139:23,24 Mezmur, bütün Tanrı halkı için geçerli olan bir duayla kapanır. Yeryüzünde ezgiler söyleyen kutsallar oldukça bu dua asla sona ermeyecektir. Güçlü Tanrı’dan yüreğini yoklamasını ve tanımasını, özenle sınamasını, düşüncelerini ya da kaygılarını öğrenmesini ister. Günahlarını itiraf ederek arınmak için kendisine her kötü yolu açıklamasını ister. Son olarak da sonsuz yaşam yolunda kendisine öncülük etmesini ister.
Bu ayet, masumiyetini ya da doğruluğunu kanıtlamak için söylediği meydan okuma amaçlı ifadeler değildir. Aksine, Rab’bin huzurunda bulunmuş ve günahkârlığından emin olmuş birinin itirafıdır. Farkında olmayarak işlediği günahlardan haberdar olmak ve Rab’den, bunları kendisine göstermesini ister.
140. Mezmur: Kötülerin Elinden Kurtulmak
140:1-3 Davut sözlerine düşmanın iftirasından kurtarılmak için dua ederek başlar. Kötü insanlar kendisini lekelemekte, zorbalar kendisine karşı korkunç planlar kurmaktadırlar. Bunlar, kavga çıkartmadıkça mutlu olmayan kişilerdir. Yılan gibi dillerini biler ve dudaklarının altından öldürücü engerek zehrini çıkartırlar.
140:4,5 Mezmur yazarı aynı zamanda düşmanın tuzaklarından da korunmaya ihtiyaç duyar. Bu kötü insanlar tuzak kurma konusunda ustadırlar; ona çelme takmayı tasarlarlar, yoluna ağ gerer ve yol kenarına kapanlar kurarlar.
140:6-8 Onların ölümcül tasarılarından korunmak ister ve Tanrı’ya yaklaşır.
Bağlılık – “Tanrım sensin.”
Yalvarış – “Yalvarışıma kulak ver.”
Bağımlılık – “Ey Egemen RAB, güçlü kurtarıcım.”
Şükran – “Savaş gününde başımı (bir başlıkla korurcasına) korudun.”
Yalvarış – “Kötülerin dileklerini yerine getirme, ya RAB, tasarılarını ileri götürme!
Bu son feryadın anlamı şudur: “Bana karşı yapmak istedikleri kötülükleri yapmalarına izin verme. Bana karşı tasarladıkları kötü planlara izin vermekle suç ortakları gibi olma.” Tanrı’nın hiçbir kötülüğe yardımcı olmadığını ve cesaretlendirmediğini biliriz. Ama buradaki düşünce, kötülüğün yalnızca hoş görülmesinin bile, Tanrı’nın bunu onayladığı izlenimini vermesidir.
140:9-11 Mezmur yazarı şimdi kendisini kuşatanların başını, dudaklarından dökülen fesadın kaplaması için dua eder. Kibirli başlarının üzerine kızgın korlar yağmasını, ateşe ve dipsiz çukurlara bir daha kalkamayacak şekilde atılmalarını ister. İftiracı birinin ülkede yaşayamamasını ve felaketin zorbaları amansızca avlamasını diler.
140:12,13 Mezmur, adil Rab’be duyulan güvenle kapanır. Ne olursa olsun, Davut doğrunun haklı çıkarılacağını bilir. RAB mazlum ve yoksulun yanındadır. Doğru kişi daima kendisine yardım ettiği için Rab’be şükredecek bir nedeni olacaktır. Doğrular sonsuza kadar Rab’bin huzurunda oturacak ve bu yaşamdaki ufak tefek sıkıntılar yok olacaktır.
141. Mezmur: Buhur Sayılan Dua
141:1 Mezmurun başlangıcında Davut, Rab’bin kendisini kabul edip dinlemesi için dua eder. Yakınma dolu feryatları gökyüzüne kanat açtığında, Rab’bin hemen yardımına koşması ve onu dikkatle dinlemesi için yakarır.
141:2 Bu ayet olağanüstü güzelliktedir. Duasının Rab’bin önünde yükselen bir buhur gibi, el açışının akşam sunusu gibi kabul görmesini diler.
141:3,4 Ama sonra genel konulardan özel konulara geçer. İlk önemli isteği suç işleyenlerin fesadından sözle ve eylemle uzak tutulmasıdır. Herhangi bir kötü söz çıkmaması için dudaklarının kapısını koruyacak bir bekçi ister; Rab’bin onurunu lekeleyecek bir konuşmadan kaçınmaktadır. Sonra Rab’den, yüreğinin kötülüğe eğilim göstermemesini ve kötülerin fesatlarına bulaşmamasını diler. Sahip oldukları ayrıcalıkları, ne kadar çekici ya da ayartıcı görünseler de istememektedir.
141:5 Öneriler, eleştiriler ve tanrısayar dostların azarlamaları sağduyulu kişiler tarafından hoş karşılanır. Genellikle başkalarında rahatlıkla görebildiğimiz kusurları kendimizde göremeyiz. Yalnızca bizimle gerçekten ilgilenenler bize hatalarımızı gösterme konusunda isteklidirler. Bu, onların bize yaptıkları bir iyiliktir ve tarafımızdan hoş karşılanmalıdır.
Çünkü duam hep kötülere karşıdır.
Davut, 4’üncü ayette sözü edilen kötü kişilerin suç işleme konusundaki planlarının başarısız olması için dua etmeyi sürdürmektedir. Darby bu cümleyi şöyle çevirir: “Yine de duam sıkıntı içinde olanlar içindir.” Buradaki düşünce, Davut’un, sıkıntılarla karşılaştıklarında kendisini iyilikle azarlayan kişiler için dua ettiği hakkındadır. Bazı kişiler, Davut’un sıkıntı içindeki düşmanları için dua ettiğini düşünmektedirler. Ama bu görüş, 10’uncu ayetle karşıt görünmektedir.
141:6 Önderleri kayalardan aşağı atılınca, dinleyecekler tatlı sözlerimi.
Önderleri sözcüğü büyük olasılıkla burada kötü kişilerin elebaşlarına işaret etmektedir. Kaçınılmaz sonla karşılaştıklarında, günahkârların geri kalanı Davut’un sözlerinin her şeye rağmen gerçek olduğunu fark edeceklerdir.
141:7 Kemiklerimiz ölüler diyarının ağzına sabanla sürülüp yarılmış toprak gibi saçılmıştır.
Konu burada değişerek İsrail’in düşmanlarından Yahudi halkına döner. Gördükleri zulümle sabanla sürülüp yarılmış toprağa benzemişlerdir. Şimdi iskeletlerinden başka hiçbir şey kalmamış gibidir; ölüler diyarı ağzını açmış onların kemiklerini yutmayı beklemektedir. Bu ifade bize Hezekiel’in İsrail’e yönelik olarak yazdığı kuru kemikler hakkındaki görümünü düşündürür (Hez.37:1-14).
141:8-10 Son üç ayette mezmur yazarı kurtarılmasını ve düşmanlarının cezalandırılmasını diler. Beklentisi yalnızca Rab’dir, sığınma umudu ve savunması yalnızca Tanrı’dır. Bu nedenle tanrısızların kurdukları tuzaktan kurtarılmasını ve bu tuzaklara kötülerin düşmesini ister.
142. Mezmur: Hiç Kimse İlgilenmiyor
Davut düşmanları tarafından kovalanmakta, dostları tarafından terk edilmekte ve bir mağarada saklanmaktadır.
142:1,2 Tek başına olsa bile yüksek sesle dua eder. Terk edilmiş bir adamın yalvarışları ve feryadı büyük mağarada yankılanır. Rab’bin önüne yüreğini dökerek yakınır. Kızgın ya da gücenmiş değildir, yalnızca Rab’be sıkıntısını ve üzüntüsünü anlatmak istemektedir. Bütün gücü tükendiğinde, RAB’bin, çektiği sıkıntılardan haberdar olduğunu bilmesi onu rahatlatır.
142:3,4 Acı dolu öyküsündeki en önemli nokta, düşmanları tarafından sürekli tehdit edilmesidir. Davut’un gideceğini düşündükleri her yere sürekli tuzak kurmaktadırlar. Sağına bakıp bir avukat ya da yardımcı aradığında hiç kimseyi bulamaz. Herkes onun bu çaresizliğine kayıtsız görünmektedir. Yaşamıyla ilgilenen yoktur. “Kimse aramıyor beni” ifadesi, gerçekten akıllardan çıkmayacak bir feryattır. İncil’le ve kişilerle ilgilenmeyen bir topluma yöneltilen korkunç bir suçlamadır. Günümüzde uyumakta olan bir kilise için de aynı ifade kullanılabilir.
142:5-7 Ama insanlara sığınamıyorsa Rab’be dönebilir: Bu dünyada güvenilir sığınak, Rab’dir. Bu nedenle Davut Rab’den yardımına çabuk gelmesini ister, çünkü gücünün sonuna gelmiştir. Peşinde olanlar kendisinden güçlüdürler. Bu nedenle Rab’bin kendisinden yana olmasına ihtiyaç duyar. RAB onu sürgün ve sıkıntı zindanından kurtardığında, Davut O’nun adına şükrederek minnettarlığını gösterecektir.
Aynı zamanda imanlılar da onu kutlamak ve şükranlarına katılmak için çevresinde toplanacaklardır, çünkü Rab ona iyilik etmiştir. Clarke’ın dediği gibi, “Sıkıntılarımızda bizi koruyamayanlar zaferimizde yine de yanımızda olabilirler.”102
143. Mezmur: Dua’nın Geniş Dağılımı
On iki ayetten oluşan bir mezmurda böylesine farklı konuların ve ruh halinin dile getirilmesi şaşırtıcıdır:
143:1 Dua’nın işitilmesi için rica. “...işit, ...kulak ver! ...yanıtla.” Burada ifade yoksunluğundan çok vurgu ve çeşitlilik bulunur. Davut, Tanrı’nın kendisini, sadakatiyle (vaatleri) ve doğruluğuyla (çünkü O’nun savunmasız hizmetkârını savunması doğrudur) yanıtlamasını ister.
143:2 Pişmanlık. Tanrı’dan kendisini yargılamasını istemez. Bu, korkunç olur. Herkes günahlıdır. Hiç kimse Tanrı’nın istediği mükemmel doğruluğu kendiliğinden üretemez. Bu nedenle insan kendisini Tanrı’nın lütfuna bırakmalıdır.
Tanrı’nın huzuruna hiçbir şeyi hak etmemiş pişman kişiler olarak çıktığımızda, günahlarımızı kabul edip Mesih’i bizi günahlarımızdan özgür kılan Kurtarıcımız olarak yaşamımıza aldığımızda, Tanrı bize kendi doğruluğunu verir ve Mesih’te O’nun huzurunda durabilmek için yetkin kılınırız.
143:3 Çaresizlik. Durum umutsuzdur. Düşman, Davut’u acımasızca kovalamaktadır. Davut kendisini ezilip yere serilmiş hissetmektedir. Kendisine işkence edenler, onu insanlardan uzak, karanlıkta ve gizlenerek yaşamaya zorlamaktadırlar. Sanki çoktan ölmüş ve mezarlardaki eski cesetler gibi unutulmuştur.
143:4 Bunalım. Artık daha fazla dayanamayacağını düşünüp korkar. Ruhu vazgeçmeye hazırdır ve yüreği perişandır.
143:5 Hatırlama. Eski günleri, Tanrı’nın kendisini ve İsrail ülkesini nasıl kurtardığını düşünür. O günler şimdi nerededir?
143:6 Hararetli dua. Duasının içtenliği ve gayreti ellerini yalvararak Tanrı’ya açtığını söylemesiyle belirtilir.
Susuzluk. Canı, tazeleyici yağmuru bekleyen kurak bir toprak gibi Tanrı’ya susamıştır.
143:7 Acil. Rab onu kurtarmak için acele etmelidir, aksi takdirde tükeneceğinden emindir.
İyilik için rica. Tanrı’nın öfke ya da kayıtsızlık nedeniyle yüzünü gizlemesi halinde ölüm çukuruna inen ölülere dönecektir.
143:8 Rab’bin sevgisi için yalvarma. Tanrı’nın, değişmeyen sevgi sözlerine duyduğu özlemi belirtir. “Sabahları” ifadesi erken ya da gecikmeden sevgisini duymak istediği anlamına gelir.
Rehberlik için dua. Biri, bu ayetin herkesin bir yaşam ilkesi olarak kabullenmesi gereken bir kural olduğunu söylemiştir: “Bana gideceğim yolu bildir, çünkü duam sanadır.” Tanrı’nın rehberliği zorunludur. Bizler yolu ya da kendimiz için neyin iyi olduğunu bilmeyiz. Yalnızca Tanrı’nın yönlendirdiği yaşam etkili ve keyif vericidir.
143:9 Kurtarış için rica. Düşmanlarının tehdidi, Davut’un Tanrı’ya kurtarması için feryat etmesine neden olur. Korunma için güvendiği tek kişi Rab’dir ve ricasının temelini yalnızca Rab’de olan bu güveni oluşturur.
143:10 Rab’bin isteğini bilmek için rica. Mezmur yazarı yalnızca Rab’bin isteğini bilmekle kalmayıp (8b. ayet), aynı zamanda onun isteğine itaat etmek için eğitilmiş bir yürek de diler. Çünkü Tanrı onun Tanrısı’dır ve bir yaratık için Yaratıcısı’na itaat etmekten daha uygun ne olabilir?
Düz yol için dua. Herkesin yaşamında iniş ve çıkışlar bulunur, ama Davut’un yolu gerçekten de çok engebeliydi. Buradaki arzusu, Rab’bin iyi Ruhu’nun, karşısına çıkan tehlike ve felaketlerin aşırılığından uzak, düz bir yolda öncülük etmesidir.
143:11 Korunma için yalvarış. Tanrı’nın yüceliğiyle kendi korunmasını birleştiren (adın uğruna) mezmur yazarı, Her Şeye Gücü Yeten’in elini ve yüreğini harekete geçirmek için en güçlü araçlardan birini kullanır. Aynı şekilde sıkıntıdan kurtarılması için Tanrı’nın doğruluğuna baş vurur. Bu, güçlü duadır.
143:12 Düşmanların cezalandırılması. Son olarak Rab’den düşmanlarını araştırmasını ve sevgisinin bir göstergesi olarak onları yok etmesini ister. Eğer yok etme ve sevgi sözcükleri bizim için bir araya gelmesi mümkün olmayan iki sözcükse, şunu hatırlamalıyız:
Kötülerin yok edilmesi evrene yapılan bir iyiliktir. Soyguncunun tutuklanması ve cezalandırılması topluma, insanlığa yapılan bir iyiliktir. Her hapishane, hem adaletin hem de sevginin bir göstergesidir – Topluma sevgi, merhamet; suçlulara adalet.103
Davut’un son ricası, RAB’bin hizmetkârı olduğu gerçeği üzerine temellenmiştir. O, Rab’den yanadır. Rab’be hizmet etmektedir. Ancak düşmanlarını uzaklaştırdığı takdirde devam edebileceğini hisseder.
144. Mezmur: Mutlu Kişiler
Bu mezmur her ne kadar diğer mezmurlardan seçme bölümlerden oluşturulmuşsa da, bu bölümler gelişigüzel birleştirilmemiştir. Gerçek bir sürekliliğe sahiptir.
144:1,2 Davut, önce yaşamdaki bütün savaşlarda ihtiyaç duyduğu Rab’bi onurlandırır. Düşmanla karşılaştığında ona savaşmayı Rab öğretir. Rab Kayası’dır, vefalı Dostu, Kalesi, Kurtarıcısı, Kulesi, Kalkanı ve zaferidir. Başka neye ihtiyaç duyabilir, neyi arzulayabilir ki?
144:3,4 Tanrı’nın yüceliğinin ışığında insan önemsizdir. Tanrı’nın insanı düşünmesi bile bir mucizedir. İnsan soğuk bir gündeki bir soluk gibi, bir gölge gibi geçicidir. Bu, bütün insanlık için geçerlidir, ama belki de Davut özellikle düşmanları hakkında böyle düşünmektedir.
144:5-8 Bu, Davut’u, görünmeyen Tanrı’nın zayıf düşmanlarına karşı harekete geçeceği an için dua etmeye yönlendirir. Ama görünmeyen bir Tanrı’nın yardıma geldiğini nasıl tanımlayabilirsiniz? Bu, ancak bütün doğanın ve evrenin şiddetle sarsıldığı, Tanrı’nın o görkemli görünümlerinden birinin kısaca tarif edilmesiyle tanımlanabilir. Tanrı, aşağıya indiğinde gökler eğilir. Dağlara dokunduğunda, tüten volkanlara dönüşürler. Şimşekler, Her Şeye Gücü Yeten’in okları gibi gökyüzünde çakarlar. Sonra, düşman şaşkına döndüğünde ve geri püskürtüldüğünde, Tanrı aşağıya eğilir ve Davut’u sıkıntılarından kurtarır. Ağzından yalan eksik olmayan yabancı istilacıların elinden Davut’u elini uzatarak kurtarır.
144:9-11 Kurtarılışının bir sonucu olarak mezmur yazarı Rab’be yeni bir ezgi söyleyecektir. Kendisini yabancı düşmanların ölümcül kılıcından Kurtaran’ı on telli çenkle övecektir. Bu düşmanlar yalan yere ant içerken sağ ellerini kaldıran yalancılardır.
144:12 Kral bu yıkıcı unsurlardan kurtarıldığında, krallığı burada tanımlanan ideal koşulların tadını çıkaracaktır. Aslında bu koşullar Rab geri dönüp bütün başkaldırıyı bastırana ve bin yıllık egemenlik dönemini kuruncaya kadar tam olarak son bulmayacaktır.
Öncelikle, aile yaşamında bereket olacaktır. Oğullar sağlıklı, yakışıklı, güçlü fidanlar; kızlar, sarayın oymalı sütunları gibi heybetli ve güzel olacaklardır.
144:13-15 Zirai bolluk hüküm sürecektir. Ambarlar her türlü ürünle dolup taşacaktır. Koyunlar ve çayırlardaki davarlar binlerce, on binlerce yavrulayacaktır. Sığırlar semiz olacak ya da başka bir deyişle öküzler büyük yükler altına konacaktır. “Surlarımıza gedik açılmayacak” ve “meydanlarımızda feryat duyulmayacak” ifadeleri ülkenin yabancı istilacılardan özgür olacağı anlamına gelebilir. Kimse sürgüne ya da göçe zorlanmayacak, caddelerde gürültülü gösteriler ya da ayaklanmalar olmayacaktır.
Bu, benzersiz bir mutluluğun resmidir – Yahve’yi Tanrıları olarak kabullenmiş halkın sahip olduğu mutluluğun resmi.
145. Mezmur: Eksik Olan “N” (Nun) harfi
Davut, “övgü mezmuru”nun her ayetini İbrani alfabesinin birbirini izleyen bir harfiyle başlayan, akrostiş tarzda kaleme almıştır. Ancak, geleneksel masoretik İbranice metinde, dilimizdeki karşılığı “n” olan “nun” harfi, 13 ve 14’üncü ayetler arasında eksiktir. Eski Grekçe, Süryanice ve Latince yorumlar aşağıdaki şu ifadeyi eklerler:
“Rab bütün sözlerinde sadık ve bütün işlerinde lütufkârdır.”
20. yüzyılda bu harf –eksik olan “nun” harfi– İbranice olan Ölü Deniz Tomarları’nda da bulunmuştu.
145:1-3 Mezmurun konusu Rab’bin büyüklüğüdür. Mezmur yazarı, Tanrısı ve Kralı’nı şimdi (her gün) ve sonsuzlukta yüceltmek, kutsamak ve övmek için kutsal bir kararlılıkla yanıp tutuşur. Sonsuz övgü ezgisinde, Tanrı’nın büyüklüğünden ve övgüye layık oluşundan söz etmektedir.
145:4 Tanrı’nın işleri ve güçlü eylemleri kuşaktan kuşağa şükranla anılacaktır. Ezgi asla son bulmayacaktır.
145:5 Mezmur yazarı, harika kurtuluş işleriyle açıklanan Tanrı yüceliğinin görkemini düşünecektir.
145:6 İnsanlar Tanrı’nın yargısının müthiş işlerinin gücünden söz edecekler ve Davut O’nun büyüklüğünü duyurmayı sürdürecektir.
145:7 İnsanlar her yerde coşkuyla Rab’bin eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacaklardır. O’nun doğruluğunun büyüklüğü sevinçli ezgilerinin konusu olacaktır.
145:8 Rab’bin büyüklüğü lütuf ve sevgisindedir. Özdenetimi güçlü, merhameti engindir.
145:9,10 Sevecenliği, hiç ayırım yapmaksızın, yarattığı herkese yöneliktir.
Bütün işleri, sessiz de olsa, O’na şükreder. Varoluşları, Tanrı’nın bilgelik ve gücünün kanıtıdır. Kutsalları onu övmek için birleşirler.
145:11-13 Krallığı yücedir. Güç ve görkem O’nundur. Halkı diğer insanlara, O’nun işlerinin büyüklüğünü ve egemenliğinin yüce görkemini anlatır. O’nun krallığı sonsuzdur, kuşaklar boyunca sürer.
145:14 Rab, yaşamın ağırlıkları altında ezilenlere destek olur. Baskı ve sorunlar altında iki büklüm olanları doğrultur.
145:15,16 Sağlayışında da yücedir. Bütün yaratıklar O’na bağımlıdırlar ve umutları O’ndadır. Yiyeceklerini zamanında sağlar. Yalnızca elini açarak evrendeki sayısız yaratıklarını besler. O ne yüce bir Tanrı’dır.
145:17 Davranışlarında adil, işlerinde sevecendir. Yanlış ya da merhametsizce davranmaz. Bu erdemler yalnızca Tanrı’da birleşir.
145:18 Lütfu ve her zaman yardıma hazır oluşuyla yücedir. O’nu içtenlikle arayan herkese her zaman yakındır.
145:19 Kurtarışında yücedir. O’na pişmanlık ve imanla yaklaşan hiç kimseyi geri çevirmez.
145:20 Kendisini seven herkesi korur. Onları, kaygılarını Kendisine yüklemeye çağırır.
Son olarak, gazabında yücedir. Bütün kötüler sonunda yok edileceklerdir.
145:21 Davut, kararını vermişti; bu yüce Tanrı’yı sonsuza kadar övecek ve herkese aynı şeyi yapmalarını öğütleyecekti.
Davut’un Rab’bi övme konusundaki bu kararlılığı, beni, eksik olan “nun” harfi hakkında şunu söylemeye yönlendiriyor: Evrenin tamamı Rab’bi överken, siz O’nu övmekte eksik kalanlardan olmayın!
146. Mezmur: Yakup’un Tanrısı’nın Yüceliği
146:1 İlk ayet, mezmur yazarının kendisini Rab’bi övmeye çağırdığı iki buyruğu içerir.
146:2 İkinci ayet yazarın karşılık verdiği iki ifadeyi kapsar: “Yaşadıkça RAB’be övgüler sunacak...” Bu, bir insanın kendisiyle olan diyalogudur.
146:3,4 Mezmurun geri kalanı, neden insanın değil de Tanrı’nın güvene layık olduğunu açıklar. Her birimiz er ya da geç insanlara güvenmemeyi öğreniriz – insanlar arasında üstün sayılan önderlere bile. İnsanların en iyisi bile sonuç olarak insandır. Bırakalım başkalarını, kendilerini bile kurtaramazlar. İnsanın kalp atışları durduğunda ölür, gömülür ve bedeni toprağa döner. Bütün gösterişli tasarıları sona erer. Bu nedenle insanın güvenilmez, güçsüz, ölümlü olduğunu söyleyebiliriz.
146:5 Mutluluk, yardım ve umut yolu, Yakup’un Tanrısı’na güvenmektir. Rab’bin neden güvenimize layık olduğuna ilişkin birkaç neden daha sıralayalım:
146:6 Her Şeye Gücü Yeten Yaratıcı. O, yeri, göğü, denizi ve bütün evreni yaratandır. Eğer bunu yapabiliyorsa, yapamayacağı ne olabilir ki?
Güvenilir Olan. Sonsuza kadar sadık kalır. O’nun için yalan söylemek ya da sözünden dönmek imkansızdır. O’na güvenmekle hiçbir riske girmeyiz. O hata yapmaz.
146:7 Çaresizlerin avukatı. Doğruların haklı çıkarılmasını, davalarında zafer kazanmalarını sağlar. Her şey doğrulara karşı gibi görünebilir, ama sonunda kazanacaklarına kuşku yoktur.
Sağlayan. Açlara, hem ruhsal hem de fiziksel anlamda yiyecek sağlar. Bizi ziyafet evine getirir ve önümüze harika bir sofra kurar!
Özgür Kılan. Tutsakları, insan baskısından, günahın zincirinden, dünyanın pençesinden, Şeytan’ın tutsaklığından ve bencil yaşamdan özgür kılar.
146:8 Gözleri Açan. Rab körlerin gözlerini açar; bazıları fiziksel bazıları da zihinsel ve ruhsal, bazıları doğuştan, bazıları kaza sonucu kör olmuşlardır. Bazıları ise kendi istekleriyle kör olmayı seçmişlerdir. Hiçbir dava O’nun için zor değildir.
Doğrultan. Kaygı, sıkıntı ve üzüntü yükleri altında iki büklüm olmuş, gücü tükenmiş ruhları doğrultur.
Doğru kişilerin sevgilisi. Barnes bu konuda şunları yazar: “Tanrı’nın yasaya itaat edenleri, doğru olanı yapanları sevmesi bir özelliğidir ve övülmesi için temel oluşturur.”
146:9 Sürgüne gönderilenlerin koruyucusu. Gariplerle, öksüzlerle ve sürgün edilmiş olanlarla ilgilenir. Yolcular, gerçek iyiliği RAB’de bulurlar.
Mahrum edilmişlerin dostu. Öksüz ve dul kadına, insanların yardım etmediği herkese yardım eder.
Kötünün Yargıcı. Tanrısız kişilerin planlarını bozar ve kötülerin yolunu saptırır.
146:10 Sonsuz Kral. İnsanın geçiciliğine karşın, Tanrı sonsuzdur. Rab kuşaklar boyunca sonsuza dek egemenlik sürecektir. Rab’be övgüler sunun!
O’nu tanıdığınıza seviniyorsunuz, değil mi?
147. Mezmur: Yenilenen Yeruşalim – Tanrı’yı Övün!
Bu mezmurun genellikle Babil sürgününden dönen Yeruşalim’in yenilenmesini kutlamak için okunduğu düşünülür. Eğer bu doğruysa, Kral geri döndüğünde, kentin ve ulusun değerlerini yenilediğinde daha da büyük anlam kazanacaktır.
Mezmurun nasıl bir sıra izlediğini aşağıda görebilirsiniz:
Övgünün uygunluğu (1. ayet).
İsrail’in yenilenmesi (2- 6. ayetler).
Tanrı’nın doğadaki ilahi takdiri (7-9. ayetler).
Fiziksel olandan çok ruhsal olandan zevk alması (10-11. ayetler).
Yeruşalim’e olan iyiliği (12-14. ayetler).
Doğadaki elementleri denetlemesi (15-18. ayetler).
İsrail’e yaptığı özel iyilik (19, 20. ayetler).
147:1 İnsanın yenilenen doğası, içgüdüsel olarak Rab’bi övmenin iyi olduğunu bilir. Rab’bi övmek hoştur ve O’na övgü yaraşır.
147:2-4 O, yeniden inşa eden Tanrı’dır. Burada, Yeruşalim’i yeniden kurduğu ve İsrail’in sürgünlerini geri getirerek bir araya topladığı için övülür. Bir ulusun ya da bireyin başarısız olması, Tanrı’nın onlarla işinin bittiği anlamına gelmez. Lütfuyla yenileyerek kırık kalplileri iyileştirir ve yaralarını sarar. Yıldızların sayısını belirlediği ve her birini adıyla çağırdığı için halkının sayısını da belirler ve her birini bireysel ve özel olarak tanır.
3 ve 4’üncü ayetlerde, Rab’bin lütufkâr sevgisinin yanı sıra sınırsız bilgisinin de belirtilmiş olması, Archibald G. Brown’un şaşkınlığını şöyle ifade etmesine neden olmuştur:
Ey Kutsal Ruh, önünde saygıyla alçalarak şunu söylemek istiyoruz.
Şu iki ifadeden daha güzelini asla bir araya getiremezdin: “Kırık kalplileri iyileştirir ve yıldızların sayısını belirler.”104
Kırık bir yüreğin üzerindeki iyileştirici eli
Ve bir yıldızın üzerindeki diğer eli.
Harika Tanrımız kilometreleri birbirinden ayrı olarak görür
Ve kilometreler O’na çok uzak görünmez.
– M. P. Ferguson
Dostları ilə paylaş: |