71- GÜZERGÂHIN ÇİMEN OLSUN
Fatih Sultan Mehmet’e halk şairlerinden birisi;
—Benim devletli hünkârım, sabahınız hayır olsun,
Yediğin bal ile kaymak, güzergâhın çimen olsun” diye bir şiir yazmış. Padişahta bunu çok sevmiş ve diğer şairlerden daha fazla ona ihsanda bulunmuş. Sebebini soranlara da Fatih;
—Bu şair hepsinden samimi ve riyadan uzaktır. Zavallı Türkmen bal ve kaymaktan daha güzel bir şey yememiş ve çayırdan daha yumuşak bir yerde yatmamış olduğundan benim için bunları istemiştir” cevabını vermiş. 21
‘’Sevgi satırlarda değil, sadırlarda (gönüllerde) olursa, gerçekten tadı, lezzeti de güzel olur ve gönülden gönüle sevgi köprüleri oluşturur.
72- HEM GÜLERİM HEM AĞLARIM
Hz. Ömer İslamiyet’i kabul ettikten hayatında iz bırakan iki hatırasını şöyle nakleder;
—Cahiliye döneminde sütten ve hamurdan put yapar ona tapar ve sonra kıtlık senesinde onu yerdik. Bunu hatırlayınca gülerim.
—Yine o devirde, kızlarımdan birisini diri diri toprağa gömerken kızım bana “Baba müsaade et de, alnından akan terleri, sakalındaki toprakları sileyim” diyordu. Ben ise öfke ve hırsla kazdığım mezara yavrumu atıp, diri diri gömdüm. Bunu hatırladıkça da ağlarım.22
Büyüklerden biri, bir vaize taşsız, kaşsız bir yüzük hediye eder;
—Al bu yüzüğü de benim için dua et” der.
Yüzüğü alan vaiz şu karşılığı verir;
—Allah sana Cennette tavansız bir köşk nasip etsin.”
74- SIRAT ÜSTÜNE KAVURMA ÇÖMLEĞİ!
Boşnak zade İbrahim Efendi namında zarif bir vaiz, Kurban bayramına yakın bir gün, Molla Gürani Camiinde vaaz ederken, biri üzerinde bir yazı bulunan bir kâğıt verir;
—Validem için keseceğim kurbandan kimseye hisse vermeyip, hepsini kavurma yapıp bir çömleğe koymak ve sene boyunca kendime nafaka ittihaz edip yemek niyetindeyim. Caiz midir? Beyan buyrula.”
İbrahim Efendi kâğıdı alenen okuduktan sonra kâğıdı veren adama şöyle der;
—Yarın Cennet ehli kurbanlarına binip sırat köprüsünü geçerken, bu kadının da kavurma çömleğine binmesi lazım gelir. Git, validene sor, razı olursa öyle yap.
75- YOK, DİYECEKSİN AMA!
Bektaşi camiye vaaz dinlemeye gitmiş. Vaiz, kürsüden Tanrının mekândan münezzeh olduğunu veya lâmekân olduğunu anlatmaya çalışıyormuş. Bir türlü konuyu tam anlatamıyormuş;
—Allah ne yerdedir, ne göktedir. Ne sağdadır, ne soldadır…” diye sözlerini evirip çevirip tekrar edip duruyormuş. Oturduğu yerden Bektaşi sesini yükselterek;
—Hoca hoca! Sen hâşâ yoktur demek istiyorsun! Ama bunu bir türlü söyleyemiyorsun!” esprisini patlatmış.
76- ÇIKAR AĞZINDAN BAKLAYI
Adamın birisi çok küfür edermiş. Arkadaşı olan bir hoca efendi ona;
—Bak sen çok küfür ediyorsun. Al bu baklayı dilinin altına koy. Küfredeceğin zaman dilin baklaya takılırda küfürden vazgeçersin” diye tavsiyede bulunur. Adam çar naçar baklayı dilinin altına koyar. Bir gün birlikte yola çıkan hoca ve arkadaşı yağmura tutulur. Yolda giderken bir kadın pencereyi açarak;
—Hocam biraz bekler misiniz?” diye ricada bulunur. Yol hakkıdır beklemek gerekir diye dururlar. Epey bir zaman geçtikten sonra kadın pencereden başını dışarı çıkartarak;
—Hocam! Teşekkür ederim. Artık yolunuza gidebilirsiniz.” der.
Sebebini soran hocaya kadın;
—Tavuğumu kuluçkaya yatırıyordum. Senin sarık ve cübbene bakarak yatırdım ki, civcivler tepeli, horozlar kubarık olsun. Onun için sizi beklettim” cevabını verir.
Yağmurun altında uzun müddet bekletilip sonrada bu cevabı alan Hoca Efendi küplere biner ve arkadaşına;
—Tam yeri geldi. Çıkar ağzındaki şu baklayı.” der.23
77- DEVEMİ ARIYORUM!
İbrahim Ethem Hazretleri devrin padişahı olarak atlas kaplı kuş tüyü yatağında yatarken damda bir ses işitip,
—Kimdir o ?“ diye bağırır.
Damdaki adam;
—Devemi kaybettim, onu arıyorum” cevabını verir. Bunun üzerine iyice sinirlenen İbrahim Ethem Hazretleri;
—Be adam sen deli misin? Hiç kaybolan deve damda olur mu? Damda deve aranır mı?” diye söylenir.
Bunun üzerine asıl maksadı padişahı uyarmak olan damdaki derviş;
—Sen Yüce Allah’ı atlas yataklar arasında arıyorsun da, ben devemi damda aramışım çok mu?” cevabını verir.
Bu olay üzerine İbrahim Ethem Hazretleri padişahlık tacını tahtını bırakır. Sürekli Hakk’ı arayan bir derviş olur.24
78- BENİM YÜZ AKIMA DOKUNMA
Bir delikanlı amcasının kızına sevdalanır. Fakat kız bir türlü pas vermez. Bu sıralarda çok şiddetli bir kıtlık ve yokluk yılı hüküm sürer. Bizimki, çaresizlik içerisinde olan kızı, yüz altın karşılığında evlenmeye razı eder. Tam zifafa girecekleri esnada kız;
—Çaresizim, sana gönlüm meyletmeden, vicdanım rahat olmadan gerdeğe giremem. Allah’tan kork ve yüz akıma dokunma” der.
Bu söz üzerine delikanlı irkilir, yapmakta olduğu hatanın farkına varır ve verdiği yüz altını kıza bağışlar.
79- NASIL “ELHAMDÜLİLLAH” DEDİM
İmam-ı Sırrı Sakati Hazretlerine, Bağdat’ta bir mescitte “Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir” mealindeki Hadis-i Şerifini okuttuğu esnada, büyük bir yangın çıktığını ve kendisinin dükkânının yanmadığını bildirirler. Bunun üzerine gayr-i ihtiyari “Elhamdülillah” der. Sonradan imam;
—Hayatta en çok utandığım o esnada “Elhamdülillah” kelimesini kullanmam olmuştur. Otuz sene bu sözümden dolayı kazandığım günahın affını istedim.” sözlerini söyleyip durmuştur.25
80- ÇİRKİNLİKLER İÇİNDEKİ GÜZELLİĞİ GÖREBİLMEK
Medine’de sahraya çıkan sevgili peygamberimiz ashabı ile yürüyordu. Ashap birden bire durdu. Aldıkları pis kokudan o kadar rahatsız oldular ki, herkes elleri ile burunlarını sıkarak soluk alamayacak hale geldiler. Çünkü günlerdir ortada kalan eti, tüyü, derisi bile parçalanmış köpek leşi korkunç derecede kokuyordu. Herkes bir an önce oradan uzaklaşmayı düşünüyordu.
Ama Ulu Peygamber durmuş, hafifçe geriye, ashabına doğru dönmüş, gözlerinde ince bir gülümseme vardı. Kokan ve korkunç çirkinlik örneği gösteren köpek ölüsünün bir inci dizisi gibi dişlerini gösterdi. Ashabına seslerin en güzeli yumuşak bir sesle;
—“Ne kadar güzel! Şu bembeyaz dişlerin güzelliğine bakınız ve… düşününüz!” 26 buyurdu.
Dostları ilə paylaş: |