119:86 Tanrı sözü kadar güvenilebilir başka hiçbir şey yoktur. Zulüm gören halkını kurtaracağını vaat etmiştir. Bu nedenle yalancıların saldırısına uğradığımızda, güvenle şu “altın duayı” edebiliriz: “Yardım et bana!”
119:87 Spurgeon, “Eğer kurallara bağlı kalırsak, vaatler aracılığıyla kurtarılacağız” der. Yaşamda umutsuzluk çizgisinde bulunsak bile, itaatimiz asla değişmemeli. Yardım gelecektir, yalnızca iman etmeliyiz!
119:88 En iyi dua, güçlü bir içsel ihtiyaç sonucu oluşur. Mezmur yazarı burada Tanrı’nın sözüne itaat ederek O’nu yüceltmeyi sürdürebilmesi için Rab-den yaşamını korumasını istemektedir.
119:89 İman, belirsiz bir kavram değildir. Evrendeki en belirgin temel olan Kutsal Kitap üzerine inşa edilmiştir. Gökyüzünde sonsuza kadar sabit duran bir söze inanmanın hiçbir tehlikesi olamaz.
119:90 Tanrı’nın sadakati yalnızca sözünde değil, aynı zamanda işlerinde de sergilenir. O’nun sadakati kuşaklar boyu sürer. Bunu, doğanın düzeninde de görebiliriz.
119:91 Gökyüzü ve yeryüzü, O’nun yasalarına itaat eder. Ekin ve hasat zamanı, soğuk ve sıcak, yaz ve kış, gündüz ve gece Tanrı’nın hizmetkârlarıdır ve O’nun kudretli sözü aracılığıyla ayakta dururlar.
119:92 Barnes şu yorumda bulunur:
“Çok erdemli, ama çok sıkıntı çeken bir adam bir gün bana, ‘Bugüne kadar binlerce kez iflas etmiş olmalıydım, ama Tanrı’nın şu sözü beni yönlendirdi: Sonsuz Tanrı sığınağındır ve seni sonsuz kollarında tutar.’”84
119:93 Kutsal Yazılar’ın gücünü yaşamlarında görmüş olanlar, onları kolay kolay unutamazlar. Bizler, “Ölümlü değil, ölümsüz bir tohumdan, yani Tanrı-nın diri ve kalıcı sözü aracılığıyla yeniden doğduk” (1Pe.1:23).
119:94 Günahın cezasından kurtarıldıktan sonra bile, gün be gün günahın kirliliğinden ve zararından kurtarılmaya gereksinim duyarız. Tanrı’nın kurallarını ve kendi yüreklerimizi tanımak, günahın gücünden de kurtarılmaya duyduğumuz gereksinimin farkına varmamızı sağlar.
119:95 Kötülerin saldırılarından korunmanın tek yolu, sade ve dürüst bir yaşam sürmektir. Yaşamlarımızda O etkin olduğu sürece, düşmanlıklarla karşılaşmamız doğaldır. Ancak Tanrı’nın sözü üzerinde düşündüğümüzde güç ve teselli buluruz.
119:96 Bu dünyada kusursuz olan şeyler bile son bulur, ama Tanrı sözü mükemmel ve sınırsızdır. Kutsal Kitap’ı ne kadar çok bilirsek, zayıflıklarımızın o kadar çok farkına varırız.
119:97 Rab’bi sevenlerin O’nun sözünü de seveceklerine kuşku yoktur. Bu sevgi kendisini, her fırsatta Tanrı sözü üzerinde düşünmekle gösterecektir. Bu düşünceler içindeyken Kutsal Yazılar’daki yeni güzellik ve harikaları aniden keşfederiz.
119:98 Alçakgönüllü imanlı, dizlerinin üstündeyken, ayak parmaklarının ucunda yükselmiş düşmanlarından daha fazlasını görebilir.
119:99 Eğer öğretmen kendini beğenmeye başlayıp kazandığı üne önem verirse, sürekli Tanrı sözü üzerinde düşünen daha genç bir insanın gerisinde kalacaktır.
119:100 Bu, kulağa sorumsuzca bir öğünme gibi gelebilir, ama böyle değildir. Önemli olan, bir kişinin yaşı ya da zekası değil, itaatidir. Bu nedenle gençlerin yaşlılardan daha çok itaat etmeleri mümkündür.
119:101 Burada eyleme dökülen itaati görürüz. Mezmur yazarı, Tanrı’nın sözünü tutmak için her kötü yoldan sonuna kadar sakınır.
119:102 Kutsal Kitap’ın kutsallaştırıcı etkisi büyüktür. Sayfaları aracılığıyla Rab tarafından öğretilen sözlerle günaha karşı nefret ve kutsallığa karşı sevgi geliştiririz.
119:103 Elbette, Kutsal Kitap saf bir zevk kaynağıdır. Dünyadaki hiçbir kitap böylesine zevk vermez. Bal tatlıdır, ama Tanrı’nın sözü daha tatlıdır.
119:104 Sahte parayı ayırt etmek için gerçek paralar üzerinde inceleme yapılır. Aynı şekilde, gerçeği bilmek bizi her yanlış yoldan uzaklaştırır.
119:105 Kutsal Kitap belirli davranışları yasaklayarak yol gösterir. Doğru yolu göstererek bize rehberlik eder. Bu ışığa ne kadar da çok şey borçluyuz.
119:106 Burada Kutsal Yazılar’a itaat etme konusunda kutsal bir kararlılık görülür. İtaat konusundaki bu kararlılık, Tanrı’nın yüceliği, bizim iyiliğimiz ve diğer kişilerin bereketi içindir.
119:107 Spurgeon şöyle der:
Bir önceki ayette mezmur yazarı, Tanrı’nın bir askeri olarak ant içer ve göreve başlatılır. Bu ayette bir asker olarak acı çekmeye çağrılmıştır. Rab’bin hizmeti bizi denemelerden korumaz, aksine denemelerle karşılaşmamızı sağlar.85
119:108 Rab’bin önüne kâhinler ve öğrenciler olarak geliriz. Kâhinler olarak, Tanrı’ya, O’nun adını açıkça anan dudaklarımızın meyvesini, yani övgü kurbanları sunarız (İbr.13:15). Öğrenciler olarak yüreklerimizi ve zihinlerimizi O’nun tanrısal hükümlerine açarız.
119:109 Yaşamımız daima tehlikedeyse, Tanrı’nın yasasını hatırlamak bize güvenlik ve koruma sağlar. Zor zamanlarda Tanrı’nın sözünü anımsamamak, bedeli ne olursa olsun kaçınılması gereken bir davranıştır.
119:110 Tanrı’nın sözünü iyi bilenler Şeytan’ın planlarından haberdardırlar. Çok basit bir şekilde, yalnızca Kutsal Kitap’a itaat ederek gizli tuzaklardan sakınabilirler.
119:111 Kutsal Yazılar, değeri sonsuz bir mirasa benzeyen değerli mallar olarak görülmelidir. Bir mirasçının kendisine servet kaldığını öğrendiğinde ne kadar sevindiğini bir düşünün. Buna göre, bizim de kitapların Kitabı’na sahip olmakla duyacağımız sevinç çok daha fazla olmalıdır.
119:112 Sözün değerini fark etmiş olan herkes, yaşamının sonuna kadar söze itaat etmeye kararlı olmalıdır. Bu konuda tatil yapılamaz, itaat okulunda ara vermek yoktur.
119:113 Moffat bu ayeti şöyle çevirir: “Döneklerden tiksinir, senin yasanı severim.” Kararsız kişiler bazen Tanrı’dan yana, bazen de dünyadan yana tavır alırlar. Bir söyledikleri diğerini tutmaz ve Tanrı’nın yasasına ihanet ederler.
119:114 İzlendiğimizde Rab saklanacağımız yerdir. Saldırıya uğradığımızda ise, kalkanımızdır. O’nun sözüne umut bağlayanlar asla hayal kırıklığına uğramayacaklardır, çünkü O aldatmaz ya da aldatılamaz.
119:115 Tanrımız’ın buyruklarını yerine getirmeyen kişilerden uzak dururuz. Onların günahlı yollarından ayrılırken, aynı zamanda Tanrı’nın iyi haberini onlarla paylaşmak için iletişimimizi sürdürmeliyiz.
119:116 Bu duadaki düşünce şudur: “Sözün uyarınca bana destek ol. Aksi takdirde insanlar beni bıraktığını düşünecekler ve bu nedenle benim umudum boşa çıkacak.”
119:117 Ancak Rab bizi sıkı tutarsa kurtuluruz. Eğer Tanrı bizden yana olursa güvende oluruz. Ama bize düşen O’nun kurallarını sürekli dikkate almaktır.
119:118 Rab kurallarından sapanları reddeder. Görünürdeki akıllılıklarının bir gün gerçek ışık altında akılsızlık olduğu ortaya çıkacaktır.
119:119 Tanrı’nın sözü, O’nun yeryüzündeki kötüleri bir cüruf gibi atacağını öğretir. Eğer günaha karşı adil davranmasaydı, O’nun yazılı sözüne saygı duyamazdık.
119:120 Tanrı’nın kötüleri yargıladığını düşündüğümüzde dehşetle ürperebiliriz. Ancak Barnes aynı zamanda şunları söyler: “Bizler O’nun yasasının kesinliği, ruhsallığı ve ciddiyeti önünde saygıyla dolarız.”
119:121 Mezmur yazarının ricası, adil ve doğru olanı yaptığı için değişmeyen, genel bir kural olarak anlaşılmalıdır. Dürüst yaşamı kurtuluşunun bir ürünü olduğundan, Rab’den kendisini düşmanlarına terk etmemesini istemek için haklı bir nedeni vardır.
119:122 Güven altında olan, kendisini temsil eden bir başkasının tarafını tutandır. Golgota’da bizim güvencemiz Olan, yaşam boyunca bizim davamız için yalvarır ve küstah zalimleri uzak tutar.
119:123 Burada Tanrı’nın kurtarışını gözlerinin feri sönünceye kadar bekleyen birinden söz edilir. Tanrı’nın kendi hakkını savunacağına ilişkin verdiği adil sözün gerçekleşmesini tükeninceye kadar beklemiştir.
119:124 121’inci ayette adalet için yakarış gibi görünen bir ricaya rağmen, burada kendisini tamamıyla Rab’bin merhamet ya da lütfuna emanet eder. O’nun merhametinin göstergesinin bir şekli de, lütufkâr bir biçimde öğretmesidir. “Bana kurallarını öğret.”
119:125 Bir hizmetkâr efendisini ne kadar iyi tanırsa, ona o kadar yararlı olabilir. Bu nedenle Tanrı’nın sözünde açıklanan, Tanrı’nın düşüncesini anlamaya ihtiyaç duyarız.
119:126 Bu, bir düşünce değişimidir. Hizmetkâr şimdi Efendisi’nin eyleme geçmesi için çağrıda bulunur, çünkü O’nun yasası ihlal edilmiştir. Her karanlık dönemde Tanrı halkının feryadı, “Ya RAB, harekete geçmenin zamanıdır” olmuştur.
119:127 Kutsal Kitap’ın bizim için ne kadar değerli olduğunun bir başka kanıtı da, onu okumak için ayırdığımız zamandır. Eğer ona saf altından daha fazla değer veriyorsak, kabı yırtılacak ve sayfaları yıpranacaktır.
119:128 Kitap’a verdiğimiz değerin bir başka kanıtı da onun sözlerine ne ölçüde itaat edeceğimizdir. Söylediklerini yapmadıkça ve yanlış her yoldan nefret etmedikçe, kendimizi kandırmış oluruz.
119:129 Tanrı sözü, sonsuzluğu, saflığı, dakikliği, uyumu, evrensel saygınlığı, gücü ve yeterliliğiyle harikadır. Böyle bir kitap, okunmaya ve tavsiye edilmeye layıktır.
119:130 Sözlerinin açıklanışı aydınlık saçar. Uluslar, aileler ya da bireyler aydınlanır. Kutsal Kitap’ın bütün dünyayı kutsal kılan etkisi konusunda bilgimiz azdır. Saf olduklarını kabul edenlere, yardıma ihtiyaç duyanlara bilgelik verir.
119:131 Hepimizin ihtiyacı olan, Tanrı sözüne duyacağımız büyük susuzluktur. “Yeni doğmuş bebekler gibi, hilesiz sütü andıran Tanrı sözünü özleyin” (1Pe.2:2).
119:132 Sürekli tekrarlanan bu merhamet dileklerinden sıkılabiliriz; ama mezmur yazarı sıkılmadı ve Tanrı da sıkılmaz. Bu yaşamda O’nun lütfuna ihtiyaç duymayacağımız hiçbir yer ve zaman yoktur.
119:133 Burada kutsallık madalyonunun iki yüzünü görürüz: Adımlarımızın Tanrı sözüyle uyumlu olarak pekiştirilmesi ve içimizde konut kurmuş günahın gücünden kurtarılmamız.
119:134 Bu duanın ilk bölümü tanıdıktır. Her birimiz insan baskısından kurtarılmak isteriz. Burada alışılmamış olan amaca dikkat edelim: “Koşullarına uyabileyim.”
119:135 Rab’be hizmet ederken O’ndan iyiliğine, varlığına ve gücüne ilişkin belirtileri isteyebiliriz. O, dualarımızı yanıtlarken bizi nasıl teşvik edeceğini bilir. Bizler de hiçbir zaman daha fazla şey öğrenme arzumuzu yitirmemeliyiz.
119:136 Oluk oluk yaş akıyor gözlerimden. Bu, büyük bir acı ve üzüntünün etkileyici ifadesidir! Nedenine gelince; mezmur yazarına haksızlık mı yapılmıştır? Hayır, insan Tanrı’nın yasasına uymadığı için O’nun adını lekelemiştir.
Stabat Mater adlı kitabın yazarı olan Bendetti, bir gün ağlarken görülmüştü. Gözyaşlarının nedeni sorulduğunda şöyle yanıt verdi: “Ağlıyorum, çünkü Sevgi, sevilmeyenlerin peşini bırakmıyor.”86
119:137 Kutsal Kitap’ın yazarı adildir, bu nedenle kitabın da doğru olması şaşırtıcı değildir. Çoğumuz bunu biliriz, ancak ne kadar az kişi Rab’be bunun için teşekkür eder ya da bir övgü ve tapınma eylemi aracılığıyla O’na yönelir.
119:138 Tanrı’nın söylediği her şey doğru ve güvenilirdir. Tanrı’nın sözüne inanmak saygıya değer bir eylem değil, yalnızca bir sağduyu eylemidir.
119:139 Barnes bu konuyu şöyle yorumlar:
Bir imanlının zalim, iftiracı ve küfürbazların davranışlarıyla karşılaştığında kendisini incitmiş olmalarından çok Tanrı’nın yasasını ihlal etmiş olduklarına üzülmesi, insan ruhunun kazandığı büyük zaferi gösterir.87
119:140 Kutsal Kitap denenmiş bir kitaptır. Binlerce kişi onun vaatlerini denemiş ve gerçek olduklarını görmüştür. “Tanrı’nın sözü insanların nefretine, hainlerin alaylarına ve günümüz eleştirmenlerinin dünyasal bilgeliğine karşı ayakta kalmıştır” (Scripture Union).
119:141 Düşmanlarının gözünde mezmur yazarı değersiz ve önemsizdir. Ama insanların onu aşağılaması, onun Kutsal Kitap’a sarılmasına engel olmaz.
119:142 Tanrı’nın adaleti geçici bir heves olmayıp sonsuza dek doğrudur. Kutsal Kitap’ın gerçeği içerdiğini söylemek yeterli olmaz; Kutsal Kitap gerçektir. Tanrı’nın her sözü gerçektir.
119:143 Yazar sıkıntı ve darlık içindeydi, ancak Tanrı’nın sözü yardımıyla gözyaşlarının arasından gökkuşağını izleyebildi.
119:144 Tanrı’nın öğütleri yalnız bugün için değil, sonsuza dek doğrudur. Onları ne kadar iyi anlarsak, hem yeryüzü hem de gökyüzündeki yaşamdan o kadar çok zevk alacağız.
119:145 “Haykırmak” sözcüğü bu kısmın anahtar sözcüğüdür.88 Burada, RAB’be güvenen bir yüreğin yardım yakarışını okuruz. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, yürekten dilenen ve O’nun isteğini yerine getirmek için duyulan arzuyu ifade eden duaları yanıtlar.
119:146 Petrus gibi dalgaları görüp batmaya başladığımızda, O’na hemen şu kısa duayı edebiliriz: “Kurtar beni.” O zaman Rab ilerlememiz için bizi ayağa kaldırır ve tekrar O’nun için yaşamamızı mümkün kılar.
119:147 Weigle bu konuda şunları yazar: “Bu, şafak sökmeden önce dua etmek için kalkan inançlı birinin adanmış alışkanlıklarının tanımıdır.” Tarzımız şöyle olmalı: “Kutsal Kitap yoksa, kahvaltı da yok.”
119:148 Uykusuz geçen geceler bile, gece boyunca Tanrı sözü düşünüldüğünde yararlı hale gelebilir. Rab’bin bize “karanlığın hazinelerini” vermesi ender gerçekleşen bir durum değildir.
119:149 Dua ederek Tanrı’nın huzuruna hemen o anda girebileceğimize ilişkin harika gerçeği asla unutmamalıyız. Mezmur yazarı gibi, Tanrı’nın sevgisinin ve adaletinin yaşamlarımızı koruması için yalvarabiliriz.
119:150 Düşman yakındadır. Tanrı’nın hizmetkârına zarar vermeye niyetlenmiştir. Tanrı’nın yasasının yetkisini reddederlerse hiçbir yere varamayacaklardır.
119:151 Ama Rab yakındır ve Tanrı’yla bir olanın gücü üstün gelir. “Hiçbir düşman bize zarar veremez, hiçbir korku bizi sıkıntıya sürükleyemez; biz kazanan taraftayız.” Tanrı’nın sözü gerçektir ve Tanrı kendisine ait olanları asla terk etmeyecektir.
119:152 Tanrı sözünün sonsuza kadar kalıcı olduğunu bilmek harika bir tesellidir. “Kuşku ve korku fırtınaları çevremizi sardığında, Tanrı’nın diri sözü aracılığıyla ayakta kalırız.”
119:153 Rab gerçekten de çektiğimiz sıkıntıyı görür. “Yüreği parçalayan her acıda, Acılar Adamı’nın bir payı bulunur.” O, kendisine ve sözüne güvenenleri kurtarmak için gelir.
119:154 Yazar Tanrı’dan davasını savunmasını ve kendisini özgür kılmasını ister. Kendisine karşı çok üzücü suçlamalar yapılmıştır; bir avukata ihtiyacı vardır. Gördüğü zulümlerle tükenme noktasına gelmiştir; yenilenmeye ihtiyaç duymaktadır.
119:155 Tanrı, insanları iradelerine rağmen kurtarmaz. Cenneti, orada olmak istemeyenlerle doldurmayacaktır. Tanrı sözünü dinlemeyi reddeden kişiler için kurtuluş yoktur.
119:156 Tanrı’nın merhametini yeterince tanımlayabilecek hiçbir insan var olmamıştır. Yakarışlarımız O’nun merhametinin gücünü azaltmaz. Zulüm gören mezmur yazarı yaşamak için merhamet diler. Onu öldürecek kişilerden canını korumasını bekler.
119:157 Bu ayetlerin çoğu, elbette Rab İsa’da tam olarak gerçekleşir. Çevresindeki zulüm ve düşmanlara rağmen, O yine de Babası’nın öğütlerine sadık kalmıştır.
119:158 Kendisine yapılan hakaretlerden çok Tanrı’ya yapılan hakaretlere üzülmek, ruhsal olgunluk belirtisidir. Rab için duyulan gayretin ateşiyle tükenirler!
119:159 153a. ayetinde, mezmur yazarı şunlar yazmıştı: “Çektiğim sıkıntıyı gör.” Bunun anlamı Tanrı sözüne uymayanlar yüzünden çektiği sıkıntıdır. Aynı zamanda bu bölümde, canının korunması için üçüncü kez dua eder (154, 156’ncı ayetler).
119:160 Tanrı sözünün temeli gerçektir. Her vaat mutlaka gerçekleşecektir. “Yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak” (Mat.5:18).
119:161 Önderler yok yere Tanrı’nın hizmetkârlarına zulmetmişlerdir. Ancak Tanrı sözüne duyulan saygı, sadıkları Rab’be ihanet etmekten korur.
119:162 Kutsal Kitap’ı araştıran ve harika ruhsal zenginlikleri bulan kişi, gizli bir hazineyi keşfetmenin heyecanını yaşar.
119:163 Tanrı sözünü bilmek bize, Tanrı’nın sevdiğini (Yasa) sevmeyi, nefret ettiğinden nefret etmeyi (yalan) öğretir. Tanrı’nın yasasını seven, Tan-rı’nın düşüncelerine sahip olacaktır.
119:164 Yedi rakamı mükemmellik ya da bütünlüğü simgelediğinden, mezmur yazarının Rab’bi doğru hükümleri için bütün yüreğiyle ve sürekli övdüğünü anlarız.
119:165 Söz, karmaşa içindeki dünyada bize esenlik verir ve ayartıdan korunma sağlar. Bu ayet, imanlıların üzüntü ya da sıkıntıdan özgür oldukları anlamına gelmez; Yasa’ya itaat ederek günahın tuzaklarından sakınmaktadırlar.
119:166 Mezmur 37:3’de şunlar yazar: “Sen RAB’be güven, iyilik yap.” Mezmur yazarı burada bu öğüdü izlemiş olduğunu söyler. Önce iman, sonra da imanın ürünü olan işler gelir.
119:167 Malaki’nin yaşadığı dönemdeki insanlar itaat etmeyi yorucu bulurlardı (Mal.1:13). Ancak yazar böyle düşünmemektedir. Söze itaat ettikçe daha da çok sevmektedir.
119:168 Bu kısımdaki bu son üç ayet, Kutsal Kitap’a itaatin uygulanma
sından söz eder. Eğer bunu sıradan bir imanlıya atfetmek konuyu uzatmak gibi görünüyorsa, bu ayetleri Kurtarıcımız’ın sözleri olarak düşünün; sorun ortadan kalkacaktır.
119:169 Mezmur bitmek üzereyken, Tanrı’ya feryatlar yükselir. Rica ve istek bildiren ifadelere yedi kez rastlanır. Önce feryadın Rab’be erişmesi için yalvarılır, sonra da gerçek ruhsal anlayış istenir.
119:170 Bu ayetlerde düşman uzakta değil gibi görünmektedir. Bu nedenle, kurtarılma ricası, Tanrı’nın vaadiyle uyumlu olarak tekrarlanır.
119:171 Tanrı’nın kurallarının öğrenilmesine duyulan istek artar, ama bu, gurura yol açmamalıdır. Amaç, Rab’bi övmek ve O’na hayranlık duymaktır.
119:172 Önemsiz ve kalıcı olmayan konular hakkında konuşmak yerine, ruhsal konularda konuşmak için kendimizi eğitmeliyiz. Tanrı’nın bütün buyrukları adil ve doğrudur.
119:173 Öğütlerini tutan birini kurtarmak için gökten elini uzatan Her Şeye Gücü Yeten’in çivilerle delinmiş eli ne güzel bir görüntüdür.
119:174 Kurtuluşun tadını çıkarıyoruz. Ama İsa tekrar geldiğinde günahın varlığından kurtulmayı da özlemle bekliyoruz. Bu arada Kutsal Kitap’ı okumak ve ona itaat etmek bizim için büyük zevktir.
119:175 Yalnızca hizmet etmek için değil, aynı zamanda O’nu daha çok övmek için de kurtarıldık. Her hastalık ya da kazadan kurtarılmak, O’na tapınmak ve yardım isteme dualarımızı sürdürmek için yeni bir neden oluşturmalıdır.
119:176 Bu, mezmurdaki birkaç günah itirafından biridir. Kutsal göğe alınarak yüksekten uçtuğumuz zamanlar olabilir, ama günahlarımız ve hak etmediğimiz iyilikle ilgili alçakgönüllü itiraflarda da bulunmalıyız.
120. Mezmur: İftira Edilen Çaresiz Kurban
Bir imanlının yaşamındaki en acı deneyimlerden biri, yalan ve iftiraya kurban olmaktır. İmanlı o zaman çaresizlik içinde Spurgeon’un gözlemindeki gerçeğin farkına varır: “Gerçek çizmelerini giyerken, yalan dünyayı dolaşabilir.” İmanlı kolayca aşağılanma ve hayal kırıklığı yaşayabilir.
120:1,2 Mezmur yazarını bu ilk “Hac ilahisi” ile Rab’be koşmaya yönelten, çektiği sıkıntıydı.89 İsteği kısa, basit ve özeldi. Düşmanlarının yalancı dudaklarından, tanrısızların aldatıcı dillerinden kurtarılmak istiyordu.
120:3,4 Sonra hemen özel bir suçluya yönelir. Ona önemli uyarılarda bulunur. Hangi hükmü giyecektir? Usta Okçu’nun yayından çıkan sivri oklar onu vuracaktır. Peki aldatıcı dilin başına ne gelecekti? Paklanmaya mı çalışacaktı? Hayır, retem çalısının alevli korlarıyla dağlanacaktı! Bu çöl çalısının kökü, yüksek ısısıyla tanınan mangal kömürünü üretmek için kullanılırdı.
120:5 Barışsever mezmur yazarı bir an kendisine acır. Meşek ve Kedar çadırları arasında oturmaktan yakınır. Meşek, Yafet’in oğullarından biriydi (Yar.10:2), ve soyu barbar ve ilkel bir halk olarak tanınırdı. Kedar, İsmail’in ikinci oğluydu (Yar.25:13). Onun soyu da zalim ve acımasızdı. The International Standard Bible Encycloedia’ya göre, “Müslüman soy araştırmacıları, İsmail’den gelen Muhammet soyunu Kedar aracılığıyla izlerler.”
120:6,7 Mezmur yazarı, barıştan nefret eden barbarların arasında zorla sürgüne gönderilmişti. Onlarla barış ve işbirliği yapma çabaları, yeni savaş eylemleriyle geri püskürtülmüştü.
Mezmur yazarı Yeni Antlaşma döneminde yaşamış olsaydı, saldırı ve iftiralarla karşılaşmaya hazırlıklı olacak ve bu sorunla daha iyi başa çıkabilecekti. Rab İsa’nın örneği gözlerinin önünde olacaktı:
Kendisine sövüldüğünde sövgüyle karşılık vermedi, acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi; davasını, adaletle yargılayan Tanrı’ya bıraktı (1Pe.2:23).
Petrus’un öğretişini biliyor olacaktı:
Ama iyilik edip acı çektiğinizde dayanırsanız, Tanrı’yı hoşnut edersiniz (1Pe.2:20b).
Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle değil, tersine, kutsamayla karşılık verin. Çünkü kutsanmayı miras almak için çağrıldınız (1Pe.3:9).
Ve son olarak Rab İsa’nın şu sözünü hatırlayabilecekti.
Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler (Mat.5:11, 12).
121. Mezmur: Korundu!
121:1,2 KJV’de bu mezmur şöyle başlar:
Yardımımın geleceği dağlara gözlerimi kaldırıyorum.
Yardımım yeri ve göğü yaratan RAB’den gelir.
Çevirmenler daha sonra bu ayetlerde putperest bir sapıklığın ortaya çıktığını düşündüler: Yardımın Rab’den çok dağlardan geldiği düşüncesi (Yer.3:23). Bu nedenle 1’inci ayetin ikinci cümlesini bir soru olarak değiştirdiler. Örneğin, NKJV’de bu ayetler şöyle geçer:
Gözlerimi dağlara kaldırıyorum,
Yardımım nereden gelecek?
Yardımım yeri ve göğü yaratan Rab’den gelir.
Ben burada KJV’yi tercih ederim. Bunun nedenini size açıklayayım: Yeru-şalim’deki tapınak, Tanrı’nın yeryüzündeki konutuydu. Kutsallar Kutsalı’ndaki görkem bulutu, Rab’bin, halkı arasındaki varlığını simgeliyordu. Yeruşalim Kenti bir dağ üzerine kurulmuştu ve dağlarla çevriliydi. Bu nedenle İsrail’in başka bölgelerindeki bir Yahudi, Tanrı’nın yardımına ihtiyacı olduğunda dağ-lara doğru bakardı. Bu, onun için Rab’bin kendisine bakmakla aynı şeydi. Ya-ratıcı’nın konutu Yeruşalim dağlarında olduğundan, bütün yardımın dağlardan geldiği ifadesinde şiirsel bir anlam bulunur.
İlk iki ayette konuşmacı, mezmur yazarıdır; göğü ve yeri yaratana duyduğu yürekten bağlılığı ifade eder.
Dostları ilə paylaş: |