91:1,2 Yüceler Yücesi’nin barınağında üstün ve seçkin bir biçimde Oturan ve Gücü Her Şeye Yeten’in gölgesinde barınan, İsa’dır. O’nun yaşamı gibi bir yaşam asla var olmadı. Tanrı’yla mükemmel ve kesintisiz bir paydaşlık içinde yaşadı. Kendi iradesiyle asla hareket etmedi, yalnızca Babası’nın yönlendirdiği işleri yaptı. Hem mükemmel Tanrı, hem de mükemmel İnsan’dı. Yeryüzündeyken Tanrı’ya tam bir bağımlılık içinde yaşadı. Gözlerini hiç kaçırmadan O’na bakarak şunları söyledi: “O benim sığınağım, kalemdir... Tanrım’dır, O’na güvenirim.”
91:3 3-13’üncü ayetlerde, mükemmel iman yaşamı sayesinde güvenliğin güvencesini alan Rab İsa’yı anlatan sesin sahibinin Kutsal Ruh olduğu görülmektedir. Güvenliğin güvencesi nedir? Dokuz güvence sıralayabiliriz:
Gizli tehlikelerden kurtarılma. Avcı tuzağı, dikkatsiz kişileri tuzağa düşürmek için kötülük tasarlayan düşman anlamına gelir.
Ölümcül hastalıktan kurtarılma. Rabbimiz’in hastalandığına inanmamız için hiçbir neden yoktur.
91:4 Her Şeye Gücü Yeten’in kanatları sığınaktır. Tanrı’nın kişiye gösterdiği özen, bir anne kuşun yavrularına gösterdiği ilgiye benzetilir.
Tanrı’nın sadakatinin koruması. Vaatleri gerçektir. Söylediğini mutlaka yapacaktır. İmanlının kalkanı ve siperi budur.
91:5 Korkudan özgürlük. Genellikle korku ve kaygıya neden olan dört tehlikeden söz edilir:
Düşmanın gecenin karanlığında gerçekleştireceği saldırılar dehşet verir, çünkü saldırının kaynağını anlamak zordur.
Gündüz uçan ok mecazı ya sözcüğün birebir anlamı olan okun kendisi ya da, “Kötülerin tuzak ve iftiraları” anlamına gelir (Amplified Version).
91:6 Karanlıkta dolaşan hastalık, sözcük anlamıyla ya da mecazi olarak düşünülebilir. Fiziksel hastalık, güneş ışınlarının girmediği yerde güçlenerek büyür ve kötülük karanlıkta açığa çıkar.
Öğleyin yok eden kırgın ifadesi belirsizdir. Belki de en iyisi, bu ifadeyi vaadin daha geniş bir uyarlamaya açık olabilmesi için bu şekilde bırakmaktır.
91:7,8 Katliamın ortasında bile güvenlik. Toptan ölümlerin olduğu yerlerde bile, Rab’bin sevdiği kişi güvenliktedir. Kötüler cezalandırıldığında, imanlı, zarar görme olasılığından özgür olarak yalnızca izleyici olarak kalacaktır.
91:9,10 Felaket karşısında güvence. Kurtarıcı, Yüceler Yücesi’ni kendisine sığınak ve konut edindiği için hiçbir kötülük görmeyecek ve çadırına felaket yaklaşmayacaktır.
91:11,12 Eşlik eden melekler aracılığıyla korunma. Bu bölüm, Şeytan’ın Rab İsa’yı tapınağın tepesinden kendisini atmasını söyleyerek ayartmaya çalıştığında, alıntı olarak aktarılmıştır (Luk.4:10, 11). İsa ayetlerin kendisiyle ilgili olduğunu inkâr etmedi, ama bunların sudan nedenlerle Tanrı’yı denemek için kullanılmalarına karşı geldi. Tanrı O’na, tapınağın tepesinden atlamasını söylememişti. Kurtarıcı eğer atlasaydı, Tanrı isteğinin dışında hareket etmiş olacak ve o zaman da korunacağına dair verilen vaat geçerli olmayacaktı.
91:13 Aslan ve kobraya karşı kazanılan zafer. Şeytan’ın İsa’yı denerken bu ayete gelmeden önce durması ilginçtir. Eğer bu ayeti kullansaydı, kendi feci sonunu tanımlıyor olacaktı! Şeytan ayetlerde kükreyen bir aslan (1Pe.5:8) ve eski yılan (Va.12:9) olarak tanımlanır. Bir aslan olarak, fiziksel şiddet kullanan, gürültülü ve korkunç bir işkencecidir. Bir yılan olarak, aldatmak ve yok etmek için kurnaz hilelerle hareket eder.
Böylece Kutsal Ruh insanoğluna, yeryüzündeki kusursuz iman ve itaat içeren yaşamı süresince korunacağına ilişkin dokuz güvence vermiştir. Bu noktada Baba Tanrı, bu güvenceleri yerine getireceğini kendi sözleriyle onaylar.
91:14 Yeryüzündeki kusursuz yaşamı. “Beni sevdiği için onu kurtaraca-ğım, beni iyi tanıdığı için ona kale olacağım.”
91:15 Günahlarımız uğruna acı çekmesi. “Bana seslenince onu yanıtlayacağım, sıkıntıda onun yanında olacağım.”
Dirilişi ve göğe alınışı. “Kurtarıp yücelteceğim onu.”
91:16 Tanrı’nın sağındaki yeri ve gelecekteki krallığı. “Onu uzun ömürle
doyuracak, ona kurtarışımı göstereceğim.”
Mezmurun söyledikleri bu kadar! Ama büyük olasılıkla mezmurun söylemedikleri ve yanıtlamadığı önemli sorular üzerinde düşünüyorsunuz. Örneğin, bu güvence vaatlerini, Mesih’in insanlar tarafından öldürülmesi gerçeğiyle nasıl bağdaştırabiliriz? Eğer günümüzdeki imanlılara uyarlayacak olursak, bu güvence vaatleri bazı imanlıların hastalığa yenilmesi, savaşta ya da uçak kazalarında ölmesi gerçeğiyle nasıl uyum sağlayacaktır?
En azından yanıtın bir bölümünü açıklamaya çalışabiliriz: RAB’be güvenen kişi, yeryüzündeki hizmeti tamamlanıncaya dek ölmeyecektir. İsa öğrencilerine bu kadarını söylemişti. Yahuda’ya dönmeyi önerdiğinde öğrenciler O’nu şöyle yanıtlamışlardı:
“Rabbî, Yahudi yetkililer demin seni taşlamaya kalkıştılar. Yine oraya mı gidiyorsun?” İsa şu karşılığı verdi: “Günün on iki saati yok mu? Gündüz yürüyen sendelemez. Çünkü bu dünyanın ışığını görür. Oysa gece yürüyen sendeler. Çünkü kendisinde ışık yoktur” (Yu.11:8-10).
Rab, işini tamamlayıncaya dek Yahudiler’in kendisine dokunamayacaklarını biliyordu. Bu, her imanlı için geçerlidir; iman aracılığıyla Tanrı’nın gücü sayesinde korunuruz.
Sonra Rab, bu mezmur aracılığıyla bir imanlıya özel ve kişisel bir biçimde de konuşuyor olabilir. Eğer böyle yapıyorsa, kişi vaade sahip çıkarak O’na güvenebilir. Başlangıçtaki kişisel anlatım bunu resmetmektedir.
Son olarak da, Rab’be güvenenlerin, O’nun korumasından emin olacakları genel bir gerçektir. İstisnaları abartmaya eğilimli olabiliriz. Genel kural halen geçerlidir: Rab’de güvence vardır.
92. Mezmur: Ruhsal Bitkibilim Dersi
92:1-5 Rab’be şükran sunmanın bütünüyle iyi olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez. İyidir, çünkü Rab bu teşekkürü hak eder; iyidir, çünkü şükran sunan ve bu şükranları işitenler bereketlenirler. En Yüce Olan’ın adına övgüler sunmak, bir insanın ilgilenebileceği en uygun eylemdir. O’nu övmek için konu sıkıntısı çekilmez. Sevgisi, sabah övgüleri için sonsuz bir konudur ve sadakati gece saatlerini doldurmak için yeterlidir. Övgü ezgisinin güzelliğini, on telli sazla, çenkle, lirle ve uyumlu seslerle duyurun. Rab’bi tatlı müzik sesiyle, yaratılıştaki harika işleri, ilahi takdiri ve kurtarışı için övmenin sonu yoktur. Yalnızca yaptıklarını düşünmek bile yüreği sevinç ezgileriyle doldurur. Tanrı’nın harika ve anlaşılması güç tasarılarını ve bilgece planlarını düşündüğümüzde bu, övgü alevlerine benzin dökmek gibidir.
92:6-9 Ancak herhangi bir kişiden Tanrı’nın derin sırlarını anlamasını beklemeyin. Bunları anlayamaz, “çünkü bunlar ruhça değerlendirilirler” (1Ko. 2:14). Tanrı gerçekleri konusunda insan vurdum duymaz ve akılsızdır; her ne kadar dünya tarafından kabul gören düşünceler konusunda bir dahi olsa da... Evrendeki ahlâk yasalarının kötülerin yıkımını buyurduğu gerçeğini asla kavra-yamaz. İnsan bir süre için başarılı olsa bile, başarısı bir ot kadar kısa ömürlüdür. Rab’bin tahtının sonsuza kadar süreceği nasıl kesinse, aynı şekilde düşmanla-rının da dağıtılıp yok olacakları kesindir.
92:10,11 Madalyonun öbür yüzünde, Tanrı’nın doğruyu bir yaban öküzü kadar güçlü kıldığı, kudretini yücelttiği görülür. Bunun anlamı, Tanrı’nın halkına güç ve onur sağladığıdır. Sadık kullarını taze zeytinyağıyla mesheder. Zeytinyağı, Kutsal Ruh’un lütufkâr hizmetini simgeler. Tanrı’nın kutsalları, düşmanlarının yok oluşuna tanıklık etmiş, uzun ve güçsüz feryatlarını işitmişlerdir.
92:12-15 Doğru insanın refahı, bir hurma ağacı ya da Lübnan sediriyle karşılaştırılabilir. Hurma ağacı, güzellik ve verimliliği, sedir ağacı ise, güç ve dayanıklılığı simgeler. İmanlıların refah içinde büyümelerinin nedeni, Rab’bin evinde dikilmiş olmalarıdır; Tanrımız’ın avlularında serpileceklerdir. Başka bir deyişle, her gün Rab’le paydaşlık ederek yaşarlar, güçlerini ve yaşamlarını O’ndan alırlar. Yaşlandıklarında ürün verme yetenekleri azalmaz. Tanıklıkları her zaman tazelenir. Refah içinde yaşamaları, Rab’bin vaatlerini gerçekleştirdiğinin kanıtıdır. O, güvenilir kayadır; O’na her konuda güvenilebilir.
Kötüler çimene (7. ayet), doğrular ise her zaman yeşil kalan bir ağaca (14. ayet) benzetilir. Kötüler solar ve ortadan kaybolurlar, ama doğruların güçleri tazelenir. Ruhsal bitkibilim dünyasının düzeni budur.
93. Mezmur: Sonsuz Kral ve Sonsuz Tahtı
93:1,2 İsa Mesih Rab olarak taç giydiğinde söylenecek ezgiler hazırdır. Bu mezmur onlardan biridir. İsrail’in Mesihi’nin Kral ilan edileceği o görkemli gün, güvenle beklenmektedir. Kudret giyinip kuşanacaktır. İkinci gelişinde, ilk gelişindeki gibi lütfedip alçalmayacaktır. Dünya üzerinde egemenlik sürmesi için gerekli olan gücünü açıkça kuşanacaktır. Sonra da dünyadaki koşullar sağlam temeller üzerine kurulacak, dünya artık ahlâksızlığın ve politik sarsıntıların esiri olmayacaktır.
Yahve’nin tahtı elbette her zaman var olmuştur, ancak hiçbir zaman bin yıllık dönem süresince gözler önüne serilecek olan netlikle görülmemiştir. Kral’ın kendisi sonsuzdur, yetkisinin nasıl başı yoksa, sonu da olmayacaktır.
93:3,4 Mezmur yazarı sellerden ve azgın dalgalardan söz ettiğinde, Tanrı halkına asırlar boyunca zulmeden ve egemenlik sürmek üzere tekrar geldiğinde Kendisine karşı da işbirliği yapacak olan ulusları belirttiği kesin gibidir. Ancak çabaları yararsız ve kısa süreli olacaktır. Her ne kadar seslerini korkunç tehditlerle yükselterek küstahça övünecek olsalar da, taht üzerinde oturan RAB’bin, kendilerinden, toplayabilecekleri silahlı güçten daha kuvvetli olduğunu öğreneceklerdir.
93:5 Böylelikle sonunda Tanrı sözünün gerçek olduğu görünecektir. Düşmanlarını bozguna uğratma ve adil egemenliğini kurma konusunda verdiği bütün sözler gerçekleşecektir. Yeruşalim’deki tapınak kötülükten arındırılacak, Tanrı evine yakışır bir saflığa kavuşacaktır.
O’nun egemenliğinde herkes kutsal olacak ve her şey daha önceden Yeşaya 23:18; Zekeriya 14:20, 21; Vahiy 4:8’de bildirildiği gibi kutsallık içinde devam edecektir.62
94. Mezmur: Öç Tanrısı
-
W. Pink, “Tanrı’nın nitelikleri” adlı harika eserinde şunları yazmıştır:
Tanrı’nın gazabını, özür dilemeleri gereken bir konu olarak düşünen ya da en azından böyle bir şeyin hiç var olmamış olmasını arzulayan pek çok Hıristiyan bulunması üzücüdür... Bazıları ise, Tanrı’nın gazabının, iyiliğiyle çatıştığı kuruntusuna kapılıp, bu konuyu düşüncelerinden uzaklaştırmaya çalışırlar... Ama Tanrı, öç ve öfkesinin kendisine ait olmasının bilinmesinden utanmamaktadır... Tanrı’nın gazabı; yetkinliği, sadakati, gücü ya da merhameti gibi, aynı şekilde mevcuttur... Tanrı’nın doğası, cehennemi, cennet kadar gerekli bir gerçek kılar.63
94:1-3 94. Mezmur’da, İsrail’in sadık bakiyesinin son günlerde Tanrı’ya, kötüye duyduğu nefreti açıklaması için yalvardığını işitiriz. Bütün yeryüzünün Adil Yargıcı için, artık halkına kötülük eden yöneticilerin suçlarının öcünü alma zamanı gelmiştir. “Ne zamana dek?” feryadı dinmek üzeredir. Kötülerin övünmesi çok yakında sona erdirilecektir.
94:4-7 Kibirli zalimlerin yargısı ayrıntılarıyla yazılmıştır. “Küstahlıklarına kulak ver! Kibirlerini gör! Bu kötü adamlar nasıl da övünüyorlar!” (LB). Tan-rı’nın halkını ayakları altında ezerler; O’nun sadık mirası olan halkına verdik-leri rahatsızlık bağışlanmayacaktır. Savunmasız dulu, garibi, çaresiz öksüzleri boğazlarlar. Yakup’un Tanrısı’nın görmediğini ya da olup bitenlere aldırma-dığını düşünürler.
94:8-11 Tanrı’nın farkında olmadığını düşünmekle ne kadar da budalalık ederler! İnsan bedenindeki kulağı yaratma ustalığına sahip olan, aynı zamanda kötülerin de söylediklerini işitecek güce sahip değil midir? Gözün Yaratıcısı, olup bitenleri nasıl görmez? Tarihin de gözler önüne serdiği gibi, ulusları cezalandırma gücüne sahip Olan, sevgili halkına zulmeden kişilere ders verecek güce sahip değil midir? İnsanlığı eğiten, bilmez mi? Rab’bin her şeyi bildiği gerçektir; bu yasadışı insanların neler düşündüğünü bilir ve onların düşüncelerinin boş bir soluktan ibaret olduğunun da farkındadır.
94:12-15 İman, sıkıntı içindeki mezmur yazarının, Tanrı’nın ona verdiği sıkıntıları bir eğitim olarak görmesini sağlar. Rab tarafından öğretilmek ve terbiye edilmek olağanüstüdür. Tanrı onu sıkıntılı günlerinden kurtarıp kötüler için çukur kazılıncaya dek dinlendirecektir. Yazar, RAB’bin, halkını asla terk etmediğine ve sevdiği halkı asla bırakmayacağına güvenebilir. Kaçınılmaz adalet sağlanacak, yüreği temiz kişiler bunu başkalarına gösterecek, kendileri de buna uyacaklardır.
94:16-19 Mezmur yazarının, kötülere karşı kendisini kimin savunacağını öğrenmeyi merak ettiği zamanlar olmuştur. Ama asla tek başına bırakılmamıştır. Rab daima yardımına gelmiştir; aksi takdirde sessizlik diyarına çoktan göç-müş olurdu. Ne zaman ayağı kayıp düşmek üzere olduğunu düşünse, Rab’bin sevgisi tarafından harika biçimde ayakta tutulduğunu görmüştür. Zihninde kay-gılar ve kuşkular uyanmaya başladığında, Rab onu avutarak teselli etmiştir.
94:20-23 RAB ve bu kötü yöneticiler arasında herhangi bir paydaşlık olabilir mi? Mesih ve Mesih karşıtı arasında ortaklık olabilir mi? Günahı yasalaştırmak isteyenleri Rab onaylar mı? Bunu sormak aynı zamanda yanıtlamaktır da... Güç sarhoşluğu içindeki yöneticiler doğruya karşı birleşir ve suçsuzu ölüme mahkûm ederler. Ama Rab kendisine ait olanlar için bir kaledir ve sevdiklerinin saklanabileceği kayadır. Adil davranmayanlara hak ettikleri karşılığı verecektir. Kötülükleri yüzünden köklerini kurutacaktır.
Sic semper tyrannis!
(Gaddarlara her zaman böyle yapılsın!)
95. Mezmur: Tapınma ve Uyarı
Mezmur, tapınmaya coşkulu bir çağrıyla açılır. Bu mezmuru yazarın coşkusuna kapılmadan okumak güçtür. (İbraniler 4:7’de mezmur, Davut’a atfedilmiş gibidir. Ama Davut’a atfedilmesi, mezmurların çoğu Davut tarafından yazıldığı için Mezmurlar Kitabı anlamına geliyor olabilir.)
95:1,2 Hiç kuşkusuz bu ayetlerde Kutsal Ruh’un İsrail’i karanlık sıkıntı günlerinin sonunda tapınmaya çağırdığını işitiriz. Ama, “Bize engel olabilecek her puttan” arınmaya çağıran sesi de duymamız gerekir.
Burada gerçek tapınmayı tanımlamak için kullanılan ifadelerin çeşitliliğinin farkına varmak ilginçtir. Rab’be tapınma, Rab’be ezgi söylemektir. Kurtuluşumuzun kayasına sevinç çığlıkları atmaktır; Çağların Kayası’nda sonsuz sığınak buluruz. Tapınmak, O’nun huzuruna gelmek ve şükranla bizim için bütün yaptıklarına teşekkür etmektir. O’na övgü mezmurlarıyla hamtlar sunmaktır.
95:3-5 Nasıl O’nu öven davranışlarımız büyük bir çeşitliliğe sahipse, aynı şekilde O’nu övme alanlarımız da sınırsızdır. Rab yüce Tanrı olduğu için övülmesi gerekir (İbranice’de El, Her Şeye Gücü Yeten). O, tanrısızların bütün putperest tanrılarının üstündeki büyük Kral’dır. Yerin derinlikleri O’nun elindedir. Dağların dorukları da O’nundur, çünkü onlara biçim veren O’dur. Engin okyanusları O yarattı; kıtalara ve adalara biçim veren O’nun elleriydi.
95:6,7a Şimdi tapınmak için ikinci bir çağrıda daha bulunulur. Bu kez çağrı daha da kişisel ve içten hale gelmiştir. Yaratıcımız olan Rabbimiz’in önünde tapınmalı ve diz çökmeliyiz. Çünkü O, bizim Tanrımız’dır. Bizi yaratan ve kurtaran O’dur. Bizim için yaşamını feda eden İyi Çoban O’dur. Bizler O’nun otlağının halkıyız, çiviyle delinmiş elleri tarafından yönlendirilen ve korunan koyunlarıyız.
95:7b-9 7’nci ayetin ortasında, tapınmadan uyarıya geçen ani bir değişiklikle karşılaşırız. Bu değişiklik, özlemle inleyen Kutsal Ruh’un ifadesidir:
Bugün O’nun sesini duyarsanız...
Mezmurun son ayetlerinde RAB’bin, halkını kötü, imansız bir yüreğe karşı uyaran sesini işitiriz. Refidim yakınlarındaki Meriva’da, İsrailliler susuz kaldıkları için yakınarak Tanrı’yı denemişlerdi (Bu Massa ile aynı yerdi – Çık.17:7). Kadeş yakınlarındaki Meriva adındaki başka bir yerde Musa, kayaya seslenmek yerine ona vurarak Tanrı’yı gücendirmişti (Say.20:10-12). Biri çöl yolculuğu-nun başında, diğeri ise çöl yolculuğunun sonunda gerçekleşen bu iki olayın an-lamı önemlidir. Bu iki olay (Meriva: çıkışma; Massa: deneme), o dönemdeki halkın sadakatsizliğini ifade ediyordu. Kendilerini Mısır’dan kurtaran Tanrı’nın harika işlerini görmüş olmalarına rağmen, yine de O’na çıkışmış ve O’nu dene-mişlerdi.
95:10,11 Bu tahrik edici davranış kırk yıl boyunca sürdü. Sanki Tanrı şöyle der gibiydi: “Artık yeter! Bu söylenen insanların yürekleri dolanıp durmaya istekli. Onlar için planladığım yolu göz ardı etmekte kararlılar. Bu nedenle, onlar için Kenan’da tasarladığım huzur diyarına girmeyeceklerine ant içiyorum.”
Bir kez İsrail’e yöneltilen bu güçlü ifade, İbraniler 3:7-11’e de aktarılmıştır ve yasaya geri dönmek amacıyla, Mesih’i terk etme konusunda ayartılabilecek herkes için geçerlidir. Bu ayetler, son günlerde imansızlığın, Tanrı’nın bin yıllık huzur diyarına girmelerine engel oluşturacağı hakkında İsrail’e bir uyarıdır.
Sözü imanla birleştiremeyenler, Tanrı’nın huzur diyarının dışında bırakılırlar.
96. Mezmur: Kral Geliyor
96. Mezmur’da Rab’bi övmek için en az yedi farklı övgü biçimi kesin buyruklar halinde verilmiştir.
96:1,2 Yeni ezgi, Rab İsa görkemli egemenliğini kurmak için yeryüzüne geri döndüğünde, yükselecek olan şükran ve sevinç ezgisidir. Yalnızca yeni değil, aynı zamanda evrenseldir de; yeryüzündeki bütün insanların sesleriyle söylenecektir. İnsanlar Rab’bin adını kutsayacaklar ve O’nun kurtaran gücüne sürekli tanıklık edeceklerdir: “Her gün duyurun kurtarışını!”
96:3-6 Onların gelecekte yapacaklarını bizim şimdi yapıyor olmamız gerekir; görkemini uluslara, harikalarını bütün insanlara duyurmalıyız. Rab uludur, bütün ilahlardan üstündür. Tahta ya da taştan yapılmış sahte tanrılar güçsüzdür; gerçek Tanrı, gökleri yaratan Yahve’dir. Nitelikleri, O’na her yerde eşlik eden, ayrılmaz hizmetkârları gibidir. Yücelik ve ululuk O’nun huzurundadır, güç ve güzellik tapınağında O’nu bekler. “Onur ve güzellik, O’na eşlik eder; tapınma ve övgü, Kutsal Sandığı’nın hizmetkârlarıdırlar” (Knox).
96:7,9 Eğer Rab’bin büyüklüğünü ve iyiliğini gerçekten takdir edersek, başkalarının da O’nun adını övmesini isteriz. Bu nedenle mezmur yazarı, bütün halkların ailelerini görkemli Rab’bi övmeye katılmaya çağırır. Adına yakışan yüceliği O’na vermelidirler. Ayaklarının dibine bir sunu getirip bırakmalıdırlar. O’na kutsallığının güzelliğinde ya da kutsal giysiler içinde tapınmalıdırlar. Bütün dünya O’nun önünde saygıyla eğilmelidir.
Kutsal giysilerden söz edilmesi bize, Rab’be tapınırken üzerimizde bulunan giysilerimizin uygun olması gerektiğini hatırlatır. Saygının, öncelikle bir yürek sorunu olduğu gerçeğiyle birlikte, duyduğumuz saygıyı giysilerimizle ifade ettiğimiz de bir gerçektir.
96:10 Bu ayet, yeni bir ezginin gerekliliğini, Kral Mesih’in resmi giysisi olarak tanımlar. Rab egemenlik sürmeye başlamıştır! Dünya düzeni artık bir daha savaşlar, bunalımlar, yoksulluk, adaletsizlik, felaketler ve diğer bunalımlarla sarsılmayacak bir temel üzerine kurulmuştur. “Sarsılmaz” ifadesi, “Mesih’in bin yıllık egemenlik dönemi sırasında asla sarsılmayacaktır” olarak anlaşılmalıdır. Bu zamanın sonunda, göğün ve yeryüzünün ateşle yok edileceğini biliyoruz (2Pe.3:7-12). Buradaki düşünce, Rab’bin halkları adaletle yargılayacağı ve onları düzeni bozan etkilerden koruyacağıdır.
96:11-13 RAB (Yehova ya da Yahve)64 dünyayı yönetmek üzere geldiğinde, bütün yaratılış bu şenliğe katılmaya çağrılır. Gökler sevinecek, yeryüzü coşacaktır. “Deniz ve içindekilerin bütünü övgüyle gürleyecektir” (Gelineau). Hiçbir tarla sessiz kalmayacak, “Bütün orman ağaçları Rab’bin gelişini selamlamak için sevinçle haykıracaktır” (Knox). Çünkü O, yeryüzünü yargılamaya geliyor. Mükemmel doğruluk ve dürüstlükle egemenlik sürecek.
“Öyleyse neden kralı geri getirme konusunda susup duruyorsunuz?” (2Sa. 19:10).
97. Mezmur: Doğrular İçin Işık Ekilir!
97:1 Mezmurun açılışında, RAB olan İsa Mesih tahtına geçmiştir. Taç giy-me günü gelmiştir. Bütün dünyada sevinç egemendir. Uzak adalar ve kıyı ülke-leri o güne dek böyle bir sevinç tatmamışlardır.
97:2 Kral’ın yeryüzüne gelişi en derin saygıyı ve huşuyu esinleyen simgesel ifadelerle tanımlanır. Her şeyden önce çevresini bulut ve zifiri karanlık sarmıştır. Rabbimiz’in genellikle insan gözlerinden, gizemli bir biçimde saklandığını, yollarının yüce ve anlaşılmaz olduğunu hatırlayalım. O’nun hakkında bildiklerimiz ne kadar da azdır! Doğruluk ve adalet tahtının temelidir. Adaletin hüküm sürdüğü, gerçeğin saptırılmadığı lütufkâr bir krallık olan yönetim, O’nundur.
97:3-5 O’nun önünde ateş yürür, Tanrı’yı tanımayanları ve Rab İsa’nın müjdesine itaat etmeyenleri yakarak tüketir (2Se.1:8). Yargılarının şimşekleri kırları aydınlatır. İnsanlar dehşetle izlerler. Bu, “Her dağ ve tepenin alçaltılacağı” (Yşa.42:4) zamandır. Başka bir deyişle, Tanrı bilgisine karşı gelen her şey alçaltılacaktır.
97:6a Gökler O’nun doğruluğunu duyurur. Kanıyla satın aldığı bütün kutsallarıyla birlikte (1Se.3:13), gökyüzünün bulutları içinde (Va.1:7) geldiğinde,
dünya, O’nun vaat ettiği gibi, İsrail’i yenilemekte adil olduğunu görecektir. Aynı zamanda, Gaebelein’in açıkladığı gibi:
Yüceliğine eriştirdiği pek çok oğul, O’nun doğruluğunu bildirecek; kurtarılmış ve şimdi de yüceltilmiş olanlar, bütün bunları Golgota’daki çarmıhta gerçekleşen büyük doğruluk işine borçludurlar.65
97:6b Bütün halklar görkemini görür.
Peçesiz görülen Kralın güzelliğine bakın.
Kuzu, pak ordusuyla Sion Dağı’nda duruyor;
Ve İmmanuel’in ülkesinde görkem konut kurdu.
– Anne Ross Cousin
97:7 O zamanlar puta tapanlar ne düşüneceklerdi? Afallayıp kalacaklardı, çünkü boş şeylere taptıklarını fark edeceklerdi.
“Ey bütün ilahlar, O’na tapının” ifadesinin Eski Ahit’in Yunanca çevirisindeki anlamı, “Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsınlar”dır ve İbraniler 1.6’da da aynı şekilde alıntı olarak aktarılmıştır. Buradaki İbranice Elohim sözcüğü, genellikle Tanrı anlamındadır, ama aynı zamanda meleklere, yargıçlara, yöneticilere,hatta tanrısızların ilahlarına bile işaret edebilir.
97:8,9 Siyon kenti, kralın isyancı ve zina edenlere karşı kazandığı zaferlerin haberini duymuştur ve sevinmektedir. Yahuda’nın ufak köyleri bu kutlamaya katılır. “Siyon’a iyi haberler, Yahuda’nın ilçelerine senin yargıların bildirildiğinde sevinecekler, Rab” (Knox). Sonunda Rab her zaman olduğu gibi görünmüştür- yeryüzünün en yücesi ve gerçek ya da uydurma bütün kralların en üstünde olan ulu Tanrı.
Dostları ilə paylaş: |