Bu cetvelde mestur olan erkam ihtiyarı muahhırine göre olmağla si fasıl şerh beynine nev'an mugayyirdir. (Kanatimıze göre yazı ve rakam arasındaki üç farkı anlatmak istiyor). Cetvel-i mezbure meselâ Târih-i Hicret ile Tarih-i Rum mabeyni isti'lâm olunsa ikisinin mültekasında olan adede nazar oluna ve rütbe-i sa-
tırda olan tekaddüm hasebi ile mukaddem zamana hükmolunur evvelâ satır-ı balâda hicret hanesini bulub aşağı hanelerine nazar eyledik Tarih-i Rûmî hizasına gelen hanede dokuzyüz otuz dört adet gördük ve Rûmî Hicrî den mukaddem olmağla Tarih-î Rûmî Hicretten dokuzyüz otuzbeş sene mukaddemdir deyû hükmeyledik ve kis aleyhil-bâkî
Eser'in 17. sayfasından (9b) başlayan ikinci kısmında ise, minyatür tarzında işlenmiş portreler yer almaktadır. Bu sayfanın başında, sağda ve solda muska halinde çin bulutları ve hataîlerden yapılmış sade görünüşlü müzehheb bir kısım vardır. Çin bulutları sarı altun ve şarabî kırmızı ile boyanmıştır. Hataîler ise, Türk lâciverti ve açık şarabî renktedir. Zemin ise renksizdir. Bunların altında bir yarım daire, dairenin içinde çin bulutu ve hataîlerden ikinci bir tezyinat vardır. Çin bulutu sarı altun ve yeşil ile boyanmıştır.
Bunların hemen altında daire içindeki madalyonlu minyatürler yer almaktadır. İşte dünyamızda ilk insanlar. Sağda Hz. Adem ve solda Havva yanyana tasvir edilmiş. Hz. Adem sakalsız ve bıyıksız, dudakları kırmızı ile boyanmış. Bu tasvirden Hz. Adem ile Havva'nın gençlik yılların olduğunu anlıyoruz. Aynı sayfada sağda Habil maktul, onun altında ise katil Kabil'in minyatürü yer alıyor. Sol tarafta ise, Abdülharis, altında Enuş oğlu Keynan'ın minyatürü yer almaktadır. (Res. 9).
Soldaki 18. sayfada ise (10a) terzilerin üstadı, pirleri olarak kabul edilen Hz. İdris aleyhisselâm, altta Hz. Nuh aleyhisselâm, arka plânda gemisiyle tasvir edilmiştir. Karaya oturan geminin baş kısmı tavus kuşu şeklinde şekillendirilmiş, ibik, gaga ve gözü belirlenmiştir. Dört katlı olan geminin sancak kısmı ise, tavus kuşunun kuyruğuna benzetilerek oldukça detaylı tezyin edilmiştir. Hz. Nuh. yaşına göre oldukça realist olarak tasvir edilmiştir. Eser, iyi muhafaza edilemediği için kanaatimize göre yakın tarihte, Hz. Nuh'un yüzü çatlamıştır. Nuh peygamber'in elbise kıvrımları, başındaki kavuğun omzuna düşerek sallanan türbanın kenarlarına dahi dikkat edilerek işlenmiştir. Minyatürde, Avrupa resimlerindeki gibi perspektif mevcuttur. Ağaç tasvirindeki monotonluğu bozma, ressamımızın karakteridir. Sağda Menval oğlu Kâhtan, solda Tahmars oğlu Cemşid yer almakdır. Peygamberlerin başında, bir sembol olarak hâle bulunmaktadır. (Res. 9).
19. sayfa (10b) ise, minyatür ve resim yönünden bize göre en ilgi çekici bir kısmı. Zira bu fayfada Levnî'nin izlerini görebiliyoruz. Sol üstte İran (Pers) hükümdarı Dahhâk, ortada Hz. Nuh'un oğullarından Sam, sağda Ham, solda Türk neslinin türediği Yafes'in minyatürleri mazara içinde resmedilmiş. Renk sakalası fevkalâde... Dörtlü ve aşağıda üçlü madalyonlar sayfayı boğmuyor (Res. 10) bilâkis derinlik kazandırıyor. Hz. Nuh'un oğullarından Ham'ın sertlik ve gururu, Sam'ın düşünceli ve ezikliği, Yafes'in ise asaleti, resme verilen karakteri yansıtır. Selviler ise, Levnî'yi hatırlatıyor bize.
Aşağıda; sağda, devesiyle birlikte Hz. Salih Nebî aleyhisselâm, solda İreç, altta ortada ise Hz. Hud yer alıyor. Hz. Hud'un uçuşan atkısı ve rüzgârdan eğilen selvilerin uç kısmı, resimdeki realiteyi bize göstermektedir. Bu sayfa, bize XVII. asır sonlarında Türk resim san'atının durumunu aksettirmektedir. (Bkz. Renkli Res. 1).
20 sayfada (11a), üstte Ebul Haş oğlu Maçin, ortada Hz. Hızır, altta, sağda Hz. Lût ve solda Hz. İbrahim, madalyon içinde gösterilmiştir. Hz. İbrahim'in yaşlı olarak gösterilmiş yüz hatları incelenmeğe değer niteliktedir. (Res. 10).
21. sayfa (11b) da ise; üstte Gurş-Asb oğlu Neriman, altında iki madalyon içinde ayrı, ayrı olarak Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, solda Sam, onun altına biraz sağda Efrasyab (Türkler'in menşeî Efrazyab'a Alper Tunga'ya bazı mehazlarca bağlanır), altta sağda Hz. Lût, solda lys, yer almaktadır. (Res. 11).
22. sayfada (12a), Hz. Yusuf, Hz. Eyub, sol kenarda Sam oğlu Zal oğlu Rüstem, aşağıda, sağda Hz. Yûşa, solda Hz.
Zülküfül madalyon içinde yer almaktadırlar (Res. 11).
23. sayfada (12b) ise; sağda Hz. Musa, solda Hz. Harun, sol kenarda Siyavuş sağda, Hz. Şuayıb, altta sağda Hz. İsmail, solda, Hz. Danyal peygamber madalyon içinde gösterilmektedir. (Res. 12).
24. sayfa (13a) da; üstte Hz. Davud, altında Hz. Süleyman, altta sağda Hz. Zekeriya, solda İskender Zülkârneyn, en altta, sağda Hz. Yahya, solda ise Hz. İsa'nın minyatürleri vardır. (Res. 12).
25. sayfa (13b) İslâmiyetin doğuşunu sembolize eder. Üstte ortada Abdülmuttalib yer almaktadır. O'nun altında sağda güneş, solda ay altında ise, Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselâm, yüzü nikâp ile örtülü, bol sade yeşil bir elbise içinde, etrafa şua verir biçimde gösterilmeye çalışılmış. Sol tarafında Hz. Ebu Bekir, karşısında sağda Kur'an-ı Kerim koltuğunda Hz. Osman yer alır. Altta ise, solda Hz. Ömer, sağda Hz. Ali bellerinde kılıçlarıyla gösterilmiştir (Bkz. Renk Res. 2), (Res. 13), karşılaştırınız, (Res. 37-44).
26. sayfada (14a) ise, üstte, sağda Hz. Hasan, solda Hz. Hüseyin yer alır. Altta ise; Hz. İmam-ı Azam Rıza solda Hz. İmam-ı Azam Ebû Hanife, sağda Hz. İmam-ı Safi, en altta ortada Ebu Müslim yer almaktadır (Res. 13).
27. sayfa (14b) da ise, üstte ortada İsmail Sâmanî, altında Ahmed Adil, solda altta Ebu Talib, sağda El Mutasım Billah Muhammed'in minyatürleri bulunmaktadır (Res. 14).
28. sayfa (15a) da ise; Sultan Mahmud bin Sebuktekin, sağda Elkâhırbillâh, ortada Sultan Celâleddin, solda Aydoğmuş Han'ın minyatürü bulunmaktadır (Res. 14).
29. sayfa (15b) da ise; üstte sağda El Kadirbiemrullâh, sol kenarda Melik Şah Ebulfeth, yanında Sultan Sencer, sağ altta, El Nasırbillâh, solunda Hüdavend Şah elinde açık kitapla tasvir edilmişlerdir (Res. 15).
30. sayfa (16a) da ise; üstte sağda El Mustazî-binurullâh, solda Kuh Bey Han, O'nun altında solda Baki Ağa, ortada Cegizhan, sağ alta ise El Mutasımbillâh yer almışlardır. Cengiz Han'ın sakalı ve başındaki taçlı kavuğun çok ince (büyüteçle dikkatlice bakıldığından tel, tel olduğu farkedilmektedir) fırça darbeleriyle meydana geldiği, sanatkârın gözünün çok kuvvetli olduğu ve büyüteçle çalıştığı anlaşılmaktadır (31. sayfa da ki Toktamış Hanla karşılaştırılmağa değer Res. 16). Dikkate şayan bir minyatür olup, sarı ırka göre renk skalası fevkâlade bir numunedir. (Bkz. Renkli Res. 3), (Res. 15).
31. sayfa (16b) da, üstte, Hülâgu Han, altta Toktamış Han yer almaktadır (Res. 16).
32. sayfa (17a) da ise, Gazan Mahmud ve Emir Hüseyin'in minyatürleri görülmektedir (Res. 16).
33. ve 34. sayfalarda (17b ve 18a) sağda Kızıl Boğa Han, altında Kaya Alp Han (33); solda Kaya Alp oğlu Süleyman, altında Süleyman oğlu Ertuğrul, en altta Osman Gazi'nin minyatürü bulunmakta olup, bu iki sayfada Osmanlı Devleti'nin kuruluşu anlatılmaktadır. (Res. 17. Karşılaştırınız. Res. 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56). Metni Aynen aşağıya alıyoruz.
«Tabaka-i âli Osman beyanındadır haberde gelmiştir ki hayri'l-Fârisîn fi'z-zeman-ı ahır ehli'r-rum pes ol hayri'l-Fârisîn bunlardır zîrâ mazhar-i saltanat ve ma'den-i hilâfettirler Osman Han Gazi esârallahü burhaneden Ağa olub tâ Hazret-i Nuh nebiyy A. S. çıkınca âbâ ve ecdâd-ı hân bin hân olub ve Osman Gaziden beru tâ bu zemana değin her gelen birer güher muaddelet üzre istihkâm ve karar bulmuşlardır ve memâlik-i Rûm ve Arab ve Acem bunların hükmine inkiyad ve emrine ittiba' göstermişlerdir Hak sübhânehû ve teâlâ kaffe-i 'mü'minîn zıll-i saadet hümâyunlarında ilâ yevmiddin asude hâl kulûb devâm-ı devletlerine iştigâl olalar amin Osman Han Gazi ecdadı Türkistandan gelüb huruç Horasan ve Irak ve Azerbeycanı tutub ol memleketi zabt etti ve yüz yetmiş yıl Ahlat yularında tevakkuf ettiler tâ ki Cengiz Han hurûc eyledi ve âlemi fetrât tuttu Ertuğrul kendinin hıdem ve hışmından dörtyüz hane ile vilâyet-i Rum'a ol zamanda Rum'da Pâdişâh Sultan Alâeddin bin Keykubâd bin Çengiz bin Mesûd Selçukî idi Ertuğrul Han Gazi hoş görüb isti-malet verdi Engurya civarında Karacadağ nam mevzii ana verdi ve ol zamanda Sultan Alâeddin Hazretlerinin Tatar ile muharebesi vaki oldu Ertuğrul Han Gazi ana muavenet edüb Tatar münhezim oldu Sultan Alâeddin dahi Ertuğrul Gazi ka-
rındaşım dedi ve bir Rum'a dahi Sultan Alâeddin dahî İstanbul kuffarıyle gaza eyledikte Ertuğrul hayli yoldaşlık eyledi ve küffârın inhizâmına sebeb oldu pes Sultan Alâeddin dahi ol vakit Söğütlü ve Tomaliç ve Ermen vilâyetini tevâbi'iyle ana virdi pes Sultan Alâeddin vefat eyledi yerine Sultan Alâeddin bin Feramuriz ki ol dahi Selçuktandır pâdişâh oldı bu tarihte 680 ve ol esnada Tatar askeri dahi Ereğli'ye gelüp Sultan Alâeddin dahi Osman Gazi'yi kendü yerine kâim makam eyledi ve küfar cânibine gazaya gönderdi kendisi varub Tatar'ı defi' eyledi bu cânibde dahi Osman Han Gazi gazalar idüb ve nice kal’alar feth eyleyüb ve nice mal ve ganimet birle ihbar-ı beşaret Sultan Alâeddin'e gönderdi Sultan Alâeddin dahi Osman Han Gazi varub Biliçuk kal'asını feth edüp aldı ve ol esnada Bilicüklarının tenezzül edüp bir vilâyette anlardan kimesne kalmadı lâcereme Osman Han hem kurûn-ı saltanat olup asar-ı devlet ve azamet anda hüveyda olub a'yân-ı memleket ana muti' ve ferman berdâr oldılar devlet ve saltanat kaldı ber karar üzre ve rûz be rûz ve saat be-saat derterakki bûd ve hest ve bâşed ba'de-l-yevm inşallâhü teâlâ havahed bûd Osman Hân-ı Gazi atası Sultan Ertuğrul yerine culûs etti. Bu tarihte 680 badehu hurûc edüp Bilecük ve İnegöl hisarların feth etti. Bu tarihte 695 ve otuzdokuz yıl saltanad sürdi ve sekseniki yıl ömür sürdi ba'dehu vefat etti. İşbu tarihte rahmetullâhi aleyh.»
Sayfa 35 de (18b), yukarıdan aşağıya doğru Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezıd, I. Mehmed (Çelebi)'in madalyon içinde minyatürleri görülmektedir.
Madolyonların çapları genişler, 55mm olur, fon ise, varak altunla kaplanır. (Resim 18).
Sayfa 36 da (19a), II. Murad, II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed), Bayazıd'in minyatürleri görülmektedir. (Resim 18).
37. sayfada (19b), Selim (Yavuz Sultan Selim'in), elbisesinde gümüş ve altun sim birlikte kullanılmıştır. Altında oğlu Kanunî Sultan Süleyman yer almaktadır (Resim. 19).
38. sayfada (20a), II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed yer alıyor (Resim 19).
39. sayfada (20b), Sultan Ahmed, Sultan Mustafa yer alıyor (Resim 20).
40. sayfa ise (21a) eserin son sayfası olup, arkası boştur, hatime sayfası yoktur. Bu sayfada Sultan Murad IV., İbrahim ve en son olarak da Sultan Mehmed IV. yer alır. Minyatürün sol altında ise, ressamımızın mührü ve eserin bitiş tarihi yer almaktadır. Şöyle ki: «Bende Hüseyin el Musavvir» ibaresi ile, 1094 H. (1682 M.) tarihi sarahatle okunmaktadır. (Renkli Res. 4, Res. 20, karşılaştırınız Res. 67).
Eserin sonunda herhangi bir kimseye ithaf ve övgü bulunmamaktadır. Dolayısıyla ressamın elinde bir numune olarak yapıldığı ihtimali belirmektedir. Hattatın adı bulunmamaktadır.
Orta - doğu'nun bir nev'i şifahî tarih edebiyatının yazı ve resme intikali diyebileceğimiz eser, o devrin tarih anlayışını bize iletmesi bakımından ve folklar açısından, ayrıca XVII. asır sonunda Türk resim san'atı yönünden önemli bir belgedir.
KARŞILAŞTIRMALAR:
Karşılaştırma yapacağımız eserler şunlardır:
1- Avusturya, Viyana Nationalbibliothek Cod. AF 50 (17 numaralı eseri henüz görme veya resimlerini temin imkânı bulamadık) numaralı Subhatu'l - Ahbâr.
Bu eserin fasimile baskısı Yapı ve Kredi Bankası'nca bir kültür hizmeti olarak Doğan Kardeş Basımevinde 1968 yılında 2000 adet yapılmıştır.
I. Bölüm (metin) 6 sayfadır. Zahriye sayfası tezhiblidir. Cihan tarihi verilmeye çalışılır. (Res. 21 Sağ).
II. Bölümde 102 minyatür bulunmakta olup, tamamı 34 sayfadır.
Hatime sayfası mevcut olup, tarihsizdir. Minyatürlerini İstanbulî Hüseyn yapmış olup, Hz. Adem'den, (Resim 28, 45, 50, 67 sol). IV Mehmed'e kadar silsile zinciri devam eder.
2- Topkapı Sarayı Müzesi H. 1324 Zübdetü'l-Tevarih.
I. Bölüm 26 sayfa Arapça metin olup ilk iki sayfası tezhiblidir. (Resim 22). Hz. Muhammed ve ashabı hakkında kısa cetvelli biyografik malûmat vardır. (Res. 23),
II. Bölüm 8 sayfa olup, cihan tarihi anlatılır. İlk sayfası tezhiblidir. (Resim 24). Başı: Sıpas alel ıtlak...
III. Bölüm Hz. Adem'den, II. Bayazıd'a kadar, dünyaya ün salmış, kahra-
manlar, hükümdarlar ve peygamberlerin madalyon içinde minyatürleri verilmektedir. 79 adet portre vardır. 1006 H. Aralık 1597 M. tarihlidir (Resim 29, 38, 51, 57).
3- Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi H. 1591 numaralı Silsile-nâme
I. Bölüm 26 sayfa Arapça metin.
II. Bölüm 8 sayfa metin (Res. 25).
Başı: Sıpas alel - ıtlak sitayiş-i bi istihkak
III. Bölümde 95 madalyonlu minyatür bulunup, (Res. 30, 39, 52, 58), 58 sayfadan ibarettir. 1006 H./Eylül 1597 M. tarihli olup, III. Mehmed'le sona erer (Resim 58).
4- TKSMK. H. 1624 numaralı Zübdetü't-Tevârih.
I. Bölüm. 8 sayfadır. Cihan tarihi verilir. Baş sayfası tezhiblidir. (Res. 26).
II. Bölümde silsilelerle 66 minyatür bulunmakta olup (Res. 31, 40, 53, 59), eserin tamamı 15 yapraktır. 1003/1595-6 tarihinde tahta geçen III. Sultan Mehmed'le sona erer (Res. 59).
Başı: Sıpas ale'l-ıtlak sitayiş-i bi istihkak
5- TKSMK. III. Ahmed Kütüphanesi 3110 numaralı Silsile-nâme
I. Bölüm, 6 sayfadır. İlk sayfa tezhiblidir. Cihan tarihi anlatılır. (Res. 27).
II. Bölüm de 92 minyatür bulunmakta olup, (Res. 32, 41, 49, 54, 60), eserin tamamı 17 yapraktır. II. Sultan Mustafa ile sona eren eserde (Res. 60), şehzadelerin isimleri yazılmamış, boş bırakılmıştır. Lokman bin Seyyid Hüsey'in Silsile-nâmesi olup, XVII. asırda II. Sultan Mustafa'ya kadar ilâve edilmiştir. (1106 H./1695 M. -1115 H./1703 M.) Zeminler hatâîlerle bezenmiştir. Başı: Sıpas ale’l-ıtlak
6- İrlanda, Dublin'de Chester Beatty Library'de bulunan T. 423 numaralı Zübbetü't - Tevarih.
I. Bölüm. 26 sayfa, Arapça metin, ilk iki sayfası tezhibli. Hz. Muhammed ve ashabı hakkında cetvellerle kısa biyografik bilgiler bulunmakta olup, 1006 H./ Nisan 1598 M. tarihlidir.
II. Bölüm. 7 sayfa, başı tezhibli, cihan tarihi anlatılır. Son sayfası eksik. Metin bitmiyor. Cümle yarım kalmış (Altıncı tabaka Harzemyandır ki anlar dokuz, tendir, ve yüzyetmiş iki....).
III. Bölümde şecerelerle birlikte 86 minyatür (Renkli Res. 5, 6,) bulunmakta olup, III. Murad'la sona ermektedir.
7- Fransa, Bibliotheque Nationale'de bulunan (Turc 126 numaralı eseri göremedik) Ccl. 12968 numaralı silsilename6.
I. Bölüm 4 sayfa metin olup, tezhibsizdir.
Başı: Sıpas ale’l-ıtlak...
II. Bölüm de 94 adet gravür tarzında resim bulunmakta olup, Hz. Adem'den (Res. 35-36). IV. Mehmed'in oğlu III. Sultan Ahmed'e kadar olan silsileyi vermektedir. Resimler minyatür tarzında olmayıp, siyahbeyaz ve bazıları gölgelidir. Bir kitap meraklısının, eserin bir kopyasını Halep'te görüp, bakarak istinsah ettiği anlaşılmaktadır. Lübnanlı Umayunuz veled Şükrü el Çelebi el - Marunî tarafından Temmuz 1750 yılında Bibliotheque dé L'abbaya Royale Victor kütüphanesine vakfedilmiştir. (Res. 55, 56).
8- Ankara Etnografya Müzesi'de bulunan Silsile-nâme 8457 numaralıdır.
I. Bölüm 4 sayfadır. İlk sayfası tezhiblidir. 1603-1606 tarihlerinden sonra kopya edilmiştir. Metin Farsça’dır.
II. Bölüm de Hz. Adem'den (Res. 33, 34, 61, 62), yapıldığı devre kadar 140 minyatür bulunmakta olup, diğer eserlere benzemez. Doğu Anadolu taşra ekolüne mensuptur7.
9- Doç. Dr. Yılmaz Önge Arşivi'nde bulunan Hazâ Kitab-ü Yüsemma bi Subhatü'l-Ahbar min Zübdetü'l-Asar8.
____________________________________________________________________________
6 Resimleri lütfeden Dr. Filiz Çağman'a teşekkürlerimizi sunarız.
7 Bkz. Sadi Bayram, Ankara Etnografya Müzesi'ndeki Madalyonlu Silsile-nâme'de Doğu Anadolu ve Batı Asya, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1976, s. 645-655, levha 331 - 353.
8 Neşrine müsaade ettiklerinden dolayı Doç. Dr. Yılmaz Önge'ye teşekkürlerimizi sunarız.
I. Bölüm, metin 3 sayfa + kapak. Metin daha olgun ve sadeleşmiş olup, derlediği bazı bilgileri kasden atladığı belirtilmektedir.
II. Bölümde gravür tarzında portreler (Sayfa 5-38), bulunmaktadır. Eserin 39-40. sayfalarında Osmanlı pâdişâhlarının doğum, cülus, müddet-i saltanatları ve müddet-i ömürlerine havi liste şeklinde bir cetvel ilave edilmiştir. II. Mahmud'un vefatı 1255 H/1839 M. tarihine kadar gelen eser, taş baskısı olup, siyah-beyaz tekniğinde basılmıştır.
10- Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver üstadımızda bulunan minyatürsüz Silsile-nâme9.
I. Bölüm, metin, 4 sayfa.
II. Bölümde şecereler, minyatürsüz şekilde verilmekte olup eserin 26 sayfası elimizdedir. Yavuz Sultan Selim ile sona eren eserin Yavuz'dan sonra devam edip etmediğini bilemiyoruz. Ancak eserin bir kaç yaprağının eksik olduğunu söyleyebiliriz.
* *
*
Yazıldığı devre göre cihan tarihi (Orta - Doğu, Orta ve Batı - Asya) olarak vasıflandırılan bu tür eserleri önce, üç grubta mütalaa edebiliriz.
1- Zübdetü't-Tevarih adı verilen eserler,
2- Subhatu'l-Ahbâr adı verilen eserler,
3- Silsile-nâmeler.
Aslında, bu üç grupta zikredilen eserler, biribirinin benzeridir. Minyatürlü, veya minyatürsüz olabilirler. Subhatu'l Ahbâr ile Silsile-nâmeler, tamamen birbirinin eşidir. Yalnız adları değişiktir.
Zübdetüt - Tevarihler ise; menşe olarak Bağdad'da oturan Yusuf bin Hasan bin Abdulhâdi'den, bir zat, candan bir dostunun elinde olan Hz. Muhammed'in silsilesinin tamamlanması isteği üzerine ortaya çıkmıştır. Yusuf b. Hasan b. Abdülhâdi'nin hangi tarihte yaşadığını kesin olarak bilmiyoruz. Ancak; TKSMK. H. 1591 numaralı eserlerin I. bölümün sonunda bulunan cetvellerin nihayetinde, Bağdat'da oturan Yusuf bin Muhammed Dizfulî tarafından 1006 tarihlerinde yazılmıştır. Kendisi eserin 26. sayfasında şöyle ifade etmektedir:
Tahriren bi tarihi şehr-i Safer senete sitte ve elfin min el - hicretin nebeviyye.
Kâtibihu Yusuf bin Muhammed Dizfulî sakin-u Bağdad. Gaferallahu Tealâ li-kâtibihî ve li sahibihi ve hürmet-i Muhammed'in.
H. 1324. Numaralı eserin 26. sayfasında ise;
Tahriren bi tarih-i şehr-i Cemaziyelevvel senete sitte ve elf minel Hicretin Nebeviyye Kâ-tibihi Yusuf bin Muhammed el Dizfulî sakin-i sahibih-i hürmet-i velimen gafere fihi (Res. 23.)
Chester Beatty Library 423. numaralı eserin 14 a sayfasında ise;
Tahriren fi tarih-i Şehr-i şevval kâtibuhu Ebu Talib-i isfehanî sakin-i Bağdad Senete sittin ve elfin mine'l-hicriyye, Gaferallahu Teala Seyyiat-i kâtibihi ve sahibihi.
Bu durumda, Yusuf b. Hasan b. Ab-dülhadi'nin yukarıdaki tarihlerden önce yaşaması gerekir.
I. Bölüm; bütün Zübdetü't-Tevarihler de aynı olup, Arapça kaleme alınmıştır. 26 sayfadan müteşekkil olup ilk iki sayfası karşılıklı tezhiblenmiştir. (Res. 22). Burada Hz. Muhammed ve ashabının şecereleri, Hz. Muhammed'in gazveleri, kumandanları, günlük yaşayışları, hizmetlileri, köleleri, emirleri ve askerleri, silâhları ve adedi, atları ve binekleri, Kâbe'nin kıble olması, halifelerin başa geçişleri ve tarihleri hakkında biyografik (Res. 23) kısa malûmat bulunmaktadır.
II. Bölümün ilk sayfası da tezhiblidir. (Res. 24. 26). Burada üzerinde durduğumuz Silsile-nâme'nin ilk kısmı gibi cihan tarihi yer alır. Ancak yukarıda gördüğümüz Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde bulunan silsile-nâme de bu kısım 16. sayfadır. Diğer eserlerde hiç bu kadar uzun değildir. (Res. 1 -8). Sekiz veya altı sayfada sona erer. Zübdetü't-Tevarihler de sekiz sayfadır. Subhatu'l-Ahbâr'lar da ise altı
____________________________________________________________________________
9 Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, üstadımız, elinde bulunan minyatürsüz silsile-nâme'nin fotokopilerini lütfetmiştir. Teşekkür ederiz.
Dizful Bağdad'ın kuzey doğusunda, halen İran hudutları İçinde bir şehirdir.
sayfadır. Diğer silsilenamelerde dört veya üç sayfadır. Hemen hemen hepsi birbirinden kopya edildiğinden, hattatın dil bilgisi ve gramerine göre ya kelime fazlası, ya kelime noksanı bulunmaktadır. Bunlar genellikle övücü veya ifadeyi kuvvetlendirici kelimelerdir.
III. kısımda ise (Silsile-nâmeler ve Subhatu'l-Ahbar'lar da II. kısım); Dünyamız da ilk insanlar olan Hz. Adem ve Havva (bazen Havva yerine melek, oğulları; Res. 28, 29, 30, 31, 32, 33, 35), ve bunlardan türeyen peygamberler, cihan hâkimleri, efsane kahramanlarının minyatürleri ve şecereleri tarih sırasına göre verilmeye çalışılmakta, her zaman muvaffak olunamamaktadır.
Hz. Muhammed ve dört halifeden sonra, Abbeai halifeleri, Orta Asya'da Cengiz sülâlesi (Bütün eserlerde bu sayfa planı aynıdır. Bak. Res. 45-49) ve nihayet Selçuklar ve Osman Gazi... Osmanlı imparatorluğu'nun kuruluşu. Bu sayfalar da bütün Zübdetü't-Tevarihler'de, Subhatu'l-Ahbârlarda ve Silsile-nâmelerde tamamen aynıdır. Karşılıklı çift sayfada Osmanlıların kuruluşu anlatılmakta, sol sayfanın altında Osman Gazi'nin minyatürü yer almaktadır (Karşılaştırınız Res. 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56). Daha sonra diğer milletler bırakılarak sadece Osmanlı pâdişâhları sırasıyla, eserlerin yapıldığı devre kadar, birer madalyon içinde detaylı olarak verilmektedir10. Zira o devirde cihana sadece Osmanlılar hâkimdi. Bu kaideden yalnız Ankara Etnografya Müzesi'nde bulunan silsile-nâmeyi istisna etmek yerinde olur.
Viyana Cod. Af. 50 ve Vakıflar nüshası istisna edilirse, bu tür silsile-nâmeler de musavvirlerin imzası yoktur. Tarih ise, sadece Vakıflar nüshasında bulunmaktadır.
Genel olarak Kanunî Sultan Süleyman ve daha sonraki devirlerde yapılan eserlerde başlıca üç ekol görülmektedir.
1. Bağdad ekolü (TKSM. H. 1324, 1591, 1624, A. 3110, Dublin, Fransa National Bibliotheque nüshaları).
2. İstanbul ekolü (Viyana, Vakıflar, nüshaları),
3. Taşra diyebileceğimiz Doğu Anadolu ekolü (Ank. Etn. Müz. 8457. numaralı eser).
Bunları birbirleriyle karşılaştıracak olursak, Bağdad ekolünde, metinler, tezhibler ve sayfa kalıbı tamamen birbirlerinin aynı olup, bir örnek üzerinden yapılan çoğaltmalardır. Elle yapıldığı için de, göze batmayacak biçimde, esasa müteallik olmayan cüz'i ayrılıklar da bulunmaktadır. Mesela, cihan tarihi metni verilirken sayfa sonu hattanın sık yazdığı sebebiyle boş kalan, yere Farsça bir-iki beyit koymuştur. Minyatürlerde, biri sağa bakarken, diğeri sola veya cepheye bakar pozisyonda gösterilmiş, kıyafet ve renklerde oynama yapmıştır.
Viyana ve Vakıflar nüshasının Karşılaştırması:
Vakıflar nüshasının adı, Haza Kitab-ü Silsile-nâme'dir. Viyana nüshasının adı Subhatu'l-Ahbâr'dır. Vakıflar nüshasının cihan tarihi bölümünü yukarıda görmüştük. Viyana nüshasının metni ise şöyledir: İkinci sayfanın 10. satırı ortasındaki kırmızı harflerle Emma ba'dü kelimesine kadar Vakıflar nüshası ile tamamen aynıdır.
Farklı kısım; 2. sayfa 10. satır ortasındaki (Vakıflar nüshasında 2. sayfa 12. satır ortası - Bkz. Res. 1), kırmızı yazılan emme ba'dü kelimesinden itibaren şöyle değişmektedir:
«Emma ba'dü eztemhid-i kavâid mahamid-i ilâhi ve tesis-i mebânî risâlet penâh-î sultan bir hak ve burhân-î mutlak hâsıl-ı Kevnü mekân sahib-i Kırân-ı zemân-ı Fahr-i âl-i Osman Sultan ibnis - sultan Ibni's - sultan Süleyman Han İbni's - Sultan Selim Han hemişe ol Sultan-i gerdun Cenâb-ı etnab sürâdikat-i izzet ve kâmurâni ve seraperde-i felek âsây sahib kı-
____________________________________________________________________________
10 Etnografya, folklor ve kumaş açısından, kıyafetler ayrıca incelenmeğe değer.
râni bievtad devamdır arsa-i eyyam-ı müekked ve muhalled ve müebbed bâd ve kavaid-i saltanad ve esâs-ı devlet bir basit memleket ve âfitâb-ı inâyet-i pâdişâhî ez fark-ı mah sa bemâhî bir ser-serverân-i memâllk-i nâ-mütenâhi tâbân ve dereh-şân bâd ilâ yevmil-miâd amir yâ râzikal - ibâd şiir nüsah râçun temam kerdem men Zübde Târih nâm-i kerdem men agaz beyan bilgil ki Adem Peygamber salevâtu'llâhi aleyhi ve selâmühû devrinden berû tâ hatemi'r-rusul Muhammed Mustafa sallalâhü Teâla aleyhi ve sellem vilâdine değin ehl-i acem eder ki altıbin on üç yıldır ve ba'zılar eder ki beş bin dokuz yüz yıldır derler ve ba'zı eshâb hesab ederler ki ebcet 5995 hurufunun adedi mlktarıncadır ki beş bin dokuz yüz doksan beş yıldır amma yahûdiler Tevrattan şöyle naklederler ki Hazret-i Adem aleyhisselâm zamanından tâ ol zamana değin ki Hazreti Rasül-i Ekrem sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem Mekke'den Medine'ye hicret etti beş bin kırk üç yıldır ve nasârâ İncil den rivâyet ederler ki Hazret-i Adem peygamber aleyhisselâm zamanından tâ Resul hazretleri sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem zuhurune değin beş bin yüz yetmiş iki yıldır amma kavl-i İbni Abbas radıyallahû anh böyle dir ki Adem Safî vaktinden tâ Hazret-i Nuh Nebiyy tufanına değin iki bin iki yüz elli altı yıldır ve ondan tâ Hazret-i İbrahim Halil mevlûduna değin bin yetmiş dokuz yıldır ve andan tâ Hazret-i Süleyman Nebiy zamanına değin ki Beytülmukaddes binâ etmiş idi beş yüz otuz altı yıldır ve andan tâ Hazret-i Musa zamanına değin beşyüz altmış beş yıldır ve andan Hazret-i İskender Ye'cüce ve Me'cûce sed yaptığı zamana değin yüz on yedi yıldır ve andan berû Hazret-i İsa Ruhullâh mevlûduna değin üç yüz altmış dokuz yıldır ve andan berû tâ Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhü teâlâ ve sellem ve aleyhim ecmaîn düne değin dört yüz otuz dört yıldır bu takdirce Adem Safiyyullâh aleyhisselâm devrinden Hazret-i Resûl aleyhisselâm devrine değin beş bin dokuz yüz elli altı yıl olur bu arada ihtilaf çokdur amma Seyyid Ni-metullâh kaddese sirrahû hazretinden rivayet olundu ki Hicret-i Nebeviyyeden dokuz yüz dokuzuncu yılında devr-i kamer nihayet bulub devr-i Zuhal hükmeder ve ol tarihte vücuda gelen evlâdın on sekiz yıldan sonra vücuda gelen eşrât-ı saata yetişe demiştir yıllar kamerî hesabiylemidir yoksa şemsiyye-i Rumiyye hesabiylemidir ma'lûm değildir nitekim Eshâb-ı Kehf kıssasından haber verir ve lebisû fi kehfihim miete sinine vezdâdü tis'a bu âyet-i kerime nüzulünden sonra yehûd Nasarâ mebâhîse düşüb dediler üç yüz yıldan ziyade biz bilmeziz ve kitaplarumuzda yoktur deyû pes hak teâlâ celle ve alâ buyurdu ki Kulillâhü a'lemü bima lebisû lehu ğaybü's- semâvâti ve'l-arzi ba'zılar te'vîl ederler ki üç yüz yıldır şemsiyye oldu ve dokuz yıl dahi anın üzerine ziyade oldu ve şuhûr-i kameriyye hesabı üzerine üç yüz dokuz yıl oldu zira her yılda sene-i şemsiyyenin sene-i kameriyyeden on bir güne karîb tefavütü olur bu takdirce üç yüz şemsiyye olur ve üç yüz dokuz yıl ve iki ay ve on dokuz gün olur sene-i kameriyye pes yoktur teksir-i kelâmdan arz şöyle ma'lum oluna ki mahfiyyat-ı hazain-i ilâhiyyeden beş dürlü ilim vardır ki ana muttali' olmak hiç â ferîdenun eline verilmiş değildir iş bu âyet-i kerime hükmüyle ki bu beş ilim zikrolunur İnnallahe indehû ilmu's-sâ'ati ve yünezzilü'I - gayse ve ya'lemu mâ fil-erhâmi ve ma tedrî nefsün mâ zâ teksibü ğâdâ vemâ tedrî nefsün bi eyyi erdin temu'tü innallahe âlîmün habir bu âyet-i Kerime'nin ma'nası zâhiri mazmun mahlası budur ki beş nesnenin ilmine hiç nefs yol bulmak müyesser değildir evvel kıyâm-ı saat ikinci ne vakitte yağmur yağar üçüncü ana rahmindeki oğulmudur yada kızmıdır dördüncü her kişi yarın ki gün ne işlerse gerektir beşincisi kişi ne vaktin ölse gerek ve ne yerde defin olsa gerek işbu beş nesneyi Allahü teâla celle ve aladan gayri hiç kesun ittılâı yoktur ve'l-ilmü indallah ve dahî ma'lûm ola ki cihan pâdişâhlarının esnafı iki dürlüdür biri sınıf-ı câhilîdir biri sınıf-ı İslâmidir amma evvelki sınıf câhilîdir anlar Hazret-i Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem devrinden evvel dünyaya gelmişlerdir dört tabakadır evvel Pişdadiyan ikinci Kisâniyan üçüncü Eşkâniyan dördüncü Sasaniyan ve bunlar yetmiş iki tendir dört bin yüz seksen bir yıl ve bir kaç ay dahi pâdişâhlık etmişlerdir ve bu dört tabaka Keyyumers neslindendir bunların iptidası Keyyumers ve intihâsı yezdücerd ki âhir-i mülük-i Acem dir ve Hazret-i Rasûl sallalâhü aleyhi ve sellem devrine değin ekseriya selâtin diyar-ı Aceme ve enbiyâ ve diyâr-ı Araba gelmiştir amma anlar ki sınıf-ı İslâmidlr Hazret-i Resul sallalâhü aleyh-i ve sellerinden sonra dünyaya gelmişlerdir anlar dahi bir nice tabakadır evvel tabaka beni Ümeyye dir ki char yâr ridvanullâh-i teâlâ aleyhim ecmaîn hilâfetinden sonra dünyaya beylik anlara müyesser oldu ve bunlar on üç tendir ber kıyas yüz yıl mikdarı beylik ettiler ikinci tabaka Abbasiyân dır ki ben-i Ümeyye den sonra hilâfet anlara mukarrer oldu ve anlar otuz yedi tendir beş yüz yirmi üç yıl ve on bir ay ve bir gün hilâfet sürdiler ve üçüncü tabaka Samaniyan dır ki anlar dokuz ten idi ve yüz altı yıl beylik eylediler dördüncü tabaka Alpûye dir ki anlar on altı tendir ve temam ehl- âlem iki yüz otuz yedi yıl beylik eylediler beşinci tabaka ben-î Sebuktekin dir ki anlar on bir ten dir ve yüz yetmiş iki yıl mikdarı beylik eylediler altıncı tabaka Havarizmyân dır ki anlar dokuz ten dir ve yüz otuz iki yıl beylik etmişlerdir yedinci tabaka Melâhade-i Elmülmevtdır ki on iki tendir ve yüz yetmiş dört yıl beylik eylediler sekizinci tabaka Selçûkiyan dır ki on dört tendir ve yüz altmış dokuz yıl saltanat sürdüler dokuzuncu tabaka Cengizhanyan dır sekiz tendir
tâ zuhur-i Osman Gazi ridvânullâh-i aleyhim ecmain ve bu mecmu' tabakat yerlü yerinde zikrolunur inşallâhü teâlâ bu maluftan bir nice fevayid olur bir faide oldur ki enbiya-i güzî'nin salevatullâh-i aleyhim ecmain zahran be - zahran usuli ve ensâbı ma'lum olur ve hemçenân-ı selâtin rûy-i zemin ez âdem tâ indim her biri ne hal üzre olup ve ne kadar müddet hükmü olmuştur nehc-i eshel ve vech-i eyser üzre ma'lum olur hemçenan bunca sürer an ki cihana gelmiştir, her biri kendi devrine felekenar ve sitariye hükm ve endâr eder idi haliyâ resimleri ma'dum olub mücerred isimleri mevcuddur eshab-ı basiret dide-i ibret birle nazar edüb fevaid'i dünyeviyye ve nasâyih-i uh-reviyye ide inşâallâhü tebareke ve teâlâ beyt çeşim ezberâyi dîden-i ayât-i kudretest güş ez pey-i şeniden-i ahbari hikmetest zillü zâlil-i vu cud-i bî adîl tâ Inkirâz-i devar-i zeman ber ser'ı âlem yan mebsût ve memdud dâret ve garâib-i in'âm ve regayib-i ihsan hemecâ mevcud ve meşmûl ve behîme-i vücud mevsul ve mebzûl künâd binnûn-i versad ve âlihil-emcâd beyt arz-ı nakşist-i kizmâ bazmâned ki hestira nemî binem bakâyî meğer sahib dili rûz-i be-rahmed küned ber-hâl-i miskinan dûayi»
İki metin karşılaştırıldığında görüleceği üzere; Vakıflar nüshası daha geniş ve cihanşümul, argo lisanı diyebileceğimiz halk dili ile yazılmıştır. Viyana nüshası ise; daha az ve öz, Grek, Roma ve Bizans'ın yer almadığı (Büyük İskender hariç), İran'da hüküm süren sülâlelerin Vakıflar nüshasındaki gibi uzun olmayıp, diğer milletler gibi yer verilişi, Kanunî Sultan Süleyman'a övgünün bulunuşu (Vakıflar nüshasında Osmanlı pâdişâhlarından hiç bahsetmez ve övgü yoktur), metin yazarının, diğer benzeri eserlerden faydalandığı, ancak daha aydın ve olgun bir kimse olduğunu bize göstermektedir. Metin yazarı hakkında eserde herhangi bir kayıt yoktur11. Derviş Mehmed bin Şah Ramazan'ın adı, metinin sonunda veya hatime sayfasında da yoktur. Vakıflar nüshasının hatime sayfası yoktur. Viyana nüshasının hatime sayfası ise şöyledir:
Dostları ilə paylaş: |