Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə7/32
tarix04.01.2019
ölçüsü0,97 Mb.
#90078
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   32

Hilâfete Olan İhtiyaç


Hilâfet, Müslümanların kesinlikle ihtiyaç duydukları İslâmî bir zarurettir. Çünkü İslâm; hadler, cezalar, muameleler, müeyyidiler, marufu emretme ve münkerden sakındırma, yüce Allah yolunda cihat vs. gibi birtakım hükümleri ihtiva etmektedir ve başında Müslümanların imamlarından biri bulunmayan ve insanların arasında yüce Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyen bir İslâm devleti olmadan bu hükümlerin uygulanması ve hayata geçirilmesi mümkün değildir.

Hilâfetin Gerekliği Hususunda Müslümanların İttifakı


Müslümanlar, hilâfetin zarureti hususunda ittifak hâlindeler. İbn Hazm el-Endülüsî şöyle der: "Bütün Ehl-i Sünnet, bütün Mürcie, bütün Şiîler ve bütün Haricîler, imametin gerekli oluşu ve ümmetin, aralarında Allah'ın hükümlerini ikame edecek ve onları Resulullah'ın (s.a.a) getirdiği şeraitin hükümleriyle yönetecek adil bir imama itaat etmesinin farz oluşu hususunda ittifak etmişlerdir. Bir tek Haricîlerin Necdetliler fırkası hariç. Onlar şöyle demişlerdir: "İnsanların, kendileri için bir imam tayin etmeleri gerekli değildir. Onlara farz olan, hakkı birbirlerine vermektir." Bugün bu fırkaya mensup birinin var olduğunu bilmiyoruz. Bunlar, Necdet b. Umeyr el-Hanefî'ye mensup kimselerdir. Bu fırkanın görüşü itibar edilir bir konumda değildir; reddi ve iptali için de zikrettiğimiz fırkaların tümünün bu konuda ittifak içerisinde olması yeterlidir.

Biz, hilâfetin zarureti hususundaki delilleri "Nizamu'l-Hükmi ve'l-İdareti Fi'l-İslâm" adlı eserimizde geniş bir şekilde kaleme almış ve orada Ali Abdurrazzak'ın İslâm'da hilâfetin gerekli ve zarurî olmadığı yönündeki delilini çürütmüş bulunmaktayız.


İmamın Nitelikleri


Ümmetin önderi olan imamda ilim, takva, parlak fikirlilik, düşünce asaleti, siyaset işlerine ve ümmetin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına tam vukuf gibi tüm iyi özellikler ve üstün niteliklerin tam olarak toplanmış olması gerekir.

Ümmetin önderliğini melekeler, kabiliyetler ve dünya sorunlarına ve düzenlerine vukuf bakımından insanların en seçkini üstlenmelidir ki adalet ve eşitlik nimetinden faydalanan salih toplumu oluşturabilsin.

İslâm'da siyasî fıkıhla ilgilenen kimseler, imamda toplanması gereken şartları şöyle zikretmişlerdir:

1- Kapsayıcı şartlarıyla adalet. Yani, büyük günahları işlemekten ve küçük günahlara ısrardan sakınmak.

2- Gelişmeler ve hükümlerde içtihat yapabilecek derecede ilim.

3- Duyu organlarının işitme, görme ve konuşma gibi fonksiyonlarını yerine getirebilecek derecede sağlıklı olması.

4- Organların hareket etmeye ve hızlı biçimde ayağa kalkmaya engel olacak bir özür ve eksiklikten salim olması.

5- Halkı idare ve maslahatları tedbir edebilecek bir görüş.

6- İslâm yurdunu koruma ve düşmanla cihat etme görevini üstlenebilecek cesaret ve yiğitlik.

7- Soy, yani imamın Kureyş'ten olması.1


Farabî'ni Görüşü


Farabî'ye göre, Medine-i Fazıla'nın (İdeal Toplum'un) en yüksek başkanında şu niteliklerin toplanması gerekir:

"O; bilge, cismi güçlü, iradesi güçlü, anlaması iyi, hıfzı iyi, zekâsı tam, konuşması güzel, ilmi seven, ilim yolunda zahmetlere katlanan, bedensel lezzetlere düşkün olmayan, doğruluğu seven, yüce karakterli, adil, insaflı, cesaretli, girişimci… biri olmalıdır."

Ona göre, bu nitelikler bir adamda toplanmadığı zaman Medine-i Fazıla başkansız kalır ve bu da toplumun helâkine yol açar.2

Bu konuda, "Nizamu'l-Hükmi ve'l-İdareti Fi'l-İslâm" adlı kitabımızda geniş bir araştırma sunmuş bulunmaktayız.


Şia'nın Görüşü


İslâm fırkaları içerisinde hilâfet konusuna en çok önem veren, bu konuyla en çok ilgilenen ve bu konuda en çok görüş belirten fırka, Şia'dır. Şia'ya göre halifede bulunması gereken bazı nitelikler vardır ki onlardan bazıları şunlardır:

1- İsmet (Masumluk)


İsmet, imamın dünyaya geldiği günden hayatının sonuna kadar bilerek veya yanlışlıkla veya dalgınlıkla kötü işleri yapmaktan ve günahları işlemekten uzak olmasıdır. O, hayatının bütün dönemlerinde tüm faziletler ve kemallerin birleştiği nokta olmalıdır.

Şia'nın bu konudaki istidlâli son derece sağlam ve güvenilirdir. Onlar, bu konuda delil olarak Ehl-i Beyt İmamları'nın takva ve din uğruna zahmete katlanma örnekleriyle dolu hayatlarını delil gösterirler. Bakın tertemiz soyun efendisi Emirü'l-Müminin (a.s) ne buyuruyor:

"Allah'a andolsun ki, eğer bir karıncanın ağzından bir arpa kabuğunu çekip alarak Allah'a karşı günah işlemem için göklerinin altındakilerle birlikte yedi iklimi bana verecek olsalar, yine de bunu yapmam."1

Bu, ismetin en yüksek mertebesi değil mi?! İmam'ın ismetinden bir örnek daha verelim: İmam, hilâfet görevini üstlendiğinde İbn Abbas'ın mağrurlandığını gördü. Çünkü hilâfet, artık amcası oğluna dönmüştü. İmam, elinde tamir etmekle meşgul olduğu hurma lifinden bir pabuç olduğu bir sırada İbn Abbas'a dedi ki:

"Ey İbn Abbas, bu papucun kıymeti ne kadardır?"

- "Onun bir kıymeti yoktur, ey Müminlerin Emiri."

- "Eğer bir hakkı diriltmem ve bir batılı defetmem söz konusu olmasa, bu papuç, size halifelik yapmaktan daha iyidir."2

İsmet (masumluk) bu değil mi?!

Bir örnek daha: Abdurrahman b. Avf, Ömer b. Hattab'ın öldürülmesinden sonra hilâfeti kendisine vermesi için Şeyheyn'in (Ebu Bekir ve Ömer) siretine bağlı kalmasını şart koşunca İmam (a.s) ona olumlu cevap vermedi ve ümmeti yönetmede sadece Allah-u Teala'nın kitabı, Peygamber'in sünneti ve kendi özel içtihadıyla amel edeceğini söyledi. Eğer iktidar taliplerinden olsaydı, ona olumlu cevap vererek hilâfeti ele geçirir, sonra da kendi özel içtihadıyla amel ederdi.

İmam Ali'nin (a.s) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) hayatlarındaki her olay ve gelişmede masum olduklarının işareti ve tasdiki vardır. Bu nedenledir ki Peygamber (s.a.a) onları, önünden de, arkasından da batılın kendisine yol bulamadığı Kur'an ile bir arada zikretmiştir. Eğer onlarda haktan en ufak bir ayrılma söz konusu olsaydı, bu bir arada zikretme doğru olmazdı.

Büyük İslâm şairi Kumeyt el-Esedî onları şöyle tavsif etmiştir:

"İyilik ve cömertliğe yakın / Hükümleri uygulamada zulümden uzak / İnsanların hata ettiği konularda isabetli / İslâm'ın temellerini sağlamlaştıran / Rahmet pınarları kuraklaştığında insanlar ve aslanlar / Yetim çocukların bakıcı sığınakları."

Eğer ismetin (masumluğun) üstünde bir takva ve iman mertebesi olmuş olsaydı, kuşkusuz ona sahip olurlar ve bu onların ayırıcı özelliği olurdu.

2- İlim


Şia, tarihinin başlangıcından insanların bugününe kadar Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) tüm ilim ve marifet dallarında yeryüzü ehlinin en bilgini olduklarına inanmaktadır. En sağlam deliller de onları desteklemektedir. İşte o delillerden bazı örnekler:

Me'mun el-Abbasî, İmam Ali b. Musa'yı (a.s) veliahtlık makamına getirip onun yüce şahsiyetini ve büyük üstünlüğünü görünce haset ve kıskançlığa kapılarak dünya ilim adamlarını Horasan'a getirtti ve gizlice onlarla görüşerek İmam'ı cevabını bilmediği bir soruyla imtihan etmeleri hâlinde kendilerine büyük bir servet vadetti. İlim adamları, en girift ve en karmaşık meseleleri araştırmaya koyuldular ve İmam (a.s) ile bir araya geldiklerinde onları İmam'a sordular. İmam (a.s) da onları susturacak cevaplar verdi. Çeşitli defalarda İmam'a yirmi dört bin mesele sorulmuş ve İmam (a.s) hepsinin cevabını vermiştir. İmam ile görüşen hemen her ilmî heyet, yanından ayrılırken onun imametine boyun eğmiş olarak ayrılırdı. Ondan sonra da İmam Cevad (a.s) aynı konumdaydı. Babasının hilâfetinden sonra imamet görevini üstlendiğinde dokuz veya yedi yaşındaydı. Böyle küçük bir yaşta felsefî ve kelâmî konuların içinden çıkması mümkün değildi herhâlde. Bu nedenle Abbasîler, hep birlikte onu imtihan etmeye karar verdiler. Amaçları, onun başarısızlığını ispatlayıp, böylece Ehl-i Beyt mektebine yıkıcı darbeyi indirmekti. Çünkü Ehl-i Beyt mektebine inananlar, imamlarının tüm dünya bilginlerinden daha bilgili olduklarını ilân etmişlerdi. Abbasîler, bu niyetlerini uygulama safhasına geçirerek Bağdat âlimlerini toplayıp, onlardan İmam'ı imtihana çekmelerini istediler. Abbasî sarayının en geniş salonunda düzenledikleri bir toplantıda Bağdat'ın tüm âlimleri ve önemli şahsiyetlerini bir araya getirdiler. İlim adamları öne çıkarak İmam'ı sorular sormaya başladılar. Çeşitli konularda İmam'a sorular yönelttiler. İmam da tecrübeli bir âlim gibi sorularının cevabını verdi. Âlimler şaşırıp kaldılar. Çeşitli ilim alanlarından yirmi bin soru sorulmuş ve İmam da hepsine cevap vermişti. İstedikleri amaçlarına ulaşamayan Abbasîler, bu hadiseden sonra İmam'ı haince ortadan kaldırmaya azmettiler.

Her neyse, Ehl-i Beyt İmamları (a.s) ilimlerini, yeryüzünde ilim ve hikmet pınarlarını fışkırtan dedeleri Resulullah'tan (s.a.a) almışlardır.


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin