Ancak, Ali İhsan Bey’in baskıları devam ettiğinden Cihanşah Han Nizamüssaltana ile anlaşarak Kolordu’ya bir teklif daha sundu. Buna göre oğlu Serdar Fatih’i Hemedan’a gönderecektir. Fakat, O, gerektiğinde önemli meselelerde Bağdat’tan Cihanşah Han’dan onay alacaktır. Ali İhsan Bey ise Emir’in oğlunun tam olarak yetkilendirilmesi halinde bu teklifi kabul edebileceğini bildirdi.95
Pazarlığın son aşamasında Cihanşah Han oğlunun emrine bir miktar düzenli kuvvet ve birkaç top verilmesini ve onun Umum Avşar Kumandanı unvanını almasını istedi. Sonuçta Emir’in arzusu üzerine Serdar Fatih Umum Avşar Aşairi Kumandanlığı’na tayin edildi. Serdar Fatih’in istediği top ve silâhları Bicar’daki kuvvetlerden temin edebileceği Cihanşah Han’a yazıldı. Serdar Fatih’in toplayacağı kuvvetlerle derhal Bicar kumandanının yanına gitmesi emredildi.
Bugüne kadar sözde kalan vaadlerin artık uygulamaya konulmasını isteyen Kolordu kumandanı Rusların sahnede Avşar arazisine ve emlakına yaptıkları tahrip ve zararları hatırlatarak Avşarların Ruslardan kurtulmak için son bir fırsat yakaladıklarına işaret etmiştir.96
Ali İhsan Bey Serdar Fatih’e gönderdiği talimatnamede ise şunları yazıyordu:
“Sizi Avşar Mücahidîn-i İslamiye Kumandanlığı’na tayin ettim. Derhal Bicar’a gidip oradaki kumandana mürâcaat ve onun vereceği emirlere itaat ile fî-sebîl-illâh cihad ediniz.
Avşar mücahidlerinden toplanacak birkaç bin piyade ve süvari ile beraber memleketinize girip garât eyleyen düşman-ı din-i vatanı tard ve perişan eyleyiniz. Ruslardan alacağınız her nev eslihâ, ganâim, cephane cihad-ı ekber ve mukaddes yolunda helâl olsun. Şimdiye kadar akvâl ile ve muhâbere ile vakit geçti. Bundan sonra meydan-ı ceng-i rû-nümâda mücâhedât ile sözünüzün eri olduğunuzu isbat eylemenizi arzu ederim.”97
Avşarlar ise yeni bir oyalama taktiğini daha sahneye koyma gayreti içerisinde idiler. Emir Avşar 24 Ekim sabahı oğlunu Sahne’ye gönderip kuvvet toplattıracağını ve Kolordu kumandanının emri doğrultusunda hareket edeceğini bildirdi.98
Öte yandan Ruslar 21 Ekim sabahı 2, 5 piyade taburu, 2 alay süvari, 2 makinalı tüfek, 2 toptan ibaret bir müfreze ile Bicar’daki Türk kuvvetlerine taarruz ettiler.99 Bicar Müfrezesi’ni takviye maksadıyla hareket ettirilen Sine Müfrezesi geç kaldığından savaşa iştirak edemedi.100 Mücahidinin ve aşairin dağılmasına ve düşmanın çok üstün olmasına rağmen Bicar Müfrezesi akşama kadar müdafaaya devam etti. Müfreze cepheden, yanlardan ve arkadan kuşatılmış olduğu halde Rusların süvari hattını yarmayı başarmış ve 21 Ekim günü akşamleyin saat 5.30’da Sine istikametine çekilebilmiştir. Bu savaş sonunda Ruslar 300’e yakın esir aldılar. Bunlardan 10 kadarı subay idi.101 İki adi cebel topu da Rusların eline geçti.102
Ancak, Hemedan’ın güvenliği için Bicar’ı mutlaka geri almak gerekiyordu. Bunun için derhal hazırlıklara girişildi. Bir müfreze 27 Ekim akşamı Bicar’ın 10 km güneybatısındaki Migan civarına geldi. Sol cenah müfrezesi de Bicar’ın 15 km güneyindeki Bakırabad’ın güney sırtlarını işgal etti. Diğer taraftan 27 Ekim günü Hemedan, Devletabad ve Sultanabad cephelerinde de Rusları oyalayıcı taarruzlar gerçekleştirildi.103 Migan civarına gelmiş olan müfreze ile Bicar Müfrezesi 28 Ekim 1916 sabahı Bicar’da bulunan 2,5 Piyade taburuyla 2 süvari alayı ve 2 toptan oluşan Rus kuvvetlerine karşı taarruza geçtiler. Nihayetinde Rus kuvvetlerinin Biyanlu istikametinde çekilmesi neticesinde Bicar zaptolundu.104
Ruslar Irak’taki İngiliz kuvvetleri ile organizeli olarak 21 Aralık’ta yeni bir saldırı başlattılar. Beraberinde topçu bulunan 1 Rus süvari livası Hemedan ile Bicar arasına girerek Bicar’a ve Hemedan’ın 50 km kuzeybatısındaki Subaşı’nda bulunan Osmanlı müfrezesine taarruz etti. Bicar’ın 30 km güneybatısındaki Noroz’a kadar sokulan 1 Rus süvari bölüğü de Sine-Bicar telgraf hattını tahrip ederek geri çekildi.105 27 Aralık’ta Bicar’a ileri karakollarının birkaç süvari bölüğüyle baskın yapan Ruslar bu defa da geri atıldılar.106
Kolordu tarafından Hacı Arif Bey emrine verilen Serdar Fatih’in Gerus’a giderek Avşar arazisinden atlı toplaması ve Biyanlu’yu merkez yaparak Hacı Arif Bey’in kumandasında Ruslarla mücadele etmesi bekleniyordu.107
Ancak, Kasım’ın 19’u olmasına rağmen hâlâ Serdar Fatih yola çıkmamıştı. Bu durum Ali İhsan Bey’i çok kızdırdı. O, Nizamüssaltana’ya gönderdiği telgrafında dört aydan beri oyalama politikasına tâbi tutulduğunu belirterek şunları yazıyordu:
“Bicar’a gidip iş göreceklerse görsünler. Görmeyeceklerse babasının yanına gidip otursun ve Ruslara verdikleri bîtaraflık vaadini kemâl-i muvaffakiyetle ifâ etsinler. Yalan ve hile beni pek igzâb eden şeylerdir ve benim ordum onun top ateşi karşısında kaçaçak 200 atlısına muhtaç değildir. Cihad-ı ekber’e adem-i iştirakle iftihâr eylesinler ve tâ İstanbul’dan İran’ı kurtarmak için gelip kan döken Türk dindaşlarının bu fedâkârlığı karşısında bizzat İran’ın içinde yaşayanlar vicdanlarını önlerine alıp düşünsünler.”108
Diğer taraftan güçlükle Kolordu hizmetine alınabilen bir kısım Avşar atlılarının maaş istekleri de vardı. Denisar’a gönderilen Avşar atlılarının reisi Seyfünnizâm yalnız iaşe ile hizmet etmeyeceklerini, ancak, maaşlı olarak iş göreceklerini ifade etti. Ali İhsan Bey bunun üzerine Esadabat hakimine gönderdiği telgrafında “Biz para vermeyiz. Def’olup gitsinler. Maaş bana râci değildir. Ben maaş vermem. Bir iş görmediler. Memleketlerine gitsinler” diyordu.109
Ali İhsan Bey’in politikası aşaire maaş vermemek, iaşelerinin de İran halkı tarafından temin edilmesini sağlamaktı. O, aşair kuvvetleri için hükümet-i mahalliyelerce iane komisyonları oluşturulmasını sağladı.110 İleri gelenlerin bu komisyonlara yardımda bulunmalarını teşvik etti.111
Kolordu kumandanı aşairin masrafları bu komisyonlar tarafından da karşılanamazsa yükü Nizamüssaltanata Hükümeti’ne yıkmaya gayret ediyordu.112 Bunu sağlayamazsa aşairin gönderildiği yerdeki kumandanlık tarafından hayvanları da dahil asker gibi iaşe edilmelerinin teminine çalışıyordu.113
Nizamüssaltana aşairi toplayabilmek için ayda 11 tuman maaş vermeyi kabul etmişti. Buna rağmen aşair Kirmanşah Hükümet-i Muvakkatası’ndan aldığı maaş dışında Kolordu Kumandanlığı’ndan da bir şeyler koparmaya çalışıyorlarsa da Ali İhsan Bey’den yüz bulamıyorlardı.114
Ancak, zaman zaman Kolordu Kumandanlığı ile Nizamüssaltana Hükümeti arasındaki organizasyon eksikliğinden dolayı olsa gerek aşairin iaşe, maaş ve kışlık ihtiyaçlarının karşılanması hususunda problemler çıkmakta idi. Bu durumlarda da Ali İhsan Bey ihtiyaçların Nizamüssaltana tarafından temininde ısrar ederek bu tür
problemleri Kirmanşah Hükümeti’ne havale ediyordu. O, İran’a gireli uzun zaman olmasına rağmen Nizamüssaltana’nın bu işleri hâlâ düzene koyamamış olmasından şikayetçi idi.115 Bununla birlikte aşair de kendilerine kaçma fırsatı hazırlayabilmek için zaman zaman iaşe edilmedikleri yalanını bahane olarak kullanıyorlardı.116
Diğer taraftan Kolordu kumandanı aşairin Rus baskınları neticesinde uğradığı zararları gündeme getirmesinden de rahatsızdı. O, aşiretlere Türk kuvvetlerinin de yardımıyla zaferler kazanmalarını ve bu sayede elde edecekleri ganimetler ile zararlarını karşılamalarını tavsiye etmekte idi.117
Aşiret kuvvetleri arasında kış bastırdıktan sonra cepheyi terketme oranı arttı. Onlar daha rahat yerlere çekilmek istiyorlardı. Ali İhsan Bey vatanlarına yeterince sahip çıkmamakla suçladığı İranlılara sık sık Osmanlı ordusunun buraya İran’ın selameti için geldiği mesajını vermeye gayret ediyor ve firarları önlemeye çalışıyordu.118
Ancak, Irak Cephesi’nde felaketler birbirini takip ediyordu. 25 Şubat’ta Şamran Deresi batısında Beyt-i Nakil mevziinde tutunmak isteyen VI. Ordu büyük bir yenilgiye uğrayarak Aziziye’ye doğru çekilmeye başladı. 25 Şubat’ta Kuttülamare de İngilizlerin eline geçti. Bu yenilgi İran Seferi’nin de sonu oldu.119
Sonuç
Urmiye’yi ele geçirdiğimiz dönemlerde Urmiye Avşarları üzerinde etkili olduk. Bu bölge denetimimizden çıktığında Rus etkisi arttı. Diğer bölgelerdeki Avşarlar da bölgelerini kontrol eden devlete veya güce bağlı olarak tavırlarını belirlediler. Duruma göre Türk, Rus, İngiliz hatta, Alman taraftarı oldular. Avşarların durumu İran halkının genel durumundan farklı değildi.
XIII. Kolordu’nun İran harekatı döneminde özellikle Hamse Avşarları üzerinde nüfuz sahibi olabildik. Diğer Avşar grupları ise Rus ve İngiliz nüfuz bölgelerinde kaldılar. Bunlara cihat fetvaları ve beyannameleri ulaştırıldı ise de müşahhas hiçbir sonuç elde edilemedi. Hatta, Hamse Avşarlarından da beklediğimiz desteği hiçbir zaman elde edemedik. Hamse Avşarlarından beklentilerimizi aşağıdaki şekilde maddeleştirmek mümkündür.
1- Rusların Ave ile Kazvin arasındaki menzil hatlarını vurmalarını sağlayarak İran’daki Rus kuvvetlerinin lojistik destekten mahrum bırakılması.
2- Rus kuvvetlerinin Hemedan-Zencan, Hemedan-Bicar yollarına tecavüzlerine engel olunması,
3- Avşarları Gerus’taki Türk kumandanı ile irtibata geçirerek Rus kuvvetlerinin yanlarına akınlar yaptırmak suretiyle düşmanın sürekli tazyik altında tutulması,
4- Kazvin-Reşt bölgesindeki Rus kuvvetleri hakkında istihbarat yaptırılması.
Ancak, Avşarlardan beklenilenin çok çok altında dahi bir verim alınamamıştır. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi Kolordu’nun Hemedan’da duraklamasıdır. Avşarlar başlangıçta Kolordu’nun Tahran’a kadar ilerleyeceğini düşünüyorlardı. Güçlüye meyletme politikası içerisinde olan bütün aşiretler gibi Avşarlar da bütün güçleri ile Türklere yardım edecekleri taahhüdünde bulundular. Kolordu’dan ayrılacak nizamiye kuvvetleri ile desteklenmelerini istediler. Ancak, Kolordu’nun ilerlemesi durunca mümkün olduğu kadar olayların dışında kalmaya gayret ettiler.
Ali İhsan Bey’in baskıları sonucunda oluşturulan Avşar gönüllü birlikleri de diğer aşiret kuvvetleri gibi zor anlarda firar edip kaçmakta idiler. Avşarların tek endişelerinin kendi arazilerinin ve menfaatlerinin korunması olduğu görülmüştür.
Avşarlar tam bir idare-i maslahat politikası güderek hem Rusları hem de Osmanlıları uyutma yolunu tuttular. Kolordu kumandanının Avşarları faal kılmaya yönelik tazyikleri artınca Emir Avşar zaman zaman Nizamüssaltana’ya ve Ömer Fevzi Bey’e120 Ali İhsan Bey nezdinde aracılık görevi gördermiş en sonunda da Kirmanşah’a giderek onun etki alanından kurtulmaya çalışmıştır. XIII. Kolordu’nun İran’dan çekilmesinden sonra İran Avşarları üzerinde Rus ve İngiliz etkisi hakim oldu.
DİPNOTLAR
1 Avşar adı çevik, ava ve canavara hevesli anlamlarındadır. Bu boyun adı Kaşgarlı Mahmud ve Fahreddin Mübarek Şah’ın listelerinde Afşar, Reşidüddin ile ona dayanan Yazıcıoğlu ve Ebü’l-Gazi listelerinde de Avşar şeklinde geçer. Moğol istilasından önceki vekayi’namelerde ise Afşar olarak kaydedilir. XIV. -XVII. yüzyıllarda Anadolu’da her ikisi de görülmekle beraber Avşar adı çok daha yaygın kullanılmıştır. İran kaynaklarında bu boyun adı XVI. yüzyıldan itibaren sadece Afşar şeklinde yazılmaktadır. Bugün İran’da bu boyun adı yine Afşar olarak söylenmekte ve yazılmaktadır. Kaşgarlı ve Reşideddin Avşarlar’ın damgasını vermişlerdir. Avşarların damgası kesişen iki oktan oluşur? Totemleri tavşancıl, şölenlerdeki ülüşleri sağ umacadır. Avşarlar islamiyetten önceki dönemde hükümdar sülalesi çıkarmış olan beş Oğuz boyundan birisidir. Avşarlar Oğuzların Bozok kolundandırlar. (Faruk Sümer, “Avşar” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi IV, İstanbul-1991, s. 160.).
2 Faruk Sümer, “Avşar”, DİA, s. 160-164.
3 Faruk Sümer, “Avşarlılar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul-1991, s. 164-166.
4 Genelkurmay Başkanlığı, İran, Ankara-1952, s. 101; Ahmet Caferoğlu, “Güney Azerbaycan”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, Sayı: 35, Ocak-1988, s. 48-49; Simirnof, İranlılar, İran’ın Etnoğrafi Vaziye-
ti, Akvâm ve Kabâili (Çev: Erkân-ı Harbiye-i Umumiye İstihbarat Dairesi), İstanbul-1927, s. 25; Fahrettin Şevket, İran, İklim, Halk, İktisâdiyât, İctimâiyât, Müessesât-ı Medeniye Vesâire, İstanbul-1341, s. 12; Fuat Köprülü, “Avşar” Milli Eğitim İslam Ansiklopedisi, C. II, s. 34-35; Erkân-ı Harbiye-i Umumiye İstihbarat Dairesi, İran ve Ordusu, İstanbul-1927, s. 48; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilatı, Destanları, (Üçüncü Baskı), İstanbul-1980, s. 292.
5 Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 292.
6 Lord Curzon, İran, (Çev. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye), İstanbul-1927, s. 25.
7 Genelkurmay Başkanlığı, İran, s. 101; A. Caferoğlu, “Güney Azerbaycan”, s. 49; Simirnof, İranlılar., s. 11; Erkân-ı Harbiye, İran ve Ordusu, s. 48; Fahrettin Şevket, İran, s. 12; Fuat Köprülü, “Avşar”, İA, s. 31-32; Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 288-292.
8 Fuat Köprülü, “Avşar”, İA, s. 34 ( XIX. Yüzyılın birinci yarısına ait Malte Brun’un coğrafyasında İran Avşarları’nın nüfusu 90. 000 olarak kabul ediliyor. Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 292).
9 A. Caferoğlu, “Güney Azerbaycan”, s. 49; Genelkurmay Başkanlığı, İran, s. 101.
10 Faruk Sümer, Oğuzlar, s. 292-293.
11 Faruk Sümer, “Avşar”, DİA, IV, s. 164.
12 Genelkurmay Başkanlığı, İran, s. 101; Fuat Köprülü, ”Avşar”, İA, II, s. 35.
13 Fuat Köprülü, “Avşar”, İA, II, s. 35.
14 Bu konuda geniş bilgi için bkz. İsrafil Kurtcephe, Mustafa Balcıoğlu, “Türk Belgelerine Göre Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın İran Siyaseti”, OTAM, Sayı: 3, Ocak-1992, s. 271-284.
15 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Dağabert Von Mitusch, Wassmuss Der Deutsche Lawranse, Leipzig-1937.
16 Müverrihüddevle Sepehr, İran Der Ceng-i Büzürg, Tahran-1966, s. 6.
17 Mehmet Kenan, Büyük Harpte İran Cephesi, C. II, İstanbul-1928, s. 3, 109.
18 Percy Sykes, İran Tarihi (Harb-i Umumi’de İran), (Çev. Yüzbaşı Mehmet Cemâl), İstanbul-l341, s. 17.
19 Bu konuda geniş bilgi için bkz. İsrafil Kurtcephe, Mustafa Balcıoğlu, “Rauf Bey Müfrezesi”, OTAM, Sayı: 3, Mayıs 1992, s. 250-270.
20 Genelkurmay Askeri Tarih Stratejik Etüd Dairesi Başkanlığı (ATASE) Arşivi, Klasör: 195, Dosya: 250/825, Fihrist: 13, 15. (Bundan sonraki dipnotlarda bu arşiv kısaca ATASE şeklinde adlandırılacaktır.).
21 Başlangıçta Türk ve Avusturya elçileri de Tahran’ı terkettilerse de bilahâre Rus kuvvetlerinin İran başkentine giremeyecekleri anlaşıldığından 26 Kasım 1915 günü Rey’den Tahran’a döndüler. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sadık Sarısaman, Golç Paşa ve XIII. Kolordu Harekâtı Dönemleri’nde Osmanlı-İran İlişkileri, Basılmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Erzurum-1995, s. 43-48.
22 ATASE, K: 3649, D: 2/3, F: 15.
23 Sadık. Sarısaman, Golç Paşa ve XIII. Kolordu Harekatı., s. 488.
24 Bu tarihlerde Ömer Fevzi Bey Tahranda değil sürekli olarak Kirmanşah’da bulunuyordu.
25 ATASE, K: 3649, D: 2/3, F: 15.
26 ATASE, K: 4278, 58/581-A, F: 19-1.
27 Tanin, 13 Teşrînievvel 1330/26 Ekim 1914, No: 9018; Sabah, 16 Teşrînievvel 1330/29 Ekim 1914, No: 9021.
28 Mehmet Kenan, Büyük Harpte İran Cephesi, C. I, İstanbul-1928, s. 127; ATASE, K: 4, D: 470/19, F: 35.
29 ATASE, K: 553, D: 2150, F: 5.
30 Mehmet Kenan, İran Cephesi, I, s. 148-149.
31 ATASE; K: 200, D: 28/1040, F: 17-1.
32 İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı, C. I, İstanbul-1973, s136-137.
33 Mehmet Kenan, İran Cephesi, I, s. 152-154, 161-172.
34 ATASE, K: 193, D: 594/848, F: 6-7.
35 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-1, 3-4.
36 ATASE, K: 4287, D: 58/581-A, F: 3-11, 3-9.
37 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-2.
38 Cihanşah’ın gerçek kuvveti bu rakamın çok altındadır.
39 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-2, K: 4278, D: 58/581, F: 2-13.
40 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-20.
41 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-16.
42 ATASE, K: 4278, D: 58/581, F: 1-8.
43 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-87.
44 ATASE, K: 4278, D: 58/581, F: 6-5, 6-6.
45 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-11.
46 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-4.
47 ATASE, K: 4275, D: 504/51, F: 8-13.
48 ATASE, K: 200, D: 479/839, F: 19-1; K: 4278, D: 58/581-A, F: 2-8, 3-6, 36.
49 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-21, 3-31, 6-2, 10-4.
50 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-9.
51 ATASE, K: 4278, D: 59/581, F: 12-6.
52 ATASE, K: 4278, D: 59/581, F: 12-6.
53 Avşar emiri nezdine gönderilen kişi aslında Savuçbulak Şehbenderi Mümtaz Bey idi. Ruslar ve İranlılar nezdinde büyük tesir yapabilmek için kendisi Muhtar Paşa lakabıyla lanse edildi. (ATASE, K: 4275, D: 504/51, F: 17).
54 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-2.
55 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-1.
56 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 2-18; K: 4275, D: 504/51, F: 17.
57 ATASE, K: 4277D: 56/504-A, F: 7.
58 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-6.
59 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-6.
60 ATASE, K: 4276, D: 53/584, F: 46.
61 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 12-1.
62 ATASE, K: 4279, D: 497/61, F: 15, -15-4.
63 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-17, 14-20, 14-12.
64 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 9-6.
65 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 16.
66 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-7.
67 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-34.
68 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 16-1, 16.
69 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 16.
70 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-20.
71 ATASE, K: 4279, D: 479/61-A, F: 20-1.
72 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-19, 14-20.
73 ATASE, K: 4279, D: 497/61, F: 23.
74 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-24, 9-24.
75 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 16-1, 3-35.
76 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-41, 1-4; K: 4278, D: 60/488, F14, 84; Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım Birinci Dünya Harbi, C. III, İstanbul-1991, s. 320; M. Kenan, İran Cephesi, II, s. 202; Mehmet Nihat, Irak Seferi Muharebatı’ndan XIII. Kolordu’nun İran Seferi, İstanbul-1926, s. 645. (15-16 Nolu Askeri Mecmua Lahikasıdır.).
77 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-45.
78 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-7.
79 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-11.
80 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-4.
81 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-13, 14-14.
82 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-20.
83 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-50.
84 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-18.
85 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-15.
86 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 16.
87 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-15.
88 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-21.
89 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 3-45.
90 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-22.
91 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-27.
92 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 7-6, -7-9.
93 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-28.
94 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-25; K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-10, 1-11, 1-19; K: 4279, D: 63, F: 9-24, 9-8, 5-10.
95 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 14-25; K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-19;; K: 4279, D: 63, F: 9-24, 9-8.
96 ATASE, K: 4283, D: 76/X-AF: 1-10, 1-11.
97 ATASE, K: 4283, D: 76/X-AF: 1-12.
98 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 2-24, 9-24.
99 ATASE, K: 201, D: 254/842, F: 32.
100 ATASE, K: 201, D: 254/842, F: 32-6, 36.
101 ATASE, K: 201, D: 254/842, F: 90-2.
102 Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, III, s. 322; Mehmet Kenan, İran Cephesi, II. s. 203.
103 ATASE, K: 201, D: 254/842, F: 44-2; K: 4280, D: 65/536, F: 39.
104 ATASE, K: 287, D: 212/1172, F: 1-206; K: 201, D: 254/842, F: 43, 45, 36, 36-1.
105 ATASE, K: 550, D: 564/2137, F: 9.
106 M. Kenan, İran Cephesi, II, s. 214-215.
107 ATASE, K: 4280, D: 67/536-A, F: 19-2; K: 4279, D: 63, F: 9-8.
108 ATASE, K: 4279, D: 63, F: 9-24.
109 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 15-1.
110 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1, 4.
111 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 1-26.
112 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 10-12.
113 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 10-12; K: 4283, D: 76/X-A, F: 4-3, 5-4, 5-10.
114 ATASE, K: 4278, D: 58/581-A, F: 54.
115 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-59, 1-63-70, 1-77.
116ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-77.
117 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-77; K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-66;
118 ATASE, K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-66; K: 4283, D: 76/X-A, F: 1-59.
119 Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım Birinci Dünya Harbi, C. IV, İstanbul-1991, s. 22; Sabis, III, s. 346; Mehmet Kenan İran Cephesi, II, s. 349.
120 ATASE, K: 4279, D: 497/61, F: 15-1.
I. Dünya Savaşı’nda Türk Cephelerinde Psikolojik Harp
Doç. Dr. SadIk SarIsaman
Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Giriş
Psikolojik harp ilk çağlardan beri bilinmekte ve uygulanmaktadır. Bu kavram rakibin moral gücünü zayıflatmak ve kendi kuvvetlerini zinde tutabilmek için yapılan faaliyetlerin tamamını kapsamaktadır. Psikolojik harp toplum psikolojisini iyi bilmeyi ve onu menfaati doğrultusunda kullanabilmeyi gerektirir. Bu yüzden toplum psikolojisi, yöneticilerin gözönünde bulundurması gereken son derece önemli faktörlerdendir. Toplum psikolojisini lehine kullanma metotları toplumun kolektif şuuruna ve şartlara göre değişebilir. Bu gerektiğinde hoşgörü, gerektiğinde cesurca öne atılma ve gerektiğinde de sertlik göstermek şeklinde ortaya çıkabilir.
Tarihteki psikolojik harp uygulamaları incelendiğinde kavlen (sözlü) ve fiilen olmak üzere iki türlü tatbikat karşımıza çıkmaktadır. Kavlen psikolojik harp askere ve halka hitap etmek ve beyannameler yayınlamak suretiyle gerçekleşirken fiili psikolojik harp etkileyici tavırlar sergilemek suretiyle olmuştur. Bazen her iki usul birlikte kullanılmıştır. Türk tarihinde bu uygulamaların pek çok örnekleri ile karşılaşılmıştır. Sultan Alparslan Malazgirt Savaşı sırasında beyaz bir elbise giyerek askerlerinin karşısına çıkmış ve onlara hitap ederek moral güçlerini zirveye çıkarmış, şehit olacak olursa bu elbise ile defnedilmesini vasiyet etmiştir. Sultan Alparslan’ın bu sözleri kavli psikolojik harbe güzel bir örnek teşkil eder. Yine 1456 tarihinde Belgrat’ı kuşatan Fatih Sultan Mehmet’in sonradan yardıma gelen Macar kuvvetleri karşısında ordunun geri çekilmesi ve hizmete uğrama ihtimalinin belirmesi üzerine yanına kadar yaklaşan 3 macar askerini kılıcı ile biçerek ordunun toparlanmasını sağlaması da fiili psikolojik harbe örnek olarak gösterilebilir.
Fiili psikolojik harpten bahsedip de, Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlamamak imkansızdır. Çanakkale savaşları sırasında Mustafa Kemal’in kalbine bir şarapnel parçası isabet ettiğinde yanındaki askerlerin “Vuruldunuz komutanım” demesine karşılık o, eliyle “sus” işareti yapmış ve muhtemel bir hezimetin önüne geçmişti.
Zamanımızda psikolojik harbin üçünçü bir şekli ortaya çıkmıştır ki o da medya destekli psikolojik harptir. Medya destekli psikolojik harbin tipik bir örneği Körfez Savaşı sırasında yaşanmıştır. CNN tarafından savaş yayını yapılmış ve medya kuruluşlarınca dünya kamuoyu, ABD ve müttefikleri lehine hazırlanmıştır. Afganistan Harekatı için de aynı durum söz konusudur.
Askeri strateji uzmanları orduların savaşma gücünün maddi güç ile moral gücün toplamından ibaret olduğunu ifade ederler. Tarafların maddi güçleri ve siyasal güçleri eşitse, moral gücü yüksek olan üstünlük kazanır. Hatta, moral gücü yüksek olan bir ordu, kendisinden asker sayısı ve maddi güç olarak kat kat üstün olan rakibini dengeleyebilir ve yenebilir.
Öte yandan psikolojik harpte tarih boyunca inanç unsurlarının da kullanıldığına defalarca şahit olunmuştur. Tarihimizden örnek vermek gerekirse 1239-1240 yıları arasında cereyan eden Baba İshak Ayaklanması’nda Selçuklular kendisine ve adamlarına silah işlemediğini propaganda eden Baba İshak’a karşı paralı frenk askerlerini sevk etmek zorunda kalmışlardır. Yine 1524 tarihli Kalender Çelebi İsyanı’nda da Kalender Çelebi ve adamları için de aynı şeyler söylenmiş, Osmanlı askerleri bu kuvvetlerle savaşmaktan çekinmişlerdir. Bu yüzden isyanı bastırmakla görevlendirilmiş olan Vezirazam İbrahim Paşa daha önce Kalender Çelebi kuvvetleri ile karşılaşmamış olan yeniçeri birliklerini kullanmak durumunda
kalmıştır. İbrahim Paşa beraberinde gstirdiği yeniçerileri önceki kuvvetlerle karşılaştırmadan Kalender Çelebi üzerine yürümüş ve isyanı bastırmaya muvaffak olmuştur.
Dostları ilə paylaş: |