Matrix ve İnternette Blok
Osmanlı Padişahları kendilerinin Allah’ın yer yüzündeki gölgesi olduğunu söylerlerdi. Aslında bu, Allah’ın yer yüzündeki Kral ve Padişahların gök yüzündeki yansısı olduğu gerçeğinin baş aşağı Hegelyan bir ifadesinden başka bir şey de değildi. Allah’ın Melekleri, padişahların vezirleri; Allah’ın Cehennemi ve zebanileri, Padişahların Zindanları ve cellatları; Allah’ın Hurili, Gılmanlı, Kevser Şaraplı cenneti, Padişahların haremli, iç oğlanlı sarayları vardı.
Bu iki farklı cennet tasavvurunda da görülebilir. Birinci ve hakikisi ikincisinin arkasında kaybolmuş ve unutulmuş iki cennet vardır. Birinci Cennet, insanlığın kandaş sınıfsız toplumunun sembolü olan, Adem ve Havva’nın yaşadıkları Cennettir. Bu Cennet, uygarlığın, sınıflı toplumun, dolayısıyla devletin ve padişahların yansısı olan cennetten çok farklı bir cennettir. Bu cennete, henüz günah yoktur. Bu cennetin bir cehennemi yoktur, Medeniyetin cennetinin aksine. Ne huriler, ne gılmanlar ne de kevser şarapları vardır.
Din kitapları sanıldığından çok daha dürüst olarak anlatırlar gerçeği. Adem ile Havva’nın cennetini tasvir edişleri, bir cehennemle birlikte bulunan; padişah olsam soğanın cücüğünü yerim diyen çobandan farksız bir şekilde, mutluluğu ve hayatın amacını güzel kadın ve oğlanlarla şarap içmenin ötesinde göremeyen medeniyetin sefil cennetinden tamamen farklıdır.
Ama aynı sözcükle karşılanmışlıkları ve farklılıklarının bilinçlice karıştırılmasıyla, sınıfsız toplumun yansısı olan cennet ile, sınıflı toplumun devletinin yansısı olan cennet ayrımı kafalardan silinmiştir.
İster sınıfsız toplumun cenneti, ister sınıflı toplumun cenneti olsun, temel gerçek değişmiyordu, bu dünya Krallar, Padişahlar Allah’ın yer yüzündeki gölgeleri değil, Allah Kralların gök yüzündeki yansısıydı. Bir bakıma Allah, Cennet, Cehennem, hepsi bu dünyanın gökteki simülasyonlarıydılar.
Ne var ki, bu ilişki, bu gün bu klasik biçimin değiştirmiş bulunuyor. Simülasyonların artık gerçeği belirlediği, hayatın giderek bir simülasyonda yaşama benzediği ve o simülasyon ortamında yaşayanların giderek bunun farkına varmalarının olanaksızlaştığı, dolayısıyla, padişahların diliyle konuşursak, Allah’ın, üzerinde gölgesi olacakları bir yer yüzünün artık bulunmadığı noktasına varılmış bulunuyor.
Elbet son duruşmada bütün bunları belirleyen Meta üretiminin yaygınlaşması, dolayısıyla yabancılaşmanın ve her türlü insani ilişkinin de metalaşmasının ve bununla paralel ve bağlantılı olarak medyanın olağanüstü bir önem kazanmasıdır. Bu maddi temel üzerinde bütün bu görünüm var olabilir. Elbette felsefi olarak varlık düşünceden önce gelmektedir. Simülasyonun gerçeğin yerini aldığı düşüncesi de bizzat varoluştaki gerçek değişimlerin bir yansımasıdır. Ama bu düzeyi terk edip, daha mikro alana girildiğinde, varlık ve düşünce; hayal ve gerçek arasındaki ilişkide sosyolojik olarak köklü bir değişim de gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Medyanın yarattığı simülasyonların ve hayallerin insan hayatını daha çok belirlemesi, bundan kurtulabilme konusundaki çaresizlik, artık medyanın yarattığı hayallerin ve simülasyonların gerçeği belirlediği, aslında artık gerçeğin de kalmadığı, her şeyin simülasyonlardan ibaret olduğu düşüncesini doğurmuştur. Bu görüş, klasik idealizmin bir yeniden üretimli olarak değil, ama gerçeğin bir tasviri olarak hiç de boş değildir ve yaşadığımız dünyada medyanın ve onun yarattığı hayallerin muazzam etkisini çarpıcı bir biçimde suratımızda bir tokat gibi şaklayan şu klasik sözlerle açıklar: “Körfez savaşı olmadı!”
Son yıllarda sosyoloji, felsefe ve sanatın en verimli çalışmalarının bu alanda yapılması ve en ilginç eserlerinin bu alanda verilmesi bir rastlantı değildir. Bu aynı zamanda sinemanın da son yıllarda ele aldığı en ilginç konulardan biridir. Bilim Kurgunun klasiği Blade Runner bu konuya henüz medya ve simülasyon bağlamında değil, ama daha derin ve insanın ne olduğuna ilişkin bir soru bağlamında, insandan hiçbir farkı olmayan seri olarak üretilmiş insanların, insanlardan daha insan olduğu bir öykü bağlamda kıyısından değinir.
Bu alanda son yıllarda kült film olmuş ve bu yazının başlığını veren Martix de yaşadığımız dünyanın aslında bir bilgisayar simülasyonu olduğu fikriyle, bir aksiyon filmi çerçevesinde oynaşır.
Yaklaşan erken seçim vesilesiyle Medyaya bakarak karar vermek isteyen biri, bir süre gözledikten sonra tıpkı “Körfez savaşı olmadı” ifadesindeki gibi, “DEHAP diye bir parti ve bu parti altında birleşmiş bir sol blok yok!.. Böyle bir parti seçime girmiyor” diyebilir. Ama nasıl yaşadığımız dünyanın bir simülasyon olduğu fikri, hiç de simülasyon olmayan bir dünyada çim çiğ meta üretiminin yaygınlaşması ile var olabilirse, “Körfez Savaşı olmadı!...” önermesi, ancak on binlerce ıraklının ölümü ve bombalar gerçeği ile var olabiliyorsa; DEHAP’ın seçimlere girmediği, böyle bir parti olmadığı fikri de, DEHAP çatısı altındaki bloğun o mitingleri, toplantıları, coşkuları ile var olabilmektedir.
Bunun en ilginç kanıtını da yine “Cyberspace” (sanal uzay) yani İnternet sunmaktadır.
İnternet ortamında seçime katılan partilere baktığımızda, oranın tıpkı eski çağlarda, tanrıların padişahların gökteki yansısı olmaları gibi, gerçek dünyadaki yaşamın daha aslına uygun bir suretiyle karşılaşıyoruz.
İnternet Arama motorlarına DEHAP yazdığınızda, DEHAP’a ait hiçbir sayfa olmadığını görüyorsunuz. Buna karşılık bütün diğer partilerin hepsinin bir sayfası var. (DEHAP hariç, seçime katılan ve katılmayan bütün partilerin sitelerine Google’nin şu sayfasından kolayca geçmek mümkün: http://directory.google.com/Top/World/T%C3%BCrk%C3%A7e/Toplum/Politika/Partiler/?il=1 )
Bu sayfalar genellikle profesyonel dizayncıların ve programcıların elinden çıkmış, o partilerin Program, Tüzük, ve çeşitli görüşlerinin toplandığı sayfalar. Bloğu oluşturanlardan EMEP (http://www.emep.org/ ) ve HADEP’in de (http://www.hadep.org.tr/ ) sayfaları var. Ama HADEP’inki bloğun oluşumundan sonra hiç aktüalize bile edilmemiş. EMEP’in sayfasında ise, Bloğun programı, DEHAP’ın seçim bildirgesi biçiminde yer alıyor ve daha bazı bloğa ilişkin haber ve metinler de bulunuyor.
Buna bakarak, İnternette daha doğru dürüst bir sitesi bile olmayan bir DEHAP veya Bloğun, seçimlerde de fazla bir şey yapamayacağı sonucuna ulaşılabilir. Ama bu gerçeğin tam zıttı yanıltıcı bir yargı olur.
DEHAP’ın ya da bloğun bir resmi sitesi bile yok, ama diğer partilerden daha fazla sitesi var. Çünkü bir çok blok destekleyicisi, kendi inisiyatifiyle DEHAP ve bloğu destekleyen siteler kurmuş bulunuyor.
Bu sitelerden bir kaçının adresleri şöyle:
http://www.dehap.tk/
http://www.netplatforum.de/
http://www.gecmisten-gelecege.net/blok/
Bir de Bloğu desteklediğini ilan eden, ama bu amaçla kurulmamış siteler var:
http://www.bizimdeniz.com/
http://www.comlink.de/demir/
DEHAP ve Bloğu bütün diğer partilerden ayıran temel fark budur. Diğer partilerde ise tam olmayan da bu. Diğer partilerin hiç birisinde taraftarlarının aşağıdan gelme girişimleriyle bir katkıda bulunmaları görülmüyor. Onların hepsi, profesyonelce yapılmış resmi sitelerde kendilerini tanıtıyorlar. Hatta Genç Parti, sitesinde resmen profesyonel çalışacak eleman bile arıyor. DEHAP ya da Bloğun ise, tam tersine, bir resmi sitesi bile yok ama onu destekleyen bir çok amatör site var.
Bu siteler genellikle Bloğu desteklemekle kalmıyorlar, aynı zamanda basının sansürünü kırmak amacıyla bloğa ilişkin haberleri de kendi olanakları içinde yaymaya çalışıyorlar.
Bu Bloğun gerçek alemde harekete geçindiklerinin sanal alemdeki bir yansısıdır. “DEHAP diye bir parti yok ve seçime girmiyor” dedirten basın sansürünün aksine, DEHAP tamamen aşağıdan gelme girişim ve coşkuyu nasıl harekete geçirmişse, aynı girişim ve coşkunun, bir şeyler yapmak için her hangi bir örgüt ve yöneticinin kararını veya onayını beklemeden kendi sorumlu ve görevli görüp harekete geçişin İnternet ortamındaki bir yansısıdır. Bu bizlere, Bloğun, bütün sınırlılıklarına ve bir site bile açamamış olmakta yansıyan aceleye gelmişliğine rağmen, ve biraz da tam bu nedenle, Türkiye’de nasıl coşkuyu, girişim yeteneğini harekete geçirdiğini gösteren küçük bir belirtidir.
Bu belirti gerçeğin bir abartısı da değildir. Aksine, gerçeğin abartılı değil silik bir yansısıdır. İnsanlar, tıpkı DEHAP ve Bloğu destekleyen İnternet sitelerinin kendiliğinden kurulması gibi, kendi girişimleriyle komşuları, akrabaları, tanıdıkları ili birebir bir çalışmaya giriyorlar. Bütün maddi olanaklarını cepheye sürüyorlar. Akla hayale gelmeyecek yaratıcılıklar gösteriyorlar.
Bütün gizleme çabalarına rağmen gizlenemeyen ama yine de o gizlenemeyende bile yansımayan ve bir nicel ifade bulamayan gerçek etki budur. Ve bu fedakarlıkları yapanların hiç birisinin, diğer partilerin aksine, Ankara’da iş takibinde kullanacağı bir vekili olması veya seçtirdiği vekil aracılığıyla bir iş bulmak gibi bir beklentisi yok.
Onlar meclise girmeyi, ezilenlerin mücadelesine daha büyük güçler verebilmek için, mücadeleyi yükseltmek için bir basamak olarak değerlendiriyorlar. Bu nedenle, bloğun yüzde on barajını aşamaması bu yüz binlerce kendiliğinden harekete geçmiş destekçide, bir yılgınlığa veya yıkıntıya yol açmaz. O harekete geçen insanlar, bu seçim sonuçlarının değil; bizzat bu seçim çalışmalarının, bunların sağladığı gücün esas önemli kazanç olduğunun bilincindeler. Her blok destekçisi, yüzde onun aşılacağına inanıyor. Bu inançla inancını gerçek yapmaya çalışıyor; bunun gerçek bir deprem yaratacağını, güç ilişkilerini kökünden değiştirip, ezilenlere muazzam bir güç ve mücadele azmi vereceğini söylüyor ama bunu başaramama durumunda bu çalışmanın, bu ittifakın kendisinin en büyük kazanç olduğunu da söylemekten geri durmuyor.
İnternet sayfalarında görülen bir başka özellik daha var. Bloğu destekleyenler, bu desteği kendileri nasıl kendi girişimleri ile ortaya koyuyorlarsa, aynı şekilde desteklerini de tıpkı bloğun kendisi gibi, yine ziyaretçilerinin girişim, enerji ve katkılarına bağlamış durumdalar. Yani sadece siteler aşağıdan girişimle oluşmuş değiller; faaliyetlerini de ziyaretçilerinin aşağıdan girişimleriyle gerçekleştirmeye çalışıyorlar; sitenin içeriğini ziyaretçilerin belirlemesini istiyorlar; sadece aşağıdan girişimin ifadesi değiller, ayın zamanda onun en büyük destekçisidirler de. Bu nedenle, haberleri genellikle okurlarının bizzat asmasını teklif ediyorlar. Bunun için de forum ve mail grubu araçlarını kullanıyorlar.
İşte bloğun gerçek gücü buradadır. O kemikleşmiş örgütlerin mekanizmaları yerine, onların dışında kitlelerin inisiyatifine dayanan ve bunu harekete geçiren modellere de güç vermiş ve onları harekete geçirmiş oluyor. Hiçbir örgüte girmemiş ya da uzun süredir örgütlerden uzak binlerce ve binlerce kişiyi bir örgüt üyesi gibi harekete geçmiş bulunuyor. Bu güç, aslında bloğu oluşturan örgütlerin toplam gücünden bile daha büyük bir güçtür.
10 Ekim 2002 Perşembe
http://www.comlink.de/demir/
demir@comlink.de
Dostları ilə paylaş: |