmak olduğu bildirilmişti.28

Öte yandan, Bakû’nün Ermenilerin elinde bulunması ve katliamların devam etmesi, Rusların bu katliamlara seyirci kalması, Osmanlı Devleti’nin tarihi ve siyasi nedenlerle Azerbaycan’a olan ilgisi, Enver Paşa’nın zikredilen idealleri ve ayrıca Batum’da imzalanan antlaşma gereğince Azerilerin Türk ordusunu bir kurtarıcı olarak görmeleri, Osmanlı askerî harekâtının Bakû’ye kadar uzanmasını gerektirdi. Bölgede bulunan Kafkas İslam Ordusu29 komutanı Nuri Paşa’nın 31 Mayıs 1918’de bildirdiğine göre, “Bolşevikler Dağıstan ve Kuzey Kafkasya’yı tamamıyla ellerine geçirmek üzeredirler. Her yerde Ermenilerin tecavüzü artmaktadır. Bakû süratle zaptedilmezse buralarda durum daha da tehlikeli bir hal alacaktır. Bakû’nün bir an evvel ele geçirilmesi zorunludur, ancak mevcut kuvvetlerle bunu gerçekleştirmek mümkün değildir”.30 Nuri Paşa’nın bu isteği Şark Ordular Grubu Komutanı Vehip Paşa tarafından uygun görüldü ve Kafkas İslam Ordusu’nu takviyeye 5. Kafkas

Fırkası tahsis edildi.31 Bu arada Bolşevikler, karşılarında düzenli bir kuvvet bulunmadığından Gence’ye doğru ilerlediler. 5. Kafkas Fırkası, karşılarındaki Bolşevik kuvvetlerini Bakû’ye çekilmeden imha etmek amacıyla harekete geçti ve 20 Haziran’da Gökçay’a geldi. Fırkanın kuvveti 225 muharip subay, 5277 muharip piyade idi. Azerbaycan Cumhuriyeti kuvveti ise 30 muharip subay, 727 muharip erden oluşuyordu. Karşılarındaki Bolşevik kuvveti ise 10.000’den fazla piyadeden oluşuyordu. 27 Haziran’da başlayan çatışmalar 2 Temmuz’da düşmanın kuzeye atılmasıyla son buldu.32 Türk Ordusu ileri harekatına devam ederek Aksu’yu, 5. Kafkas Fırkası’nın tek ikmal yolu olan demiryolunun devamlı ve güvenli çalışması için Kürtemir’i ve kuzeyden çekilen düşmanın derlenip toparlanmasına fırsat verilmeden Bakû ana ilerleme yolu üzerindeki Şemahı’yı ele geçirdi. Ancak Nuri Paşa’ya göre mevcut siyasi durum, Bakû’ nün süratle ele geçirilmesini gerektirmekteydi. Zira düşman perişan ve kuvvetleri de azdı. Nitekim Kafkas İslam Ordusu Ko-

mutanlığı bu durum karşısında Bakû’ye karşı kat’i taarruzun 26 Temmuz’da yapılmasını emretti. Şark Cephesi Komutanlığı ise yeterli hazırlıklar yapılamadığı için Bakû’ye taarruzun ancak 28 Temmuz sabahı yapılabileceğini açıkladı.33 Ancak 31 Temmuz’da başlayabilen harekât 15 Eylül 1918 günü sabah saat 9.00’da Binbaşı Fehmi Bey’in komutasındaki 56. Piyade Alayı’nın Bakû’ye girmesine kadar devam etti. 38. Piyade Alayı saat 15.00’te Bakû’nün Çernigorat kısmına girerken halk, ellerinde beyaz bayraklarla 38.Piyade alayını karşıladı. Albay Cemil Cahit Bey, Bakû Mevki Komutanlığı’na atandı. Bakû’nün ele geçirilmesinde 17 Ermeni, 9 Rus ve 10 Gürcü subayı ile 1151 Ermeni, 383 Rus, 4 İngiliz ve çeşitli milletlerden 113 er esir alındı. Azerbaycan Milli Hükümeti de hemen Gence’den Bakû’ye taşındı. Ordunun Bakû cephesindeki meşguliyetinden yararlanarak Karabağ taraflarında başkaldırarak Şuşa kasabasını kuşatmış olan Ermenilere karşı 5. Kafkas Fırkası’ndan iki alay sevkedildi.34

Bakû’nun zapt, edildiği, Enver Paşa’ya 16 Eylül’de duyuruldu. Enver Paşa da Şark Ordular Grubu Komutanı Halil Paşa’ya bir kutlama telgrafı gönderdi.

Kuzey Kafkasya Harekâtı

Güney Kafkasya’da ve özellikle Azerbaycan’da bu gelişmeler yaşanırken Kuzey Kafkasyalılar da güney komşularıyla anlaşıp Rusya ile bağlarını kesmek ve dıştan yardım alarak memleketteki karışıklığa son vermek istiyorlardı. Brest-Litovsk Barışı bunun için müsait bir zemin hazırlamıştı. Nitekim Haydar Bammatof başkanlığında bir Kuzey Kafkas heyeti Osmanlı Hükümeti tarafından davet edildikleri konferansa katılmak üzere

Trabzon’a geldi.35 Trabzon’da yapılan görüşmelerde delegeler “Kafkaslar’da hangi fırkadan olursa olsun bütün Kafkas Müslümanlarının arasındaki ihtilafların sona erdirilmesi için Türk kuvvetlerinin mutlaka Kafkaslar’a yürümesi gerektiği”ni ifade etmişlerdi.36 Delegeler buradan Batum’a, oradan da daha etraflı görüşmelerde bulunmak üzere İstanbul’a geldiler. İstanbul’a gelişlerindeki maksadı da şöyle açıkladılar: “Darü’l-hilâfeye Şimali Kafkasya’nın istiklalini Türkiye’ye ve müttefiklerine tasdik ettirmek için geldik. Arzumuz Türkiye ile dostluk ve saygı; bir ittifak ve ittihad dairesinde yaşamaktır”.37 İstanbul’da 1918 yılı Haziran ayı başlarına kadar kalan Kuzey Kafkas Heyeti Osmanlı Devleti’nden öncelikle askerî yardım talebinde bulundu. Sultan Mehmet Reşat’la da görüşen delegeler “öz hemdin ve hemcins” oldukları Türklerle yakınlaşmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdiler.38

Ayrıca şu anda doğmuş olan fırsattan yararlanılmasını, ne kadar küçülse ve kırılsa bile yetmiş-seksen milyonluk bir Rus unsurundan teşekkül edecek yeni Rus hükümetinin zamanla büyümek, Karadeniz’e inmek ve Korkunç İvan’dan başlayan istila siyasetine devam etmek isteyeceğini ifade eden delegelere göre yapılması gerekenler de şunlardı: “Karadeniz’in Osmanlı hakimiyeti altında ve Ruslardan âzade kalması için Kırım gibi, Ukrayna gibi Kafkasya’nın da şeklen müstakil ve serhadd-i şark-ı şimalde bir sed olmak üzere teşkili lazımdır… İstiklalin ve derhal Hükümet-i Osmaniye ile ittifakın ilanı için evvelemirde Hükümet-i Osmaniye’den yapılacak muavenet ve müzaheretin, kuvvet ve mühimmatın işe başlanabilecek surette Kafkasya’ya sevk ve irsâli lazımdır”.39

Bu arada 11 Mayıs 1918 günü Dağıstan’ın Timurhanşura şehrinde milli ve bağımsız Kuzey Kafkas Cumhuriyeti ilan edildi.40 Bağımsızlığın Osmanlı Devleti’ne tebliği üzerine Bâb-ı Âli tarafından Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlığı tanındığı gibi, en feci mezalime maruz kalan Kafkas ahalisine her türlü yardımın yapılacağı bildirildi.41 Diğer yandan 8 Haziran’da Batum’da Osmanlı Devleti Kuzey Kafkas temsilcileri arasında Rusya’nın protestosuna rağmen geniş kapsamlı bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin istemesi halinde Osmanlı Devleti silah kuvvetiyle yardımda bulunacaktır. Ayrıca bu antlaşmayla Kafkas demiryollarından Osmanlı ordusunun dilediği gibi yararlanması da karar altına alınıyordu.42

İstanbul’da bulunan Kuzey Kafkas delegelerinin çalışmaları ve Bolşevik işgaline uğrayan Kuzey Kafkas halkının feryadnameleri üzerine Osmanlı hükümeti, Kuzey Kafkasya’da bir askeri teşkilat oluşturmak üzere Yusuf İzzet Paşa’yı Kuzey Kafkas Cumhuriyeti nezdinde Osmanlı hükümetinin siyasî ve askerî temsilcisi olarak atadı. 16 Ağustos 1918 tarihinde İstanbul’dan ayrılan Yusuf İzzet Paşa, 2 Ekim’de Bakû’ye ulaştı.

Bakû’nün ele geçirilmesinden sonra Kafkas İslam Ordusu Komutanı; bulunulan durum içinde 15. Piyade Fırkası’nı, 38. ve 56. Piyade alayları ile birlikte Kuzey Kafkasya harekatına memur edeceğini, harekat sonunda 15. Piyade Fırkası’nın 9. Ordu’ya iade olunacağını bildirmişti. Yapılan hazırlıklardan sonra 15. Piyade Fırkası Kuzey Kafkasya’daki harekatına başladı. Öncelikle Derbent43 ele geçirildi. Kuzey Kafkas Komutanı Yusuf İzzet Paşa, yanında Kuzey Kafkas Cumhurbaşkanı Abdülmecid Çermoyef olduğu halde 8 Ekim’de, İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa da 12 Ekim 1918 günü Derbent’e geldi. 13 Ekim günü Nuri Paşa’nın da katıldığı bir törenle Derbent hükümet konağına “Şimali Kafkas Hükümet-i Cumhuriyesi”nin bayrağı çekildi ve hükümetin tesisi resmen ilan edildi. Şimali Kafkas Kumandanı Yusuf İzzet Paşa, Fırka komutanı Süleyman İzzet Beyi kutlayarak padişah adına üçüncü rütbeden Kılıçlı Osmanî Nişanı ve Altın Liyakat Madalyası ile ödüllendirdi.44 15. Piyade Fırkası da fırka bölgeden ayrılıncaya kadar Yusuf İzzet Paşa’nın emrine verildi.

Ancak bu arada Osmanlı Devleti de I. Dünya Savaşı’nda yenilgiyi kabul ederek mütareke için İtilaf devletlerine başvurmuştu. Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi’nin çok ağır hükümlerinin Kafkasya ile ilgili olanları şöyleydi: “İran’ın kuzeybatı kısmındaki Osmanlı kuvvetlerinin derhal harpten evvelki hudud gerisine alınması hakkında evvelce verilmiş bulunan emrin yapılması, Mavera-yı Kafkas’ın Osmanlı kuvvetleri tarafından kısmen boşaltılması emredilmiş olduğundan, diğer kısımları müttefikler

tetkik ederek istediklerinde boşaltılması ve Mavera-yı Kafkas demiryolları da dahil tekmil demiryollarının İtilaf subay ve memurlarının idaresine bırakılması, İtilaf devletlerinin Batum ve Bakû’yü işgal edebilmeleri”.45 Öte yandan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa da Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından önce 20 Ekim’de Kuzey Kafkas Ordu Komutanlığı’na gönderdiği şifre telgrafta “müttefiklerle beraber bugün mağlup bir vaziyette kalarak şeref ve namus-ı millimize mugayir olmayarak gösterilecek şartlar ile sulh temennisinde bulundukların” belirttikten sonra “hudut harici İslamları muhafaza maksadıyla yapılan faaliyetlerden ve şimdiye kadar Kafkasya’da anasır-ı İslamiye’ye edilen muavenetlerin maatteessüf idamesine imkan kalmamıştır. Bu vaziyete göre Kafkasya’daki mevcudiyetimizin 26.10.1334 tarih ve 5267 numrolu emir mucibince seri bir surette kapanması ve Brest-Litovsk Muahedesi haricinde İran ve Kafkasya’da işgal ettiğimiz arazinin hin-i tahliyesinde gösterilecek lüzumsuz hareketlerin memleketimizin mukadderat-ı atiyesine pek büyük zarar vereceğinden başka oldukları yerde kalmaları mültezim olan ahali-i İslamiye

için de vahim akibetler tevlit edeceği ehemmiyetle dikkate alınarak tahliyenin muntazaman ve hiçbir tarafın mutazarrır olasına kat’iyen meydan vermeyerek icrasını te’kiden talep ederim”46 demekteydi. Bu durumda Kafkasya’daki kuvvetlerin geri çağrılması ihtimali doğduğundan Yusuf İzzet Paşa’nın derhal harekete geçerek Derbent kuzeyindeki düşman kuvvetlerini imha etmesi ve Petrovsk’un ele geçirilmesi gerekmekteydi. Nitekim 26 Ekim’de harekete geçen 15. Piyade Fırkası uzun süren muharebelerden sonra 8 Kasım’da Petrovsk’u ele geçirdi. 6 Kasım günü yapılan muharebelerde yaralanan 15. Piyade Fırkası Komutanı Süleyman İzzet Bey’i ziyarete gelen Kuzey Kafkas Komutanı Yusuf İzzet Paşa, hükümetin İngilizlerle mütareke yaptığını, kabul edilen mütareke koşullarına göre, Brest-Litovsk Muahedesi dışında işgal edilen Kafkasya’daki kuvvetlerin geri çekileceğini bildirdi. Bu durumda bölgenin savunması yerli kuvvetlere bırakılacak ancak Osmanlı askerlerinden isteyenler de bölgede kalabileceklerdir.47 Ancak Osmanlı hükümetince alınan 20 Kasım 1918 tarihli yeni bir kararla Kafkasya’da hiçbir Osmanlı askerinin kalmayacağı, buradaki kıtaların süratle bölgeyi terk etmeleri emredildi. Bu karara uyularak 15. Piyade Fırkası, Derbent ve Petrovsk istasyonlarından ayrıldı. Az sonra da 5. Piyade Fırkası Bakû’yü terk etti. Bu suretle Osmanlı Devleti’nin zor bir dönemde Azerbaycan ve Dağıstan’da gerçekleştirdiği askerî harekât sona erdi. Nitekim Bakü de 17 Kasım 1918 sabahı, Azerbaycan hükümetinin protestosuna rağmen İngilizler tarafından işgal edildi.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nın bu en zorlu döneminde, Kafkasya’da gerçekleştirdiği harekât, büyük bir fedakarlık örneğidir. Osmanlı ordusunun içinde bulunduğu zor şartlara rağmen Azerbaycan ve Dağıstan’ın istiklal ve istikbali için yaptığı çetin ve kanlı savaşlar, Türk ordusunun tarihindeki en şanlı sayfalardan birisini oluşturmuştur.
DİPNOTLAR
1 M. Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1976, s. 382-383.

2 Muahedât Mecmuası, IV/2. c, İstanbul 1298, s. 72-73; İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958, s. 416.

3 Osmanlı Devleti ile Kafkasya, Türkistan ve Kırım Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv Belgeleri, Ankara 1992, s. 87-88, Belge28, 29, 37.

4 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C. II, K. IV, Ankara 1983, s. 84.

5 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990, s. 526.

6 Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 512.

7 Şevket Süreyya Aydemir’e göre bu idealler: “…Doğu’da ve Kafkasya’da işgaller yaratmak kafi değildir. Ayrıca Azerbaycan’da müstakil bir hükümet kurulmalı. Ama bunun başına geçecek olan reis daha doğrusu, bu idare geçici olmalı, oraya tayine dilecek hükümdar Halil Paşa ile kendi arasında sır halinde kalmalı. Bu belki bir şehzade olabilir. Yahut belki de Enver Paşa hanedanından biri. Mesela Nuri Paşa. Hem Kafkasya’da Enver Paşa’nın tasavvurları yalnız Azerbaycan üzerine değildir. Bir de Kuzey Kafkasya ve hele Dağıstan Müslümanları vardır. Onlar da kurtarılacaktır. Hatta ilk heyetlerini İstanbul’a göndermişlerdir. İlk hedef Dağıstan’da Timurhan-Şura şehridir. Ama Çerkezistan’a doğru da yollar açık (Ş. Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, Cilt III, 1914-1922, İstanbul 1978, s. 367). Ayrıca bkz. K. Tuncer Çağlayan, ”Dünya Savaşı Sonunda Enver Paşanın Kafkasya’daki Planları ve İngiltere”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Prof. Dr. F. Armaoğlu Özel Sayısı, C. XIV, Temmuz 1998, S. 41, s. 513-520.

8 Selami Kılıç, Türk-Sovyet İlişkilerinin Doğuşu, İstanbul 1998, s. 33.

9 Soviet Documents on Foreign Policy, London 1951, s. 14-15.

10 Edvard Hallet Carr, Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi, çev. Orhan Suda, İstanbul 1989, s. 310.

11 Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 462; Hüseyin Baykara, Azerbaycan İstiklal Mücadelesi, İstanbul 1975, s. 245-246.

12 Stefenos Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, Ekim Devriminden Milli Mücadeleye, İstanbul 1979, s. 14.

13 Enver Paşa tarafından Vehip Paşa kumandasına verilen III. Ordu, Kafkas Seferi için ayrılmıştı ve Karadeniz sahilindeki Tirebolu kasabasıyla Fırat nehrinin kolu olan Karasu üzerindeki Kemah arasında konuşlandırılmıştı. Bir yıla yakın bir zamandan beri dinlenmekte olan bu kıtalar, moral ve malzeme bakımından, Kafkas cephesindeki Türk kıtalarının harbin başından beri içinde bulundukları durumdan çok daha iyi bir durumdaydılar. İhtiyat kuvvetleriyle beraber Vehip Paşa 45. 000-50. 000 kişiyi ve yeni Alman obüsleri de dahil 160 Topu kullanabilecek durumdaydı (Allen, W. E. D, Paul Muratof, Caucasıan Battlefields, A History of the Warson the Turco-Caucasian Border, 1828-1921, Cambridge 1953 s. 460).

14 Erzincan Mütarekesi; Brest-Litovsk’ta varılan ön antlaşma gereğince Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 5/18 Aralık’ta 1917’de Erzincan’da imzalandı. Bu antlaşma ile 29 Ekim 1914’te başlamış olan Türk-Rus Harbi sona erdi (Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 333).

15 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 85, Belge No: 2027.

16 Kılıç, Türk-Sovyet İlişkilerinin Doğuşu, s. 419.

17 Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 473-474.

18 Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 529-530.

19 Baykara, Azerbaycan İstiklal Mücadelesi, s. 254; Naki Keykurun, Azerbaycan İstiklal Mücadelesinden Hatıralar, Ankara 1998, s. 161.

20 Allen, Caucasian Battlefields, s. 478.

21 Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, s. 26.

22 Bakû, 18 Mart 1918 tarihinden itibaren Moskova’dan Kafkaslar Fevkalade Komiseri olarak gönderilen Ermeni Stephan Şaumyan başkanlığındaki Bakû Sovyetinin elinde bulunuyordu. 25 Temmuz 1918’de Bakû Sovyeti Türklere karşı şehrin savunmasını yapmak üzere İngiliz askerlerinin davet edilmesine karar verdi. Şaumyan ve arkadaşlarının muhalefetine rağmen Bakû Sovyeti İngilizleri davet etti. Bakû’de yönetim değişti. Başta Şaumyan olmak üzere pek çok kişi hapse atıldı ve daha sonra idam edildi (Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, s. 224; Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 535). Ayrıca İngilizlerin Kafkasya politikasının safahatı için bakınız; N. Luxemburg, Rusların Kafkasyayı İşgalinde İngiliz Politikası ve Şeyh Şamil (Türkçesi: Sedat Özden), İstanbul 1998.


Yüklə 8,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   85   86   87   88   89   90   91   92   ...   193




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin