Şİİr niteliĞİndeki Kİtaplara giRİŞ



Yüklə 1,7 Mb.
səhifə26/33
tarix29.07.2018
ölçüsü1,7 Mb.
#62754
növüYazi
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   33

112:9 Kalıcı verimlilik ve onur. Cömertliği, adının anılmasını sağlayacak­tır. Utanmayacak, gücü eksilmeyecek ve onurlandırılacaktır. Pavlus, 2.Korint-liler 9:9’da, cömertliğin kalıcı yararlarını göstermek amacıyla bu ayet­ten alıntı yapmıştır.

112:10 Kötünün kıskançlığı. Kötü kişiler, doğru insanının sonunda haklı çıkartılarak kalıcı onura kavuşturulduğunu gördüğünde, dişlerini gıcırdata­cak, kendi kendini yiyip bitirecektir; kötülerin bütün dilekleri boşa çıkacak ve kötülükleri içinde yok olacaklardır. Barnes bu konuda şöyle der:
Bu yazılanlar, doğruların yaşayacakları söylenilen bereketlerle taban tabana zıt­tır. Doğrular başarılı ve mutlu olacaklar, istekleri yerine gelecek, yaşamları bo­yunca saygı görecek ve öldükten sonra da hatırlanacaklardır. En karanlık saat­lerde Tanrı onların adına sıkıntılarına müdahale edecektir; tehlike içindeyken ve üzüntülü günlerinde huzurlu olup ayakta kalacaklardır. Rab’be güvenecekler ve her şey yolunda gidecektir. Tanrı’nın dostu olmak, kişiye mutlak üstünlük sağla­yacaktır.78
113. Mezmur: Yüce ve Lütufkâr
113:1-6 İlk beş ayet, Tanrı’yı en yüce olan, son dört ayet ise en yakın ola­rak tanımlar.

Tanrımız En Yüce Olan’dır ve bu nedenle övülmeye layıktır.



Kimin tarafından? Bütün kulları tarafından (1. ayet).
Nasıl? Karakteri ve varlığı nedeniyle O’na teşekkür ederek adına övgüler sunmakla (2a. ayet).
Hangi sıklıkta? Sürekli – şimdiden sonsuza dek (2b. ayet).
Nerede? Her yerde – güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar (3a. ayet).
Hangi nedenle? Büyüklüğü nedeniyle bütün uluslara egemendir, gör­kemi gökleri aşar (4. ayet). Eşsizliği nedeniyle, O’nunla kıyaslanacak kimse yoktur; yücelerdeki tah­tında oturur (5. ayet). Göklerde ve yeryüzünde O’nun görmediği hiç-bir şey yoktur (6. ayet). Metinde, göklerde ve yeryü-zünde olanlara bakmak için eğilerek kendini alçalttığı ifade edilir!
Ama hamt olsun ki, En Yüce Olan, aynı zamanda en yakın olandır.

113:7-9 Yoksulu çöplükten çıkartır. Düşkünler bunu bilir!

İhtiyaç içinde olanlar da bunu bilirler! Onları yükselterek yeryüzünün soy­lularıyla birlikte oturtur.

Kısır kadın da bunu bilebilir! Bu kadına bir yuva bağışlar, onu çocuk sa­hibi, mutlu bir anne kılar. Kısırlık, Yahudi kadınlar arasında çok korkulan bir şeydi. Çoşkuların en büyüğü, kısırlık lanetinden kurtarıldığında yaşanırdı.
Uygulama
Yoksuldum, ama Mesih’e iman aracılığıyla ruhsal konularda tanımlanamaz bir anlayışa kavuştum.

İhtiyaç içindeydim, ama Rab İsa benim gibi bir dilenciyi, gübre yığınları ara­sından çıkarttı ve bana harika kardeşler verdi; onlarla yaşadığım paydaşlık, dünyanın sunacağı her şeyden üstündür.

Kısırdım, Tanrı’ya ürün sunamıyordum. Ancak O beni anlamlı, verimli bir yaşama kavuşturarak boşluktan kurtardı.

Mezmur yazarıyla aynı ezgiyi söylemem çok doğal: Övgüler sunun RAB’be!


Göksel tahtını bütünüyle doldurur,

Babası’nın sevgisinin kanıtı,

Kurtarılmış olanların ezgi konusudur.

En yüce olsa da,

Yeryüzündeki halkının kendisine sunduğu övgüyü kabul eder;

Kurtarıcı en zayıf feryadı bile işitir.

Thomas Kelly
114. Mezmur: Rab’bin Güçlü Huzuru
114:1 İsrail’in Mısır’dan kurtarılış destanı, çöldeki deneyimleri ve vaat edilen topraklara ulaşmaları, başından sonuna kadar Tanrı’nın gücünün muhte­şem bir gösterisiydi. Aslında, Yahudi düşüncesine göre bu olay, Tanrı’nın şim-­

diye kadar gerçekleştirmiş olduğu en büyük güç gösterisiydi.

İsrail’in yaşadığı uzun sürgün ve baskı dolu yılların sonunda Mısır’dan çık-ması büyük önem taşıyan tarihsel bir olaydı! Tutsaklıktan özgür kılınan hal­kın coşkusunu kim hissedebilir? Bundan böyle tehditler onları sindiremeyecek, ken-dilerine yabancı bir dilde okunan lanetleri işitmeyeceklerdi!

114:2 Yahuda oymağına ayrılan yer, Tanrı’nın kutsal yeri oldu. Tapınak orada, Yeruşalim’de inşa edildi. Bütün İsrail ülkesi Rab’bin krallığı oldu – tü­kenmeyen bir ilgiyle halkını korudu. Yahuda ve İsrail hakkındaki bu coğrafi konum gerçeği, ruhsal anlamda bugünkü kilise için de geçerlidir.

114:3 İsrail halkı Kızıldeniz’e geldiğinde deniz, olanları görüp geri çekildi. Ama denizi korkutan, Mısır’dan kaçan bu kalabalık değildi. Deniz baktı ve Ya­ratıcısı’nı gördü: İsrailliler’in ayakları ıslanmadan hemen geri çekildi.

Aynı şey, kırk yıl sonra vaat edilen topraklara girdiklerinde de gerçekleşti. Şeria Irmağı, Adem’in kentinde tersine aktı ve ülkeye girilmesine engel olan her şey ortadan kaldırıldı.

Kızıldeniz ve Şeria Irmağı’nı geçiş, ulusun tarihindeki bu destansı öykünün iki ucudur. Kızıldeniz bölümü Tanrı’nın yüzü aracılığıyla dünyadan kurtarılışı­mızı simgeler. Mesih’in ölümü, gömülmesi ve dirilişiyle özdeşleşerek bu dün­yadan ayrılırız. Şeria Irmağı’nı geçmenin anlamı ise, çölde dolanmaktan kurta­rılarak yine Mesih’in ölümü, gömülmesi ve dirilişi aracılığıyla ruhsal mirası­mıza kavuşmamızdır.

114:4 Bu iki olay arasında Tanrı’nın gücünü sergileyen başka mucize ör­nekleri de bulunur. En önemlilerinden biri, Sina Dağı’nda Yasa’nın verilişiydi. Doğa öylesine sarsılmıştı ki, dağlar koç gibi, tepeler ise kuzu gibi sıçradılar. Tanrı’nın görkemi öylesine güçlüydü ki, bütün bölge adeta bir afetle sarsılı­yordu. Görüntü öylesine korkunçtu ki, Tanrı adamı Musa, “Çok korkuyorum, titriyorum” (İbr.12:21) demişti. İbraniler Kitabı’nın yazarı bize bu korkunç yasa dağına değil, lütuf tahtına yaklaştığımızı hatırlatır.
Yasa’nın ve Tanrı’nın dehşetlerinin

Seninle hiçbir ilgisi olamaz;

Kurtarıcım’ın itaati ve kanı

Bütün günahlarımı gözlerden saklar.



Augustus M. Toplady
114:5,6 Mezmur yazarı Tanrı’nın gücünün görünmesinden öylesine hoş­nuttur ki, denize, Şeria Irmağı’na, dağlara ve tepelere alay edercesine takılır; neden böyle davrandıklarını açıklamalarını ister. Sorularında yumuşak bir mey­dan okuma sezinlenmektedir; Rab’bin gücüyle, doğadaki en büyük güç ve denge simgelerinin kıyaslanamayacağını gülümseyerek ifade eder.

114:7,8 Bütün yeryüzü böylesine yüce bir Tanrı’nın önünde eğilmeli ve O’na saygı duymalıdır. O öncesiz ve sonsuz olan, kendini BEN’İM olarak tanı­tan, değersiz Yakup’un Tanrısı’dır. O, kayayı bir su kaynağına çevirebilen­dir. Bu iki kez gerçekleşmiştir (Çık.17:6; Say.20:11). İsrail halkı susuzlukla karşılaştıklarında cesaretleri kırılmıştı. Acı acı yakındılar, hatta Mısır’a dön­meyi bile arzuladılar. Tanrı onlara, önce Horev’de, sonra Meriva’da bir kaya­dan su çıkartarak mucizevi sağlayışta bulundu. Pavlus bize kayanın Mesih’i simgelediğini anlatır. Mesih Golgota’da vurulmuş ve yaşam veren suyu kendi­sine iman eden herkese sunmuştur (1Ko.10:4).
115. Mezmur: İsrail Putları Terk Eder
Yahudiler, artık Babil’deki sürgünden geri dönmüşlerdir; kendi ülkelerinde­dirler. Ama bu konuda kendileriyle övünmemektedirler. Yenilenmelerini sağ­lamış olan yalnızca RAB’dir; geri dönüşleri için yücelttikleri O’dur. Halkına beslediği değişmeyen sevgisi ve vaadine olan sadakati nedeniyle onları ülkeye geri getirmiştir.

115:1,2 Tanrısızlar İsrail’e gereğinden fazla sataşmaya başlamışlardı. “Hani, nerede onların Tanrısı? Sizi yetmiş yıl boyunca sürgünde bekleten, si­zinle hiç de ilgileniyor gibi görünmüyor!” Ama artık bunu söyleyemeyecekler­dir, hakaret ve alayları susturulmuştur. Tanrı, adını yüceltmiştir.

115:3 Artık bütün dünyanın, gerçek Tanrı’nın üstün olduğunu anlamış ol­ması gerekir. “Bizim Tanrımız göklerdedir” ve egemendir. “Ne isterse ya­par!” Burada Tanrı’nın üstünlüğü, O’nun evrenin üstünde yüceltilmiş olduğu anlamı-na gelir. O, evreni yaratandır. Tanrı’nın egemen olması, istediği her şeyi yap-makta özgür olduğu anlamına gelir. O, her zaman iyi, adil ve bilgece olanı ister.

115:4,7 Tanrı, Yahudiler zina ettikleri için Babilliler tarafından esir alın­malarına izin vermiştir. Ancak şimdi putların güçsüzlüğünü ve değersizliğini öğrenmiş olduklarından, tanrısızların oyma putlarıyla alay etmektedirler.

Putlar gümüş ve altından yapılmıştır, bu nedenle değerleri pazar yerindeki koşullara göre belirlenir. İnsanlar tarafından üretildiklerinden, kendilerine tapan insanlardan daha aşağıdadırlar. Ağızları vardır, ama öğretemez ya da geleceği bildiremezler. Gözleri vardır, ancak kendi insanlarının sorunlarını göremezler. Kulakları vardır, ama duayı işitecek güce sahip değildirler. Burunları vardır, ama kendilerine sunulan buhurların kokularını almazlar. Elleri vardır, ancak hissedecek güçleri yoktur. Ayakları vardır, ama hareket ettiremezler. Boğazla­rından ses bile çıkaramazlar.

115:8 Onları yapanlar, onlara benzer. İnsanların tapındıkları nesneye benzeyecekleri, ruhsal alanda var olan bir ilkedir. Ahlâksal ölçüleri tanrıları ta­rafından biçimlendirilir. Putlara güvenen herkes anlayışsız, güçsüz, duygusuz ve murdar olur.

115:9 Güvenilmeyi hak eden ve buna layık olan yalnızca Yahve’dir. Şimdi aralarından biri öne çıkar ve İsrail’i, Rableri’ne değişmez bir güvenle bağlan­dıkları yaşama çağırır. Koro şu ifadeyle ona karşılık verir: “O’dur yardımcınız ve kalkanınız.”

115:10,11 Bu ayetlerde Harun’un kâhin soyuna hiç kuşku duymadan Rab’be iman etmesi öğütlenir. Koro tekrar O’nun denenmiş ve yardımı mutlak olan koruyucuları olduğunu onaylayarak karşılık verir. İlahinin yöneticisi, Rab’den korkan herkesi, büyük olasılıkla diğer uluslardan iman etmiş olanları da, O’na üçüncü kez yakarmaya çağırır. RAB’bin gerçek yardımcıları ve kal­kanları olduğunu onlar da bilmektedir.

115:12-15 Bu ayetlerde kâhinler, ilahiye devam ediyor gibidir. Halka, ken­dilerini anımsayan aynı Rab’bin onları kutsayacağı güvencesi verilir: Halk, kâ­hinler, diğer uluslardan Rab’be dönenler, her yaş, ırk, sınıf ve konumda olanlar. Tanrı’nın halkını kutsaması ve soylarını çoğaltması için dua ederler. Büyük olasılıkla düşündükleri, soyları tükenmekte olan bir ulusun çocuklarının çoğal­tılmasıdır. Ama dua, ruhsal ve maddesel refah anlamına da gelebilir. Buna ek olarak, yeri ve göğü yaratan Rab’bin genel bereketlerini dilerler.

115:16 Tanrı, gökleri kendi konutu olarak yaratmıştır, ama yeryüzünü ya­şamaları için insanlara vermiştir. İnsan, yeryüzünde O’na tapınıp hizmet ede­bilir.

115:17,18 17’nci ayet, Eski Antlaşma kutsallarının ortak görüşü olan, ölü­mün insanın Rab’bi övmesine engel olacağı görüşünü yansıtır. Bildikleri kada­rıyla ölüler sessizlik diyarına giderlerdi. Ancak şimdi, iman ettikten sonra biz­ler, ölenlerin hemen o anda Rab’bin huzuruna gittiklerini biliyoruz. Bedenleri mezarda suskunluk içinde yatsa bile, ruhları tapınmak ve Rab’be hayran olmak için özgürdür. Ancak bu ifadede bizler için de geçerli olan, bu bedendeyken bizlerin de Rab’bi övmemiz gerektiğidir. Mezmur verilen şu sözle kapanır:
Biziz RAB’bi öven,

Şimdiden sonsuza dek.

RAB’be övgüler sunun!
116. Mezmur: Rab’bi Seviyorum!
İlk diriliş sabahının sevinç ve mutluluğu, bu mezmurun ezgisi olarak sürekli işitilir. Bahçedeki mezar boştur. Babası’nın yüceliği aracılığıyla, Mesih ölüm­den diriltilmiştir. Şimdi dirilişine ilişkin yanıtlanan duası için Tanrı’ya bir şük­ran ezgisi söylemektedir.

116:1-4 Mezmurun nasıl başladığına dikkat edin: “Rab’bi seviyorum.” Yalnızca iki sözcük, ama yine de en saf tapınmayı ifade etmekte. Tanrı’ya yal­nızca görkemli bir dil kullanarak yaklaşabileceğini düşünen yorgun canlar hata ederler. Sevginin en basit ifadesinin bile Rab için içten tapınma anlamına geldi­ğini bilmek ne müthiş bir teşviktir!

Ama bununla yetinmemiz gerekmez. Kurtarıcımız gibi, Tanrı’nın bizim için yaptığı büyük işleri başkalarına duyurmaya devam edebiliriz. Bu da tapınmak­tır. Rab İsa sonsuz şükranlarla coşmuştu, çünkü Babası O’nun Getsemani ve Golgota’daki şiddetli ıstırabı içinde yükselttiği feryatları duymuştu. Ölüm, O’nun çevresindeki ipleri daralttığında, ölüler diyarının acısına gömüldüğünde, tanımlanması mümkün olmayan acılara katlandığında, Rab’be kendisini kur­tarması için yakarmıştır. RAB de O’nu kurtarmıştır. Ölmesine engel olmamış, ama öldükten sonra O’nu kurtarmıştır.



116:5,6 Tapınmanın üçüncü bir unsuru, Rab’bin üstünlüklerini duyurmak­tır.

Dirilmiş Mesih burada, dirilişinde sergilenen Tanrı erdemlerinin bazılarını sıra-lar. Tanrı lütufkârdır; nazik ve iyidir. Tanrı adildir; bütün işleri adil ve dü­rüst-tür. Tanrı merhametlidir; çok sevecendir. Rab İsa’nın çarmıhtaki durumu­nun örneğinde olduğu gibi içten, hile nedir bilmeyen ya da çaresiz, saf insanları korur. Tehlikede olan halkını kurtarır.



116:7 Tanrı kendisine güvenenlere cömert davranır. Onlara iyilik eder. Rab İsa şöyle der: “Ey canım, yine huzura kavuş.” Istırabı, çektiği acıları sona ermiştir. Tanrı O’nu işitmiş ve kurtarmıştır. Şimdi hak ettiği huzur diyarına gi­rer.

116:8-11 Rabbimiz bundan sonra Babası’nın kendisi için yaptıklarını yeni­den gözden geçirir. Bununla bize, tapınmada tekrardan korkmamız gerekmedi­ğini öğretir. Tanrı, çocuklarının övgüsünü işitmekten asla yorulmaz. Sonsuz övgü tekrarlarına layıktır. Mesih’in yüreği, kendisini üç açıdan kurtuluşa ka­vuşturan Babası’na şükranla doludur: Canı ölümden, gözleri yaştan, ayakları sürçmekten kurtarılmıştır. Şimdi yaşayanların diyarında, Rab’bin huzu­runda; günah, ölüm, mezar ve ölüler diyarının üzerinde zaferli olarak yürü­mektedir. 10, 11’inci ayetlerdeki düşüncenin tekrarlanışını kavramanın zor ol­duğunu itiraf etmeliyiz. TEV çevirisi, büyük olasılıkla genel anlamı yakalamış­tır:
“Tamamıyla ezildim dediğim anlarda bile O’na inanmayı sürdürdüm. Hiç kim­seye güvenilmez deyip korktuğumda, O’na iman etmeyi sürdürdüm.”
İmanı, ıstırapların en büyüğünü yaşarken ya da insanlar ne kadar güvenilmez olduklarını kanıtladıklarında bile değişmedi. Sözleri güvensizlikten değil, büyük bir güvenden kaynaklanıyordu.

116:12,13 Burada, “Ne karşılık verebilirim RAB’be, bana yaptığı onca iyilik için?” sorusunda ifade edildiği gibi, tapınmanın son bir unsuruna yer ve­rilmektedir. Bizler açısından, O’na karşılık verme düşüncesi söz konusu ola­maz; verilecek her karşılık, O’nun lütfuna yapılan bir hakaret olacaktır. Ancak hepimizin içinde O’nun lütfuna uygun bir biçimde karşılık verme isteği bulunur. O’na vereceğimiz karşılık, kurtuluş kâsesini kaldırıp O’nun adını yücelt­mektir. Burada kurtuluş kâsesini kaldırmanın anlamı, Rab’be bizi kurtardığı için teşekkür sunmaktır. Rab’bin adını yüceltmenin, O’na seslenmenin anlamı, kurtarışındaki büyüklüğü fark ederek O’na kendimizi adamaktır.

116:14 Dirilmiş Kurtarıcı, Rab’be söz verdiği adakları yerine getirmeye kararlıdır. Bunu Rab’bin bütün halkının önünde yapacaktır. Büyük acısından önce ve büyük acısı sırasında söz verdiği övgü, tapınma ve şükran adaklarıdır bunlar. Şimdi bu adaklarını yerine getirir.

116:15 Düşünce akışı, Rab’bin gözlemi nedeniyle bir kez daha aniden ke­silmişe benzer: “RAB’bin gözünde değerlidir sadık kullarının ölümü.” Bu ayeti mezmurun bütününe uydurmakta zorluk çeksek bile, bundan ayrı bir metin olarak yine de keyif alabiliriz. Bu sözler bütün kutsallar için gerçektir. Onların ölümü Tanrımız’ın gözünde değerlidir, çünkü bu O’nunla birlikte yüceliğe erişmek anlamına gelir. Bu gerçek, Rab İsa’nın yaşamında tam olarak görülür. Ölümü Babası’nın gözünde değerliydi, çünkü ölümüyle, Babası adaletine gölge düşürmeden Tanrısız günahkârların aklanmasını sağlamıştı.

116:16,17 16’ncı ayette İsa, “RAB’bin hizmetkârı” olarak tanımlanır. Adeta şunları söylüyor gibidir: “Efendimi seviyorum... Özgür olmak istemiyorum” (Çık.21:5). Böylelikle sonsuza kadar bir hizmetkâr olarak kala­cağını gösterir. Tanrı’nın hizmetçisinin Oğlu olarak, Tanrı’ya annesi Mer­yem’in hizmet ettiği gibi hizmet etmeye söz verir. Çünkü Tanrı O’nun bağlarını çözmüştür.

116:18,19 Baba’ya tekrar şükran kurbanları sunmak ve O’na seslenmek için söz verir. Rab İsa, RAB’bin Yeruşalim’deki tapınağında toplanmış halkın önünde adaklarını yerine getirecektir. Bütün bunlar, İmmanuel, çivilerle de­linmiş ellerine evrenin asasını almak için geri döndüğünde gerçekleşecektir.
117. Mezmur: Diğer Uluslar Tanrı’yı Yüceltir
Kutsal Kitap’ın bu en kısa bölümünde, uluslar beslediği sevginin büyük­lüğü, sadakatinin sonsuza dek sürmesi nedeniyle Rab’bi övmeye çağrılırlar. Elçi Pavlus bunun önemini kavradığından, Romalılar 15:11’de 1’inci ayetten alıntı yaparak diğer ulusların da İsrail’le birlikte Mesih’in merhametini paylaşa­caklarını göstermiştir. O, yalnızca atalara verilen vaatlerin yerine getirileceğini onaylamak için değil, aynı zamanda “merhameti nedeniyle diğer ulusların da Tanrı’yı yüceltebilmeleri için” gelmiştir.

Aşağıdaki görkemli satırlar bize mezmurdaki alışılmamış güzelliği belirten mesajı sunmaktadır:


Göklerin altında yaşayan herkes,

Yaratıcı’ya övgüler yükseltsin;

Her ülkede, her dilde, Kurtarıcı’nın adına ezgiler sunulsun.
Merhametlerin sonsuzdur, Rab;

Sonsuz gerçek Senin sözündedir,

Bir kıyıdan öbürüne, sana övgüler yükseltilsin,

Güneş doğup bir daha hiç batmayıncaya dek.

Isaac Watts
118. Mezmur: İşte Kralınız!
Bu muhteşem övgü korosuna övgü fırsatını sağlayan, Rabbimiz ve Kurtarı­cımız İsa Mesih’in ikinci gelişidir. Olay, İsrail’in uzun zamandır beklediği Me­sih’in gelişini kutlamak için toplanan kalabalıkların bulunduğu yerde geçmek­tedir. Tapınağın gölgesinde bir ezgici mikrofonun önüne geçer, koro arkasında durmaktadır. İzleyicileri bir anda sessizlik kaplar.

118:1 EZGİCİ: RAB’be şükredin, çünkü O iyidir!

KORO: Sevgisi sonsuzdur!

(Bütün izleyiciler bu ifadeyi başlarını sallayarak onaylarlar).

118:2 EZGİCİ: İsrail halkı şöyle desin:

KORO: “Sonsuzdur sevgisi!”

(Tapınak kapısında duran kâhinler, güçlü seslerle

“amin” derler).



118:4 EZGİCİ: RAB’den korkanlar şöyle desin:

KORO: “Sonsuzdur sevgisi!”

(Bu noktada, Tanrı’dan korkan uluslar topluluğu

dudaklarını ısırarak gözyaşlarına engel olmaya çalışırlar; çünkü Rab bu anın görkemini paylaşmalarını sağlayacak lütfu onlara da

sunduğu için minnettardırlar).

118:5-9 EZGİCİ: Sıkıntı içinde RAB’be seslendim;

yanıtladı, rahata kavuşturdu beni.

RAB benden yana, korkmam;

İnsan bana ne yapabilir?

RAB benden yana, benim yardımcım,

benden nefret edenlerin sonuna zaferle bakacağım. RAB’be sığınmak insana

güvenmekten iyidir. RAB’be sığınmak soylulara güvenmekten iyidir.

(Kalabalık, bu dilin, İsrail’in sadık bakiyesine ait olduğunu anlar; bu kişiler büyük sıkıntı dönemi sırasında mucizevi biçimde korunmuşlardır. Yalnızca Tanrı’ya güvenmeyi öğrenmiş ve

insanlardan korkmamayı öğrenmişlerdir.

Sonunda insanların en iyisi olarak görülen



soylulara güvenmenin bile yanlış olduğunu

fark etmişlerdir).



118:10 EZGİCİ: Bütün uluslar beni kuşattı,

KORO: RAB’bin adıyla püskürttüm onları.



118:11 EZGİCİ: Kuşattılar, sardılar beni,

KORO: RAB’bin adıyla püskürttüm onları.



118:12 EZGİCİ: Arılar gibi sardılar beni,

Ama diken ateşi gibi sönüverdiler;

(Dikenli çalılar yandıklarında, çıkan alevleri görülmeye değerdir, ama çabucak sönerler).

KORO: RAB’bin adıyla püskürttüm onları.

118:13,14 EZGİCİ: İtilip kakıldım, düşmek üzereydim, Ama RAB yardım etti bana.

RAB gücüm ve ezgimdir,

O kurtardı beni.

(Ezgici burada, Mesih karşıtına ve buyruklarına boyun eğmeyi reddeden İsrail bakiyesine yapılan

acımasızca davranışa işaret etmektedir.

Rab tam zamanında müdahale eder ve

sahte mesihi ateş gölüne atar (Va.19:19, 20).

118:15,16 EZGİCİ: Sevinç ve zafer çığlıkları çınlıyor doğruların çadırlarında: (Bütün İsrail’de Mesih’in

zaferi sonsuz sevinçle kutlanır, her evde insanlar aşağıdaki zafer ezgisini söylerler).

KORO: RAB’bin sağ eli güçlü işler yapar!

RAB’bin sağ eli üstündür,

RAB’bin sağ eli güçlü işler yapar!

118:17,18 EZGİCİ: Ölmeyecek, yaşayacağım,

RAB’bin yaptıklarını duyuracağım.

RAB beni şiddetle yola getirdi,

Ama ölüme terk etmedi.

(İsrail’in bakiyesi adına konuşan ezgici, Yahudiler’e yapılan pek çok kıyımı ve soylarının

tükeneceği düşüncesini hatırlar. Ama Rab onları

aslanın ağzından kurtarır ve şimdi geleceğe güvenle bakmaktadırlar).



118:19,20 EZGİCİ: Açın bana adalet kapılarını,

girip RAB’be şükredeyim.

(Kurtarılmış İsrail, Rab’be şükran kurbanları sunmak için tapınak avlularından girmek ister. Kurban sistemi, Mesih’in egemenliği sırasında, kısmen Golgota’yı anma nedeni olacak türdeki kurbanlarla yeniden kurulacaktır).

KORO: İşte budur RAB’bin kapısı!

Doğrular girebilir oradan.

(Bu sözler, tapınak kapılarında nöbetçilik yapan Levililer’in sözleridir. Bu kapının Yahve’ye ait

olduğunu ve yalnızca O’na yaklaşmak isteyen Tanrı’dan korkan insanlar tarafından

kullanılacağını açıklarlar).



118:21,22 EZGİCİ: Sana şükrederim,

Çünkü bana yanıt verdin,

Kurtarıcım oldun.

(İsrail, Rab İsa Mesih’i Kurtarıcısı olarak kabullenir).

KORO: Yapıcıların reddettiği taş,

Köşenin baş taşı oldu.

(Rab İsa köşe taşıdır. Yapıcılar Yahudi halkıdır.

Burada özellikle ilk gelişinde O’nu reddeden

Yahudi önderler kastedilmektedir. İsrail halkı,

Parker’in, “Uzmanların akılsızlık” olarak nitelediği

görüşe, şimdi küçümsenen Nasıralı’yı yücelik ve

onurla taçlandırmış olarak gördüğünde katılır.

Reddedilen taş, köşenin baş taşı olmuştur.

Baş taşın ne olduğuna ilişkin bazı sorular olabilir:

1. Bir binanın köşe taşı.

2. Bir kemerin kilit taşı.

3. Bir piramidin tepe taşı.

Hangi görüş doğru olursa olsun, ifade en yüksek

onura sahip düşüncesini işaret etmektedir).



118:23 RAB’bin işidir bu, gözümüzde harika bir iş!

(Koro, İsrail’in Rab İsa’ya yüreklerdeki gerçek yeri ve halkının sevgisini veren kişinin Yahve olduğunu kabullenişini temsil eder. Taç giyme günü sonunda gelmiştir!)



118:24 Bugün RAB’bin yarattığı gündür,

onun için sevinip coşalım!

(Barnes bu konuda şunları yazar: Sanki bugün, yalnızca bu amaç için yaratılmış yeni bir gündür; insanların görmeyi beklemedikleri bir gün. İşte bu nedenle sıra dışı bir düzenle yaratılıp diğer günlere eklenmişe benzer”79).



Yüklə 1,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin