198
arasında bile oldukça az taban bulduğunu belirtmek gerekir.
Hareketin
Kâdiyân kolu, Gulam Ahmed’in nebilik iddiasını öne çıkartmakta ve buna
inanmayanları kafir olarak görmektedir. Buna karşın Lahor kolu Gulam’ın
nebiliği iddiasına karşı çıkar. Onlara göre
Gulam Ahmed, yalnızca bir
müceddid
ve bir velidir; dolayısıyla ona inanmamak küfrü gerektirmez.
(Fığlalı, 2004, s. 207)
Gulam Ahmed’in kendisini mecâzî anlamda bir nebi ve resul olarak
tanımlamasına karşın, yeni bir şeriat getirmediğini belirtmesi, Ahmedîliğin
inanç ve ibadete ilişkin görüşlerinin İslâm dini ekseninde şekillenmesi
sonucunu doğurmuştur. Gerçekten de imana
ilişkin görüşleri Sünni
mezheplerin yaklaşımıyla paraleldir. Buna göre iman Allah’a,
peygamberlerine ve onun Allah’tan getirdiklerine inanıp, dil ile ikrar, kalp ile
tasdik etmek ve hayırlı işler yapmaktan ibarettir. Gulam Ahmed, iman
esaslarını amentü altında toplayarak “Allah’a, meleklerine, kitaplarına,
resullerine ve ölümden sonra dirilmeye inanma” şeklinde tarif etmektedir.
Ona göre dinin ana prensibi, kelime-i tevhid’de gizlidir (Fığlalı, 1986, s.
170–1).
Ahmedîlik, İslâm'ın ibadet ve muamelat konularında
tamamen Hanefi
mezhebinin yaklaşımını benimsemektedir. Lahor kolu, fıkıh alanında ictihad
kapısının sürekli açık olduğu yönündeki akılcı yaklaşımın temsilcisi
olmuştur. Ahmedîliğin, Sünnî mezheplerle en önemli ayrılık konularından
birisini cihad konusundaki düşünceleri oluşturmaktadır. Buna göre silahla
cihad devri geçmiştir. İslâm'ın yayılması için cihad, kalem ve dua ile
yapılmalıdır. Bu konudaki tutumları, İngilizlerin önemli
ölçüde işlerine
yaramış, bağımsızlık mücadelesi veren Müslümanların ise zararına olmuştur.
(Fığlalı, 2004, s. 208)
Dostları ilə paylaş: